Ahlak Temizliğine Duyulan İhtiyaç Ahlak Temizliğinin Etkileri ve Önemi Şeyh Hüseyin Behrani



Yüklə 1,71 Mb.
səhifə64/68
tarix03.08.2018
ölçüsü1,71 Mb.
#66881
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   68

Örtü Hakkında Üç Önemli Nükte


Mehdi Mehrizi
Önsöz

Bugünlerde dini meseleler hakkındaki soru ve itirazlar gün gittikçe artmaktadır ve hicab meselesi de bu konulardan müstesna değildir. Örtü meselesi farklı açılardan ve bugünkü ilimler açısından, araştırma konusu olmuştur ve hakkında farklı görüşler belirtilmiştir. Buna rağmen tüm sorulara birer birer, kendi açılarından cevap verecek bir metin/yazı de bulunmamaktadır. Şehid Mutahhari’nin yazdığı “Mesele-i Hicab” kitabı hariç, tüm diğer kitaplar, hicabı ahlaki veya fıkhi açıdan araştırmışlardır. Halbuki bu konu, ahlaki ve fıkhi açının yanı sıra kelam açısını da kapsamaktadır ve dışarıdan gelen şüphe ve soruları da fıkhi ve ahlaki konularla cevaplamak doğru değildir. Aksine her şüphe, kendi türünden bir cevap gerektirmektedir.

Yüz yıldan daha uzun bir süredir dini hicap konusu eleştirmenler arasında konuşulup tartışılmaktadır. Bu alanda hem Müslüman yazarlar bu konuyu araştırmakta ve hem de batılılar. Kasım Emin, Tahir Haddad, Nezire Zeyn’ud-Din, Cemil Sıddıki Zehavi, Resafi, Receb Beyumi, Abdu’l-Kadir Mağribi ve… (Araplar arasında)1 ve Kurret’ul Ayn, Mirza Aga Han-ı Kermani, Şeyh Ahmed Ruhi, Melek’ul Mütekellimin, Mirza Cehangir Han-i Şirazi, İtisam’ul Mülk, Mirza Fetheli Ahundzade ve … (İranlılardan) bu konuda eleştiri ve araştırmaya yönelmişlerdir.

Batılılar arasında da Fervid1 (M. 1939- 1856) ve Rassel2 (M. 1872- 1969) gibi kimseler eleştiriye yönelmişlerdir. Bu seyir asrımızda, özellikle İslam İnkılabının İran’da zafere erişmesinden ve İslami ve dini hareketlerin hızlanmasından sonra aynı şekilde devam etmiş ve hatta hız kazanmıştır. Zira İran İslam Cumhuriyeti karşıtları gruplar da eleştirmenlerin grubuna katılıp yurt dışındaki basında, bu gibi düşüncelerin sahibi olmuşlardır.

Günümüzde ise Neval Se’davi3, Muhammed Seid Eşmavi4 ve… gibi kimseler İslam dünyasında hicab hakkındaki dini görüşleri tenkit etmeye koyulmuşlardır. Bu yazıda İslam’ın beğendiği şekilde olan hicap konusunda beyan edilen üç eleştiriyi ele alıp mantıksal bir alanda onun hakkında düşünce ve görüşlerimizi belirteceğiz.
Varsayımlar

Bahse girmeden önce, eleştirileri ele alıp incelerken bahsin uzamaması ve zorluğa düşmemek için birkaç varsayımları ve konunun usullerini sırasıyla söylemek gerekir:

1- İnsanoğlu maddi ve manevi çeşitli bir çok şeye ihtiyaç duymaktadır; insanın saadet ve mutluluğu da, onların uyumlu ve dengeli bir şekilde gelişip tekamüle ermesine bağlıdır. Öyle ki eğer gelişmek veya dengeden herhangi birisi dikkate alınmazsa, o miktarda kemal ve tekamülden mahrum kalır. Bu denge ve uyumun gölgesinde, aşırılıktan kurtulmak mümkündür.

2- Yaşam için cinsel içgüdü, hayatın kendi zatı gibi zaruridir. Bu içgüdü ve diğer maddi içgüdüler hayatın motoru gibidir. Bu açıdan onları hayatın kötü ve olumsuz alametlerinden saymamalıyız. Ama dikkat etmek gerekir ki bu içgüdüler insan vücudunun kuvvetlerindendir ve diğer kuvvetlerle birlikte dikkate alınmaları gerekir.

3- Tüm kavimler ve milletler arasında, başıboşluk ve serserilik kınanmış bir konudur ve insanın ferdi ve toplumsal şahsiyetine zararlı sayılmaktadır. Tüm ilahi dinler de bu konuyu önemle belirtmiştir. Zevk düşkünü olarak bilinen filozoflar bile her türlü laubaliliği kınamışlardır. Milattan önce beşinci ila üçüncü asırda yaşayan ve zevk düşkünü bir filozof olan “Yang Chou” hakkında şöyle denilmiştir: “Unutmamak gerekir ki Yang Chou, her ne kadar hissi zevklere düşkün olsa bile, kendisinin görüşü ve mektebi esasınca insan tabiatının tahrip eden her türlü aşırılık ve başıboşlukla savaşa kalkışırdı.”1

Bu iş, hakikatte insani fıtratın sınırsız cinsel içgüdülerin özgürlüğü ile uyuşmadığının göstergesidir. Dolayısıyla insani diğer güçlere teveccühen bu içgüdülerin de sınırlandırılması ve kontrol altına alınması gerekir.

4- İslam şeriatında bu sapıklığı önlemek için bir taraftan kadın ve erkeğe hicap ve saygınlığını koruması emredilmiş, bir taraftan da evliliğe teşvik edilmiştir.

5- Burada savunulan tesettür meselesi kadının evinde oturması veya gizlenmesi anlamında değildir. Aksine cinsel liberalizmin1 ve başıboşluğun karşıt noktasıdır. Başka bir ifadeyle, bu kavramların ötesinde kadın ve erkeğin cinselliğinin sergilenmesinin toplumsal sahne olmadığı hakikati telkin edilmektedir. Kadın ve erkeğin cinselliğinin ortaya konulduğu alan aile muhitidir. Toplumsal sahneyi cinsel gösteri haline dönüştüren, kadın ve erkeği iki insan olarak değil, aksine iki cins olarak karşı karşıya getiren her şey kınanmıştır ve uygun görülmemiştir.

Üstat Mutahhari’nin dediği gibi: “Hicap meselesindeki hakikat, kadının güzel bir şekilde örtünerek mi yoksa çıplak bir şekilde topluma çıkmasının gerekliliğidir. Sözün ruhu şudur ki acaba kadın ve erkeğin kadından istifadesi karşılıksız mı olmalıdır? Acaba erkek her yerde erkek zina dışında kadından en üst düzeyde istifade etmeli midir, etmemeli midir? Dolayısıyla meselenin ruhu faydalanmaların meşru eşlere ve aile muhitine özgür olması veya istifadelerin serbest bırakılması ve toplumsal alana sürüklenmesidir. 1

Hicab’ın bu anlamı dini metinlerimizin de teyit ettiği ve bir çok İslami bilginlerin de önemle vurguladığı bir hakikattir.


1- Hicapsızlık, Hayasızlık Değildir

Bazen şöyle denilmektedir: “İffet hicaptan ayrı bir şeydir, kadınlar hicap sahibi değillerse, bu onların iffet sahibi olmadıkları anlamında değildir.” Bu konuda Will Durant şöyle diyor: “İffetin elbise giymekle hiçbir ilgisi yoktur.”2

Bazen bu mesele İslami şahsiyetler tarafından da nakledilmektedir ve İran’ın kuzeyindeki kadınlar örnek gösterilmektedir. Kuzeydeki kadınlar tarlalarında kendi özel elbiseleriyle çalışmakta ve göz önünde bulundurulan özel anlamda bir hicaba sahip bulunmamaktadırlar. Ama iffetli ve temizdirler.”3

Aynı zamanda hicapsızlıkları, hayasızlık sayılmayan köylü kadınları da örnek vermek mümkündür. Biz gerçi hicap ve iffeti bir olarak kabul etmiyoruz. Lakin bu yoruma da karşıyız. İffet, deruni bir halettir. Hicap ise zahire ve şekil ile ilgilidir. İkisinin farklılığı ise zahir ve batın farklılığıdır.

Aynı şekilde şunu da kabul ediyoruz ki bir takım insanlar, iffetli oldukları halde şeriatın tavsiye ettiği bir hicaba sahip olmayabilirler. Ama şu gerçeğe de teveccüh etmek gerekir ki, bu ayrılık nereye kadar devam edebilir. Genel bir kaide haline gelebilir mi? Eğer böyle olursa o halde neden sayıları az olan köyle kadınlarına istinat edilmektedir? Neden şehirli kadınlar, örnek verilmemektedir?

Bu esas üzere iffetin örtüden ayrılık imkanı kabul edilebilir. Ama kanun koyucular insanın isteklerine, ruh haletlerine ve toplumsal durumlara teveccühen geneli göz önünde bulundurmalıdır ve öyle kanun koymalıdır; birkaç hicapsız kadın iffetlerini koruyor diye bu kanun çiğnenemez.

Bundan da öte eğer hicapsız kadınlar, iffetli ve temiz iseler, acaba erkekler de böyle midir? Heva ve heveslerinin peşinde koşmazlar mı? Çapkınlıktan ve iffetsizlikten el çekerler mi? Kadın ve erkeğin hicabı insani toplumun esenliği için bir tedbirdir ve kanun koyma hususunda bu genel durum göz önünde bulundurulmalıdır.

Öte yandan zahir ve batın arasındaki ilişki, görmezlikten gelinebilir mi? Zahir, batının nişanesidir. Yüzdeki renkler, insanın içindeki sırları ortaya koymaktadır. Dolayısıyla zahiri davranışlar hususunda metanet sahibi olmak ve elbise giyiminde ağırlığını korumak, deruni iffetten haber vermektedir.

Hakeza zahir, batını etkilemektedir. Elbise rengi insanın ruhu üzerinde etki yaratmaktadır. Hatta insanların isimleri bile deruni şahsiyetleri üzerinde etkilidir. Dolayısıyla örtü ve insanın elbise türü de aynı etkiye sahiptir.

Zahirin batına tesir etmesi konusu hem İslam’ın teyit ettiği ve hem de psikoloji ilminin onayladığı bir gerçektir. İslami rivayetlerde bu tür ifadeler oldukça çoktur: “Tokalaşın ki aranızdaki kinler gitsin.”1

“Öfkelendiğiniz zaman soğuk su ile abdest alın.”2

“Su ve yeşilliğe bakmak ferahlatıcıdır.”3

Özetle kanun koyanlar bir insanı veya grubu kanun koymada ölçü alamazlar. Aynı şekilde zahir batının nişanesidir ve zahirin batınla derun üzerinde etkisi vardır:
- Kadın ve erkeğin hicabının farklılık sebebi

Neden erkek ve kadının örtüsü farklı değerlendirilmiştir. Neden kadın kendisini örterken erkek özgür bırakılmıştır. Yurt dışındaki kadın dergilerinin birinde yazarlardan birinin sözleri nakledilmiş ve eleştiri makamında şöyle denmiştir: “O konuşmalarında tesettürü sadece kadınlar için zaruri kabul etmektedir. Zira onlar fesat nedenidir. Eğer bir kadın İslami ölçüler esasınca yürümez, oturmaz ve kalkmazsa bazılarını rahatsız eder, bu durumda kadın hayasız, akılsız ve laubali sayılır. Kadının hareketleri ile rahatsız edilen erkekler ise tümüyle normal ve hak sahibidir. Metanet sahibi olması gereken ve haram işlememesi icab eden kadındır. Kadın hiç kimsenin kendisine haram bakışlarla bakmasına izin vermemelidir. Kadın sürekli namusunu örtmelidir. Hiçbir zaman erkeğin görevlerinden bahsedilmemektedir. Zira fakihlerin görüşüne göre erkek özgür yaratılmıştır. 1

Bu konuyu üstad Abdulhalim Ebu Şakke de “Azad şoden-ı zen der asr-i risalet” kitabında nakletmiş ve buna cevap vermiştir. 2

Bu soruya cevap olarak şöyle söylemek gerekir: “Kadın ve erkeklerin ruhsal ve fiziksel farklılıkları inkar edilemez. Dünyanın hiçbir yerinde şahsiyet sahibi erkekler küpe, kolye ve bilezik takmamaktadır. Kaş, göz ve yanak güzelliği için makyaj takımından istifade etmemektedir. Kadınlara has etek giymemektedir. Bu gerçek günümüze has değil, eskiden beri süregelen bir gerçektir. Bu gerçekten şu sonucu elde etmek mümkündür ki kadınlar bazı hasletlerinde erkeklerle aynı değildir. Bu varsayım üzere onlar için farklı hükümler ortaya koymak mümkündür.

Kadın ve erkeğin cinsel içgüdü tahriki konusu da bu farklılıklardan biridir. Erkekler kadınlardan daha çabuk tahrik olmaktadır. Erkekler için tahrik edici olan bir çok şey kadınlar için tahrik edici değildir. Bu esas üzere örtü kanunu aile muhiti dışında cinsel tahrik ortamının ortadan kalkması için ise bu farklı gerçekler bir takım özel hükümleri beraberine getirmektedir.

Bu esas üzere İslam şeriatında kadın ve erkeğin birbirine bakmasında farklılık göze çarpmaktadır. Bazı fakihler ilmihal kitaplarında şöyle yazmışlardır: “Lezzet kastı olsun veya olmasın, harama düşme korkusu mevcut olsun veya olmasın erkeğin namahrem kadının bedenine ve saçına bakması haramdır. Kadınların yüzüne ve bileklere kadar eline bakması lezzet kastıyla veya harama düşme korkusuyla olursa yine haramdır. Lezzet kastı ve harama düşme korkusu olmaksızın bile kadınlara bakmamak müstehap ihtiyattır. Kadının namahrem erkeğin bedenine bakması da haramdır. Kadının baş, el ve ayak baldırları gibi erkeğin adet üzere örtmediği yerlerine lezzet ve harama düşme korkusu olmaksızın bakmasının bir sakıncası yoktur.”1

Bu konuda Allame Muhammed Hüseyin Fazlullah, “Acaba kadın sadece avret yerini örten bir erkeğe bakabilir mi?” Sorusuna şöyle cevap vermiştir: “Normal miktarda örtülmemiş şekliyle erkeklere bakmanın sakıncası yoktur. Ama sorulan hususu bütün bireyler ve şartlar için genel şekilde caiz görmek doğru değildir. O halde sadece fitne ve fesat konusu olmadığı takdirde bakmak caizdir.”2

Elbette bu görüş bütün fakihlerin kabul ettiği bir görüş değildir. Mukallit olanlar kendi taklit mercilerinin görüşünce amel etmelidirler. Ama ilmi bir konu açısından bu görüş savunulabilir. Aynı zamanda söz konusu itiraza verdiğimiz cevabı da teyit etmektedir.

Özetle kadın ve erkeğin örtünmesinin farklılığı bu iki sınıfın varlıksal gerçeklerinden kaynaklanmaktadır. Bu farklılığı inkar etmek mümkün değildir.
3- Hicab ve Tahrikin artması

Bir grubun inancına göre hicab kadın ve erkeğin lezzet peşinde koşmasına engel olmadığı gibi “insan yasaklanmış şeyler hususunda haristir” kaidesi gereğince insanı daha da arzulandırmaktadır. Bu esas üzere insanlarda ıstırabın artmasına ve kötü istifadelere ortam sağlamasına neden olmaktadır. Yurtdışındaki yayınların birinde şöyle yer almıştır: “Freud’un inancına göre bakışlardan alınan lezzetin gereği, bakan ve bakılan arasında bir mesafenin olmasıdır. Bu mesafe gıybet gibi bizzat teşvik edicidir. Tesettür kendiliğinden bir mesafe icat etmektedir. Bu da görme ve işitmekten lezzet almaya neden olmaktadır. Bakışlardaki bu sınırlandırmalar aynı zamanda bakılan kimseye tahrik edici bir boyut kazandırmaktadır. Bu esas üzere kadın tahrik edici bir etkene dönüşmektedir. Sonuçta tesettür ve bakış hakkındaki dini hüküm ve ilkelerle çelişen bir durum ortaya çıkmaktadır. Yani kadının tahrik ediciliğini önlemek için ortaya koyulan hükümlerle çelişmektedir. 1

Hakeza şöyle denmiştir: “Gerçek hayatta kadınlardan kimi örtüyü erkeklerin dikkatini çekmeye vesile edinmektedir. Çarşaf veya başörtüsünü düzeltme bahanesiyle kendini açmakta endamını ve elbisesini diğerlerine göstermektedirler.”1

Bu makale çarşafı bir tuzak veya maske olarak değerlendiren bir görüşten söz edilmiştir.”2 Russel de bu inancı kabullenmiş ve savunmuştur. Russel bu konuda şöyle demektedir: “Bir erkeğin şehvete gelme ölçüsü kendi fiziksel özel şartlarına bağlıdır. Erkekte bu istekleri uyandıran fırsatlar insanın bağlı bulunduğu toplumsal sözleşmeler ile ilgilidir.

İlk dönemlerdeki insan için kadının inci kemikleri dahi tahrik edici bir unsurdu. Oysa günümüz insanı nihai hedefine ulaşma dışında hiçbir şekilde tahrik olmamaktadır. Bu tümüyle kadınların elbise modeline bağlıdır. Eğer inci kemiklerinin çıplaklığı moda olsaydı bizi sadece o tahrik ederdi. Kadınlarda bu durumda bazı ilkel kabilelerde olduğu gibi tahrik edici elbiseler kullanmak zorunda kalırdı. Bu gerçek edebiyat ve resimler hakkında da geçerlidir. Dolayısıyla ilk insanlar için tahrik edici olan bir şey daha özgür dönemlerdeki erkekler için etkisizdir. Dindar gözükenler cinsel özgürlüğü sınırlandırdıkça insanlar aynı ölçüde daha çabuk tahrik olmaktadırlar.

İnsanların onda dokuzunun seksi dergilere ilgi duyması da ahlak alimlerinin gençlerde icad ettiği yanlış telkinler sebebiyledir. Geri kalan onda biri ise fizyolojik surettedir. Sonunda bir şekilde meydana gelmektedir. Ben çok az sayıda insanların benimle bu görüşü paylaşacağı korkusuna rağmen cinsel yayınları engelleyici kanunların olmaması gerektiğine inanmaktayım.”1

Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fazlullah bir oturumda bu soruya şöyle cevap vermiştir: “Bu kaide düşünce hakkında doğrudur. Yani fikir ve düşünceyi gizlemek mümkün değildir. Hatta onu gizlemek insanı daha fazla tahrik etmektedir. Ama hicabın böyle bir özelliği yoktur. Zira kadın şeriatın dediği gibi örtünürse artık tahrik edici unsur ortadan kalkar. Eğer evin kapısı veya bir çelik kasa açık olursa diğerleri içerde ne olduğunu bilmek ister ama eğer kapalı olursa başkaları bu konuda bir isteğe kapılmaz.”2

Bu cevap bir yere kadar konunun çözümüne yakındır. Şunu eklemek gerekir ki evvela çarşaf şer’i hicabın ölçüsü değildir ki çarşafı eleştirmekle bir görüş eleştirilebilsin.

İkinci olarak çarşaf veya tesettürden kötü istifade etmek bu kültürün yanlış olduğu anlamında değildir. Gelişmiş ülkelerde de üst düzeydeki bir millet vekili veya polis teşkilatındaki bir görevli bir kötülük yapacak olursa artık meclis veya polisin toplum için faydasız olduğunu söylemek doğru olur mu? Elbette doğru olan burada kötü istifadeye engel olmaktır. Kadın çarşaftan kötü istifade ettiği takdirde de bunu engellemeye çalışmak gerekir. Bundan da öte eğer toplumda kadın hazır olur, cinsiyetini aile muhitine özgü kılar ve toplum kadın ve erkeklerin faaliyet alanı haline gelirse artık böylesi durumlar ortaya çıkmaz.

Ayrıca şeriatın örtünmeyi emretmesi de, toplumu temizliğe sevk edebilmek içindir. Ama bu da tek bir defa ile maksadın hasıl olacağı ve kötü istifadenin ortadan kalkacağı anlamında değildir.

Başka bir ifade ile her kanunun bir takım ayıpları vardır. Bu kanunun zayıflığını göstermemektedir. Aksine insanın ilginç ve karmaşık bir varlık olduğunu göstermektedir. Elbette kayıpların yüzdeliği anormal olursa bu kanunun zayıflığını göstermektedir. Tesettür konusunda bunu hiç kimse ispat ve tecrübe edememiştir. Belki hakikatler bunun tam tersini göstermektedir.


Yüklə 1,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin