PROJE RAPORU
PROJENİN ADI:
Medeniyet Ticareti: İpek Yolu
PROJENİN AMACI:
İnsanlar, tarih boyunca pek çok şeye ihtiyaç duymuş ve bu ihtiyaçlarını karşılayabilmek içinse en yakın kaynaklara başvurmuştur. Fakat bazı ihtiyaçlara ulaşmanın zorluğu ve bu kaynakların yakın çevrede bulunamaması ticareti ve ticaret yollarını doğurmuştur. Ticaret yolları, insanların ihtiyaçlarını karşılamasının yanı sıra farklı kültürleri, inançları, dilleri kısacası medeniyetleri taşımıştır. Tarihte kurulan ticaret yollarının en eski ve en büyüğü şüphesiz Asya ile Avrupa arasında bir bağ kuran İpek Yolu’dur. Proje, geçmiş dönemlerde tüm dünya ticaretini derinden etkileyen, birçok gelişmeye ve değişmeye sebep olan İpek Yolu’nun önemini ve etkilerini; İpek Yolu’na önemini kaybettiren etkenleri; İpek Yolu’nun hayata döndürülebilmesi ve tanıtılması için yapılabilecek çalışmaları incelemektedir.
GİRİŞ:
İpek Yolu, Çin’in en uç noktasından başlayıp, Akdeniz ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinden geçerek Avrupa’nın içlerine giden, maddi değerlerin yanında manevi değerlerin de medeniyetler arasında taşınmasında önemli rol oynayan; Doğu’nun ileri medeniyetini, Avrupa coğrafyası içinde sıkışıp kalmış Batı medeniyetiyle buluşturup Batı uygarlığının yeni ufuklara yelken açılmasını sağlayan; adını Çin’de üretilen ve çok değer verilen ipekten alan dünyaca ünlü bir ticaret yoludur.
12.000 km olduğu bilinen İpek Yolu’nun kuruluş zamanı bilinmemekle beraber birçok kaynakta milattan önce İpek Yolu’nun var olduğu belirtilmektedir.
İpek yolu birçok şehirden geçmektedir. Bu şehirlerin en önemlileri; Bağdat, Buhara, Semerkant, Kaşgar, Yarken, Hotan, Aksu, Ötüken, Antakya (Hatay), İstanbul’dur. İpek Yolu’nun güzergâhının üzerindeki bu şehirlerin ekonomilerine etki eden yönleriyle inceleyecek olursak:
Bağdat, alüvyon ovası üzerinde kurulmuştur. Tarıma elverişli olmasıyla bilinen bu topraklar Bağdat’ta yetişen ürünleri ve bu ürünlerin kalitesini; dolayısıyla Bağdat’ın ekonomisini büyük ölçüde etkilemiştir.
Semerkand, dokumacılıkta oldukça ileri seviyededir. İpek Yolu’nun önemli bir kavşağı olmasıyla tarih boyunca gezginlerin uğrak noktası olmuştur.
Kaşgar’ın, Tarım Havzası’na yakın olması, burada pamuk üretimi yapılmasına olanak sağlamıştır.
Yarkent, Kaşgar gibi pamuk üretimine elverişli topraklara sahiptir. Fakat aralarındaki en önemli fark Yarkent pamuğunun, Çin’deki diğer pamuklar arasında en iyisi olmasıdır.
Hotan, İpek Yolu üzerinde bulunması gibi önemli nedenlerden dolayı tarih boyunca birçok devletin hâkimiyeti altına girmiştir. Hotan halkının, en iyi ve en eski geçim kaynağı ipekçilik olmuştur. Bölgede, üzüm, pamuk, buğday, mısır, pirinç yetiştiriciliği de yaygındır. Ayrıca, Hotan şehrinin zenginliği, Yorungkax He adı verilen nehirden çıkarılan Yeşim (Çince Yu) taşından gelir. Bazı medeniyetler bu taşın kutsallığına ve iyileştiriciliğine inanmıştır.
Aksu, İpek Yolu’nun kuzey güzergâhının en önemli durak yeri olan Tarım Havzası’nda yer almaktadır. Burada pamuk, pirinç, mısır, üzüm, ceviz yetiştirilir. En önemli geçim kaynaklarından biri ipek böcekçiliğidir. Şu anda Aksu’da 79 çeşit madenin varlığı bilinmektedir fakat geçmiş dönemlerde bu madenlerin hepsi bilinmemekle beraber, bir kısmı bulunmuş ve çıkarılmıştır. Şu anda Aksu’da bulunan madenlerin en önemlileri; boksit, fluorit, antimon, fosfat kayaları, alüminyum oksit, bakır, demir, çinko, manganez, kadmiyum, magnezgum’dur.
Antakya, sınırlarından geçen Asi Nehri’nin etkisiyle tarımda önemli adımlar atmıştır. Zeytin, hurma, yer fıstığı, portakal, mısır, üzüm, soğan gibi ürünleri bünyesinde barındırmış ve bunların ticaretiyle uğraşmıştır.
İstanbul, çok zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. İpek, pamuk, tütün üretimi burada yaygındır. Yaklaşık 2500 civarında doğal bitki türüne sahip olan İstanbul, bu özelliği ile İngiltere gibi Avrupa ülkelerini tek başına geride bırakabilir durumdadır. Bu aynı zamanda Türkiye'de doğal olarak yetişen on binden fazla bitkinin, yaklaşık 1/4’ünün İstanbul’da barınması demektir ve bu bitkilerden bazıları endemiktir, yani tüm dünya üzerinde sadece İstanbul’da yaşamaktadır. İstanbul, tüm bu özellikleriyle ve Avrupa’ya giriş kapısı olma yönüyle İpek Yolu ticaretinin en önemli şehirlerinden biri olmuştur.
Ayrıca İpek Yolu’nun istikameti üzerinde Karadeniz, Akdeniz, Hazar Denizi, Aral Gölü ve yedi tane nehir bulunmaktadır. Bunlar; Tuna Nehri, Dicle Nehri, Fırat Nehri, Seyhun (Sir-i Derya) Nehri, Ceyhun (Amu Derya) Nehri, İndus Nehri ve Sarı Irmak (Hoang-ho)’tır. Fakat bu su kaynakları, İpek Yolu’nda ilerleyen kervanların karşılaşacağı zorlukları kolaylıkla atlatmaları için yeterli olmamıştır. 324 bin km2‘lik alanı kaplayan Taklamakan Çölü ve 1 milyon km2‘lik alanı kaplayan Tanrı Dağları gibi zorlu alanlardan geçmeye mecbur olan kervanların en büyük yardımcısı, çöllere olan dayanıklılığı ile bilinen “deve” olmuştur. Kervanlar, her ne kadar çöllere dayanıklı hayvanları kullansalar da; bu durum, kervanların yollardan geçerken can ve mal kaybı vermelerine engel olamamıştır. Bunu göz önünde bulunduran devletler, ülkelerini ticarete elverişli bir hale getirmek için yürüyüş mesafesiyle 8-10 saati geçmeyecek şekilde yani 30-40 kilometre aralıklarla kervansaraylar inşa etmişlerdir ve bu kervansaraylarda, kervan sahiplerine birçok hizmet sunulmuştur.
Tarih boyunca, İpek Yolu pek çok değerin taşınmasını sağlamıştır. İpek Yolu’nun önemini de bu taşınan malların Batı açısından önemi belirlemiştir. İpekler, baharatlar, kâğıtlar, kahveler, sabunlar, halılar, bakırdan mamuller, kandiller, kurşun mamulleri, abardan paltolar, kürkler, kol doğan kuşları, makaslar, iğneler, bıçaklar, kılıçlar, oklar, yaylar, Türk ve Slav soyundan gelen köleler, masalar, divanlar, şamdanlar, seramik kaplar ve mutfak eşyaları çağlar boyunca Doğu’dan Batı’ya aktarılmış; Batı bu sayede hayat standartlarını arttırırken, Doğu yaptığı ticaretten dolayı zenginleşmiştir. Ayrıca İpek Yolu, Budizm, Maniheizm gibi arî dinlerin ve Hristiyanlık, Yahudilik, İslamiyet gibi ilahi dinlerin de yayılmasına olanak sağlamıştır.
İpek Yolu, ticaret dışında birçok alanda da çok önemli bir etkiye sahiptir. Seyahat, dini ziyaret, askeri sefer, siyasi temas, haberleşme gibi konularda da İpek Yolu kullanılmıştır ve yol üzerinde gidip gelen kervanlarda tacirlerin yanında, elçilik heyetleri gezginleri, din adamları, maceraperestler de bulunmuştur. Dini amaçlar için kullanılması, bu yola “Hac Yolu” da denilmesinin nedeni olmuştur.
İpek Yolu, taşıdığı maddi ve manevi değerlerden dolayı, birçok ulusun ilgisini çekmiştir ve tarih boyunca birçok millet, İpek Yolu’na hâkim olmak için birbirleriyle savaşmışlardır. Bu milletlerden biri de şüphesiz Türklerdir. Türkler, ekonomilerini canlandırma düşüncesi içinde, İpek Yolu’nun ülkelerinin sınırına olan yakınlığının da getirisiyle, İpek Yolu’na hâkim olmak istemişlerdir ve Asya Hun Devleti, Uygur Devleti, Göktürk Devleti gibi Türk devletleri İpek Yolu’na hâkim olabilmek için Çin ile sürekli savaş halinde olmuşlardır.
Milattan önceki dönemlerde, Çinlilerin Hun topraklarına yapmış oldukları akınlar, daha çok Çin’den çıkıp Türk yurduna giden İpek Yolu’nun Hun bölgesindeki önemli bir geçidine yönelik olmuştur. Hunlar da, Çinliler ile İpek Yolu’nu kontrol altına almak için aralıksız mücadele etmişlerdir. Hunlar zaman zaman Batı’ya giden Çin kervanlarının yollarını kesmişlerdir ve Çin kervanları dış ülkelerde uğradıkları zarar ve ziyandan sürekli şikâyetçi olmuşlardır. Hunlar, Çinlilerin korkulu rüyası haline gelmiştir. Çin, hem İpek Yolu’na hâkim olmak hem de kervanlara uygulanan bu baskıları azaltmak için Hun Devleti’yle olan mücadelelerine devam etmiştir.
5. yüzyılda eski Hun Devleti’nin Gök-Türk Aşing obası, yeni bir Türk devleti kurmayı başarmıştır ve bu devlet hızla Doğu ile Batı Türkistan’a yayılıp, İpek Yolu’nun büyük bir kısmını toprakları içine almıştır.
758 yılında ise Uygur Devleti, Çin’le at alışverişi yapmak istemiştir. Bu tarih, Uygur-Çin ticari ilişkilerinin gelişmesinin başlangıcı olmuştur.
İpek Yolu kısmen Türklerin olmuştur ve Türkler bir bakımdan İpek yolu ile özdeşleşmişlerdir. Türk Devletleri, İpek Yolu için yaptığı mücadeleler sonucunda büyük başarılar elde etmişler, ekonomilerini geliştirmişlerdir.
Türk devletlerinin mücadelelerinden sonra Müslüman Araplar da hem dinlerini yaymak hem de ekonomilerini geliştirmek için İpek Yolu’na hâkim olmaya çalışmışlardır. Araplar zaten İpek Yolu’nun Doğu ticaretini ellerinde bulundurmuşlar, İpek yolundan gelen mallar için başta Mekke’de bulunan Kâbe olmak üzere diğer kutsal yerlerde panayırlar kurmuşlar ve bu sayede ticari faaliyetlerini gerçekleştirmişlerdir.
1299’da bir Türk devleti olan Osmanlı Devleti kurulmuş; ilerleyen yıllarda, Anadolu’nun büyük bir kısmına hâkim olmuş, dolayısıyla İpek Yolu’nun Anadolu topraklarındaki kısmını da elinde bulundurarak ticari faaliyetlerini arttırmıştır. 1453 yılında ise birçok nedenden dolayı İstanbul’un Fethi’ni gerçekleştirmiş ve İpek Yolu’nun Batı’ya açılan kapısını topraklarına katarak İpek Yolu’nun batı kısmına tam hâkimiyet sağlamıştır.
Bu olay, Osmanlı Devleti için ne kadar önem arz etse de İstanbul’un Fethi İpek Yolu’na gölge düşürmüş; İstanbul’un Fethi’nden sonra gerçekleşen olaylar hem Osmanlı’nın ekonomik faaliyetlerini hem de İpek Yolu’nun önemini azaltmıştır.
Türklerin, İpek ve Baharat yollarına hâkim olmuş olması, Doğu’nun zenginliklerine daha kolay yollardan ulaşmak isteyen Avrupalıların yeni ticaret arayışına girmelerine neden olmuştur. Haçlı seferleriyle Çin icadı olan pusulanın Avrupa’ya taşınması da, cesur gemicilerin denizlere açılması için kolaylıklar sağlamıştır.
Bu arayışların, yani Coğrafi Keşifler’in sonunda yeni ticaret yolları bulunmuş, kara ticareti, can ve mal kayıplarına neden olması, çok uzun zaman sürmesi gibi zorlukları nedeniyle neredeyse tamamen terk edilmiş ve deniz ticareti, rahatlığı nedeniyle ön plana çıkmıştır. Batı ile Doğu arasında bir köprü görevi gören İstanbul ve Anadolu, Türklerin hâkim olmaları sebebiyle yeni bulunan bu deniz ticareti yollarının güzergâhı üzerinde yer almamıştır, saf dışı bırakılmıştır. Bu da Akdeniz limanlarının ve İpek Yolu’nun önemini kaybetmesi sonucunu doğurmuştur. 1869’da Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla Akdeniz limanları tekrar önem kazanmış, fakat İpek Yolu kaybettiği değerine tekrar kavuşamamıştır.
Yeni keşfedilen yerlerden getirilen yeni tür bitkiler (tütün, pamuk …) Avrupa’daki tarım kesimine yeni üretim kaynakları sağlamıştır. İspanyollar, Peru ve Meksika’nın altın ve gümüş kaynaklarına hâkim olup, bu zenginlikleri Avrupa’ya taşımıştır. Böylece Batı medeniyetinin Doğu’da yetişen ürünlere ve çıkarılan madenlere olan bağımlılığı ortadan kalkmıştır. Bu da ticaretle zenginleşen Doğu Medeniyeti’nin ekonomisini çökertmeye yetmiştir.
Milattan önceki dönemlerden başlayıp tüm dünya ticaretinin en önemli unsuru haline gelen İpek Yolu, özetlemek gerekirse deniz ticaretinin keşfiyle önemini kaybetmiştir.
Fakat son yıllarda T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarihi İpek Yolu’nu canlandırabilmek ve tanıtabilmek için bazı çalışmalar yapmaktadır. İpek Yolu’nu tanıtma amacıyla yapılanlar şunlardır:
Fotoğrafçı Arif Aşçı, Necat Nazaroğlu, Murat Özbey ve film yapımcısı Paxton Winter'dan oluşan İpekyolu Ekibi, Çin'de başlayan ve Türkiye'ye kadar uzanan 12 bin km'lik tarihi İpekyolu'nu motorlu araç kullanmaksızın Deve Kervanı ile kat etmiştir.
Tarihi İpek Yolu'nun büyük bir bölümünde Türkçe konuşulan Kuzey rotasını izleyen Ekip, Çin, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve İran'ı geçerek Türkiye'ye ulaşmıştır. Eski çağ kervanlarında olduğu gibi zorlu doğa koşulları ile mücadele eden ekip, yolculuk boyunca 200 saati aşan film çekimi ve 100 bin kareyi aşan fotoğraf çekimi gerçekleştirmiştir.
Yolculuğun hikâyesi, 100 bin kare içinden seçilen fotoğraflarla birlikte kitap haline getirilmiştir. Kaleseramik Kültür Yayınları tarafından 1988 yılında yayınlanan “İpek Yolu'nda Son Kervan (The Last Caravan On The Silk Road)” adlı 500 sayfalık kitap Türkçe ve İngilizce olarak satışa sunulmuştur.
Çin'den Çan'a Deve Kervanıyla İpek Yolu Ekspedisyonu'nda çekilen görüntülerden 30 dakikadan oluşan 8 bölümlük "İpekyolu Ala Turka" adlı belgesel oluşturulmuştur.
“Çin'den Çan'a Deve Kervanıyla İpek Yolu Ekspedisyonu” 4 Haziran 1996 yılında Çin'de başlayarak Kale Grubu Şirketleri'nin 40. kuruluş yıldönümünün kutlandığı 1997 yılında Türkiye'de tamamlanmıştır.
İpek Yolu’nun seramik sanatına olan katkılarından dolayı Çanakkale Seramik ve Kalebodur'un ana sponsorluğunu ve organizasyonunu yaptığı ekspedisyon, 9.Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel'in himayelerinde gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü, tarihi İpek Yolu’nu canlandırmak amacıyla, “İpek Yolu Projesi” başlığı altında bir takım çalışmalarda bulunmaktadır. Bu çalışmalar ticari faaliyetler ve İpek Yolu üzerinde bulunan kervansarayların restore edilmesiyle alakalı olup, İpek Yolu tanıtımı amaçlamamaktadır; fakat şüphesiz kervansarayların onarımı ve tanıtımı, İpek Yolu’nu da en iyi şekilde tanıtacaktır.
YÖNTEM:
Önce internet sitelerinden ve bazı tarih kitaplarından İpek Yolu’nu tanımlayan veriler bulunmuştur. Sonra İpek Yolu’nun önemini belirleyen belgeler; İpek Yolu’nda taşınan mallar, İpek Yolu’nun geçtiği yerler, devletlerin İpek Yolu’na verdikleri önem ve İpek Yolu için yapılan mücadeleler ile ilgili veriler elde edilmiştir. Bu verilerden yararlanılarak İpek Yolu’nun tarihsel gelişimi hakkında bilgiler edinilmiş ve sonuçlar çıkarılmıştır. Böylece İpek Yolu’nun önemi kaybetmesine neden olan etkenler araştırılmış ve en önemli etken olan Coğrafi Keşifler ile ilgili bir araştırma yapılmıştır. Son olarak da İpek Yolu’nun canlandırılması için yapılan çalışmalar araştırılmış ve projeye eklenmiştir.
SONUÇLAR VE TARTIŞMA:
Tarihi İpek Yolu hakkında edinilen bilgiler ışığında çıkarılabilecek sonuçlar şunlardır:
-
İpek Yolu; iki okyanusla Atlas Okyanusu’nu, Asya ile Avrupa’yı, birçok kültürü ve medeniyeti, dinleri ve hayat tarzlarını, bütün insanlığın ihtiyacı olan ticari menfaatleri ve dolayısıyla birçok milleti binlerce yıl karşı karşıya getirmiş olan ve onların İpek Yolu üzerinde çıkarlarında, ihtiyaçlarında ve karşılıklı giderlerinde birinci derecede etkin olan, dünyanın en büyük ticaret yolu olma özelliğine sahiptir.
-
İpek Yolu’nun, Doğu’nun en gelişmiş şehirlerinden geçmesi; İpek Yolu’nu ipek, pamuk ve madeni eşyalar yönünden beslemiştir ki bu mallar o dönemde Batı’nın en çok ihtiyaç duyduğu mallardır.
-
İpek Yolu, kullanıldığı zamanlarda devletler için güç simgesi haline gelmiştir. İpek Yolu’nu sınırları içinde bulunduran devlet, diğer devletlerden daha iyi bir ekonomiye sahip olma imkânını elde etmiştir. Bunun farkında olan devletler, İpek Yolu’na hâkim olabilmek için birbirleriyle aralıksız mücadele etmişlerdir.
-
İpek Yolu, Doğu Medeniyetleri’nin zenginlik sebebi olmuştur. Fakat Coğrafi Keşifler’de bulunan yerler (Güney Amerika, Kuzey Amerika) ve bu keşifleri yapan kişilerin ülkeleri (Avrupa ülkeleri), yeni bulunan yerlerdeki madenlerden (altın, gümüş..) dolayı zenginleşmiştir. Bulunan madenler ve yeni bitki türleri, Doğu’nun Batı’ya sattığı madenler ve bitkilerle benzerlik gösterdiği için, Batı’nın İpek Yolu’na olan ihtiyacı ortadan kalkmış, bu nedenle İpek Yolu ticareti ile geçimini sağlayan yerler fakirleşmiştir. Bunun bir sonucu olarak, şu anda geçim kaynağının temeli sanayi olan Avrupa ve Amerika’da kişi başına düşen gelir yüksekken, tarım ve hayvancılıkla uğraşan fakat artık ürünleri için iyi pazarlar bulamayan Doğu ülkelerinde ve Amerikalıların, Avrupalıların sömürgelerini kurdukları Afrika’da düşüktür.
-
Tarihin eski dönemlerinde Doğu her yönden Batı’yı beslemiştir. İpek Yolu, Batı’nın hayat standartlarını arttırdığı gibi, kâğıt, pusula, barut, matbaa gibi buluşlarını da Batı’ya ulaşmasına yardım ederek Batı’da Coğrafi Keşifler, Rönesans, Reform, Sanayi İnkılâbı gibi yeniliklerin olmasını da sağlamıştır. Bu yenilikler olduktan sonra da Batı büyük bir hızla gelişirken, Doğu onların arkasında kalmış, yeniliklere ayak uyduramamıştır.
Sonuç olarak;
-
İpek Yolu, başlangıcından bitişine kadar Doğu ülkelerini zenginleştirmiş,
-
Doğu ülkelerinin malları ve buluşlarıyla gelişen Batı’nın yenilikleriyle (Coğrafi Keşifler gibi) önemini kaybetmiş,
-
Bitişinden sonra da Doğu ülkelerinin önemini ve ekonomik faaliyetlerini yitirmesine sebep olmuştur.
Her şeye rağmen birçok değer taşıyan İpek Yolu’nun önemi bilinmemektedir. Var olduğu dönemde, milletlerin kültürel etkileşimin en önemli faktörü olan İpek Yolu’nun öneminin daha iyi kavranması ve kavratılması gerekmektedir. Bu konuda yapılabilecek şeyleri şöyle sıralayabiliriz:
-
İlköğretim ve Ortaöğretim derslerinde adı pek fazla geçmeyen İpek Yolu hakkında öğrencileri bilinçlendirme amaçlı sunumların yapılmasıyla daha kapsamlı bir tarih bilinci oluşturulması
-
İpek Yolu ile ilgili belgesellerin yapılması ve basın yayın organlarıyla halkın bilinçlendirilmesi
-
İpek Yolu’nu canlandırma amaçlı projelere daha çok önem verilmesi ve bu projelerin en iyi şekilde duyurulması
KAYNAKÇA:
BAKIRBALA, Nezire Elif, İpek Yolu Bitirme Ödevi, İstanbul, 2004
EKİNCİ, Abdullah, ‘Orta Çağ’da Urfa’ 2006, Ankara, Gazi Kitapevi
http://tr.wikipedia.org
http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/214750-gecmisten-gunumuze-ipek-yolu-hakkinda-bilgi-verir-misiniz-5.html
http://www.tarihportali.net/tarih/arsiv-konu-9689.0-3-meshur-ticaret-yolunun-adi-nedir-.html
http://www.milligazete.com.tr/haber/dogu-bati-diyalog-yolu-ipek-yolu-137075.htm
http://www.nuveforum.net/130-kultur-taslaklari/57910-ipek-yolu-ticareti-cin-akdeniz-kiyilarini-birlestiren-eski-kervan-yolu/
http://www.etutodasi.biz/tarih-inkilap-tarihi-10-sinif/36677-cografi-kesiflerin-sebeplerigelisimi-ve-sonuclari.html
http://www.uslanmam.com/genel-tarih/33272-tarihi-ticaret-yollari.html
http://www.kale.com.tr/sosyal_faaliyetler/ipekyolu.asp
Dostları ilə paylaş: |