İnsanın temiz fıtratından kaynaklanan ve en dakik ilmî temele, yani "nedensellik" ilkesine dayanan sonsuz ve şefkat dolu bir kudrete inanmak, baştanbaşa insanın vücudunda özel bir ümit kaynağının meydana gelmesine sebep olur. Nitekim onun sayesinde bütün yolların kendi yüzüne kapalı olduğunu gören insan, hiçbir zaman tümüyle kendini ümitsizliğe ve yeise kaptırmaz ve bu inanç insanla, diğer varlıklar arasında tam bir iyimserlik ve ilişki oluşturur. Böylece insan, âlemdeki tehlikeli ve ümitsizliğe sebep olan hadiselerden korkmaz. Hatta ölmekten ve bu âlemden ayrılmaktan dahi dehşete kapılmaz.
İşte bu inanç sayesinde birtakım güçlü ve görülmez bağlarla kendini diğer bütün insanlara bağlı görür ve yaratılış âleminin bir parçası olan kendisinin, bütün â-lemle ve âlemdeki varlıklar ile bütünleştiğini hissederek hadiselerin saldırısı karşısında yalnız olmadığını anlar. Evet, ümit ışığı, Allah'ı bilen ve Allah'a tapan insanın kalbinde sürekli parlar.
Kısacası hayattaki bütün zorluklar, müşküller her ne kadar büyük ve fazla da olsa, yaratılış kaynağına (Allah'a) bağlandığını hisseden bir insan için kolay ve çözümlenebilir bir hâle gelir. Eğer insan sağlam bir dayanağa sahip olmasaydı, Allah'ı bilir hâli ne olacaktı ve ne denli bir korku ve dehşet içerisinde yaşayacaktı?
4- İnayet Burhanı (Delili) İnayet Nedir?
Genellikle sel, dağlardan aşağıya doğru süratle aktığı zaman yolu üzerinde olan her şeyi alıp götürür, evleri ve tarlaları tahrip eder, nihayet çöllere, ovalara dağılır veya nehir ve deniz sularına karışır.
Fakat bir de selin geçeceği yerlere barajlar yapıldığını, suları biriktirmek için duvarlar çekildiğini, selin tahrip edici gücünün önlendiğini, hatta suyun bir arada birikmesinden birtakım faydalar dahi elde edildiğini, me-sela su enerjisinden geniş bir bölgeye elektrik verildiğini, barajın etrafında yapılan kanallar vasıtasıyla sel sularının bağlara, tarlalara ve uzak bölgelere aktarıldığını farz edelim. Acaba her iki durumda da aynı şekilde hükmedebilir miyiz? Kesinlikle hayır.
İkinci hususta, barajın özel bir yerde yapılmasında, enerji santralinin tesis edilmesinde, bağların projelenmesinde vs. özel bir hedef ve dikkatin bulunduğunu görüyoruz. İşte burada diğer bir irade ve inayet çıkıyor ortaya.
Evet, bu tesisleri ve sonuçlarını görmekle, özel bir irade, plân ve hesabın işin içinde olduğunu anladığımıza göre, acaba şu büyük varlık dünyasını müşahede etmekle, onun yaratılışında özel bir hedef, itina ve iradenin bulunduğunu anlamaz mıyız?
Tabiî hadiseleri görmeye alışkanlık kazandığımız için, onlar hakkındaki nizam ve hedefleri üzerinde çok az düşünüyoruz. Hâlbuki bu hususu dikkatlice inceleyecek olursak, onların hepsinde özel bir inayet, irade ve belirli bir hedefe doğru hareket etme nişanelerini görebiliriz.
Bitkiler İçerisinde İnayet Nişaneleri
Bitkilerin hücrelerine dikkat etmek, bu hücreleri oluşturan maddeleri, tohum yapısını, onları oluşturan maddeleri ve bitkisel dokuları, köklerin yapı şeklini, tuz alma şeklini, fazla maddelerin defedilişini; rutubet, ışık ve hararetin bitkiler üzerindeki etkisini, bitkilerdeki teneffüs yollarını, çeşitli bitkilerdeki döllenme vesilelerini, bitkilerdeki tevarüs düzenini, meyvelerin yapı şeklindeki sırları, bütün bunları tahlil etmek, araştırıp incelemek kuşkusuz sonsuz bir kudretin olduğunu gösterir bize.
Bitkiler, yerçekimi kanununun etkisine rağmen su ve madensel gıda maddelerini kendilerine çekiyorlar ve aşağıdan yukarıya doğru hareket eden bu maddeler, bit-kinin her yanına dağılıyor.
Bazı mantarlar, diğer müstakil bitkilerde olan ve karbon almada yararlanılan klorofilli maddelere sahip olmadıklarından dolayı, bu maddelere sahip olan bitkilerle bir arada yaşamaya çalışıyorlar. Bazıları ise, ihtiyaç duydukları gıda maddelerini ekmek, peynir ve meyveler gibi maddelerin veya hayvan ve bitkilerin bedenlerinin kalıntılarının ayrıştırılmasıyla elde ediyorlar. Bazıları da, esasen canlı varlıklar üzerinde parazit olarak yaşıyorlar. Bazı mantarlar da kendileri gibi (gerekli kökleri olmadığı için) nakıs olan yosunlarla birleşip, birbirlerine yardımcı olmak istiyorlar.
Hayatı sürdürmek için yapılan bu çalışma, bu akıllıcasına işbirliği veya yardımlaşma nasıl meydana gelmiştir?
Canlılar İçerisindeki İnayetten Örnekler
Meşhur böcek uzmanlarından John Henry Faber şöyle diyor:
Karınca gibi küçük bir hayvanın vücut yapısındaki dikkatli incelik ve onun düzenli yaşama teşkilatı, milyonlarca insanı Allah'a doğru hidayet ve rehberlik ediyor.
Henry Faber'in küçük olarak nitelendirdiği karıncadan daha ufak hayvanlar var ki, karınca onun belki de 200–300 bin, hatta bazen milyonlarca katıdır. (Virüs ve ondan da ufak "faj" gibi.) Evet, bunlar bu kadar küçük olmalarına rağmen, bir canlı varlığın bütün özelliklerine sahiptirler. Yani duygu, hareket, gıda alma, sindirme, soluma, çevreye uyum sağlama, gelişme ve savunma kudretine sahip bulunuyorlar. Virüsün bin katı olan bakterilerin üremesi genellikle her yarım saatte bir defadır. Virüslerde ise yaklaşık her 1,5 dakikada bir defadır. Onların türettikleri yavrular da derhal aynı şekilde üretime başlıyorlar. Öyle ki, eğer onların yaşama şartları sınırlı olmasaydı, çok kısa bir süre içerisinde bütün yeryüzünü kaplarlardı. Bütün bunlar, âlemde bir hedef ve iradenin var olduğunu açıkça gösteriyor bize.
Acaba spermatozoit, oval, genlerin yapısının sırları, tek hücrelilerin, mercanların, kurtların, balıkların, ayağı perdelilerin; hem su, hem de karada yaşayanların, sürüngenlerin, uçanların ve memelilerin yapı ilginçlikleri, onların her birinin hayat düzeni (ki bunlar hakkında insanoğlunun ilmî zayıflığına rağmen çeşitli ve incelikli ilimler ortaya çıkmıştır) bizleri bütün varlıkların hayat kaynağı olan ezelî ve ebedî bir irade ve kudrete hidayet etmiyor mu?
Bütün Varlık Dünyasında İnayet
Fihristi, konulara göre veya yazarların adına göre veya onların şekil ve hacimlerine göre düzenlenmiş ve böylece istenilen kitap veya konuyu binlerce kitabın i-çinden kolayca bulabilme imkânı sağlanmış bir kütüphaneyi veya alfabe harflerinin yazılı olduğu küçük parçalar, büyük bir gazete sayfası hâlinde sıralanmış ve örneğin saatte 300 bin sayfayı tam bir dikkatle ve yanlışsız olarak çeşitli renklerde baskıya veren bir basımevini göz önünde bulundurun. Acaba bu basımevinde veya kütüphanede bir plân, hedef ve iradenin olduğu görün-mez mi?
Âlemde gıda maddeleri ile insanın ihtiyaçları arasındaki ilişkileri; yeryüzü, güneş, ay ve deniz suları ile okyanuslar arasındaki ilişkileri; bunların, yer atmosferini oluşturan maddelerdeki sıcaklığın ve karbonun den-geleştirilmesindeki etkisini; belirli bir sahaya kadar hava yapısını; azot, karbon ve kükürdün tabiatta gerçekleşen hareketindeki (basit bir unsur hâlinde çıkarak muh-telif şekillere dönüşme ve birtakım sonuçlar doğuran fiil ve infiallerden sonra yeniden ilk durumuna dönüş keyfiyetindeki) ilişkileri veya küçük bir çiçek tohumunun yeşerip giderek büyümesi ve üremesiyle, bunda et-kili olan faktörler arasındaki ilişkileri araştırıp idrak etmek (veya bunlar gibi varlık dünyasının her köşesinde yer alan son derece küçük veya son derece büyük diğer binlerce varlıktan her biri) insanı, gizli sırlar ve dakik konularla dolu olan bir âlemle karşı karşıya bırakıyor.
Akıl ve fikir sahibi birisi için çeşitli olgular arasındaki rabıtalar göz önüne alındığında, onlarla ilgili ilâhî bir inayetin ve gayp âleminden verilen bir hedef ve plânın bulunduğu apaçık bir şeydir.
Evet, eğer daha çok bilgimiz olsaydı ve her şeyin yapısına olduğu gibi aşina olsaydık, işte o zaman bu inayet ve iradenin açık izlerini daha çok ve daha iyi bir şekilde görürdük. Ne var ki, insanoğlunun bilgisi çoğaldıkça, âlemdeki sırlar ve kanunlara doğru yeni kapılar açılır yüzüne ve âlemin yaratıcısının azamet ve yüceliğini daha iyi bir şekilde idrak eder. Evet:
…Allah'tan ancak âlim (bilgi sahibi) olanlar içleri titreyerek korkar.
Dostları ilə paylaş: |