koş III, iğreti keçe ev:, işçilerin nuuj-vakkat olarak oturdukları yahut uzun göç ve sefer esnasında kullanılan küçük keçe ev.
koş IV, haykırış = çay II (fakat tek bir koyun hakkında); koş-koş; dese, kuyanğı koy koşokko koşulat ats.: «koş-koş» diye ibağırılırsa, direngen koyun dahi bağlanacak yere yanaşır.
koş- V, 1. katmak, birleştirmek, ilâve etmek, çift yapmak, çiftleştirmek; er Kurmanbek baatırğa Kanışaydı koşomun folk.: Kanışay (kızı) 'bahadır Kurmanbekle bir-leştiriyorum; baş koş-, bk. baş I; koşo: beraber, hep birlikte, buna ilâveten; sen menen koşo baram: seninle birlikte gideceğim; tanğ menen koşo oyğon-: şafak sökerken uyanmak; 2. es. hediye etmek (mihir ödeyen delikanlıya yahut ziyafet-şölen tertip eden kimseye yardım olmak üzere); aldubız karadan, artıbız koydon koşumçabızdı koştuk: ileri gelenlerimiz, birer inek, servetçe geri olanlarımız ise, birer koyun hediye ettik; akça koş-: para ile yardım etmek; 3. emretmek, tevdi eylemek; 4. şiir söyliyerek sağu sağmak (ölü için ağlarken, yahut kızı kocasının köyüne yollarken); şarkıda anmak; 5. taklit etmek (öykünmek); küküktünğ tooşuna öz tooşun cakşı koşot: guguk kuşunum sesini iyi taklit ediyor.