Ahmed hulûSİ’de kavramlar


Bu mertebe itibarîyle, kesret



Yüklə 309,84 Kb.
səhifə4/4
tarix03.11.2017
ölçüsü309,84 Kb.
#29209
1   2   3   4

Bu mertebe itibarîyle, kesret (çokluk) ve kesrete dayalı kavramlar aslâ söz konusu değildir!. Halkın, evliyadan sandığı “mülhime” anlayışı içinde olanların, tahkiklerindeki “Allah” ismini verdikleri mertebedir burası!.

Hay”, “Alîm”, “Mürîd”, “Kâdir”, “Semî”, “Basîr”, “Kelîmisimlerinin işaret ettiği vasıflar,NOKTA” olan ve “heyûla” ismiyle de işâret edilen “esmâ mertebesinin” ana vasıflarıdır ki; bu yüzden “Zâti Sıfatlar” olarak kabul edilmişlerdir. Muhakkik olmayan, “ALLAH” ismiyle bu mertebeye işaret edildiğini sanır!. Heyhat! Nerede bu mertebe, nerede “EKBER”iyet işareti!

Kurbiyet” sahipleri ise, “Ekber”iyet seyri içinde “haşyet” ile “seyri meallah”tadırlar. (Farkındayım çok tasavvufi oldu, ama bunların Türkçeleştirilmesi için başlı başına yeniden bir tasavvuf tabirleri kitabı yazmak gerek. Ona da şimdilik müsait değilim… Anlaşıldığı kadar! Anlayana... Üzgünüm!)

Esmâ ül Hüsnâ” olarak bildirilen; veya onların ötesindeki, umuma açıklanmamış olan tüm “isim”lerin işaret ettiği özellikler, hep bu tek “vücud”a aittir!.

Ahad” ve “Samed” olarak tarif edilen bu “vücud”, diğer isimlerin işâret ettiği özelliklere dahi sahiptir; ve dahi, o isimlerin işâret ettiği özellikler hep bu “vücud”da yaşanmaktadır!.

(İhlâs Sûresinin birinci bölümü bu gerçeği vurgular; “lem yelid…..” anlatımı ise tecellî-i sânî’nin var olmadığını anlatır müşahedemize göre).

İşte bu “esmâ mertebesi”nin bir özelliği “ezel”iyeti, diğer bir özelliği ise “ebed”iyetidir…

Kulda, bu isimlerin işaret ettiği anlamların tümü dahi, her an açığa çıkmaktadır; ama ne var ki, kul, bunun farkında değildir pek çok zaman! (Ademe isimlerin talim edilmesi; konusu).

Daha beynindeki faaliyetlerden, bedenindeki faaliyetlerden haberi olmayan insanın; kendisinde her an varlığını devam ettiren “esmâ”nın bilincine ermesi ne kadar mümkün olur ki!..

İşte bu yüzden meydana gelen anlayışsızlıkla, meselâ “el Hasîb” isminin mânâsını “kıyâmetten sonra mahşerde hesaba çekecek olan” anlayışıyla sınırlandırıp; “Serî ül hisâb”tan perdelenir! “Âhir”etinin bu ismin sonucu oluştuğundan perdeli olarak, amâ olarak bu dünyadan geçer gider; ebeden amâ olarak yaşamak üzere!.

İsim”lerin anlamları, her mertebe anlayışına göre, farklı derinlik ve mânâ kazanır. Çok sınırlı olarak dilimize çevrilmiş “esmaül Hüsna” mânâları, yalnızca düşünce kapısının zilini çalabilmek içindir!

Varın, “esmâ mertebesinin” kapsadığı bütün isimlerin işâret ettiği anlamları, buna göre anlayın… Zira, “esmâ mertebesi” kitaplara konu olacak kadar kapsamlı bir konudur çünkü her şey bu mertebede olup bitmektedir!. Ehli olan anlar bu sözümüzün neleri kapsadığını!

Ama dikkat!

Sakın ola ki, beşerî anlayışınız ve değer yargılarınızla, bu isimlerin işâret ettiği anlamları sınırlamaya kalkışmayın; ve dahi “esmâ mertebesi”ni! Zirâ bu defa, “hevâsını ilâh edineni gördün mü” diye işâret edilen olursunuz!

İşte “esmâ mertebesi”ndeki bu özelliklerin seyri (anlatacak başka kelimem yok), “Rahman”iyet ve “Rahîmiyet” şeklinde başlar.

Er Rahman alel arşıstıva”..

Bunun anlamsal açılımı “melekût” âlemidir!.

O her an yeni bir şandadır”; işareti burayadır.

HU” kelimesi, Kurân’da, sabit tek bir mertebeye değil, içinde geçtiği konunun mahiyetine göre, değişik mertebelere işaret eder.

Melekût âlemi”, tümüyle “RUH” adlı melek olarak tanımlanmıştır. “Allah önce ruhumu halketti”, “Allah önce nurumu yarattı” açıklamaları bu mertebeye işâret eder… (“Ene beşerün mislüküm” uyarısıyla acaba neye işâret ediliyor ki?)

Ruh” adlı melek (kuvve), “Kürsî”dir ki, tüm semâları, katmanları, evren içre evrenleri kuşatmış olan, her birimde bir yüzü olan “Hologramik” varlıktır!.

Aklı evvel”dir…

İnsan”ın hakikati olan “ruh-u nurânî” (kişinin Rabbi), “ayânı sâbite”, O’nun ilimlerinden bir ilimdir; ilmî suretlerden bir surettir!

Kişi, namaz (salât - hakikatine yöneliş) ile mirâc yaptığında, Rasûlullah’ın bildirdiği “Rabbin salâttadır” ifadesinin hakikatini yaşar!

İlk defa bu şekliyle Allah Rasûlü Muhammed Mustafa tarafından yaşanan “salât”ın olmazsa olmaz şartı, en başta iftitah tekbiri denen ALLAHU EKBER” sözündeki kavramı hissedip yaşamaktır!. (Bundan öncesindekilerin namazı, salâtın yaşamı değil, ötedekine tâzim hareketidir.)

Bu hissedilip yaşanmazsa, hakikati itibariyle salât başlamaz!

Bu muhteşem olay “TEKBİR” yaşandıktan sonra “B-ismillah” denir, ki sonucu, diyenin kendisi olmasıdır “oku”yan!.

Ve devam edilir “Er Rahman-ir Rahiym” ile Fatiha’nın işaretini yaşamaya...

El Hamîd” ismi işareti olan “Hamd”; “es Semî” ve “el Basîr”in özelliklerinin sonucu oluşandır. Ki bu da âlemlerin Rabbına âittir…

Rahman”iyetinin sonucu olarak Celâl sıfatıyla gayzer gibi kürsî ve semaları, katmanları yaratırken (dikey bir oluşla); “Rahîm”iyetinin sonucu olarak “Cemâl” sıfatıyla her bir semâdaki (katmandaki) yayılımsal yaratışı (yatay diyebileceğimiz) ile o âlemin halk olmuşlarını meydana getirir (ki bu evrenimiz içindeki tüm uzaysal yapıyı içine alır).

Mâlik’i yevm ed Diyn” de, “sünnetullah” diye tanımlanmış yaratış sistem ve düzeninin her var oluş ve yok oluş sürecinde tek hükmü geçen olduğu vurgulanır…

Nihayet, “iyya ke na” da “biz” işaretiyle “Rabbül âlemiyn”in yarattığı her şeyin bu yaratılış amacına uygun “kulluk” içinde olduğu bu sebeple de varlıklarının devam ettiğine işaret olunur. Burada hemen, “Hiçbir şey hâriç olmamak üzere her şey O’nu zikreder ama siz onların zikrini anlayamazsınız” uyarısı hatırlanmalıdır.

Ama Hulûsi, sen de her kitabında “Fatiha”yı farklı anlamlarla açıklıyorsun!!! Ne kadar çelişki içindesin fark etmiyorsun!!!

Haklısın kardeşim, beni okumaya çalışarak sakın vakit kaybetme!… Ben böyle çelişkili görüntü veren bir garibim. “OKU”yanlarım var sanarak yazıp gidiyorum işte!



Boyutsal “OKU”manın ne olduğundan haberi olmayana ne desek boş!
Yüklə 309,84 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin