Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?
A)I B)II C)III D)IV E)V
101-(I)Anlatmaya bağlı edebî metinler, kurguya dayalı metinlerdir.(II)Bu metinlerle yazarları arasında bir ilişki vardır. (III) Edebî merinler bu ilişki doğrultusunda şekillenir. (IV) Ancak bu ilişki, duygu ve düşüncelerine, o anki ruh hallerine ya da verilen eserin türüne, yapısına, konusuna göre değişir. (V) Ama bu kurgusuna döneminin özelliklerini aktaramaz.
Yukarıdaki numaranmış cümlelerden hangisinde bilgi yanlışı vardır.
A)I B)II C)III D)IV E)V
102-Yazar, edebî metne kimi zaman kendi kişiliğini yansıtır. Yani metinde, yazarın duygu ve düşünceleri, yaşamından izler bulunabilir. Sonuçta yazın içinde bulunduğu ortamdan etkilenmesi normal olduğu için onun bilinen özellikleri ile yazdığı metin arasında bir paralellik vardır.
Yukarıdaki parçada edebî metinin hangi yönü üzerinde durulmuştur?
A)Edebî metin ve zihniyet
B)Edebî metin ve yorum
C)Edebî metin ve yazar
D)Edebî metin ve tema
E)Edebî metin ve yapı
103- Günlerden bir gün Ay Kağan’ın gözü parladı, bir erkek çocuk doğurdu. Bu çocuğun yüzü mavi, ağzı ateş kızılı, gözleri elâ, saçları ve kaşları kara idi. Güzel perilerden daha güzeldi. Bu çocuk, anasının göğsünden ilk sütü emdi, bir daha emmedi. Çiğ et, aş, şarap diledi. Dile gelmeye başladı. Kırk gün sonra büyüdü, yürüdü, oynadı.
Yukarıdaki metin anlatmaya bağlı hangi edebî türe aittir?
A)Halk Hikâyesi B)Manzum Hikâye C)Hikâye
D)Masal E)Destan
104-Küçük yaşta anne ve babasını kaybeden Feride, Erenköy’deki teyzesinin evinde büyür. Teyzesi onu Notre Dame de Sion Fransız okulunda okutur. Teyzesinin ağırbaşlı ve yakışıklı oğlu Kâmran ile aralarında aşk başlar. Herkes tarafından sevilen, yaramazlıklarından dolayı “Çalıkuşu” diye çağrılan Feride, Kâmran ile evlenmeyi kabul eder.
Yukarıdaki bir kısmı verilen anlatmaya bağlı edebî tür hangisidir?
A)Halk Hikâyesi B)Manzum Hikâye C)Hikâye
D)Roman E)Destan
105-Geçen akşam eve geldim. Dediler:
—Seyfi Baba
Hastaymış, yatıyormuş.
—Nesi varmış acaba?
—Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah
—Keşke ben evde olaydım… Esef ettim, vah vah
Yukarıdaki edebî metin parçası hangi türe aittir?
A)Hikâye B)Halk Hikâyesi C)Manzum Hikâye
D)Mesnevî E)Destan
106- Bir eşek var idi zaif ü nizâr
Yok elinden katı şikeste vü zâr
(Cılız bir eşek vardı, yük çekmekten anası ağlardı.)
Gâh odunda vü gâh suda idi
Dün ü gün kahr ile kısuda idi
(Bazen odun çekmeye, bazen su taşımaya giderdi, gece ve gündüz üzüntü ve sıkıntıda idi.)
Ol kadar çeker idi yürekler ağır
Ki teninde vü komamışdı yağır
(O kadar ağır yükler taşırdı ki, yaralar teninde tüy bırakmamıştı.)
Yukarıdaki giriş kısmı verilen edebî tür hangisidir?
A)Roman B)Destan C)Mesnevî D)Masal E)Hikâye
107-Evvel zaman bir ihtiyar karının gayet güzel bir kızı varmış. Bu kızın güzellikte cihan da eşi yokmuş. Bu kız bir gün odasında oturup nakış işlerken akşamüstü pencereden bir kuş içeri girmiş, bu demiş ki; “Sen kır gün bir ölü bekleyeceksin ondan sonra muradına ereceksin.”
Yukarıdaki parça hangi edebî türden alınmıştır?
A)Masal B)Orta Oyunu C)Destan D)Meddah E)Dram
108-Eski zamanlarda İran’ın İsfahan şehrinde adil bir hükümdar vardır. Bu hükümdarın haznedarı, bir keşiştir. İkisinin de çocuğu olmamaktadır. Hükümdar, bu durumdan çok üzüntü duymaktadır. Haznedar, hükümdarın üzüntüsünü azaltmak için, ondan bir bahçe yaptırmasını ister. Bahçe yapılır. Oradan geçen bir ihtiyar hükümdarla keşişe bir elma verir. Yarı yarıya bu elmaları yemelerini ister. Bir süre sonra ikisinin de çocukları olur.
Yukarıdaki verilen parçanın özellikleri dikkate alındığında hangi edebî türe ait olabilir?
A)Masal B)Karagöz C)Destan D)Halk Hikâyesi E)Mesnevî
109-Mehmet Efendi on senedir kasabada oturuyordu. Köydeki tarlaları, bağları, bahçeleri ortak elinde kalmıştı. Aziz ahbabı Müftü Hacı Ali Efendi ile dertleşirken: “Hepsini yanmış, kül olmuş farz ediyorum. Artık dünyada bir tane olsun doğru adam yok.” dedi.
Yukarıdaki metin hangi edebî türden alınmış olabilir?
A)Destan B)Masal C)Hikâye D)Orta Oyunu E)Mesnevî
110-Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde fakir bir ana ile kızı varmış. Ana, gece sabaha kadar iplik eğirir, kız da onu görür pazarda satar, nafakasını böylece çıkarırlarmış.
Yukarıdaki parçanın ait olduğu edebî türün özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A)Tekerlemelere yer verilir.
B)Kahramanlar olağanüstü özeliklere sahip olabilir.
C)Zaman ve mekân kavramı belirsizdir.
D)Çocukları eğitmek amaçlanır.
E)Kimin tarafından yazıldıkları bellidir.
111- Beş on gün oldu ki, mu’tâdan inkıyad ile ben
Sabahleyin çıkıvermiştim evden erkenden
Bizim mahalle de İstanbul’un kenarı demek;
Sokaklarında gezilmez yüzme bilmeyerek!
Adım başında derin bir buhayre dalgalanır,
Sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır.
Yukarıdaki edebî türün özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A)Olay ve durum manzum biçimde verilir.
B)Kafiye ve ölçü kullanmak esastır.
C)Giriş, gelişme ve sonuç bölümünden oluşur.
D)Bu metinlerin yazarı pek bilinmez.
E)Bu tür öğüt vermek amacıyla yazılır.
112- Karıncayı tanırsınız
Mini mini bir hayvandır
Fakat gayet çalışkandır
Gayet tutumludur yalnız
Pek bencildir, bu bir kusur
Bencil olan, zalim olur
Yukarıda verilen parça hangi edebî türe aittir?
A)Masal B)Fabl C)Destan D)Öykü E)Halk Hikâyesi
www.edebiyatdersi.net
113-Duvarın dibindeki taş yığınlarına çöktü. Başını ellerinin arasına aldı. Sırtında yırtık bir çuval vardı. Çıplak ayakları topraktan yoğrulmuş gibiydi. Zayıf kolları kirli tunç rengindeydi. Yine başını kaldırdı. Gökle denizin birleştiği dumandan çizgiye dikkatle baktı, ama görünecek bir şey yoktu.
Yukarıdaki parça hangi edebî türe ait olabilir?
A) Öykü B) Fabl C)Masal D)Destan E)Mesnevî
114-Bir varmış, bir yokmuş, evvel zamanda bir padişah ile bunun üç kızı varmış. Bir gün bu padişah kızlarını başına toplamış, beni ne kadar seversiniz? demiş. En büyük kız “Dünya kadar…” ortanca kızı “ Kucak kadar…”, küçük kızı “Tuz kadar….” seviyorum demi.
Yukarıdaki parça hangi edebî türe aittir?
A)Öykü B)Mesnevî C)Masal D)Manzum Hikâye E)Halk Hikâyesi
115-Türklerin yurdunda, Tanrı Dağının güneyinde Kutlu Dağ derler bir dağ vardı. Bir kaya parçasından oluşan bu dağ Türkler için çok kutsaldı. Türk hakanlarından biri Çinlilerle savaşa son vermek için oğlu Galı Tekin’i bir Çinli prenses ile evlendirmeye karar verir. Çinliler, prensese karşılık o kutsal kayanın kendilerine verilmesini isterler. Türkler taşı Çinlilere verince, ülkelerinden göç etmek zorunda kalırlar.
Yukarıdaki parçada anlatılanlar ve özellikleri dikkate alındığında parça hangi türe aittir?
A)Masal B)Destan C)Halk Hikâyesi D)Roman E)Mesnevî
116-Asıl ismi Kays olan Mecnun, Bağdat çevresinde yaşayan bir kabile reisinin oğludur. Leylâ’ya âşık olur. Ancak babası, Leylâ’yı Kays’a vermez. Başkasıyla evlendirir. Kays aşk acısıyla aklını kaybeder. Bu nedenle ona Mecnun(aşk delisi) denir. Babası iyileşmesi için Mecnun’u Kâbe’ye götürür. Fakat mecnun, orada iyileşmek için değil, aşkının ve ıstırabının artması için dua eder.
Yukarıdaki verilen metin hangi edebî türe ait olabilir?
A)Masal B)Destan C)Halk Hikâyesi D)Roman E)Mesnevî
117- Aşağıdaki edebî türlerden hangisinin kahramanları her zaman hayvanlardan seçilir?
A)Roman B)Fabl C)Mesnevî D)Destan E)Hikâye
118- Konusunu tarihî olaylardan ve mitolojiden alan acıklı bir sonla biten tiyatro eseridir. Manzum olarak ilk örnekleri eski Yunan’da görülmüştür. 17. Yüzyılda Fransa’da klasisizm döneminde yeniden canlanmıştır.
Yukarıda tanıtılan edebî tür aşağıdakilerden hangisidir?
A)Dram B)Komedi C)Trajedi D)Kukla E)Meddah
119- Aşağıdakilerden hangisi tiyatro ögelerinden değildir?
A)Oyun B)Olay C)Kişiler D)Sahne E)Tema
120-Aşağıdakilerden hangisi trajedinin özelliklerinden değildir?
A)Amaç seyirciye erdemli davranışları yücelterek ahlâk dersi vermektir.
B)Konularını tarihten ve mitolojiden alır.
C)Kahramanları konuya bağlı olarak krallar, kraliçeler, saray eşrafı gibi soylu kişilerdir.
D)Üslubu sanatlı olmakla birlikte, işlenmiş, kusursuz ve seçkin bir dil kullanılır.
E)Nazım nesir karışık olarak yazılır.
121-Aşağıdakilerden hangisi komedinin özelliklerinden değildir?
A)Amacı seyirciyi güldürme yoluyla düşündürme ve doğru yola yöneltmektir.
B)Konusunu günlük hayattan, sosyal olaylardan, sıradan insanların birbiriyle olan ilişkilerden alır.
C)Kahramanları konuya bağlı olarak sıradan insanlardan seçilir.
D)Perde sayısı sınırı yoktur.
E)Üslubu özenli değildir.
122-Aşağıdakilerden hangisi dramın özelliklerinden değildir?
A)Konusunu günlük hayattan veya tarihin herhangi bir döneminden alır.
B)Hem acıklı hem de komik olayları aynı oyun içinde bulur.
C)Kahramanlar hem soylu kişilerden hem sıradan insanlardan seçilir.
D)Manzum ve nesir karışık olarak yazılır.
E)Perde sayısı beş ile sınırlıdır.
123-(I)Türk seyirlik edebiyatının en önde gelen türü Karagöz’dür.(II)Bir gölce ve hayal oyunu olan Karagöz’de esas kişiler Karagöz ve Hacivat’tır.(III)Şive taklitlerine ve Arapça, Farsça kelimelerin telaffuzlarına yakın kelimeler söyleyip güldürücü anlamlar meydana getirilmesine dayalı bir oyundur.(IV)Bu oyunda Karagöz ve Hacivat’a yardımcı bir de Kavuklu adlı yarı cahil bir tip vardır.(V)Sözlü geleneğe dayalı bu oyun doğaçlama yoluyla sergilenir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?
A)I B)II C)III D)IV E)V
124-Aşağıdaki tiyatro terimlerinden hangisi yanlış açıklanmıştır?
A)Doğaçlama: Yazılı bir metne dayanmayan içe doğduğu gibi oynama ve konuşma.
B)Dublör: Tiyatroda ve sinemada bir rolün yedek oyuncusuna verilen isimdir.
C)Mimik: Tiyatro sahnesinde, sanatçının bütün el, kol, ayak ve benzeri beden hareketleridir.
D)Reji: Eseri sahneye koyma ve yönetme işi.
E)Suflör: Oyunculara, rollerinde unuttukları sözleri izleyicilere duyurmadan söyleyip hatırlatan kişi.
125-Aşağıdaki tiplerden hangisi Orta Oyunu’nda bulunmaz?
A)Pişekâr B)Kavuklu C)Zenne D)Rum E)Müfettiş
126- Aşağıdaki terimlerden hangisi yanlış açıklanmıştır?
A)Aktör: Kadın tiyatro sanatçısı
B)Diyalog: kişilerin karşılıklı konuşması
C)Tirad: Tiyatro oyununda kişilerin birbirine karşı söyledikleri coşkulu uzun sözler.
D)Aksesuar: Tiyatro sahnesinde kullanılan eşya
E)Tuluat: Yazılı metni olmayan oyun
www.edebiyatdersi.net
127- Aşağıdaki terimlerden hangisi yanlış açıklanmıştır?
A)Fars: Basit olay ve yergilerle dolu halk komedisi
B)Revü: Operetin daha hafif; fakat hiciv, alay, tenkit dolu çeşidi
C)Pandomima: Sözsüz oyun
D)Opera: Masal ögelerinden yararlanılarak yazılmış tiyatro eseri
E)Piyes: Gerçekle uygun, ciddi konulu dram
128-Aşağıdakilerden hangisi öğretici metinler sınıfına girmez?
A) Tarihî metinler B)Felsefî metinler
C)Bilimsel metinler D)Gazete çevresinde gelişen metinler
E)Anlatmaya bağlı metinler
129-Aşağıdakilerden hangisi öğretici metinleri inceleme yöntemi değildir?
A)Metin ve zihniyet B)Metin ve yapı C)Metin ve ana düşünce
D)Metin ve anlam E)Metin ve ahenk
130-Bir öğretici metin incelenirken aşağıdakilerden hangisi göz önünde bulundurulmaz?
A)Metnin etkilendiği zihniyet
B)Metnin ana düşüncesi
C)Metnin hangi gelenek etrafında şekillendiği
D)Metnin anlatım ve dil özellikleri
E)Metnin kaç kişiye hitap ettiği
131-Aşağıdakilerden hangisi tarihî metinler için söylenemez?
A)Tarihî belgelerden hareketle oluşturulan, öğretici metinlere genel ad olarak tarihî metin denir.
B)Tarihî metinlerin göndergesi geçmişte yaşanmış olay ve olgulardır.
C)İnsanın tarihî bir varlık oluşu söz konusu metinlerin temel kaynağıdır.
D)Tarihî metinlerde anlatımın açık ve duru olması tercih edilir.
E)Tarihî metinlerde asıl olan kavramlardır, metnin anlatımı ikinci plandadır.
132-Aşağıdakilerden hangisi felsefî metinler için söylenemez?
A)Felsefe konularını ve problemlerini ele alan metinlerdir.
B)Düşünce kavramlar kullanılarak ifade edilir.
C)Felsefenin varlık, bilgi ve değer olmak üzere üç problemi vardır.
D)Felsefî yazıların en önemli özelliği bilimsel iletişimi gerçekleştirmeleridir.
E)Düşüncenin gelişimi ve insanın kendisini bir problem olarak ele alması felsefî metinlerin ortaya çıkış sebebidir.
133-Aşağıdakilerden hangisi kişisel hayatı konu alan metin türlerinden değildir?
A)Hatıra B)Gezi yazısı C)Biyografi D)Mektup E)Deneme
134-Tarih kitapları, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey hakkında çok kısa bilgi verirler. Bu bilgilere göre Osman Bey’i göz önünde canlandırmak imkânsızdır. Hâlbuki Osman Bey bir hayal mahsulü değil gerçek bir şahsiyettir.
Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A)Tarihî bir metinden alınmıştır.
B)Felsefî bir metinden alınmıştır.
C)Bilimsel bir metinden alınmıştır.
D)Olaya dayalı gelişen bir metin türüdür.
E)Kişisel yaşamı konu alan bir metinden alınmıştır.
135-Bu metinler; eseri, yazarı, uygulamaları, dönemi ele alırlar. Nesnel ve öznel olanları vardır. Çünkü bu yazılardan eser, yazar vb. başarılı ve başarısız yönler üzerinde durulur. Kültürel alana ait bilimsel yazı ve çalışmalarda bu türden yararlanılır.
Bu parçada sözü edilen yazı türü aşağıdakilerden hangisidir?
A)Röportaj B)Makale C)Günlük D)Fıkra E)Eleştiri
136-Gazete çevresinde gelişen öğretici metinlerdendir. Gazete haberlerinden daha genişletilmiş ve yazarın kişisel görüşleriyle zenginleştirilen yazılardır. Bu tür resim gibi belgelerle daha inandırıcı hâle gelir. Bu tür metinlerde; öğretici, açıklayıcı, kanıtlayıcı, betimleyici gibi anlatım türleri kullanılır.
Bu parçada sözü edilen yazı türü aşağıdakilerden hangisidir?
A)Makale B)Röportaj C)Eleştiri D)Fıkra E)Deneme
Evimizin çalışanları ise bir başka âlemdi, sanki Birleşmiş Milletler Topluluğu. Kimler yoktu o evde? Aşçımız Ermeni; dünya şekeri bir görmüş geçirmiş, Onnik Dudu. Bahçıvanımız bir Anadolu insanı, ciddi mi ciddi bir yağız adam. Babamın sürücüsü ve atların bakıcısı bir Rumeli aşığıydı. Rüstem Ağa. Dadımız bir Rumdu. Perşembe günleri ütü yapmaya gelen bir genç kız vardı; Musevi’ydi ve adı Raşeldi. Uslu, akıllı, zarif kahyamız Ankaralı Ali Efendiyi de unutamam.
……………………………………
Resim ve heykel sanatçıları insan elleri üzerinde çok durmuşlardır. Bu duruş, ellerin türlü güzelliklerinden çok; yaşayan, duyan ve düşünen birer varlık oluşlarındandır. Ortaçağ’dan bu yana, ressamların yapmış oldukları kadın ve erkek portrelerine bakınız; gözlerden çok ellerin konuştuğunu görürsünüz. Dua için kavuşan, gergef üzerinde dolaşan, çenesini avuçları içine alan, vücut boyunca sarkan eller içi aydınlatan Tanrı duygusunu, mutlu esenliğin parıltısını, kaygıların kaynaşmasını, yaşamaktan usanışı hep bu ellerde görürüz.
……………………………
Kuşlar arasında yarasa ne ise, düşünceler arasında kuşku odur. İkisi de hep alaca karanlıkta uçarlar. Kuşkularımızı baskı altına almak, hiç değilse gözaltında bulundurmak zorundayız; çünkü kafamızı bulandırır. Gönlümüzün değil, kafamızın bir yetersizliğidir kuşkular. İnsanı az bilmek kadar kuşkulandıran hiçbir şey yoktur. Onun için kuşkuyu bilgimizi arttırmakla yenmeye çalışmalıyız, içimizde taşımakla değil.
………………………………..
Sevimli olmak istiyorsanız insanların karşısında dudaklarınızla değil, gözlerinizin içiyle gülmelisiniz. Ama siz şimdi diyeceksiniz ki: “Dudaklarımızla gülmeyi haydi bir dereceye kadar becerelim; ancak gözlerimizin içiyle nasıl gülebiliriz?” Doğru, haklısınız. Bu, bir aktör gibi rol yapmayla gerçekleşemez. Ruhunuzun içinde bir şey, bir nur olmalıdır. Bu nur da nedir biliyor musunuz? Sevgidir.
…………………………………………
Bafra’da geçen günlerim bir bir gelir gözlerimin önüne. Kardeşimle beni korkutan sonbahar geceleri olurdu. Sık sık yağmurların yağdığı böyle gecelerde bir köpek havlaması, heyecanla hoplatırdı minderlerimizden bizi. Aklımıza ilk gelen, ağaçların dibindeki elma yığınlarına ayıların gelmesiydi.
…………………………….
…………………belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre içindeki belli bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, bu insan ya da insanların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen ve belli bir uzunluğu aşan anlatılar için kullanılan edebî türe denir.(roman)
………………,gerçek ya da düş ürünü bir olayı aktaran kısa düz yazı şeklindeki anlatıdır. Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatı türlerinden ayrılır.
Eski Hun beylerinden birinin çok güzel iki kızı vardı. Bu bey kızları ile ancak Tanrıların evlenebileceğini düşünüyordu. Bu sebeble ülkesinin kuzey tarafında yüksek bir kule yaptırarak iki güzel kızını Tanrılarla evlenmek üzere buraya yerleştirdi. Bir süre sonra kuleye gelen bir kurdun Tanrı olduğu düşüncesiyle kızlar bu kurtla evlendiler. Bu evlenmeden doğan Dokuz Oğuzların sesi kurt sesine benzerdi.
Yukarıdaki parça bir……………………..metnidir.
Bir varmış, bir yokmuş. Çok söylemesi ayıpmış. Az söyleyip çok dinleyenlerin bilgisi artar, çok çok söyleyip az dinleyenlerin çenesi yorulurmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Rüzgâroğlu adında az konuşur, çok dinler bir adam varmış. Rüzgâroglu, evli imiş. Beş yaşında Nuryüz adında bir oğlu, 4 yaşında Gülyüz adında bir kızı varmış.
Yukarıdaki parça bir……………………..metnidir.
Ferhat ile Şirin birbirlerini çılgınca severler. Şirin soylu bir genç kız, Ferhat halktan bir delikanlı olduğu için, birbirlerine kavuşup mutluluğa ulaşamazlar. Şirin'in yakınları Ferhat'a akla gelmedik zorluklar çıkartırlar. Demir yapılı bir dağı delmesi gerektiği şartı da güçlükler arasındadır. Ferhat, zekası, teknik bilgisi, bilek gücü, aşktan aldığı kuvvetle dağı deler. Şirin'e kavuşmak üzereyken, bu defa düşmanları sevgilisinin öldüğünü haber verirler. Ferhat, bu acı haber karşısında; ünlü külüngünü başına indirerek intihar eder. Durumu öğrenen Şirin de sevgilisinin acısına tahammül edemeyerek ölür.
Yukarıdaki parça bir…………………..metnidir.
Uzakdoğu'da bir Budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı
geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki Budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı,
tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz
demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.İçerideki Budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.
Yukarıdaki parça bir……………………..metnidir.
Çoğunlukla manzum olarak yazılan, sonunda ahlâki bir ders çıkarmak amaç olan alegorik hikâyelere………………...denir.
www.edebiyatdersi.net
Son yaptığım televizyon programında çok yoruldum. Yapılan iş harcanan enerjiyi pek karşılamıyor. Oturup bu kadar uğraşın sonunda ne kazandığımı düşünmeye başladım. Bir çeşit iç hesaplaşma gibiydi. İnsanlar nereye gidiyor? Neden varız? Neden çalışıyoruz? Gibi sorular eskiye göre daha çok düşündürmeye başladı beni. Biraz da kendimle ilgileneyim dedim. Felsefenin içinde kendimi daha rahat ve huzurlu hissetmenin sağlayan bir şeyler bulmaya çalışıyorum. Ben bu yaşımda hayatın çalışmaktan ibaret olmadığını anlıyor, onu yeniden keşfediyor ve birçok şeyi yeni öğreniyorum ne yazık ki…
Yukarıdaki parçadaki sözleri söyleyen kişi…………………………..biridir.
Şiir toplumdan kovuldu demesek de, önemini yitirdi sanki. Şiire başladığım yıllarda gazetelerin sanat sayfaları vardı. Ve bu sayfalarda şiirler yayımlanır, şiir üzerine yazılar çıkardı. Bugün hangi gazete, hangi televizyonda şiir var. Şiir kovuldu değil de, korkulan bir şey oldu sanki. Bakmayın spor sayfalarına dahi yansıyan “Şiir gibi futbol oynadılar.” gibi laflara…
Yukarıdaki parçada yazar………………………………………………yakınmaktadır.
Dayanılmaz bir acı sevgisizlik. Çevremde sevgisiz insanların yoğunlaştığını; ama bunun onları tedirgin etmeyen bir yaşama biçimi olduğunu görmem ürkütüyor beni. Sevgisizlik, acımasızlığa, bencilliğe açılan tek kapıdır çünkü. Benim açımdan ölüme eş değerli olan sevgisizliğin, topluma, toplumun aydınlarına dek tırmanışını görmenin hüznü yoğunlaştırıyor artık.
Yukarıdaki sözleri söyleyen biri……………………………………..biridir.
www.edebiyatdersi.net
Fransa'nın dostluğunu ben temenni ettiğim gibi hepimiz de arzu etmekteyiz. Daha fazla vakit kaybetmeksizin muallâkta (ortada) bulunan bütün meseleleri halletmek ve istikbale yeni bir ziya altında bakmaya hazırlanmak icap eder. Gerek şarkta, gerek garpta pek müphem ve pek karanlık bir hâl iktisap eden şu yarın için mütekabilen (karşılıklı olarak) yardımlaşmamız lâzımdır.
Yukarıdaki metin………………………….bakış açısıyla yazılmıştır.
Bazı durumlarda, bizim vermek isteyip de veremediğimiz, çocuğun dalmak isteyip de gerçekten alamadığı şeyler vardır. Örneğin: çalışan bir annenin çocuğuna daha fazla zaman ayırmak istemesi, çocuğun da aslında buna ihtiyaç duyması, gibi... Ancak, bazı istek ve arzuları karşılamak hayatta gerçekten imkânsızdır. Çalışan bir anne çalışmak zorunda olduğundan, evde oturan bir anne kadar çocuğuna fazla zaman ayıramaz.
Yukarıdaki metin………………………….bakış açısıyla yazılmıştır.
www.edebiyatdersi.net
-Paşam, dedim. Siz Sunay'la sınıf arkadaşısınız. Bunu sizden öğrenmiştim. Ölüm cezalarına ilişkin yasayı VETO etmesine onu uyarmanız için ricaya geldim. Sizden, hayatımda ilk ve belki de son kez bir dilekte bulunuyorum. Bu, yanlış ve siyasi bir karar oldu. İşe duygular ve sınıfsal çıkarlara hizmet amacı da karıştı. Çok yakında, bu adli skandal hukukçular arasında, daha sonra da kamuoyunda tartışılmaya başlanacaktır, amma neye yarar ki çok gecikilmiş olur. Bu konuda göstereceğiniz çabayı özellikle genç kuşaklar unutmayacaktır.
Yukarıdaki metin………………………….bakış açısıyla yazılmıştır.
Çevredeki görevliler telaşlandılar. Deniz'in son sözcüğü bitmemişti ki, cellat aceleyle tabureyi altından çekti. Ciğerinden yükselen son sözcüğü taşıyan nefes, dudağına varamadan, gırtlağında tıkandı.
Yukarıdaki metin………………………….bakış açısıyla yazılmıştır.
Hem bu kadın benimdi. Şu ellerim, şu sana laf söyleyen ağzım nasıl benimse, o da öyle benimdi. Fakat biliyor musun, kollarımın arasından sıyrılıvermesi ne kolay oldu... Onunla aramızda hiçbir mesafe yoktur. Bizim onun haline geçivermemiz için bir sebep bile lazım değil; ve bu iskelet bize o kadar yakındır ki, ondan korkmak için ancak bir insan kadar kör ve düşüncesiz olmalıdır.
Yukarıdaki metin………………………….bakış açısıyla yazılmıştır.
Kulağımda o pürüzsüz, sitemsiz ses: "Çok kalmayacaksın ki bıkkınlık vermeyesin." Burnumda şebboyla sabun karışımı tanıdık koku. Haberini çiçeklerden değil de kimden alacaktım! Beyaz kasımpatları hafifçe kulağıma fısıldadıklarında ve mor ebruli yıldızlar başlarını eğdiklerinde hiç şaşmadım.
Yukarıdaki metin………………………….bakış açısıyla yazılmıştır.
Her on beşte bir, pazar sabahları hiç sektirmeden Sirkeci'den kalkan banliyö trenine binilirdi. Yine babaanne günü... İçini sıkıntı kaplar, yüreği daracık bir kafese sıkışmış gibi olurdu. Ne masallardaki iç içe açılan kırk odayı anımsatan hazinelerle dolu gizemli odaların büyüsü, ne özenle hazırlanmış; günlerce önceden pişirilip kotarılmış, hepsinde o aynı garip koku olan tatlılar, yemekler, ne eline tutuşturulacak ortası delik iki buçuk kuruş, ne Tango'yuokşama -hatta bazan yıkama- izni, ne saray ve şehzade masalları, ne de komşu çocuklarıyla oynanacak oyunların hayali; içinin sıkıntısını dağıtamazdı.
Yukarıdaki metin………………………….bakış açısıyla yazılmıştır.
Bir varmış, bir yokmuş...evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, sinek berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken bir padişah varmış. Padişah bir gün vezirini çağırarak demiş ki: Al şu bir lirayı. Bunanla bana bir koç alacaksın! Bu koçun etinden et, derisinden kürk isterim. Verdiğim lirayı geri, koçu da diri isterim. Sana kırk gün izin. Söylediklerim yapılmazsa, kırk birinci günü boynunu cellâda vereceğim...
yukarıdaki parçada, geçen şahıslar……………..
Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer gelmişler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girmişler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirmiş. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.
yukarıdaki parçada, geçen mekânlar……………..
Günlerden bir gün gerçekten zengin bir baba oğlunu yakın bir köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler.
yukarıdaki parçada, geçen olay sayısı……………
Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
— Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler.
Yukarıdaki parçada geçen mekan isimleri:……………………………………
Dostları ilə paylaş: |