acardan-, 1. taze, parlak,şen olmak (yüz hakkında) ; 2. iyi olmak; neşeli olmak.
acardanış, müş. acardan-dan.
acardant- , et. acardan-dan; enesi (yahut katını) erkek tuuganday betin acardantıp: anası (yahut karısı) erkek çocuk doğurmuş gibi, çehresine şenlik vererek; kabak acardant- : yüzünde sevinç izhar etmek.
acardantuu, işs. acardant-dan.
acardanuu, işs. acardan-dan.
acarduu, güzel (yüz hakkında) , çehresi sevimli.
acarsız, dermansız, gevşek.
acarsızdık, dermansızlık, gevşeklik.
acat, a. hacet, ihtiyaç, zaruret; acattan çık- : ihtiyaçtan çıkmak, kurtulmak; acattan kutkar- : ihtiyaçtan kurtarmak, ihtiyaç zamanında yardım etmek.
acattık, ihtiyaç, gereklilik.
acattuu, muhtaç.
acayım= acayip.
acayıp, a. acayip; hayreti mucibolan; nadir bulunan
acayıpkana, a-f. es. müze.
aces= öcör.
acı I, a. hac (Mekkeyi ziyaret) .
acı II, a. hacı (Mekkeyi ziyaret eden kimse) .
acıdaar, 1. ejderha; korkunç nesne; 2. timsah.
acıkıyık, dikkafalı; vurdumduymaz.
acıkız, hünsa (hermaphrodite) .
acılda-, 1. hiddetle homurdanmak; 2. sövereküzerine atılmak, sövmek; acıldap sülö- : yüksek sesle, açık ve çabuk söylemek.
acıldaş-, sövüşmek;çekişmek; hep beraber sövüp sayarak üzerine atılmak; acıldaşıp cakın keltirişpedi: onlar söverek üzerine atıldılar ve hatta (kendilerine) yaklaştırmadılar.
Dostları ilə paylaş: |