Tafa İzzet Efendi'den hat dersleri almış



Yüklə 1,2 Mb.
səhifə1/28
tarix11.01.2019
ölçüsü1,2 Mb.
#94736
növüYazı
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   28

tafa İzzet Efendi'den hat dersleri almış. Sırrî imzasıyla çeşitli boyutlarda kırk se­kiz adet hilye-İ saadet, çok sayıda sülüs-nesih kıta ve levha yazmıştır. Konya'da Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin sanduka­sı üzerindeki pûşîdenin sırma İle işlenmiş celî-sülüs hattı da ona ait olup 1894 yı­lında yazılmıştır. Oğlu Mehmet Nuri Uru-nay (ö. 1935 |?|) Medresetü'l-hattâtîn'-de on yıla yakın tezhip muallimliği yap­mıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Ergun. Türk Şairleri, I, 403; a.mlf.. Antoloji, II, 443-444, 644, 661-662, 723, 749; İbnüle-min. Son Hattatlar, s. 374-375; Selâhattin GÜ-rer. Âşık Yunus Emre'nin Bestelenmiş Şiirleri, İstanbul 1961, s, 58; Özalp. Türk Musikisi Tari­hi, 1, 272-273; Yunus Emre İlâhileri Güldeste­si, Ankara 1991, s. 112-113; Ahmet Hatipoğlu. Besteieriyle Yunus Emre İlâhîleri, Ankara 1993, s. 153; Türk Sanat Müziği Sözlü Eserler Reper­tuarı (nşr. TRT Müzik Dairesi Başkanlığı Yayınla­rı), Ankara 1995, s. 12, 94, 122; Gültekin Oran-say, "Yayınlanmış Türk Din Musikisi Sözlü Anıtlarının Ezgileyicileri", AÜ İlahiyat Fakül­tesi İslâm İlimleri Enstitüsü Dergisi, sy. 3, An­kara 1977, s. 176-177; öztuna. BTMA, I, 334.

İKİ Nuri Özcan

F HASAN SULTAN KÜLLİYESİ n (bk. SULTAN HASAN KÜLÜYESİ).

HASAN b. SÜFYÂN

Ebü'l-Abbâs el-Hasen

b. Süfyân b. Âmir eş-Şeybânî

(ö. 303/916)

Hadis hafızı.

213"te (828) Horasan yakınlarındaki Ne-sâ'da doğdu. Zehebî'nin eserinde bu tari­hin 280 (893) civarında diye gösterilmesi {AHâmü'n-nübelâ1, XIV, 157) müstensih veya matbaa hatasından kaynaklanmış ol­malıdır. Şeybân kabilesine mensup olup doğum yerine nisbetle Nesevî (bazı kay­naklarda Fesevîveya Nesâî) olarak anılır. Horasan, Bağdat. Basra, Küfe, Hicaz, Mı­sır ve Şam gibi ilim merkezlerine yaptığı

seyahatlerde İshakb. Râhûye, Kuteybe b. Saîd, Ali b. Hucr, Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Maîn ve Ebû Bekir b. Ebû Şeybe gibi şahsiyetlerden hadis tahsil eden Ha­san b. Süfyân, hocası Hibbân b. Musa'nın huzurunda Abdullah b. Mübârek'in riva-yetleriyle çok fazla meşgul olmasının, Ebü'l-Velîd et-Tayâlisî ile Süleyman b. Harb'in rivayetleri üzerinde çalışmasına engel teşkil ettiğini söylemektedir. Fıkıh bilgisini mezhep kurucusu, fakih ve mu-haddis Ebû Sevr'den Kitâbü's-Sünen'i (muhtemelen İmam Şafiî'nin es-Süne-nü't-me'şûre'sini) okuyarak geliştirdi ve onun mezhebine göre fetva verdi. Ayrıca Harmele b. Yahya'dan fıkıh dersi aldı. Kaynaklarda onun Şafiî fukahasının ilk tabakasından olduğu da kaydedilmekte­dir. İbn Ebû Şeybe'nin derslerini bizzat kendisinden dinledi; İshak b. Râhûye'den ei-Müsned'inİn çoğunu, Muhammed b. Ebû Bekir el-Mukaddemî'den et-Tefsîr adlı eserini okudu. Nadr b. Şümeyl'in ta­lebelerinden edebiyat dersi aldı. Kendi­sinden İbn Huzeyme, İbnü'l-Ahrem, İbn Hibbân, Ebü'l-Velîd el-Ümevî. Ebû Bekir el-İsmâilî, Gıtrîfî ve torunu İshak b. Sa'd hadis tahsil etti. Hasan b. Süfyân. Nesâ'-ya yaklaşık 17 km. mesafedeki Bâlûz kö­yünde 303 yılının Ramazan ayında (Mart 916) vefat etti ve burada defnedildi. Kab­ri halen ziyaretgâhtır.

Anlayışı, zekâsı, derin bilgisi ve ilmî ce­saretiyle meslektaşlarının ve hocalarının takdirini kazanan Hasan b. Süfyân'ı ho­cası Ali b. Hucr bu yönleriyle beğenmiş ve kendisine "Ebü'l-Abbas" (arşları ba­bası) künyesini vermiştir. Cerh ve ta'dîl imamları arasında sayılan Hasan b. Süf-yân'a doksan yaşlarında iken sened ve metinleri birbirine karıştırılmış hadisle­rin gösterildiği ve onun hangi metnin hangi senede ait olduğunu belirlediği ri­vayet edilir. Hâkim en-Nîsâbûrî, Hasan b. Süfyân'ın kendi devrinde Horasan böl­gesinin muhaddisi, sika bir râvi, hadis ri­vayetinde çok ihtiyatlı davranan feraset sahibi bir kişi. edebiyat ve fıkıh ilimleri­nin de önde gelen üstatlarından olduğu-

nu söylemekte, İbn Ebû Hatim de ondan "sadûk" diye söz etmektedir.

Hasan b. Süfyân'ın, yirmi dört başlık altında ahlâk ve ibadete dair kırk beş ha­dis ihtiva eden Kitâbü'I-Erbcfîn adlı ese­ri Muhammed b. Nasır el-Acemî tarafın­dan neşredilmiştir (Beyrut 1414/1993). Ayrıca kaynaklarda eî-Müsnedü'l-kebîr (İbn Hacere/7şâ£>e'sinde bu eserden pek çok İktibas yapmıştır |Sezgin, I, 169-170)), Kitâbü'l-Vühdân, el-Câm? ve eI-Muç-cem adlı eserleri olduğu zikredilmekte­dir. Kettânî isimlerini belirtmeden Hasan b. Süfyân'ın üç müsnedi bulunduğundan söz etmektedir {er-Risâletü'l-mûstetrafe, s. 227). el-Müsnedü'l-kebîr"m dışında­kiler, muhtemelen Müsnedü 'AbdiIIâh b. Mübarek gibi onun başka râvilerin ri­vayetlerini bir araya getirdiği eserlerdir.

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Ebû Hatim. ei-Cerh üe't-ta'dîl, III, 16; Ab-bâdî, el-Fukahâ'ü'ş-Şâfiıiyye, s. 57-58; İbnü'l-Cevzî. el-Muntazam, VI, 132-133; İbnü'l-Esîr. el-Kâmit, VIII, 96; a.mlf., el-Lübab, III, 308; İbn Manzûr, Muhtaşaru Târihi Dtmaşk, VI, 337; Ze-hebî. A'lâmü'n-nübela3, XIV, 157-162; a.mlf.. Tezkiretü'l-huffâz, II, 704; a.mlf.. Mîzânü'l-i'Ü-dâ'l, I, 492-493; Safedî. el-Vân, XII. 32; Sübkî, Tabakât, III, 264-265; İbn Kesir. el-Bidâye, XI, 124-125; İbn Hacer. Lisânü 't-Mîzân, II, 211; Tecrid Tercemesi, I, 308, 320, 355; Süyûtî. 7a-bakâtü'l-huffâz (Ömer), s. 308; İbnü'1-İmâd, Şezerât, 11, 241; Kehhâle, Mu'cemü't-mü'etlifin, İM, 228; Sezgin, GAS, I, 169-170; Ziriklî. el-A'lâm (Fethuüah). II, 192; Talât Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1985, s. 465; Kettânî. er-Ri-sâletü'l-müstetrafe (Özbek), s. 100, 132, 193, 227. 1—1

İRİ Mustafa Ektürk

P HASAN b. ŞEREFŞÂH ""

es-Seyyid Rüknüddtn Hasen

(b. Muhammed) b. Şerefşâh

(ö. 715/1315 [?])

Şer'î ve aklî ilimlerdeki yetişmişliğiyle tanınan âlim.

Esterâbâdî nisbesinden Esterâbâd'da doğduğu, babasının (veya dedesinin) Şe-refşah isminden Fars asıllı olduğu sonu­cu çıkarılabilir. Kaynaklarda yer alan ifa­delerden başta nahiv, felsefe ve usûl-i fı­kıh olmak üzere çok çeşitli ilim dalların­da iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmakta­dır. Muhtemelen otuz yaşlarında (DMBİ, IV, 80) Merâga'ya giderek dönemin en büyük filozof ve âlimi Nasîrüddîn-i Tûsî1-den ders almaya başladı; üstün kabiliye­ti ve zekâsı sayesinde Tûsî'nin gözde öğ­rencileri arasında yer aldı ve ondan birçok sahada tahsil gördü (en-Nücûmü'z-zâhi-

re, IX, 231). Tûsî'nin diğer bir seçkin öğ­rencisi olan Kutbüddîn-i Şîrâzî Anadolu'­da bulunduğu sırada hocası onun yerine Hasan b. Şerefşah'ı Merâga'daki öğrenci­lerinin denetimiyle görevlendirdi; bu ara­da Öğretim faaliyetlerinde hocasına yar­dımcı oldu. Süyûtî'nin, "Felsefe öğreti­minde çok başarılıydı" şeklindeki ifadesi {Buğyetü'l-uu'ât, i, 522) onun bu ilk ho-calığıyla ilgili olmalıdır. 672'de (1273-74) Merâga'dan ayrılarak Bağdat'a giden Tû-sî bu öğrencisini de yanında götürdü. Ho­casının aynı yılda vefat etmesi üzerine Musul'a yerleşen Hasan b. Şerefşâh bu­radaki Nûriyye Medresesi'nde ders ver­meye başladı. Bu medreseye ait vakfın yönetimi de kendisine verildi; ayrıca eser­lerinin Önemli bir kısmını burada kaleme aldı. Bir süre İran'ın Sultaniye şehrinde bulunduğuna ve Sultâniye'deki Şâfiyye Medresesi'nde öğretimle görevlendirildi­ğine dair bazı rivayetler mevcuttur {a.g.e., ay.)- Aynca Sübkî onun Mardin'deki Şehid (Şehidiye) Medresesi'nde müderrislik yap­tığını nakleder {Tabakât, IX, 408). Bu gö­revler Musul'a yerleştiği 672 (1273-74) tarihinden öncesine ait olmalıdır. Büyük ihtimalle Musul'da, zayıf bir rivayete gö­re de yetmiş veya seksen yaşlarında Teb­riz'de vefat eden Hasan b. Şerefşâh'in ölüm tarihi olarak 715 (1315) yılı yanında 717 0317) ve 718 (1318) yılları da zikredilir.

Kaynaklarda Hasan b. Şerefşah'ın ilmî şahsiyeti anlatılırken onun için "imam. allâme, mütefennin" (İbn Kâdî Şühbe, 11, 214); "aklî ilimlerde üstat" fSübkî, IX, 407, 408); "Musul âlimi" (Safedî, XII, 54); "çok İyi bir felsefe hocası, usûl-i fıkıhta söz sahibi" (Hansârî, 111. 96-97) gibi ifa­de/er kullanılmakta olup bunlar kendisi­nin çok yönlü bir âlim olduğunu göster­mektedir. Nitekim zamanın devlet büyük­leri nezdinde itibar görmüş, özellikle Mo-

ğol idarecileri kendisine çok değer ver­miş ve aylık 1500 (veya 1800) dirhem tu­tarında maaş bağlamışlardı (Safedî, XII, 54; Süyûtî, I, 522). Dönemin ünlü âlimle­rinden olan vezir Reşîdüddin Fazlullah-ı Hemedânî'nin Bağdat valisi olan oğlu Emîr Ali'ye ulemâya malî yardımda bu­lunması, bu arada Hasan b. Şerefşah'a 1000 dinar altın ile bir binek hayvanı ve bir kürk göndermesi için talimat verme­si (DMBİ, ıv, 80) onun hem devlet ricali hem de ulemâ nezdindeki itibarını gös­terir.

Bazı Şiî müellifleri. Nasîrüddîn-i Tûsî ile yakınlığını ve kendisine Menhecü'ş-ŞFa adlı bir eser nisbet edilmesini delil gös­tererek Hasan b. Şerefşah'ın Şiî olma ih­timalinden söz etmişlerse de Şafiî fıkhı­na dair ders vermesi. Abdülgaffâr b. Ab-dülkerîm el-Kazvînî'nin Şafiî fıkhına ait el-Hâvi'ş-şağîr adlı eserini şerhetmesi (Keşfü'z-zunûn, I, 626), ayrıca Sübkî'nin ve İbn KâdîŞühbe'nİn fabakâtü'ş-Şâ-ffiyye adlı eserlerinde yer alması onun Sünnî olduğunu ispatlamaktadır.

Hasan b. Şerefşah, otuz yıldan fazla sü­ren hocalığı sırasında pek çoK öğrenci ye­tiştirmiş olup bunlar arasında aklî ilimler yanında fıkıh, nahiv, hadis ve tefsirdeki yetişmişliğinden övgüyle söz edilen (me­selâ bk. İbn Kâdî Şühbe, III, 35-36) Tâced-din Ali b. Abdullah et-Tebrîzî ile. İbn Şey-hü'1-Uveyne diye bilinen ve şairliğinden başka fıkıh ve usûl-i fıkıhtaki çalışmala­rıyla da tanınan {a.g.e., III, 34-35) Zeynüd-din Ali b. Hüseyin el-Mevsılî özellikle zik­redilmelidir.

Eserleri. Çoğu Cemâleddin İbnü'1-Hâ-cib'in kitaplarının şerhi mahiyetinde olan eserlerinin başlıcaları şunlardır: 1. İb-nü'I-Hâcib'in ei-Kâfiye adlı nahiv kitabı­na üç şerh: a) eş-Şeriıu'l-ekber (eş-Şer-hu'l-kebîr, eş-$erhu'l-mutavuel, el-Va$îU

353

yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 368; Suppi, I, 532). b) eş-Şerhu'l-mutavassıt. el-Vâîiye fî şerhi'I-Kâfiye olarak da adlandırılan eser kısaca el-Vâ-fiye diye meşhurdur. ei-Kd/iye'nin en beğenilen şerhlerinden olup geniş bir il­giye mazhar olmuş, üzerine birçok şerh, haşiye ve ta'likyazılmıştır {Keşfü 'z-zunûn, II, 1370-1371; Brockelmann. GAL, 1, 368; SuppL, I, 532; e/-Vâ/îyeve üzerinde yapı­lan çalışmaların yazma nüshaları için bk. Brockelmann. GAL, I, 368; Suppi, 1. 532). c) eş-Şerhu'ş-şağı'r(Brockelmann, a.y.). 2. Hallü'l-Cakd ve'l-hkl. İbnü'l-Hâcib'in Müntehe's-sûl ve'1-emel fî *ümeyi'l-uşûl ve'l'Cedel adlı eserinin yine ken­disi tarafından hazırlanmış ihtisarı olan Muhtaşarü'l-Müntehâ'nm şerhidir (Sa-fedî, XII, 54; İbn Tağriberdî, IX, 231; He-diyyetüV arifin, I, 283}. Kâtib Çelebi bu eseri Muhtaşar'ın en önemli yedi şer­hi arasında gösterir [Keşfü'z-zunûn, II, 1854}. 3. Menhecü'ş-Şî'a {Nehcû'ş-ŞVa) fî fezâ'ili vaşiyyi Hâtemi'ş-şerî^a. Eser Üveys Bahadır Han'a ithaf edilmiştir (Teb-rîzî, VIII. 54-, A'yânü'ş-Şi'a, V, 255). 4. Mir'ûtü'ş-şifû'. Tıpla ilgilidir (Keşfü'z-zu­nûn, II, 1648).



Hasan b. Şerefşah, bunlardan başka yi­ne İbnü'l-Hâcib'in eş-Şâüye adlı sarf ki­tabıyla Uşûlü'd-dîn'me, EbûTemmâm'ın el-Hamâse'sine, Gazzâlî' '

354


'afta'id'ine, Nasîrüddîn-i Tûsî'nin felsefî-kelâmî mahiyetteki Tecridü'l-iHiküd'ma, Urmevî'ninMefdiiVi-envâr'ına Tûsî'­nin Öğrencilerinden olup Debîrân diye de tanınan Ali b. Ömer el-Kâtibfnin eş-Şem-siyye adlı mantık kitabına ve Abdülgaf-fâr b. Abdülkerîm el-Kazvînî'nin el-Hâ-vi'ş-şağir adlı fıkha dair eserine şerhler yazmıştır. İbn Kâdî Şühbe, Hasan b. Şe-refşah'ın dört ciltten oluşan bu son şerh­te ei-tlâvTye isabetli itirazlarda bulun­duğunu bildirir {Tabakâtü'ş-Şâffiyye, 11, 214). Bazı kaynaklarda Hasan b. Şeref-şah'ın aynı esere bir şerh daha yazdığı belirtilir (Safedî, XII. 54; İbn Kâdî Şühbe,

II, 214). Sübkî. eş-Şâfiye ve Uşûlü'd-dîn'e ait şerhleri gördüğünü söyler (Ta-bakât, IX, 408}.

BİBLİYOGRAFYA :

Zehebî, el-'lber, IV,41; Safedî,e/-Vâ/î,XII, 54-55; Sübkî. Tabakât (TanâM). IX, 407-408; ibn Kâdî Şühbe. Tabakâtü'ş-Şâfı'iyye, II, 214-215;

III, 34-36; İbn Tağriberdî. en-Nücûmü'z-zâhire, IX, 231;Süyûtî. Buğyetû'l-uu'ât, I, 521-522; Keşfû'z-zunün,], 626, 692; II, 1021, 1358, 1370-1371, 1648, 1854; Abdullah Efendi el-İsfahânî, Riyâzü'l-'ulemâ* ve hiyâzü'l-fuzatâ' |nşr. Ah-med el-Hüseynî). Küm 1401, 1, 320-321; Han-sârî, Rauzâtü'i-cennât, III, 96-97; Brockel­mann. GAL, I, 368; Suppi, ], 532, 536; II, 297; Tebrizî. Reyhânetü'l-edeb, VIII, 53-54; Hediy-yetû't-'ârifîn. 1, 283; A'yânü'ş-Şt'a, V, 255; Ca'fer-i Seccâdî. "İbn Şerefşah", DMBİ, IV,

Iftl Mustafa Çağrıcı

HASAN eş-ŞÎRÂZÎ

Ebû Muhammed Muizzüddîn

Mirza Muhammed Hasen b. Mahmûd

b. İsmail eş-Şîrâzî el-Hüseynî

(ö. 1312/1895)

Merci-İ taklîd ve müceddid kabul edilen

Şiî âlimi.

L J


15 Cemâziyelevvel 1230 (25 Nisan 1815) tarihinde Şîraz'da doğdu ve burada ye­tişti. İlk eğitimini dayısı Mirza Hüseyin el-Mûsevî'den aldı. Arapça'yı öğrendikten sonra fıkıh ve usûl-i fıkıh okudu. On beş yaşına eriştiğinde ders verecek düzeye geldi. Bir süre Şîraz divanında görev yap­tıktan sonra istifa ederek kendini ilme verdi. 17Safer1248 (16 Temmuz 1832) ta­rihinde tahsilini ilerletmek için bölgenin ilim merkezi İsfahan'a gitti. Burada Mu­hammed Takî el-İsfahânî, Müderris laka­bıyla meşhur Hasan el-Beydâbâdî. Molla Muhammed İbrahim b. Muhammed Ha­san el-Kelbâsî(el-Kerbâsî) gibi âlimlerden felsefe, astronomi, matematik ve tıp dersleri aldı. Daha sonra mukaddes me­kânları ziyaret için Irak'a giderek NeceFe yerleşti (1259/1843). Necef'te Muham­med Hasan Necefî, Hasan Kâşifülgıtâ ve Murtazâ el-Ensârî'den ilim öğren­di. Ensârfnin vefatına kadar (1281/1864) Şîrâzî onun derslerini takip etti: özellikle fıkıh ve usûl-i fıkıh sahalarında kendisin­den çok faydalandı. Ondaki kabiliyeti se­zen hocası görüşlerine büyük değer ve­rirdi. Ayrıca Meşkûr b. Muhammed Ce-vâd b. Meşkûr el-Hevlâvî, Hasan b. Ca'fer en-Necefî ve Ali et-Tüsterî gibi âlimler­den hadis dinledi.

Şeyh Murtazâ el-Ensâri'nin ölümün­den sonra talebeleri onun yerine Hasan eş-Şîrâzî'yi seçtiler. Derslerine ulemâ ve eşraftan bazı kimseler de katılıyordu. Ta­nınmış âlimler arasında temayüz ederek Necef ve civarındaki Şiîler'in merci-i tak­lîd*! haline geldi. Hatta devrinin müced-didi olarak tanındı. 1287 (1870) yılın­da mukaddes yerleri ziyaret için İrak'a ge­len İran hükümdarı Nâsırüddin Şah, ken­disini karşılayan âlimler arasında yer al­mayan Şîrâzî'ye veziri aracılığıyla baskıda bulunarak ziyaretine gelmesini sağlama­ya çalışmışsa da onu ancak üzerinde anlaştıkları bir yerde buluşmaya ikna ede­bilmişti. Şîrâzî'nin bu olaydan sonra hem şah hem de halk nazarındaki saygınlığı daha da arttı. Ertesi yıl hacca gitti. Şa­ban 1291'de (Eylül 1874) Kerbelâ'yı ziya-

ret etti. Bir yıl sonra Sâmerrâ'ya yerleşe­rek ömrünün sonuna kadar burada kal­dı. Büyük iltifat gördüğü Sâmerrâ'da iki medrese açarak öğretim faaliyetlerine başladı. Kısa süre içinde civar bölgeler­den talebe akını başlayınca şehirde ilmî bir canlılık görüldü. Hasan eş-Şîrâzî'ye çe­şitli İslâm ülkelerinden ziyaretçi heyetle­ri geliyor, fetvalar soruluyor, risale ve fet­vaları her tarafa yayılıyordu. Derslerinde talebelerinin tartışma yeteneklerini ge­liştirici bir yöntem takip eder, onlara dü­şüncelerini açıklama İmkânı verir, bu ara­da görüşlerinden faydalanırdı. Araların­da Hasan es-Sadr Muhammed Kâzım el-Yezdî, Muhammed Taki eş-Şîrâzî, Nâînî, Mirza Hüseyin Nûrî. Şeyh Fazlullah Nûrî, Muhammed Tabâtabâîve Ahund Molla gi­bi meşhur âlimlerin de bulunduğu 500'-den fazla talebe yetiştirdi. Şîrâzî'nin ede­bî yönü de kuvvetliydi. Özellikle şiirdeki üstünlüğü sebebiyle çeşitli ülkelerden gelen ziyaretçileri içinde şairler de bulu­nurdu.

Şîrâzî'nin devlet adamlarına yakınlık göstermemekle birlikte siyasetten tama­men uzak kalmadığı anlaşılmaktadır. Nâ-sırüddin Şah'ın İran'daki tütün imtiyazını bir İngiliz şirketine devretmesi ve bu şir­ketin Hindistan'da olduğu gibi İran'ın da iç işlerine karışmaya başlaması üze­rine, şah tarafından İran'dan sınır dışı edilen Cemâleddîn-i Efgânî'nin çağrısına uyan Şîrâzî İranlılar'ın tütün içmesinin haram olduğuna dair bir fetva verdi (1309/1891), ayrıca şaha da bir telgraf çekti (fetva ve telgrafın metni için bk. Bâmdâd, 1, 336-337). Bunun üzerine halk tütün boykotuna başladı, hatta şahın sa­rayındaki nargileler dahi gizlice tahrip edildi. Şirket yetkilileri, Şîrâzî'yi ikna et­mek için ayağına kadar gidip büyük meb­lağlara varan rüşvetler teklif ettilerse de sonuç alamadılar; nihayet şah imtiyazı feshetmek zorunda kaldı. Bunun üzeri­ne Şîrâzî de fetvasını geri aldı. Bu olayın en önemli yanı, İran tarihinde müctehid-leri devlete karşı birleştiren ve onları hal­kın temsilcileri olarak siyasî otorite üze­rinde baskı yapma konumuna getiren ilk hareket olmasıdır. Şîrâzî'nin, kendi zama­nındaki panislâmizm cereyanının tesirin­de kalarak mezhep farklılıklarına rağmen İslâm dünyasının Osmanlı bayrağı altın­da birleşmesini arzulaması da son dere­ce ilgi çekicidir.

Hasan eş-Şîrâzî merci-i taklîd olduğu için İslâm dünyasındaki Şiîler'in zekât ve humuslarının bir kısmı tayin ettiği vekil-

ler aracılığıyla kendisine ulaştırılır, o da bunları başta talebeleri olmak üzere ihti­yaç sahiplerine dağıtırdı. Ayrıca bu vekil­lerine çevrelerindeki yardıma muhtaç âlim ve talebelerin isimlerini ihtiva eden listeler göndererek onlara yardım edilme­sini sağlardı. Tüccarla irtibat kurup muh­taçların evlerine gizlice ihtiyaç malzeme­leri gönderilmesini temin ederdi. Hayır­da gizliliğe önem verdiği için bütün bu hizmetleri vefatından sonra ortaya çık­mış, ailesine ise miras olarak kayda değer bir şey bırakmamıştır. 24 Şaban 1312 (20 Şubat 1895) tarihinde Sâmerrâ'da ve­fat eden Şîrâzî'nin naaşı Necef e nakle­dildi ve ramazanın ilk günü Nasır Ali Han el-Efgânrnin inşa ettirdiği medresenin hazîresine gömüldü.

Eserleri. 1. Havâşî Coie'l-Menâsik. Hocası Murtazâ el-Ensârî'nin eî-Menâ-sik adlı eserinin haşiyesi olup onunla bir­likte basılmıştır (Tahran 13! 7). 2. Haşi­ye hlâ Necâü'l-Cibâd. Muhammed Ha­san Necefî'ye ait eserin haşiyesi olan ki­tap aslı ile birlikte neşredilmiştir (Tah­ran 1297, 1324). 3. Ta'lika calâ Mu'd-melâti'1-Âkâ el-Bihbehânî. Muham­med Bakır Bihbehânî'nin Âdâbü't-ticâ-re (Edebü't-ücâre) adlı eserinin ta'lik ça­lışması olup onunla birlikte basılmıştır (Tahran Î294). 4. Haşiye 'ale'n-Nuhbe. Muhammed İbrahim b. Muhammed Ha­san el-Kelbâsî'ye ait İrşâdü'l-müsterşi-dîn adlı eserin hac ve cihad dışındaki iba­detlerle İlgili kısmının müntehabı olan en-Nuhbe'nin hâşiyesidir (İsfahan 1289; Tahran 1307, 1 329). 5. Risale fi'l-müş-tâk (Tahran 1305).

Bunlardan başka kaynaklarda Kitâb fi't-tahâre, Risale fi'r-radâ*, Kitâb min evveli'l-mekâsib ilâ âhiri'l-mtfâme-lât, Risale fî ictimâ^i'1-emr ve'n-nehy, Telhîşu ifâdâti'l-Murtazâ el-Enşâri fi'l-uşûl gibi eserleri de zikredilmektedir. Ay­rıca çeşitli fetvaları öğrencileri tarafın­dan derlenerek koleksiyonlar oluşturul­muştur (A'yânü'ş-Şt% V, 308). Fıkıh usu­lüne dair ders notlarını talebelerinden Ali er-Rûzderî Takrîrâtü Âyetillâh el-Mü-ceddid eş-Şîrâzî adıyla derleyerek üç cilt halinde yayımlamıştır (Kum 1414).

Hasan eş-Şîrâzî ile ilgili olarak Âgâ Bü-zürg-i Tahrânî Hediyyetü'r-râzî ile'l-İmâmi'l-Müceddid eş-Şîrâzî (Necef i 388] ve Mirza Muhammed Ali el-Urdâ-bâdî Hayâtü'l-İmâmi'l-Müceddid eş-Şîrâzî (Âgâ Büzürg-i Tahrânî, ez-Zerfa, Vll, I !6) adlı eserleri kaleme almışlar­dır.

HASAN et-TÛLÛNÎ

BİBLİYOGRAFYA :

Tebrîzî. Reyhıanetü'l-edeb, VI, 66-68; Mirza Muhammed Ali, Mekarimü'l-âşar der Ahuâl-i Rica! derKarn-i XIII ue XIVHicrî, İsfahan 1362, 111, 883-890; Kehhâle. Mu'cemü'i-mü'eUiftn.m, 292-293; Hânbâbâ. Fihrist-i Kitâbhâ-yi Çâpı-yi 'Arabi Tahran 1344 hş., s. 3, 299, 300, 474; Mehdî Bâmdâd, Şerh-i Hal-i Ricâi-i kân der Karn-i XH-XIV Hicrî, Tahran 1966, I, 335-339; Hamid Algar, Relİgİon and State in Iran: 1785-1906, Californİa 1980, s. 205-222; A'yânü'ş-Şî'a, V, 304-310; Âgâ Büzürg-i Tahrânî. e?-Ze-rî'a İlâ teşânîfî'ş-Şî% Beyrut 1983, VI, 227; VII, 116; XII, 124-125; XXI, 41; XXIII, 199; XXIV, 91; XXV, 2Û7;a.mlf., Tabakâtüa'lâmi'ş-Şî'a.lAeş-hed 1404, i/1, s. 436-441; Hırzüddîn Muham­med en-Necefi. Ma'ârifü'r-ricâl (nşr. M. Hüseyin Hırzüddîn), Kum 1405/1984, II, 233-238; M. Momen, An Introduction to ShiH İslam, Lon-don 1985, s. 140-193, 194, 246, 247, 321; Ab-düihâdî Hâirî, Teşeyyu1 ue Meşrûtiyet der İran, Tahran 1364 hş., s. 83. 96. 99, 102, 132, 135, 155, 179, 190, 199; Said Amir Arjomand. Authority and Political Culture İn Sfıi'ism, New York 1988, s. 99, 101, 110,115-120.200; "Takrîrâtü Âyetillâh el-Müceddid eş-Şîrâzî", Türâşûnâ, sy. 41-42, Kum 1416, s. 437; Ros-witha Badry. "ShirâzL", El2 (İng.), !X, 479-480.

HM Cengiz Kallek

HASAN et-TÛLÛNÎ ""

Bedrüddîn Hasen b. Hüseyn

b. Ahmed et-Tûlûnî el-Hanefî

(ö. 923/1517)

Mısır Burcî Memlükleri'nin son döneminde yaşayan mimarbaşı

ve âlim.

L J


836 (1432-33) yılında Kahire'de doğ­du. Pek çok mimar ve âlimin yetiştiği bir aileye mensup olup İbnü't-Tûlûnî diye ta­nınmıştır. Annesinin babası, Kahire'ye Anadolu'dan göç etmiş ve ilmiyle kısa sü­rede Mısır'da ün kazanmış olan Kâdılku-dât Ebü's-Senâ Cemâleddin Mahmûd b. Muhammed eİ-Kayserî el-Acemî'dir. De­desi Şehâbeddin Ahmed ile onun babası da Kahire'nin ünlü mimarlarındandı.

Küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim alan Hasan et-Tûlûnî. aralarında Emînüd-din el-Aksarâyî ve Zeynüddin Ibn Kutlu-boğa'nın da bulunduğu birçok hocadan ilim tahsil etti; ünlü tarihçi Muhammed b. Abdurrahman es-Sehâvî'nin dersleri­ne devam ederek icazet aldı. Daha sonra aile mesleği mimarlığa yönelen Hasan et-Tûlûnî meslektaşları arasında kısa za­manda temayüz etti. Memlûk Sultanı el-Melikü'l-Eşref İnal'ın gözdesi oldu ve onun tarafından mahmilin Mekke'ye ulaştırıl­masıyla görevlendirildi. Mimarlık alanın­da gösterdiği başarılarından dolayı Rebî-

355

ülevvel 857 {Mart 1453) tarihinde genç yaşta "muallimü'I-muallimîn" veya "mu-allimü'l-mi'mâriyye" unvanlanyla mimar-başılık görevine tayin edildi.



Birkaç defa bu görevden alınıp tekrar iade edilen Hasan et-Tûlûnî898 (1493) yılında hacca gitti. 908'de (1502) yeniden mimarbaşılığa getirildi. Pek çok mimari yapıya damgasını vuran Tûlûnî hayatının son yıllarında gözlerini kaybetti ve Mu­harrem 923'te (Şubat 1517} Kahire'de öl­dü. En önemli imar faaliyetleri arasında şunlar sayılabilir: Kahire'de Hoşkadem Türbesi'nin inşası (Mayer, s. 65), yine Ka­hire'de Câmiu'l-Kal'a ve müştemilâtının onarımı (Safer 876/Agustos 1471), Nil nehri üzerindeki Cezîretürravza'da bulu­nan Câmiu'r-Ravza ile Câmiu's-Sultân'ın yenilenmesi (Rebîülâhir 886-Receb 896/ Haziran 1481-Mayıs 1491).

Hasan et-TûIûnî Cezîretürravza'da Nil nehrinin sularını ölçmek için yapılmış olan, fakat harap durumda bulunan "mik-yâsü'n-NÎTi 872-873 (1467-1468) yılların­da restore ederek çalışır hale getirmiş (Behrens-Abouseif, s. 51), burada Nil nehrinin sularını bahçelere akıtmak ama­cıyla yapılan ve hayvan gücüyle döndürü­len su dolabını onarmıştır. Ayrıca Nil kıyı­sındaki Ebü'l-Müneccâ Kanalı üzerinde yapılan köprüyü (Kanâtîru Benî Münec-câ) Cemâziyelâhir 892'de (Haziran 1487) restore etmiştir (Creswell, The Müslim Architecture of Egypt, II, 142, 149).

Eserleri. 1. Şerhu Mukaddimeti Ebi'l-Leys fi'l-hkh. Hanefî fakihi Ebü'l-Leys es-Semerkandî"nin namaza dair eserinin şerhidir (yazma nüshası için bk. Brockel-mann, GAL, I, 210). 2. en-Nüzhetü's-se-niyye iî ahbâri'I-hulefâ* ve'1-mülûki'I-Mışriyye. 882 (1477) yılında telif edilen eser Hz. Peygamber, Hulefâ-yi Râşidîn. Emevî halifeleri ve el-Müstencid - Billâh'a (1455-1479) kadar Abbasî halifeleriyle, Fir'avunlar döneminden başlayarak ken­di zamanına kadar gelen Mısır tarihi hak­kında kısa bilgiler ihtiva etmektedir. Kâ-tib Çelebi, Abdüssamed b. Seydî Ali b. Davud'un. 947 (1540) yılına kadarki sul­tanları da ilâve ederek eseri Türkçe'ye

356


tercüme edip zamanın Osmanlı Mısır Va­lisi Dâvud Paşa'ya sunduğunu belirtir {Keşfü'z-zunûn, II, 1943). Brockelmann kaynağını belirtmeden bu eseri. İbn Tağ-rîberdî'ye ait Mevridü'l-letâfe îî men veliye's-saltana ve'1-hilâîe'nm muhta­sarı olarak kaydetmektedir {GAL SuppL, II, 39). Nitekim önsözde müellifin bazı âlimlerin ashap, tabiîn, halifeler ve sul­tanların haberleriyle ilgili eserler yazdık­larına, kendisinin de bunları özetlemeyi arzuladığına dair ifadeleri ve Mevridü '1-letâfe'nm muhtevası {Keşfü'z-zunûn, II, 1901) bunu teyit edici mahiyettedir. Bir­kaç defa basılan kitabın (Bulak 1294; İs­tanbul 1302, et-Tuhfetü'l-behiyye ve'Hu-rafl'ş-şehiyye içinde, s. 115-143) Abbasî Halifesi el-Müstencid-Billâh'a kadar ge­len ilk bölümü Muhammed Kemâleddin İzzeddin Ali tarafından tahkik edilerek neşredilmiştir (Beyrut 1408/1988). Eserin et-Tuhfetü'l-behiyye içindeki baskısı müellifin vefatından sonra yapılan bazı ilâveleri içermekte, Yavuz Sultan Selim'in ölümü ve Kanunî Sultan Süleyman'ın cü-lûsuyla ilgili haberlerle son bulmaktadır. 3. Şerhu'l-Âcurrûmiyye fi'n-nahv {Keşfü'z-zunûn, M, 1796).

Hasan et-Tûlûnfden sonra Mısır'da mi­marbaşı olan oğlu Şehâbeddin Ahmed et-Tûlûnî, 1517'de bu ülkenin Osmanlı-


Yüklə 1,2 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   28




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin