«وَالْقُرْاٰنُ كَلَامُ اللّٰهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى تَكَلَّمَ اللّٰهُ بِهِ لَيْسَ بِمَخْلُوقٍ، وَمَنْ قَالَ: مَخْلُوقٌ، مِمَّنْ قَامَتْ عَلَيْهِ الْحُجَّةُ فَكَافِرٌ بِاللّٰهِ الْعَظِيمِ، وَمَنْ قَالَ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَقُومَ عَلَيْهِ الْحُجَّةُ فَلَا شَيْءَ عَلَيْهِ»
“Kur’an; Allah Tebareke ve Te’ala’nın kendisi vasıtasıyla konuştuğu kelamıdır, mahluk değildir. Kendisine bu hususta hüccet ikame edilmiş olanlardan herkim ona mahluktur derse Azim olan Allah’ı inkâr etmiştir. Kendisine hüccet ikame olunmadan bunu söyleyen kimseye ise bir şey lazım gelmez.” (İbnu Ebi Asım, es-Sunne, 2/645)
Bu konular delilleri insanlara kapalı gelen hafi meseleler oldukları için bu tip konularda kişilerin hakka karşı inatçılık yaptıkları açık bir şekilde ortaya çıkmadan tekfirleri sözkonusu olmaz ve şirk gibi açık, zahir meselelerle bir tutulmazlar. Allah’u Te’ala’ya ibadette şirk koşan birisi ise durumu ne olursa olsun tekfir edilir. Eba Butayn’in yukardaki açıklamaları da buna işaret etmektedir.
|