1001 Hadis Işığında İmam Ali



Yüklə 1,94 Mb.
səhifə22/38
tarix07.08.2018
ölçüsü1,94 Mb.
#67829
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   38

İmâm Ali, Büyük Haber


331- Senetli bir hadiste Ebû Hamza Sümâlî'den şöyle nakledilmiştir:

"İmâm Muhammed Bâkır'a (a.s) dedim ki: 'Canım sana feda olsun Şîalar sizden 'Birbirlerine neyi sorarlar? * O büyük haberden mi?' [1] âyetinin tefsirini soruyorlar.' İmâm (a.s) cevabında şöyle buyurdu: 'Evet bu benim işimdir; istersen onu sana haber veririm, istersen vermem?' Sonra şöyle buyurdu: 'Ama ben onun tefsirini sana haber vereyim.' Ebû Hamza diyor ki peki 'Birbirlerine neyi sorarlar?' dedim; 'Bu âyet Emirü'l-Müminin (a.s) hakkındadır' dedi ve şöyle devam etti: Emirü'l-Müminin (a.s) buyuruyordu ki: 'Allah'ın benden büyük âyeti yoktur; yine Allah'ın benden daha büyük bir haberi yoktur. Benim velâyetim geçmiş ümmetlere sunuldu, ama onlar onu kabul etmekten çekindiler.' Ebû Hamza diyor ki İmâm'a'De ki: 'Bu büyük bir haberdir. * Ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz.' [2] âyetini sordum. Buyurdu ki: 'Vallahi o Emirü'l-Müminin'dir (a.s)."[3]

332- Senetli bir hadiste İmâm Rızâ (a.s) 'Birbirlerine neyi sorarlar? * O büyük haberden mi?' * Öyle bir haber ki onda ihtilafa düşerler.' âyetinin tefsirinde Hz. Emirü'l-Müminin'den (a.s) şöyle nakletmiştir:

"Allah'ın benden daha büyük bir haberi yoktur, Allah'ın benden daha büyük bir âyeti de yoktur. Çeşitli dillerdeki geçmiş ümmetlere benim faziletim sunuldu, ama onlar benim faziletime ikrar etmediler."[4]

333- Resulullah (s.a.a): "(Kur'ân'da geçen) büyük haber, Ali'dir."[5]

 

[1]- Nebe', 1-2.



[2]- Sâd, 67-68.

[3]- Besâirü'd-Derecât, s.76.

[4]- Sefînetü'l-Bihâr (Yeni baskı), c.8, s.163.

[5]- Mülhakât-ı İhkâk-i Hak, c.20, s.545.

İmâm Ali, Nûh'un Gemisi Gibidir


334- Hz. Ali'den (a.s) Resulullah'ın (s.a.a) kendisine hitaben şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

"Ya Ali, ümmetim içerisinde senin misalin, Nûh'un gemisinin misalidir; ona binen kurtulur, binmeyen boğulur."[1]

335- Yine senetli bir hadiste İbn Abbâs'tan, Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) hitaben şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

"Senin benim ümmetimin İmâmı ve benden sonra onların üzerindeki halifemsin; senin ve benden sonra evlatlarından gelecek İmâmların misali Nûh'un gemisinin misalidir; ona binen kurtulur, binmeyen ise boğulur."[2]

336- Yine Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) hitaben şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

"…Ve beni sevdiğini iddia edip de sana düşman olan, yalan söylüyor; zira hiç şüphesiz sen bendensin, ben de senden. Senin etin benim etimden, senin kanın benim kanımdan, senin ruhun benim ruhumdan, senin gizlin benim gizlimden ve senin açığın benim açığımdandır; sen benim ümmetimin İmâmı ve benden sonra onların üzerindeki halifemsin; sana itâat eden saadete kavuşur ve sana muhalefet eden bedbaht olur; seni seven karlı çıkar ve sana düşmanlık besleyen hüsrana uğrar; senden ayrılmayan kurtuluşa erir, senden ayrılan helak olur; senin ve benden sonra senin evladından gelecek İmâmların misali, Nûh'un gemisinin misalidir; ona binen kurtulur, binmeyen boğulur…"[3]

 

[1]- El-Hisâl (Sadûk), c.2, s.573, Nurü's-Sekaleyn Tefsiri, c.2, s.360.



[2]- İsbâtü'l-Hüdât, c.1, s.612.

[3]- Kemâlü'd-Din, s.241.



İmâm Ali, Kurtuluş Gemisidir


337- Senetli bir hadiste İmâm Ali Rızâ (a.s) babasında, o da babalarından, onlar da Hz. Emirü'l-Müminin'den (a.s) şöyle nakletmişlerdir; Resulullah (s.a.a) buyurdu ki:

"Her ümmetin bir sıddıkı ve fârûku vardır; bu ümmetin sıddıkı ve fârûku ise Ali b. Ebî Tâlib'dir. Hiç şüphesiz bu ümmetin kurtuluş gemisi ve hıtta kapısı Ali'dir."[1]

338- Bir başka senetli hadiste yine İmâm Ali Rızâ (a.s) babasından, onlar da Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmişlerdir; buyurdu:

"Kim benim dinime sarılmak ve benden sonra kurtuluş gemisine binmek isterse, Ali b. Ebî Tâlib'e uysun; onun düşmanıyla düşman ve dostuyla dost olsun; hiç şüphesiz o, hem hayatımda hem de benden sonra vasîm ve ümmetimin üzerindeki halifemdir; o, benden sonra her kadın ve erkek Müslümanın İmâmıdır ve her kadın ve erkek müminin emiridir; onun sözü benim sözüm, onun emri benim emrim ve onun nehyi benim nehyimdir; ona uyan bana uymuştur; ona yardım eden, bana yardım etmiştir ve onu yalnız bırakan, beni yalnız bırakmış sayılır."

Sonra şöyle devam ettiler: "Kim benden sonra Ali'den ayrılırsa, Kıyâmet günü, o beni görmeyecektir, ben de onu. Kim Ali'ye muhalefet ederse, Allah cenneti ona haram kılar ve yerini ateş olarak kararlaştırır. Kim Ali'yi yalnız bırakırsa, Kıyâmet günü Allah da onu yalnız bırakır ve kim Ali'ye yardım ederse, Allah da Kıyâmet günü ona yardım eder ve sorgulama sırasında hüccetini ona telkin eder…"[2]

 

[1]- Nurü's-Sekaleyn Tefsiri, c.1, s.82, İsbâtü'l-Hüdât, c.2, s.28 (az farkla).



[2]- İsbâtü'l-Hüdât, c.1, s.504, İhkâkü'l-Hak, c.5, s.56 (az farkla).

İmâm Ali Allah'ın Kapısıdır


339- Senetli bir hadiste Muhammed b. Ferât, İmâm Muhammed Bâkır'dan (a.s), o da babasından ve dedesinden şöyle nakletmiştir; Resulullah buyurdu ki:

"Hiç şüphesiz Ali b. Ebî Tâlib, Allah'ın ve benim halifemdir; Allah'ın ve benim hüccetimdir; Allah'ın ve benim kapımdır; Allah'ın ve benim seçtiğim kimsedir; Allah'ın ve benim habibimdir; Allah'ın ve benim halilim (dostum)dur; Allah'ın ve benim kılıcımdır; o benim kardeşim, arkadaşım, vezirim ve vasîmdir; onu seven beni sevmiştir, ona düşman olan bana düşman olmuştur; onun savaşı, benim savaşımdır ve onun barışı, benim barışımdır; onun sözü benim sözümdür ve onun emri benim emrimdir; onun eşi benim kızımdır ve onun evlatları benim evladımdır; o, vasîlerin efendisi ve benden sonra bütün ümmetimin en hayırlısıdır!"[1]

340- Senetli bir hadiste, Nu'mân b. Saîd, Hz. Emirü'l-Müminin Ali'nin (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

"Benim Allah'ın hücceti; benim Allah'ın halifesi; benim Allah'ın sırâtı (dosdoğru yolu); benim Allah'ın kapısı; benim Allah'ın ilminin haznedarı; benim Allah'ın sırrına emin kılınan; benim yaratıkların İmâmı, yaratıkların en üstünü ve rahmet peygamberi Muhammed'den (s.a.a) sonra."[2]

341- Yâsir-i Hâdim, İmâm Rızâ'dan (a.s), o da babaları kanalıyla Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir; buyurdu:

"Ya Ali, sensin Allah'ın hücceti; sensin Allah'ın kapısı; sensin Allah'a giden yol; sensin (Kur'ân'daki) büyük haber; sensin sırât-ı müstakîm; sensin en yüce örnek…"[3]

342- İmâm Rızâ'nın (a.s) babaları kanalıyla İmâm Hüseyin'den (a.s) şöyle naklettiği rivâyet edilmiştir; Allah Resulü (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) hitaben buyurdu ki:

Ya Ali, sen Allah'ın hüccetisin; sen Allah'ın kapısısın; sen Allah'ın yolusun; (Kur'ân'da bahsedilen) büyük haber sensin; sırât-ı müstakim sensin; en yüce örnek sensin. Ey Ali, sensin Müslümanların İmâmı, Müminlerin Emiri, vasîlerin en hayırlısı ve sıddıkların efendisi. Ey Ali, sensin en yüce fârûk (hakkı batıldan ayıran) ve sensin en büyük sıddık. Ya Ali, sen benim ümmetim üzerindeki halifemsin; benim borçlarımı ödeyecek olan ve vaatlerimi yerine getiren de sensin…"[4]

343- Mufazzal b. Ömer, İmâm Cafer-i Sâdık'tan (a.s) şöyle duyduğunu nakleder; buyurdu ki:

"Emirü'l-Müminin (a.s), müracaat edilmesi gereken Allah kapısıydı; Allah'ın yoluydu, ondan başkasını kat eden helak olurdu; aynı konum, ardı ardına gelen diğer hidâyet İmâmları için de geçerlidir; Allah onları, yeryüzünün rükünleri olarak karar kılmıştır ki ehlini sarsmasın; Allah onları yeryüzü ve yer içinde olanlar için kamil hüccet kılmıştır."[5]

 

[1]- El-Emâlî (Şeyh Sadûk), s.169, Bihârü'l-Envâr, c.38, s.151, Bişâretü'l-Mustafâ, s.31, İhkâkü'l-Hak, c.4, s.291 (az farkla).



[2]- El-Emâlî (Şeyh Sadûk), s.39.

[3]- Bihârü'l-Envâr, c.36, s.4.

[4]- Uyûn-u Ahbâr-ir Rızâ, c.2, s.6.

[5]- El-İhtisâs, s.17.




Yüklə 1,94 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin