Bilim Adamlarına Göre Dinî Fıtrat
Einstein: İstisnasız olarak bütün insanlar belli bir inanca ve dine sahiptir… Ben buna yaratılıştan var olan bir din duygusu diyorum. Bu dinî inançta beşeri arzu ve amaçların ne kadar küçük ve onların ötesinde yer alan azamet ve görkemin ne kadar büyük olduğu hissedilmektedir.[1]
Pascal: Kalbin öyle delilleri vardır ki akıl onları kavrayamaz.[2]
William James: Dinî hayatın kaynağının kalp olduğundan kuşku duymuyor, buna gönülden inanıyorum.[3]
Max Muller: Geçmişte yaşayan ecdadımız - ilk insanlar- , daha Allah'ın adını bile bilmedikleri dönemlerden itibaren yüce Allah'a eğilmişlerdir.[4]
Alexs Carel: İrfanî duygunun, ta fıtratımızın derinliklerinden kaynaklandığı ve temel bir içgüdü olduğu sezilmektedir gerçekten… İnsanoğlu havaya ve suya nasıl muhtaç ise, yüce Allah'a da öylesine muhtaçtır.[5]
Sokrat: "İnsanoğlu suya ve yiyeceğe ihtiyacı olduğunu idrak edebilmektedir, aynı şekilde ruhumuz da, onun için gerekli gıdaya fevkalade ihtiyacı olduğunu bilmektedir. Bu duygu, ilk insanın ona doğru yönlendirilmiş olduğu dindir işte…
Delili de şudur: Dünyanın en vahşi ve en ilkel kabilesinden bir bebeği alıp büyütelim ve hiç müdahale etmeden, dilediği gibi yaşayabileceği hür bir ortam yaratalım. Hatta ona hiçbir din ve inancı da öğretip telkinde bulunmayalım… Bu bebek gelişip büyüdüğünde adeta yitiğini arayacak ve bugün bizim adına "din" dediğimiz inanç ve hakikati beyninde tasavvur edebilmek için, doğası ve fıtratı gereği, çırpınıp duracaktır."
Şairin de dediği gibi:
Aşkınla yanıp tutuşmayan kimse yoktur senin,
Güzelliğinle güzelleşmeyen bulunmaz senin,
Tırmalanmış bağrımızda yüzlerce yara sinede
Lale yüzlüm, hasretinle dağlanmayan ciğer yoktur senin.
[1]- Dünyayy-i Ki Mîbînem (Benim Gördüğüm Dünya), s.53
[2]- Seyr-i Hikmet Der Avrupa (Avrupa'da Hikmetin Seyri), s.14
[3]- age, s.321
[4]- Mukaddime-i Niyayeş, s.31
[5]- Niyayeş, s.16 ve 24
Allah'tan Gayrisinden Kopunca Fıtrat Belirir
Birçok ayet ve hadiste; her insanın çaresiz kalıp Allah'tan başka yardımcı bulamayınca ve O'ndan gayrisinden ümidini kesip kopunca mutlak güç sahibi olan yüce Allah'a yöneldiği ve doğası gereği (fıtrî olarak) kendisini, O müstağni yüce yaratıcıya muhtaç hissettiğinde ve insanın böyle bir hâlde olduğu zamanlarda kendisiyle Rabbi arasında ortak hiçbir mesafe kalmadığını açıkça gördüğü geçer.[1]
Her insan Allah'tan gayrisinden ümit kesip koptuğu zorluk anında, güç ve kudret sahibi olan yüce Allah'a teveccüh eder ve fıtrî olarak O'na muhtaç olduğunu görür. Eğer insan her zaman bu hâl oluştuğunda dikkatle baksa, Rabbi ile kendisi arasında hiçbir mesafenin bulunmadığını müşahede eder.
Emirü'l-Müminin Hz. Ali (a.s) "Allah" kelimesini açıklarken şöyle buyurmaktadır:
Allah, her yaratılanın ihtiyaç ve zorluk anında (artık ümidini O'ndan başkasından kestiği ve dünyevi kurtarıcılardan meyus olduğunda) O'na sığındığı varlıktır.[2]
Adamın biri İmam Cafer Sâdık'a (a.s) gelerek şöyle bir soru sorar: "Ey Resulullah'ın (s.a.a) oğlu; Allah'ı bana anlat ve tanıt, zira birileri karmaşık tartışmalarla zihnimi bulandırdı ve beni şaşkına çevirdi. İmam: "Şimdiye kadar hiç gemiye binmiş miydin?" diye sordu. Adam, "Evet", deyince İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Hiç geminiz batma noktasına geldi mi ve sizi kurtaracak ne bir gemi, ne de yüzme bilen bir şahısın olmadığı bir durum vuku buldu mu?"
Adam yine "Evet." dedi; O zaman İmam Cafer Sadık (a.s) "O durumda iken seni o tehlikeli durumdan kurtaracak bir gücün varlığını hissettin mi?" diye sordu. Adam: "Evet", dedi. Bunun üzerine İmam şöyle devam etti:
İşte, hiçbir kurtarıcının bulunmadığı ve hiçbir yardımcının olmadığı bir durumda seni kurtaracak ve sana yardım edebilecek o varlık Allah Teala'dır.[3]
Şair ne de güzel söylemiştir:[4]
Eşi ve benzeri olmayan / Varlığı hiçbir delil ve şahit gerektirmeyen Allah pek yücedir.
Bir belaya düşecek olsan / O'ndan başka medet umacağın kim var?
O hâlde Allah'ı tanıma fıtratı insanın varlığının asil ve temel sermayelerinden biridir ve hakikati ayna gibi yansıtır.
Ne yazık ki zehirli propagandalar, telkinler, kötü çevre ve kısacası tek kelimeyle "günah" fıtratın hakkı göstermesini engellemektedir. Çünkü günah, bu parlak aynayı karartır:
En kötü günahları tekrarlayarak işleyenlerin akıbeti, Allah'ın ayetlerini yalanlamak ve alay konusu etmek oldu. [5]
Sorular:
1- Fıtratın lügat ve deyim anlamı nedir?
2- Kur'ân'da geçen "Bütün insanlar Allah'ın fıtratı üzerine yaratılmıştır." tabirinin anlamı nedir?
3- Sokrat tevhidî fıtrat hakkında ne demiştir?
4- İmam Cafer Sâdık'ın (a.s); "Allah'ı bana tanıt." diyen adama verdiği cevap ne olmuştur?
[1]- Yunus, 12; Zümer, 11; Ankebut, 65; Rum, 33; Lokman, 32
[2]- Mizanu'l-Hikmet, "Sâni" terimi
[3]- Biharu'l-Envar, c.3, s.41
[4]- Hodavendi ki bî karn o adîl est / Vücud-i Û ne mohtac-i delil est.
Eger oftî be-dam-i ibtilaî / Be coz Û ez ke cûî rehaî.
[5]- Rum, 10
3. Ders: İnsanın Varlığında Allah'ın Nişaneleri
Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. [1]
Sizin yaratılışınızda ve türetip yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. [2]
Sizi topraktan yaratmış bulunması, O'nun ayetlerindendir; sonra siz, yeryüzünün her yanına yayılmakta olan bir beşer oldunuz. [3]
İlim adamları çeşitli ilimler öğrendiği ve muhtelif dallarda araştırma ve incelemelerde bulunduğu hâlde insanın kendisi henüz tanınmamış ve meçhul bir varlık olarak varlığını sürdürmektedir ve bu büyük muammanın çözümlenip açıklanması ve her yönünün aydınlanması ise yılları gerektirmekte olup belki de insanoğlu bunu hiçbir zaman yapma gücünü elde edemeyecektir.
Doktor Karel yıllarca yaptığı araştırma ve incelemeden sonra şöyle demektedir: "Biyologlar henüz insan vücudunun sırlarının gerçeğine ulaşamamıştır." Karel bu dalda yazdığı kitabına "İnsan Denen Meçhul" adını vermiştir. Burada şunu itiraf etmek zorundayız; insanın kendisi Allah'ın azametinin en büyük nişanesi ve alametlerindendir.
[1]- Fussilet, 53
[2]- Câsiye, 4
[3]- Rum, 20
Dostları ilə paylaş: |