Şubemize yapılan başvurulardan 2 ‘ini özetleyecek olursak;
-
18 yıllık evli 2 çocuk annesi Urfa’da yaşayan bir kadının, kocası tarafından çeşitli defalar şiddete maruz kalması. Uğradığı şiddetten sonra, ailesine sığınmak zorunda kalması, Ailesinin yanında olduğu zamanlarda ise babası ve erkek kardeşi tarafından şiddet uygulamasından korkan H.T isimli kadının baskılara dayanamayarak evden kaçması. Geldiği Adana’da, İnsan Hakları Derneği şubesine uğrayarak hukuki yardım talebinde bulunması üzerine şube kadın komisyonu konuyu Adana Barosu İnsan Hakları Kadın Komisyonuna taşıyarak gerekli hukuki destek sağlanmıştır. Sonrasında kadının durumunu izleme ve takip edilerek, ekonomik destek ve toplumun genel yargılarına karşı özgüveninin sağlamasında yardımcı olunmuştur.
-
Erkek arkadaşı tarafından darp edilen H.K adlı kadın şubemize başvuru yaparak kendisini darp eden ve burnunun kırılmasına sebep olan kişi hakkında suç duyurusunda bulunmak amacıyla hukuki yardım talep etmiştir. Şube kadın komisyonun Adana Barosu Kadın komisyonu ile ortaklaşa yapmış olduğu çalışma ile bu kişi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur. Darp edilen kadın ile ilgili adli tıp kurumundan darp raporu alınarak olay adli makamlara intikal ettirilmiş ve TİHV ‘na yönlendirilerek gerekli sağlık ve psikolojik destek sağlanmıştır.
Sonuç olarak: ‘Kadın hakları ve insan hakları birbirinden ayrılamaz’ ilkesine dayanılarak; Bütün insan hakları sözleşmeleri, kadınların insan haklarının tümünün gerçekleştirilmesi için temel öneme sahiptir. Devletler kadına yönelik şiddet ister devlet tarafından ister özel sektör tarafından işlensin, kamusal ve özel alanda kadınlara yönelik insan hakları ihlallerinin tümünden sorumludur. Anayasanın eşitlik ilkesi ile birlikte ayrımcılık ilkesini de değiştirmek gerekir. Devletin yükümlülüklerini uluslar arası insan hakları hukukunda üç başlıkta ele almak gerekir:
-
Saygı gösterme yükümlülüğü
-
Koruma yükümlülüğü
-
Yerine getirme yükümlülüğü
Bölgenin tek kadın cezaevi olan Karataş Kadın cezaevi kurulduğu günden bu yana sorun olmaya devam eden bir yapıdır. Geçen yıl mayıs ayında başlayan su kesintisi ve kapasitenin üzerinde, aşırı mahkûm sayısından kaynaklı yaşanan yer sorunu bu yıl da aynı şekilde gündeme gelmekte ve sorun olarak bize yansımaktadır. Adli tutuklu ve hükümlü kadın mahkûmlara yönelik gelişen hak ihlalleri ve G.A isimli tutuklu mahkûm’a yönelik cezaevi 2. Müdürü tarafından yapılan taciz olayı bu mahkûmun cesaretli davranarak davacı olması sayesinde açığa çıktı, kim bilir buna benzer kaç olay yaşandı bu ve benzeri cezaevlerinde.
Şubemize yapılan kadın müracaatlarından anlaşıldığı üzere, Yapılan her iki kadın müracaatında da devletin bu alanda sorumluluklarını yerine getirmediği gözlemlenmiştir. Darp edildiği iddiası ile savcılık kanalı ile emniyet müdürlüğüne yönlendirilen mağdur, Emniyet birimindeki ahlak masasına yönlendirilmiştir. Adli Tıp aşamasından önce başvuru ile ilgili hazırlanan tutanakta / ifadede polis memurlarının görevleri kapsamında olmayan sorularla ve başvurdukları yöntemlerle kadını aşağılayan bir yaklaşımla ‘ne yaptın da bunu hak ettin, kız mısın? Kocandır sever de döver de’ gibi söylemlerle mağdur olan kişinin başvurusu ile değil, kendi erkek egemen mantığı ile hareket ederek saygı gösterme ve koruma yükümlülüklerini yerine getirmemişlerdir.
Ülkemizde yürütülen kadın hakları mücadelesinin genel mücadeleye paralel olarak daha doğru bir temele kavuşturulması için, tüm toplumda kadın duyarlılığının sağlanması, kadın örgütleri arasında birlikte mücadele edebilmenin yol ve yöntemlerin çoğaltılması ile mümkündür. Sınıfsal temelli bir örgütlenme olan işçi sınıfının emek örgütleri ile ortaklaşa eylem / etkinlikler ve dayanışmanın bilince çıkarılması ile de bu alanda daha iyi sonuçlar alınabilir.
GENEL KONULARA İLİŞKİN YAPILAN BAŞVURULAR:
İnsan Hakları kavramının geniş bir çerçeveyi kapsadığı yapılan başvuruların çeşitli alanlara ve konulara ilişkin olmasından da anlaşılmaktadır. Yaptığımız sınıflandırmaların dışında kalan bazı başvuruları sıralayacak olursak:
-
06.01.2011 tarihinde Kiralık katil olduğunu iddia eden (Ö.A), kendisini bu olaya yönlendiren kişilerin adana bürokrasisinde önemli yerlerde olan bazı kişiler olduğunu belirterek mağdur R.B ile şubemize başvurdu. Yaptığı bu İtirafları sonucunda hayatını dahi kaybedebileceğini söyleyen ve öldürülmesini istedikleri kişi ile birlikte, şubemizde basın toplantısı düzenlemek istedi.
-
17.02.2011 tarihinde şubemize başvuran görme engelli lise öğrencisi H.A okulda kendisine ve bazı arkadaşlarına yönelik baskı ve yıldırma politikaları uygulandığını belirtti. Okul yönetiminin yurtta kalan öğrencilerin özel eşyalarını karıştırarak çeşitli anlamlar yükleyerek suçlamalar yönelterek disiplin cezaları ile tehdit etmektedir.
-
17.02.2011 tarihinde başvuran Ş.A adlı şahıs mahallede evlerinin önündeki sokakta oyun oynayan iki çocuğundan E.A ile E.A nın belediye’ye ait çöp kamyonunun / konteynır’ının çarpması sonucu birinin ölümüne diğerinin ise ömür boyu sakat kalmasına sebep olan olaydan sonra açtıkları davada, hazırlanan bilirkişi raporuna dayanarak mağdur taraf suçlu bulunarak belediye aracı sürücüsü beraat ettirilerek ailenin mağduriyetine mağduriyet eklenerek, belediye bu davadan aklanmıştır.
-
Çeşitli kurumların toplantı amacıyla salonumuzu kullanma talepleri ile çeşitli eylem ve etkinliklerde gözlemci olarak izlememizi ve raporlaştırmamızı isteyen talepler.
-
01.04.2011 tarihinde şubemize başvuran F.Y altı aylıkken geçirdiği bir hastalık sonrası kulakları duymaz hale gelen kızı A.Y için kullandığı protez ve pil masraflarını karşılayamadığını çeşitli kurumlara başvurmasına rağmen kendisiyle ilgilenilmediğini belirten başvurusundan sonra. İlgili yerlere ‘sayın yetkili’ başlıklı İHD antetli bir dilekçe ile başvuru yapmasına yardımcı olundu.
-
24.05.2011 tarihinde Yüreğir belediyesinde iki yıldır bilgisayar öğretmeni olarak çalışan M.K isimli şahıs siyasi görüşünün bilindiği için kendisine baskı uygulandığını, alakasız görevlere gönderilmek istediklerini bunu red ettiği için ise tehdit ve takip edildiğini başına gelebilecek olaylara ilişkin bazı isimler telaffuz ettiği başvurusu.
Toplumun ne hale geldiğini, neler yaşadığını, yapılan başvurulardan nasıl bir sistemle yönetildiğimizi anlama açısından bize önemli ipuçları vermektedir. Devlet içerisine sızdığı iddia edilen ve meydana gelen her olaydan sonra ‘Münferit bir olay bunu genele yaymamak gerek, herkes her kurum aynı değil’ deniliyor. Ancak meydana gelen olaylara baktığımızda her olayı ve değerlendirmeyi ayrı görmeye çalıştığımızda, asıl problemin genel olduğu, tüm yönetim kademelerine hâkim olan anlayışın aynı olduğunu, sorunun asıl kaynağının mevcut sistem olduğunu görmemek için Sağır ve kör olmak gerektiği anlaşılıyor. Dünyada hâkim olan burjuva egemen sistem, toplumu bireyselleştirerek, bencil ve örgütsüz bir toplum yaratmaya çalışmaktadır. Sistemin sahipleri ve yürütücüleri konumu dışında kalan tüm bireylerin aynı amaçlar etrafında birleşmesi ve örgütlenmesi ile ancak bu sistem değiştirilebilir, sorunlar çözümlenebilir.
Bireylerin devletten ve kurumlarından çözüm umudunu yitirmesi sonucu olarak. Bu alanlara ilişkin sivil toplum örgütlerinin de yaşanan yetersizliklere ve sorunlara yeterince eğilmemesi / ilgilenmemesi sonucu, sorunlara çözüm üretme yerine kendi ekonomik ve örgütsel sorunları ile dahi baş edemez bir konumda olmasından kaynaklı, sisteme Sorunları çözme yerine zamana yayma, bu alanda çok rahat davranma cesareti vermektedir.
ÇOCUKLARLA İLGİLİ HAK İHLALLERİ BAŞVURULARI:
İnsan hakları kapsamında ele alınan 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş milletler genel kurulunca kabul edilen ve ülkemizde 1995 yılında bazı maddelerine çekinceler konarak onaylanan Çocuk hakları sözleşmesi ve diğer uluslar arası mevzuatta, ‘Suça itilen çocukların, çocuklara özgü koşullarda soruşturulması ve kovuşturulması’ gerekmektedir.
Maddede belirtilmiş olmasına rağmen uygulamada çekincelerden kaynaklı çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasının en son çare olarak başvurulması ve mümkün olan en kısa sürenin uygulanması, kararların alınmasında ve uygulanmasında çocuğun yaşamına ve gelişimine uygun davranılması ilkesi benimsenmemiş, ayrıca çocukların yararının her zaman üstün tutulması gerektiği kabul edilmemiştir. Çocuk haklarının gerekli yasal sözleşmelerle güvence altına alınması gerekirken ancak bunların bize gelen başvurularda da gözlemlediğimiz üzere çeşitli olaylarda hak ihlalleri söz konusu olmuştur. Çocukların ruh ve beden sağlığı sosyal devlet gereğince yeterince güvence altına alınmamakla birlikte, onların suç ve davranışları yaşları ve çocuk oluşları göz önünde bulundurulmayarak cezalandırılmaktadırlar. Suçların tekrarlandırılmaması amacı güdülmesi temelinden sapılarak, çocuklara karşı baskı ve nefrete dönüştüğü gözlemlenmektedir.
Dernek şubemize yapılan çocuklara yönelik başvurularda:
-
25.04.2011 tarihinde Y.U isimli bir şahsın yeğeni D.S nin Seyhan ilçesi Gülbahçe mahallesine okula küçük kardeşleri ile giderken göstericiler ile kolluk kuvvetleri arasında kalarak, havaalanı koruma görevi yapan askerler tarafından açılan ateş sonrası sol ayağından uzun namlulu silahtan çıkan mermi ile yaralandığını belirten başvurusu. Yaralı yeğenini Adana numune hastanesine kaldıran Y.U olay sonrası Adana Valiliğinden olaya ilişkin yapılan açıklamada ‘göstericilerin askeri bölgeye girmesi’ sonucu askerlerin havaya ateş açtığını. Açılan bu ateş sonrası üç çocuğun çeşitli yerlerinden yaralandığını belirten açıklamasına gösterdiği tepkide ‘havaya açılan ateşle nasıl üç çocuk yaralanır bunu sayın vali bize izah etsin’ dedi.
-
17.03.2011 tarihinde R.T. adlı şahıs aynı gün sabah saat 05.00 sıralarında 5 kişilik polis ekibinin kardeşi Ş.T.(17)’ yi aramaya geldiğini, arama izinleriyle girdikleri evlerini kameraya çektiklerini, Ş.T’ nin ellerinde görüntüleri olduğunu ve kendisini yakalayıp çocuk şubeye götüreceklerini söylediklerini belirten başvuruda bulundu. R.T kardeşinin öğrenci olması dolayısıyla mağdur olacağını ve bizden hukuki yardım istediğini de ekledi.
-
07.04.2011 tarihinde İ.Ö. (17) tarafından yapılan başvuruda 05.04.2011 günü okul dönüşü Dağlıoğlu Mahallesinde eylem olduğu gördüğünü ve polisin çevredeki herkesi gözaltına aldığı gerekçesiyle ara sokaklarda bir eve sığındığını ancak polisin buraya da gelerek kendisini silah zoruyla ve boğazını sıkarak ‘Ermeni piçler’ diyerek gözaltına aldıklarını söyledi. İlk olarak Dağlıoğlu Karakolu’na götürüldüklerini ardından çocuk şube ve adli tıbba götürüldüklerini bu kurumlarca şiddet ve hakarete maruz kaldıklarını belirtti.
-
07.04.2011 tarihinde S.Ö.(16) tarafından yapılan başvuruda 05.04.2011 günü işten eve gelirken Dağlıoğlu Mahallesinde kolluk güçleri ve göstericiler arasında çıkan çatışma esnasında kendisinin de polislerce darp edilerek karakola götürüldüğünü. Burada da kendilerine çeşitli şekilde darp uygulandığını sonra götürüldükleri çocuk şubede ve adli tıpta da bu durumun devam ettiğini hakaretlere ve psikolojik baskıya maruz kaldıklarını, sonrasında çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakıldıklarını belirtti.
-
20.04.2011 tarihinde başvuru yapan M.O isimli kişi yeğeni A.O’nun havaalanı yakınlarındaki top sahasında oyun oynadığı yerden eve dönerken askerlerin açtığı ateşle ayağından yaralandığını. Ayağına saplanan mermi hastanede çıkarılmadan taburcu edilmek istendiğini, valiliğin açıklamasında ise askeri alana giren göstericileri korkutmak amacıyla asker’in havaya ateş etmesi sonrası yaranma olayının geliştiğini belirten başvurusu.
-
27.04.2011 tarihinde başvuran M.E. Ç isimli kişi 26.04.2001 tarihinde saat 22.30 sıralarında oğlu F.Ç (16) ile Demokratik çözüm ve barış çadırında oturdukları bir esnada, çadıra müdahale eden polisler tarafından çadırdaki her kes gibi darp edildiklerini ve oğlunun gözaltına alınarak emniyete götürüldüğünü. Daha sonra savcılık tarafından serbest bırakıldığını belirtti. Çadırda yapılan müdahalenin orantısız bir şekilde ve düşmanca davranışlar içerdiğini belirterek polisin tutumunu kınayan başvurusu.
-
11.05.2011 tarihinde başvuru yapan M.Ş (16) 15.02.2011 tarihinde mahalledeki bir protesto yürüyüşü esnasında gözaltına alındığını, gözaltı esnasında işkence gördüğünü, daha sonra çıkarıldığı mahkemece tutuklandığını. Götürüldüğü Pozantı çocuk cezaevinde ise askerler tarafından çırıl çıplak soyularak arama yapıldığını bu esnada dayaktan geçirildiklerini. Cezaevinde adli mahkûmlarla birarada tutulduklarını, koğuş ağalarının paralarına el koyduğunu, sabah saat 04’te uyandırıldıklarını, tuvalet temizliğini kendilerine yaptırıldığını, dilekçe ve başvuru haklarının gasp edildiğini belirten başvurusu.
-
24.09.2011 başvuru yapan H.B isimli (16) çocuk Ö.halk dergisi dağıtımı yaptığı için gözaltına alındığını, polislerce darp edildiğini, daha sonra tutuklanarak götürüldüğü Mersin cezaevinde ve sevk edildiği Pozantı çocuk cezaevinde baskı hakaret’e uğradığını adli mahkûmlarla birarada tutulduğunu, eşyalarına el konulduğunu belirten başvurusu.
-
06.07.2011 tarihinde başvuran H.Y isimli kadın kızı Y.Y (17) için evlerine baskın yapan polisler tarafından kızını evde sorgulamaya başladıklarını kendisini müdahale etmemesi yönünde uyardıklarını ama buna rağmen yaptığı müdahaleden sonra giden polislerin tutumundan kaynaklı, kızını mersinde ikamet eden dayısının yanına gönderdiğini belirten başvurusu.
ÇOCUK HAKLARI
Madde 1: Her birey on sekiz yaşına kadar çocuk kabul edilir. Her çocuk vazgeçilmez haklara sahiptir.
Madde 2: Çocuk Hakları, bütün çocuklar içindir. Doğum yerleri, konuştukları dil ne olursa olsun fark etmez. Büyüklerin inançları ya da görüşleri nedeniyle hiçbir çocuğa ayrım yapılamaz.
Madde 3: Çocuklarla ilgili bütün yasa ve uygulamaları oluşturanlar, önce çocukların yararını düşünmek zorundadır. Devlet, çocukların koruma ve bakımını üstlenenlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri için önlemleri alır ve onların sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerine bakar.
Madde 4: ÇHS’ de yazılı olan hakların uygulanması için gereken her türlü çabanın gösterilmesi gerekir. Devlet çocukların bu haklardan yararlanmasını sağlar.
Madde 5: Devlet, hakların uygulanması konusunda çaba gösterirken başta anne baba olmak üzere çocuktan sorumlu olan kişilerin haklarına karşı saygılı olur.
Madde 6: Yaşamak, her çocuğun temel hakkıdır ve herkesin ilk görevi çocukların yaşamını korumaktır.
Madde 7: Her çocuğun bir isme ve vatandaşlığa sahip olma hakkı vardır. Devlet, çocuk doğduğunda bu ismi kaydeder ve çocuğa bir kimlik verir.
Madde 8: Çocuklara verilen isim, vatandaşlık hakkı ve aile bağları korunmalıdır. Tüm bunlar zorla değiştirilemez ve alınamaz, değiştirilmek istenir ya da çocuğun elinden bu haklar alınırsa devlet bu duruma karşı çıkmalıdır.
Madde 9: Her çocuğun ailesiyle birlikte yaşama hakkı vardır. Anne baba çocuğa bakamıyorsa, çocuk bu durumdan zarar görmesin diye ona başka bir bakım sağlanmalıdır. Bu durumda da her çocuğun, anne babasıyla düzenli olarak görüşebilme hakkı vardır.
Madde 10: Anne babası ayrı ülkelerde yaşayan çocukların aileleriyle birlikte olabilmeleri için devletler kolaylık gösterir.
Madde 11: Anne ve babaların izni olmadan hiçbir çocuk başka bir ülkeye götürülemez. Çocukları bu şekilde başka yerlere götüren kişilere karşı mücadele edilmesi gerekir.
Madde 12: Her çocuk, görüşlerini serbestçe ifade etme, kendisini ilgilendiren her konuda görüşlerinin dikkate alınması isteme hakkına sahiptir. Herkesin çocukları dinleme, onların fikrini öğrenme ve onlara saygı gösterme zorunluluğu vardır.
Madde 13: Her çocuğun duygu ve düşüncelerini istediği şekilde açıklama hakkı vardır. Çocukların da başka kişilerin zarar görmemesi için gerekeni yapmaları gerekir.
Madde 14: Her çocuğun kendi düşüncesini geliştirme ve istediği dini seçme hakkı vardır. Bu konularda çocukları büyüten yetişkinlerin de onlara yol gösterme hakkı ve sorumluluğu vardır.
Madde 15: Çocukların arkadaşlarıyla barış içinde toplanabilme, dernek kurabilme ya da derneklere üye olma hakkı vardır.
Madde 16: Hiç kimse onurunu kıramaz, onları küçük düşüremez, özel hayatına karışamaz. Çocukların bu hakkı yasalarla korunur.
Madde 17: Devlet, kitle iletişim araçlarının, çocuğun gelişimi açısından önemini kabul eder. Çocuğun bunlarla çeşitli bilgi ve belgelere ulaşmasını sağlar, kendi dili ve kültürü bakımından bu araçlarla alabileceği gereksinimleri karşılanır. Ayrıca kitle iletişim araçlarının verebileceği her türlü zarardan çocukları korur.
Madde 18: Çocukların yetişmesinden ve gelişmesinden sorumlu olan büyükler, bu sorumluluklarını en iyi biçimde yerine getirirler.
Madde 19: Hiç kimse, çocuklara karşı olan sorumluluklarını onlara zarar verecek şekilde kullanamaz. Devlet çocukların hiçbir zarara uğramaması için her türlü önlemi almakla yükümlüdür.
Madde 20: Her çocuğun ailesinden yoksun kaldığında ya da aile ortamı onun için uygun olmadığında devletten özel koruma ve yardım alma hakkı vardır. Anne ve babasıyla birlikte yaşayamayacak çocuklar için özenli bir araştırmayla iyi aileler bulunur.
Yukarıda yazılı çocuk hakları sözleşmesi ile ilgili kabul edilen maddeler ile uygulamada karşılaştığımız durum ülkemizde yaşayan çocuklara karşı nasıl bir anlayış ve zihinsel bakış açısıyla yaklaşıldığını göstermesi açısından önemli ipuçları vermektedir.
POLİSİN UYGULAMALARINA İLİŞKİN BAZI BAŞVURULAR:
2011 yılı ilk 6 aylık sürede polisin müdahil olduğu, müdahale ettiği ve yaptığı uygulamalara ilişkin bize yansıyan 21 başvuru sonucu öne çıkan sorun, şikâyetler ve iddialar uygulamada karşılaşılan sıkıntıların bir iki polis memurunun münferit davranışı olarak yorumlanamayacak düzeyde iddialardır. Toplumu kontrol altına almak ve toplumsal muhalefeti bastırmak için kullanılan bu teşkilat, toplum nezdinde Devletin kendisidir.
-
19.01.2011 tarihinde H.Y, oğlu K.Y nin 2008-2009 yıllarında askerlik yaptığı esnada işlediği iddia edilen bir suçtan dolayı kendisine verilen 2yıl 7 ay hapis cezasını yattıktan sonra. Yaklaşık 7 ay önce eve gelen oğlunun o dönemde aldığı para cezasını yatırmadığı gerekçesiyle, sabaha karşı eve düzenlenen polis baskınıyla gözaltına alınarak götürüldüğünü belirten başvurusu.
-
11.01.2011 tarihinde H.E isimli kişi 2010 yılında katıldığı basın açıklamalarından dolayı kabahatler kanunu çerçevesinde hakkında açılan birçok davadan toplam 2.386.00 tl para cezasına çarptırıldığını, karşılaştığı bu durumla ilgili hukuki yardım talep etmektedir.
-
04.02.2011 tarihinde Z.B isimli kişinin yaptığı başvuruda Emniyet müdürlüğüne bağlı TEM ekipleri tarafından 3 gün gözaltında tutulduktan sonra mahkemece serbest bırakılması ardından, önceki yıl (2010) 8 Mart dünya emekçi kadınlar günü etkinliklerine katıldığı iddiası ile evine gelen polislerin nasihat adı altında tehdit ettiklerini belirten başvurusu.
-
26.02.2011 tarihinde Y.G isimli kişi yaptığı başvuruda özel harekât polislerince evine yapılan baskında gözaltına alınması sonucunda, Gözaltında kaldığı nezarethanenin insan sağlığına ve onuruna yakışmayan bir yapıda olduğunu belirterek. Bu arada yapması gereken işlerini yapamadığından ve çevre / komşuları tarafından başka gözle bakılmasına ve davranılmasına sebep olduklarından dolayı yaşadığı mağduriyeti anlatan başvurusu.
-
26.02.2011 tarihinde F.G isimli şahıs Mersin Terörle Mücadele ekiplerince sabah saat 05.00 da evine silahlı baskın yapıldığını ve kızı N.G nin yaka paça gözaltına alındığını. Bu esnada da kendisinin, kızının ve evdeki misafirlerinin hakaretlere uğradığını, gözaltı sürecinde de N.G’ nin mağduriyetinin devam ettiğini belirterek şubemize başvuruda bulundu.
-
26.02.2011 tarihinde S.D isimli şahıs, sabah saat 04.30 da 10-15 kişilik polis ekibinin ellerinde silahla evine girdiğini, evi aradıklarını ve kameraya kaydettiklerini ve kızı G.D’yi eylemlere katılması dolayısıyla hakkında arama kararı olduğu gerekçesiyle aradıklarını söylediklerini belirtti. Daha sonra kızının tutuklanarak Adana Karataş Kadın Cezaevi’ne gönderildiğini burada görevli Doktor B.F.nin sağlık kontrolü esnasında kadınları taciz ettiğini ekledi.
-
26.02.2011 tarihinde E.K. isimli şahıs şubemize gelerek 23.02.2011 tarihinde DHF’ ye yönelik baskınlar zarfında Diyarbakır/Çermik’teki evine sabah 05.00’te özel harekât timince kafasına silah dayanarak gözaltına alındığını. Burada E.A. ile birlikte tutulduğunu ve E.A. nin kelepçeli olduğunu, ağzına ayaklarıyla basılmış olduğunu söylediğini kendisine de ‘yere yat, yoksa ateş ederiz’ dediklerini belirten başvuruda bulundu.
-
26.02.2011 tarihinde E.K isimli şahıs, Diyarbakır/Çermik’te yapılan baskınla gözaltına alınarak Adana’ya getirildiğini ve burada gözaltının ikinci gününde muayene için götürüldüğü adli tıpta görevli Doktor B.F. tarafından tacize uğradıklarını, B.F.’nin kadınlara soyunmalarını söylediğini ve bu tutumu sadece kadınlara karşı sergilediği belirten başvuruda bulundu.
-
26.02.2011 tarihinde D.H isimli şahıs 23.02.2011 günü sabah 05:00da Mersin’de arkadaşının evine düzenlenen baskınla TEM ekiplerince gözaltına alındığını. Evde bulunan yasal kitap, CD, vs.ye el konulduğunu evlerinin her tarafının arandığını, kelepçeli olarak Mersin’den Adana’ya getirildiklerini, bu süreçte ve sonrasında TEM polislerinin psikolojik baskısına maruz kaldıklarını belirterek başvuruda bulundu.
-
26.02.2011 tarihinde başvuruda bulunan D.H. gözaltı sürecinde adli tıpta yapılan görevli B.F.nin kadınların üzerlerini soydurarak muayene yaptığını ve bu muayene şeklinin sadece kadınlara karşı gerçekleştirildiğini iddia ederek kendilerine cinsel tacizin uygulandığı başvurusunda bulunmuştur.
-
26.02.2011 tarihinde A.D.T. isimli kişi sabah 05.30 sıralarında 15-20 kişilik polis ekibince evine baskın gerçekleştiğini, kendisinin çevredeki komşularına polislerce teşhir edildiğini, onurunu kırıcı davranışlarda bulunduklarını belirten başvuruda bulundu.
-
26.02.2011 tarihinde C.B. adlı kişi 23.02.2011 günü sabah 05.00 da polis baskınıyla gözaltına alındıklarını iki gün sonra hakin karşısına çıkarıldıklarını ve burada savcının kendisine ‘seni tutuklu mu yargılayalım, tutuksuz mu?’ şeklinde keyfi bir tutum sergileyen sözlerde bulunduğunu belirten başvuruda bulundu.
-
26.02.2011 tarihinde şubemize gelen İ.D. 23.02.2011 tarihinde yasadışı örgüt üyeliğinden sabah 04.00 da ev baskınıyla gözaltına alındığını bu suçlamanın yersiz olduğunu, kanıtların tümünün demokratik zeminde haklı faaliyetler olduğunu belirten başvuruda bulundu.
-
18.02.2011 tarihinde Y.K.M tarafından yapılan başvuruda 16.03.2011 günü saat 13.00 civarında Yüreğir ilçesi Cumhuriyet Lisesi’nde Adana Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı TEM ekiplerince yapılan panelde Kürtler aleyhine provakatif söylemlerde bulunulduğunu bunun üzerine kendisinin söz alıp yaptıklarının yanlış olduğunu ifade ettiğini. Ve bunun üzerine okul öğretmenlerinden biri tarafından kendisinin okulun öğrencisi olmadığı söylemesi üzerine polislerin kendisini döverek okul dışına atıldığını ardından okul müdürünün odasında iki saate yakın keyfi bir şekilde tutulduğunu belirtti. Ayrıca okula girdiği gerekçesiyle kendisine 75 tl para cezası kesildiğini ekledi. Bir öğrenci olarak emniyet güçlerinin eğitim alanına girmelerini protesto hakkının olduğunu belirten Y.K.M. durumun takipçisi olmamızı talep etti.
-
24.02.2011 tarihinde İstanbul’da gözaltına alınan Şube yöneticimiz Hıdır Gürz yasadışı silahlı terör örgütü üyesi olma suçlaması ile gözaltına alınarak, çıkarıldığı mahkemede tutuklanmıştır. Yönetici arkadaşımız halen bu davadan kaynaklı cezaevinde kalmaktadır.
-
21.04.2011 tarihinde O.A tarafından yapılan başvuruda sağır ve dilsiz olan babası M.A evlerinin önünde oturduğu bir sırada göstericileri kovalayan polis aracı (Akrep) ile çarpma sonucu yaralanmış. Kaza yaparak çarpan polis aracı olay yerinden uzaklaşarak, yaralıyı hastaneye kaldırmadığı gibi, bu olaydan dolayı bir soruşturma da açılmamıştır, diyerek yaptığı başvuru.
-
27.04.2011 tarihinde başvuran A.T isimli şahıs abisi R.T’nin mahallede kurulu bulunan Demokratik çözüm çadırlarına yönelik yapılan müdahale sırasında tüm mahalleyi kaplayan gaz bulutunu ve ne olup bittiğini merak ettiği için dışarı çıktığı bir esnada. Polisler tarafından darp edilerek yaralanmasına sebep olunduğunu, daha sonra gözaltına alınarak emniyet müdürlüğüne götürüldüğünü belirten başvurusu.
-
20.04.2011başvuru yapan R.Ö isimli şahıs oğlu R.Ö oğlunun mahallede yapılan rutin kontrolde boynundaki puşi gerekçe gösterilerek gözaltına alınmak istenmiş buna direnen R.ö ye 10 polis tarafından şiddet uygulanarak darp edilmiştir. 2 gün gözaltında kaldıktan sonra çıkarıldığı mahkemede tutuklanarak cezaevine gönderilmiş. Gözaltında kaldığı süre içerisinde kaba dayak ve işkenceden geçirildiğini iddia eden başvurusu.
-
09.05.2011 tarihinde başvuru yapan E.A isimli kadın ekonomik nedenlerle Mardin’den İstanbul’a oradan da Adana’ya göç etmek zorunda kaldıklarını. Adana da bulundukları bir yıl zarfında ise iki kez polis tarafından evlerinin basılarak arandığını, 06.05.2011 tarihinde yapılan baskında oğlu A.A’yı gözaltına aldıklarını ve evde bulunan herkese çok kötü davranılarak hakaret ettiklerini belirten başvurusu.
-
25.05.2011 tarihinde H.B isimli şahıs yakınları olan A.S ve Z.S’nin aranması olduğu bahane edilerek evinin arandığını, evde bulunan kitap, CD, dergi ve broşürlere el konulduğunu, bu yakınlarından ise o tarihten sonra haber almadığını belirten başvurusu.
-
28.05.2011 tarihinde daha önce haber alınamadığı için bir yakınları tarafından şubemize başvuru yapılan A.S ve Z.S evlerini arandığını, arama esnasında evlerinin aranarak dağıtıldığını, komşularının karşı kendilerini suçlu göstermek ve rencide etmek isteyen emniyet güçleri hakkında yaptığı başvurusu.
İçişleri bakanlığına bağlı, Emniyet müdürlüğü personeli olarak verilen görevleri yerine getirmek zorunda olan bu teşkilat, siyasi iradeye bağlı, siyasi iradenin silahlı gücü olarak, her iktidarın elinde yeniden şekillenen bir yapının da adıdır. Sayısı bakımından birçok ülkenin ordusundan daha kalabalık bir yapıda olan bu güç, birçok ülkede ve Türkiye’de sistemin yürütülmesinin de en önemli güvencelerinden biridir.
Dostları ilə paylaş: |