10. UÇAn süPÜrge uluslararasi kadin filmleri festivali



Yüklə 323,31 Kb.
səhifə3/4
tarix28.07.2018
ölçüsü323,31 Kb.
#61450
1   2   3   4
3 LINA WERTMÜLLER


Oscar ödülüne aday olan ilk kadın yönetmen. Adı tam 48 sözcükten (179 harf) oluşan filmiyle Guiness Rekorlar Kitabına geçen çılgın bir Akdenizli: Lina Wertmüller. İtalya’nın bu ilginç yönetmeni, çoğu ülkemizde gösterim şansı bulamamış 6 filmiyle festivalde.



    1. Napoli İlişkisi/A Complex Plot About Women, Lina Wertmüller, 1986

Oyuncular: Angela Molina, Harvey Keitel, Isa Danieli, Paolo Bonacelli

Ödüller: 1986-Berlin Uluslararası Film Festivali’nde Otto Dibelius Film Ödülü, Berliner Morgenpost gazetesi okuyucularından oluşan jürinin seçtiği en iyi film.

1986-David di Donatella Ödülleri En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Yapım, En İyi Görüntü Yönetmeni.

1986-İtalya Sinema Yazarları Sendikası Gümüş Şerit Ödülü, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Gişe, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu.


Annunziata arkadaşı Antonio ile beraber bir pansiyon açtıktan sonra bir organize suç çetesinin patronunun tecavüzünden kurtarılır. Patron bir gangster tarafından öldürülür. Katil kaçar ve Annunziata onun kim olduğunu göremez. Cinayetin ardından, kurbanların hayalarına iğne saplanarak aynı şekilde öldürülen birçok cinayet işlenir.
3.2 Hadi Erkeklerden Konuşalım/Let’s Talk About Men, Lina Wertmüller, 1965

Oyuncular: Nino Manfredi, Milena Vukotic.


Wertmüller’in senaryosunu yazdığı ve erkekleri çeşitli açılardan ele aldığı ikinci filmi… Nino Manfredi’nin dört farklı erkeği canlandırdığı filmin ilk öyküsünde, işi tehlikede olan, kleptoman bir karısı olan ve bunu kendi lehine çeviren küçük bir işadamıdır. Bir sonraki bölümde, sirkte çalışan bıçak atma ustasıdır ve yıllarca ıskalayarak, yanlışlıkla(!) yardımcısı olan kadını öldürmeyi planlar. Üçüncü bölümde kadınların üzerinde yetkisini kullanarak hayatın zevklerinden yararlanmaya çalışan bir profesör olarak görürüz. Son bölümde ise ortada hiçbir şey yokken bile ufak şeylerden ustalıkla şikayet edebilen bir çiftçidir. Nükteli diyaloglar ve küçük gülüt görüntüleriyle süslenmiş episodik bir yapıt… Bu filmde Nino Manfredi, Luciana Paluzzi yanı sıra Ferzan Özpetek’in son filmi “Saturno Contro”nun oyuncularından Milena Vukotic de önemli bir rol üstlendi.
3.3 Yedi Güzeller/Seven Beauties, Lina Wertmüller, 1975
Oyuncular: Giancarlo Giannini, Fernando Rey Shirley Stoler Elena Fiore.
Wertmüller’den bir kara bir komedi örneği. İkinci Dünya Savaşı sırasında Pasqualino Frafuso asker kaçağı Francesco ile balta girmemiş bir ormanda kaybolur. Alman askerlerinin toplu katliamlarına tanık olduktan sonra Francesco Nazilere olan karşıt fikirlerini ve Pasqualino de -bir dizi geridönüşle- suçlu geçmişini itiraf eder. Napoli’de Pasqualino Yedi Güzeller olarak bilinen ve yedi kız kardeşinin namusunu ne pahasına olursa olsun koruyacağını söyleyen ancak onlarla yaşamanın avantajlarını kullanan bir hırsızdır. Film, 1977’de En İyi Yabancı Film dahil dört dalda Oscar’a aday olmuştu.
3.4 Kapılıp Giden/Swept Away, Lina Wertmüller, 1974

Oyuncular: Giancarlo Giannini, Mariangela Melato, Riccardo Salvino, Isa Danieli

Ödüller: 1975-David Di Donatello Ödülleri En İyi Müzik.
Bir yatta seyahat eden Rafaella, arkadaşları arasında kendi politik görüşleri doğrultusunda nutuklar çeken zengin bir kadındır. Yattaki tüm görevlilere, özellikle de uşak Gennarino’ya ilettiği tuhaf istekleri herkesin dikkatin çeker. Gennarino onun talepleriyle giderek daha çok kinlenir ve ona duyduğu nefret artar. Bir akşamüstü, Rafaella, Gennarino’dan yüzmek için onu bir botla bir koya götürmesini ister. Akıntıda sürüklenmeye başlarlar. Sonunda ıssız bir adaya çıkarlar, ancak botları kullanılamaz haldedir. Cinsel gerilim ve hayatta kalma içgüdüsüyle beslenen tutkulu bir güç mücadelesi başlar.


    1. Yağmur Dolu Bir Gece/The End of the World in Our Usual Bed in a Night Full of Rain, Lina Wertmüller, 1978

Oyuncular: Giancarlo Giannini, Candice Bergen, Michael Tucker, Mario Scarpetta, Lucio Amelio.
Lina Wertmüller’in İngilizce olarak gösterime giren ilk filmi. Filmde, İtalyan gazeteci Paolo, Amerikalı foto muhabir Lizzy’yi İtalya’dayken bir kavgada kurtarır. Baştan çıkardığı Lizzy’yle San Francisco’da tekrar karşılaştığında aralarındaki kıvılcım aşka dönüşür. Paolo karısının evde oturup, ev işleriyle uğraşmasını isteyen eski kafalı bir İtalyan’dır; Lizzy ise tam bir feminist! Görüş farklılıkları aralarında gürültülü kavgalara neden olur. Acaba sorunlarını konuşarak çözebilecekler midir?

3.6 Sürüngenler/The Lizards, Lina Wertmüller, 1963

Oyuncular: Antonio Petruzzi, Stefano Satta Flores, Sergio Ferranino.

Ödüller: 1963-Locarno Uluslararası Film Festivali İkincilik Ödülü.
Güney İtalya’da üç genç adam yaşadıkları kasabada aylaklık yaparak ve aşk zaferlerini yalanlarla süsleyip birbirlerine anlatarak hayatlarını sürdürürler. İçlerinden biri bir gün teyzesiyle Roma’ya gider ve oradan kadınlar, gece hayatı ve modern şehrin güzellikleriyle ilgili hikayelerle geri döner. Şehre döneceğine yemin eder ancak sonunda asla sahip olamayacağı bir hayatın hayaliyle eski hayatına devam eder. Gelinin aşağılamalarına dayanamayan bir kadın intihar eder. Başka biri ise kocasını kasabanın meydanında herkesin önünde azarlar ve onu terk eder...

4 APARNA SEN
Hindistan’ın “paralel sinema” olarak adlandırılan bağımsız sinemasının en önemli temsilcilerinden biri. Hollywood’a öykünen Bollywood film endüstrisinin dışında kalmayı başarmış ve tam anlamıyla bağımsızlığını korumak için mücadele etmiş bir yönetmen. Kadın dayanışması, kadın dostluğu gibi konular üzerine filmler yapabilmek uğruna oyunculuktan kazandıklarını olduğu gibi sinemaya yatıran öncü bir kadın. Aynı zamanda Satyajit Ray’ın gözde oyuncusu olan Aparna Sen, onu dünya sinemasına tanıtan ilk film “Chowringhee Lane 36” dahil 4 filmiyle Ankaralı sinemaseverlerle tanışmaya hazırlanıyor.

4.1 36.Chowringhee Geçidi/Chowringhee Lane 36, Aparna Sen, 1981

Ödüller: 1983-İngiliz Film Ödülleri En İyi Kadın Oyuncu Ödülü-Jennifer Kendal.


Chowringhee Geçidi, Aparna Sen’i dünya sinemasına tanıtan filmdir: Violet Stoneham, kızı Rosemary evlendikten sonra Kalküta’da Chowringhee Geçidi’nde bir göz odada kedisi ile birlikte yaşamını sürdürmeye çalışan yarı İngiliz yarı Hintli bir öğretmendir. Sıradan yaşamı içinde yalnızlığı günden güne artarken bir arkadaşının düğününde eski öğrencilerinden Nandita ve onun erkek arkadaşı Samaresh’le karşılaşan Violet’in hayatı o günden sonra artık eskisi gibi olmayacaktır. Bu iki gencin hayatına girmesiyle yalnızlıktan kurtulacağını, yeniden bir aileye sahip olacağını düşünen ve yaklaşan yeni yıl için onlara kek yapmayı hayal ederken aslında hiç de beklemediği bir sürprizle karşılaşacaktır yaşlı kadın.
4.2 Anılar Evi/House of Memories, Aparna Sen, 2000

Oyuncular: Soumitra Chatterjee, Aparna Sen, Rituparna Sengupta, Sohini Haldar, Sailee Sengupta.

Ödüller: Mumbai Uluslararası Film Festivali FIPRESCI Ödülü.

Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali Jüri Özel Ödülü.


Anılar Evi, arkadaşlık ve yalnızlık ilişkisini inceleyen bir Bengal filmi. Sanaka ve Paromita aralarındaki yaş, geçmiş ve mizaç farklılıklarına rağmen aralarında güçlü bir bağ oluşturan bir kayınvalide ve gelindir. Ama Paromita’nın Sanaka’nın oğluyla olan evliliği bittiğinde içinde bulundukları toplumun adetleri bu dostluğun sürmesini engeller.

Paromita tekrar evlenip yeni bir hayata başlarken, kayınvalidesi Sanaka kalbi kırık ve yapayalnız kalmıştır. Bunun sonucunda da ciddi bir hastalığa yakalanır. Paromita geleneklere karşı çıkarak ölüm döşeğindeki Sanaka’nın bakımıyla ilgilenir. Aparna Sen toplumun ahlaki beklentilerine rağmen kadınların nasıl bir araya gelebildiğini anlatan duyarlı bir filmle çıkıyor seyirci karşısına.



4.3 Piknik/Picnic, Aparna Sen, 1989

Oyuncular: Shabana Azmi, Konkona Sen Sharma.


Televizyon filmi olarak çekilen ve Hindistan Ulusal Kanalı’nda yayınlanan Piknik, biri hiç evlenmemiş, diğeri boşanmış iki kız kardeş arasındaki çatışmayı anlatıyor. Ailenin büyük kızı Kalpana kocasını kaybedince, kocasının erkek kardeşi Shekar ona ve çocuklarına sahip çıkmıştır. Yaşamları uzun bir süredir aynı çatı altında sürmektedir. Ulusal bayram tatilinde ailece piknik yapmaya karar verirler; piknik, uzun süredir görüşemeyen aile üyeleriyle bir araya gelmelerini sağlayacaktır. Piknik için şehre gelen Kavita ve Shekar arasında bir ilişki başlar. Bu ilişki Kalpana için dullar pansiyonuna gitme tehlikesi demektir. Kalpana aile içinde annesi ile birlikte diğer aile üyelerinin bakımını üstlenmiştir. Bu rol henüz çok genç olan Kalpana için çok uygun değildir. O da tıpkı kardeşi Kavita gibi şarkı söylemek, kriket oynamak istemektedir. Ancak Kalpana, henüz evlenmediği için davranışları normal karşılanan Kavita kadar şanslı değildir; o eşini kaybetmiştir, üstelik çocukları vardır! Günün sonunda iki kardeş arasında gittikçe gerginleşen rol çatışması başbaşa yaptıkları bir konuşmada bütün ilişkilerinin çözümlemesine dönüşür. Sonunda bütün Aparna Sen filmlerinde olduğu gibi kadın dayanışması bu kez abla-kardeş arasında yaşanacaktır.
4.4 Esas Kadın/The Ultimate Woman, Aparna Sen, 1985

Oyuncular: Rakhee, Sandhya Rani Chatterjee, Aparna Sen, Mukul Sharma, Anil Chatterjee.


Film, 40 yaşında evli bir kadın olan Paroma’nın gösterişli dergiler için çalışan göçmen bir fotomuhabiri olan ve kendisinin göz alıcı fotoğraflarını çeken Rahul’a aşık olmasıyla başlar. İlişkileri ve cazibe makinesinin hayatını işgal etmesi, daha önceden ailesi tarafından da beğenilmiş olan bazı fotoğraflarının bir dergide yayınlanmasının ardından sorun yaratmaya başlar. Paroma kocası tarafından terk edilir ve zihinsel bir çöküş yaşar. Sonunda bir doktor ona psikolojik tedavi görmesini önerir. Paroma her türlü suçluluk duygusunu inatla reddederken küçük kızı gelerek annesine moral desteği verir. Bengal dilinde bir kelime olan Paroma’nın birçok anlamı vardır: mükemmel, en iyi, kendine özgü ve kadınlıkta her şeyin ötesinde. Geleneksel açıdan bakıldığında ise en iyi özelliklerle tanımlanan bir kadına Paroma denir. Film, cinsiyetin geleneksel ataerkil düzen tarafından ne kadar zalimce hapsedildiğini açığa çıkarıyor.


5 HER BİRİ AYRI RENK
Festivalin ‘Her Biri Ayrı Renk başlıklı bölümünde bu sene 14 film yer alıyor. Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) Jürisi festival boyunca bu 14 filmi izleyecek. Jüri yapacağı değerlendirme sonucunda bu filmlerden birine FIPRESCI Ödülü verecek. FIPRESCI, Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde 2003 senesinden itibaren ödül veriyor. Türkiye’de FIPRESCI Ödülü’nün verildiği ikinci festival olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, dünyada bu ödülün verildiği tek kadın filmleri festivali olma özelliği taşıyor. FIPRESCI Ödülü, prestij açısından oldukça önemli bir ödül olarak kabul ediliyor.
5.1 Birkaç Gün Sonra/A Few Days Later, Niki Karimi, 2006, İran

Oyuncular: Niki Karimi, Ehsan Amani, Niloufar Khoshkholgh, Hessam Nourani, Alireza Anoushfar.


34 yaşında İranlı bir kadın olan Shahrzad, başarılı bir grafik tasarımcısıdır. Nişanlısının eski karısı İran'a geri dönüp nişanlısının evinde kalmaya başlayınca, Shahrzad, harekete geçmesi ve aşk hayatının bundan sonraki dönemine ilişkin önemli bir karar vermesi gerektiğini hisseder. Ancak, kararını hep birkaç gün sonrasına ertelip durur...
5.2 Çıkışı Olmayan Adam/The Man of No Return, Katya Grokhovskaya, 2006, Rusya

Oyuncular: Galina Jovovich, Yekaterina Rednikova, Anna Churina, Sergei Krapiva.


Film, Volga nehrinin kıyısındaki küçük bir kasabada geçiyor. Yönetmenin ilk uzun filmi olan ‘Çıkışı Olmayan Adam’, Rotterdam Film Festivali’nin yarışmalı bölümünün açılış filmiydi.
5.3 İncir Ağacı/Faces of a Fig Tree, Kaori Momoi, 2006, Japonya

Oyuncular: Kaori Momoi, Hanako Yamada, Saburo Ishikura, Cary Hiroyuki-Tagawa, Katsumi Takahashi.

Ödüller: 2007-Berlin Uluslararası Film Festivali Netpac Ödülü.
Filmin ana karakterleri, bahçesinde incir ağacı bulunan geleneksel bir Japon evinde yaşayan Kadowaki ailesidir. Dört kişilik bu aile, verandalarının yanındaki oturma odalarında bir fondü kabının çevresinde beraberce oturmaktadır. Anne, televizyona vurarak görüntüyü düzeltmeye çalışmakta; baba, tabağındaki balığının tadını çıkarmakta; evin kızı, bu mutlu aile tablosunu zihnine kaydetmekte; küçük erkek kardeş ise yemeğini kemirerek yediği için azar işitmektedir. Dışarıdan sıradan bir hayat sürüyor gibi gözüken bu dört kişilik ailenin yaşamı aslında çarpıcı gerçeklerle doludur: Evden kaçış, babanın ölümü, evden taşınma, ikinci evlilik ve bir çocuğun doğumu. Beklenmediği halde değişen yaşamları, aile üyelerinin birbirlerinin şaşırtıcı sırlarını öğrenmelerini ve bu sayede sahip oldukları bağların farkına varmalarını sağlayacaktır.
5.4 Garson Kız/Fraulein, Andrea Štaka, 2006, Almanya-İsviçre-Bosna Hersek

Oyuncular: Mirjana Karanović, Marija Škaričić, Ljubica Jović, Andrea Zogg.

Ödüller: 2007-İsveç Film Ödülleri En İyi Senaryo Ödülü.

2006-Locarno Uluslararası Film Festivali Don Quixote Ödülü, Altın Leopar, Genç Jüri Ödülü.


Film, şimdilerde İsviçre’de yaşayan üç modern kadının hayatlarına yakından bakıyor. Kadınların her biri, artık var olmayan bir ülkenin, eski Yugoslavya’nın, farklı bölgelerinden gelmişlerdir. Üçü de açığa vurulmamış acılar taşımaktadır. Ruža, Sırp kökenini bastırırken Mila, Hırvatistan’a geri dönme hayaline tutunur umutsuzca. Hastalığını hayata karşı aşırı bir susamışlıkla gizlemeye çalışan genç ve enerjik Ana ise Saraybosna’dan gelip hayatlarına girdiğinde Ruža ve Mila geçmişleriyle yüzleşmek ve yaptıkları seçimlerle uzlaşmak zorunda kalır. Fraulein, iç dünyalarını keşfe çıkan kadınlar arasındaki sıra dışı dostluğun öyküsü…


5.5 Temiz Hava/Fresh Air, Ágnes Kocsis, 2006, Macaristan

Oyuncular: Izabella Hegyi, Júli Nyakó. 


Viola, kızı Angéla ile birlikte Budapeşte’de küçük bir apartman dairesinde yaşamaktadır. Angéla moda tasarımcısı olma hayali kurmakta, annesi Viola ise metro istasyonunda tuvalet görevlisi olarak çalışmaktadır. Anne-kızın birlikte oturup izledikleri televizyon programı dışında ortak noktaları yok gibi görünse de aslında aralarında derin bir bağ vardır. Her ikisi de tekdüze hayatlarından kurtulmak ve yeni bir şeyler bulmak isterler; başka bir hayat ya da sadece temiz hava... ‘Temiz Hava’, Agnes Kocsis’e Budapeşte’de en iyi yeni yönetmen ödülünü kazandırdı. Film ayrıca Cannes Film Festivali’nin Eleştirmenler Haftası’nda da gösterildi.
5.6 Öteki Kadın Benim/I am The Other Woman, Margarethe von Trotta, 2004, Almanya

Oyuncular: Katja Riemann, August Diehl, Armin Mueller-Stahl.


Köprü tasarımcısı Robert Fabry, önemli bir müşterisiyle yapacağı toplantıdan bir gece önce gösterişli Frankfurt oteline giriş yapar. Platin renkli peruk takan hafifmeşrep bir hayat kadınıyla odasına çıkar. Sabah uyandığında kadın gitmiştir. Fabry, müşterisinin ofisinde, sözleşme avukatı Carolin Winter’la tanışır. Winter ne kadar inkar ederse etsin Fabry’nin dün gece birlikte olduğu kadının aynısıdır. Tek fark, başında bir peruğun bulunmaması ve tavırlarının son derece ciddi ve profesyonel olmasıdır. Kadın, Fabry’nin o gece dışarı çıkma teklifini kabul eder. Ne yazık ki Farby, kadının o geceki nazının göstermelik olduğu düşünecek ve kadına tecavüz etmeye kalkışıp geceyi berbat edecektir... Senaryosunu Peter Märthesheimer ile Pea Fröhlich’in yazdığı, ilk bakışta tabuları yıkan bir tutku, takıntı ve trajedi öyküsü izlenimi veren bu “şizofren melodram”, gizemli ve fettan Carlotta’yla geçirdiği gecenin ardından genç mühendis Farby’nin başına gelenleri anlatıyor.
5.7 Buzdağı/Iceberg, Dominique Abel, Fiona Gordon, Bruno Romy, 2005, Belçika

Oyuncular: Fiona Gordon, Dominique Abel, Philippe Martz, Lucy Tulugarjuk.

Ödüller: 2005-Bogota Film Festivali En İyi Film.
Fiona, banliyödeki bir ayaküstü yemek lokantasının yöneticisidir. Eşi Julien ve ergenlik çağındaki çocukları Jules ve Julie ile küçük bir bungalovda yaşamaktadır. Fiona için hayat güzeldir; ta ki bir gün kazara iş yerindeki dondurucuda kilitli kalana dek! Ertesi sabah, güç bela, yarı donmuş bir şekilde kurtulmayı başarır ama eşinin ve iki çocuğunun onun yokluğunu hiç fark etmediklerini anlar. Bu sarsıcı olaydan sonra Fiona soğuk, buzlu ve karlı olan her şeye merak sarar. Rüyasında bile dev bir buzdağı görür. Ailesini ve işini bırakır; aklında tek bir hedef vardır: bir buzdağı görmek, hem de en gerçeğinden... Hangimiz her şeyi bırakıp yeni bir sayfa açmayı, bir rüyayı gerçek yapmayı ya da sadece bambaşka bir yere gidip her şeye bir de ordan bakmayı hayal etmemiştir ki? Fiona, yolunun üzerindeki hayatların düzenini bozarak bu tehlikeye atılır.
5.8 Karo ve Tanrının Bizzat Kendisi/Karo and God Himself, Danielle Proskar, 2006, Avusturya

Oyuncular: Resi Reiner, Victoria Drauch, Petra Morzé, Peter Faerber, Branko Samarovski.


Anne ve babasının ayrılmasını bir türlü kabullenemeyen 8 yaşındaki Karo, bir telsiz aracılığıyla tesadüfen karşısına çıkan Tanrı’dan yardım ister. Tanrı, aynı apartmanda oturan ihtiyar bir alkoliktir aslında. Tanrı önce Karo’yu başından savmak için yardım önerilerinde bulunur. Ancak, Karo’nun Tanrı’nın anne ve babasını tekrar bir araya getirmesine yardım etmesi gerektiği konusundaki kararlılığı ihtiyarı çok geçmeden bu yaptığına pişman eder. Karo kendisine yardım etmesi için acımasızca ihtiyarın başının etini yer. Karo ve Tanrı, Karo’nun anne babasını yeniden bir araya getirmek için çeşitli girişimlerde bulunsalar da her seferinde umutları boşa çıkar, ancak zıt karakterli Karo ve “Tanrı” arasında gerçek bir dostluk başlayacaktır.
5.9 Paraguay Hamağı/Paraguayan Hammock, Paz Encina, 2006, Fransa-Arjantin-Hollanda-Paraguay, Avusturya, Almanya

Oyuncular: Georgina Genes, Ramón del Rió.

Ödüller: 2006-Cannes Film Festivali FIPRESCI Ödülü.
Film, 1935 yılının haziran ayında, oğullarının Chaco savaşından dönmesini bekleyen Ramon ve Candida adlı yaşlı bir köylü çiftin günlük yaşamını betimliyor. Çift, oğullarını beklerken aynı zamanda yağmurun gelmesini de bekler. Yağmur gelişini haber vermeye devam eder, fakat gelmez; rüzgar için de aynı şey geçerlidir; rüzgar da asla gelmez; ve düşmesi beklenen sıcaklık da mevsime rağmen asla düşmez; ve havlamayı kesmesi beklenen köpek asla susmaz; ve bütün olarak ele alındığında, daha iyi zamanların gelmesini beklerler. Sonsuz bekleyiş ânı, zamanın ‘öncesi’ ve ‘sonrası’ arasında bulunur. Çift, bu bekleme anlarıyla farklı tutumlarla yüzleşir: Anne, oğlunun çoktan öldüğünü sanırken, Ramon iyimserlikle yüzleşmektedir. Bu roller yinelenir ve çift, yaşamla ölm arasında ve ölümden sonraki sonsuzluk çizgisinde zamanın geçmesini beklerler.
5.10 Sevgilim İstanbul/Sevgilim İstanbul, Seçkin Yasar, 2006, Türkiye

Oyuncular: Karyofyllia Karabeti, Alptekin Serdengeçti, Nişan Şirinyan, Köksal Engür, Gülen Çehreli, Erdinç Akbaş.


İrini ve Ali Paris'te, bir uluslararası gazeteciler toplantısında tanışmış, birbirlerine âşık olmuşlardır. Ali tehlikeli konuları kurcalamakla ünlü bir Türk gazetecidir. İstanbul kökenli Yunan bir babanın kızı olan İrini de Yunanistan'da gazetecilik yapmaktadır. Albaylar cuntası döneminde, altı yaşındayken, babasının sivil polisler tarafından tutuklanıp götürülüşüne tanık olmuştur. Daha sonra babasının ölüm haberi gelmiş, ama ölüsü bulunamamıştır. İrini, hem sevgilisini hem de babasının şehrini görmek için, ilk kez İstanbul'a gelir. Birlikte geçirdikleri aşk ve tutku dolu birkaç günün ardından Ali ansızın kaybolur. Tehdit telefonları ve mektupları almakta olduğunu bildiği sevgilinin kaybı, İrini'yi, İstanbul labirentinde Kafka'vari bir arayışın içine sürükler.
5.11 Doğum Günü/The Birthday, Diane Kurys, 2005, Fransa

Oyuncular:  Lambert Wilson, Michèle Laroque, Jean-Hugues Anglade, Pierre Palmade, Isabella Ferrari, Antoine Dulery, Florence Thomassin, Fabio Sartor.


Reality Show dünyasının ünlü isimlerinden Raphaël Kessler, doğum günü için en yakın arkadaşlarını Marakeş’teki görkemli malikanesine davet eder. Bu insanlar, Kessler’in 80’lerin başında ‘özgür radyo’ için birlikte mücadele ettiği çetenin üyeleridir. Kessler, 20 yıl önce bu arkadaşlarına ihanet etmiştir ve doğum günü partisini de hatasını telafi etmek için düzenlemiştir. Partiye gelen her arkadaşına 4 milyon avro teklif eder, ancak, grubun tepkisi beklediği gibi olmaz...

5.12 Marona’nın Aşıkları/Lovers of Marona, Izabella Cywinska, 2004, Polonya

Oyuncular: Karolina Gruszka, Lukasz Simlat, Krzysztof Zawadzki, Danuta Stenka.

Ödüller: Polonya Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu Ödülü-Karolina Gruszka.
Sadece bir okul ve tüberküloz hastaları için bir bakım evinin bulunduğu bir köy, Marona Köyü. Film, çok güzel bir gölün kıyısında yer alan köyün muhteşem doğasından etkileyici görüntüleriyle seyirciye bir aşk üçgenini anlatıyor. Köy okulunun öğretmeni hastalardan birine aşık olur. Kadının aşkı güçlü, yoğun ve fedakarlıklarla doludur. Hastanın arkadaşı olan diğer adam ortaya çıkınca alışılmamış bir aşk üçgeni yaşanmaya başlanır. Marona’nın Aşıkları, herkesin aşkı aynı yaşamadığını, sevmenin her zaman tek bir aşkla var olmadığını, dokunduğu kişinin bilmediği yönlerinin bir gün gelip de canını acıtabileceğini, üstelik bile bile bunu isteyerek yaşayabileceğini gösteriyor.
5.13 Valerie/Valerie, Birgit Möller, 2006, Almanya

Oyuncular: Agata Buzek, Devid Streisow, Birol Ünel, Ricarda Meßner, Anne Sarah Hartung.


Bir zamanlar başarılı bir fotomodel olan Valerie, Noel’e az bir zaman kala Berlin’de zor günler geçirmektedir. Lüks bir otel olan Hyatt’ta kalan 29 yaşındaki Valerie aslında beş parasızdır. Nerede olduğunu arkadaşlarından gizleyen Valerie’nin otel odasını terk ettiği zaman park ücretini ödemeye yetecek kadar bile parası yoktur. ‘Güzel ve Zengin’lerin dünyasında Valerie tıpkı amaçsız bir yolcu gibi geceleri arabasında geçirir. Cazibesini ve cüretkarlığını kullanarak ayakta kalmaya çalışmaktadır. Valerie’nin, arkadaşlarına itimat etmek için harcadığı korkak çekingen denemeleri de bu arada başarısızlıkla sonuçlanır. Onun sürdüğü iki ayrı hayatın tek kanıtı yumuşak başlı park bekçisi Andre’dir. Andre’nın tekdüze hayatının tek heyecanı, bu evsiz güzel kızdır.
5.14 Azimli/Ambitious, Catherine Corsini, 2006, Fransa

Oyuncular: Karin Viard, Eric Caravaca, Pierre Arditi, Gilles Cohen, Jacques Weber.

Ödüller: 2007-Alpe d'Huez Uluslararası Komedi Filmleri Festivali En İyi Kadın Oyuncu Ödülü-Karin Viard.
Julien, kitabının yayınlanacağı hayaliyle yaşayan genç bir yazardır. Bir gün, ulaşılmaz yayıncı Judith Zahn ile bir buluşma ayarlamayı başarır. Judith Zahn, yeteneksiz bir yazar olduğunu düşünmesine rağmen bakışlarından etkilendiği için Julien’le ilgilenir. Julien yayıncının kendisini baştan çıkarmasına izin verir ve onun sevgilisi olmayı kabul eder. Bir gece Julien sırf meraktan Judith’in eşyalarını karıştırırken onunla ilgili çok ilginç bir hikaye öğrenir. Bu hikaye Judith’in 1970’lerde Güney Afrika’daki devrimci mücadelede ölen babası hakkındadır. Julien bu hikayeyi Judith’in haberi olmadan roman haline getirmeye karar verir. Romanın taslak halini gören Judith ihanete uğradığını hisseder; kitabın basılmasını yasaklar ve genç yazarla ilişkisini bitirir. Julien buna aldırmaz ve kitabı bastırır. Kitap büyük yankı uyandırır. Bu durum karşısında öfkeden gözü dönen Judith, Julien’in çöküşünü hazırlamak için bir strateji geliştirir. Ancak, bu intikam oyunu beklediği gibi gitmez.

6 BINKA JELJAZKOVA
Bulgaristan’da kadın sinemacıların öncülerinden... Sıradışı bir sinema serüveni... Sansürle, politik baskılarla “susturulan” filmler... Ülkesinde uzun yıllar “kötü kız” olarak anılan, filmleri yasaklanan, çığlığı sessizliğe gömülen bir yönetmen: Binka Jeljazkova. Balkanların bu sıradışı yönetmeni, 1 filmi ve hakkında yapılmış bir belgeselle festivalde seyirciyle buluşacak.
6.1 Bağlı Balon/The Attached Balloon, Binka Jeljazkova, 1967

Oyuncular: Georgi Kaloyanchev, Stoyanka Mutafova, Grigor Vachkov, Domna Ganeva, Ivan Bratanov, Georgi Georgiev-Getz, Konstantin Kisimov, Georgi Partsalev, Konstantin Kotsev, Yanka Vlahova.


2.Dünya Savaşı sırasında, Romanya’nın Ploesti kasabası üzerinde bağlarını çözen sabit balon, Bulgaristan’ın küçük bir dağ köyü üzerinde belirir. Şaşkın köy halkı, özgürlüğün cazibesine kapılarak çıkagelen bu misafiri sevmeye başlar ve yaylım ateşiyle onu düşürmeye karar verirler. Balon dağlara doğru kaçmaya başlar. Silahlarını kuşanan köylüler yola düşer. Fakat bu girişimde yalnız değillerdir. Meraklarının peşine düşen başka bir silahlı grup daha vardır. Balonun kimin malı olduğu konusundaki tartışma yüzünden iki grup arasında kavganın eşiğine gelinir. Neyse ki, balon tekrar kaçar ve “av”, iki grup için tekrar başlar, fakat bu kez birliktedirler. Sonunda, balon “yakalanır” ve avcılar tarafından yere bağlanır. Kısa bir atışma ve kavganın ardından kargaşa esnasında balon patlar. Polis, başka insanların meselelerine karıştıkları için köylüleri cezalandırır. En başından beri öyküye dahil olan bir kız vardır. Bu kız acaba kimden saklanır? Ve neden balon sadece bu kızdan kaçmaz?.. Bulgaristan’da büyük tartışma yaratan, yasaklanan ve ancak 21 yıl sonra aklanan bu film Binka Jeljazkova’yla tanışmak için kaçırılmaması gereken bir fırsat.


6.2 Binka: Bir Sessizlik Öyküsü/Binka: To Tell A Story About Silence, Elka Nikolova, 2006

Bulgaristanlı yönetmen Binka Jeljazkova ülkesindeki komünist diktatörlük sırasında, politik sinemanın ön saflarında yer alan bir neferdi. Kentli insana odaklandığı alegorik filmleri insan haklarını, sanatsal özgürlüğü ve siyasal düzenin meşruiyetini inceliyordu. Bu belgeselde, Binka’nın filmlerinden sahneler, arşivlerden çıkan belgeler ve Bulgaristan’da o dönemdeki film yapımcılarıyla yapılan röportajlar yer alıyor. Binka’nın bu kışkırtıcı portresi, sanatın totaliter bir rejimin gölgesinde yapılması durumunda doğabilecek baskıları ve karmaşayı ortaya koyuyor.



7 ON YILIN EN İYİLERİ
Bu bölüm kapsamlı bir anket çalışması sonucunda oluşturuldu. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin danışma kurulu, sinema yazarları, akademisyenler ve festivalin daimi izleyicilerinin verdiği oylarla, başlangıcından bugüne festivalde gösterilmiş filmler arasından en iyi on film seçildi. Festivalin 10. yılı nedeniyle programa dahil edilen bu özel bölümde, seçilen filmlerden 7’si gösterilecek. Sinemaseverler de böylece, bir anlamda festival tarihini özetleyen bu filmleri bir kez daha izleme fırsatı bulacak.
7.1 Antonia’nın Yazgısı/Antonia’s Line, Marleen Gorris, 1995

Oyuncular: Willeke van Ammelrooy, Els Dottermans, Dora van der Groen, Veerle van Overloop, Esther Vriesendorp, Carolien Spoor, Thyrza Revestejin, Mil Seghers

Ödüller: 1995-Hollanda Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu-Willeke Van Ammelrooy, En İyi Yönetmen.

1995-Toronto Uluslararası Film Festivali En İyi Yönetmen.

1996-Joseph Plateau Ödülü, En İyi Belçikalı Kadın Oyuncu-Els Dottermans.
Marleen Gorris'in feminist görüşünü en net olarak yansıttığı filmlerinden biri olan ‘Antonia'nın Yazgısı’, henüz izlememiş olanlar ve bir kez daha izlemek isteyenler için yine festivalde. Gorris'in dördüncü uzun metrajlı filmi bu. Dramın, komedinin, romantizmin, trajedinin, felsefenin ve sanatın gerçek hayatı doğrularcasına bir araya geldiği çarpıcı bir film olan ‘Antonia'nın Yazgısı’, 1995 yılında en iyi yabancı film dalında Oscar almıştı.

1998’de 1.Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde gösterilen film, bu yıl yine festival programında. Marleen Gorris, bu filminde aile kavramının aşındığı bir dönemi yansıtırken toplumun önemini vurgular. ‘Antonia'nın Yazgısı’ İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan başlayarak yaklaşık 50 yıllık bir süreç içinde Antonia'yı, kızı Danielle'yi, torunu Therese'yi ve torununun kızı Sarah'ı içine alan dört kuşaktan kadını tanımlar.


7.2 Bir Deve için Daha Kolay/It’s Easier for A Camel, Valeria Bruni-Tedeschi, 2003

Oyuncular: Valeria Bruni-Tedeschi, Chiara Mastroianni, Jean-Hugues Anglade, Denis Podalydes, Marysa Borini, Roberto Herlitzka, Lambert Wilson, Emmanuelle Devos.

Ödüller: 2003-Tribecca Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Yönetmen.

2003-Louis Delluc Ödülleri En İyi İlk Film.

2004-Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali FIPRESCI Ödülü.
Elliden fazla filmde rol almış bir oyuncu olan, François Ozon’un filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu Valeria Bruni Tedeschi’nin yönetmenliğini yaptığı ilk film. Senaryosunu Noemie Lvovsky ile birlikte yazdığı bu filmde Tedeschi, farklı bir kadın kahramanı anlatıyor. Federica, bir bakıma bir anti-kahraman: Kendini boşlukta hisseden, ne istediğini bilmeyen ve hayatta kendine bir yol açmaya çalışan biri. Kararsız, sarsak, rüküş, sürekli bir suçluluk duygusu taşıyan ama her şeye rağmen yaşama sevinci duyan güçlü bir karakter. Filmin başında Federica bir rahibe günah çıkarırken, çok zengin olduğu için kendini suçlu hissettiğini söyler. Onu anlayan rahip, İncil’den bir alıntı yapar: “Bir zenginin cennete gitmesi, bir devenin iğnenin deliğinden geçmesinden daha zordur.” Tedeschi, Federica’nın hayatını, ailesi ve dostlarıyla ilişkilerini oldukça gerçekçi ve eleştirel bir üslupla anlatıyor. Aynı zamanda Federica’nın hayal gücüyle yeniden kurguladığı geçmişi ve Federica’nın “gündüz düşleri”, filme farklı, incelikli bir mizah duygusu ve ironi katıyor.
7.3 Rosa Luxemburg/Rosa Luxemburg, Margarethe von Trotta

Oyuncular: Barbara Sukowa,Daniel Olbrychski, Otto Sander.

Ödüller: 1986-Almanya Film Ödülü.

1986-Cannes Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu-Barbara Sukova.


Rosa Luxemburg’u şöyle anlatıyor Atilla Dorsay: “Sürekli eylemde bulunmuş, yazmış, konuşmuş, gereğinde ajitasyon yapmış, gereğinde itidal ve ılımlılık öğütlemiş. Yalnız kendi yazgısını değil, tüm bir Marksizmin kuramsal gelişim tarihini ve giderek 20. yüzyılın siyasal akışını etkilemiş. Küçücük bir kadın için ne görkemli bir yazgı!..” Rosa Luxemburg, Marksizm ve devrim tarihine tanıklık eden, hatta sadece tanıklıkla da kalmayıp ‘kitle eylemi’nin önemini kavrayarak Alman halkına savaş üzerine gerçekleri söylemeye, işçi sınıfı enternasyonalizmini yalnızca barış dönemine özgü bir düş olmaktan çıkarmaya ve geniş kitlelere Alman nasyonalizminin ve militarizminin gerçek yüzünü göstermeye çalışan az sayıdaki sol düşünürlerden biri. von Trotta, Rosa’nın kişisel yaşamıyla siyasal yaşamını ustalıkla bir arada sunuyor izleyiciye. 1986’da Cannes Film Festivali’nde en iyi kadin oyuncu ödülünü alan başrol oyuncusu Barbara Sukova’nın filme katkısı da göz ardı edilmemeli.
7.4 Çatısız Kuralsız/Vagabond, Agnes Varda, 1985

Oyuncular: Sandrine Bonnaire, Macha Meril, Stephane Treiss, Yolanda Moreau, Patrick Lepczynski, Yahiaoui Assouna, Joel Fosse.

Ödüller: 1985-Venedik Film Festivali Altın Aslan Ödülü; Venedik Film Festivali FIPRESCI Ödülü.

1986-Fransa Sinema Eleştirmenleri Sendikası En İyi Film; Los Angeles Amerikalı Eleştirmenler Derneği En İyi Yabancı Film Ödülü; Brüksel Film Festivali En İyi Film, En İyi Yönetmen Ödülü.

1987 Kuzey Afrika Durban Uluslararası Film Festivali En İyi Film Ödülü.
Eleştirmenlerce Varda’nın başyapıtı kabul edilen ‘Vagabond’, 1985 yılında Venedik Film Festivali’nde aldığı FIPRESCI Ödülü başta olmak üzere ulusal ve uluslararası pek çok ödülün sahibi olan bir film: Mona Bergeron, iyi bir aileye, iyi bir geçmişe ve iyi bir eğitime sahip olmasına rağmen bunların hepsinden vazgeçerek özgür, sorumsuz-sorunsuz yaşamayı tercih eden genç bir kadındır. Mona’yı sokaklarda tek başına yaşamaya hatta belki ölmeye iten nedir? Mona’nın hayata bakışı, beklentileri, umutları diğer insanlardan ne denli farklıdır? Böyle bir yaşam nasıl tanımlanabilir?
7.5 Su/Water, Deepa Mehta, 2005

Oyuncular: Lisa Ray, Seema Biswas, Kulbushan Kharbanda, Waheeda Rehman.

Ödüller: 2006-Vancouver Film Eleştirmenleri Birliği En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü.

2005-Valladolid Uluslararası Film Festivali Genç Jüri Ödülü.


Bu yıl en iyi yabancı dilde film dalında Oscar’a aday gösterilen “Su”, Deepa Mehta’nın ülkesinde büyük tartışmalar yaratan Element Üçlemesi’nin son halkası. Filmi maruz kaldığı baskı ve şiddet olayları nedeniyle bir türlü tamamlayamayan Mehta, 2005 yılında bunu başarmış ve geçen yıl “Su” ile Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali programında yer almıştı. Filmde, 1930’larda İngiliz kolonisine karşı mücadelenin yoğunlaştığı yıllarda, kutsal kent Varanasi’deki bir tapınakta yoksulluğa itilen bir grup hintli dul kadının zor durumu anlatılıyor. Mehta şunları söylüyor:

“Aklımıza takılıp kalan ve bir türlü silinmeyen görüntüler vardır. Böyle bir görüntü on yıl boyunca aklımdaydı. Çömelmiş ve kolları ile dizlerini sarmış, boynu bükük, yenilmiş bir kadının görüntüsü bir senaryo fikrini doğurdu ve on yıl sonra ‘Su’ adında bir film oldu.

2000 yılında Hindistan hükümetinden aldığımız gerekli izinler ve onaylanmış senaryomuzla Varanasi şehrinde film için ekibimizi kurmuştuk. Altı haftalık bir ön hazırlık döneminin ardından Ganj kıyısında çekimlere başladık. İki günlük çekimin ardından meydana gelenler hiç beklenmedik ve eşi görülmemiş olaylardı. Gece boyunca Hindu köktenciler şehre doluştu ve şiddet gösteri ile protesto etmeye başladılar. Film setini nehre dökmenin nedeni olarak filmin anti-Hindu olmasını gösterdiler. Protestocular gece boyunca yürüyüp kuklalarımı yaktılar. Film ve filmin Hindu dullara bakışı aleyhine sloganlar attılar. Kimse senaryoyu okumamıştı. Meydana gelen gösterilerden şaşkın bir halde senaryoyu onaylayan devletten yardım talep ettik ama başarılı olamadık. Artan gösteriler, ölüm tehditleri ve şiddet eylemleri ile kıstırılmış olarak filmin yapımına son vermek zorunda kaldık. Artık filmi bitirdim ve bunun için yaptığım uzun yolculuğa dönüp bakabilirim. Acı, ölüm tehditleri, politika, dini köktenciliğin çirkin yüzü-bunların tümünü yaşadık. Bazen düşünüyorum, bütün bunlara değer miydi? Sonra on yıl önceki dulun görüntüsü zihnimde beliriyor: Ganj’ın kıyısında oturmuş, dişleri dökük ağzından kaybolmanın sesli nefeslerini alıp veriyor.”
7.6 Bu Konu Hakkında Konuşma İstemiyoruz/We Don’t Want to Talk About It, Maria Luisa Bemberg, 1993

Oyuncular: Marcello Mastroianni, Luisina Brando, Alejandra Podesta, Betiana Blum, Robert Carnaghi, Alberto Segado. 

Ödüller: 1993-Havana Film Festivali En İyi Senaryo ve Jüri Özel Ödülü.
Toplum kural dışı yaşayanları dışladığı gibi, daha iyimser yaklaşsa bile fiziksel farklılıkları olan insanları da kolay kolay kabullenmez. Bu insanları ya tamamen yok sayar ya da arkalarından ve genellikle acıyarak konuşur. Bu film, böyle bir gerçek üzerine hafızalardan kolay silinmeyecek bir Bemberg klasiği… 1930’lu yıllarda Arjantin’de herkesin birbirini tanıdığı ve özellikle bir konunun asla konuşulmadığı küçük bir kasaba... Zengin ve orta yaşın üstünde güzel bir kadın, Leonor, fiziksel farklılık taşıyan kızı Charlotte’nin aile dostları... Güçlü bir kadındır Leonor; onun için kızı her şeyden önemlidir ve onu herkesten, her şeyden ve özellikle bir gerçekten korumak, uzak tutmak istemektedir. Çocukluktan çıkıp genç bir kadın olma dönemindeki Charlotte ise kendinden gizlenen bir gerçek olduğundan habersiz mutlu bir hayat sürmektedir; ta ki kasabaya bir sirk gelinceye kadar. Parodi denilebilecek, kariyeri hakkında iğneleyici ironilerle dolu olan bu filmde Bemberg, en iyi stratejinin engellileri gizlemek ya da kabul etmek yerine, engelin kendisini ortaya koyacak bir düzenin kurulması gerektiğini gösteriyor. Bu yaklaşımı sayesinde, Bemberg’in önceki filmlerinin aksine, mutluluk bir olasılık olarak görünüyor burada.
7.7 Kargalar/Crows, Dorota Kedzierzawska, 1994

Oyuncular: Karolina Ostrozna, Kasia Szczepanik, Malgorzata Hajewska, Anna Prucnal.

Ödüller: 1994-Polonya Film Festivali Jüri Özel Ödülü.
Taklidini yaptığı kuşun adıyla ‘Karga’ diye çağrılan on yaşlarındaki çelimsiz çocuğun hiç arkadaşı yoktur. Evde kendi başınadır; annesi, sevgilisiyle birlikteyken onu eve sokmaz. Bir sabah ‘Karga’, anne ve babasının yanında, henüz yürümeye başlamış tombul ve çok sevimli bir çocuk görür. Baba işe gittiğinde, küçük çocuk annesi tarafından bahçede bir an için yalnız bırakılır. ‘Karga’ çocuğu kaçırıp bütün gün ona annelik yapar ve günün sonunda çocuğu evine geri götürür. Aslında istediği, annesinin ona biraz ilgi göstermesidir… Festivalin 3. yılında gösterilen “Kargalar”, Yugoslavya’nın usta kadın yönetmeni Kozomara’ya pek çok ödül kazandırmış başarılı bir film.

8 BENİM ANNEM GÜZEL ANNEM!
Bu bölümde annelik üzerine filmler yer alıyor. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali hemen her yıl Anneler Günü’nü de içine alan tarihlerde gerçekleşiyor. Anneliğin geleneksel ve ataerkil yorumuna eleştirel bir yaklaşımla hazırlanan bu bölümde ‘anne olma’ durumunu farklı açılardan değerlendiren 9 film yer alıyor..
8.1 Kardaki Ay İzleri/The Moon on the Snow, Pilar Anguita-MacKay

2006


Oyuncular: Julie Depardieu, Marie-Josée Croze, Nicolas Rossier.


Soğuk ve karlı bir hafta sonu üç kardeş, artık iyileşme umudu olmadığı için çektiği acıların son bulmasını istedikleri annelerinin evinde bir araya gelir. Derken, annelerini yıllar önce ölen babalarının ölümünden sorumlu tutup tutmayacakları konusunda ateşli bir tartışmanın içinde bulurlar kendilerini. Seyirci, o trajik kazayı ister istemez hatırlayan kardeşlerin, babalarının ölümüne yol açan olayları farklı şekillerde hafızalarında canlanmasına tanık olur. Her biri, kazadan kimin sorumlu olduğu konusunda ilk kez kendi duygularıyla yüzleşmeye itilir ve böylece gerçeği fark ederler. Hafta sonu tatili bittiğinde kendilerini yıllardır esir alan suçluluk duygusundan kurtulmuş olan kardeşler annelerini çektiği acılardan kurtarabileceklerdir artık.
8.2 İş-Güç/Travaux, Brigitte Roüan, 2005

Oyuncular: Carole Bouquet, Jean-Pierre Castaldi, Didier Flamant, Françoise Brion.


Chantal tuttuğunu koparan bir avukattır. Bir yandan iki çocuğuyla evi çekip çevirmeye çalışırken, bir yandan da göçmenler lehine yapılan yürüyüşlere katılıp sosyal davaları üstlenir. Eski kocası da dahil herkes Chantal’a hayrandır. İki katlı evinin üst katındaki kiracılar birdenbire evi boşaltınca, iki katı birleştirerek daha geniş bir eve dönüştürür. Chantal, yasadışı göçmenlerin topluma uyumu konusuna duyarlı olduğundan, evinin tadilatı ve dekorasyonu için, aynı zamanda müşterisi olan Güney Amerikalı bir mimardan yardım istemeye karar verir. Ancak mimar, gerçekte yapabileceklerinden biraz uzaklaşmıştır sanki. Kendisi gibi birkaç yasadışı göçmen arkadaşının da yardımıyla evin tavanında bir delik açar ve olanlar olur. Ancak, göçmenler, garanti vermemekle birlikte, kendi yarattıkları problemlerin hepsini olmasa bile birçoğunu çözecek kadar iyi yüreklidirler. Roüan’dan keyifli bir komedi...
8.3 Anneler-4 Bölüm/Mothers-4 Pieces, Sandra Kulbach-Michaela Schäuble-Nan Mellinger-Johanna Straub, 2006

Dört yönetmen bir araya gelip kendi annelerini filme çektiler. Her birinin kamerasından ayrı bir anne öyküsü çıktı. Dört bölümlük bu belgesel, 60’larındaki dört kadının kızları tarafından çizilen portrelerini sunuyor seyirciye. Anne ile kızı arasındaki çoğu zaman sorgulanmayan ilişkiyi yansıtan film, aslında bir tür meydan okuma; sevecenliği olduğu kadar çatışan görüşleri de açığa çıkarıyor. Yönetmenlerden her birinin kamerayı kendi annesine çevirdiği bu film, anneler ve kızları olmak üzere sekiz yaşam öyküsünü kendi içinde örüp birleştiriyor.


8.4 Çocuklarından Doğan Anneler, Dilek Çolak & Metin Yeğin, 2007

Juanita, Sakine, Gülmez Ana… Onlar sıradan ev kadınlarıydı. Ta ki çocukları yaşamlarını yitirene ya da birdenbire ortadan kaybolana kadar. Bu acı deneyimler, çocuklarının mücadelesini sahiplenmelerini, onların ideallerine sahip çıkmalarını sağladı. Türkiye’de Cumartesi Anneleri, Arjantin’de Mayo Anneleri... Onların ortak noktası, öldürülen ya da ‘kaybedilen’ çocukları için verdikleri mücadele; başka annelerin de canı yanmasın diye. Bu belgesel, ülkelerindeki politik gerilimlerin odağında annelerin yaşadığı talihsiz kayıpları gerçek öyküler üzerinden anlatıyor.



8.5 Annem/My Mother, Svetla Tsotsorkova, 2005

Oyuncular: Margita Gosheva, Svetlana Yancheva, Tsvetan Aleksiev.


Büyük bir şehrin varoşlarında bir evde, iki kadın – bir anne ve kızı gelecek doğumgününe hazırlanıyor. Annenin çok iyi tanıdığı, kızının erkek arkadaşının görüntüsü korkunç bir tepkiyle birlikte rahatsız bir sessizlik yaratır.
8.6 Öbür Annem/My Other Mother, Diana Keam, 2006

Oyuncular: Harriet Manamela, Bo Petersen, Bruce Young, Lienke Wilke.

On bir yaşındaki Margo, kızkardeşi beşiğinde ölü bulununca, birini kaybetmenin acısının Afrikalılar tarafından nasıl yaşandığını öteki annesinden öğrenir.
8.7 Yakınlaş/Happy As One, Vanessa Jopp, 2005

Oyuncular: Meret Becker, Hinnerk Schoenemann, Heidrun Bartholomaeus, Stefanie Stappenbeck, Marek Harloff, Fritz Roth, Jana Pallaske.


Sert ama hâlâ kırılgan genç bir kadın, bir adamla tanışır. Hem eş hem anne olan bir işkadını kocasını, kurtulmak için kaçmak gerektiğini düşündüren bir dirençsizliğe iter bilinçsizce. Bir anne ve ergen kızı orta yaşlı, mütevazı bir adama aynı anda aşık olur. Garip şekillerde bir araya gelen kadın ve erkeklerin sinsi, keskin hikayeleri; küçük bir bireyler toplumunda, belki de sadece bir saniyeliğine, eriyerek tek vücut olmuş insanların neşeli ve çarpıcı karşılaşmaları...
8.8 Seksi Şey/Sexy Thing, Denie Pentecost, 2006

Oyuncular: Hanna Mangan Lawrence, Catherine McClements, Layla Trace, Chris Vance.

On iki yaşındaki Georgie cinsel istismarın gerçekliği ve kurtulmak için kaçtığı hayali sualtı dünyası ile gerçek dünya arasında gelmektedir. Yönetmen Pentecost’dan ensest üzerine çarpıcı bir film.


8.9 Beyaz Dizi/White Trash, Anette Winblad von Walter,

Oyuncular: Eva Röse, Niklas Engdahl, Lena Nyman, Eagle-Eye Cherry, Lotta Östlin Stenshäll.

Süt annesiyle yaşayan köpek kuaförü Rita, daha iyi bir hayat düşlemektedir. Hafta sonunu geçirdiği sosyal merkezde gazeteci Knut’la tanışır. Farklı amaçlarla aynı merkezde paylaştıkları bu hafta sonunda Rita’nın özgüveni yerine gelir ve yıllardır yapmaya cesaret edemediği şey için kendinde güç bulur: Biyolojik annesini bulup onu neden terk ettiğini soracaktır.

9 ÖNCÜ KADINLAR
Bu bölümde çok özel 3 belgesel yer alıyor. Kendi deyişiyle “özgürlük savaşçısı” Filistinli Leyla Halit ve çevreci aktivist Vandana Shiva’nın anlatıldığı İsveç yapımı belgeseller bu bölümün sürprizlerinden. Ayrıca, 2001 yılında Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali tarafından yaptırılan, Nuran Bayer imzalı “Yeşilçam’ın Görünmeyen Kadınları/Ötekinin Sesi” adlı belgesel de kaçırılmaması gereken filmler arasında. Festivalde bu belgesel, geçen yıl kaybettiğimiz sinema sanatçıları Lale Oraloğlu ve Evrim Fer anısına yeniden gösterilecek.

9.1 Ötekinin Sesi/Ötekinin Sesi, Nuran Bayer, 2001

Türk sinemasına oyuncu, senarist, yapımcı ve yönetmen olarak emek veren, tiyatro ve sinemanın efsane isimlerinden Lale Oraloğlu geçirdiği beyin kanaması sonucu uzunca bir süre yaşam mücadelesi verdi. Oraloğlu 15 Ocak 2007’de yaşama veda etti. Tiyatroyla başladığı sanat yolculuğunun sinema durağında 35 filmde rol alan, 1971-72 yıllarında dört filmin de yönetmenliğini yapan, ayrıca yapımcı ve senarist olarak birçok filmde çalışan Lale Oraloğlu’nu sinemada son olarak geçtiğimiz yıl Neco Çelik’in yönetmenliğini yaptığı ‘Kısık Ateşte 15 Dakika’ adlı filmde üvey anne rolünde izlemiştik.

Evrim Fer ise, 1950’lerin sonu ile 1960'lı yılların başında 30'dan fazla filmde rol almış, zamanın dergilerine kapak olmuş ve sonrasında unutulmuş bir gizli yıldızdı. Sinemadan sessiz sedasız çekilip öyle de aramızdan ayrıldı, 1 Temmuz 2006’da. Evrim Fer, Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali'nin hâlâ dillerden düşmeyen 2001 yılı açılışında, kendi öyküsünün de anlatıldığı belgeseli izlemiş, ardından o pırıltılı sahnede plaketini Hülya Koçyiğit'in elinden almıştı. “Sarışın olmadığı için” sinema seyircisinin kendisini çok da “tutmadığını”, bu yüzden beyazperdeden elini eteğini çektiğini o gece dile getirmişti. 1959'da gösterime giren 'Şeytan Mayası' adlı filmle sinemaya adım atan Evrim Fer, ‘Kardeş Gibiydiler’, ‘Mor Defter’, ‘Hancının Kızı’ gibi birçok filmde rol aldı.

2001 yılının mayıs ayında 4. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali kapsamında hazırlanan “Ötekinin Sesi/Yeşilçam’ın Görünmeyen Kadınları” adlı belgesele, Türk sinemasının ilk kadın yönetmenleriyle birlikte Lale Oraloğlu ve Evrim Fer’in yaşamı da konu olmuştu. Festivalde özel bir gösterimle seyirciyle buluşan belgeselin ardından gerçekleştirilen panele Lale Oraloğlu, yönetmen Ayten Kuyululu Ürkmez, Evrim Fer, sinema tarihçisi Burçak Evren ve belgeselin yönetmeni Nuran Bayer katılmıştı.

10.Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, tiyatro ve sinemanın en güçlü kadın oyuncularından Lale Oraloğlu ile sinemada bir yıldız gibi parlayıp sönmüş Evrim Fer’i, “Yeşilçam’ın Görünmeyen Kadınları/Ötekinin Sesi” belgeseliyle bir kez daha saygıyla anıyor.
9.2 Leila Khaled/Leyla Halit, Lina Makboul, 2006

Dünyanın ilk kadın hava korsanı olarak tarihe geçen Leyla Halit, 15 yaşındayken babasını İsrail'e karşı savaşırken kaybetti. 1969'da TWA'ya ait bir uçağı Suriye'ye kaçırdığındaysa 25 yaşındaydı. Elinde silahı, boynunda poşusu ve kapkara gözleriyle Halit tüm dünyanın dikkatini Filistin'e çekmeye başardı. Kaçırdıkları uçak sayesinde 13 Filistinli mahkum serbest kalırken ikinci uçak kaçırma girişiminde ise başarısız oldu. Ancak, örgüt bir başka uçağı kaçırıp rehineler karşılığında Halit'in serbest kalmasını sağladı. Filistin Ulusal Konseyi üyesi olan Halit daha sonra Filistinli kadın mültecilerin eğitilmesi görevini üstlendi.

“Ezilenler her zaman hak sahibidir. Haksızlığı yaratan şeyleri ortadan kaldırmak için mücadele etmeliyiz. Bunun için bizim İsrail'in tanklarını çiçeklerle karşılamamızı beklemeyin. Siyonist amaçlarla hareket edenlerle asla barış yapamayız. İsrail bugün tek amaçla hareket ediyor. Bu amaç sadece Filistin'i yok etmek üzerine kuruludur. Onlara sadece şunu söylüyorum. Filistin'i yok etmek için çiçekleri koparabilirsiniz, ama baharın gelişini engelleyemezsiniz.” Leyla Halit arkadaşı öldürüldü. Kimi O’nun için terörist dedi, kimi Leyla

9.3 Hadi Oradan!/Bullshit, Suzanne Khardalian & PeÅ Holmquist, 2005

Bu belgeselde; nükleer fizikçi ve çevreci aktivist Vandana Shiva’nın, Himalayaların eteklerindeki organik çiftçiliğinden bir protestocu olarak Meksika’daki Dünya Ticaret Örgütü Zirvesi’ne, Münih’teki Avrupa Patent Bürosuna kadar bir kasırga gibi esen yolculuğunun iki yılını izleriz. Shiva; küreselleşme taraftarları, Monsanto gibi çokuluslu kuruluşlar, besin maddelerinin genetiği ile oynayan Amerikan Bio-Tek şirketi ve Hindistan’daki yeraltı sularını kirleten Coca Cola ile mücadeleye girer.

Bıkıp usanmadan, korkusuzca mücadele eden bir direnişçinin portresi olan ‘Hadi Oradan!’, bu politikalardan etkilenen küçük çiftçileri, yani Shiva’nın sadık muhaliflerini anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda, Monsanto ve Coca Cola’nın yöneticilerini, küreselleşmenin olumsuz etkileri hakkındaki yalanları ortaya çıkardığı için kendisine ‘Bullshit Ödülü’ veren neo-liberal lobicileri de konu alıyor. (Bu ödülü aldığında Shiva, ‘inek gübresinin en güzel malzeme’ olduğunu açıklamıştı!) Bu belgesel, 21. yüzyılın teknolojik ve çözüm bekleyen sosyal sorularının en önemlilerinden bazılarına açıklık getiriyor: Genetiği değiştirilmiş besinler dünya üzerindeki açlığı önleyebilir mi? Kurumların doğal ürünlerin patentlerini almaları yasal mıdır? Yerel bilgi, modern genetik mühendisliğini şekillendirebilir mi?.. Birleşmiş Milletler Dünya Günü Uluslararası Ödülü alan Vandana Shiva’nın küreselleşmeye karşı verdiği mücadeleye tanıklık etmek isteyenlerin kaçırmaması gereken bir belgesel...

10 GÜLMESİNİ DE BİLİRİZ
Bu bölüm, Uçan Süpürge’nin de kurucu üyeleri arasında yer aldığı Avrupa Kadın Filmleri Festivalleri Ağı ile birlikte oluşturuldu. Bu bölümde, dünyadaki tüm kadın filmleri festivallerini dolaşacak olan 12 kısa film yer alıyor. Bu filmler ilk kez 10. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde gösterilecek.
10.1 Teşekkürler/Merci, Christine Rabette, 2002, Belçika

Ödüller: 2004-Biarritz Fox'Movie Seyirci Ödülü;

2003-Paris Le Court en dit Long Festivali Seyirci Ödülü/Audience Award at the Festival le Court en dit Long, Paris;

2003-Amsterdam Uluslararası Kısa Film Festivali Seyirci Ödülü;

2003-Bordeaux Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Kısa Film Ödülü.
Toplu taşımacılıkta yaşamı aydınlatmak için eşsiz bir çözüm…
10.2 Uygunsuz/Out of Place, Ellen A. Lundby, 2001, Norveç

“Uygunsuz” bir şey üzerine bir kısa film... Fakat en uygunsuz olan nedir ve kimdir?


10.3 Yünden Kurt/Wooly Woolf, Vera Neubauer, 2001, İngiltere

Ödüller: En İyi Animasyon, En İyi Kısa Film BAFTA Ödülleri.

Bu kez, Kırmızı Başlıklı Kız, kurdun kendisini yemesine izin vermeyecek…
10.4 Yeşil Işık/And The Red Man Went Green, Ruth Meehan, 2002, İngiltere

Ödüller: 2003-Tahran Film Festivali Jüri Özel Ödülü

2004-Raindance East Kodak Seyirci Ödülü

2004-The World's Smallest TV Festivali En İyi Dramatik Film Ödülü.


Yaşlı bir kadın, her an birinin yolunu kesip kendisine zarar vereceği korkusuyla Londra’nın hareketli sokaklarından geçmektedir...
10.5 Sıkıntı/Angoisse, Bianca Li, 1999, Fransa

Bazen uçağa binmek acı veren bir deneyim olabilir… Kahramanımız, ertesi gün yapacağı uçak yolculuğunun öncesinde komik ve ‘koreografik’ bir kabus görür uykusunda…




    1. Bıyık/Bıyık, Lale Nalpantoğlu, 2004, Almanya

Ödüller: 2004-Nürnberg Film Festivali Jüri Özel Ödülü

2004-Thüringen & Rheinland-Pfalz Video-Film Günleri Hans W.Geißendörfer Ödülü

Kadir Mutlu’nun mutlu hayatı, bıyığının kaybolduğunu fark etmesiyle alt üst olur.
10.7 Seks Oyuncakları/Toy Joy, Benedicte Maria Orvung, 2004, Norveç

Ödüller: Norveç Kısa Film Festivali Dolby Ödülü

Bir dildo, insani bir rekabet dolayısıyla hayal kırıklığına uğramaktadır. Ya da… Cinsel oyuncaklar canlandırılırsa ne olur?..


    1. Büyük Koşucu Glenn/Glenn, The Great Runner, Anna Erlandsson,

2004, İsveç

Glenn, mükemmel bir maraton koşucusudur, fakat podyuma çıkıp da madalyayı gereken karısı değil midir? Öykünün ana fikri: Erkek kazandığında karısına bakınız!




    1. Şimdi Mutlu musun?/Happy Now?, Frederikke Aspöck, 2004, Danimarka
      Oyuncular: Kevin Anton, Sara Barnett, Renata Hinrichs, Josh Kleinmuntz, Cosmo Pfeil.

Tipik bir Amerikan ailesinin bir günlük sahil macerası, görünüşte mükemmel olan yaşamı bir anda alt üst edecektir…
10.10 Yapışkan Hamur/Hartes Brot, Nathalie Percillier, 1999, Almanya

Ödüller: 2000-Amnies Uluslararası Film Festivali Mansiyon.

2000-Berlin Uluslararası Film Festivali Ödülleri.

2000-Münih Film Festivali Kısa Kaplan Ödülü.


Fırın iyi çalışıyordu, kızlar formunda ve üretim doruktaydı. Ta ki Ute içeri girene kadar…
10.11 Merhaba Maya/Hoi Maya, Claudia Lorenz, 1999, İsviçre

Ödüller: 56. Berlin Uluslararası Film Festivali Seyirci Ödülü.

2005-Créteil Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, Canal+ Ödülü.

İki yaşlı kadın yıllar sonra kuaförde karşılaşırlar. Aradan geçen zamana rağmen, birbirlerini hemen tanırlar, ancak, başta bunu kabul etmek istemezler. Acaba neden?




    1. Enn Griekse Tragedie/Yunan Tragedyası, Nicole Van Goethem,

1986, Belçika

Ödüller:1986-En İyi Kısa Film Oscar Ödülü.

1986-Annecy Uluslararası Canlandırma Filmleri Festivali Büyük Ödül ve Seyirci Ödülü.

1986-Valladolid Film Festivali Golden Spike Ödülü.

1986-Brüksel Film Festivali En İyi Animasyon Film Ödülü.
Bir bakışta Yunan tapınağına benzeyen, üç karyatit (kadın şeklinde sütun) tüm olasılıklara rağmen her gün biraz daha eriyen bir frontonu (üçgen süs) desteklemektedir.

11 İRAN CANLANDIRMALARI


Bu bölümde İranlı kadın animasyoncuların filmleriyle tanışacağız. Birbirinden ilginç 13 canlandırma filmin yer aldığı bu bölümü bu türe ilgi duyanların kaçırmaması gerekiyor.
11.1 Gökkuşağı/The Rainbow, Nafiseh Riahi, 1973

Bu film, gökkuşağı çevresindeki çirkinlik ve acayipliklerin üzerine ışık ve renk aşılayan, iyimser, dinamik ve saf bir yaratığın çabalarını anlatıyor.


11.2 Dayanışma/The Unity, Nazanin Sobhan Sarbandi, 1989

Güvercinler, dayanışmaları, uyumları ve yardımseverlikleri sayesinde avcının tuzağından kurtulurlar. Kelile ve Dimne masalından uyarlanmış etkileyici bir canlandırma.


11.3 Yalnız Gugukkuşu/The Lonely Cuckoo, Parvin Tajvid, 1995

Kendi sesini sevmeyen bir guguk kuşu başkalarını taklit etmeye çalışır. Başka kuşlar onunla dalga geçtikleri için kendi sesini unutur. Sonunda başka bir guguk kuşunun sesini duyunca kendi sesinin diğer bütün kuşların seslerinden daha iyi olduğunu fark eder.



11.4 Sağlık Mutluluktur/Health is Happiness Farkhondeh Torabi, 1994

Film, çocuklara kendi sağlıklarını başkalarının yardımı olmadan korumalarını, basit ve cazip bir yolla öğretiyor.


11.5 Susamış Karga/The Thirsty Crow, Farkhondeh Torabi, 1995

Susamış bir karga çölde su ararken bir su testisi bulur. Fakat testinin içinde çok az su vardır ve karganın gagası bu suyu içmek için çok kısadır...


11.6 Gökkuşağı Balığı/Rainbow Fish, Farkhondeh Torabi, 1996

Kibiri, güzel gökkuşağı balığının yalnız kalmasına neden olur. Yalnız kalması onu düşman balıklar için kolay bir av haline getirir. Fakat başka bir balık onu kurtarmak için yardımcı olacaktır.


11.7 Çiftçi ve İnek/Farmer and The Cow, Fatemeh Goudarzi, 2003

Ödüller: 2003-Tahran Uluslararası Canlandırma Film Festivali Onur Ödülü

2003- İran Roshd Uluslararası Film Festivali Gümüş Kitap Ödülü

2005-Houston Uluslararası Film Festivali En İyi Kısa Film Ödülü.

Bir çiftçi ve bir inek hakkında hayal gibi bir hikaye...
11.8 Ördek ile Çiftçi/The Duck and the Farmer, Aviz Mirfakhraei, 2004

Film, tembel bir çiftçinin çiftlikteki bir ördekle yaşantısını anlatıyor.


11.9 Shangoul ve Mangoul/Shangoul and Mangoul, Farkhondeh Torabi & Morteza Ahadi, 2005

Bir kurt küçük keçileri kandırıp, anne keçi evde yokken evlerine girer ve keçilerden ikisini yemeye kalkışır. Ailenin en küçü keçisinin yardımıyla kurtulurlar.


11.10 Sessizlik Kuşu/Bird of Silence, Lisa Jamileh Barjesteh, 2005

Film, bir kuş gibi yaşamayı sembolize ediyor.


11.11 Adres/Address, Nazanin Sobhan Sarbandi, 2006

Kahramanımız bir adresi aramaktadır. Çevresindeki çeşitli işaretler ona yol gösterir.


11.12 Mor Boyakalemi/The Purple Crayon, Nafiseh Riahi, 2006

Gerçeklerle kendi hayalleri arasındaki sınırları kaldıran bir çocuğun dünyası...


11.13 Uçan Büyükanne/The Flying Grandma, Fatemeh Goudarzi, 2006

Ödüller: 2006-Almatı Uluslararası Film Festivali En İyi Canlandırma Film Ödülü. 2007-5.Uluslararası Tahran Canlandırma Film Festivali Büyük Ödülü.

Küçük çocuk büyükannesinin eve geldiğini fark etmez, ta ki büyükannesinin arkadaşlarının kimler olduğunu öğrenene kadar.


12 EN GERÇEKLER
Kadın yönetmenlerin kamerasından dünyaya ve hayata tanıklık... Belgeseller bu bölümde...
12.1 Power/Güç, Ayelet Bechar, 2006

İsrail’in Müslüman Bedevi bir vatandaşı olan 18 yaşındaki Saker, İsrail ordusuna katılmak için gönüllü olduğunda annesi buna karşı çıkar: “Köyüne, halkına ve dinine ihanet eden bir hainsin!” Ancak, Saker kararlıdır; orduya katılarak ailesinin bazı temel haklarını güvence altına alabileceğine inanmaktadır. İsrail’in kuzeyinde, devletten hiçbir hizmet alamayan bir köyde yaşayan Saker’in amacı, köyüne elektrik bağlatmak ve doğuştan kalp yetmezliğiyle sorunu olan kız kardeşini kurtarmaktır.




    1. Kaybolan Yüzler/Missing Faces, Yeter Akın & Seren Dalkıran, 2006

Belgeselin ilk bölümünde, öldürülen iki genç kızın ailelerinin anlattıklarını dinleyeceksiniz. Onlardan biri; Diyarbakır’da, 15 yaşında hamile kaldığı için ‘töre’ gerekçesiyle abisi tarafından acımasızca öldürülen Kadriye Demirel. Diğeri ise Hollanda’da doğup büyüyen, kendi yaşamını kendisi belirlemek istediği için evden kaçan ve ailesi tarafından ‘namusunu temizlemek’ için öldürülen 18 yaşındaki Zarife... Yalnızca onlar mı? Yine namus ve töre adına burnu kesilen Rojda da ‘yitik’ kadınlardan biri. Belgeselin ikinci bölümünde yine genç kızların farklı yaşam öyküleri var: Geleceğine dair hayalleri ve hedefleri olsa da kendisine dayatılanları kabullenmek zorunda bırakılan Lile... Memleketlerindeki muhafazakar etkilerden kendilerini soyutlamayı başarmış Evindar ve Jiyan... Üçüncü bölümde ise bir sosyolog, bir din görevlisi ve bir araştırmacı gazeteci sorunlara çözüm için düşüncelerini anlatıyorlar. Ayrıca, Hollanda’da yaşayan farklı etnik gruplardan gençlerin tartışmalarına da yer veriliyor.


    1. Krudas/Feminist Rap, Sandra Boero Imwinkelried, 2006

Küba’nın kendine özgü ezgileri ve renkleriyle dolu bir film, Krudas. 1999’da kurulan aynı adlı hip hop ikilisini ve Tropazoncos adlı gösteri grubunu yöneten Kübalı, farklı ırklardan lezbiyen bir çiftin hayatını ve çalışmalarını konu ediniyor bu belgesel. Şarkılarında kadın özgürlüğü, eşcinsel hakları, kadın dayanışması ve ırkçılık gibi konuları ele alıyor. Şarkılarının tümünde feminizmin ve Afrika kökenli olmalarının etkilerini açıkça görmek mümkün. Krudas’ın kullandığı dil, kadın ayrımcılığının sonuçlarını yansıtan bir dil. Şarkılarında dilbilimcilerin canlarını sıkmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Erkekleri hiçbir hiyerarşik ilişki söz konusu olmadan konuşmaya çağırıyorlar.
12.4 Yollar Çimen Bağladı/Forsaken Paths, Rüya Arzu Köksal, 2006

Filmde, Doğu Karadeniz’in küçük bir dağ köyünde yasayan Çepni ailesinin, ekonomik güçlükler yüzünden İstanbul’a göç etmesi; bunun sonucunda iki zıt dünya arasında kalan insanların yaşadığı arayış, farklı yaşlardaki üç kadının hikayeleri üzerinden anlatılıyor.

Fatma, 30 yaşlarında ve bir çocuk annesidir; 18 yaşındaki kardeşi Sonnur, üniversite sınavlarında başarılı olamamıştır; köyde kalan Emine Nine ise 80’li yaşlardadır. Emine Nine için yitip giden sadece İstanbul’a yerleşen gençler değil, beraberinde solan tüm renklerdir... Her yıl temmuz ayında, süslenmiş inekleriyle yaylaya yapılan iki günlük yürüyüş ve yaylanın renkli ortamı eşliğinde anlatılan bir hikaye bu.


    1. Arif’i Beklerken/Waiting for Arif, Didem Yılmaz, 2006

Latife ve Arif Mardin üzerine mizahi bir belgesel… Latife Mardin belki de dünyanın en meşgul erkeğiyle evliydi. 12 Grammy ödüllü, plak yapımcısı Arif Mardin, 45 yıl boyunca, aralarında Aretha Franklin ve Norah Jones gibi isimlerin de bulunduğu müzik yıldızlarının kariyelerinde önemli bir yere sahipti. Bu yoğun tempo çiftin evliliğini de etkilemekte, Latife Mardin zamanını eşini bekleyerek geçirmekteydi. Bu belgeselde, Latife ve Arif Mardin hayatında ilk defa uzun yıllar süren evliliklerini sırlarını izleyenlerle paylaşıyor. Arif Mardin, Haziran 2006’da New York’ta yaşama veda etmişti.


    1. Art of Resistance/Direniş Sanatı, Alexandra Guité, 2006

Bu belgesel sizi, sanatsal ifadeyi güçlü toplumsal iletileri yaymanın, dizginlenmemiş yaratıcılığı keşfetmenin, yeni bir gerçeklik yaratımında aktif bir şekilde iştirak etmenin bir aracı olarak gören birkaç yaratıcı isim ve sanat kolektifleriyle tanıştıracak.
12.7 Bigger than Barbie/Barbie’ye İnat, Tina Davis, 2006

Tina Davis dört yıl önce bir arkadaşının evinde gördüğü rengarenk ve garip Monkeybiz bebeklerine aşık oldu. Birkaç ay sonra ise bir dükkanda bu bebeklerle karşılaştığında kâr amacı gütmeyen bir oluşum olan Monkeybiz’den ve onların Cape Town’ın en yoksul semtlerindeki kadınların güçlendirilmesi amacı ile sanatı birleştiren inanılmaz çalışmalarından haberdar oldu. Bu belgesel, bebeklerin Khayelitsha kasabasından çıkıp New York’taki Donna Karan mağazasının raflarına gelene kadar kat ettiği yolu ve bu büyüleyici yolculuğun öyküsünü anlatıyor. Filmde ayrıca Monkeybiz’in özel bir sergisi de yer alıyor. 2005’de düzenlenen “46664 HIV/AIDS Arctic” adlı konserler dizisi ve sergiyle seyirciyi Norveç’in güneyindeki “geceyarısı güneşinin ülkesi” diye adlandırılan Tromsø’ye götüren film, Monkeybiz’in arkasındaki güçlü kadınlarla tanıştırıyor bizi. Filmde ayrıca Desmond Tutu, Donna Karan, Annie Lennox ve Nelson Mandela da var!


12.8 Duvarların Arkasında-İran ve Endonezya, Sunan: Ayşe Böhürler, 2006

14 Bölümden oluşan “Duvarların Arkasında/Müslüman Ülkelerde Kadın” belgeseli Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkelerde kadınları kültürel ve coğrafi farklılıkları ile değerlendiren bir proje. Batının bu ülkelere yönelik önyargılı tek tip kadın imajına karşı, düşünen, üreten, topluma katkı sağlayan kadınlar toplumun değişim dinamiğinin de ana unsurları. Bu yaklaşımla hazırlanan belgeseller kadınların dünyaya bakışlarını bir arada değerlendiriyor. Festivalde İran ve Endonezya örneklerini izleyeceğimiz belgeseller, 45’er dakikalık 14 bölümde Umman, Yemen, Sudan, Lübnan, Mısır, Suriye, Endonezya, İran, Cezayir, Filistin, Ürdün, Pakistan ve Türkiye deki kadınların yıllar boyu içine konuldukları ezilmiş ve sessiz önyargısının dışında, farklı mücadele ve başarı hikayelerine sahip olduklarını göstermeyi amaçlıyor.


12.9 Hakikat/Hakikat, Petra Holzer & Ethem Özgüven, 2007

Çokuluslu şirketler 1989–1990 yıllarından başlayarak Türkiye’de siyanürlü ayrıştırma yöntemiyle altın çıkarmak amacıyla lisanslar aldılar. Bugün Türkiye’nin yaklaşık 600 ayrı noktasında altın buldular ve bu altını çıkarmak istiyorlar. Bunu çıkarırken kullanacakları yöntem de “siyanürle özütleme yöntemi”. Tüm dünyada bu yöntemle altın çıkarılan maden sayısının 1000 civarında olduğu düşünülürse bu sayının Türkiye ve onun ekosistemiyle bağlantılı önemi daha iyi anlaşılır. Bergama ve çevresindeki 17 köyün halkı 1990–1991 yıllarından başlayarak bu maden işletmesine karşı bir direniş başlattı; bu direnişi 17 yıldır sürüyor. Bu belgeselin tamamlandığı 2006 yılının Temmuz ayında şirket Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen çalışmaya devam ediyordu.


12.10 I Was A Teenage Feminist/Ben Gençken Feministtim, Therese Shechter, 2005

Yönetmen Therese Shechter, hem Amerika kıtasını hem de kendi ruhunu 1970’lerde gencecik bir kızken feminizmin ona verdiği güce tekrar bağlanma umudunda kesiştiriyor. Feminist akımda kendi sesi ve yerini bulmaya çalışırken önemli sorular soruyor: Feminizm sesini nasıl yitirdi? Bugün hâlâ var mı ve varsa feminizm nedir? Benim feminizmim nereye gitti? Peki ya ‘feminist’ kimdir?


12.11 Within Reach/Elimizin Altında, Phyllis Katrapani, 2006

Yurdumuzdan halen sahip olduğumuz neleri yanımıza alıyoruz? Nelerden vazgeçiyoruz? Neleri yaşatmaya çalışıyoruz? Dil, anılar, ve geçmiş zamanlarla çoğu kez başka kültürlere tanıklık etmiş nesneler… Orası ile burası, o zaman ile bu zaman, uzaklık ve yakınlık arasındaki bağıntılar neler? ‘Elimizin Altında’, anılar, konuşmalar ve deneyimler aracılığıyla sanattaki ve belgesel film yapımcısının bakış açısındaki içtenliği irdeleyen yedi bölümlük kişisel bir belgesel.



13 EN HAYALLER
Dünyanın dört bir köşesinden kadın yönetmenlerin birbirinden ilginç canlandırma filmleri bu bölümde...
13.1 Phantom Canyon / Hayalet Kanyon, Stacey Steers, 2007

Ödüller: 2007-Black Maria Film Festivali Jüri Ödülü

Titizlikle elle yapılmış kolajlar bir kadının hatıralar içindeki fantastik öyküsünü keşfediyor.
13.2 MAMA dc / MAMA dc, Bouwine Pool, 2006

Eski sembollerle bir araya gelmiş kadınlar dünyanın birliğini ve ruhaniliğini yansıtır.




    1. Wake Up / Uyan, Christina Sebald, 2006

Genç bir kadın, bir adamın dikkatini çekmek için ümitsizce çabalamaktadır, ancak adam kendi dünyasında yaşamakta ve kadını fark etmemektedir. Bu, kadını çok sinirlendirir.


    1. Yarn... Good Light is Essential/Yumak, Réka Gacs, 2006

Ödüller: Passion Pictures İlk Yıl Özel Ödülü, Londra, 2006.

Calvin Klein Öğrenci Filmleri Yarışması Büyük Ödül, New York 2007.

Bir kadın her zaman doğru kişiyi beklemektedir. Yalnız bir gecede nostaljik bir ruh haline bürünmüştür ve o kişi hala gelmemiştir. Yapılacak ne vardır?


    1. Are You Norma?/Norma Sen misin?, Angela Edmund, 2006

‘Norma Sen misin?’, modanın da etkisiyle kadın vücuduna dayatılan kısıtlamalarını irdeleyen deneysel bir canlandırma.


    1. Synchronoff (Out of Synch)/Ayarı Bozuk, Catia Peres, 2006

Sahnede birbirleriyle uyumu kaybeden iki dansçının, Eleanora ve Bert’in şiirsel hikayesi. Zamanın durduğu bir anda, sevgililer ortak yaşamlarının dönüştüğü ıssız manzaraya doğru bir yolculuğa çıkarlar.
13.7 The Elastic Barber/Elastik Berber, Milla Nybondas, 2005

Bir berber şapkasını tekrar ele geçirmek için vücudunu mümkün olduğunca esnetmek zorunda kalır.




    1. The Last Circus/Son Sirk Vera Neubauer, 2007

Son Sirk, ölmek üzere olan Godiva isimli bir kadının hayallerinin ve anılarının birbirine geçmesini konu alıyor. Film, Godiva'nın hayatının bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmesine tanıklık ediyor.


    1. Blue-Karma-Tiger/Mavi-Karma-Kaplan, Mia Hulterstam, Cecilia Actis, 2006

Duvar yazıları hakkında renkli bir belgesel-canlandırma. Spreyle boyayanlar izlerini duvarlara, tünellere ve trenlere bırakıyorlar ancak biz boyanan ismin ardındakini nadiren görüyoruz. Filmde, bunu neden yaptıklarını anlatan üç maskesiz kızla tanışıyoruz.


    1. Chess/Satranç, Pernilla Hindsefelt, 2006

Eski bir kütüphanede satranç taşları savaşa hazırlanmaktadır. Kaçıp saklanmayı tercih eden birkaç tanesi hariç, tek tek birbirlerini süzürek kimin en büyük ve en güçlü olduğunu ölçmeye çalışmaktadırlar. Birdenbire bir beyaz piyon ileri atılır ve çılgın bir savaş başlar. Kazanan kim olacaktır; Beyaz mı, Siyah mı?
13.11 The Mall on Top of My House/Evimin Tepesindeki Dünya, Aditi Chitre, 2006

Mumbai sahilinde balıklar, balıkçılar ve evleri moloz yığının altında kalırlar. Molozların arasından uzun binalar yükselir; alışveriş merkezleri ve lüks evler, golf kulüpleri...

14 KISA OLMAZSA OLMAZ
Festivalin olmazsa olmazlarından kısalar bu sene de en iyi örnekleriyle festivalde! Bu bölümde yine dünyanın dört bir köşesinden kadın yönetmenlerin çektiği toplam 41 kısa film gösterilecek.


Yüklə 323,31 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin