sonra Fransa, İngiltere ve Rusya, Alman hükümdarların-
dan bazılarım koruyup sahip çıkmalariyle Almanya için-
de nüfuz kazanmağı kendilerine iş edinmişlerdi. Böylece
Alman birlik ve beraberliği yavaş yavaş dağılıp parçalan-
maya yüz tutmuştur.
Bu mezhep kavgaları üzerine o asırda Katolik mez-
hebini korumak için İspanya'ya Cizvit adlı dinî bir yol tu-
tulmuşdu ki, bunun ana kurallarından biri, «iyi bir şey
yapmak için her türlü çare makbuldür» idi. Bu söz hâlâ
Avrupada ikiyüzlü kimseler için bir ata sözü gibi kulla-
nılır. Sonra bu Cizvit papaslarınm politika işlerine fazla
girişinde Avrupa Devletleri de bunları kovmuşdur.
Fransuva zamanında ilim ve maarif epeyce ilerlemiş-
di. Fakat Fransızlar önceleri asilzadelerin zulmünden ya-
kınırken, bu sefer hükümetin uygunsuz kırıcı, acıması ol-
mayan davranışından hoşnut değillerdi. Fransa Kralı
294
AHMED CEVDET PAŞA
Fransuva, halkını her türlü serbest düşünce, politik işler,
mezheb hürriyetinden yoksun tutuyordu.
Halbuki halkın ve umumî düşüncelerin bu derece sı-
kılması Fransa Devletinin ilerisi için iyi belirti değildi.
Fransuva ile Şarlkenin birbiri ile çekişme ve düş-
manlıklarından doğan muharebeler nice seneler uzaya-
rak Avrupa pek çok yaşantı güçlüğüne uğradı; fakat bun-
dan yine önemli ve göz önünde bulundurmaya değer so-
nuçlar ortaya çıkmışdır.
Şarlken'le Fransuva o asırda Avrupanın en büyük
hükümdarları idi. ikisinde de hükümet sevdası, şan ve
şöhret hırsı ziyade olduğundan Şarlman gibi yaparak Av-
rupayı bir hükümet yapmak istemelerine o zamanın ci-
hangir bir Padişahı Sultan Süleyman ile ingiltere ve Ve-
nedik de kuvvetli devletler olarak bu birliğin kurulması-
na razı olmadıklarından Şarlken ile Fransuva arasında
sürüp giden muharebeler, ilişkilere karışma, kâh onunla
ve kâh bununla birleşip anlaşma ve andlaşmalarla daha
önceleri bilinmeyen bir ittifak ve birleşme usulleri mey-
dana çıkmışdır ve bu yaklaşmalarda Devletler arası ilişki-
ler hakkında birtakım kaideler, âdetler ve merasim, bazı
tarih yazarları tarafından esas olarak kullanılıp akılla ve
gerçekle karşılaştırıp zararlı olanı ayırıp atmak ve gerçe-
ğe uyanı, hayırlı ve faydalı olanını kabullenip onaylaya-
rak iyi bazı düşünceleri de katarak Devletler hukukunu
içine alan bir fen meydana çıkmış, Milletler Hukuku
(Droit desgens) adiyle anılagelmekdedir.
işte uluslar hukuku ilk önce böyle muharebelerin
yardımıyla değeri anlaşılıp sonraları Avrupayı gerçek yö-
netenler tarafından iyilikleri görülüp, doğruyu meydana
kovma ve gerçekleştirme ile yazdıkları kitapların içindeki
usul ve kaideler devletlerin rahatını ve emniyetini gerek-
diren hayırlı maddeler olduğunu hükümdarlar anlayış
TARİH-Î CEVDET
295
göstererek bu yazılan kitapları güya aralarında yapılmış
andlaşmalar gibi saymışlardır, hâlâ hiç bir devlet o mil-
letler hukukunun dışına çıkamaz. Mamafih (El hükmü
dimen galep) kaidesinin her şeye karşı geldiğini unutma-
malıdır.
Açıklanan ahval dolayısiyle Fransuva 942 senesinde
Sultan Süleymandan öyle bir andlaşma koparmışdı ki,
Osmanlı Devleti ile Avrupa Devletleri arasında ilk önce
yapüan andlaşma olup birtakım imtiyaz ve müsaadeleri
içine aldığı halde sonra bir kaç kere bir şeyler eklenip Os-
manlı Devleti ile Avrupa Devletleri arasında yapılan and-
laşmalara esas olmuşdur.
Çünkü o zaman Osmanlı Devleti topraklarında pek
az Avrupa tüccarı vardı, onlar da nihayet bir senelik mi-
safir ve müste'men oldukları halde yeniçerilik zamanın-
da serbestiyet üzere ticaret edebilmeleri bazı özel müsa-
adelere bağlı idi. Frank diyarında ise Osmanlı tüccarı hiç
bulunmadığından Osmanlı Devleti Avrupahlara geçici o-
larak verdiği izin ve imtiyazların karşılığını istemeğe lü-
zum görmediği gibi, kuvvetine de çok güvendiğinden and-
laşma hükümlerine dayanmağa zorunluk duymazdı. Böy-
le olunca Avrupa Devletleri ile yapılan andlaşmalara da
geçerli karşılıklı usullerle uyulmamıştır. Şu hale göre, ve-
rilen andlaşmalar bir tür izin şartnamesi ve imtiyazı ka-
bilinden olduğu halde Avrupa Devletleri ise böyle karşı-
lıksız müsaadeleri değişmez andlaşmalar olarak tutmuş-
lardır. Sonraları ise hal başkalaşarak Osmanlı Devleti
topraklarında asayiş ve emniyet en yüksek seviyede ol-
duğu için Avrupalılardan çok gelen ve yerleşen olup, pek
çok yerliler de onlara karışdı. Böyle binlerce imtiyazlı
halkın memleket idaresinde güçlük çıkartıp özür dileme-
den yaşamaları ve bu halin devamı milletler hukukuna uy-
gun değilken, andlaşmalar henüz düzeltilip değişmeden
296
AHMED CEVDET PAŞA1
eskiden olduğu gibi devam edip gidiyordu.
Avrupa Devletleri Şarlken ile Fransuva'nm hırs ve
aç gözlülüğünü görünce Avrupada bir devlet diğer dev-
letlere nispetle fazla kuvvetlense umumî bir korku hasıl
olacağını anlayarak bir muvazene politikası usulünün ge-
reği açıkça görüldüğünden o zamandanberi içlerinden bi-
rinin öyle fazla kuvvetlenmesini önlemeye çalışırlardı. Bu-
gün bile bu muvazene usulü geçerli olup, değer verilirdi.
Bunun Osmanlı Devleti için yararı açıkça görülmekdedir.
Buna benzer ince fikirlerin saplandığı ortamın meydana
çıkarılması bilinçli davranışlara bağlı olduğundan konuş-
ma san'atı ve Dışişleri idaresinden ibaret olan fen (Dip-
lomasi) doğmuşdur.
Kısacası Şarlken ile Fransuva'nm hükümetleri zama-
nı Avrupa medeniyeti için bir yeni asrın başlangıcı olup,
ondan sonra Avrupada ilim, maarif, ve medeniyet günden
güne ilerlemeğe başlamışdır.
Fakat hemen yayılamayıp kemâle gelmesi epeyce za-
mana muhtaç olmuşdur.
Hatta Sultan Süleyman Han hazretleri Istanbulda
para veremeyenler için darüş-şifa inşa ederken Avrupada
bir kimse çıldırsa içine şeytan girmiş diye ateşe atılıp ya-
kılmak gibi vahşî bir âdetin henüz terk olunmadığı söyle-
nir.
Anlatıldığı gibi Şarlken ile Fransuvanm ilişki ve mu-
harebeleri dolayısiyle Batıda açıkça görülen önemi ile
Sultan Süleyman da o tarafa yönelmişdi. Diğer yönlere
bu kadar önem verilmezdi, o zamanda ise Kuzeyde Rus-
ya günden güne kuvvetlenerek bir ara Kazan ve Ejderhan
vilâyetlerini alıverip oralarda kuvvetlenip sınırlarını ge-
nişletmiş ve ondan sonra da günden güne büyümeğe baş-
lamışdır. Bu zamanda İspanya Devleti de anlatıldığı gibi
büyük bir devlet idiyse de İspanyollar pek mutaassıp ola-
TARİH-1 CEVDET
297
rak yalnız Katolik papaslarınm sözü ile kan dökmekde idi-
ler. Bu yönden Endülüs ehl-i islâm'ı hakkında insanlık ve
insafın dışında kalarak kana susamışça insan kıyımına
girişmekle kalmamışlar, nice günahsız Müslümanlar tür-
lü işkencelerle öldürülmüş, çoğu perişan olmuşdu. Bunca
ev, bark yıkıîdıkdan sonra nihayet İspanya topraklarında
hiç bir Müslüman kalmamak üzere İspanya Devleti bir
milyona yakın ehl-i islâmı Endülüsden çıkarmışdır.
Bunlar ise, eskiden medenî, namuslu, çalışkan insan-
lardı. Çoğu, maarif ve sanayiden kimseler olduklarından
îspanyamn bu yaptığı ne bir dayanağı olan bilince, ne de
hükümet usullerine ters davranışı ile o vakittenberi İs-
panya Devleti düştüğü zaif durumdan kendini kurtara-
mamış ve diğer Avrupa Devletleri derecesine medeniyette
erişememişdir.
Anlatıldığı gibi Fransada Protestanlık sıkı yasak ol-
duğu halde çok geçmeden 967 Hicrî senesine doğru mezheb
düşüncesi serbestliği oraya da sıçrayarak bir hayli Fransı-
zm Protestan olmasıyla Katolikler ile Protestanlar ara-
sında muharebe olmuş, her iki taraf vahşice işlere giriş-
mişlerdi. Kral Hanedanından olan Prenslerden bazıları da
Protestan olarak mezhep muharebeleri gittikçe şiddetini
artırmışdır. Bir gece Paris'de Katoliklerin ayaklanıp Pro-
testanların evlerine girerek hepsini öldürdükleri sırada
diğer bazı eyaletlerde de Protestanlara böyle bir usulle
katliâm yapılmış, böylece sayısız nüfus telef olmuşdu.
Bu elem verici olay üzerine Fransa Kralı Dokuzuncu Şar!
da kederinden vefat etmişdi. Yerine geçen Üçüncü Henri,
Protestanlara okşayıcı davranışından Katolikler kendisi-
ce darılmış, Papa da afaroz etmişdi. O da çaresiz Kral
Hanedanının Burbon kolundan Pirene dağları tarafında
bulunan Navar Kralı ve Protestanların başı Henri ile it-
tifaka karar verdiği sırada bir keşiş yanma varıp kendi-
298
AHMED CEVDET PAŞA
sini hançerle öldürmüşdür. Halbuki Navar Kralı Henri'-
den başka Kral Hanedanından kimse kalmamışdı. Onu
da Katolikler kabul etmemiş, Papa afaroz etmiş, üniver-
site hocaları bile tahta geçmesine razı olmadıkları için
Fransa Umumî Meclisi Parisde toplanarak şaşkınlık için-
de Kral aradıkları sırada kargaşalığı uzaklaştırmak için
benzeyen isimler karıştırılıyor, Henri Katolikdir diye ya-
yılıp duyurulunca halk tarafından memnunlukla kabul
olunarak Paris'e girmişdi. Bir kaç sene geçince de âyin-
lerini serbestçe yapsınlar diye Protestanlara izin çıkarmış-
dı.
Otuz, kırk seneye kadar uzayan kavga, çekişme ve
muharebelerle harab olan Fransa, böylece rahata kavuşa-
rak her iş yoluna girmeye başlamışken, işte bu Dördüncü
Henri'yi de sokakda seyredenlerden birisi araba içinde
bıçaklayıp öldürmüşdür.
Yerine Kral olan oğlu çocuk olduğu için annesi vâsi
olmuşdu. Bu kadın da kötü ahlâklı olduğu için hazineye
doldurulmuş mevcud parayı boş yere harcayıp-ziyan et-
miş ve yok etmişdi. Böylece Fransa'nın işleri ve idaresi fe-
nalaşmışdı. 1023 Hicrî senesinde Umumî Meclis azalan
toplanmışsa da birtakım boş yere nutuklar ve tartışma-
larla vakit geçirilmiş ve netice alamadan dağılmışlardır.
Bundan sonra da Fransa büyük ihtilâline kadar Umumî
Meclis toplanmamıştır.
Bu suretle Fransa yine fena hale düşmüş olduğu sı-
rada Piskopos sınıfından iken sonra Başvekil olan Kardi-
nal Rişliyö'nün çahşması ve gayreti ile az vakit içinde
düzene girerek evvelkinden çok nüfuz ve kuvvet kazan-
mışdır. Bu Kardinal Protestan ve asilzadelerle, Has-
burg Hanedanının nüfuzlarını kırmakdan ibaret olan üç
başlı bir politika yürütüp üçüne karşı üstün gelmişdir.
Şöyle ki, karşısına çıkan asilzadeyi öldürtmüş ve ondan
TARÎH-İ CEVDET
299
sonra da Fransa'da Feodalite usulü bütün bütün kırılmış-
dır. Fransa'daki Protestanları tehdit ederek sindirip ve
Almanya Protestanlarını Avusturya aleyhine kışkırtarak
Fransa'ya ısmdırmışdı. Fransa Devleti Katolik olduğu
halde İmparator ünvaniyle Katolik mezhebinin baş koru-
yucusu olan Avusturya ile Protestan mezhebini ileri sür-
meğe çalışan Alman Prensleri arasında cereyan eden mu-
harebelere maddî ve manevî yardımdan geri kalmazdı.
Buna benzer Diplomatik tedbirlerle Dışişlerini çok
güzel idare ederek Fransa Devletini birinci devletler ara-
sına getirdiği gibi, Fransa'da büim adamlarını içinde top-
layan Akademiyi kurdu ve ilim ve maarifin ilerlemesine
de gayret etti.
1052 Hicrî senesinde öldü. Bir sene sonra Kral <:'
ölünce oğlu Ondördüncü Lui Fransa Kralı oldu. Ancak
beş yaşında çocuk olduğu için annesi vâsisi ve Devlet ve-
kili olmuşdur. Kral'ın annesi Hasburg Hanedanından İs-
panya Kralının kızı olup, o da Rişliyö'nün dostu Mazaren
adlı İtalyalı bir kardinali Başvekü yapmışdı. Mazaren de
Hasburg Hanedanının düşmesi için Rişliyö'nün kurduğu
politik düzeni kullanmış ve yalnız İmparatoru zarara sok-
mak Almanyadaki mezheb muharebelerine karışmaya
devam etmişdi. Bu muhareblerde Protestanlara en çok
yardım eden İsveç Devleti ile Avusturya ve İspanya Dev-
letleri aleyhine bir ittifak yapmışdı. Ve Fransa askeri bir
çok defa Avusturya ve İspanya ordularına galip gelmiş-
di. Bunun üzerine 1058 Hicrî senesinde yapılan anlaşma-
ya göre, Fransa'ya biraz yer bırakılacak, Protestanların
hakları onaylanacakdı. Bu yönden Alman Prensleri he-
men bütünü ile bağımsız olunca İmparatorun nüfuzu azal-
mış ve Almanya asilzade topluluğuna benzer bir durum
ve görünüşe girmişdi.
O zamandanberi Alman Devleti, yahut başka bir ad-
300
AHMED CEVDET PAŞA
la Cermen Milleti Meclisi 240 prens, papas, ve şehir mil-
letvekillerini içine alarak Bavyera'daki Ratsbon şehrinde
toplanırdı. Fakat İmparator ve Prensler kendileri git-
mez, vekil gönderirlerdi. Napoleon Bonaparte'm zamanı-
na kadar Almanya'nın hâli ve gidişi bu idi.
Bu suretle Avusturya Devleti otuz* seneden beri uza-
yan mezhep muharebelerinden kurtulmuşsa da, Osmanlı
Devleti ile muharebeyi kesemediği için Fransızlar Avus-
turyamn bu zayıf tarafını görünce, onun yerine Avrupa-
da birinci devlet olurum düşüncesiyle Avusturyalılar
Fransızlarla muharebeden kurtulamamışlardır.
Fransa Devletinin dış işleri böylece ilerlemişse de,
malî işlere bakılamadığmdan hazinede akça kalmamışdı.
Avusturya ve İspanya üe yapılacak muharebeler için ye-
ni vergilerle halkın elindekileri saldırıp almağa karar ve-
ren Lui Katorz, annesi ve Mazaret 1060 senesinde çıkan
isyan üzerine Paris'den kaçmışlardır.
Gariptir ki, aynı sene İngütere'de de ihtilâl çıkmış,
Kralın idamına hükmedilmiş ve İngiltere Devleti bir ge-
neral ile idare olunur cumhuriyet şekline girmişdi. Fran-
sa'da da bir çok iç savaşlar çıkdıkdan sonra halk, Kralı
kabul edip bir müddet sonra Mazaren de Paris'e gelerek
evvelkinden çok nüfuz kazanmıştır. Fakat Fransızlar bu-
na benzer işlerle kargaşalığa ve ihtilâle alışarak Fransa-
da fena gelişmeler görülmekde idi.
Fransa ile İspanya arasındaki muharebeler devam
ediyordu. İngiltere Devletini yöneten general de Fransa-
ya yardım edince, İspanya Devleti mağlûp olarak Fran-
sa'ya bir çok yerler bırakarak anlaşma yapılmış ve Lui
Katorz İspanya Kralının kıziyle evîenmişdir.
İngiltere'de de Krallık geri gelmiş ise de. artık ser-
bestlik yerleşip tam meşrutî hükümet halinde karar kıl-
mışdır. Ama Ondördüncü Lui Paris'e döndüğü gibi mut-
TARİH-İ CEVDET
301
lak hükümetine daha çok kuvvet vermiş ve Reşid Paşa ge-
lince nasü yiğitçe davranılacağmı göstermişdi. Bakarsak
elli yıldan fazla böyle cesur ve belki zalim bir durumla
.hükümet etmişdir.
Önce Paris'de ve bazı büyük şehirlerde Parlman adiy-
le büyük meclisler açılmışdı. Bunlar İngütere Parlamento-
su gibi devletin yönetilmesine ve kanunlar yapmasına ka-
rışmayıp eyalet divanları ölçüsünde ve mahkemelerin üs-
tünde görülen dâvalara bakmak asıl görevleri idi. Fakat
Kral tarafından düzenlenen kanunlar ve verilen emirler-
de mahkeme tarafından yapılan çağrı uyulmak üzere si-
cile kaydetmeğe memur idiler. Günden güne kendilerine
önem vererk Kral tarafından kayd için gönderilen bazı
kanun ve emirleri beğenmeyerek itiraz eder, karşı gelir
olmuşlardı. Paris Parlman'ı, başlangıcda Lui Katorz'a
da bu işlemi uygulamak istemişlerse de, Lui oralarda ol-
mayıp herkese mutlak hükümetini tanıtmış ve Parlman'a
görev sınırını bildirmişdir. Fransa Devletinin o vakit ma-
lî sıkıntısı çok olduğu için Başvekil Mazaren ölünce çıkan
ikiyüz milyon Franklık malı görülünce Lui Katorz artık
Başvekil nasb ve tayinden vazgeçip her işe yalnız kendisi
bakmağa başlayarak vekillerden her birinin vazifelerini
tayin ile her biri ayrı ayrı gelip yapılacak işleri arz edip,
sormalarını usul olarak uygulamışdır. Ve her işi için ye-
terli ve yükselecek memurlar seçip toplayarak mülkî işle-
ri düzene koymak, sanayi ve ticarete önem verilince dev-
letin borcu çok, hazinesinde parası yok iken malî işler de
yoluna konulmuşdur. Fransa'nın askeri muntazamdı.
Meşhur bir mareşali, ile istihkâm fenninde eserleri hâlâ
makbul ve değer verilen Voban adındaki mühendis de
mevcut olduğundan o zaman Fransa'nın askerlik yönün-
den her malzemesi tamamdı. Şu halde Lui Katorz'un ka-
yınpederi olan İspanya Kralı ölünce, zevcesinin mirası
302
AHMED CEVDET PAŞA
olmak üzere İspanya'nın elinde bulunan Belçika'daki bazı
yerlerin kendisine bırakılmasını istedi. İspanya Devleti
muvafakat etmediğinden Lui harp ilân ederek bir çok yer-
leri ele geçirmişse de Avrupa politik muvazenesinin ko-
runması için Felemenk Cumhuriyeti. İsveç ve İngiltere
Devletleri arasında yapılan ittifakla Lui ele geçirdiği yer-
lerin birazım geri verip anlaşmaya zorlanmıştır. Fakat o
vakit gayet zengin ve kibirli olup, diğer devletleri ayak-
landırarak Fransa'mn meramına engel olan Felemenk
Cumhuriyetine gücenmişdi. Hemen harb ilân ederek Fe-
lemenk topraklarına sür'atle taarruz etti. Bayağı bütün
bütün Felemenk topraklarım ele geçirmişken, Felemenk-
liler Amsterdam şehrine çekilip deniz rıhtımlarını açıp
da her tarafdan sular yürütünce Fransızlar çekilmişlerdi.
Ve Felemenk Cumhuriyeti diğer devletleri ayaklandıra-
rak hemen bütün Avrupa Devletleri Fransa aleyhinde bu-
lunmağa başlayınca, Lui bir kaç ordu kurarak yer yer sa-
vaşa girişmiş ve Fransızlar hemen her yerde zafere ulaş-
mıştı. Sicilya dolayında yapılan bir deniz savaşında da
epeyce Felemenk ve İspanya gemileri batırıp parçalayarak
Fransız donanması tam bir galibiyete erişmişti.
Fransızların böyle çekinmeden saldırması, savaşı ya-
pan devletleri sulh anlaşmasına yanaştırdı. 1089 Hicrî
senesinde yapılan sulh anlaşmasında Fransa Devleti bir
çok yerler kazandı. O vakit Fransa, ilim ve maarifde pek
çok ilerleyip her fen ve san'atta en meşhur adamlar o za-
manda gelmiş ve Fransa'nın her şeyi bütün dünyaya ör-
nek ve ibret olmuşdu. Özellikle Fransız edebiyatı o za-
man sınırlarını aşmış ve en meşhur Fransız şair, yazar ve
tarihçileri hep o zamanın ileri gelenleri olmuş ve diğer
Avrupa topraklarında da kabul ve itibar gördükleri için
her yerde Fransız lisan eğitimi yapılırdı. Lui Katorz'un
da bütün Avrupa işlerine karışması dolayısiyle o zaman-
TARİH-İ CEVDET
303.
danberi Fransız dili diplomasi işlerinde hemen genellikle
kullamlagelmişdir.
Lui'nin ilim ve maarife saygı ve sevgisi olduğu gibi,
güzeî yapılara da rağbeti vardı. Fransa'da Versay Sarayı
gibi bütün güzelliği ile gözleri alan binalar hep onun eser-
leridir. Zamanında güzel kanunlar ve nizamlar kurmuş-
dur. Böylece Fransa'da idarî işler de iierlemişdir.
Osmanlı Devleti her yönden diğer devletlere üstün
durumda iken, zamanın gidişine uyarak askerî ve mülkî
işlere bir derece daha itina edeceğine, işleri gevşetmiş;
maarif ve sanayii ilerletecek yerde ihmâl ve isteksizlik
yolunu tutmuşdu. Adım adım devletin mülkî ve askerî iş-
lerinde nizamsızlık başlamışdı. 1000 Hicrî tarihinden son-
ra alçalma başlamışdı. Bu asırda Köprülü Oğullarının.
himmetiyle bazı yerler ele geçirilmişse de, Avrupanm iler-
lemesine göre geri kalınmıştı. Mareşal Monte Kokoli eliy-
le Avusturya'da bile muntazam asker kurulunca, Osman-
lı Devletinin asla bozulmak ye geri dönmek bilmeyen ulû-
feli askeri Avusturya muharebelerinde yüz çevirmeye
başlamışdı. Osmanlı Devleti daha o zaman yeni bir duru-
ma ve usule girmeğe muhtaç olmuşdu. Kısaca bu asırda
Avrupa başka bir hal ve görünüşde idi. Bilhassa Fransa
olağanüstü üerlemişdi.
Ve Lui Katorz pek çok şan ve şöhret kazanarak ken-
disini herkesten üstün görüp kurumlanmaya başlamıştı.
Dış işlerinde bütün Avrupayı tehdit edercesine kendini
beğenmişeesine ve kibirli davrandığı gibi iç işlerinde de
böyie davranarak Protestan mezhebinin serbestliği hak-
kında yüz sene önce yapılan kanunu da kaldırmışdı.
Halbuki yüzbinden fazla aile, mezheplerini terk ede-
medikleri için dış memleketlere gitmeleri yasaklandığı
halde birtakımı gizlice Fransa'dan çıkıp, diğer memleket-
lerde yerleşmiş, bir çoğu da Fransa dağlarında kalıp kar-
304
AHMED CEVDET PAŞA
§ı koymaya girişince her iki tarafdan bir çok nüfus telef
olmuşdu.
Görüldüğü gibi, Fransa'da ilim ve maarif olağanüstü
ilerlemişken, bu hal ve hareketin meydana çıkışı hayret
veriyor. Şu farkla ki, bu defa da bir çok Protestan idam
olunmuşsa da medeniyetin ilerlemiş olması sonucu yüz
sene evvel olduğu gibi, Protestanlar katliâma uğrama-
mıştı-
Yukarıda anlatıldığı İspanya Devleti şu kadar yüz-
bin medeniyet görmüş, çalışkan Müslümam İspanya top-
raklarından kovdu ise, böyle bir aklın almayacağı davra-
nışla da nasıl zaif bir hale düşmekden kendini kurtarama-
mışsa, Fransa Devleti de Protestanları böyle perişan et-
mekle çalışkan, maarif adamı ve sanayi adamı olan taba-
sını elden çıkarmışdı. İlim, sanayi ve fabrikalarla dolu
olan Fransa bir derece düşmüş ve bu suretle Fransa Dev-
leti de az çok zaif düştü.
Lui, açıklandığı gibi Protestanlığı engelleyince Kato-
lik mezhebi hakkında bir gayret gösterişi yaparken Papa
nüfuzunu da politikasına aykırı gördüğünden Fransa'da
bir Genel Papas Meclisini kurarak Papa'nm ruhanî işler
dışında diğer devletlerin iç ve dış işlerine karışmayacak
ve Genel Papas Meclisi kararları Papa'nm rey ve kara-
rından üstün tutulacaktır, diye bir nizamname tanzim et-
tirdi.
Avrupa ise, Lui'nin hırs ve aç gözlülüğünden emin
olamadıkları için Felemenk Cumhuriyetinin teşviki ile
Fransa aleyhine birleşmişlerdi. Lui, bunu öğrenince Pro-
testan gailesinden Fransa'nın güya etkilenmediğini gös-
termek için onlardan önce savaşa girmiş ve Almanya'ya
taarruz etmişdi.
O sırada Avusturya Devleti Osmanlı Devleti ile uğra-
şıyordu. Ekseriya Fransa askeri galip gelmişse de, o sı-
TARİH-İ CEVDET
305
rada İngiltere Kralı, Fransa'nın tersine İngiltere'de ya-
saklanan Katolik mezhebini kaldırmak çabasında idi. İn-
giltereden kaçanların durmadan Fransa'ya gelişini Lui
memnunlukla karşılamışdı. 1100 Hicrî senesinde İngilte-
re Parlamentosu tarafından Krallıkdan uzaklaştırılan ve
yerine damadı ve Felemenk Cumhuriyetinin Başkanı olan
Giyyom seçildi. Giyyom ise ötedenberi Lui'nin has düş-
manı olduğu süren savaşlar daha da büyüyerek Fransa
askeri gerçi karada galip gelmişse de, donanması Fele-
menk ve İngiltere donanmalariyle karşılaşınca pek fena
mağlûp oldukdan başka bu savaşlarda Fransa pek çok
can kaybına uğramışdı. Meşhur generalleri bile kalmadı-
ğı gibi kuraklık ve kıtlık çıkmış, asker arasında itaatsiz-
lik belirtileri görülüp de sanayi ve ticarette de düşme baş-
layınca, Lui, ettiğine nadim olup, on sene süren savaşlar-
da eline geçirdiği toprakları bırakarak 1109 Hicrî sene-
Dostları ilə paylaş: |