Erbakan’ı kim ikna etti?
“Sarıyer’deki evde verdiği bir akşam yemeğine Vehbi Bey bizi de çağırmıştı. Yemekte Turgut Sunalp Paşa’lar da vardı. Vehbi Bey İsviçre’de barınmış olan Erbakan Hoca’yı Türkiye’ye askerlerin dönmeye ikna ettikleri hususundaki söylentilerin doğru olup olmadığını Sunalp Paşa’dan öğrenmek istiyordu. Bütün ısrarlara rağmen Paşa’dan kesin bir cevap almak mümkün olmadı. Yanılmıyorsam o sırada Sunalp Paşa Garanti Bankası’nın yönetim kurulunda idi.”
“YÜRÜYÜŞ MANGASI”NDAN TURHAN YAVAŞ:
“Hayatı hakkında fazla konuşmazdı”
Turhan Yavaş 1951’de Balıkesir’de otomotiv-lastik ve yedek parça ticareti yaptığı mağazasını açar. Bu sırada Dodge bayisidir ve Burla biraderlerle çalışan Ottaş ile işbirliği kurar. Ottaş’ın müdürü Berti Kamhi Koç Topluluğu’na geçince, Balıkesir’de Ford acentesi olmasına rağmen Büssing otobüs bayiliğini alır.
Kısa sürede 37 adet otobüs satması dikkatleri çeker ve Vehbi Koç Balıkesir’e geldiğinde bizzat işyerine giderek ziyaret eder. Zaman içinde bölgeden geçerken de uğrar olur. 1980 yılında ise aynı sitede komşu olurlar. Zaman içinde “Yürüyüş Mangası”nın üyelerinden biri olan Turhan Yavaş, Vehbi Koç’la anılarını aktardı:
Büyük yorganın hikmeti
“Vehbi Bey’in Ankara’dan eski bir ahbabı zaman içinde ailesini ve işini kaybediyor ve zor duruma düşüyor. Vehbi Bey arkadaşına destek olmak için zaman zaman Motör Ticaret’ten bir kamyon tahsis ettiriyor. O da vasıtayı Sirkeci’de iyi prim yaptığı için satıyor ve yaşamını böyle idame ettiriyor. Holdinge davet edildiği bir gün Vehbi Bey, neşeyle kahve içtiği sırada arkadaşını kızdırmak için, ‘Bir baltaya sap olamadın, ne biçim adamsın’ gibi sitemkâr laflar söylüyor. Adam cevap verse gelecek paradan mahrum kalacak. Sonunda dayanamayıp şöyle konuşuyor: ‘İnsan gece uyurken kazara gaz kaçırmaz mı? Uykusunda dönerken yorganı kayıp düşer, poposu açılmaz mı? Amma senin yorganın büyük, gazın ne sesi ne de kokusu dışa kaçıyor ve popon da yorganın altında kaldığından hiçbir laf edilmiyor. Benim yorganım ise küçük. En ufak bir harekette her şeyim meydana dökülüyor.’ Vehbi Bey arkadaşına hak veriyor ve gönlünü alıyor.”
Mehmet Sabancı’yı sevaba ortak etti
“İstinye’den Yeniköy’e giderken sağda deniz kısmına bakan küçük bir cami var. 1635’te yaptırılan cami 1904 yılında Ahmet Afif Paşa tarafından bugünkü haliyle yeniden inşa ettirilmiş. Vehbi Bey her hafta bu camiye Cuma namazına gidiyor. Bir gün imam, caminin durumundan bahsediyor ve Vehbi Bey de kanaat getirdiği için caminin tamirini üstleniyor. Tetkikler sonucunda işin 130 milyona mal olacağı anlaşılıyor. Onarım devam ederken, site yöneticiliği nedeniyle Akbank’taydım. Aynı sitede rahmetli Sakıp Sabancı’nın amcası Mehmet Sabancı’nın evi de vardı. Kendisiyle bankada karşılaştım bana şöyle dedi: ‘Senin patronun Vehbi Bey çok iyi bir insan. Caminin yapımında sevabın yarısına katılmam için haber yollamış. Çok mutlu oldum ve paranın yarısını ödedim.’ Mutluluğu gözünden okunuyordu.”
Struma’dan bir aileyi kurtardı
“İkinci Dünya Savaşı bütün şiddetiyle devam ediyor. Romanya’dan kalkan ve Musevileri taşıyan Struma adlı şilebin yolcuları arasında Mobil (eski adıyla Socony-Vacum) şirketinin müdürü ve ailesi de var. İstanbul’daki Mobil şirketi müdürü aileyi gemiden almak için çok uğraşıyorlar ama netice alamıyorlar. Son çare olarak, o zamanlar Mobil’in Ankara bayii olan Vehbi Bey’e durum anlatılıyor. Bu olayı Vehbi Bey’in kendisinden dinledim:
‘Sabahleyin Emniyet Genel Müdürlüğü’nden tanıdığım Yabancılar fiubesi’nde çalışan İhsan Sabri Çağlayangil Bey’e gittim ve durumu anlattım. Kendileri bu konudan haberder olduğunu fakat bakandan başka kimsenin telefon açıp İstanbul’a talimat veremeyeceğini belirtti. Bayram olması nedeniyle bakanla bayramlaşmaya gitmeye karar verdim. Bakanın evinde oturup sıranın bana gelmesine rağmen, odanın boşalmasını bekledim. Oda boşalınca Bakan Öztrak’a olayı anlattım, hiç alakam olmamasına rağmen bayiliğim için arandığımı, hiçbir menfaatim olmadığını bütün açıklığı ile anlattım. Bakan ikna oldu. Telefonla arayarak İstanbul Emniyet Müdürü’ne talimat verdi. Aile gemiden alındı ve aynı gün Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi ile Filistin’e gönderildi.
Aradan bir ay geçmeden, bizim 1940’tan beri Amerikan firmalarından istemiş olduğumuz bayiliklere müspet cevaplar gelmeye başladı: General Electric, U.S. Royal, Oliver, Schaffers, Remington gibi firmalarla bayilik anlaşmaları yapıldı. İlk defa General Electric ortaklığı ile özel teşebbüsün Topkapı’daki ampul fabrikası kuruldu.’ 58 sene önce Vehbi Bey’in yabancı ortaklıklara bu yaklaşımı takdir edilmeli.”
Vitali Bey ucuz kurtuldu
“Yine birgün Fatih Ormanı’nda yürüyüş yaparken Vitali Hakko, kendisinden ticari bilgi almak istiyor ve ‘kredileri nasıl alıyorsunuz?’ diye soruyor. Vehbi Bey bu soruya cevap vermiyor ama ‘Kredi alacaksanız dış kaynaklı kredilere başvurun, daha ucuza gelir’ diyor. Bir zaman sonra Vitali Bey bütün yürüyüş mangasına beyaz-krem Vakko şapkasından hediye edince herkes şaşırıyor fakat Vehbi Bey konuyu bildiği için, ‘Bu kadar ucuza kurtuldu’ diyor.”
AYDIN BOYSAN:
“Her yönüyle ölçülüydü”
Vehbi Koç’la tanışıklığınızın bir süre sonra köklü bir dostluğa dönüştüğünü biliyoruz, anlatır mısınız?
1954’te adı şimdi Arçelik olan firmanın Sütlüce’deki inşaatı için teklif veren firmalardan biriydik. Vehbi Bey sicilimizi incelemiş ve teklifimizi uygun görmüştü. Merkez Han’a bazı detayları konuşmak üzere gittik. İşi bize vereceklerini söylediklerinde rahatlamıştık ama ardından yüzde sekiz indirim yapmamız istendi. “Yapamayız” falan derken Vehbi Bey’in hatırını kırmamak için bu işten para kazanmamayı göze alarak yüzde üç indirime razı olduk. İlk kez orada Vehbi Bey’in fiyatı nereye kadar indirmesi gerektiği konusundaki olağanüstü hissine ve hesap yönetimine şahit olmuş ve şaşmıştık.
Siz mimar olarak bu projede yer aldınız. Yapının özellikleri neydi?
Sıkışık bir arsada çok farklı bir yapı kurduk. O zamanlar endüstri tesislerinin nasıl yapılacağına dair bilgiler de çok sınırlıydı. Binayı bir yıldan az bir sürede bitirdik. Temel atma töreni sırasında yetkililer dua okuyacak hocayı getirmeyi unutunca Vehbi Bey buna çok kızdı ve takkesini geçirerek yüksek sesle duayı bizzat kendisi okudu. 1 Ekim 1984’te Vehbi Bey’le birlikte birkaç arkadaşı akşam yemeğine çağırdım. Yemek sırasında “Bugün Arçelik’in temel atılışının otuzuncu yılı” dediğimde bana inanmadı, “İçki içiyorsun, nereden hatırlayacaksın” dedi ama aklına takılmıştı bir kere. Ertesi gün evrakları Yüklə 0,62 Mb. Dostları ilə paylaş: |