SOYAĞACI (ŞECERE) NASIL HAZIRLANIR ?
Birkaç sene evvel tanınmış bir halkla ilişkiler uzmanının konferansını dinlemiştim. Hatırladığım kadarıyla, yeni çağda globalleşme ile beraber, ferdiyetçiliğin ön plana çıkacağını, bir zaman sonra insanların soyuna alâka duyacağını söyleyerek, "Herkes şimdiden soyuyla alakalı bilgileri toplasa iyi olur!" demişti. Gerçekten son zamanlarda soyuna alâka duyan, bu hususta araştırmalar yapmak isteyenlerin sayısında artış müşahade ediliyor. Ekonomik bakımdan rahatladıkça, insanlar böyle romantik sahalara yönelmeye fırsat buluyorlar. Öteden beri ilm-i neseb ile, yani genealojiyle uğraşan birisi olarak bana da bu hususta çok danışan oluyor. Bu sebeple bildiklerimi yol göstermek bakımından arzetmek iyi olur diye düşündüm. Öteden beri Avrupa'da, hatta bu gibi hususların çok önemsenmediği düşünülen Amerika'da insanlar soylarına alâka duyuyorlar. Dedelerinin nereden geldiğini, geçmiş kuşakların hususiyetlerini merak ediyorlar. Bu hususta internette siteden geçilmiyor. Bugün bile Almanya'da adım başı soylu insana rastlanıyor. Bunlar terbiyeleri, nezaketleri, kültürleri ile, herkeste gizli bir hürmet uyandırıyor. Fransa gibi memleketlerde ise soylulara eksantrik insanlar muamelesi yapılıyor. Onun için buralarda -bilhassa Rus asıllı- pek çok sahte asil yaşar; etrafının merak ve ilgi odağı olmayı fırsat bilir; esasen çoğu da bundan öte bir menfeat görmeden yaşar giderler.
Maalesef neseb bilgisine en uzak milletlerden birisi de biziz. Ellerinde şeceresi olan aile yok denecek kadar azdır. Bunun bence iki sebebi var. Birincisi Türk-İslâm kültüründe neseb üstünlüğünden ziyade ahlâk üstünlüğüne kıymet verilmesidir. İkinci sebep de ata ve dedelerimizin yaşadığı harp, işgal, hastalık, göç gibi felaketlerin böyle lükslere imkân bırakmamış olmasıdır. Böyle bilgiler nesiller arasında kültür aktarılmasıyla intikal eder. Dedeler, nineler gündelik işlerden artık ellerini çekip köşeye oturduklarında torunlarına kendi dede ve ninelerinden işittiklerini anlatacaklardır. Bizde genç nüfusu tüketen harbler sebebiyle nesiller bundan mahrum kalmıştır. Şarkta yazılı vesika geleneği de zayıftır. Resmî yönü olmadıkça aile ile ilgili bilgiler yazıya geçirilmiş değildir. Hele hâtıralarını yazan, yok denecek kadar azdır. Dünyaya nizam vermiş koca padişahlar bile hayatlarını kayda değer görmemişlerdir. Eskiler tevazuda o derecede idiler ki, kendilerini ve ailelerini anlatılacak, hele yazılacak kıymette hiçbir zaman görmemişlerdir. Ne yapalım, hâtırat yazmak ve şecere çıkarmak âdeti bize yakında biraz Batı'dan geldi.
Şimdi birisi kalksa da soyunu araştırsa, muhtemeldir ki çok kimse ona bunun faydasızlığı yönünde ikazlarda bulunacaktır. Halbuki hiçbir faydası olmasa, zamanını değerlendirmek, okuma zevki ve araştırıcı vasıfları kazanmak, ayrıca sosyalitenin artması ve akrabalarla yakın münasebetler kurmak gibi pek çok pratik fayda elde edilebilir. Bunun için meraklısına vakit çok geçmeden eldeki imkânları kullanarak kendi aileleriyle alâkalı araştırma yapmalarını tavsiye edecek; şecerelerini çıkarabilmeleri için bilebildiğim bazı yollar göstermeye çalışacağım.
Ailenin ihtiyarları
Şecere çıkarmak isteyen kimsenin ilk yapacağı iş, bir an evvel ailesinde yaşayan ihtiyarları konuşturmalı; bunların anlattıklarını teyp, kamera ve yazı ile tesbit etmelidir. Bunda gevşek davrananlar, ihtiyarların birer birer göçüşüyle pişman olurlar. İhtiyarların bazıları çok berrak hâfızalıdır, zeki ve uyanıktırlar. Bunların vereceği bilgi de çok aydınlatıcıdır. Ancak bu vasıfları taşımayanlar, zaten fazla bir şey bilmez ve sırf ihtiyar diye verdikleri bilgilere güvenmek de insanı yanlış neticelere götürür. Yakın zamanda yaşanan harp, muhacirlik gibi felaketler sebebiyle bir nesil baba ve dedelerini görememiş; bu sebeple kuşaklar arasında kültür ve bilgi aktarılması çok noksan kalmıştır. Bazı ihtiyarlar, çevresinde, "şecereci" olarak tanınır. Çocukluklarında kendi aile büyüklerine yetişmişler; bunların anlattıklarına kulak misafiri olmuş ve hayat boyu kafalarını da fazla yormadıkları için işittiklerini hâfızalarında tutmuşlardır. Tanıdığım böyle çok kimse vardı. Bunlardan birisi, çocukluğunda, çocukların büyüklerin yanına pek sokulmadığı zamanlar olmasına rağmen, mangalda kahve pişirme vesilesiyle, baba ve dedesinin, misafirlerine anlattıklarını dinlemiş ve bütün teferruatıyla hatırında tutmuştu. Böyle kimselerin verdikleri bilgiler ele geçmez birer hazinedir. Eskiden erkekler, çocuklarla ciddi konularda fazla konuşmazlardı; hatta hiç konuşmazlardı. Ancak kadınlar daha konuşkan ve meraklı oldukları için, yaşlı kadınlarda yakası açılmadık çok kıymetli bilgiler vardır.
İhtiyarların verdikleri bilgileri başkalarına da sorarak teyid etmedikçe hemen doğru kabul etmemelidir. Ancak soracak başka kimse yoksa o bilgiyi aldığı ihtiyarı bir başka zaman yine konuşturarak o bilgiyi aynı şekilde anlatıp anlatmadığına bakmalıdır. Aynı şekilde anlatırsa, mesele yoktur. Anlattığının doğru olması kuvvetle muhtemeldir. Tenâkuz (çelişki) varsa, anlatılanlara ihtiyatla yaklaşmalı, ancak aslâ ihmal etmemelidir. İhtiyarların çoğu zaman hissî davranıp, hâdiseleri ve kişileri istedikleri gibi anlattıkları mâlumdur. Şahsî ve tarihî düşmanlıklar, bunların verdikleri bilgilere çok tesir eder. Bunlara karşı da uyanık olmak lâzımdır.
İhtiyarların kullandıkları tarihlendirme usulünü de iyi bilmek gerekir. Onlar tarihleri hep o zaman vukua gelmiş meşhur hadiselere göre verirler: Seferberlikten (1914) bir yıl önce doğmuşum. Muhacirlikte (1916) iki yaşındaymışım. Yemen askerleri giderken (1905) ölmüş. Yunanlılar giderken (1922) doğmuş. Tifo salgınından iki yıl sonra evlenmiş. Filanca öldürüldüğünde oturuyormuş (yani altı aylıkmış). Felan evlendiğinde, filan kırk günün ölmüşü idi! gibi. Verilen hâdiselerden tarihleri çıkarmak gerekmektedir. Bunun için de hem tarih bilgisinin, hem de sosyal mâlumâtın gelişmiş olması lâzımdır. Meselâ Anadolu'da "Babası öldüğünde danaları otlatıyormuş" sözünden o kimsenin altı-yedi yaşında olduğu anlaşılır. Çünki ancak bu yaştaki bir çocuk dana otlatabilir. Akranlıklar, yaşları tesbitte çok yardımcı olur. Felan filanla yaşıt dendi mi, o birisinin doğum tarihi tesbit edilmişse diğerini tesbit kolaydır. Ancak arada bir yıl oynayabilir. Çünki sözgelişi bir yılın ekim ayında doğan ile ertesi sene nisan ayında doğan halk arasında yaşıt kabul edilir ama, aslında farklı yıllarda doğmuşlardır. Halkın akran dediğine de çok itibar etmemelidir. Çünki bazen bir çocuk iri ve gösterişlidir, kendinden büyüklerle arkadaşlık eder; bunları beraber görenler akran zannedebilir, halbuki aralarında iki-üç yaş olabilir.
Bir de ihtiyarlar ya kendi yaşlarını çok büyültür, başkalarını küçültür; veya tam aksini yaparlar. Ekseriya birincisi erkek, ikincisi kadınlara mahsustur. Bunlara mühim hâdiselerde kaç yaşında olduğunu sorarak gerçek yaşlarını öğrenmek mümkün olabilir. Mesela "Seferberlikte kaç yaşındaydın?" diye sorulur. Seferberlik 1914 senesindedir. Memur çocukları umumiyetle nüfus sicilline doğru yazılmışlardır. Bir de enteresandır, cumhuriyetin ilk yıllarında ailesinin beşinci çocuğu olanlar günü gününe yazılıdır. Çünki 1950'ye kadar yol vergisi vardı. Herkes o zaman için mühim bir meblağ tutan altı-yedi liralık bu vergiyi vermek, aksi takdirde her sene onbeş gün yol yapımında amelelik yapmak mecburiyetindeydi. Ancak nüfusu arttırma tedbirleri cümlesinden olarak beş çocuğu olanlar yol vergisinden muaf oluyordu. Bu mükellefiyetten düşmek için babalar beşinci çocuklarını hemen nüfus sicilline yazdırırlardı. Yoksa çocuklarını doğar doğmaz nüfusa yazdırmak kimsenin âdeti değildi. Çoğu zaman erkek çocukları -o da köylerinde varsa- mektebe giderken; kız çocukları ise izinnâme çıkarılırken, yani evlenirken, hatta evlenip doğan çocukları mektebe kaydolurken nüfusa yazılırdı.
İhtiyarlardan bilgi alırken aylar hususunda da dikkatli olmalıdır. Anadolu'da, Aralık karakış, ocak zemheridir. Şubat gücük, nisan avril, mayıs veya haziran kiraz ayı, temmuz orak ayı, ağustos harman ayı, ekim avare ayı, kasım koç ayıdır. Bir de rumî takvime göre aylar bugünkinden 13 gün sonra başlar. Rumî takvime göre 13 Mart, bugün kullanılan Gregoryen takviminin 1 Mart gününe tekâbül eder. Eski martın dokuzunda kocakarı soğukları (berdelacûz), eski nisanın beşinde öküz soğukları (sitte-i sevr) başlar. Hıdırellez yeni mayısın altısındadır. Her yerin iklim ve ziraat hususiyetlerine göre ayların ismi ve başlangıcı değişir. Tütüne göre, fındığa göre, incire göre, pancara göre aylar tayin edilir. Yaylaya gidiş, yayladan geliş, bağ bozumu hep mühim tarihlerdir. Tarihleri tesbit ederken, bu gibi tabiî hâdiseler hakkında da mahallerine göre bilgi sahibi bulunmak gerekir.
Nüfus sicilleri
Şecere araştırması yapacak kimsenin daha sonra yapacağı iş, nüfus kaydının bulunduğu kazânın nüfus müdürlüğüne giderek nüfus sicillerini tetkik etmektir. Maalesef bunlar çok da eski değildir ve Avrupa'daki kilise kayıtlarına benzer kayıtlar bizde tutulmamıştır. Hıristiyanlıkta vaftiz dine girişin ön şartı olduğundan, kiliselerde vaftiz kayıtları muntazaman tutulurdu. Ayrıca asalet Avrupa'da sosyal statü sembolü olduğu için, aile kayıtlarının tutulmasına çok ehemmiyet verilmiştir. Bu sebeple Batı dünyası nüfus kayıtları bakımından Doğu'dan çok iyi durumdadır.
Türkiye'de elde bulunan ilk nüfus sicilleri 1250/1834 ve 1255/1839 tarihlidir. Sultan II. Mahmud zamanında başlanan nüfus sayımı sonrasında tutulan bu defterlerde (askerî maksadlarla yapıldığı için) sadece erkek nüfus ve yaşları ile beraber tımarla alâkalarının olup olmadığı yazılmıştır. Her köy hânelere ayrılmış; her hânede bulunan erkek nüfus kaydedilmiştir. 1839 yılında başlayan ikinci sayım, uzak vilâyetlerde, meselâ Erzurum'da ancak 1844 yılında tamamlanabilmiştir. Bu sayımın defterleri İstanbul'da Başbakanlık Arşivi'ndedir. Çoğu tasnif edilmemiş bu defterler, millî güvenlik endişesiyle olsa gerek, incelemeye açık değildir.
İkinci nüfus tahriri Sultan Hamid zamanına aittir ve 1303/1887 tarihlidir. Bu tahrire ait defterlerde kadın nüfus da yazılıdır. Her köy haneleriyle beraber tahrir edilmiştir. Her hâneye bir numara verilmiştir. Bu hânenin reisi olan erkek lakabı ve babasının adıyla kaydedilmiştir. Sonra o hane reisinin varsa erkek ve kız kardeşleri, yeğenleri ve amcazadeleri yazılmış; sonra varsa annesi ve ceddesi (büyükannesi) yazılmış; bilahare de bu tarihten sonra dünyaya gelenler kaydedilmiştir. Herkesin doğum tarihi vardır; ancak çoğunun ölüm tarihi kaydedilmemiştir. Erkeklerin askerlik vaziyeti ehemmiyetle işlenmiş; askere duhulleri, ihraçları, varsa sakatlıkları, bedel-i nakdi verip vermedikleri, rediflikleri hep kayıtlıdır. Ayrıca beratlı cami imam-hatibliği gibi vazifeler de kaydedilmiştir. (Eskiden camilerde ancak İstanbul'dan izinli olan imamlar Cuma kıldırıp hutbe okuyabilirlerdi. Böylelerinin adlarının yanında bâ-berat-ı âlî ... camii imam ve hatîbi yazmaktadır). Kızlardan tahrirden sonra (1303/1887) evlenenlerin, evlendikleri mahalle veya köy ile sicildeki hane numaraları gösterilmektedir. Gayrımüslimler için aynı usulde ayrı defterler tutulmuştur. Şecere araştırmacısı bu defterlerden 1887 yılında hayatta bulunan dedesinin babasını öğrenebilir. Bu defterler sonradan umumiyetle Ankara'da bulunan nüfus arşivlerine gönderilmiştir. Çoğu kayıp, yanmış, yıpranmış haldedir ve tetkiki hemen hemen mümkün değildir. Tek tük böyle defterlerin Ankara'ya gönderilmeyip, mahallerinde kalmış olanları da vardır. Bu takdirde yanına iyi Osmanlıca okuyabilen bir kimseyi alıp; nüfus müdürüne rica ederek, hatta çoğu zaman birinin tavassutuyla nüfus müdürlüğü arşivinden bu defterleri bulup tetkik etmek gerekir. Devlet, bir takım siyasî sebeplerle, bu sicilleri de araştırmacılara açmamaktadır.
Üçüncü sayım 1321/1905 tarihlidir ve çoğu kazâlarda bunlar yeni yazıya çevrilerek bugünki sicillerin esasını teşkil etmektedir. Bu defterler 1303/1887 tarihli olanlardan daha etraflı ve temizdir. Bunlardan da 1905 tarihinde yaşayan dedenin babasının adı öğrenilebilir.
1905 tarihli sicilleri elde bulunmayan kazâlar vardır. Bazı yerlerde Birinci Cihan Harbinde veya Yunan Harbinde nüfus dairelerinde çıkan yangınlar sebebiyle 1905 tahririne ait nüfus sicil defterleri harab olmuştur. Veya başka sebeplerle bu defterlerin bir kısmı kaybolmuştur. Bunun üzerine 1925 yıllarında yapılan şifahî tahrir esas alınarak nüfus sicil defterleri hazırlanmıştır. Bu takdirde araştırmacı ancak bu tarihte hayatta olan dedesinin babasını ve aile isimlerini öğrenebilecektir. Ancak bu sicillerde erkeklerin doğum tarihleri birkaç yıl küçük yazılmıştır; hatta sekiz yıla kadar küçük yazılanlar vardır. Bunun sebebini harplerin çok olduğu bir nesil için izah kolay: Askere geç gitsin; o zamana kadar hem evlenip çocuğu olsun; hem çalışıp aileye bir faydası olsun; hem de gücü kuvveti yerine gelsin ki askerlik meşakkatlerini göğüsleyebilsin. Bunun için bilhassa 1925 tahririnde erkeklerin doğum tarihlerine çok itibar etmemelidir. Kızlarda böyle bir problem olmadığı ve esasen nüfus sicilline evlenirken yazıldıkları için onların doğum tarihleri umumiyetle doğrudur.
Nüfus sicillerinin tamamı 1978 yılında latin harflerine çevrilmiştir ve bu esnada da bazı yanlış okumalar olmuştur. Bilhassa mahallî isimleri, yabancı nüfus memurları farklı okumuş ve yazmışlardır.
Eğer yakın bir tarihte nüfus kayıtları başka bir şehre aldırılmışsa, bu takdirde önceki nüfus sicillerinin de tetkiki gerekecektir. Kafkas ve Rumeli muhacirleri bu bakımdan daha az şanslıdır. Hele 1924 yılında mübadele ile gelen muhacirler, ancak 1924 tarihinde yaşayan en yaşlı atalarının babasını öğrenebileceklerdir. Maamafih yurt dışında kalan nüfus sicillerine ulaşmak da artık çok zor değildir. Bunlar bizdekilerden çok daha muntazam bir şekilde muhafaza edilmektedir.
Nüfus sicillerinde o aileden kaç hane varsa umumiyetle peş peşe ayrı ayrı gösterilir. Ancak her aile kütüğünün başında o ailenin kütüğe kayıtlı ilk mensubunun isminin üzerinde ailenin lakabı da kaydedilir. Bu lakaptan farklı sıralardaki haneler arasındaki akrabalık tesbit edilebilir. Bu aile reislerinden birinin aile reisi diğerinin kardeşi, amcazadesi veya daha uzak bir akrabası olabileceği gibi, oğlu da olabilir. Çünki bazen babalar, eski Türk geleneklerine uygun biçimde, en büyük oğullarını mal verip ayırmakta, yani ayrı ev açmaktadır. Bu takdirde bu oğul ayrı bir hane teşkil eder. bu aynı ailenin farklı hanelerinin akrabalık derecesini tesbit her zaman kolay olmayabilir. Bu takdirde aile içinde yaygın bilgilerden ve aile büyüklerinin beyanlarına başvurulur. Bu da bir netice vermezse hane reisleri arasındaki akrabalık derecesini tesbitte bazı ipuçlarından istifade edilir. Mesela, bir hane reisinin adı Ahmed, babasının adı da Hüseyn olsun. Aynı aileden bir başka hane reisinin adı da Yahya, babasının adı da yine Hüseyn olsun. Bu ikisinin kardeş oldukları ve babalarının adının da Hüseyn olduğu tahmin edilebilir. Yine mesela aynı aileden farklı hane reislerinin oğullarının adı aynı ise bunların da kardeş olduğu söylenebilir. Çünki insanlar oğullarına umumiyetle babalarının adını koymayı tercih ederler. Aynı aileden bir hane reisinin adı Cemal, baba adı Cafer olsun. Bir başka hane reisinin adı Cemal, baba adı da Halil olsun. Aynı aile ismini taşıyan bu Cafer ile Halil'in kardeş ve babalarının adının da Cemal olduğu tahmin edilebilir. Yine mesela aynı aileden bir hane reisinin adı Ebubekir, diğerinin adı Ömer, bir diğerinin adı Osman, bir diğerinin adı da Ali ise bunların kardeş olduğu tahmin edilebilir. Çünki halk arasında kardeşlere dört halifenin ismini bir arada koymak adettir. Ya da Hasan ile Hüseyn adını taşıyan iki hane reisinin kardeş olduğu söylenebilir. Çünki Anadolu'da bu iki ismi iki erkek kardeşe koymak adettir. Şu kadar ki bunlar birer tahminden ibarettir, ancak bu tahmid de, eldeki kısıtlı imkânlardan birisidir.
Takvimler
Nüfus sicillerinde eski tarihler rûmî/mâlî takvime göredir. 1341/1925 tarihinden itibaren yeni takvim kullanılmıştır. Eski yıla 584 eklenirse yeni yıl bulunur. Mesela, 1330 yılına 584 eklenirse 1914 çıkar. Ancak eski yıl mart ayında başlardı, yani mart birinci aydı. Mesela, 1330 yılı 1914 yılının Mart ayıyla başlar. 1914 yılının şubat ayı da 1329 yılının son ayıdır. Ayrıca rûmî yıl, milâdî yıldan 13 gün sonra gelir. Bu, yirminci asır itibariyledir. Ondokuzuncu asır için 12, onsekizinci asır için 11 günlük, onyedinci asır için 10 günlük fark vardır. 1917 yılına tekâbül eden 1332 yılının şubat ayında bu 13 günlük fark kaldırıldı ve yine 1917 yılına tekâbül eden 1333 yılı ocak ayından başladı. 1945 yılından evvel ekim ayına teşrinevvel veya birinci teşrin, kasım ayına teşrinsani veya ikinci teşrin, aralık ayına kânunevvel veya birinci kânun, ocak ayına da kânunsani veya ikinci kânun denirdi. Bu mevzuda Faik Reşit Unat'ın Türk Tarih Kurumu yayını olan Hicrî Tarihleri Milâdî Tarihe Çevirme Kılavuzu faydalıdır.
1089/1678 senesinden itibaren sadece malî hususlarda mâlî sene adıyla rûmî takvim (julien takvimi) kabul edilmiş; ancak yıllar yine hicret esasına göre hesab edilmiştir. 1205/1790 ve 1256/1840 tarihlerinden itibaren malî senenin kullanılma sahası genişletilerek bütün resmî evraklarda bu takvim kullanılmaya başlanılmış; hicrî takvim de bunun yanısıra kullanılmaya devam etmiştir. 33 senede bir yıl siviş yılı sayılarak atlanmış, böylece her iki takvimde de yıllar aynı olmuştur. 1287/1870 yılında bu yapılmamış, böylece iki takvim arasında yıl farkı doğmuş ve giderek artmıştır.
Resmî arşivler
Soyunda devlette vazife almış kimseler varsa, bunların isim ve biyografisine ışık tutacak bilgiler, Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunur. Son yıllarda devlet memurluğu yapmış olanların isim ve kısa hal tercmeleri Sicill-i Ahvâl Defterleri'nde bulunabilir. Soyunda tımarlı sipahi bulunanlar, bu dedeleriyle alakalı kısıtlı bilgiye Başbakanlık Arşivi'ndeki tımar kayıtları ve ruznamçelerde ulaşabilirler. Şunu da eklemek gerekir ki, bu defterler 2000'den fazladır ve istifadesi fevkalâde zordur. Anadolu köylerinin kayıtları tapu tahrir defterleri, avârız defterleri, temettüat defterleri ve kefâlet defterlerinde bulunabilir. Bunlarda ise yalnızca mülke tasarruf eden şahsın ismi bulunur. Soyisim zaten yoktur; lâkap ise zikredilmez; nâdiren baba adı geçer. Anadolu ve Rumeli topraklarının çoğu devlete ait (mîrî) toprak olduğundan ve sürekli yer değiştirme ve göçler sebebiyle bunlardan muntazam aile kaydını takip etmek zor, hatta imkânsız gibidir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde çalışabilmek için yazılı müracaat ederek önceden izin almak gerekir. İnternetten de üye olunarak kataloglara ulaşmak mümkündür. Nihayet bulunan vesikalardan bir şey çıkarabilmek için Osmanlıca el yazılarını okuyabilmek gerekir. Tanzimat devrinden sonra çıkarılan tapu nizamnâmesi ile 1864'den itibaren modern mânâda muntazam tapu defterleri tutulmaya başlanmıştır. Bu tapu defterleri umumiyetle mezkûr şehir veya kazânın tapu dairesi arşivindedir. Köy ve mahallelerin ayrı ayrı defteri yoktur. Arazi ve emlâk üzerinde yapılan bütün muameleler, tarih sırasına göre aynı defterde kayıtlıdır. Bunun fihristinden alâkalı mülk veya arâzi bulunarak buradaki bilgilere ulaşılabilir. Şu kadar ki bu kayıtlarda daha ziyade mülk veya arâzinin tafsilatı verilir. Mâliki veya muameleyi yapanlar hakkında fazla bilgi bulunmaz. Ancak baba ismi veya muamelenin yapıldığı tarih bir ipucu verebilir.
Tanzimat'tan (1839) sonra mecburî askerlik başlamış ve askerlik şubeleri kurulmuştur. Bu şubelerden kayıtları da yol gösterici olabilir. Maamafih bu arşivler de her yerde iyi durumda değildir. Ülkemizde bugün arşivcilik şuuru maalesef zayıftır. Mahallî şubelerdeki arşivler, mensupları askerlik çağını geçirdikçe Ankara'ya gönderilmiştir. Bunlar millî savunma arşivinde muhafaza edilmektedir.
Aile ferdlerinden vakıf kuranlar varsa, vakıf sicilleri de ehemmiyet taşır. Aynı zamanda mahallî mahkeme sicillerinden -nâdiren de olsa- aile tarihi ile alâkalı bilgi elde edilebilir. Bu siciller Ankara'daki Millî Kütüphane'de; İstanbul sicilleri ise İstanbul Müftülüğü'ndedir.
Aile arşivi
Şecere ve aile tarihi hazırlanmasında, ailenin hususî arşivi de çok mühimdir. Aile arşivini, ailenin atalarıyla alâkalı fermanlar, tapular, mektuplar, hâtırat ve günlükler, resmî veya gayrıresmî evrak, senedler vs. teşkil eder. Vaktiyle yangınların vak'a-yı âdiyeden olduğu zamanlarda, her ailenin bir yangın kuttusu vardı. Metalden yapılma bu kutuda, aile evrakı saklanır; yangın vukuunda kaçarken fırsat varsa yalnızca bu kutu alınırdı. Aile arşivinde çok enteresan eşyalar da bulunabilir. Bir ahbabımın evinde gördüğüm dedelerinden kalma bakır sahanın altında, sahanın ilk sahibinin ve babasının ismi ile beraber sahanın alındığı tarih hakkedilmişti. [Eskiden çalınıp kaybolmasına mâni olmak için bakır kaplarda sahibinin mührü bulunurdu.] Ülkemizde bilhassa son zamanlarda yaşanan harb, göç, âfet vs. hâdiseler sebebiyle pek çok ailenin arşivi olmadığı gibi, olanlar da pek istifade edilebilir durumda değildir.
Mezartaşları
Soyuna dair bilgiler toplamak isteyenlerin müracaat edeceği mühim bir kaynak da mezartaşlarıdır. eski mezar taşları, aile büyüklerinin isimleri, vefat tarihleri, meslek ve meşrebleri hakkında bilgi verebilir. Bunun için Osmanlıcanın farklı yazı stillerini okuyabilmek ve mezarlıklar arasında bazen saatlerce, hatta günlerce dolaşmak icab edebilir. Çünki tabiatiyle bu eski mezarlıkların kayıtları tutulmuş değildir. Bir milletin hâfızası ve bir vatanın tapu senedleri mesabesindeki mezarlıklar bakımından maalesef ülkemiz hiç iyi durumda değildir. 1930'lu yıllarda bir asrî mezarlık furyası başlamış; Anadolu'nun hemen her yerinde çoğu şehrin içinde kalan eski mezarlıklar kaldırılarak buraları şehir parkı yapılmış veya üzerine bina inşa edilmiştir. Mezarların bir kısmı aileleri tarafından nakledilebilmişse de çoğu nakledilemeden kalmış, bu mezarların taşları da ya toprağa gömülmüş, ya kanalizasyon ve kaldırım taşı olarak kullanılmış, ya da mezarcılar tarafından sökülerek kazınmış ve yeni taş olarak satılmıştır. Bu söylediklerimiz şehir ve kasaba mezarlıkları içindir. Köylerde ise ekseriya mezarların başında taş bile yoktur.
Soyisimleri
Bildiğim kadarıyla dünyada soyadı almanın kanunen mecburî olduğu tek ülke biziz. Avrupa ve diğer ülkelerde soyadı çok yaygın ise de mecburî değildir. Hele asillerin soyadı yoktur. Hanedanlarının veya ünvanlarının câri olduğu yerin ismiyle anılırlar. Osmanlı Devleti zamanında her ailenin bir lâkabı vardı. Ancak bu tatbikat resmî olmadığı için soyadı yerine geçmezdi. Maamafih nüfus sicillerinde bu lâkaplar zikredilmiştir. Resmî kayıtlar umumiyetle baba ve gerekirse dedelerin ismiyle, bazen de şahsın memleketi yazılarak tutulurdu. 1934 tarihinde soyadı kanunu çıkarılarak herkesin soyadı alması mecburiyeti getirilmiştir. Ancak soyadı seçme keyfiyeti şahısların tercihine bırakılmıştır. Bu sebeple aynı aileden gelenler, hatta birkaç kardeşin her birinin farklı soyadı olabilmiştir. Ayrıca eski lakapların soyadı alınmasına da umumiyetle engel olunmuştur. Çoğu yerde soyadını şahıslar almamış; mülkî makamlar tarafından hiçbir esasa dayanmadan rastgele soyadları verilmiştir. Bu sebeple Türkiye'de soyadları, aile tarihi hakkında hiçbir fikir veremez. Ancak çok az sayıda uyanık kişiler, ailelerinin tarihini hatırlatacak şekilde meslek, köy isimlerini veya atalarından birinin ismini soyadı olarak almıştır. Keçeci, Pazarcık, Hacıalioğlu gibi.
Şecere hazırlama tarzı
Şecere ağaç demektir. Aslında neseb şeceresi demek lâzım, ama kısaca şecere deniyor. Şecerenâme de denir. Soyağacı bunun yeni türkçesidir. Aile soyuna mensup kimselerin adları ağaç şeklinde gösterildiği için bu adı almıştır. Aslında her nesil bir öncekinin dalı, meyvesi sayılıyor. Bu bakımdan ağaç güzel bir benzetmedir.
Şecere hazırlamada iki usul vardır. Bunlardan birincisi şema usulüdür.
İkincisi nüfus sicili benzeri usuldür.Bunlardan birincisinde en eski dedenin ismi yazılıyor. Altına çizilen çizgiye ok halinde aşağıya doğru çocuklarının ismi yazılıyor. Her ismin altına çocukları aynı doğru üzerinden çıkan oklarla gösteriliyor. Amerikan usulünde ise en eski dedenin ismi yazılıyor ve buna bir numara veriliyor. Altına bütün çocukları yazılıyor ve hepsine birer numara veriliyor; ancak bu numaranın ilk rakamı babalarının numarasıyla aynı oluyor. Evlilikler küçük harf ile gösteriliyor. Böylece aşağıya doğru nesiller yazılıyor. Misal olarak: Dip dedenin adı Ahmed; Ahmed'in ikinci evliliğinden olan ikinci çocuğu Ali; Ali'nin dördüncü çocuğu Mehmed; Mehmed'in de ilk çocuğu Hasan olsun. Şecerede Hasan'ın isminin başında, 1.b. 2.4.1 bulunacaktır. Her şahsın doğum, evlilik, boşanma ve ölüm tarihi, varsa lakabı, eşinin/eşlerinin ismi, eşinin anne ve babasının ismi de yazılır. Kız çocuklarının çocuklarını gösterip göstermemek isteğe bağlıdır. Çünki ilm-i neseb (jenealoji) kâidelerine göre artık bu başka bir aile sayılır.
1. Bahçeli Kahramanzade Ahmed Ağa 1875-1929
1.a. Güzelköylü Hacıağazade Ayşe Edibe (Veli ve Hadice) 1878-1899, ev.1898
1.b. Bahçeli Körkamiloğullarından Behiye (M. Emin ve Hasene) 1885-1960, ev.1899
1.c. Bahçeli Tepecikgilden Neriman (Yusuf ve Kerime) 1899-1972, ev. 1919
1.a.1. Mehmed 1899-1899
1.b.1. Fatıma 1902-1980
1.1.a. İstanbullu Ömer Çiftçioğlu (Hüseyn ve Güzide) 1895-1946, ev.1919
1.b.2. Ali Kahraman1906-1973
1.b.2.a. İstanbullu Nuriye (Tahir ve Gülsüm) 1914-1990, ev.1933
1.b.3. Ömer Kahraman 1910-1963
1.b.3.a. Adanalı Nevin Öztürk (Süleyman ve İffet) 1914- , ev. 1935, boş. 1945
1.b.2.1. Sâkine 1934-1934
1.b.2.2. Nefise 1937-1938
1.b.2.3. Lütfiye 1940-1941
1.b.2.4. Mehmed Kahraman 1943-
1.b.2.4.a. Hediye Toprak (Mehmed Ali ve Ayşe) 1947- , ev.1969
1.b.2.4.1. Hasan Kahraman 1970-
1.b.2.4.1.a . Nurhayat Demir (Osman Nuri ve Münevver) 1974- , ev.1995
1.b.2.4.1.a.1. Turan Kahraman 1996-
1.b.2.4.2. Hüseyin Kahraman 1972-
1.b.2.4.2.a. Leman Özturan (Orhan ve Jale) 1978- , ev. 2000
1.b.2.4.2.a.1. Merve Kahraman 2002-
Ülkemizdeki ailelerin şeceresi her zaman bu kadar kısa ve derli toplu olmayabilir. Bu sebeple bu usul hazırlanması kolay, ama istifadesi zordur. Bir şahsın bütün çocuklarını bir sayfada görmek çoğu zaman mümkün olmaz; dipteki isim ile torunlar arasında bazen irtibatı kurmak da zorlaşır. Öteki usul hazırlanması zor olmakla beraber kullanışlıdır. Gerçi eldeki metne sığdırmak problem olabilir; nitekim sayı arttıkça şema genişleyecektir. Ama bakıldığı zaman bütün nesilleri bir arada, derli toplu ve çıktıkları asıllarla beraber görmek mümkündür.
Şecerelerde 1934 yılını idrak eden ve soyadı alan kimselerin soyadı da gösterilebilir. Vâkıa umumiyetle aynı ailenin mensupları aynı soyadını taşıyacağından, şecerede sadece isimleri göstermek de kâfidir. Şecerede herkesin ismi, varsa lâkabı, doğum ve ölüm tarihi yazılmalıdır. Bundan sonra altına = işareti konulduktan sonra evlendiği kimse ve bu kimseyle ilgili bilgiler, aile adı, baba adı, doğum ve ölüm tarihleri, başka memleketten ise memleketi, boşanma olduysa tarihi, varsa lakabı ve varsa akrabalığı yazılmalıdır. Eğer eş aynı aileden ise aile ismini yazmaya gerek yoktur; amcazadesi sözü bunu ifade edecektir. Doğum ve ölüm tarihlerinde şüphe varsa yanına soru işareti konulmalıdır. Birden çok evlilik bahis mevzuu ise = işaretini alt alta mükerreren kullanarak bu evlilikler gösterilmelidir. Çocuğu olmayan kimselerin isminin altına çizgi çizilir; bu, bilâveled (çocuksuz) olduğunu gösterir. Doğan çocukların hangi evlilikten olduğu ise yine okların o eşin başında bulunan işaretin yanından başlamasından anlaşılır. Eğer evlâd-ı manevî varsa bunun gösterilmesi mecburî değildir; ancak gösterilmişse muhakkak isminin altına bu husus yazılmalıdır.
ÖRNEK:
Etiketler: Soyağacı Nasıl Hazırlanır ?
PROĞRAM İNDİR
Altta'ki Soyağacı programlarını bedava indirebilirsiniz!
indirmek için renli link yazıyı tıklayın!
Agelong Tree Multidil Soylar size türkçe, basit ve anlaşılır bu soyağacını sunuyor. Deneme olan Agelong kayıtsız sürümünde sadece 40 kişinin kaydı yapılabilir. Agelong'da Prenses Diana'nın Aile Ağacı örnek olarak geliyor. Agelong fiyatı ise 39.95$'dır.
GenoPro 2007 Genopro programla aile fertlerinizle ilgili (doğum,evlilik,yaş, adres,resim vs.) bilgileri bir arada tutabilirsiniz.İsterseniz kuşaktan kuşağa yazılı dökümanlar alabilirsiniz.Genopro soyağacınızı çıkarabilirsiniz.Kullanımı evde bedava,kayıt 49$
Türkçe soyağacı programı Secere v.3.04b Soyağacı programın yazarı bir türk, kolay kullanımı, ailenisi tablo şeklinde html, uni, rtf, csv, txt formatlarında değişik şekillerde kaydedebilirsiniz. Dosya formatı olarak Uluslarası geçerliliği kabul gören GedCom (*.ged) formatı kullanılmaktadır.
Familiy Tree pilot Bedava Soyağacı yazılımdır.Kolay kişi, resim ekleme evde kullanmak için bire birdir.
GreatFamily 30 günlük bedava sürümdür.Beğenirseniz fiyatı 29.95$.
PhpGedView 4.1 yeni sürüm Web sitesi olanlar için dünyaca ünlü soyağacı/aile düzenleyici ve açık kaynak kodlu multidil seçenekleri, googlemap ve bir çok özelliği ile webmasterler içindir. Sitede birçok sürüm mevcut.
Etiketler: Proğram İndir
KONUYLA İLGİLİ SIKÇA SORULAN SORULAR
Şecere Nedir?
Soy ağacı, soy kütüğü ya da şecere (Arapça'dan شْجَار ağaç), bir kişinin veya bir ailenin en uzak bilindiği atasından başlayarak bütün kollarını belirten çizelgedir.
Ülkemizde genelde aile ağacı veya hayat ağacı, bazen de silsile ve nesep kelimeleri kullanılır.
Soy Ağacı Programları nasıl çalışır ?
İnsanlar ailesinin kökenini ve akrabalık ilişkilerini merak eder. Ataları hakkında araştırma yapıp, onları ve akrabalık ilişkileri hakkında bilgi öğrenmeye çalışır. Bu öğrenilmiş bilgilerin derli toplu bir halde ve bilgisayar ortamına aktarılması hem işinizi kolaylaştırır hem de hızlı ve pratik yoldan düzenleme yapmanıza olanak sağlar.
Soy Ağacı programları, modern bilgi teknolojisini kullanarak girmiş olduğunuz bilgiler doğrultusunda bir soy ağacı (şecere) oluşturmaya yarar. Tüm akrabalık ilişkilerini ölenler veya halen yaşayanlar olarak bir tablo içinde şeceresini çıkartır.
Soylar.net’te bulunan birkaç soy ağacı bilgisayar programı ile aile ağacını kolay bir şekilde oluşturabilir ve internet’te akrabalarınızla paylaşabilirsiniz.
Programlara şu bilgileri girebilirsiniz: Adı, soyadı, orta adı, doğum yeri, doğum tarihi, ikametgah, evlilik tarihi, nişanlılık tarihi, evlatlık bilgileri, eğitim, askerlik, iş, ölüm, boşanma, gibi çeşitli bilgilerin girilmesi yanında özel kategorilerde eklenebilir. Programların içinde resimler ve metinler bu yapı içinde depolanabilir. Kişi hakkında genel bilgilerin girilmesi yanında resim ekleme de yapılabilir. Her oluşturulan kişiye ait bir kart içinden o kişiye ait her türlü bilgiye erişebilirsiniz. Bu oluşturulan bilgiler doğrultusunda soy ağacı yapısı kolay bir şekilde oluşturulabilir.
Soy ağacı kişi ve bu kişilerin beraberindeki olaylara dayanarak yapılır. Seçilmiş kişiden yola çıkarak bir yapı inşa edilebilir. Seçilmişten ataya kadar, atadan da başlayarak en son ferde ulaşılabilir. Bunun içinde girmiş olduğunuz veriler doğrultusunda büyük baba/anne, anne/baba, çocuklar, amca, dayı, teyze, hala, kuzen, yeğen gibi tüm akrabalık ilişkileri gösterilebilir. Oluşturulan bu şecereyi de yazdırabilirsiniz.
Şecere programların anahtar unsurlarından biri de olaylardır. Bir kişinin hayatı içinde bir sıra olay meydana gelebilir (doğum, evlilik, ölüm gibi). Standart olay türleri oluşturup ve diğer bir takım olayları da kendi hayatınız içine katabilirsiniz. Her olay bir veya birden fazla katılımcıya sahip olabilir.
Örneğin: Doğum olayında üç standart katılımcı vardır. Olaydaki rolleri; yeni doğmuş bir çocuk, anne ve babadır. Bir olay ve diğer katılımcıların rollerini sınırsız katılım sayısıyla ekleyebilirsiniz. Örneğin: Bir şahit gibi.
Listedeki tüm kişileri çeşitli ölçütlere göre süzebilirsiniz. Örneğin: Erzurum'da yaşayan veya da belli tarihte doğanlar gibi. Tüm kişilerin listede istatistiğini alabilir ve seçili kişi ya da kişilerden soy ağacı oluşturabilirsiniz.
Yapmış olduğunuz veritabanını kendi dosyası halinde kaydedebilir, ZIP arşiv olarak kaydedebilir ve arşivden geri yükleyebilirsiniz. XML ve Gedcom dosya olarak dışarıya verebilirsiniz/kaydedebilirsiniz. Program içinde yer alan Soy ağacı kaydı ile bağlı bilgiler hakkında bir nesil oluşumunu görebilirsiniz.
Bilgi nesiller boyunca düzenlenmiş, ilk nesil en eski ata hakkında metin bilgileri içerir; ikinci nesil onun çocukların sürece katılması şeklinde bir metin bilgisi olarak depolanır.
Soy Ağacımı nasıl yayınlarım?
Soylar'da bize en sık sorluan sorular arasında "soy ağacımı nasıl hazırlarım ve nerde nasıl yayınlarım?"
Adımları izleyin, işte cevabımız:
Kendi aile ağacını herhangi bir genealogy (soyağacı) programı ile hazırla. Sizde henüz yoksa, burda seçtiğimiz bir kaç tane var. (Bizim tavsiyemiz Agelong Tree deneme güncel sürümü multidil destekliyor).
Not: Soy Ağacı en az iki ve soyunuz sonu yani başı Adem ve Havva'ya kadar uzanır. Soylar en az tek bir Aileyi 2/3 kişiyi bile yayınlar.
Soylar.net'te Aileler başlığı altında bedava yayınla.
Dilerseniz Aileniz geniş veritabanımız ve uluslararası ülkelerin Soyları bulunan Türk Soy Ağaçları Sitesine eklenir. Ancak güvenlik nedeni ile isimleri siz, aileniz veya akrabalarınız göremez.
Gedcom Nedir?
Gedcom (GEnealogical Data COMmunication), aile bağlarının (şecere) bilgisayar ortamında tutulabilmesi için geliştirilmiş bir dosya format sistemidir. Dosya uzantısı .GED'dir.
Birçok aile soyağacı programı hazırlayıcıları tarafından kabul görmüş ve yazılımları ile destekledikleri uluslarası gedcom formatı günün koşullarına göre geliştirilmektedir.
Etiketler: Sıkça Sorulan Sorular
İNTERNET'TE SOYAĞACINIZI ARAŞTIRIRKEN DİKKATLİ OLUN
Internet, soy ağacı araştırmalarınızda yeni bir olanaklar dünyası yaratmıştır; bunlar, aile geçmişini araştıranların dileğinin gerçekleşmesine veya başının derde girmesine yol açabilir.
Internet, soy ağacı konusunda sonsuz bir kaynak gibi görünen sanal bir forum sağlamasına karşın, bu işi hobi için yapan kişilerden profesyonellere kadar herkes, Vahşi Batı'ya benzeyen bu sanal dünyada gezinen güvenilmez bilgilere veya dolandırıcılara karşı hazırlıklı olmalıdır.
Çevrimiçi ortamda aile köklerinizi araştırmaya başlamadan önce, aile soy ağaçları ile ilgili dolandırıcılıklardan korunmak için aşağıdaki yönergelerden faydalanın.
4 yaygın soy ağacı dolandırıcılığı:
1. Yanlış yönlendiren yazılım ve hizmetler. Bazı soy ağacı yazılımı ürünleri ve çevrimiçi hizmetler, sağladıkları derlenmiş soyadı ve aile ağacı verileri gibi bilgiler konusunda sizi yanlış yönlendirebilir. Çoğu durumda, bu bilgiler Internet'te ücretsiz olarak bulunabilir. Bu ürün ve hizmetlerin işinizi bir miktar kolaylaştırdığı ileri sürülebilir, ancak kredi kartınızı kullanmadan önce Cyndi's List, RootsWeb ve Eastman's Online Genealogy Newsletter gibi ücretsiz kaynaklara bakmanız sizin yararınızadır.
2. Eski, bildik miras hilesi. Bu dolandırıcılık biçimi, gerçek dışı yönetim giderleriyle sözüm ona hak sahibi olan varislerin parasını almak için tasarlanmıştır. Şu şekilde çalışır: Ailenizle ilgili bir miras olayının sonuçlanması gerektiği bildirilir ve mirası almak için yapmanız gerekenler konusunda size ayrıntılı bilgi sağlanır; ancak bunun için, aslında hiç olmayan bir miras için öncelikle ilgili kişiye çeşitli hizmet bedelleri ödemeniz gerekmektedir. Meşhur Baker Hilesi, bu tür dolandırıcılığın klasik bir örneğidir.
İpucu: Buna benzer diğer dolandırıcılık girişimleri hakkında bilgi için, Kolay para kazanabileceğinizi söyleyen e-posta hilelerine kanmayın makalesini okuyun.
3. [Burada soyadınız yazar] ailesinin tüm geçmişi! Aile geçmişiniz hakkında, bazen yüzlerce yıl öncesine dayanan bilgiler içeren benzersiz bir kitap sunan bu reklamlardan biriyle daha önce karşılaşmış olabilirsiniz. Gerçekte bu belgeler, toptan hazırlanan ve soyadınızı rasgele seçilen birkaç adla ilişkilendirip ailenizle hiçbir ilgisi bulunmayan genel bir soy ağacı oluşturularak elde edilen göz alıcı bir telefon rehberinden fazlası değildir. Daha iyi yöntem: Araştırmayı kendi başınıza yapın.
4. Kötü soybilimciler. Özel kaynaklardan sertifika alınabilmekle birlikte, soybilimciler düzenli olarak denetlenmez ve resmi bir lisans sahibi olmaları gerekmez. Herkes bir soybilimci olduğunu öne sürebilir. Soy ağacı verileri kolayca taklit edilebilir ve dolandırıcılar bundan yararlanmaktadır. Bir soybilimciyle bağlantı kurmak isteyenler, doğrulanabilen kaynaklardan veya Association of Professional Genealogists gibi bir üçüncü taraftan yararlanmalıdır. Ayrıca, soybilimcilerin şu kuralını aklınızdan çıkarmayın: kanıt yoksa, gerçek de yoktur.
Aile verilerinizi Internet'te daha güvenli şekilde yayımlama konusunda ipuçları için, Soy ağacı bilgilerinizi koruyun makalesini okuyun.
Etiketler: İnternette Soyağacınızı Araştırırken
DNA TESTİYLE ŞECERE TESBİTİ
DNA testiyle şecere tespiti
Köklerini dededen kalma belgelerde arama devri çoktan kapandı. Son trend DNA testi yaptırarak, 'Atalarım kim?' sorusuna bilimsel cevaplar bulmak...
Acaba büyük büyük büyükanneniz gerçekten de soylu bir aileden miydi? Yüzlerce yıl önce aslında aileniz Yahudi miydi? Büyük büyükbabanız bir Afrikalı olabilir mi? Damarlarımızda akan asil kanın nerelere ve kimlere kadar uzandığı meselesi, tarih boyunca birçok insanın merakını celbetmiş ve onları bu yönde arayışlara sürüklemiştir. Hatta kimilerimiz özenle tuttuğumuz soyağacı belgeleriyle bu işi daha da titizlikle ele almışızdır. Uzakta, belki dünyanın öbür ucunda sizden habersiz yaşayan kuzenleriniz olması fikri, 'Kimlerin genlerini taşıyorum?' sorusu, son yıllarda birçok insanı DNA testi yaptırmaya itiyor.
Bilimin ilerlemesiyle ve DNA'nın keşfiyle beraber, aile tarihi alanı, yerini artık 'aile bilimi'ne bırakmış durumda. Yurtdışında sadece DNA'larınızı araştırarak mensup olduğunuz ya da olabileceğiniz etnik grupların 500 yıl öncesine kadar dökümünü yapan şirketlere başvurmak bir hayli popüler. Bu yeni trend öyle geniş bir talep yaratıyor ki, Türkiye'de henüz bilinmese de genetik şirketleri birer birer soyağacı belirleme pazarına kayıyor. Geçmişini araştıran birçok insan 100 dolar civarında bir ücret karşılığında aile şeceresini artık daha bilimsel bir yolla çıkarabiliyor.
Genetik akrabalarınızla tanışmak istemez misiniz?
DNA her geçen gün yeni sırları aydınlatıyor. Bunlardan biri de sadece anneden ya da sadece babadan bize geçen özel kodlar. Amerika'daki Familytree DNA ya da DNA Tribe gibi birçok şirket aile bilimi hizmeti veriyor. Yapılması son derece basit olan bu testlerde size önce bir zarf gönderiliyor. İçinden çıkan özel bez parçasını avurdunuza sürüp elde ettiğiniz örneği aynı zarfla geri gönderiyorsunuz. Ve merak ettiğiniz her şey, bir hafta içinde kapınıza geliyor. Her ne kadar genlerimizin yüzde 99.9'unu anne ve babamızdan alıyor olsak da, geriye kalan yüzde 0.1'lik bölümde soyumuzun özellikleri saklanıyor. Bu özel DNA testiyle yüzlerce yıl öncesine kadar uzanan kökenlerinizi ayrıntılı oranlarla öğrenebiliyorsunuz. Mesela test sonuçlarına göre yüzde 80 Orta Asyalı olurken, yüzde 18 Akdenizli, yüzde 2 de Hintli çıkabilirsiniz. Sadece bununla da kalmıyor, veri bankası sizin DNA'nıza en yakın kişilerin yaşadığı bölgeyi buluyor ve aynı DNA'lı insan varsa eşleştiriyor. Yani test sonucunda uzak bir akrabanızı keşfetmeniz ve büyük büyükbabanızın aslında evlatlık olduğunu öğrenmeniz uzak bir olasılık değil.
Buyrun Yahudilik testine!
Bu DNA testleri, soyunuzda hangi coğrafyalar ve kültürler olduğunu, Amazon mu yoksa Antik Mısırlı mı olduğunuzu söyleyebiliyor. İlginç olan, geçmişte ailenizde Yahudilik olup olmadığını da söyleyebilmesi. Hatta sadece bunun için yapılan testler de var. Yahudilik diğer dinlerin aksine, genetik açıdan dışarıya kapalı bir din olmasından ötürü, kendine özgü bir işaret taşıyor. DNA'da bulunan Yahudilik işareti birçok koyu Hıristiyan'ı hayal kırıklığına uğratabilirken, kimlik şüphesi olan kişilere de net bir cevap sağlıyor.
DNA testleri sırları açığa çıkarıyor ama yanında kimileri için istenmeyen sonuçlar da getiriyor. Latin Amerikalı Carolina Miranda bunlardan biri. Miranda, yaptırdığı test sonucunda yüksek oranda Afrikalı kanı taşıdığını keşfediyor. Genç kızın yüzyıllardır damarlarında soylu İspanyol kanı aktığına inanan ve bununla gurur duyan ailesi, sonuçları duyunca inanmak istemiyor ve yıkılıyorlar. Bununla beraber geçmişte soylu kişilerle bağlantısı olduğunu bu testlerle kanıtlayan insanlar da az değil. Kimileri için bir umut, kimileri içinse büyük hayal kırıklığı getiren aile bilimi, geçmişi araştırmayı kolaylaştırsa da bazıları tarafından eleştiriliyor. Bunun ırkçı bir çaba olduğuna inananlar da var.
Filistin ve İsrail'in atası aynı
DNA'yı geçmişi aydınlatmak için kullanmak, bireysel amaçlarla ne kadar talep görüyorsa, geçmişte gömülü gerçekleri ortaya çıkarmak için de bir o kadar rağbet gören bir yöntem. Özellikle efsaneleri, söylenceleri doğrulamak için bire bir. Örneğin Yemen'de yaşayan Afrikalı Lemba kabilesinin geleneksel hikâyelerinde, eskiden Yahudi oldukları söyleniyordu. Yapılan araştırma efsaneyi kanıtlarıyla doğruladı. Ya da Filistinliler ve İsraillilerin 7 bin 800 yıl önce aynı soydan geldiği yine DNA testleriyle ortaya çıkarıldı. Son bulgulardan biri de Kızılderili ve Avrupalıların, aslında Asyalılardan türediği. Her etnik grup kendine has bir DNA kodu taşıyor, bir çeşit iz. Bilim adamlarının tek yaptığı sizden alınan DNA'da bu izleri takip etmek. Dünyada kayıtlı 500'ün üzerinde etnik grup var ve bu sayı her geçen gün artıyor.
1857 yılında peder Gregor Mendel bahçesinde bezelyeler yetiştirdi ve 10 yıl boyunca onları gözlemledi. Sonunda bitkilerin anne-baba ve çocuk ilişkisi arasında özel bir kod olduğunu fark etti ve böylece kalıtım bilimini keşfeden kişi oldu. Kodların neye göre çocuğa geçtiğini bilmiyordu ama ortada izlenen bir kural vardı. Bu olayın üzerinden 163 yıl geçti, peder Mendel sıradan bir insanın internetten 100 dolara DNA testi yaptırıp geçmişini öğrenebildiğini duysa herhalde bir hayli şaşırırdı. Artık kesin yöntemlerle geçmişin aile sırlarını ortaya dökmek mümkün, asıl soru cevaplara gerçekten de hazır olup olmadığınız.
Soyadı ve gen arasındaki gizemli ilişki
Bilim, DNA ve soyadı arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koyuyor. Erkekler çocuklarına sadece Y kromozomunu değil, soyadını da miras bırakıyor. Örneğin Amerika'daki bir araştırma, soyadı Skyes olan kişilerin yüzde 50'sinin aynı kromozomu taşıdığını gösteriyor. Bu teori geliştirilirse, çok yakında suç mahallinde bulunan DNA'dan suçlunun soyadını tahmin etmek de mümkün olacak. Bir başka örnek: Andy Carvin, geçmişini öğrenmek için test yaptıranlardan. Test sonuçlarında onu bir sürpriz bekliyordu. Onunla aynı DNA koduna sahip başka biri daha vardı. Sonuçlara göre Andy ve bu adam 250 yıl önce aynı atadan türemişlerdi. İşin ilginç tarafı hiç tanımadığı bu yabancı Andy'ye çok benziyor ve onunla aynı soyadını taşıyordu.
Türkiye'nin DNA testi sonuçları
Anadolulu: Yüzde 49 Akdenizli: Yüzde 12.2 Kuzey Afrikalı: Yüzde 9.3 Arap: Yüzde 5.7 Batı Avrupalı: Yüzde 4.7 Doğu Avrupalı: Yüzde 4.2 Kuzeydoğu Asyalı: Yüzde 3.9 Hintli: Yüzde 3.6 Sahra altı Afrikalı: Yüzde 2.1 Tibetli: Yüzde 1.7 Diğer: Yüzde 3.8
Kaynak: RADİKAL GAZETESİ
Dostları ilə paylaş: |