Dr. Filiz Çağman hakkında
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nü 1964 yılında bitiren ve aynı yıl Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde çalışmaya başlayan Filiz Çağman, burada görev aldığı süre içerisinde, İstanbul Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. Topkapı Sarayı Müzesi’nde çalıştığı yıllarda özellikle İslam minyatür ve kitap sanatı üzerinde uzmanlaştığı gibi, Osmanlı dönemi taşınabilir kültür varlıkları ve sanat eserleri konusunda da uzmanlık alanını geliştirerek, yurtiçinde ve yurtdışında birçok serginin hazırlanmasında görev aldı. 1997 yılında Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü’ne atandı ve emekli olduğu 2005 yılının Şubat ayına kadar bu görevi sürdürdü. Aynı yıl, danışman olarak Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde çalışmaya başladı ve bu görevine 2010 yılına kadar devam etti. İslam resim sanatı konusunda kitap ve makaleleri bulunan yazar, yaptığı sergi çalışmaları ve yayınlarıyla ilgili olarak T.C. Dışişleri Bakanlığı Üstün Hizmet Ödülü’ne layık görüldü.
“Yine En Güzeli İstanbul!”
Murat Belge, İstanbul’u anlatan kitaplara imza atan, dünyanın birçok şehrini gördüğü halde “Yine en güzeli İstanbul” diyebilen bir yazar. Şehrin belki de en güzel olduğu bahar aylarını karşılarken, Murat Belge’yle bir İstanbul sohbeti gerçekleştirdik.
İstanbul mitolojide dahi ismi geçen bir şehir. Tarih boyunca hep en önemli merkezlerden biri sayılmış. İstanbul’un bu özelliğinin nereden geldiğini düşünüyorsunuz ve mitolojide İstanbul’dan bahseder misiniz?
İstanbul hakkında yazıya geçmiş en eski kayıtlar daha burada bir kent kurulmamış bir çağdan başlıyor. Yunan mitolojisinde iki mit var:
Birincisi; çapkın tanrı Zeus, günün birinde İo adında bir genç kıza vurulur. Çoğu çapkın erkek gibi Zeus’un da kıskanç bir karısı vardır: Hera. Tanrılar tanrısı Zeus’a Hera’nın gücü yetmez ama sevgililerinden öç almaya, Zeus da onları Hera’nın hışmından korumaya çalışır. Bir seferinde İo’yu bir ineğe çevirir ama Hera bunu yutmaz. İneğe karşı, ineği her zaman rahatsız edecek bir sinek yaratır. Zavallı İo sineğinden kaça kaça Boğaz kıyılarına gelir, suyu görünce atlar. Asya kıyısına geçer. Orada sineği kendisini beklemektedir! Yunanca “bous” inek demek, “phoros” da geçit; böylece buranın adı “inek geçidi”, yani “Bosphorous” olur.
Dostları ilə paylaş: |