Kpss osmanli küLTÜr ve uygarliği orhan çETİn a. Osmanlilarda devlet anlayişI



Yüklə 146,08 Kb.
səhifə1/4
tarix03.08.2018
ölçüsü146,08 Kb.
#66690
  1   2   3   4

powerpluswatermarkobject3 KPSS OSMANLI KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ORHAN ÇETİN

A. OSMANLILARDA DEVLET ANLAYIŞI

Osmanlılarda devlet anlayışının temelinde Türk İslam devletlerinin, Orta Asya Türk geleneklerinin ve fethedilen yerlerdeki uygulamaların etkileri gö-rülür.

Kuruluş Dönemi’nde eski Türk töresine uygun olarak yönetimde aşiret usulü uygulanmıştır. Yani memleket hanedan ailesinin ortak malı sayılmakta olup hükümdar aynı zamanda ülkenin hakimi ol-muştur. Bu usul I. Murat döneminden itibaren bazı değişikliklere uğramış ve yönetime yalnızca hü-kümdarın çocukları getirilmeye başlanmıştır. 17. yüzyılın başlarından itibaren ise bu kural kaldırıla-rak kardeşlerinde hükümdar olmaları sağlanmıştır.

Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren “Mo-narşik” bir özellik gösterirken, Yavuz Sultan Se-lim’in, Mısır seferinden sonra, halifelik Osmanlı hanedanına geçmiş ve devletin, “Teokratik” özel-liği de öne çıkmıştır.



Osmanlı Devleti teokratik, merkezi, mutlak monarşi ile yönetilen bir imparatorluktur.

Padişahlar, idari, askeri,mali ve hukuki konular-da geniş yetkilere sahiptirler. Bu yetkileri kullanır-ken törelere, gelenek ve göreneklere uymak zorun-daydılar. Padişahın görevleri ise;



  1. Devleti yönetmek

  2. Halkın mutluluğunu sağlamak

  3. Adaleti sağlamaktır.

__________________________________________
MONARŞİ: Yönetme yetkisinin (egemenliğin) tek kişide toplandığı yönetim şeklidir. Bu yöne-timde egemenlik, çoğunlukla babadan oğula geçmektedir.

TEOKRASİ: Devlet ve toplum düzeninin işleyi-şinde etkili olan kuralların dine göre belirlendi-ği bir yönetim biçimidir. Bu yönetim biçiminde dini ve siyasi yetkiler tek bir elde toplanır. Dev-let başkanı aynı zamanda din başkanıdır. (Hali-felik gibi)

__________________________________________
Padişahlar:

Kuruluş döneminde Bey, Gazi, Çelebi gibi ün-vanlar, sonradan da Hünkar, Padişah, Han, Ha-kan ünvanlarını kullandılar. Sultan ünvanını ilk kullanan I. Murat’tır. Yavuz döneminden itibaren Halife-Padişah konumunda olmuşlardır. Padişah-lar Osman Bey’in soyundan gelirlerdi.

Hükümdarlık makamına sadece hanedanın er-kek çocukları geçebiliyordu. Hükümdarın erkek çocuklarına “Şehzade” denilmiştir. Şehzadeler yö-
netim tecrübesi kazanmaları için sancaklara yöneti-ci olarak gönderilmiştir. Yanlarına yardımcı olarak gönderilen tecrübeli devlet adamlarına “Lala” de-nilmiştir. Bu uygulamaya da “sancağa çıkma” adı verilmiştir. Başlıca şehzade sancakları; İzmit, Bur-sa, Eskişehir, Aydın, Kütahya, Manisa ve Amas-ya’dır.

Padişahlar cülus töreni ile tahta çıkarlar ve onlar için kılıç alayı düzenlenirdi.

Kuruluş ve gelişme dönemlerinde padişahlık babadan oğula geçmekle beraber, padişahın çocuk-larından hangisinin tahta çıkacağı konusunda belli bir veraset sistemi yoktu. Bu durum, şehzadeler arasında taht kavgalarına neden olurdu. Fatih, dü-zenlediği Kanunname ile; tahta çıkan padişahın, kardeşlerini öldürmesini yasal hale getirdi. Bunu yapmaktaki amacı; taht kavgaları ile devletin zayıf düşmesini önlemek ve mutlak otoriteyi güçlen-dirmekti.

I.Ahmet döneminde (1603-1617) Osmanlı vera-set sisteminde değişiklik yapıldı. Buna göre padi-şahlığın hanedanın en yaşlı ve en aklı başında üye-sine (ekber ve erşed usulü) geçmesi kabul edildi. Ayrıca şehzadelerin sancağa çıkma uygulaması kaldırılarak Kafes usulü getirildi. Bu uygulama şehzadelerin iyi yetişmemelerine ve bunalımlı bir yaşam sürmelerine neden oldu.

19. yüzyılda, batıdaki gelişmelere ayak uydur-mak isteyen Osmanlı Devletinde, klasik yönetim modelinde bulunmayan yeni kurumlar, Osmanlı padişahının yetkilerini düzenlemek amacıyla kurul-muştur. Ancak Meşrutiyet döneminde meclis ku-rulmasına rağmen padişahın yetkileri büyük ölçüde korunmuştur.

__________________________________________


NOT:

  • Sancağa ilk çıkan şehzade I. Murat’tır.

  • Sancağa çıkma uygulaması Fatih’ten itibaren gelenek haline gelmiştir.

  • Sancağa çıkma uygulaması I. Ahmet ta-rafından kaldırılmıştır.

  • Sancağa çıkan son padişah III. Mehmet’-tir.

__________________________________________

B. MERKEZ TEŞKİLATI


Osmanlı Devleti’nde hükümet, ordu ve eyaletle-rin yönetimi padişaha bağlı olarak örgütlenmişti. Devletin yönetim merkezi olan İstanbul (payitaht); Asitane, Dersaadet gibi adlarla anılıyordu. Padişah, yönetim işini saraydan yapıyordu.
1. Saray

Padişahların özel hayatlarını geçirdikleri ve devleti yönettikleri yerdi. İlk saray 1326’da Bursa’-da (Orhan Bey), ikincisi ise 1361’de Edirne’de (I.Murat) yapılmıştır. İstanbul'daki ilk Osmanlı Sarayı'nın temeli Fatih Sultan Mehmet tarafından, Beyazıt semtinde atılmıştır. 1454-1458 yılları ara-sında ahşap olarak yapılan Eski Saray'ın haremlik ve selamlık bölümleri mevcuttu. Yeni Saray'ın (Topkapı Sarayı) yapımına 1466 yılında başlanmış ve 1478'de bitirilmiştir. Topkapı Sarayı'nın diğer Avrupa saraylarından ayrılan önemli bir özelliği, tek bir binada olmayıp, çeşitli köşk ve dairelerden ayrı azuperı yapılar halinde inşa edilmesidir. Padişah-lar, Fatih’ten 19. yüzyıl ortalarına kadar Topkapı Sarayı’nda, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Dolmabahçe ve Yıldız saraylarında oturmuşlardır. Sarayda doğan ilk padişah II. Osman, sarayda tahta ilk çıkan II. Bayezid, sarayda ölen ilk padişah II. Selim, hayatının 30 yılını saraydaki kafeste geçiren I. Mustafa'dır. Sarayda boğdurulan ilk padişah Sul-tan İbrahim'dir. 51 yıl hapis yatan III. Osman'dır. Saraydaki son cülus töreniyle tahta çıkan VI. Mehmet Vahdettin’dir. İlk olarak yapılan Çinili


Köşk Sarayı 'dır (1472). İki katlı olan bina Orta Asya mimarisi karakterindedir. Binanın içi ve dışı çok kıymetli çinilerle bezenmiştir. Çinili Köşk'ten sonra Kubbealtı, Arz Odası, Has Oda, Hazine, Kiler, Seferliler gibi bölümlerle mutfaklar, hasta odası, hamam, Ağalar Camii, ahır vb. binalar ilave edilmiştir. Son olarak saray surları ile Sultanahmet yönündeki asıl kapının (Bab-ı Hümayun) yapımı ile Topkapı Sarayı'nın inşası tamamlanmıştır.
Sarayın harem bölümü Sultan III. Murat döneminde yapılmıştır (1574–1595). İnşaat tamamlandıktan sonra Beyazıt’ta ikamet eden Harem halkı buraya taşınmıştır. Saraya zamanla Enderun Mektebi, Hekimbaşı Odası, Enderun Eczanesi, Saray-burnu'ndaki köşklerle, camiler kütüphane ve ahırlar ilave edilmiştir. IV. Murat (1623–1640) zamanında Revan ve Bağdat Köşkleri, Sultan İbrahim (1640–1648) devrinde Sünnet Odası, İtfaiye Köşkü ve son-raları Mustafa Paşa Köşkü, Hırka-i Şerif Dairesi, Kütüphane, Alay Köşkü, Mecidiye Köşkü gibi yapılar inşa edilmiştir.

Topkapı Sarayı Birun (dış saray), Enderun (iç saray) ve Harem olmak üzere üç bölümden oluşu-yordu.



a) Birun (Dış Saray): Sarayın giriş kapısı (Bab-ı Hümayun) ile orta kapısı arasındaki yere Birun denirdi. Etrafı odalarla çevrili avlu olan Birun’da sarayın dış hizmetlerine bakan görevliler otururdu. Bunlar:

Yeniçeri Ağası: Doğrudan padişaha bağlı olup, İstanbul’un güvenliğinden sorumlu görevlidir. İstanbul’un güvenliği ile ilgili konularda divan toplantılarına da katılırdı.

Altı Bölük Halkı: Kapıkulu süvarileridir. Altı bölükten oluştukları için bu adla anılırlardı.

Topçular – Cebeciler: Kapıkulu piyadelerinden olup, yardımcı muharip sınıflardı.

Müteferrikalar: parlak ve gösterişli kıyafetleriyle padişahın etrafında yer alırlar, sarayın çeşitli hizmetlerinde görevlendirilirlerdi.

Çaşnigirler: ziyafet işlerine bakarlardı.

Çavuşlar – Kapıcılar: Haberleşme ve elçilik gö-revlerinde bulunurlardı.

Seyisler: Binek hayvanlarının bakımını yaparlardı.

Çakırcılar: Av törenlerini düzenleyen görevlilerdi.

Darphane Eminliği: Altın ve gümüş para basımın-dan sorumluydu.

Şehreminlik görevlileri: İnşaat işleri ile ilgilenir-lerdi.

Babüsselam; Topkapı Sarayının ikinci kapısıdır. Bu kapıya Ortakapı da denir. Fatih Sultan Mehmet Han zamanında sade bir biçimde yaptırılan bu kapının sağına ve soluna Kanuni Sultan Süleyman Han döneminde iki kule eklendi. Babüsselam'ın biri dışa, öteki iç avluya açılan iki büyük kapısı arasındaki bölümüne "kapıarası" denirdi. Kapıyı Kapıcıbaşı Ağanın idaresindeki "Bevvaban-ı Dergah-ı Ali" denilen kapıcılar korurdu. Babüsselam bugün Topkapı Sarayı Müzesinin giriş kapısı olarak kullanılmaktadır.



b) Enderun(Saray Okulu): Birun’dan Enderun’a Babü’s-saade kapısı ile geçilirdi. Fatih, bu kapının hemen gerisinde arz odası yaptırmıştı. Arz odasında padişah devlet işlerini görür, törenleri izler, bayramlaşır ve kapıkulu askerlerine maaş dağıttırırdı. Enderun padişahın özel yaşamını geçir-diği yerdi. Enderun devlet yönetiminde ve eğitim sisteminde önemli bir yere sahipti. Devşirme yo-luyla toplanan Hıristiyan çocuklarının zeki olanları önce Türk ailelerin yanına verilir; İslam dinini, Türkçeyi ve Türk geleneklerini öğrenmeleri sağ-lanırdı. Sonra Hazırlık saraylarında (Edirne, Galata ve İbrahim Paşa sarayları) iç oğlanı adıyla eğitim görürlerdi. Bu eğitimi tamamlayan iç oğlanları elemeden geçirilerek Enderun’a alınırlardı. Büyük oda ve Küçük oda olarak adlandırılan bölümlerde eğitilirlerdi. Bu odalarda başarılı olanlar önce padi-şahın enderundaki şahsi hizmet odalarına alınırlar, sonra da sancak beyi olarak taşraya giderlerdi. Bunlar divan üyeliğine ve sadrazamlığa kadar yükselebilirlerdi.

Enderun’da bulunan diğer eğitim ve hizmet odaları şunlardır:



Has oda: Burada padişahın günlük işlerine bakan görevliler bulunurdu. Has odabaşı; padişahın giyinip kuşanmasına, çuhadar; dış giyimine, tül-bentçi; iç çamaşırlarına, rikabdar; ayakkabılarına, silahtar; silahlarının bakım ve onarımına bakan ağalardı.

Hazine odası: Buradaki iç oğlanları padişahın özel hazinesine ve değerli eşyalarına bakarlardı.

Kiler odası: Buradaki görevliler sofra hizmetlerine bakarlardı.

Seferli odası: Mukallit (taklitçi), musikişinas (mü-zikle uğraşan) ve berber gibi hizmetlilerin bulun-duğu oda idi.

Bu odalarda eğitimlerini tamamlayanlar, çıkma denilen usulle Birun’da ve taşrada önemli görevlere getirilirlerdi.



c) Harem: Hükümdar ve ailesi ile saray kadınları-nın yaşadığı bölümdü. Padişahın hanımları kadın efendi, annesi ise valide sultan unvanları ile anılır-dı. Haremin yöneticisi harem ağası idi.

2. İstanbul’un Yönetimi

İstanbul’un kendine özgü bir yönetimi vardır. Sadrazamın denetimindeki İstanbul Kadısı (Taht Kadısı) kentin en büyük mülki amiri idi. Hükümet emirlerini ilgili yerlere iletip, bunların yerine geti-rilmesini sağlardı. Kentte genel güvenliği sağlamak Yeniçeri Ağası’nın görevi idi. Sivil halkın güven-liğinden gündüz Subaşı, gece Asesbaşı sorumlu-dur. Kapan Emini ise, sebze ve meyve gibi ürün-lerden alınması gereken vergi miktarını belirlerdi.

İstanbul’un belediye hizmetleri Şehir Emini tara-fından yürütülürdü. Ticaretin genel sorumluluğu ise Muhtesip’e verilmişti. İstanbul’un ihtiyaçlarını karşılamak önce Divan-ı Hümayun’un sonra da Kadının göreviydi.


Yüklə 146,08 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin