AHMED MUHTAR BEYEFENDİ, Molla Bey
(1807-1882) Osmanlı şeyhülislâmı.
10 Ağustos 1807'de İstanbul'da doğdu. Ulemâdan Mahmud Beyin oğlu, eski sadrazamlardan Koca Yûsuf Paşa'nın torunudur. Hafız Ahmed Efendinin derslerine devam ederek icazet aldı. Ayrıca Evliya Hoca ile Arab Hoca'dan tefsir, hadis, Hızır Ağazâde Said Bey'den de Farsça okudu. 1826'da Dîvân-ı Hümâyun Kalemi'ne girdi. 1846'da ruûs imtihanını kazandı. 1848-1855 yılları arasında Takvîm-i Vekayi' gazetesinde musahhih olarak çalıştı. 1855'te Selanik kadısı oldu; 1856'da Haremeyn. 1861'de İstanbul, 1868'de Anadolu kazaskerliği payelerini aldı. Aynı yıl Meclis-i Tedkîkat âzalığına tayin edildi, ancak bir süre sonra ayrıldı. Mâzul olduğu yıllarda Karabiga, Bayramiç, Gördes gibi yerler kendisine arpalık olarak verildi. 17 Eylül 1871 de Sadrazam Mahmud Nedim Paşa'nın gayreti ile şeyhülislâm oldu. 8 Aralık 1871'de Ahmed Kemal Paşa'nın Maarif Nezâreti'ne geçmesi üzerine. Evkâf-ı Hümâyun nazırlığı, Ahmed Muhtar Beyefendi'ye ikinci görev olarak verildi. Ahmed Nedim Paşa'nın azlinden kısa bir süre sonra şeyhülislâmlıktan ayrıldı 161 II. Abdülhamid'in saltanatının ilk yıllarında kabinede bazı değişiklikler yapılırken bu arada şeyhülislâmlık da 18 Nisan 1878'de ikinci defa Ahmed Muhtar Beyefendi'ye verildi. Sekiz ay kadar kaldığı bu görevden 4 Aralık 1878'de ayrıldı.
Hoş sohbeti, şiire ve edebiyata karşı ilgisi ile tanınan Ahmed Muhtar Beyefendi 22 Aralık 1882'de öldü; Üsküdar'da İnâdiye Tekkesi hazîresine defnedildi. Murassa' Osmânî ve Birinci Mecidî nişanlarına sahipti. Paşa torunu olduğu için “Beyefendi” sıfatıyla anılmıştır. Şeyhülislâmlık makamında bulunduğu süre, toplam olarak bir yıl dokuz ay kadardır. 162
Bibliyografya
1) İlmiyye Salnamesi, s. 602, 603;
2) Evkâf-ı Hümâyun Nezâretinin Tarihçe-i Teşkilâtı ve Nüzzârın Terâcim-i Ahvâli, İstanbul 1335, s. 154;
3) Abdurrahman Şeref. Târih Musahabeleri, İstanbul 1340, s. 225;
4) İbnülemin, Son Sadrazamlar, V, 760;
5) İhsan Süreyya Sırma. L'lnstitation et les biographies des Şayh al-İslam sous le regne du sultan Abdulhamid II. 163, Strasbourg 1973, s. 80, 88. 164
AHMED MUHTAR EFENDİ, Giritli
(1848-1910) Tasavvufî mahiyetteki telif ve tercüme eserleriyle tanınan son devir. Osmanlı edibi ve devlet adamı.
Giridi Ahmed Muhtar Efendi veya sadece Muhtar Efendi olarak da bilinir. Giritin Hanya şehrinde doğdu. Girit muhasebecisi Mustafa Kutbî Efendi'nin oğludur. Tahsilini Girit’te tamamladıktan sonra Girit ve Yanya'da bazı küçük memuriyetlerde bulundu; daha sonra istifa ederek İstanbul'a geldi. Mektûbî-i Seraskerî Odası mümeyyizliği, Erkân-ı Harbiye başkâtipliği, surre eminliği, Makam-ı Seraskerî Dairesi reisliği gibi üst kademe yöneticilikleri yaptı. II. Meşrutiyetin ilânından sonra Harem-i Şerif-i Nebevi meşihatına tayin edilerek Hicaz'a gitti. Burada iki yıl görev yaptıktan sonra hastalanarak İstanbul'a döndü. 13 Eylül 1910'da vefat etti ve Fındıkzade'de bulunan evinin yakınındaki Molla Gürânî Camii hazîresine defnedildi. Daha sonra, caminin yıkılması üzerine kabri Merkezefendi Mezarlığına nakledildi.
Büyük ölçüde Muhyiddin İbnü'l-Arabinin tesiri altında kalan Ahmed Muhtar onun Mevâki'u'n-nücûm ve Şücûnu’l-mescûn gibi anlaşılması güç bazı eserlerini tercüme etmiştir. Aynı zamanda şair olan müellif, önemli olaylar ve âbideler için tarih düşürmekte pek mahirdi. Nitekim 11. Abdülhamid devrinde yapılan resmî binalarla ilgili tarihlerin çoğu ona aittir. Alman İmparatoru Wilhelm tarafından Atmeydanı'nda (Sultanahmet) yaptırılan çeşmeye düşürdüğü tarih, bu tür manzumelerinin en güzelidir.
Ahmed Muhtar'ın yukarıda adı geçen yayımlanmamış iki tercümesinin yanı sıra ahlâkî ve tasavvuf; mahiyette birçok şiir ve tercümesi vardır. Yayımlanmış eserleri şunlardır:
1) Hikmet-i Tefekkür. Ahlâkî olgunluğun, dünya ve âhiret saadetinin ancak sağlam bir tefekkür gücüne sahip olmakla elde edilebileceğini konu edinmiştir 165
2) Mecâl-i Fikret. Hikmet-i Tefekkür ile bir arada basılan eser, adı geçen risaledeki temel fikirlerin nazmen tekrarından ibarettir.
3) İstimdâd. beş bölüm ve 222 beyitten meydana gelen eser “Na't-i nebevi” ile başlamakta, bunu Hulefâ-yi Râşidîn, ensar ve muhacirini metheden beyitler takip etmektedir. Son bölümde de “Şeyh-i Ekber” övülmektedir.166
4) İntibâh-ı Kalb. 108 beyitten oluşan eserde nefsin süflî duygu ve ihtiraslardan arınarak geldiği yüce âleme dönüş fikri işlenmektedir. Eser İstimdâd ile birlikte basılmıştır,
5) Âdâbül-mürid. İbnü'l-Arabi’nin Ma lâbüd-de minhu li'1-mürîd adlı risalesinin tercümesidir. 167
6) Mehâsin-i Ahlâk. İbnü'l-Arabinin Fahreddin er-Râzrye yazdığı risalenin 168 tercümesidir. 169,
7) Sirâcü'I-vehhâc fî leyleti'l-mi'râc, Abdülkâdir-i Geylâninin eserinden yapılmış olan bu tercümede mi'rac mucizesi tasavvufi açıdan ele alınmaktadır. 170
8) Meârîc-i Seb'a. Kutbü’1-ârifîn Ali b. Vefâ'nın Âdem. İdrîs. Nûh. İbrahim, İsa ve Hz. Muhammed'in ayrı ayrı mi'rac ettiklerini, âyet-i kerîmeler ışığında tasavvufi mahiyette açıkladığı eserinin tercümesidir. Sirâcü'l-vehhâc ile birlikte basılmıştır.
9) Mir'âtü'ş-şühûd li-seyyidi'I-vücûd. Muhammed b. İsmail Nüvvâb'ın aynı adlı eserinin tercümesidir. 171
Bibliyografya
1) Keşfü'z-zunûn, I, 875;
2) Bursalı Mehmed Tâhir, Ahlâk Kitaplarımız, İstanbul 1325, s. 37;
3) Osmanlı Müellifleri, 11, 430;
4) İbnülemin. Son Asır Türk Şairleri, s. 986, 989;
5) Agâh Sırrı Levend, “Ümmet Çağında Ahlâk Kitaplarımız”, TDAY Belleten 1963, Ankara 1964, s. 95.172
Dostları ilə paylaş: |