TüRKİYE’deki yapilandirmaci eğİTİm anlayişI



Yüklə 28,26 Kb.
tarix15.01.2018
ölçüsü28,26 Kb.
#38593
növüYazı


NAZİFE SÜER

Öğretim Model ve İlkeleri - Yrd. Doç. Dr. Sertel ALTUN


“TÜRKİYE’DEKİ YAPILANDIRMACI EĞİTİM ANLAYIŞI”

- Karşılaştırma Yazısı -

Günümüzde hızla ilerleyen teknoloji ile birlikte sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişi sağlamıştır. Bu yeni bakış açısıyla birlikte eğitim sistemi de kendini yenileyerek yeni insan modelini karşılamaya yönelik reformlara gitmiştir. Türkiye de bu doğrultuda 2005–2006 öğretim yılında ilköğretim düzeyindeki programlarda gerçekleştirmiş olduğu köklü değişim ile yapılandırmacı yaklaşımı temel alan bir öğretim programını benimsemiştir. Bu bakış açıları çerçevesinde hazırlanan bu yeni öğretim programlarının, ezberci anlayışa son vereceği belirtilerek tümüyle davranışçı yaklaşımlardan öte, bilginin taşıdığı değeri ve bireyin var olan deneyimlerini dikkate alarak, bireyin yasama etkin katılımını, doğru karar vermesini, sorun çözmesini destekleyici ve geliştirici bir yaklaşım doğrultusunda hazırlandığı vurgulanmıştır. Bu programla, öğrenci ve etkinlik merkezli, bilgi ve beceriyi dengeleyen, öğrencinin kendi yaşantılarını, bireysel farklılıklarını dikkate alan ve çevreyle etkileşimine olanak sağlayan yeni bir anlayışın yaşama geçirilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir (MEB, 2005). İfade edilen bu özelliklerin geliştirilmesini ve kazandırılmasını kolaylaştırıcı özelliği sahip olması sebebiyle, “yapılandırmacı öğrenme yaklaşımı” programlarda ön plana çıkarılmıştır (Baş,2011).

Yapılandırmacı yaklaşım Aviram ve Harland’a göre bireyin zihnini boş bir levha olarak kabul eden geleneksel yaklaşımlardan farklı olarak, öğrencilerin herhangi bir öğrenme durumu ya da bilgiyle karşılaştıklarında on bilgilerini kullanarak önceki bilgileri ile yeni bilgileri arasında bağlantılar kurmaya çalışmaktır (Evrekli, Şaşmaz Ören, & İnel, 2010). Bir başka deyişle yapılandırmacılık, öğrencilerin ön bilgileri ve deneyimleri arasındaki ilişkiye dayalı olarak kendi anlamlarını zihinlerinde yapılandırdıklarını ifade edilebilir. Yani öğrenen tarafından bilginin yapılandırılmasıyla, öğrenimin anlam oluşturma sürecidir. Bilginin yapılandırılma sureci aynı zamanda ön bilgi ve yeni bilgi arasında ilişki kurma sureci olduğundan ve her bireyin önceki deneyimlerine dayanan bilgileri farklı olacağından bireylerin bilgileri yapılandırmaları da farklı farklı olacaktır.

Yapılandırmacı yaklaşımın öğrenme ortamlarındaki uygulamaları düşünüldüğünde ise yine geleneksel yaklaşımlara göre sınıf içi rollerde büyük değişimlerin olduğu açıktır. Yapılandırmacı yaklaşımda öğrenciler daha çok merkezde yer alırken öğretmenler ise öğrencilerin bilgiyi yapılandırma süreçlerinde onlara rehberlik etme ve yardımcı olma rollerini üstlenmektedirler. Geleneksel yaklaşımda ise bu durum öğretmenin merkezde olup durmadan ders anlattığı öğrencinin de durağan bir şekilde ders dinlediği bir yapıdadır.

Geleneksel eğitimde başa çıkılamayan bazı problemleri yapılandırmacılar şöyle vurgulamaktadır (Şimşek, 2004). Bu sorunlardan ilki durağan bilgidir. Geleneksel eğitim anlayışla önceden öğrenildiği halde ihtiyaç duyulduğunda kullanılamayan bilgi durağan bilgiyi oluşturmaktadır. Bu durum, klasik eğitim anlayışında oldukça görülmektedir. Öğrencilerin en büyük yakınmaları “Bu bilgiyi nerede kullanabilirim?”, “Bunları neden öğreniyorum?” şeklindedir. Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesiyle bilgiye ulaşmak oldukça kolayken bu bilgileri öğrencilerin akıllarında tutmalarını istemek yersiz olup o kadar bilgiyi gösterip nerede uygulanacağını da bilmemeleri onları eğitim sisteminin dışında bir yerde tutmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Klasik eğitim anlayışında bilginin kaynağını öğretmen ve basılı materyaller oluşturmaktadır. Öğretmenin bilgisi ve kitaptaki bilgiler ezberlenerek istenen öğrenmeler gerçekleşebilir düşüncesi mevcuttur. Ancak yapılandırmacı eğitim anlayışında öğretmen, sadece öğrenenin bilgiyi oluşturmasında ona yön veren olup her şeyi bilen statüsünden çıkmaktadır. Öğrenen önceki yaşantılarıyla birlikte yeni bilgilerini birleştirerek kalıcı öğrenmeler gerçekleştirebilir.

Yapılandırmacıların, klasik eğitim anlayışında gördükleri bir diğer sorun ise eksik transferdir. Eksik transfer de bilginin, ancak belirli durumlarda kullanılabileceği görüşüne dayanır. Öğrenilmiş bilgi, öğrenmede aktif olduğu halde, gerçek durumda uygulanması her zaman gerçekleştirilemez. Klasik eğitim anlayışıyla öğrenci öğrendiği bilgileri çok güzel kağıda aktarabilirken günlük hayatta karşısına çıkan bir problemde bu bilgiyi nasıl kullanacağını bilememektedir. İşte buna karşılık yapılandırmacı eğitim anlayışında problem merkezli çalışmalarla günlük hayata aktarılmış bilgilerin kullanımı da sağlanmış olur. Şimşek’e göre bu durum yapılandırmacılıkta “bağlamlılaştırma/bağlamsızlaştırma” olarak ifade edilmiştir. Buna göre mümkün olan gerçek durumların öğrenilmesi gerekir. Bilgilenme; küçük bağlamsızlaştırılmış parçalarla değil, tersine büyük oranda karşılıklı ilişkileri gösteren, karmaşık bağlamdaki gerçek problemlerle olur (Şimşek, 2004).

Yapılandırmacılık yaklaşımında bilginin bireye hazır olarak aktarılamayacağını savunulur. Bireyin bilgiyi üretmesi için öğrenme süreci içinde aktif olması gerekir. Bir dizi deneyimler ve bir takım zihinsel faaliyetleri gerçekleştirmesi ve bilgiyi özümlemesi gerekmektedir. Bu süreç içinde öğretmen de bireye bilgiyi inşa etmesi için gerekli ortamı hazırlamalı, deneme, keşfetme fırsatları vermeli, yönlendirici bir rol üstlenmelidir. Bu durumu yapılandırmacı yaklaşımı temel alan Türk eğitim sisteminde ele alacak olursak 2004 yılına kadar davranışçı bir programla eğitim gören Türkiye’nin birden yapılandırmacı anlayışa geçmesi çok da kolay olmayacaktır. Bir yandan, yıllardan beri eğitim sisteminde ve programlarda hâkim olan davranışçı yaklaşımın izlerini silmek ve tamamen zıttı olan bir diğer yaklaşımı benimsemek kolay değildir. Ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni programlara geçişte tam bir altyapı ve bütünlük oluşturduğunu söylemek de oldukça zordur. Milli eğitimin öğretmenlerden, hiçbir alt yapıyı oluşturmadan, öğretmenlerini bu sürece hazırlamadan, sınıfların mevcudunu azaltmadan bu programı uygulamaya geçmesini istemesi, programın kabulünü ve öğretmenleri zor durumda bırakmıştır. Bu kabul görmeyiş kendisini göstermiş ve önemli problemler ortaya çıkmaya başlamıştır. Pek çok öğretmen yeni yaklaşımın getirdiklerine adapte olamamış, birçoğu belki de en olgun ve verimli olabileceği yıllarında emekli olma kararı almıştır. Bunun yanında, pek çok öğretmen ise yeni programa ve dolayısıyla yeni bir yaklaşıma rağmen, bildiği gibi “öğretmeye” devam etmiştir. Sadece kâğıt üzerinde yapılan bu program değişikliği ile kaç yıldır alışık olunan tabular yıkılmaya çalışılmış ancak bunun için hiçbir çaba sarf edilmemiştir. Sürecin böyle gerçekleştirilmesi yerine öncelikle, öğretmenlerin eğitime alınıp bu yeni programın nasıl olacağı anlatılmalı hatta uygulanarak bu yaklaşımın yeniliklerine ve yararlarına farkındalık yaratılması sağlanmalıydı. Bunun yanında Son yıllarda eğitim fakültelerinde okutulan meslek bilgisi derslerinde yapılandırmacı öğrenme kuramına ağırlık verilmekte ve öğretmen adayları yapılandırmacı öğrenme kuramını bilerek mezun olmaktadırlar. Ancak bu yaklaşımı bilerek mezun olan öğrenciler bile sadece bilgi kısmında kaldığı söylenebilir. Çünkü kendilerine de bu yaklaşımın getirdiği gibi değil de klasik bir anlayışla yapılandırmacılık anlatılmıştır. Çoğu öğretmen adayı sadece tanımını bildiği bu yaklaşımı nasıl uygulayabilecekleri konusunda bir boşluğa düştüğü söylenebilir.

Yapılandırmacılık öğrenme kuramı hakkında yeterince bilgiye sahip olmayan öğretmenlerin alanında uzman öğreticiler tarafından verilen hizmet içi seminerler yoluyla bilgilendirilmesinin sınıflarında yapılandırmacı bir öğrenme ortamı oluşturmalarında etkili olabilir. Özdemir (2007) tarafından yapılan çalışmada öğretmenlik mesleğe yeni başlayan öğretmenlerin en az 15 ve daha üstü süre zarfında görev yapan öğretmenlere göre yapılandırmacılığa ilişkin bilgi düzeylerinin daha yüksek olduğu ve hizmet içi eğitim seminerlerinin öğretmenlerin bilgi düzeylerini artırmadığı gözlenmiştir (Akt: Arslan,2011). Ayrıca Coşkun (2005) ile Yapıcı ve Leblebicier (2007) tarafından yapılan çalışmalarda da öğretmenlerin programları tanıtmak amacıyla verilen seminerleri yeterli bulmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Akt: Arslan, 2011). Bunun da en büyük sebebi olarak da hiçbir uygulamaya yer verilmeyerek kuramın anlatılması ve anlatırken de yapılandırmacılıktan tamamen yoksun ve ona zıt bir anlayışın kullanılması yer almaktadır. Böyle bir durumda bir öğretmenden yeni bir yaklaşımı uygulamasını beklemek oldukça güçtür.

Çınar (2006) yaptığı bir araştırmada ilköğretimde öğretmen ve yöneticilerden yapılandırmacılıkla ilgili görüşlerine yer vermiştir. Bu araştırmaya katılanlar, bu yaklaşımın, öğrenci merkezli olduğu, öğrenciyi düşünmeye ve araştırmaya yönelttiği, öğrenciyi ezbercilikten kurtaracağı, eğitim etkinliklerini eğlenceli hale getireceği, öğrencilerin sosyal gelişimlerini hızlandıracağı görüşlerine tamamen katılmaktadırlar. Bununla birlikte yeni programın öğretmene daha fazla yük getireceği ayrıca yeni programın başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için gerekli altyapı ve olanakların yetersiz olduğunu düşünmektedirler. Araştırmaya katılanlar ayrıca yapılandırmacı eğitim yaklaşımının başarıya ulaşmasında okul yönetiminin desteğinin ve okul, aile ve öğretmen arasında sağlıklı bir iletişimin gerekli olduğu görüşlerine de tamamen katılmışlardır.

Yapılandırmacı yaklaşım ile sınıfların birer çelişki yaşadığı söylenebilir. Sınıflardaki sıralar hala eski düzende devam etmekte ve öğrenmeler sınıfla sınırlı kalmış ve dışarıya bir türlü taşınamamıştır. Sınıf mevcutları da hala çok yüksek düzeydedir. Bunun dışında, sınıflarda yeni programların anlayışı olan yapılandırmacılığın tam tersi olarak öğretmenler hala geleneksel eğitim anlayışını devam etmektedirler. Bu durumdan daha da vahim olan ise çoğu öğretmenin ne yapacağını bilememesinden kaynaklı sadece ödev ve öğrenci anlatımlarıyla sözde öğrenci merkezli bir eğitim yaptıkları da söylenebilir. Bu durum öğrencilerde de ne yapacağını bilemeyen sadece ödevlerle geçilmiş, kılavuz kitaplara bağımlı ve öğrenmenin çok az oranda gerçekleştiği ortamlar yaratmıştır.

Yeni öğretim programlarında öğrencilerin farklı zekâ alanları ile öğrenme stilleri dikkate alındığı (Bkz. MEB, 2005) söylense de, esasında sınıftaki öğretimin tekdüze ve sınav merkezli bir anlayışı ortaya çıkardığı farklı öğrenme yollarına sahip olan öğrencilerin ise büyük oranda dikkate alınmadığı görülmektedir. Programı sadece sınavla örtüştüren bir anlayışla yapılandırmacılığa tamamen ters olarak ezberci, yorum yapmaktan kaçınan, okuyup araştırmayan bir öğrenci profili çizmek mümkün olabilir. Şunu da unutmamak gerekir ki ülkemizde sınav vazgeçilemez bir unsurdur. Sınavlardaki bilgileri de bu yeni anlayışla öğrenciye aktarmak mümkün olduğu gibi bu yaklaşımla bilgilerin daha da kalıcı hale geldiği vurgulanabilir. Ancak uygulamaya baktığımızda bunun çok da uygulanmadığı söylenebilir.

Gerek uygulamaya konulma süreci gerekse yapılan araştırmalar göstermektedir ki bu uygulama da sadece belirli boyutlar çerçevesinde sıkışıp kalmış, sistemin bütünlüğü içinde ele alınamamıştır. Bu nedenle yapılandırmacı yaklaşımın Türk Eğitim Sistemi açısından olumlu ya da olumsuz yanları, eksik tarafları sadece eğitim-öğretim süreci boyutuyla değil, tüm eğitim sisteminin temel öğeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu eksikliklerin de bir an önce giderilip daha verimli bir eğitim – öğretim ortamının oluşması beklenmektedir.



KAYNAKÇA

Akpınar, B. (2010). Yapılandırmacı Yaklaşımda Öğretmenin, Öğrencinin ve Velinin Rolü. EğitimBirSen , 16-20.

Arslan, A. (2011). İlköğretim Okullarında Farklı Öğrenme Ortamlarının Yapılandırmacı Öğrenme Kuramına Uygunluğunun Karşılaştırılması. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi .

Baş, G. (2011). Türkiye'nin Eğitim Programlarında Yapılandırmacılık: Dün, Bugün, Yarın. Eğitişim Dergisi .

Çınar, O., Teyfur, E., & Teyfur, M. (2006). İlköğretim Okulu Ööğretmen ve Yöneticilerinin Yapılandırmacı Eğitim Yaklaşımı ve Programı Hakkındaki Görüşleri. Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt: 7 Sayı:11 , 47-64.

Evrekli, E., Şaşmaz Ören, F., & İnel, D. (2010). Öğretmen Adaylarının Yapılandırmacı Yaklaşımı Uygulamaya Yönelik Öz Yeterliliklerinin Cinsiyet, Bölüm ve Sınıf Düzeyi Değişkenleri Açısından İnclenmesi. International Conference on New Trends in Education and Their Implications. Antalya.

MEB. (2005). 03 17, 2012 tarihinde http://www.sinifogretmeniyiz.biz/-ogretim-programlari--ilkogretim-programi-tanitim-el-kitabi-indir.dll?id=4208 adresinden alındı

Şimşek, N. (2004). Yapılandırmacı Öğrenme ve Öğretime Eleştirel Bir Yaklaşım. Eğitim Bilimleri ve Uygulama , 115-139.



Terzi, Ç. (2011). Türk Eğitim Sistemi’nde Okulların Örgüt ve Yönetim Yapısı ile Yapılandırmacı Eğitim Yaklaşımı Arasındaki İlişkinin Çözümlenmesi. Anadolu Journal of Educational Sciences International .



Yüklə 28,26 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin