Saman Yolunun Görkemi
Yüce Allah'ın büyük nişanelerinden biri de görünmeyen sütunlarla çekim ve itim kanununa egemen olan sistemler sayesinde uzaydaki yıldızlarla gezegenleri boşlukta tutmasıdır. Bu dengeler sisteminde zerrece bir değişme olur veya bu gezegenlerden birkaçı yörüngesinden çıkarsa, ya şiddetle birbirine çarpıp paramparça olacak, ya da uzayda kaybolup gidecektir.
Bilim adamlarının araştırmalarına göre bizim yaşadığımız güneş sisteminin de içinde bulunduğu saman yolunda yüz milyardan fazla yıldız bulunmakta olup güneş, bu yıldızların en vasat ve basitlerinden biridir. Yapılan incelemeler uzayda en az bir milyar civarında samanyolu bulunduğunu göstermektedir. Bu hakikat karşısında insanın şu aklı ve kısıtlı bilgisiyle hayretler içinde kalmaması ve gerçek azamet ve büyüklüğe sahip olanın, ucu bucağı olmayan bu muazzam kâinat düzenini var eden yüce Allah olduğunu itiraf etmemesi mümkün değildir.
Sorular:
1- İmam Cafer Sâdık (a.s) yeryüzünün yaratılışı hakkında ne buyurmuştur?
2- İmam Cafer Sâdık (a.s) güneş hakkında ne buyuruyor?
3- Kâinatta ne kadar Samanyolu vardır? Bizim yaşadığımız saman yolunda kaç yıldız bulunmaktadır?
5. Ders: Yüce Allah'ın Kâinattaki Nişâneleri (2)
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
Şüphesiz, müminler için göklerde ve yerde (Allah'ın varlığına işaret eden) birçok ayetler (nişaneler) vardır. [1]
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün ard arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten nişaneler vardır. [2]
Resulleri onlara dedi ki: "Gökleri ve yeri yaratan Allah'tan şüpheniz mi var?" [3]
[1]- Casiye, 3
[2]- Âl-i İmrân, 191
[3]- İbrahim, 10
Göklerin Yaratılışına Bakmak
Âl-i İmrân Suresi'nin 190. ayetinin tefsiriyle ilgili ünlü bir rivayette şöyle geçer:
Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) bir gece kısa bir uykudan sonra uyanıp abdest aldı ve namaza durdu. Namazda o kadar ağladı ki elbisesinin ön kısmı ıslandı. Secdeye vardığında da uzun uzun ağladı, secde yeri mübarek gözyaşlarıyla ıslandı. Yüce Peygamberimizin (s.a.a) bu mahzun hâli sabaha kadar sürdü, sabah vakti müezzini Bilal onu bu hâlde görünce "Ya Resu-lullah!" dedi, "Siz yüce Allah'ın lütuf ve merhametine muhatapsınız, bu ağlamanız neden?" "Ya Bilal" buyurdu, "Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı? Nasıl ağlamayayım ki; bu gece fevkalade sarsıcı ayetler nazil oldu bana!" Ardından, Al-i İmran Suresi'nin 110. ayetini, sonra da onu izleyen diğer 4 ayeti tilavet edip şöyle buyurdu: "Bunları okuyup da düşünmeyenlerin vay hâline!" [1]
Uzay üzerine yapılan bir incelemede ilk dikkat çeken nokta, uzayın inanılmaz genişliğidir. Ay ışığından eser olmadığı bir gece gökyüzüne dikkatle bakılacak olursa ufuk boyunca kavis şeklinde uzanan ve yeryüzünde akan bir nehrin rengini andıran saman yolunu görmek mümkün olacaktır.
Saman yollarında, sayısız yıldızlarla gezegenler vardır. İçinde yaşadığımız güneş sistemini de kapsayan saman yolunun çapı 100.000 ışık yılıdır! Yani bu saman yolunun bir noktasından, saniyede 300.000 km hızla hareket edilecek olursa, tam bir tur atıp aynı noktaya ulaşıncaya kadar tam 100.000 yıl geçecektir! Şu anda inanılmaz bir hızla bu saman yolunun etrafında dönmekte olan güneşin, bu turunu sadece bir kez tamamlayabilmesi 250 milyon yıl sürecektir[2]! Daha önce de belirttiğimiz gibi uzay araştırmalarına göre kâinatta en az bir milyar Samanyolu bulunmaktadır ki sadece bizim yaşadığımız Samanyolunda yüz milyar yıldız vardır![3]
Evet, yüce Allah'ın muazzam ayet ve nişanelerinden biri de gökleri yaratmasıdır. Kur'ân-ı Kerim de bu fevkalâde olayı özel bir görkemle anlatır ve tekil ya da çoğul şekilde gök terimi Kur'ân'da tam 313 kez geçer! Birçok ayette, insanların bilgi ve bilincinin artması için göklerin yaradılışı üzerinde düşünüp tefekkür etmeleri istenilir.
Kâf Suresi'nin 6. ayetinde şöyle buyurulur:
Üzerlerindeki şu gökyüzüne bakmazlar mı? Onu nasıl inşa edip yıldızlarla nasıl süslediğimizi ve onda bir tek çatlak bile bulunmadığını görmezler mi?
Hadislerde; sabaha doğru, özellikle gece namazına kalkıldığı sırada önce gökyüzünü seyredip Âl-i İmrân Suresi'nin son ayetlerinin okunması tavsiye edilmiştir.
[1]- Peyam-ı Kur'ân c.2, s.62'de birçok tefsir kitabından nakille.
[2]- Rah-ı Tekamül, c.6, s.103
[3]- Peyam-ı Kur'ân, c.2, s.176
Masumların Göklerin Yaratılışına Verdikleri Önem
Şanı yüce Peygamber (s.a.a) gece namazına kalktığında önce dişlerini misvaklar, sonra da gökyüzünü seyrederek şu ayetleri tilavet ederdi:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında; geceyle gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. Ve derler ki: "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." [1]
[1]- Mecmau'l-Beyan, ilgili ayet
İmam Ali'nin Münacatı
İmam Ali'nin (a.s) yarenlerinden Habbe Arenî şöyle anlatır: Hz. Ali'nin (a.s) halife olduğu günlerdi; Nevf'le birlikte hükümet binasının bahçesinde uyuyorduk. Gecenin sonlarına doğru İmam Ali'nin (a.s), ne yaptığını bilemeyen insanların şaşkınlığı ve perişanlığına benzer bir hâlde elini bahçe duvarına dayayarak şu ayetleri okuduğunu duyduk:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler ve derler ki: "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru. Rabbimiz, şüphesiz sen kimi ateşe sokarsan, artık onu hor ve aşağılık kılmışsındır, zulmedenlerin yardımcıları yoktur. Rabbimiz biz, 'Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir çağrıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür. Rabbimiz, elçilerine vaat ettiklerini bize de ver, kıyamet gününde de bizi hor ve aşağılık kılma. Şüphesiz sen, vaadine muhalefet etmeyensin!" [1]
Habbe şöyle diyor: "İmam Ali (a.s) bu ayetleri sürekli tekrarlıyordu; muhteşem güzellikteki gökyüzüyle onun muhteşem yaratıcısı üzerinde öylesine derinden bir tefekkür hâline girmişti ki gören, onun aklının başından gittiğini sanırdı. Bu hâliyle bahçeyi gezinirken bana yaklaştı, "Habbe, uyuyor musun?" diye sordu, uyanık olduğumu söyledim ve "Canım efendim." dedim "Siz bunca cihatlarda bulunmuş, büyük işler yapmış, bunca parlak bir geçmişi geride bırakıp züht ve takvada çok üstün konumlara ulaşmış olduğunuz hâlde böyle ağlıyorsanız, bizim gibi zavallıların vay hâline!" Bunun üzerine İmam başını öne eğip ağlayarak "Ey Habbe" buyurdu:
Hepimiz Rabbimizin huzurunda belli bir duraktayız, yaptıklarımızın hiçbiri ona gizli değil. Ey Habbe, hiç şüphe yok ki Rabbimiz şah damarımızdan daha yakındır bize! Hiçbir şey bizi Rabbimizin nazarından gizleyemez!
Sonra, yanımda yatan arkadaşım Nevf'e hitaben "Ey Novf, uyuyor musun yoksa uyanık mısın?" diye sordu, Nevf "Nasıl uyurum ya Ali!" dedi, "İnsanı hayretlerde bırakan şu hâlini görünce ben de ağlamaktan kendimi alamadım!" İmam (a.s) "Ey Nevf" buyurdu:
Bu gece Rabbinin korkusuyla ağladıysan, yarın O'nun huzuruna vardığında gözlerin aydın olacak. Ey Nevf, kim Rabbinin korkusuyla bir damla gözyaşı dökerse koca bir ateş deryasını söndürmüş olur.
İmam'ın bize son cümlesi "Sorumluluklarınıza sırt çevirmekten sakının, bu konuda Allah'tan korkun!" buyruğu oldu; bunu söyledikten sonra geri dönüp uzaklaştı, giderken alçak sesle şöyle dediğini duydum:
Ya Rabbi, ben senden gafilken senin benden yüz mü çevirdiğini, yoksa bana teveccüh mü gösterdiğini bilebilseydim keşke! Şu uzun uykum ve nimetlerin karşısındaki şu yetersiz şükrümle senin katındaki durumumun nasıl olduğunu bilebilseydim keşke!
Nevf "Vallahi o gece bu hâl sabaha kadar sürdü." diyor.[2]
Bir başka hadiste, İmam Seccad'la (a.s) ilgili şöyle denir:
İmam Seccad (a.s) gece namazı için kalkıp da ab-dest almak üzere elini suya tutunca, bakışları gökyüzüne kaydı, gökyüzü hakkında derin bir tefekküre dalıp hayranlıkla bu muhteşem yaratılışı düşündü. Sabah ezanını okuyan müezzinin sesi duyuluncaya kadar İmam (a.s) bu hâldeydi ve elleri hâlâ sudaydı…
İmam Ali'nin (a.s) şu münacatı da pek güzeldir:
Yüce Allah'ım, sen pek münezzehsin! Senin şu görebildiğimiz yaratışın ne kadar da büyük ve muhteşem! Ve bütün büyüklük ve ihtişamlar, senin büyüklük ve ihtişamın karşısında ne kadar da küçük! Senin melekûtundan gördüklerimiz ne kadar da hayret verici ve saltanatının bize gizli kalan kısmı karşısında bütün bunlar ne kadar da küçük! Rabbim! Şu yeryüzündeki nimetlerin ne kadar da bol… Ve bütün bunlar, ahiretteki nimetlerin karşısında ne kadar da az![3]
Sorular:
1- Peygamber efendimiz (s.a.a) niçin ağlıyordu ve Bilal'e ne buyurdu?
2- Samanyolu nedir? Bizim saman yolumuzun çapı ne kadardır?
3- Habbe Arenî'nin İmam Ali (a.s) ile ilgili hatırasını ve İmam'ın münacatını anlatınız.
[1]- Âl-i İmrân, 190-194.
[2]- Sefinetu'l-Bihar, c.1, s.95; Biharu'l-Envar, c.41, s.22
[3]- Nehcü'l-Belâğa
Dostları ilə paylaş: |