onların getirdikleri yiyeceklerle geçinirler. Kendi başlarına
kaldıkları zaman genellikle yemek yemeyi unuturlar. Bütün
huyları taklit esasına dayandığı için, başka hayvanların ye-
mek yediğini görmezlerse, acıktıklarını anlamazlar. (Bu sıra-
da çok zayıf düştükleri için avlanmaları tavsiye edilmez.)
İçgüdüleri tam gelişmemiştir. Kendilerini korumayı bil-
mezler. Fakat -gene taklitçilikleri nedeniyle- başka hayvan-
ların dövüşmesine özenerek kavgaya girdikleri olur. Şimdi-
ye kadar hiçbir tutunamayanın
bir kavgada başka bir hay-
vanı yendiği görülmemiştir. Bununla birlikte, hafızaları da
zayıf olduğu için, sık sık kavga ettikleri, bazı tabiat bilginle-
rince gözlenmiştir. (Aynı bilginler, kavgacı tutunamayanla-
rın sayısının gittikçe azaldığını söylemektedirler.)
Din kitapları, bu hayvanları yemeyi yasaklamışsa da, gizli
olarak avlanmakta ve etleri kaçak olarak satılmaktadır. Tutu-
namayanları avlamak çok kolaydır. Anlayışlı bakışlarla sü-
zerseniz, hemen yaklaşırlar size. Ondan sonra tutup öldür-
mek işten değildir. İnsanlara zararlı bazı mikroplar taşıdıkla-
rı tespit edildiğinden, Belediye Sağlık Müdürlüğü de tutuna-
mayan kesimini yasak etmiştir. Yemekten sonra insanlarda
görülen
durgunluk, hafif sıkıntı, sebebi bilinmeyen vicdan
azabı ve hiç yoktan kendini suçlama gibi duygulara sebep
oldukları, hekimlerce ileri sürülmektedir. Fakat aynı hekim-
ler, tutunamayanların bu mikropları, kasaplık hayvanlara da
bulaştırdıklarını ve bu sıkıntılardan kurtulmanın
ancak et
yemekten vazgeçmekle sağlanabileceğini söylemektedirler.
Hayvan terbiyecileri de tutunamayanlarla uzun süre uğ-
raşmış ve bunları sirklerde çalıştırmak istemişlerdir. Fakat
bu hayvanların, beceriksizlikleri nedeniyle hiçbir hüner öğ-
renemediklerini görünce vazgeçmişlerdir. Ayrıca birkaç
sirkte halkın karşısına çıkarılan tutunamayanlar, onları gül-
dürmek yerine mahzun etmişlerdir. (Halk gişelere saldıra-
rak parasını geri istemiştir.)
150
Filden sonra, din duygusu
en kuvvetli olan hayvan ola-
rak bilinir. Öldükten sonra cennete gideceği bazı yazarlarca
ileri sürülmektedir. Fakat toplu, ya da tek gittikleri her yer-
de hadise çıkardıkları için, bunun pek mümkün olamayaca-
ğı sanılmaktadır.
Başları daima öne eğik gezdikleri için, çeşitli engellere ta-
kılırlar ve her tarafları yara bere içinde kalır. Onları bu du-
rumda gören bazı yufka yürekli insanlar, tutunamayanları ev
hayvanı olarak beslemeyi de denemişlerdir.
Fakat insanlar
arasında barınmaları -ev düzenine uyamamaları nedeniyle-
çok zor olmaktadır. Beklenmedik zamanlarda sahiplerine
saldırmakta ve evden kovulunca da bir türlü gitmeyi bilme-
mektedirler. Evin kapısında
günlerce, acıklı sesleriyle bağı-
rarak ev sahibini canından bezdirmektedirler. (Bir keresin-
de, ev sahibi dayanamayıp kaçmışsa da, tutunamayan, sahi-
bini kovalayarak, gittiği yerde de ona rahat vermemiştir.)
Şehirlere yakın yerlerde yaşadıkları için, onları
şehrin
içinde, çitle çevrili ve yalnız tutunamayanlara mahsus bir
parkta tutarak, sayılarının azalmasını önlemeyi düşünme-
nin zamanı artık gelmiştir.
Mısra 11:
Dostları ilə paylaş: