şak I, f. dal, kücük dal; karagayşak: ağaçlar; duşmandınğ şağı sındı: düşmanın maneviyatı kırıldı, gayreti söndü; balanın şağın sındırıp koydunğ: ( üzerinde kabaca bağırmakla).
şak II, boza yapmak için kullanılan dövülmüş darı.
şak III : başına şak dey tüştü: başına < şak> ederek, bir nesne düştü; oyuma şak etti: birden – bire aklıma geldi; alakanın şak koydu (hayret, esef, keder beldeği olmak üzere) eleyelarını birbirine vurdu:, şak şak: şaklamayı taklit ve hikâyesidir.
şak IV = şaa I.
şaka, baka III sözünün tekididir.
şakap, f. suyu bir yana çekmek için açılan ark (kanal).
şakar, 1. nebatat külünden çıkarılan alkali; 2. güherçile, potas; şordu şakarday kaynatıp taştayt: son dereceye kadar kızdırıyor (hırslanıdırıyor), kendinden geçecek hale koyuyor.