Yaşanılan her kötü olayda da bir ibret vardır.
Bu ibreti, ya o olayı yaşarken alırsın. Ya da, aradan üç ay, beş ay, bir sene, beş sene geçtikten sonra alırsın. Ama neticede, yaşanılan her olayda bir ibret vardır.
Yaşanılan her azâb ve sıkıntı bir takım yanlış, eksik bilgilerin giderilmesine vesile olur.
Yaşanılan olaylar, insanı, gerçeğin dünyasına yönlendirir... İnsanı, hayâl dünyasından çıkartır.
En önemli nokta burasıdır!.
Çünkü, hepimiz kendi kafamızda bir hayâli dünya yaratırız. Hayâli değerler oturturuz. Hayâli kavramlar meydana getiririz. Ve, öyle bir dünyada kendimizi hapsederiz.
Halbuki, yaşanılan gerçekler öyle değildir. İnsanın hayâl dünyasındaki değerleri ne kadar çoksa, yaşamın gerçekleri ile karşılaştığı zaman duyacağı azâb da o kadar fazla olur.
Ne kadar gerçekçi yaşarsan, Allah’ın yarattığı bu Sistem ve Düzeni ne kadar gerçekçi bir biçimde anlayıp değerlendirebilirsen, olaylar karşısında o kadar az etkilenirsin, olaylar seni o kadar az sarsar. Ve, kendini o kadar sağlam bir geleceğe hazırlarsın!.
Dolayısıyle gerek dünyada yaşarken gerek daha sonrasında cehennemin yakmasından, çeşitli azap ve sıkıntılardan, yanmalardan kurtulmak, dünyada yaşarken huzura ermek; ancak ve ancak Allah’ı bilmek, O’nun var ettiği “Sistem ve Düzen”i idrâk etmekle mümkün olur.
Kim, Allah’ı ötede bir tanrı gibi düşünüyorsa, o anda da ve o düşüncesi devam ettiği sürece de, dünyada da, ahirette de azâb çekmeye mahkûmdur. Kendi azâbını kendisi oluşturuyordur.
Dostları ilə paylaş: |