önğ III, yüz, çehre, beniz (yüz rengi), renk; önğü cıluu: çehresi sevimli; önğü buzuk: manzarası çirkin, görünüşü bir hayra delâlet etmiyor, bir fenalık saklıyor; önğünö kızıl cüğürüp kaldı: yüzünda allık peyda oldu; önğünön azğan cok: yüzünün rengini kaybetmedi; önğ ber-: renk vermek; koydu öngönön çığar: (kaybolan)koyunların renklerine göre ayırt etmek; önğünö karabastan: yüzlere bakmadan; önğ karamalık folk.: akraba kayırmaklık,tarafgirlik.
önğçöndö-, (külüstür atı) ağırça yermeğe bırakmak; (kötü at üzerinde kanburunu çıkararak) seğirderek gitmek.
önğçöy, önğçönğ = önğköy I.
önğdö-, deriye yapışan etten ve yağdan ayıklayıp (kürk yapmak için)koyun derisini sepilemek.
önğdön-, 1. benzemek; bir şeyin benzeri olmak; benzetilmek; bul öndönğön: buna benziyen; bu gibi, Kırgızistan önğdönğön caylar: Kırgızistana benziyen yerler; taarınğan önğdönüp: daralmış gibi gözükerek; 2. tazeleşmek (beniz hakkında).
önğdönğönsü-, bir parça benzemek; açılğan önğdöngönsüyt: açılmışa benziyor.
önğdöş I, renkçe (birbirine yahut bir şeye) benziyen, müşabih.