Tevhidin İçtimaî Eserleri a) Bütün İnsanların Vahdet ve Dayanışması
İslâm'ın ortaya koyduğu tevhit inancı, bütün insanların, hatta bütün varlıkların Rabbinin bir olduğunu öğretiyor bize. O, her şeyi ve herkesi yaratmış, onları idare ediyor, herkesin hayır ve saadetini istiyor. O'nun umumî feyiz ve rahmeti bütün insanlara şamildir. Böylece yaratılış ve feyiz kaynağı tek şeyden ibarettir ve bütün insanlar faaliyet ve çabalarında O'nu kendilerine hedef edinmelidirler:
Kuşkusuz hepimiz Allah'ınız ve (yine) O'na döneceğiz.
Ümit ve hareket kaynağı ile hedef tek şey oldu mu, herkes kendini tek Allah'ın kulu bilip, O'na doğru hareket etmeli, kendi aralarında tefrika ve ihtilafa düşmemelidirler:
…İlâhınız bir ilâhtır, O'ndan başka tapacak yok, Rahman ve Rahim O'dur.
Ve senden önce (de) her peygambere vahyettik ki: "Benden başka yoktur tapacak, ancak bana kulluk edin."
b) Eşitlik ve Adalet
İslâmî tevhit inancında mutlak kudret Allah'ta toplanmıştır. O her şeyden haberdardır. Hâkimiyet yalnız O'na aittir. Her şey O'nun iradesiyle ayakta durur. O'nun emir ve hükmü bütün varlık âleminde geçerlidir. Aşağıdaki ayetler bu konuyu açıkça beyan etmektedir:
Öyle bir Allah ki O'ndan başka yoktur tapacak. Diridir, her an yarattıklarını tedbir ve tasarruf edip durur…
Saltanat, tasarruf ve tedbir elinde olan mabudun şanı yücedir, münezzehtir ve O'nun her şeye gücü yeter.
Emir önde de Allah'ın, sonda da…
Hüküm O'nundur (Allah'ındır)…
Evet, mutlak malikiyet O'nundur. Bütün tabiî değerleri, mal ve servetleri O vücuda getirmiş ve onların sahibidir. Bu nimetler bütün insanlar için yaratılmış ve herkesin yararlanması için takdir edilmiştir. Su, hava, orman, madenler, meyveler, türlü yiyecekler, elbiseler, ev, iş, evlenme hakkı, evlat sahibi olma vb. herkesin hakkıdır… Allah'tan gayri kimse onların mutlak sahibi değildir.
Evet, Allah, kullarına ilâhî nimetlerden yararlanma hakkı vermiştir. Fakat bunun yanında başkalarının da haklarına riayet edilip, eşitlik ve adalet esas alınarak fertlerin özel mülkiyet ve tasarrufları için birtakım özel kanun ve kurallar konmuştur. Böylece onların kudret, irade ve ihtiyarları, Allah'ın mutlak kudreti altına girmiştir.
Evet, bu güçler hiçbir zaman başıboşluk ve lakaytlığa çekilmemeli ve daima ilâhî kanunlara ve halkın umumî çıkarlarına ters düşmeyecek şekilde olmalıdır. Neticede, özel fertler veya gruplarda kudretin toplanması sonucu meydana gelen sınıflaşma konusu ve servetin belirli yerlerde yığılması, halkın malını gasp etme sonucu ortaya çıkan ihtilaflar ortadan kalkar; böylece iktisadî ve sosyal adaletin temeli atılmış olur.
c) Fikrî ve Sosyal Hürriyet
İslâmî tevhit inancı Allah'ı ilham kaynağı bilir. İnsanları Kur'ân'daki ayetler hakkında düşünmeye ve yaratılış tecellilerinde tefekkür etmeye davet eder. Fakat bununla birlikte âlemdeki hakikatleri tanımak, idrak etmek için herkes tam bir hürriyet içindedir. Hiç kimsenin yüce Allah'a tapmaktan yüz çevirerek, başkalarının heva ve heveslerine itaat etme ve istismara duçar olma hakkı yoktur. Bunun yanında körü körüne ataları veya dinî çevreleri taklit etmeyi de şiddetle kınayıp, onu bir nevi şirk sayıyor:
Allah'ı bırakıp da bilginleri ile rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i, rab tanımışlardır. Hâlbuki onlara da, ancak tek mabuda kulluk etmek ile emredilmişti. O'ndan başka tapacak yok, O, onların şirk koştukları şeylerden münezzehtir.
Âlemdeki gerçekleri ve hakkı kabullenme yerine, körü körüne geçmişlerini taklit ederek, sapık ideolojilere ve inançlara boyun eğenler, yüce Allah'a tapma, tevhit ve hak karşısında teslim olma ruhundan sapmış kimselerdir:
De ki: Ey kitap ehli, haksız yere dininizde aşırıya gitmeyin ve evvelce hem sapmış, hem çoğunu saptırmış ve doğru yolu bırakıp sapıklığa dalmış olan kavmin dileklerine uymayın.
Bu bakımdan Allah'a itaat ve ibadet eden kimse, hiçbir fikrî baskı karşısında teslim olmaz, fikir donukluğuna uğramaz. Sürekli olarak geniş yaratılış ufkuna bakarak âlemdeki kanunları ve sırları idrak etmeye, böylece gerçeğe dayalı bir ideoloji ve dünya görüşüne varmaya çalışır.
Şirkin Kötü Etkileri a) Zulüm
Tevhidin zıddı olan her türlü şirk (Allah'a eş koşma), toplumdaki birçok huzursuzluğun, fesadın kaynağını teşkil etmektedir. Öyle ki Allah-u Teâlâ Kur'ân'da şirki en büyük zulüm, müşrikleri ise zalimler olarak nitelendirmiştir.
Şüphe yok ki Allah'a eş tanıyana, Allah cenneti haram etmiştir; onun yurdu ateştir ve zalimlere hiçbir yardımcı yoktur.
Onlardan kim, "Ben de Allah'tan ayrı bir mabudum." derse, onu cehennemle cezalandırırız; zalimleri böyle cezalandırırız biz.
Zulüm, hakikatten sapmak ve insanın kötü bir duruma girmesi demektir. Binaenaleyh, insanın yüce Allah'a şirk koşması, onun ruhunda ve fikrinde en büyük sapmanın meydana geldiğini gösterir. Allah'a şirk koşan insanların fikrinde, gerçeklerin ve değerlerin temeli altüst olmuştur. Evet, böyle değersiz bir yargı ve düşünceye, zulüm denilebilir ancak.
Aynı şekilde eğer Allah'ın mutlak kudret ve koruyuculuğu bir toplumda zedelenir ve halk bir grubu veya belli bir sınıfı veya şahsı kendi başlarına mutlak hâkim ve rehber olarak kabul eder; hâkimiyeti ele geçirenler ise diktatörcesine halka hüküm sürerlerse, böyle bir toplum ister istemez amelen şirke düşmüş sayılır. Çünkü bu, İslâmî tevhit düşüncesine ve mutlak gücün Allah'ta toplanmasına ters düşmektedir.
Bu sapma, ister istemez sultacıların zorbalık yapmalarına ve halkın fikir hürriyetini ellerinden alarak onların hak ve hukukunu çiğnemelerine yol açacaktır. İşte bu sultacılık ve zorbalık hissinden binlerce cinayet, çapulculuk vb. kaynaklanabilir.
Yine eğer bir grup ilâhî kanunlara ve diğerlerinin haklarına riayet etmeyerek, hadsiz-hesapsız tabiî zenginlik kaynaklarını kendi kontrollerine geçirir, kendilerini onların asıl sahipleri olarak görürlerse, Allah'ın tabiî nimetler hakkındaki mutlak mülkiyetine ve diğer insanların da bu nimetlerden yararlanabilmeleri prensibine karşı çıkmış olurlar.
Sonuç olarak fertler ve toplumlar arasında şiddetli menfaatçilik çatışmaları baş gösterir. Bütün fertler ve toplumların hakları zorbalar tarafından çiğnenir, sömürülür, tecavüz ve savaşa zemin hazırlanır, böylece ekonomik haksızlıklar ve adaletsizliklerle ortaya çıkan büyük zulümler meydana gelir.
Dostları ilə paylaş: |