Gösterim Tarihi: 16 Temmuz 2010
Dağıtım: UIP Filmcilik
WALT DISNEY PICTURES/JERRY BRUCKHEIMER FILMS 16 TEMMUZ’DA DÜNYA SİNEMALARIYLA AYNI ANDA MACERA KOMEDİ “THE SORCERER’S APPRENTICE-SİHİRBAZIN ÇIRAĞI”NI SUNUYOR
Oscar ödüllü Nicolas Cage, Jay Baruchel, Alfred Molina, Teresa Palmer, Monica Bellucci ve Toby Kebbell’in rol aldığı bu epik maceranın yapımcısı Jerry Bruckheimer ve yönetmeniyse Jon Turteltaub.
Walt Disney Studios, yapımcı Jerry Bruckheimer ve yönetmen Jon Turteltaub, "Büyük Hazine" filmlerinin yaratıcıları, "Sihirbazın Çırağı"nı sunar.Bu film, İyi ve kötü arasındaki çok eski zamanlara dayanan bir anlaşmazlığın ortasına sürüklenen bir sihirbaz ve onun talihsiz çırağının başından geçenlerin konu edildiği, yaratıcı ve destansı bir macera komedidir.
Balthazar Blake (Nicolas Cage), günümüz Manhattan'ında, şehri; kötülerin temsilcisi, can düşmanı Maxim Horvath'a (Alfred Molina) karşı korumaya çalışan usta bir sihirbazdır. Balthazar bunu yalnız yapamayacağı için gizli bir potansiyeli olan, Dave Stutler'ı (Jay Baruchel) işe alır. Sihirbaz, isteksiz ortağına büyü bilimi ve sanatı konusunda hızlandırılmış bir kurs verir ve bu alışılmadık çift birlikte karanlık güçleri durdurmaya çalışırlar. Dave'in "Sihirbazın Çırağı" olurken, bu eğitimden sağ salim kurtulması, şehri kurtarması ve güzel kızı elde etmesi için tüm cesaretini toplaması gereklidir.
Kadrosunda Teresa Palmer, Monica Bellucci, Toby Kebbell ve Omar Benson Miller’ın da olduğu, Matt Lopez, Doug Miro ve Carlo Bernard’ın senaryosunu yazdığı, Lawrence Konner, Mark Rosenthal ve Matt Lopez’in beyaz perdeye uyarlanan hikâyesi “Sihirbazın Çırağı” dünya sinemalarıyla aynı anda 16 Temmuz 2010’da Türkiye sinemalarında gösterilmeye başlanıyor.
Filmin sorumlu yapımcıları Todd Garner, Nicolas Cage, Mike Stenson, Chad Oman, Norman Golightly ve Barry Waldman. Yardımcı yapımcı Pat Sandston. Kamera arkasındaki ekipte görüntü yönetmeni Bojan Bazelli (“Bay ve Bayan Smith,” “Halka”), yapım tasarımcısı Naomi Shohan (“Cennetimden Bakarken,” “Ben Efsaneyim”), kostüm tasarımcı Michael Kaplan (“Uzay Yolu,” “Pearl Harbor,” “Armageddon”) ve kurgucu William Goldenberg (“Büyük Hazine” filmleri). Görsel efekt süpervizörü bir Oscar’ı ve üç adaylığı bulunan John Nelson (“Gladyatör,” “Iron Man”), özel efekt süpervizörü yine Oscar ödüllü ve dokuz kez Oscar’a aday gösterilen John Frazier (“Örümcek Adam 2,” “Karayip Korsanları” filmleri), ve dublör koordinatörü George Marshall Ruge (“Karayip Korsanları” ve “Büyük Hazine” filmleri) var. Filmin müzikleri Trevor Rabin’e ait. (“Büyük Hazine” filmleri, “Armageddon”).
ZAMANDA SİHİRLİ BİR YOLCULUK
Goethe’den Dukas’a, Disney’den Bruckheimer’a
Bu sihir olmalı.
“Sihirbazın Çırağı” tarihin en yaratıcı zihinlerinin hayal gücünü ateşledi. Nicolas Cage, Jon Turteltaub’a, Jerry Bruckheimer’dan besteci Paul Dukas’a ve Walt Disney’e kadar.
Ama her şey muhteşem Alman yazar, düşünür ve doğa bilimci Johann Wolfgang von Goethe’nin 1797 yılında şiiri “Der Zauberlehrling”ı yazmasıyla başladı. Goethe’nin 14-mısralık şiir, çırağın kendisi tarafından anlatılıyordu. “Hexenmeister”in yani Sihirbazın kendisini yalnız bırakmasının ardından kendi sihir güçlerini göstermeye çalışan çırak, etrafındaki bir süpürgeye kendini bezlerle sarmasını, kafa ve iki kol çıkarmasını emrediyor ve bir kova alıp ona banyo hazırlamasını istiyor. Bu emri alan süpürge sadece küveti oldurmakla kalmıyor, tüm kâse ve kapları da dolduruyor, çıraksa bunları durdurmak için söylemesi gereken sihirli sözcüğü unuttuğu için büyük bir sel felaketi yaşanıyor.Sonunda da Çırak, zavallı süpürgeyi baltayla ikiye bölüyor. Böylece yaşayan iki ayrı süpürge oluyor. Çırak daha fazla dayanamayarak kaçıyor ve Sihirbaz Hexenmester geri dönerek süpürgeyi dolaba geri yolluyor ve süpürgeye ancak kendisi, yani gerçek sahibi emrettiği zaman olduğu yerden çıkmasını söylüyor.
100 yıl sonra şiir, Fransız besteci Paul Dukas tarafından 10 dakikalık popüler bir senfonik parçaya dönüştürüldü: “L’apprenti sorcier” Müzikal renkliliği, ritmik mükemmelliği ve “süpürgelerin yürüyüşü”yle, şarkı popüler oldu ve Dukas’ın en bilinen eseri oldu.
Walt Disney bunu 40 yıl sonra ölümsüz “Fantasia”nın animasyon versiyonunu yaratmaya çalışırken keşfetti. “Sihirbazın Çırağı” için Mickey Mouse’a rol verdi. 1937 yılı yazında Beverly Hills’teki Chasen’s restoranda tek başına yemek yerken, kendini hâlâ genç hisseden film animasyon kralı ünlü orkestra şefi Leopold Stokowski’yi davet etti ve aralarında inanılmaz bir işbirliği ortaya çıktı.
Walt Disney zaten onun animasyon film dizisi Silly Symphonies’in temelinde müzik olmasından faydalanmış ve kendisiyle Dukas’ın “Sihirbazın Çığrağı”ndan esinlenen kısa bir çizgi filmde işbirliği yapmayı istemişlerdi. Animasyon görüntülere klasik müzik yerleştirme fikri daha sonra gelişti ve çok çok tutkulu bir “Fantasia” yaratıldı. 125 dakikalık film –bugün bile bir animasyon filmi için alışılmadık derecede uzun- 13 Kasım 1940’ta Broadway’de hayranların karşısına çıktı. Müzik, bu film için özellikle geliştirilen Fantasound adlı çok kanallı bir ses sistemi tarafından güçlendirildi ve “Fantasia” stereofonik sesle gösterilen ilk film oldu. Günümüzde film Walt Disney’in sanatsal arzularına ve hem animasyon hem de sinema filmlerinde, daha önce seyircilerin görmediği ve duymadığı sanat formlarını geliştirmeye yönelik sarsılmaz duygularının bir timsali niteliğinde. “Fantasia” ABD Ulusal Film Arşivince korumaya alınmış filmler arasında, “Sihirbazın Çırağı” bölümü de genelde en iyi ve en sevilen bölümü olarak kabul ediliyor.
Şimdi, “Fantasia”nın gösterilmesinin üzerinden 69 yıl geçtikten sonra, Walt Disney Pictures ve Jerry Bruckheimer Films sinema için taptaze bir hikâye yarattı. Kendisinden öncekilerden esinlenen 2010 yapımı “Sihirbazın Çırağı” yepyeni bir canlı aksiyon macera. Verdiği mesaj basit, eğlenceli, ebedi ve derin. “Hikâyenin harika tarafı, kestirmeden gitmek, işin kolayına kaçmak, hepimizin içinde olan biraz daha çabuk büyüyebilme arzusunu tatmin etmeye çalışmakla ilgili küçük ders” diyor yönetmen Turteltaub.
“Sihirbazın Çırağı”nın sinematik yeniden doğuşu aslında Walt Disney versiyonunun sağlam bir hayranı olan Nicolas Cage’den çıktı. “Fikir ben ve arkadaşım Todd Garner’ın aklına geldi” diyor. “O sırada bir film çekiyordum ve gizemli güçleri olan, daha sihirli ve fantastik bir dünyada yaşayan bir karakteri oynamak istedim. Bu düşüncelerimi Todd’la paylaştım. Ertesi gün kusursuz proje geliştirmeye başladık: ‘Sihirbazın Çırağı’”.
“Sihir dünyasını çok seviyorum ve günümüz izleyicisine bu dünyayı sunmak bana çok cazip geldi” diyor “Karayip Korsanları”nın da yapımcısı olan Jerry Bruckheimer. “Sihir ögesi bulunan hikâyeleri hep sevdim, Sihirbazın Çırağı da tüm zamanların en iyi sihir hikâyelerinden biri. O konseptin özünü alıp, modern dünyada geçen yepyeni bir hikâyeye dönüştürürsek çok heyecan verici olacağını düşündük.”
Yönetmen Turteltaub ve oyuncu Cage, Beveryl Hills Lisesi’nde aynı sınıfta okuduklarından beri tanışıyorlar. “Jon, filmi hayata geçirmek için kusursuz bir yönetmen” diyor Bruckheimer. “Sadece Nic ve benimle olan uzun süreli iş ve arkadaşlık ilişkisine dayanarak söylemiyorum bunu. Onda hem kişisel hem de sanatsal açıdan bir merak ve neşe var.” “Sihirbazın Çırağı”ndaki bütün baş oyuncular, Walt Disney’in “Fantasia”sının hayranıdır. “Bana göre gelmiş geçmiş en iyi film. Ebeveynlerimin beni götürdüğü ilk film olması lazım. Sinemayla, Walt Disney animasyonuyla ve elbette klasik müzikle tanıştığım film odur. Film boyunca izlediğim görüntüler, o genç yaşımda bile beni başka bir yere götürdü. Hayatımı etkiledi. Disney filmleri ve daha sonra Disneyland’e gitmem bana çok ilham verdi. Her yıl “Fantasia”yı izlerim, ışıkları söndürür, kendimi filmde kaybederim.”
Film, “Fantasia”daki klasik Disney kısmının yeniden çekimi olmasa da “Sihirbazın Çırağı” ona bağlılığını gösteriyor. “Sihirbazın Çırağı”nda harika bir Disney özelliği vardı” diyor yönetmen Turteltaub. “Mükemmel, özel olması, Disney ve sinema tarihindeki önemli rolünü aratmaması gerektiğini biliyordum. ‘Fantasia’daki o kısmın bir parçası olmak gerçekten çok heyecan vericiydi. İnsan “tamam, ne yapmak istiyorsun” diye düşünüyor. İşte yaratıcılık da o zaman başlıyor.”
Stüdyonun yazarlık programından gelen Matt Lopez, hikâyeye ve senaryoya katkıda bulundu, fizikten sınıfı geçmeye ve hayallerindeki kız Becky ile çıkmaya çalışan üniversite öğrencisi Dave Stutler’la ilgili destansı bir fantezi yarattı. Dave’in dünyası, egzantrik Balthazar Blake aniden hayatına girince altüst oluyor. Balthazar, iki güçlü sihirbaz grubunun – İyi Merlin ve Kötü Morgana- dünyayı yok etmek ya da kurtarmak için birbirine karşı verdiği asırlardır süren bir savaşı sürdüren bir sihirbazdır. Can düşmanı ve uzun süredir Morgan’cı olan rakibi Maxim Horvath yalnız Balthazar ve Dave’i tehdit etmekle kalmıyor, bütün dünyayı tehdit ediyor. Balthazar, isteksiz Dave’i yanına alıyor. Birlikte Horvath ve Morgan’cı güçleri durdurmaları lazım.
“Bu iki arayışın öyküsü” diyor Bruckheimer. “Balthazar asırlardır çırağını bulmak için dünyayı araştırıyor, Dave’in de insan olarak gerçek potansiyelini keşfetmesi gerekiyor. Dave çok ciddi bir öğrenci, sihirbaz olmayı ve Balthazar’ı hayatında istemiyor, ona ihtiyaç duymuyor. Ama Balthazar etrafında uçuşan bir sinek gibi bu zavallı çocuk teklifini kabul edene kadar onu rahat bırakmıyor. Ama biri kapınıza gelip sizin de sihirbaz olduğunuzu, sihirli güçleriniz olduğunu söylese, buna siz de inanmazsınız.
“Ama hikâye süresince ikisi arasındaki ilişkinin oluştuğuna ve Balthazar’ın Dave’e sadece sihir konusunda değil, özel hayatında da ihtiyacı olan güveni nasıl aşıladığına şahit oluyorsunuz.”
Lopez şöyle diyor “Yaşadığımız zorluk şuydu: İnsanların daha önce görmediği bir şekilde sihri nasıl yeniden yorumlar ve seyirciye gösterirdik. Dave Stutler kendini bilime vermiş, fiziğe kendini adamış genç bir adam. Rasyonel dünyaya, her şeyi objektif ve bilimsel terimlerle açıklamaya kendini adamış. Sonra alıp onu her şeyi sihirsel açıdan gören sihirbaz Balthazar’ın yanına koyuyorsunuz. Bu iki ayrı dünya aslında bir – Simya, kimya için neyse sihirbazlık da fizik için o. Balthazar’ın Dave’e sihirbaz olarak yaptıkları her şeyin fizik kuralları dahilinde olduğunu fakat kendisinin bütün kuralları henüz bilmediğini söylediği sahne, çok önemli bir anahtar sahne. Filmdeki sihirbazlığın ardındaki temel yaratıcı fikir de bu. Bilime bayılıyorum, bence ona bu şekilde bağlı olmak beklenmedikti ve beyazperdede çok heyecan verici olacak.”
Şans eseri “Fantasia” sekansının animasyonunun yapıldığı Burbank Walt Disney Studios eski animasyon binasında işlerini tamamlayan Lopez, Goethe’nin orijinal “Sihirbazın Çırağı” şiirinde, hatta “Fantasia” bölümünde bile, çırağın sonunda sihirbazın kapıcısı olduğunu ve eserin bu şekilde bittiğini söylüyor. Çırağın, sihirbaz olduğunu asla görmüyoruz ki bunu görmek eğlenceli olurdu. Sihirbazın çırağa sihir öğrettiğini de görmüyoruz. Balthazar da Dave’e böyle yapıyor. Gerçi şartlar yüzünden 10 yıl sürmesi gereken bir şey 2-3 günde, ivedi acil olarak öğretilmeli.”
Jon Turteltaub şöyle diyor: “Balthazar’da ve Dave’de birbirlerinin hayatında olmak istemiyor. Balthazar’ın çırağa ihtiyacı var ama kesinlikle Dave’e ihtiyacı yok. Dave, hayatına giren bu deli adamla hiçbir şey yapmak istemiyor. O yüzden birbirleriyle sinir savaşına girişiyorlar. Ama ikisi de çok zeki ve birbirlerini rahatsız etmek için doğru yolu görebiliyorlar.
“Dave, her şey hakkındaki gerçeği öğrenmek isteyen bir entelektüel” diyor Turteltaub. “Daha önce var olabileceğini düşünmediği bir dünya olduğunu artık görmeli ve daha sonra bunu sindirip kendindeki tüm olasılıkların farkına varmalı. Bu, Dave’in yolculuğunun çok büyük bir kısmı.”
Yazarlar Carlo Bernard ve Doug Miro senaryoya bazı önemli fikirler sundu. “Bu, klasik bir kahraman hikâyesi” diyor Bernard. “Dave’in yolculuğu, kendine inanmayan, harika bir şey başarma kapasitesi olduğunu düşünmediği birinin hikâyesi ama hayrettir ki kahraman olabilme yeteneğine sahip. Hem Balthazar hem de Becky ile olan ilişkisi onu bu yolculuğa çıkarıyor. Bu hikâyenin yapısı bize rehber oldu.
“Balthazar’ın insanlık için kendini feda etme fikrini somutlaştırdığını düşünüyorum” diye devam ediyor Bernard. “Herhangi bir bireyden çok daha önemli şeyler var. Bu harika bir konsept, 1000 yıldır insanlık için savaşan bir savaşçı Balthazar.”
“SİHİRBAZIN ÇIRAĞI”NDA KİM KİMDİR?
Karakterler ve Oyuncu Kadrosu
BALTHAZAR BLAKE Merlin ve bir Sihirbazın öğrencisi. 1000 yaşının üstünde olan Balthazar, Baş Merlin’ciyi, Merlin’in ve onun büyük güçlerinin varisi olan kişiyi bulmak için bütün dünyayı araştırıyor. Balthazar nihayet onu Dave Stutler’da bulduğunda karşısına çok isteksiz bir sihirbaz çırağı çıkıyor. “Balthazar için Baş Merlin’ciyi bulması, mesafe ne olursa olsun çıkılması gereken bir yolculuk” diyor sihirbaz rolündeki Nicolas Cage. “Balthazar ve Dave arasındaki ilişki adeta baba-oğul ilişkisi gibi. Merlin’in ejderha yüzüğünü takarak Baş Merlin’ci olabileceğini düşünüyorum, dolayısıyla Dave’i bulunca rahatlıyorum. Ona rehberlik etmek ve daha büyük bir amaç için eğitmek istiyorum. Ama Dave için hayatına birinin girmesi, ona Merlin’in varisi olduğunu ve birlikte dünyayı kurtaracaklarını söylemesi oldukça yorucu bir durum. Siz Dave olsanız, adama deli olduğunu söylersiniz.”
“Sihirbazın Çırağı” Cage’in, yapımcı Jerry Bruckheimer’la yedinci, yönetmen Jon Turteltaub’la üçüncü filmi. “[Jerry] sürece olan bir tür cebirsel katkımı – X faktörü diyebiliriz buna- anlıyor” diyor Cage. “Jerry’nin insanları eğlendirecek filmler yapacağına inanıyorum çünkü onun önceliği bu. Benim de karakter açısından anlamlı olacak ve anlatıma uyacak bir X faktörü bulacağıma inanıyor. Bence bu yüzden alternatif bakış açıları olan oyuncularla çalışıyor çünkü onun formülüne ekstra bir boyut katıyor bu. Dolayısıyla bu mutlu bir evlilik. İkimiz de birbirimizin nasıl çalıştığını biliyoruz.”
“Jon komedide çok başarılı ve bir sahneye nasıl mizah katacağını biliyor” diye devam ediyor Cage. “Ben daha karanlık ve sınırda şeylere ilgi duyduğum için Jon, karakterin daha gizemli yanına girmemi istiyor, ben de ona seyircilerin bağ kurabileceği komedi unsurunu katmasında yardımcı olmaya çalışıyorum. Dolayısıyla bu iyi bir karışım, birbirimizi dengeliyoruz.”
DAVE STUTLER asosyal bir New York Üniversitesi fizik öğrencisi, kendine güvenmiyor, kızlar ve öğrenciler arasında popüler değil. “Tam bir ineğim” diye itiraf ediyor filmde Dave’i canlandıran Jay Baruchel. Adamların ellerinden enerji fırlattığı filmlere bayılırım ama böyle şeyler için ilk geleceğiniz kişi ben değilimdir genelde. Sonra senaryoyu okudum ve “Durun biraz, benim gibi bir adam mı elinde enerji falan fırlatıyor” dedim. Tamamdır! Plazma toplarına varım!” dedim.
10 yaşındayken Dave, Arcana Cabana dükkânında dolaşırken sihirbaz Balthazar Blake’le karşılaştığı korkutucu bir olay yaşıyor. Parmağında hayat bulan bir ejderha yüzüğü veriliyor kendisine ve çok önemli bir sihirbaz olacağı söyleniyor. Daha sonra Balthazar ve Maxim Horvath adında başka bir sihirbazın kavgasına şahit oluyor ve olan biten her şeyi unutmak istiyor. Ta ki 10 yıl sonra Balthazar ve Horvath hayatına tekrar girip, onun görmezden gelmek istediği bir kaderle yüzleşmeye onu zorlayana kadar. “Dave’in en büyük düşmanı kendisi, kendi mutsuzluğunun mimarı” diyor Baruchel. Hayatını, Arcana Cabana’da Balthazar ve Horvath’la ilk karşılaştığı anı unutmaya çalışarak geçiriyor. Hayatını adadığı fizik bilimi doğrultusunda yaşıyor. Balthazar’la tekrar karşılaştığında, sihirbaz Dave’e fiziğe yönelmesinin tesadüf olmadığını çünkü illüzyon ve sihir her ne kadar farklı şeyler olsa da, sihir ve bilimin bir paranın iki yüzü olduğunu söylüyor.”
“Jay çok yetenekli” diyor Turteltaub, Çok zeki, cesur, komik ve fiziksel komedide çok başarılı. Vücudunu, aklını, sesini yapması gereken şeye veriyor. Birçok komik insanda gördüğünüz “bana bakın” tavrı yok onda. Jay daha entelektüel bir seviyede. O, hikâyeye, karaktere, işin özüne bakıp onu en sersem şekilde anlatmanın bir yolunu buluyor.”
Cage de rol arkadaşıyla ilgili şunları diyor: Öncelikle Jay, yanında olması çok eğlenceli olan iyi bir insan. Gündelik hayatında ve beyazperdede ortaya çıkan bir cazibesi var ve bence insanlar onu izlemeye bayılacak.”
“Jay Baruchel’den bahsetmek istemiyorum” diyor Alfred Molina dalga geçerek. “Onu sopayla dövmek istiyorum. Jay gerçekten de günümüzün en yetenekli oyuncularından biri. Çok becerikli biri. Doğuştan gelen bir becerisi ve güveni var. O yaşta nasıl olduğumu hatırlıyorum da, onda olan güvenin dörtte biri bende yoktu ya da hem oyuncu hem de insan olarak onun sahip olduğu kendinden eminliğin.”
MAXIM HORVATH Balthazar Blake ve Veronica’yla birlikte, Merlin’in bir öğrencisi ve bin yıldan fazladır iyiliğin temsilcisi. Ama onların Veronica’ya duydukları aşk dostları ayırıyor ve Horvath, Merlin’i öldüren ve minyonlarıyla dünyayı ele geçirmeyi isteyen kötü Morgana’ya katılıyor. O ve Balthazar asırlar boyu savaşmış, anlaşmazlıklarını günümüz New York’una getirmişlerdir. ‘Sihirbazın Çırağı”nda Horvath’ın misyonu dünyaya hâkim olmak” diyor Molina. “Balthazar ve Horvath binlerce yıldır rekabet hâlinde. Balthazar, büyüleri Merlin standartlarına göre devam ettirerek, onu insanlığın yararına kullanıyor. Horvath, Morgan’cıların lideri, büyünün insanların kontrol altına almak için kullanıldığını düşünmeye başlıyor. İşte bu Nic Cage’in hayat verdiği “iyi” karakteriyle, benim canlandırdığım “kötü” karakterin arasındaki mücadele.
Molina’nın tiyatro becerileri, çok yönlülüğü, Bruckheimer’ın, “Pers Prensi Zamanın Kumları”ndaki çöl Şeyhi Amar (sinsi bir tehlike teşkil ediyor ama potansiyel de bir kahraman) karakterinden hemen sonra oyuncuya “Sihirbazın Çırağı”nda sofistike ve korkutucu Maxim Horvath rolünü teklif etmesini sağlamış. “Alfred Molina harika bir oyuncu. Herhangi bir role hiç beklemediğiniz bir özellik, mizah katabilir” diyor Bruckheimer.
“Alfred Molina öyle bir oyucu ki, oynadığı her filmde farklı bir rol üstleniyor” diye ekliyor Turteltaub. “Diğer filmde gördüğünüz adamla aynı kişi olduğuna inanamıyorsunuz. Her zaman farklı. Aynı zamanda inanılmaz derecede hafif dokundurmalar yapan eğlenceli bir mizah anlayışı var. Horvath karakterinde, karakterin ihtiyacı olan ağırlığı da veriyor ama hınzırlığını da görebiliyoruz.”
Molina ise Horvath rolünü duyduğu andan itibaren hiç tereddüt etmediğini söylüyor. “Pers Prensi bitmek üzereyken biri bana rol için beni düşündüklerini, ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordu. Kendimi ağırdan satmaya, soğukkanlı ve kayıtsız olmaya çalıştım ama sonunda hoplaya zıplaya kabul ettim. “Fantasia”nın klasik bölümünden ögeler bulunduracak olmaları beni çok etkilemişti. Senaryoyu okuyunca da karakteri çok sevdim.
“Pers Prensi”ndeki karakterimden çok farklıydı. Şeyh Amar fesat, fırsatçı bir tipti. Oysa Horvath çok zeki, kayıtsız, Edward’çı bir kötü adam. Hoş fakat aldatıcı kötü adam ekolünden geliyor: İyi giyimli, etkileyici ama tehlikeli ve ölümcül.”
Göz alıcı bir NYU öğrencisi, 10 yıldır da Dave Stutler’ın erişemediği arzusu. Yapımcıların, Avustralya doğumlu Teresa Palmer’ın bu rol için biçilmiş kaftan olduğundan şüphesi yoktu. “Teresa uzun süredir beğendiğimiz bir oyuncu” diyor Bruckheimer, “ Jay’le yaptığı seçmelerde de çok başarılı oldu. İki oyuncu arasında böyle bir sihir, bir kimya oluşunca onları birlikte oynatmalısınız.”
“Teresa, bir odaya girdiğinde sanki birinin ışıkları açtığını hissettiren bir oyuncu” diyor Turteltaub. “Bu insan mutsuz değil. Dave’in hayatında ihtiyaç duyduğu şey de bu. Entelektüel kızgınlığından ve o üniversiteden çıkıp, biraz neşelenmeli ve hava almalı. Becky’nin kızgın yanını aramaya çalışan diğer oyuncuların aksine, Teresa gelip neşeli yanını aradı.”
Üniversitede DJ olan, Becky Barnes müziği çok seviyor; fiziğin cazibesinden kaçıyor. Gerçi Dave onu çalıştırmayı teklif ettiğinde Becky kabul ediyor. Dave’in ölümcül işlere karışan bir sihirbaz çırağı olduğunu bilmeden. “Becky, Dave’i daima daha ziyade arkadaş olarak gördü” diyor Palmer, “ama Dave ona hep vurgundu. NYU’da birbirlerine tekrar rastlıyorlar ve bu bağ tekrar canlanıyor. Dave, hâlâ Becky’ye karşı bir şeyler hissediyor. Becky biraz ihtiyatlı davransa da Dave’in ne kadar harika ve içten biri olduğunu anlamaya başlıyor.”
VERONICA Balthazar Blake tarafından sevilecek kadar talihli, Maxim Horvath tarafından sevilecek kadar da talihsiz büyücü kadın. “Balthazar ve Veronica, aşkları için her şeyi yapmaya hazır” diyor âşık olunan ortaçağ büyücüsünü canlandıran Monica Bellucci. “İkisi aynı zamanda da savaşçı. Onlar gibi Merlin’in öğrencisi olan Horvath da Veronica’ya âşık oluyor. Veronica, Balthazar yüzünden Horvath’ı reddediyor. Horvath da bu yüzden Morgana’yla işbirliği yaparak onlara ihanet ediyor. Bu, aşkın, kıskançlığın ve intikamın olduğu çok güzel ve çok çarpıcı bir hikâye.
“Filmde iki rol birden canlandırmak zorunda kalıyorum” diyor Monica Bellucci, “çünkü filmde Veronica’nın, kötü sihirbaz Morgana tarafından ruhunun ele geçirildiği sahneler var. Bu yüzden bu filmin bir parçası olmak istedim, ikili bir karakter canlandırma fırsatı ilginçti. Bir de 5 yaşındaki kızım Deva’nın izleyebileceği bir film yapmak.”
“Filme Monica’nın dâhil olması bizim için büyük şanstı” diyor Bruckheimer. “O, Avrupa’da büyük bir yıldız, Amerikan filmlerinde de çok başarılı işleri oldu. Bu rolün ihtiyacı olan kişi, seyircinin Balthazar’ın 1000 yıldan fazla süre nasıl ve neden bu aşkı ve bağlılığı sürdürdüğünü anlamasını sağlayabilecek biri olmalıydı.”
“1000 yıl beklemeye değecek bir oyuncuya ihtiyacımız vardı” diyor Turteltaub. “Güzel ve özel olmalıydı – güçlü bir kadın. Bu kadın için bütün dünyayı araştırdık ve çok şükür Monica Belluci’yi bulduk. Onda, seksi ve etkili İtalyan gücü var ve daha leb demeden leblebiyi anlıyor.”
DRAKE STONE Maxim Horvath’a, Balthazar Blake ve Dave Stutler’la olan mücadelesinde yardımcı olan çelimsiz ve zayıf bir sihirbazdır. Şöhretiyle örtüşen bir egoya sahip bir sahne adamı ve en büyük hayranı da kendisi. “Drake Stone çok para kazanmak, ünlü olmak ve bir sürü kız öpmek isteyen bir adam. O yüzden rolü kabul ettim” diyor Tobby Kebbell. “Drake’in mistik güçleri olan bir sihirbaz olması beni çok heyecanlandırdı. Elimden enerji fırlatıp Times Meydanı’nda Ferrari kullanabileceğimi biliyordum. İçimdeki kibri ve ukalalığı dışarı yansıtabilecek olmam, Drake’i canlandırmamda en sevdiğim unsurdur. Drake Stone sersemin teki. Gerçek hayatta öyle olmaktansa, öyle birini canlandırmak daha iyi!”
Kebbell, “Pers Prensi: Zamanın Kumları”nda canlandırdığı, Jake Gyllenhall’un oynadığı Destan karakterinin cengaver kardeşi Garsiv’den hemen sonra kadroya dâhil oldu. “Tobby, enerji dolu” diyor Bruckheimer. “Sıradaki hareketinin ne olacağını bilmediğiniz için sizi sürekli şaşırtan türde bir oyuncu o”.
BENNET Dave Stutler’ın, Brooklyn’deki ev arkadaşı. NYU fizik öğrencisi ve isteksiz arkadaşını biraz hayatını yaşamaya itmeye çalışan iyi bir arkadaş. Karakteri canlandıran Omar Benson Miller şöyle diyor: “Bennet, Dave’in yalnızca oda arkadaşı değil aynı zamanda onu motive eden kişi. Balthazar ve Becky gibi Dave’i hayatı yaşaması için teşvik etmeye çalışan karakterlerden biri. Âşık olduğu kız, sihir gücü ve çalışmaları dâhil, hayatta istediği şeylerin peşinden gitmenin önemini ona öğretmeye çalışıyorum. “
Jerry Bruckheimer Television programlarının gediklisi olan Miller, “Eleventh Hour” dizisinin eski, “C.S.I.: Miami” nin de yeni oyuncularından. “Bennet öyle dâhice yazılmış bir karakter ki, hayatın her kademesinden gelen herhangi bir insanın da her şeyi yapabileceğini gösteriyor” diyor Miller. “Dave’in de bunu anlamasını sağlamaya çalışıyoruz. Zeki bir adam olduğu için kızla konuşmaktan korkmasına gerek olmadığını. Kimsen o ol, bundan gurur duy, kabul et ve “Evet, bu benim” de.”
GENÇ DAVE kendine güveni olmayan, korkmuş, sınıf arkadaşı Becky Barnes’a âşık ve bu konuda ne yapacağını bilmeyen 10 yaşında bir çocuk. Kendini tuhaf Arcana Cabana dükkânında bulan Dave, sihirbaz Balthazar’la karşılaştığında, buna her ne kadar inanmasa da günün birinde çok güçlü bir sihirbaz olacağını öğreniyor. “Dave kendinden hiç emin değil, tuhaf, inek bir tip. Ama sevimli ineklerden” diyor genç Dave rolündeki Jake Cherry.
Dostları ilə paylaş: |