Ramazan bayrami hutbesi (30 Ağustos 2011 Süleymaniye Camii-İstanbul) Prof. Dr. Mehmet Görmez



Yüklə 25,4 Kb.
tarix01.11.2017
ölçüsü25,4 Kb.
#25117

RAMAZAN BAYRAMI HUTBESİ

(30 Ağustos 2011 Süleymaniye Camii-İstanbul)

Prof. Dr. Mehmet Görmez

Diyanet İşleri Başkanı

Ey insanlar, Aziz Müminler, Kıymetli Kardeşlerim,

Bugün bayram…

Ramazan bayramı…

Bu bayrama nice günlerden, nice iftarlardan, nice sahurlardan sonra geldik.

Onca gün oruç tuttuktan sonra neşenin, sevincin, huzurun eşiğine vardık.

Susuzluğa razı olduğumuz, açlıkla sınandığımız uzun gündüzlerin sonunda geldi bu selamet ve esenlik sabahına.

Çaresizliği ve mahrumiyeti iliklerimize kadar yaşayarak geldik buraya.

Zafer için sabrettik.

Kötü konuşmamak için sustuk.

Susuzun hâli ile hemhâl olmak için susadık, bekledik. Milletçe aynı sofranın etrafında her akşam çocuklar gibi sevindik, sevindirdik, sevindirildik. Hep birlikte aynı bekleyişin yolcusu olduk. Topluca aynı sevinçleri paylaşıyor olduk. Müslümanlar olarak aynı çaresizliklerin sırdaşı olduk. Müminler topluluğu olarak aynı kederlerin halkası olduk. Bizi ayrı kılan farklarımızı unuttuk, kalplerimiz ile var olmayı öğrendik elhamdülillah. Bir olduk, birlik olduk, bire bin olduk. İftarı hak ettiğimiz gibi her akşam, bugün de bayramı hak ettik elhamdülillah. Sabrın sonunda geldi selametimiz.

Bayramınız mübarek olsun.

Bayramımız yeni bayramlar doğursun. Sevincimiz yeni sevinçlerin toprağı olsun. Huzurumuz nice huzursuzlukların çaresi olsun.

Mutluluğumuz dünyanın dört bir yanındaki acılara teselliler sunsun.

Soframızdan açlar doysun. Elimizden susuzlar hep suya kansın.



Kardeşlerim!

Bugün Müslümanlar olarak idrak ettiğimiz bayram tüm insanlık adına bir ümit ateşidir. Cennetten dünyaya mağfiret için gelen Hazreti Adem’in duası olmak için hepimiz buradayız. Tuva Vadisi’nde “Ben bir ateş gördüm” diye sevinen Hazreti Musa’nın ümidini çoğaltmak için buradayız şimdi.

Savaşlarla ve acılarla sarsılan yeryüzü, Rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa (sav)’in son temsilcileri olan sizden, bizden sıcacık bir ümit kıvılcımı bekliyor.

Hazreti İsa tebessümünü umuyor sizden bütün insanlık.

Hazreti İbrahim’in serinliğini bekliyor sizden bütün dünya.

Bir Yakup sabrı umuyor, bir Yusuf müjdesi istiyor bütün insanlık sizden, bizden.



Kardeşlerim!

Ayrı coğrafyalardan, ayrı dillerden, ayrı ırklardan, ayrı yaşlardan, ayrı kültürlerden milyonlarca insanın şimdi şu bayram saatinde aynı sevincin etrafında halkalanmasını tıpkı sizin gibi şu an yan yana oturuyor, aynı kıbleye dönüyor olmasını, merhamet kuraklığı çeken insanlığın merhameti yeniden kuşanması için tutuşturulmuş bir rahmet meşalesidir.

Dünyayı kana bulayan ve ateşe atan ırkçılığın ve ayrımcılığın, insanlığı aç ve yoksul bırakan sömürgeciliğin ve zulmün pekala yenilebileceğinin canlı şahitleri olarak yan yana oturuyorsunuz şu anda.

Sizin varlığınız canlı kalkandır insanlığı ateşe atan bütün zalimlere. Ete kemiğe bürünmüş şefkat suları ile olmak varken bu bayram günü. Az önce vücutlarınızı Allah’ın huzurunda kıyama kaldırdığınız gibi kalplerinizi de kıyama kaldırın bu bayram namazında.

Şefkatin timsali olarak yürüyün merhamet yağmurlarının kesildiği bu çoraklıkta. Kalpleriniz isyandır insanlık adına yeryüzünü kirletilmesine.

Gözleriniz açık adresi olmalı merhametin.

Ellerinizle kardeşliği yeniden inşa etmenin vakti gelmiştir artık. Merhametin ve yardım severliğin güneşi olarak doğun ümitsizliğin üstüne. Çünkü ümit sizsiniz.

Muhterem kardeşlerim siz ümitsiniz, siz umutsunuz.

İnsanlığın ölmediğine tanıktır buradaki varlığınız. Hazreti Peygamber Muhammed Mustafa’nın insanlığa dair ümidinin tükenmediğinin canlı belgelerisiniz. Sizin yüzünüzden okunuyor Hazreti Peygamberin umudu. Sizin gözünüzde, aranızda bulunan çocuklarınızın gözünde seyrediliyor ana yüreği kuşanmış bütün Peygamberlerin ümidi.

Alemlerin Rabbinin kendine onurlu kul olarak seçtiği şerefli kardeşlerim.

Bugün yüzünüzü yerden kaldırın ve Rabbinizin vechine bakın.



Diyebilir misiniz şimdi “Rabbim biz vurdumduymazlardan, aldırışsızlardan, kalpsizlerden yana değiliz Rabbim. Biz başkalarını aç bırakarak doyan, başkalarını ezerek muktedir olan, başkalarını yok sayarak var olanlardan değiliz Rabbim. Oruç tuttuk biz, Sen’in dileğinden yana olduk, Sen’in tarafını tuttuk.” diyebiliyorsanız bugün bayramınızdır.

Dilinizi yüreğinize koyun ve şu an içinizde kıpırdayan o tarifsiz huzuru şahit gösterin Rabbinize. Diyebilir misiniz şimdi: “Rabbimiz biz Sen’in bizden umduğunu boşa çıkarmadık, boşa çıkarmayacağız. Cimri olmadık, olmayacağız. Hep kendisine yontanlardan, çıkar hesabına düşenlerden yana durmadık. Durmayacağız. Komşusu açken tok uyuyanlardan değiliz biz. Kardeşi mahzun iken sevinenlerden değiliz. Afrika’yı aç bırakanlardan da değiliz. Aksine onların açtığı yaraları sarıyoruz. Vurdumduymazların akıttığı kanı durduruyoruz. Derisinin karasına bakıp insanı aşağılayanların tarafını tutmadık biz. Oruç tuttuk biz.”

Diyebiliyor musunuz? Diyebiliyorsanız, bayramınız mübarek olsun.

Diyebilir misiniz şimdi: “Ey Rabbimiz. İnsanlara cennet kokulu anadillerini yasaklayan sömürgecilerin ettiklerinden uzak duruyoruz biz. Ne inanç zorbası olmaya hevesliyiz, ne tek tipleştiricilerin tarafını tutuyoruz. Oruç tutuyoruz biz. Başkalarının malını zenginliklerini alarak mamur şehirler kuranların tarafını tutmuyoruz. Biz oruç tutuyoruz.”

Diyebiliyor musunuz? Diyebiliyorsanız, bayramınız mübarek olsun.

Diyebilir misiniz şimdi? “Rabbim. Biz oruç tuttuk da dilediğince ikram edenlerden olduk. Ekmeğimizi bölüştük, huzurumuzu paylaştık. Yüreğimizin kapılarını açtık insan kardeşlerimize. Sen’in dediğince var olmak için çaba gösterdik.

Diğerkâm olduk, veren el olduk. Yetimi itip kakmadık. İsteyeni azarlamadık. Muhtacı horlamadık. Yolcuyu yolda bırakmadık. Yoksulların elinden tuttuk. Oruç tuttuk biz.”

Diyebiliyor musunuz?

Diyebiliyorsanız bayramınız mübarek olsun.

Diyebilir misiniz şimdi: “Rabbim biz oruca tutunduk da, bencillik kabuğumuzu kırdık. Yetime, öksüze körelmiş gönül gözlerimizi açtık. Fakire yoksula, aç susuza sağırlaşmış can kulaklarımızı açtık. Bundan böyle hep açık tutacağız.” diyebiliyorsanız bayramınız mübarek olsun.

Diyebilir misiniz şimdi “Rabbim biz yeryüzünde acı ve açlık üretenlerin yanında olmadık. Biz oruç tuttuk. Acıya açtık gözeneklerimizi. Açlığı tattık. Merhamet Peygamberinin tarafında durduk. Sadece Müslümanlara değil âlemlere rahmet diye gönderilen Elçi’nin tarafını tuttuk. Yeryüzünün kederleriyle kanadık. Dil din ayırımı yapmadan, ırk renk farkına aldırmadan, “Sonra biz de aç kalırız!” kaygısına kapılmadan infak ettik, sadaka verdik, yardım ettik. Yığanlardan, istifleyenlerden olmadık. Senin Peygamberi’ni mahcup etmedik.”

Diyebiliyor musunuz?

Diyebiliyorsanız bayramınız mübarek olsun.

Diyebilir misiniz şimdi “Ey Rabbimiz, oruca tutulduğumuz bir Ramazan gecesi rahmetinle tenezzül ederek kalbimize dokundurduğun o kutlu Söz’ün o Mukaddes Kitap’ın hakkını verdik. Oruç tuttuk. Kitap’ın tarafını tuttuk. Kur’ân’ın yanında yer aldık. Yeryüzünü yangınlarla kasıp kavuranların, insanları açlığa ve susuzluğa terk edenlerin, zayıfların üzerine basarak yükselenlerin, iktidar ve kuvvetiyle, silah ve teknolojisiyle kan ve gözyaşı akıtanların tarafını tutmadık. Seyirci olmadık yapılanlara. Kalktık yerimizden, çaresizlerin ellerinden tuttuk. Çaresizlerin çaresizliğini resimlemek yerine, çare sunduk. Kendini beğenmişlerden, kendine yontanlardan, sırf kendi çıkarını düşünenlerden olmadık.” diyebilir misiniz?

Diyebiliyorsanız bayramınız mübarek olsun.

Diyebilir misiniz şimdi: “Ey Rabbimiz, bildik ki Sen bizi böyle bencil istemezsin. Böyle aldırışsız olmamıza razı olmazsın. Bize cimriliği, vurdumduymazlığı yakıştırmazsın. Sözünü tuttuk, ey Rabbimiz. Sözüne tutunduk. Sözünün hakkını verdik. Sen kerem sahibi Rabbimizsin, kerem elçisi kulları olmaya ahdettik.” Diyebiliyorsanız, bugün bayramınız mübarek olsun.

Öyleyse bu bayram, bu demelerin bedelini ödemeye hazırlanın kardeşlerim...

Bu bayram bu demelerin hakkını vermek için kalkın yerinizden.

Yoksa Ramazan’ın içimizde yaktığı ateşi çarçabuk söndürürüz. Yoksa, orucun kalplerimizde kurduğu merhamet ocağını hemencecik küllendiririz. Gerçek bayramı elimizden kaçırırız.

Muhterem kardeşlerim,

Bugün bayram...

Bu bayramın eşiğine kolay gelmedik. Sınandık. Sabrettik.

Unutmayın, insanlığın ümidiyiz biz. Bayramı kendi adımıza değil insanlık adına yaşıyoruz. Rahmet Peygamberine ümmet olmak demek başka toplumlara ana şefkati borçlanmak demektir.



Değerli Müslümanlar!

Müslüman olmak, insan olmanın hakkını vermektir. Müslüman olmak Rabbinin insandan beklediğini gerçekleştirmek için cehd etmektir, gayret göstermektir. Müslüman olmakla, insan olmanın hakkını vermeye yaşıyoruz. İslam’a teslim olarak, cimriliği, kini, nefreti, ayırımcılığı, dışlayıcılığı ayıklıyoruz kendimizden. Kibir kirinden yıkıyoruz yüreklerimizi.

Şimdi seslenmek ister misiniz tüketim çılgınlığı ile kalbini kuyuya itmiş, ruhunu uçurumlara düşürmüş dünyaya: “Rabbimizin insana yakıştırmadığını biz de kendimize yakıştırmıyoruz. O’nun Kerimler Keremi Rabbimizin keremini herkesle paylaşıyoruz.

Kardeşlerim!

Son olarak bayram sevincini, coşkusunu içimizde hissederek onun muştusunu gönüllerden gönüllere, evlerden evlere, şehirlerden şehirlere, ülkelerden ülkelere taşıyalım.

Evlerin canlı bayramları olan çocuklarımızı bayramın coşkusuyla mutlaka tanıştıralım. Yaralı gönülleri, bitap düşmüş yürekleri onaralım. Yetimlerin, gariplerin, kimsesizlerin tebessümü ile bayramlarımızı aydınlatalım. Bayram yapamayanlara bayram yaptıralım.

Yüreklerin en ağır yükü olan küslüklere bugün son verelim.

Başta Somalili olmak üzere zorda, darda, sıkıntıda olan kardeşlerimize dua edelim.

Bugün 30 Ağustos Sabahı’nda cennet vatanımız için canlarını seve seve veren muazzez şehitlerimizi de unutmayalım.




Yüklə 25,4 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin