İnsan bugün doğumundan ölümüne kadar kendisini bir çok bağlarla sarılmış olarak algıladığı bir toplumun içinde yaşar.
Toplum içinde yaşayan insanlar hayatlarını en iyi şekilde sürdürebilmek için sahip oldukları güçleri kullanırlar.
Bu güçler başıboş bırakıldığında ise insan toplum içinde varlığını sürdüremez; hatta bu tip davranışlar toplumun kendi varlığını sürdürmesini bile tehlikeye düşürür.
Bu sebeple toplumlarda düzenin sağlanabilmesi için, güçlerin dengelenmesi ve bir takım kuralların öngörülmesi zorunluluğu, ortaya çıkmıştır
SOSYAL İLİŞKİLER
Toplum içinde yaşamak zorunda olan insan sürekli olarak diğer insanlarla ilişki içerisindedir. Bir insanın bütün davranış ve eylemleriyle diğer insanlarla kurduğu bağlılık ve ilişkilere sosyal ilişki denir
SOSYAL YÜKÜMLER
Toplum içinde yaşayan insan diğer insanlarla olan ilişkisinde kendisini bir takım yetkilerle donatılmış ya da bazı yükümler ve ödevlerle bağlı görür.
Muhtaca yardım eder, küçükleri korur, büyüklere saygılı olur.
Bu davranışlardan kaçınmak toplumda çeşitli tepkilere yol açar. Hatta bazı durumlarda devlet doğrudan doğruya müdahale eder.
Bu anlamda devlet tarafından desteklensin ya da desteklenmesin, toplum halinde yaşamaktan doğan sosyal ilişkilerimize bağlı olan bu yüküm ve ödevlere sosyal yükümler veya sosyal ödevler denir.
SOSYAL DÜZEN KURALLARI
İnsanın soyutlama yeteneği sosyal olaylarda da kendisini gösterir. Tekrarlanan olaylardan genellemeler yaparak kurallara ulaşır ve toplum yaşamını bu kurallara bağlı olarak sürdürür. Kişilere ödevler yükleyen ve yetkiler veren bu düzen sosyal düzen kuralları olarak adlandırılır. Yerine getirilmediği takdirde yaptırımla karşılaşan bu kurallar, insanların birlikte barış içinde yaşamasını sağlar.
Hugo Grotius: “Toplu yaşam ve sosyal ilişkiler, insanın doğasında var olan kendi benzerlerini arama eğiliminden kaynaklanır”
Rudolf von Jhering: “Sosyal ve bireysel çıkarların gerçekleştirilmesi ihtiyacı sosyal yaşamın dayanağıdır.”
Emile Durkheim: “Sosyal yaşamın dayanağı, insanların yaşama içgüdüsüne bağlı olarak, varlıklarını korumak için kendi aralarındaki benzer ve ayrışık gereksinimlerin doğurduğu sosyal dayanışma duygusudur. Sosyal dayanışma da, iş birliğine ya da iş bölümüne dayanır.” (mekanik dayanışma – organik dayanışma)
İnsanlar toplum içinde yaşarlar.
Aristototeles: insan sosyal bir varlıktır (Zoon Politikon)
Grotius:insanda toplu halde yaşamaya ilişkin bir istek vardır(Appetitussocietatis).
Topluma, toplumsal yaşama ihtiyacı olmayan bir varlığın, ya insanüstü ya da insandan aşağı bir varlık, bir canavar olacağı ileri sürülmüştür.
Bu kuralların bir kısmı , kişilere bazı ödevler yükler ve bazı yetkiler verir; bir kısmı ise sadece bazı ödevler yükler .
Kişilere yetki veren ve ödev yükleyen veya sadece ödev yükleyen bu kurallara toplumsal davranış (sosyal düzen)kuralları denir.
Toplumsal davranış kurallarının (sosyal düzen kurallarının) kapsamına hukuk, ahlâk, din ve görgü kuralları girer.
Bütün bu kurallar birbirine geçmiş gibi görünseler de, temelde bu kurallarla hedeflenen amaç, kişilerin davranışlarını belli bir düzene bağlama ve dolayısıyla toplumda bir düzeni yaratma olsa da, bir başka deyişle kuralların amaçları arasında bir aynilik, bir benzerlik bulunsa da, kurallar arasında önemli farklılıklar vardır.
Sosyal Düzen Kurallarının Türleri
Din Kuralları
Ahlak Kuralları
Görgü Kuralları
Hukuk Kuralları
II. HUKUK KURALLARI İLE AHLÂK, DİN, GÖRGÜ KURALLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ
A. Ahlâk Kurallarıyla Hukuk Kuralları Arasındaki İlişki
1) Genel Olarak:
Gerek ahlâk, gerek hukuk kuralları insan davranışlarını yönlendirmek için öngörülmüştür ve insan davranışlarını düzenlemeyi amaçlamaktadır ; bu nedenle normatif niteliktedir. Ahlâk kuralları "iyi" davranışın, hukuk kuralları ise "haklı" davranışın ne olduğu sorularına cevap verir. İyi ve kötü arasındaki ayrım ahlâk kurallarını gerektirir.
Batı Avrupa hukuk düşüncesinde, hukuk düzeni ve ahlâk düzeni birbirinden bağımsızdır. Bu iki düzen birbirleriyle kesişen iki daireye benzer.
Hukuk düzeniyle ahlâk düzeni yer yer çakışır; fakat birbirinin simetriği değildir.
Çakışan kısım dışında kalan alanda, hukuk kurallarını ilgilendirmeyen ahlâk kuralları ve ahlâk kurallarını ilgilendirmeyen hukuk kuralları yer alabileceği gibi, hukuk düzeni, ahlâk düzenine ters düşen kurallar da öngörebilir.
Örnek:
Ahlâk ve hukuk kurallarının çakışması: Ahlâkkuralları, kişilere, yardıma muhtaç olanlara yardım etmesini emreder. Medeni Kanun'un 364‘üncü maddesinde "Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür" demektedir.
Örnek 2:
Ahlâk ve hukuk kurallarının birbirine ters düşmesi:
Bir kimsenin üvey anasına yardım etmemesi ahlâk kurallarıaçısından tasvip edilmez. Fakat böyle bir davranış hukuka aykırı olarak nitelenemez.
Örnek3: Hukuk kurallarının ahlâk kuralları açısından önem taşımaması: