İç politikada nafile konumuz: Türban Baskın Oran



Yüklə 15,97 Kb.
tarix05.09.2018
ölçüsü15,97 Kb.
#77065

İç politikada nafile konumuz: Türban

Baskın Oran


Otursanız, Türkiye’yi mahvetmeye yemin etmiş bir düşman olarak bu ülkeyi acaba ne yapsam da tüketsem, soluksuz bıraksam, sonra da bu parmağımın ucunda fellik fellik oynatsam diye düşünseniz, biri dış diğeri iç politikada 2 tane nafile konudan daha mükemmelini bulamazsınız. Bunların birincisini geçen hafta yazdım (Ermeni tasarıları), iç politikaya ilişkin olanı da bugün: “Türban” konusu.

Hiçbir, ama hiçbir yararlı sonuç elde etmeden yalnızca soluk tüketen bu türban konusunda iki tür Kemalist var.



Birinci tür, iyi niyetli ve yanılıyor. 1930’lar Kemalizmini 2000 Türkiyesine uygulamanın yarar getireceğini sanıyor. Karşı tarafı kuvvetlendirmekten başka hiçbir sonuç elde edemediğinin henüz farkında değil.

İkinci tür, bu işten ekmek yiyor. Ordu’nun Türk siyasal yaşamında en etkili olduğu bir dönemde hoşa gitmenin ikbal getirme veya daha da önemlisi görevde kalmaya devam etme sonucunu doğuracağını düşünüyor. Bir de tabii, “melez”ler var. Kimin hangi türe girdiğini söylemem ceza hukuku açısından mümkün değil, ama zaten herkes kimin ne olduğunu biliyor.

İslamcıların bu türban denilen inanılmaz icadı o kadar başarılı ki, hem halk arasında kavga çıkarıyor, hem de Meclis ve Hükümet içinde. Bu nafile konu halledilse, Türkiye birdenbire sırtından muazzam bir yük atacak ve hiçbir zarara uğramayacak. Bakın nasıl:

Önce, bu örtüyü kimin nerelerde takamayacağını söyleyeyim: Henüz rüştünü ispat etmemiş çocukların gittiği lise gibi yerlerde yönetmelik yasaklıyorsa takamazlar, bir de, kamu hizmeti gören insanlar görev sırasında takamazlar. Takamazlar, çünkü hiçbir devlet, kendisini temsil eden kamu görevlilerinin kendi temel tutunum ideolojisini tehdit eden bir simge taşımalarına izin veremez. Türkiye’de bir ulusal devlet vardır ve feodalizmin tutunum ideolojisi olan din’i temsil eden türbanı kendi memuruna görev sırasında taktırmaz. Yani, postanede pul satan hanım türban takamaz.

Şimdi de, kimlerin takabileceğini söyleyeyim: Bunların dışında herkes! Yani, kamu hizmetinden yararlananlar. Yani, postaneye pul istemeye giren kadının türban takmasını isteyemezsiniz. Üniversiteli kızlara ise hiç karışamazsınız. Nedeni en az 2’dir:

1) Üniversite her şeyin konuşulduğu ve tartışıldığı bir yerdir. Üniversitede özgürlüğün kural, yasaklamanın istisna olduğu öğretilir (en azından biz Mülkiye’de yani SBF’de böyle öğretiyoruz). Sonra da kalkıp da yasaklamayı kural olarak uygulayamazsınız. Üstelik, orada şu veya bu simgeyi yasaklamak, sonunda benim sakalımın yasaklanmasına kadar varır ki, 12 Eylül rezaletinde çok gördük.

2) Üniversitedeki türbanlı kızlar 3 türe ayrılabilir: a) Üniversiteye olay çıkarmak için gelen İslamcılar. Bunların sayısı son derece azdır ve ancak üniversite yöneticileri türbanı yasaklayınca başkaları da (hatta, solcular bile) bunlarla birlikte protesto etmektedir; b) Devletin yurt açmaması yüzünden, Tarikat yurtlarına girmek zorunda kalan Anadolu kızları. Bu türün, paralarını sadece hırsız bankacı kurtarmaya tahsis eden devlet tarafından yaratıldığı açıktır; c) Baba ve ağabeyleri, evlerinden başörtüsüz çıkmalarına izin vermediği için türban takanlar. Çok büyük çoğunluğu bunlar oluşturur. Bizim fakültedeki 1700 öğrenciden türban takan 14 tane var ve hepsi de bu türden. Kimi üniversite yöneticilerinin bu konudaki sert tutumları bunlardan bazılarının birinci türe kaymasına yol açabilir. Nitekim, bir tanesi gelip bana anlatmıştı, okula giderken yaşlı bir adam “Türbanına sinkaf edeyim” demiş; tabii, adlı adınca söylemiş. “Yanlış olduğunu bile bile, ondan sonraki seçimde RP’ye (FP de olabilir) oy verdim hocam” dedi.

Bu sonuncu tür, çoğunluktan kendini ayırmak için değil, çoğunluğa kendini katmak için gelmektedir. Burada anlatmaya yerim yok, “Küreselleşme ve Azınlıklar” ders notlarımın (kitap biçiminde çıktı) ... sayfasında, Kanada gibi gelişmiş ülkelerin, çoğunluğa kendi inançlarını koruyarak katılmak amacıyla kamu görevi almak isteyenlere bu simgeleri takma izni verdiklerini okuyabilirsiniz. Bununla birlikte, bizim o noktaya varmak için daha çok mesafe almamız gerektiği de çok açıktır.



Özet olarak: Devlet, kamu hizmeti veren (üniversite hocası dahil) hiçbir görevlisine görev sırasında türban taktırmaz ve yerden göğe haklıdır. Ama kamu hizmeti alana hiçbir biçimde karışamaz.

Şunu bütün kalbimle ifade etmek istiyorum ki, Şeriatçılar, İstanbul Üniversitesi Rektörü Profesör Kemal Alemdaroğlu’nun on tane heykelini dikseler, yine de yeterince teşekkür edemezler.
Yüklə 15,97 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin