Allah’i arayan genç


DÜNYA NİMETLERİNİ TERKEDENLERE



Yüklə 0,69 Mb.
səhifə17/37
tarix26.04.2018
ölçüsü0,69 Mb.
#49047
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   37

DÜNYA NİMETLERİNİ TERKEDENLERE


PEYGAMBERİMİZİN UYARISI

Bir gün Peygamberimiz sallalahu aleyhi ve sellem’in ashabından bir grup cehennem azabından korunmak için almaları gereken tedbirleri konuşurlar ve:

"Gündüzleri hep oruç tutmak, geceleri namaz kılmak, yatakta yat­mamak, et yememek, aile hayatı yaşamamak vb. ihtiyaçlardan uzak kalmak" hususlarında ittifakla karar alırlar.

Karar alan bu grup, Hazreti Pey­gamber sallallahû aleyhi ve sellemin evine gelerek Rasülullah'ın evdeki ibâdetinden sordular. Peygamber Efendimizin mübârek âileleri, Efendimiz sallalahu aleyhi ve sellem’in İbadetlerini anlatınca, sanki bunu az bularak:

-Rasulullah sallalahu aleyhi ve sellem kim, biz kimiz? Allah onun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir. Bu sebeple ona az ibadet de yeter, dediler.

İçlerinden biri:

— Ben artık hayatım boyunca her gece namaz kı­lacağım, dedi. İkincisi:

— Ben de hayatım boyunca hep oruç tutacağım, hiç bir gün terk etmeyeceğim, dedi. Üçüncüsü de:

— Kadınları ebediyen terk edip, onlara yak­laşmayacağım, dedi. Sonra bu durumdan haberdar olan Hazreti Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem onları bularak:

Sizler böyle böyle söylemişsiniz. Halbuki; Allah'a yemin olsun Allah’ı en çok tanıyanınız, Allah'tan en çok korkanınız ve yasaklarından en ziyade kaçanınız benim. Fakat buna rağmen, bazen oruç tutar, bazen yerim. Namaz kılarım, uyurum da. Ka­dınlarla beraber de olurum. Benim sünnetim budur, kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir." buyurdu.



Bunun üzerine sahabe bu şekilde hayat yaşamaktan vazgeçtiler.

ÖĞÜTLER

İşlerin hayırlısı orta olanıdır.

İbâdetin az fakat devamlı olanı hayırlıdır. Geçici olan çok amele itibar edilmemiş ve tavsiye de edilmemiştir. Bir işin az da olsa devamlı olması bir sistemin ve disiplinin ifadesidir. Sistem ve disiplin, güven verir, sonuca ulaştırır. Rasûlüllah'ın ameli, hafif ve devamlı yağan yağmur gibidir.

İbadetleri itidal üzere yapmak faydalıdır: Aşı­rılıktan kaçınılmalıdır. Zira Allah'ın fazlı, rahmeti ve mağ­fireti olmasa, hiç kimsenin ameli, kendisini ateşten korumaya yetmez.

Allah Teâlâ, kimseye gücünün yettiğinden faz­lasını yüklemez.

İslâm’da ruhbanlık yoktur. İnsanlardan ayrılıp bir köşede ibadete çekilmek, yaratılışa aykırı olarak devamlı uykusuzluk; sürekli oruç tutarak vücudun zayıf kal­masına sebebiyet vermek, aile hayatından uzak kalarak ya­ratılışa aykırı davranmak yoktur.

Müslüman; her hak sahibine hakkını verir. Kişinin üzerinde Allah’ın, ailesinin, çocuklarının, nefsinin de hakları vardır. İnsanın uykuya, yemeğe, insanlarla birlikte yaşamaya, aile kurmaya ihtiyacı vardır.

iMAMI AZAM VE iNANÇSIZ KiŞi

Bir zamanlar Bağdat'ta İmamı Azam adında ünlü bir âlim yaşıyordu. Herkes onu sever ve ona saygı gösterirdi. O günlerde Bağdat'a gelen bir adam da İmamı Azam'ın ününü duymuştu. Bu kişi, Allah'a inanmıyor, kainatın kendiliğinden meydana geldiğini savunuyordu. Allah'ın varlığına inanmayan bu adam, İmamı Azam'a gelerek şöyle dedi:

— Ben, kainatın kendi kendine oluştuğunu savunuyorum. Sen ise Allah tarafından yaratıldığını söylüyorsun. Bana Allah'ın varlığını ispat et.

İmamı Azam, ona şu cevabı verdi:

— Yarın saat 10.00'da şehir meydanına gel, orada konuşalım.

Adam, ertesi günü belirlenen saatte şehir meydanına geldi, fakat İmamı Azam gelmemişti. Aradan iki saat kadar geçti. Canı sıkılan adam tam gitmek üzereyken İmamı Azam geldi. Onu beklemekte olan adam;

— Niye geç kaldın? Yoksa benimle tartışmaktan vaz mı geçtin? diye sordu. İmamı Azam onu uyandırmak için şöyle bir senaryo ile cevap verdi:

— "Yolda gelirken aniden önümde bir nehir oluştu. Ben nehirden nasıl geçeceğimi düşünürken bir de ne göreyim? Ormandaki ağaçlar kendiliğinden kesildi, bi­çildi ve bir araya gelip kayık oldu. O kayık geldi, benim önümde durdu. Ben de ka­yığa binip nehri geçtim ve geldim. Geç kalmamın nedeni budur”.

İnançsız adam, İmamı Azam'ın bu sözlerine güldü ve meydanda toplanmış olan halka dönerek şunları söyledi:

— Ey insanlar! Sizin âlim zannettiğiniz adam neler diyor, duyuyor musunuz? Kendiliğinden bir nehir oluşmuş; sonra ağaçlar kendiliğinden kesilmiş, biçilmiş, kayık olmuş. O ka­yık da gelip İmamı Azam'ın önünde durmuş. Bu sözlere inanacağımı mı sanıyorsu­nuz? Koskoca bir nehir, kendi kendine birden ortaya çıkar mı? Ağaçlar kendiliğin­den kesilir, biçilir de kayık olur mu?

Adamın bu sözleri üzerine İmamı Azam şu cevabı verdi:

— Be düşüncesiz adam! Madem ki bir nehir kendiliğinden meydana gelmez. Madem ki ağaçlar kendiliğinden kesilip biçilip de kayık olmaz. Bu koskoca kainat kendi kendine nasıl meydana gelir? Bir kayık bile kendiliğinden var olmuyorsa bu kadar varlık kendiliğinden oluşur mu?

Adam, İmamı Azam'ın bu sözleri karşısında şaşırdı ve bir şey diyemedi. Ken­di düşüncesinin yanlış olduğunu anladı. Her şeyin Allah tarafından yaratılmış olduğunu kabul ederek Yüce Allah'ın varlığına inandı.

ALLAH TEÂLÂ HER ŞEYİ GÖRÜR


Büyük küçük herkes, her yerde davranışlarına dikkat etmeli ve her işinde ölçülü olmalıdır. Çünkü insanlar yaptıklarımızı görmeyebilir, ko­nuştuklarımızı duymayabilirler. Yüce Rabbimiz ise her şeyi görür ve bilir.

Bir gün, yaşlı ve bilge bir kişi, çocuklarını toplamış ve onların inanç­larının derecesini anlamak istemiş.

Her birine birer tavuk ve birer de bıçak vermiş. Onlara:

— Bu tavukları kimsenin görmediği bir yerde kesip bana getirin, de­miş.

Çocuklar yola koyulmuşlar. Biri, bir derede, diğeri bir tepenin arka­sında tavuğu kesmiş ve babalarına getirmişler. Üçüncüsü ise gezmiş, dolaşmış, tavuğu kesmeden geri dönmüş. Kardeşleri onu görünce güle­rek alay etmişler:

— Kardeşimiz bu kadar gezmiş, dolaşmış, ıssız bir yer bulamamış, demişler. Kendileri, babalarının isteğini yerine getirmiş olmanın mutlulu­ğu ile gururlanmışlar.

Babaları, dikkatlice oğullarını süzmüş. Sonra, tavuğu kesmeden ge­tiren oğluna bakmış:

— Evlât! Bak, kardeşlerin tavukları kestiler, sen neden sağ getirdin? diye sormuş. Oğlu:

— Babacığım, sen, hiç kimsenin olmadığı ve görmediği bir yerde ta­vuğu kesmemizi istemedin mi?

— Evet.


— Ama babacığım, ben o kadar gezdim, dolaştım, söylediğin gibi bir yer bulamadım. Çünkü her nereye gittimse Yüce Allah'ın beni gördüğü­nü anladım. Ayrıca sağ ve sol tarafımdaki Kirâmen Kâtibîn meleklerinin de yaptıklarımı devamlı takip ettiklerini hatırladım. Onun için tavuğu kes­meden geri getirdim, demiş.

Babası, oğlunun anlattıklarından memnun olmuş. Kardeşleri ise, mahcup olmuşlar, yüzleri kızararak başlarını önlerine eğmişler. Babası:

- Aferin evlâdım. Ben, sizi ve inancınızı denemek için böyle yaptım. Seni tebrik ederim oğlum. Size gelince; siz de bir daha Allah Teâlâ’nın ve me­leklerinin sizi devamlı gözetlediğini unutmayın. Her yerde, her zaman, her işinizde dikkatli ve ölçülü olun, demiş.

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:

“Gaybın anahtarları O’nun yanındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde ne varsa yine o bilir. Bir yaprak düşmez ve yerin karanlıklarına bir tane girmez ki O bilmiş olmasın. Yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, o her şeyi açıklayan kitapta bulunmasın” (En’am süresi: 59)


Yüklə 0,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin