Ahlak Temizliğine Duyulan İhtiyaç Ahlak Temizliğinin Etkileri ve Önemi Şeyh Hüseyin Behrani



Yüklə 1,71 Mb.
səhifə67/68
tarix03.08.2018
ölçüsü1,71 Mb.
#66881
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   68
Ey peygamberin eşleri! Siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin de kalbinde bir hastalık bulunan kimse hevese kapılmasın. Sözü ölçülü söyleyin.” (Ahzab suresi, 33. ayet) İsmail Sebzevari’nin dediği gibi dört kısım canlı çıplaklıktan utanmamaktadır:

1- Hayvanlar

2- Çocuklar

3- Cahil ve ilkel insanlar



4- İlericilik ve medeniyet iddiasında bulunan bazı insanlar. Meşhur sanatçı Charlie Chaplin kısına şöyle yazmaktadır: “Çıplaklık, asrımızın hastalığıdır. Ben yaşlıyım ve belki de gülünç sözler söylüyorum. Ama bana göre, bedeninin çıplaklığı ruhunun çıplaklığını sevdiğin kimseye ait olmalıdır. Senin bu konudaki düşüncen bundan on yıl öncesine, yani örtünme dönemine ait olması hiç de kötü bir şey değildir. Sakın korkma, bu on yıl seni yaşlandırmayacaktır. Velhasıl çıplaklık adasına tabi olan son kimse olmanı dilerim.” (Mesele-i Hicab kitabına Üstat Mütaharri’nin yazdığı önsözden naklen)

1 Gördüğünüz gibi hayatın bir çok alanını fesat kaplamıştır. Kur’an-ı Kerim, yolda giderken dahi iffete riayet edilmesi gerektiğini beyan etmektedir. Eskiden kadınlar, ayaklarına halhal takarlardı. Halhal, bir süs takısıydı. Bu halhallerin çıkardığı sesler vesvese ediciydi. Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Mümin kadınlara da söyle: “Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da kocalarının babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi (mümin) kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan beyinsiz (hizmetçi) kimselerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan baş- kasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını ye- re vurmasınlar. Hep birlikte Allah’a tövbe edin ey müminler! Umulur ki kurtuluşa erişirsiniz! “ (Nur suresi, 31. ayet) Hz. Şuayb’ın (a.s) kızının iffetli yürüyüşü de Kur’an’da yer almıştır.”Çok geçmeden, o ikisinden biri, utangaç bir tavırla yürüyerek ona geldi. “Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık olarak sana mükâfat vermek üzere seni davet etmektedir” dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o, “Korkma” dedi. “Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun.” (Kasas suresi, 25. ayet) (Bihar’ul Envar, c. 13, s. 32)

1 Müstedrek’ül- Vesail, c. 14, s. 271

2 Başka bir hadiste ise şöyle yer almıştır: “Herkim bakışını serbest bırakırsa, hasreti çoğalır.” (Bihar’ul Envar, c. 77, s. 286)

1 Ahzap suresi, 53. ayet; Meşhur Fransız sosyologu Frants Fanon’un şu sözü ne kadar güzeldir: “Dışarıyı gören ama kendisi görülmeyen bir kadın, kendiliğinden sömürgecilere bir mahrumiyet yüklemektedir.” (Mağzubin-ı Zemin - Yeryüzünün lanetlileri- , s. 5) Bu açıdan sömürgeciler, iffetsizliği her yere yaymaya çalışmaktadırlar.

1 A’raf suresi, 81. ayet

2 Mizan’ul Hikmet, c. 3, s. 2008

1 Bihar’ul Envar, c. 104, s. 41

2 Nehc’ul Belağa, 474. hikmet

1 Gurer’ul Hikem, c. 4, s. 200

2 İffet manevi bir güzelliktir. Akıl ve Allah’ın beğendiği bir çekicilik olan iffet bütün zahiri süslerden daha güzeldir. Öte yandan kadınların hayadan yoksun bir şekilde toplumda gezinmesi kozmetik ürünlerin hadsiz hesapsız tüketilmesine neden olmaktadır. Bu da ekonomik bir yük olmasına rağmen kadının daha çabuk yıpranmasına ve yaşlanmasına neden olmaktadır.

1 Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır: “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına geniş elbiseleriyle üzerlerini tümüyle örtmelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınmaları ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (Ahzab suresi, 59. ayet) iffetli olmak korunmayı, çıplaklık ise saldırıya uğramayı beraberinde getirmektedir. Rivayetlerde de yer aldığına göre başkalarının iffetine saldırıda bulunmak kendi iffetine saldırıyı getirir. Bkz. Bihar’ul Envar, c. 71, s. 270 ve Vesail’uş Şia, c. 20, s. 313

1 Tevrat, yaratılış seferi, 3. bab, 6- 8 ve 20- 21

2 A’raf suresi, 22. ayet

1 Zerdüşt kelimesi (Zoroaster), Zarathustra’nın Yunanca karşılığıdır (Zarath: güzel, doğru; üstra: develer demektir. Güzel develere sahip olan anlamını ifade eder. Halk dilinde Zerdüşt, yaşayan yıldız olarak nitelendirilir). Zerdüşt’ün doğumu, M. Ö. 570 olarak tahmin edilmektedir. Zerdüşt, İran dinleri üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Tektanrılı bir inanç telkin ettiği için onu bir peygamber olarak kabul edenler bulunduğu gibi, ona bir hakim veya şaman olarak bakanlar da vardır. Gatha’lar diye adlandırılan kutsal metinler ona dayandırılır. Zerdüşt, yüce tanrı olarak telkin ettiği Ahura Mazda ile yakın irtibatı bulunduğunu ilan etti. Ona göre âlemlerde mücadele eden, iyilik ve kötülük diye adlandırılan iki asli ruh (ilkine “Spenta Mainyu”, ikincisine “Angra Mainyu” denilir) var idi. Ahura Mazdah’ın bu iki ruhla alakasını bugün pek iyi bilemesek de O, iyilikle beraberdir. İnsanoğlu, bu iki ruh arasından birini seçmeye mecburdur ve seçimi onun kaderini etkileyecektir. Zerdüşt’ün ölümünden sonra insanlar, onun karşı çıktığı Mitra, Anahita gibi tanrılara tekrar tapınmaya başladılar

1 Yasna, s. 53, 5- 8. öğütler, Amuzişhay-ı Zerdüşt, Peygamber-i İran’dan (İran peygamberi Zerdüşt’ün öğretilerinden) naklen, Rüstem Şehrzadi, Zerdüştiler encümeni 1998

2 Videvdat, s. 275, 10. madde

1 Salnema-i 1372 (1994) Encümen-ı Zerdüştiyan-ı Tehran, s. 10

1 Hicab der İslam, Ebul Kasım İştihardı, s. 50

2 Tarih-i Temeddun Will Durant, c. 12, s. 62

3 A. g. e, s. 63

1 Yaratılış seferi, 24. bab, 64 ve 65. maddeler İran Yahudilerinin dini önderi olan Haham Uril Davudi’nin dediğine göre Yahudi şeriatında hicabın farz oluşu ve kökeni bu maddeye dayanmaktadır.

2 Tevrat, Tesniye (Yasa) seferi, 22. bab, 5. madde

1 Tevrat, Yeşaya peygamber kitabı, 3. bab, 16- 26. maddeler

2 Tevrat, Rut kitabı, 2. bab, 8- 10. maddeler

3 Tevrat, yaratılış seferi, 38. bab, 14- 15. maddeler

4 Tarih-ı Temettün, Will Durant, c. 12, s. 30

1 A. g. e, s. 31

2 Bkz. Hikmet’ül Hicab ve Edillet-ü Vücub’in Nikab, s. 252

1 İncil, Pavlus’un Timunaus’a mektubu, 2. bab, 9- 15. maddeler

1 İncil, elçi Petros’un mektubu 3. bab, 1- 6. maddeler

2 İncil, Elçi Pavlus’un Timunaus’a mektubu, 3. bab, 11. madde

3 Sefinet’ül Bihar, c. 2, s. 596

1 Zen ve azadi, Hekim İlahi, s. 53

2 Puşak-i Ekvam-i Muhtelif, s. 116

1 Nur suresi, 31. ayet

1 Ahzab suresi, 59. ayet

2 Ahzab suresi, 32. ayet

3 Sünen-ı Ebi Davud, c. 2, s. 383

1 Bihar’ul Envar, c. 103, s. 242

2 A. g. e,

3 A. g. e, s. 258

4 Vesail’uş Şia, c. 14, s. 141

5 A. g. e, c. 14, s. 138

1 Ahkam-ı Banuvan, Muhammed Vahidi, s. 37

1 Maide suresi, 55 . ayet

1 Maide suresi, 55. ayet

1 Bkz. İbn-i Menzur, Lisan’ul Arab, c. 15, s. 281- 283 ve Şertuti, Ekreb’ul Mevarid, c. 2, s. 1478

2 En- Nihaye, c. 5, s. 228

3 Eş- Şerif el-Murtaza, eş- Şafi fi imamet, c. 2, s. 219

1 Ahmet Faris, Mu’cem’ul Mekayis fi’l- Luget, s. 1104, Dar’ul Fikr baskısı, Beyrut, H. K. 1418

2 Er- Rağib İsfahani, Mufredat fi Garib’il Kur’an, s. 533; el-Mektebet’ul Murtezeviyye, Tehran, Bita

1 Allame Tabatabai, el-Mizan, c. 6, s. 12

1 el-Mizan, c. 5, s. 368

1 Tefsir-i Taberi, c. 6, s. 343, Dar-u İhya’it- Turas’il Arabi, H. K. 1421

2 Tefsir’ul Menar, c. 6, s. 443, Dar’ul Marifet, Beyrut, Bita

3 Tefsir-i Meraği, c. 6, s. 143, Dar-u İhya’it- Turas’il Arabi, Beyrut, Bita

4 Şerh’ul Mevakif, c. 8, s. 360, Menşurat’uş- Şerif, er- Razi, Kum, H. K. 1412

5 Delail’us- Sıdk, c. 2, s. 74, Mektebet’un- Necah, Tahran, Bita

1 Et- Tefsir’ul Kebir, c. 12, s. 27, Dar-u İhya’it- Turas’il Arabi, Beyrut

2 Şerh’ul Mekasid, c. 5, s. 270, Menşurat’uş- Şerif, er- Razi, H. K. 1409

1 A. g. e. s. 648

2 Tefsir-i Beyzavi, c. 1, s. 435, Müesseset’ul A’lemi, Beyrut, H. K. 1410

1 Hatib-ı Kazvini, H. K. 739 yılında Dimeşk’te vefat etmiştir.

2 Tevbe suresi, 71. ayet

1 Bkz. Eş- Şerif, el-Murtaza, eş- Şafi fi’l- İmame, c. 2, s. 220, ş. 221; ez- Zehire fi İlm’il Kelam, s. 439- 440; Ebu’s- Salah el-Halebi, Tekrir’ul Mearif, s. 127- 129; Sediduddin el-Hemsi, el-Munkiz min’et- Teklit, c. 2, s. 302- 303; Allame Hilli, Envar’ul Melekut fi Şerh’il Yakut, s. 225; el-Mufazil el-Mikdad, İrşad’ut- Talibin, s. 344; Abdurrazzak Lahici, Gevher-i Murad, s. 523; Seyyid Abdullah Şubber, Hakk’ul Yakin, c. 1, s. 193; Şeyh’ut- Taife, et- Tıbyan fi Tefsir’il Kur’an, c. 3, s. 560; Emin’ul İslam Tebersi, Mecme’ul Beyan, c. 3- 4, s. 211; Seyyid Ali Musevi Behbehani, Misbah’ul Hidaye, s. 321

2 Bilinmeyen bir şeyin anlaşılmasına yarayan ip ucu. Anlaşılması zor olan hususun hak ve hakikatine dâir cüz’i delil olan şey. İşaret.

1 Misbah’ul Hidaye fi İsbat’il Velaye, s. 320- 321

1 Ez- Zehire fi İlm’il Kelam, s. 439

2 Tekrib’ul Mearif, s. 128

3 Mecme’ul Beyan, c. 3- 4, s. 212

1 Durr’ul Mensur, c. 3, s. 99, Dar-u İhya’it- Turas’il Arabi baskısı, Beyrut, H. K. 1421

2 Gayet’ul Meram ve Huccet’ul Hisam, c. 2, s. 8; hadiste Peygambere ayet nazil olmadan önce zikredilmiştir; Abdullah b. Selam’a ve dostlarına kıraatinden önce değil. Şüphesiz bu iki ifade birbiriyle çelişmektedir. Aynı şekilde bkz. el-Menakib, s. 246, hadis. 246

3 Feraid’us Simteyn, c. 1, s. 193, 39. bab, 152. hadis

4 Gayet’ul Meram, c. 2, s. 12

5 Tefsir-i Taberi, c. 6, s. 344

6 Ed- Durr’ul Mensur, c. 3, s. 98–99

1 Lubab’un Nukul fi Esbab’in Nuzul, Tefsir-i Celaleyn’in haşiyesinde basılmıştır, s. 198, Daru’l Fikr, Beyrut, (H. K 1423)

1 el-Gadir, c. 2, s. 53; Allame Emini bu sözlerin kaynaklarını dakik bir şekilde nakletmiştir.

1 bkz. Ahkam’ul Kur’an, Cassas, c. 2, s. 625–626, Tefsir-i Kurtubi, c. 6, s. 208, Nefehat’ul Ezhar, c. 20, s. 46, ve el-Mizan, c. 6, s. 25

1 Mecme’ul Bahreyn, c. 3, s. 1841

2 Ta- Ha suresi, 128. ayet

1 Mecme’ul Bahreyn, c. 1, s. 369

2 Nehc’ül Belağa, 3. hutbe

3 Fi Rihab’iz- Ziyaret’il Camia, s. 121; et- Tehzib s. 183’ten naklen

4 Envar’us- Satıa, s. 69

5 Fi Rihab’iz- Ziyarat’il Camia, s. 122

6 Envar’us- Satıa, c. 2, s. 202

1 Mir’at’ul Ukul, c. 1, s. 25

2 A. g. e.

1 Şems suresi, 8. ayet

2 Şerh-ı Usul-ı Kafi, Molla Salih Mazenderani, c. 1, s. 68

3 Mir’at’ul Ukul, c. 1, s. 27

1 Usul-ı Kafi, c. 1, s. 11

2 Nehc’ül Belağa, 456. hikmet

1 Usul-ı Kafi, c. 1, s. 12

2 Mizan’ul Hikmet, c. 5, s. 2043, 2044, 2045

3 A. g. e.

4 A. g. e.

5 A. g. e.

6 A. g. e.

7 A. g. e.

8 A. g. e.

1 A. g. e.

2 Nehc’ül Belağa, 3. hutbe

1 İmam’ın veliahtlık hakkında bu söylediklerimiz, Ayetullah Hamenei’nin İmam Rıza (a.s) konferansına sunmuş olduğu tebliğin özetidir.

1 Nahl suresi, 102. ayet

2 En’am suresi, 90. ayet

3 Furkan suresi, 1. ayet

1 İbrahim suresi, 4. ayet

2 Nahl suresi, 103. ayet

1 Rahman suresi, 72. ayet

2 Gaşiye suresi, 17. ayet

3 Suruş, Abdulkerim, bast-i tecrübe-ı Nebevi, s. 55

1 Zümer suresi, 5. ayet

1 Bukai, Ahmdeyn, Kur’an ve İlim, Hasan Habibi’nin çevirisi, s. 222

2 A. g. e.

1 Al-i İmran suresi, 2. ayet

2 Al-i İmran suresi, 19. ayet

1 Al-i İmran suresi, 190. ayet

2 Gaşiye suresi, 17. ayet

2 Tabatabai, Seyyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan, Fi tefsiri Kur’an, c. 20 s, 841

1 Tekvir suresi, 8- 9. ayetler

1 Best-ı Tecrübe-ı Nebevi, s. 35

2 Nehc’ul Belağa, 21. mektup

3 Şura suresi, 13. ayet

1 Al-ı İmran suresi, 67. ayet

2 Bakara suresi, 285. ayet

3 Best-ı Tecrübe-ı Nebevi, s. 118

1 Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz bir zahiri ve bir de batını vardır. Batıni için de yedi batına kadar ayrı bir batın vardır.” Hafız Nuruddin Heysemi, Mecme’uz Zevaid ve Menbe’ul Fevaid, c. 7, s. 152, hakeza Tefsir’i Safi, c. 1, s. 59’da bu sözü farklı tabirlerle diğer İmamlardan (a.s) nakletmiştir. Öyle ki iştihar, Müstefiz ve mütevatir haddindedir. Örneğin Hz. Ali (a.s) Nehc’ul Belağa’da şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Kur’an çeşitli anlamlara gelen boyutlara sahiptir.” (77. mektup) bu da gösterdiği gibi Kur’an kavramları zaman ve mekanın üstündedir. Sınırsızdır ve herkes için her zaman derk edilir bir konumdadır.

2 Nahl suresi, 82. ayet

1 Bakara suresi, 26. ayet

2 İsra suresi, 82. ayet

1 Genellikle Kur’an ayetlerinde iman, küfür ve şirk karşısında yer almıştır. Bkz. yasin suresi 47. ayet; Mutaffifin suresi, 34. ayet; Hac suresi, 17. ayet ve Yusuf suresi, 106. ayet

2 Kur’an-ı Kerim “Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.” (Kaf suresi 37. ayet) ayetinde hakikatte iman ve doğruluğun sadece kalp ve fıtratın salim olduğu kimseler için vücuda geldiğine işaret etmektedir.

3 Al-i İmran suresi, 108. ayet

1 Ankebut suresi, 49. ayet

2 Bakara suresi, 17. ayet

1 En’am suresi, 82. ayet

2 Nebevi bir hadiste değerli İslam Peygamberi (s.a.a) zulüm kavramını açıklarken Lokman suresi, 12. ayete istinat ederek Allah’a şirk koşmayı, zulmün en açık örneği olarak zikretmiştir. Usul-ı Kafi, c. 2, s. 432

3 “Muhsinin” için Lokman suresi, 3. ayet ve A’raf suresi 6. ayet; “zakirin” için Kamer suresi, 17 ve 22. ayet ve Hud suresi, 114. ayet; âlimler için En’am suresi, 90 ve 97. ayetler, Tevbe suresi, 11. ayet, Yunus suresi, 5. ayet, Fussilet suresi, 3. ayet, Yusuf suresi, 104. ayet, Tekvir suresi, 27. ayet; “muttakiler” için Bakara suresi, 2 ve 66. ayetler, Hakka suresi, 48. ayet, Al-i İmran suresi, 13. ayet, Enbiya suresi, 48. ayet; yakin sahipleri için, Bakara suresi, 118. ayet ve Casiye suresi, 20. ayet; Akıl sahipleri için ise Zuhruf suresi, 3. ayet; Hadid suresi, 17. ayet ve Rum suresi 17. ayete müracaat ediniz.

1 En’am suresi, 82. ayet

2 Enfal suresi, 29. ayet

3 Bunun örneği ise Bakara suresi, 282. ayettir ki Allah-u Teala orada şöyle buyurmaktadır: “Allah’tan sakının. (Sakındığınız takdirde O) Allah size öğretir. Allah her şeyi bilir.” bkz. Allame Tabatabai, Tefsir’ul Mizan, c. 1, s. 482

1 Bkz. Lisan’ul Arab, Ekreb’ul Mevarid, el-Mu’cem’ul Vesit, Zulüm maddesi. Zulüm ve adaletin tanımı hususundaki meşhur şiirde uygundur:

“Adalet, her şeyi yerli yerine koymaktır



Zulüm ise her şeyi yerli yerine koymamaktır.”

2 Rağib, s. 315

1 Ta- Ha suresi, 111. ayet

1 Maide suresi, 95. ayet; İlginç olanı da şudur ki aynı ifade Maide 95. ayetin yanı sıra Al-ı İmran suresi, 4. ayet; İbrahim suresi, 47. ayet ve Zümer suresi, 37. ayette de yer almıştır.

1 Allah’a zulmün örneklerini ve Kur’an’ı anlamadaki rolünü incelemek apayrı bir yazıyı gerektirecek kadar geniş bir konudur. Nitekim açık veya gizli amel veya niyette Allah’a şirk koşma afeti büyük bir zulümdür. (Lokman suresi, 13. ayet) O halde, şirk ve bütün aşamalarından uzak durmalıyız ki Kur’an’ı doğru dürüst anlayabilelim. Çünkü bu kitap temizlerden başkasının el vuramayacağı ve Kur’an’ın zahirine, batınına, anlayışına ve tefsirine yakınlaşamayacağı bir kitaptır; nerde kaldı ki hakikatlerinden nasiplenmek mümkün olsun. (Vakıa suresi, 79. ayet)

1 Nitekim eğer küfür bile Allah’a zulüm ise bunun kökü şirktedir. Zira şöyle buyurmuştur: “Allah’ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaları sebebiyle, kâfirlerin kalplerine yakında korku salacağız. Gidecekleri yer de cehennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür!” (Al-i İmran suresi, 151. ayet) Nitekim Allah’ın indirdiği hükümlerle amel etmemek de Allah’a zulüm sayılmakta ve şirke neden olmaktadır. Nitekim şöyle buyurmuştur: “De ki: Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gizli bilgisi O’na aittir. O’nun görmesi de, işitmesi de şâyanı hayrettir. Onların (göklerde ve yerde olanların), O’ndan başka bir yöneticisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.” (Kehf suresi, 26. ayet) Eğer ilahi çizgilere saygı göstermemek de bir tür Allah’a zulüm ise yine burada açıkça görüldüğü gibi bu Allah’a şirk sayıldığındandır. Aynı zamanda Allah’a iftirayı da kapsamaktadır. “Onların çoğu, ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler.” (Yusuf suresi, 106. ayet)

1 Şura suresi, 42. ayet

1 Hadid suresi, 25. ayet

1 Rağib, s. 316

2 Ta- Ha suresi, 111. ayet

3 Al-i İmran suresi, 108. ayet

1 Yunus suresi, 44. ayet

2 Hud suresi, 101. ayet; Adeta kendine zulmetmesinden önce Allah’ın insanlara zulmü reva gördüğü kuruntusu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla bu ayette “lakin” diye buyrularak olayın asla böyle olmadığına işaret edilmektedir. Yani insan Allah’a zulmü reva gördüğünden ve ilahi sınırları çiğnediğinden dolayı kendisine zulmetmeye neden olmaktadır:
Yüklə 1,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   60   61   62   63   64   65   66   67   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin