Kiyamet sûresi 26-27. ÂYet


فَلَوْلا إِذا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ



Yüklə 207,14 Kb.
səhifə3/3
tarix04.11.2017
ölçüsü207,14 Kb.
#30507
1   2   3

فَلَوْلا إِذا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ 45diğer ayette التَّرَاقِيَ

Bu can bu boğazdan söz ediyor. التَّرَاقِيَ boğaz, dolayısıyla oraya ne gelecek ölüm halinde, biz bunu ruh, can ile ifade ediyoruz. Mesela can boğaza gelince iman kar etmez diyoruz. Demek ki bunu kullanıyoruz. Burada bu ayette de bunun olduğu anlaşılıyor. التَّرَاقِيَ ruh, can boğaza eriştiğinde, can bütün bedenden toplanıp, toplanıp en nihayet boğaza geldiğinde التَّرَاقِيَ nedir? العظام المكتنفة eğer içerisine göre, müfessire göre, oraya göre okursak o çünkü faili ruh olunca التَّرَاقِيَ meful olmuş oluyor. Biz de müfessir olan ayeti müfesser olana göre okuduğumuz zaman العظام المكتنفة (elizamel müktelifete) diye okuyoruz ama التَّرَاقِيَ yi tanımlayan bir هُوَ takdir ederek onun tanımı mübteda التَّرَاقِيَ nedir العظام المكتنفة (elizamül müktenifetü) şeklinde de okuyabiliriz. المكتنفة kelimesi المحيطة demektir. Kuşatan kemikler. العظام kelimesi الْعَظْمُ ın çoğuludur, kemikler demektir. العظام المكتنفة kuşatan kemikler لثغرة النحر boğaz deliğini kuşatan kemikler. Şurada boğaz deliği var. Bunun etrafında, çevresinde yer alan kemiklere التَّرَاقِيَ deniyormuş. Can boğaza erişince, bu boğaz deliğini kuşatan kemikler nedir? عن يمين وشمال sağdan ve soldan kuşatan kemiklere التَّرَاقِيَ deniyormuş. جمع ترقوة التَّرَاقِيَ Kelimesi ترقوة kelimesinin çoğuludur. Can boğaza eriştiğinde, can boğaz kemiklerine dayanınca, yani artık son kapı orası, o kapıdan çıkınca artık bedeni terk etmiş oluyor. Çünkü can boğazdan girer yine boğazdan çıkar derler. Eyvallah diyecek. Oradan dışarı çıktığı anda bitti. Bir daha nefes alamaz. Bir kere verir, onun gidişiyle eyvallah der bir daha nefes alma yoktur. Bitti artık, hayat noktalandı ve böylece artık bütün bünyede hareket sona ermiştir. İşte can boğaza erişince Yüce Allah şimdi kâfirlere sonlarını, inkâr edemeyecekleri sonlarını hatırlatıyor. Siz misiniz inkâr eden? Bakın size bir sahne göstereyim diyor ve şimdi bu sahneyi düşünün taşının bakalım. Bu sahne can verme, ölüm sahnesidir. Peki, ne olacak? Can boğaza erişince وَقِيلَ denince ne denecek? مَنْ رَاقٍ kim kurtaracak bu gidiyor, gitti. Kurtaracak kim? Buna can verecek, şifa verecek kim? Çevresinde, kenarında olan insanlar böyle panik içerisinde, eyvah gitti. Bunu geri çevirecek doktor arıyor. Bu insanın psikolojik yapısıdır. İster istemez bir şey yapın ya, böyle panik içerisinde aranır, kurtaracak birisi yok mu? Şuna bir şey edin gitti. Ondan sonra masaj yaparlar. Görüyorsunuz sahneleri değil mi? Böyle denildiğinde kim şifa verecek bu mevtaya? Bak bu can gidiyor, bunun canını geri kim getirecek, kim kurtaracak? رَاقٍ kelimesinin açıklamasını göreceğiz. مَنْ رَاقٍ de مَنْ üzerinde يقف حفص على مَنْ bizim imamımız Hafs vakıf yapmıştır. يقف vakıf yapar, durur. حفص İmam Hafs على مَنْ , مَنْ kelimesi üzerinde مَنْ رَاقٍ men ragin diye okuruz. Genel kaideye göre مراق (merragin) diye okunur. ن Nundan ve tenvinden sonra lem ve ra harfleri gelirse idgam-ı bila gunne yapılır. İşte bu idgama engel olmak için مَنْ in üzerinde mahrece dilini bastırmıştır. مَنْ istop edeceksin, ses kesilecek, قطع الصوت ondan sonra مَعَ النَّفس nefesle birlikte ses kesilecek. مَنْ راقٍ şeklinde olacak. Eğer bunu birleştirseydik مراق olurdu. O zamanda مراق sanki bir kelimeymiş gibi çorbacı anlamına gelen مرق dan gelir. Çorba anlamına gelen bir kelimedir. Hâlbuki burada öyle bir şey yoktur. Böyle bir yanlış anlamaya mahal vermemek üzere ikisinin arasını fasletmiştir. Bu vakfı وقيفة minicik bir vakıf yapmıştır. Buna biz sekte diyorduk. Sekte yapmıştır demek istiyor. Sektenin anlamı, وقيفة minicik bir duruş demektir. Bunu mesela Ruhu’l-Beyan’da السكت على عوجا وهو وقفة لطيفة من غير تنفس46 diye ifade etmiştir. Bu konularda değişik ifadeler vardır, farklı ifadelerle anlatmaya çalışan âlimler var. Sekte yapmıştır diyor. Okunuşundan bahsetti. Bunun anlamla bir ilgisi yoktur, doğrudan anlamı ilgilendiren bir konu değildir. أي قال burası çok önemli. İşte burası maalesef baskılarda da hatta elimde yeni basılan bir tefsirde bile üzerinde tahkik yapıldığı halde adam yanlış bir şekilde واو العطف olarak göstermiş onu. Hâlbuki bu bir izafettir. Burada ن düşmüştür. حاضر و kelimesinde ن düşmüştür. حاضر و المحتضر Hadirun muhtezari demektir bu. Yani ölünün çevresindeki hazırun, bulunanlar. المحتضر ölüm anında, ölmek üzere olan kişiye muhtazar denir. O vaziyete de hali ihtizar denir. Yani ölünün çevresindekiler derler. بعضهم لبعض birbirlerine أيكم يرقيه مما به من الرقية başına gelen bu şeyden dolayı bu adama kim şifa verecek? Kim tedavi edecek bunu, bunun çaresini kim bulacak? Adam gidiyor, elden gidiyor diyor. Bunu kimler söylüyor? Ölünün çevresindekiler söylüyor. Yakınları, sevdikleri, saydıkları kimseler olmuş oluyor. Birbirlerine diyorlarmış. وَقِيلَ deki buradaki denilirin anlamı budur. مَنْ رَاقٍ kelimesi رقية kelimesinden gelir. من الرقية kelimesinden gelir. من حد ضرب babından gelir. ضَرَبَ يَضْرِبُ - رَقَى يَرْقِي رقية şeklinde olur. Bu kelimenin aslı رقية imiş. رقية ise, eski Araplarda hastaları tedavi ederken söylenirken tılsımlı sözcükler, dualar. Buna رقية deniliyor. Bu işi yapmaya Rukye tabiri de vardır biliyorsunuz. Demek ki رقية (ma yukrau lil merizi )ما يُقرأ لِلْمَرِيضِ yani hasta için okunan şey ve yapılan işlere deniyor. Orda geliyor bu diyor. Bunun için kim buna şifa verecek dedi. Çünkü o şeyler şifa vermek amacıyla yapılıyor. Bu demek ki ضَرَبَ- يَضْرِبُ olan رقى يرقي رقيةً doğru geliyormuş. Bunun aslı fiil olarak budur. أو veyahut da هو من كلام الملائكة ikinci bir tevcihe göre قِيلَ deki bu sözü söyleyen مَنْ رَاقٍ diyen insanlar değil, meleklerdir. Orada bulunan meleklerdir. Bunlar ne demek istiyorlar? أيكم يرقى بروحه hanginiz bunun ruhunu yükseltecek, ruhlar âlemine hanginiz götürecek? أن الملائكة الذين حضروا لقبض روحه يقول: بعضهم لبعض، من راق يعني من يصعد منا بروحه إلى السماء47 Orada türlü melekler var. Mesela en azından görev yapan melekler var adamın yanında. O iki tane melek var devamlı hiç ayrılmayan, kiramen kâtibin var. Bunun yanında eklemlerde çalışan 360 küsur melek var. Bunun yanında gözü için, kulağı için daha farklı melekler var. Dolu, melekler ordusu var. Yani orada kendi aralarında hanginiz görevli bunun canını kim götürecek şeklinde meleklerin konuşmasını Allah bize veriyor. Melekler böyle derlermiş. Çok ilginç bir şey, oralardaki olup bitenlerden Rabbimiz bize haber ediyor ki bunları bizim bilmemiz duymamız mümkün değil ama o bize duyuruyor. Şu halde ölünün yanında sadece siz yoksunuz, biz yokuz. Daha melekler var. Orada bekleyen birçok melekler var. Buna göre dikkat etmek lazım. أيكم يرقى بروحه hanginiz onun ruhunu إلى السماء demektir. Semaya yükseltecek götürecek anlamındadır. Bu أملائكة الرحمة rahmet melekleri mi götürecek? أم ملائكة العذاب yoksa azap melekleri mi götürecek? Hangisi götürecek, merak ediyorlar. Onlar da bilmiyorlar. Hangi melek götürecek şimdi? Eline nasıl görev aldı? Meleklerin de bilmediği bir şey, onlar da merak ediyor. Demek ki her melek onun durumunu bilmiyor. Demek ki bu meraktan dolayı sorulan bir sorudur. Bu da nereden geliyor. من الرقي من حد علم Rukiy kelimesinden gelir bu da علم babındandır. عَلِمَ" يَعْلَم - رَقِيَ يَرْقَى رَقْياً - كرَضِيَ يرضى şeklinde geliyormuş. وَظَنَّ yi önümüzdeki dersimizde inşallah alalım.


1 Mülk67/2

2 Taha20/10

3 Araf7/143

4 Nebe78/7

5 Bakara2/238

6 İnşikak84/19 “Şüphesiz siz halden hale geçeceksiniz.”

7 Şuara26/227

8 Enfal8/17

9 Lokman 31/33

10 Enam6/70

11 Enam6/79

12 Al-i İmran3/67

13 Enam6/79

14 Al-i İmran3/67

15 Rahman55/29

16 Hicr15/46

17 Zümer39/71

18 Hadid57/4

19 Buhari,Hadisin Aynı Babı, hadis no:6488

20 Kaf50/37

21 Nuh71/28

22 Meariç70/6

23 Zariyat51/7

24 İnşikak84/1

25 Nebe78/19

26 Duhan44/29

27 Fussılet41/11 “Ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi.”

28Fussılet41/11 “İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.

29 Rahman55/19-20

30 Enbiya21/16

31 Enbiya21/17

32 Meariç70/6

33 Meariç70/7

34 Müslim, Müslümanın Zulmetmesi Haramdır, 2564

35 Muhammed47/17

36 Enfal8/29

37Müslim, Yapılan İşlerin Şerrinden Allah’a Sığınma, hadis no:2722 اللهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ، وَالْكَسَلِ، وَالْجُبْنِ، وَالْبُخْلِ، وَالْهَرَمِ، وَعَذَابِ، الْقَبْرِ اللهُمَّ آتِ نَفْسِي تَقْوَاهَا، وَزَكِّهَا أَنْتَ خَيْرُ مَنْ زَكَّاهَا، أَنْتَ وَلِيُّهَا وَمَوْلَاهَا، اللهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عِلْمٍ لَا يَنْفَعُ، وَمِنْ قَلْبٍ لَا يَخْشَعُ، وَمِنْ نَفْسٍ لَا تَشْبَعُ، وَمِنْ دَعْوَةٍ لَا يُسْتَجَابُ لَهَا

38 Ankebut29/69

39 Enfal8/29

40 Bakara2/282

41 Buhari, Cibril Hadisi, hadis no: 50

42 Bakara2/3

43 Mülk67/11

44Casiye45/28 وَتَرَى كُلَّ أُمَّةٍ جَاثِيَةً O gün her ümmeti diz çökmüş görürsün.”

45 Vakıa56/83 “Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize!


46 Ruhu’l-Beyan, İsmail Burusevî, Kehf18/2

47 Bahru’l-Ulum, Semerkandî, Kıyamet Suresi, 31.âyet


Yüklə 207,14 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin