Anadolu Türk Beylikleri Sanatı



Yüklə 8,23 Mb.
səhifə11/179
tarix17.01.2019
ölçüsü8,23 Mb.
#100097
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   179

2 Mikâil Bayram, “Selçuklular Zamanında Anadolu’da Bazı Yöreler Arasındaki Farklı Kültürel Yapılanma ve Siyasî Boyutları”, TAD, I, Konya 1994, s. 81.

3 İbnü’l-Kemal İlyas b. Ahmed, Keşfu’l-Akabe, Fatih (Süleymaniye) Ktp., nr. 5426, vr. 250a.

4 Bayram, “Siyasî Boyutları”, TAD I, s. 80.

5 Mikâil Bayram, “Anadolu’da Te’lif Edilen İlk Eser “Kaşf al-‘Akaba”, İTED, VII/3-4, İstanbul 1979, s. 283.

6 Bayram, “Siyasî Boyutları” TAD, s. 81.

7 Paul Wittek, Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu, çev. Fahriye Arık, İstanbul 1947. s. 30.

8 Mikâil Bayram, “Selçuklular Zamanında Tokat ve Malatya Yöresinin Fikrî ve Kültürel Yapısı ve Siyasî Boyutları”, TDA, S. 72, İstanbul 1991, s. 89.

9 Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadoluda Türkler. çev. Yıldız Moran, İstanbul 19842 s. 248.

10 F. Köprülü (Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1926, s. 246) Anadolu’da bilimsel faaliyetlerin VI (XII). asrın ikinci yarısından itibaren, yani 1150’lerden sonra başladığını öne sürmektedir. C. Cahen (a.g.e., s. 245-256) ise bu tarihi daha geriye atarak, edebî ve ilmî eserlerin XII. yüzyılın sonlarında yazılmaya başladığını söylemektedir.

11 Mikâil Bayram, “Anadolu Selçukluları Zamanında Bilimsel Zihniyet ve Bilimin İşe (Üretime) Dönüştürülmesi Anlayışı ve Uygulaması”, Ahilik Kültürü Haftası 1995 Yılı İstanbul Paneli Bildirileri, İstanbul 1996, s. 15.

12, Bayram, “İlk Eser”, İTED s. 271-307.

13 Mikâil Bayram, “Selçuklular Zamanında Tokat Yöresinde İlmî ve Fikrî Faaliyetler”, Türk Tarihinde ve Kültüründe Tokat Sempozyumu, (Tokat, 2-6 Temmuz 1986), Ankara 1987, s. 31-32.

14 F. Köprülü (“Selçuklular Devrinde Anadolu Şairleri”, Türk Yurdu, IV, İstanbul 1926, s. 289-295) Anadolu’da yazılan ilk Türkçe eserin XIII. yüzyılın ilk yarısında yaşayan Fakîh Ahmed’in Çarh-nâme adlı eseri olduğunu öne sürmektedir. O. Turan (Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, İstanbul 19933 s. 426) eser adı vermeden ilk eserin XIII. yüzyılda telif edildiğini belirtmektedir. C. Cahen (a.g.e., s. 346) de “ilk şekliyle günümüze ulaşmamasına” rağmen Anadolu’da yazılan ilk eserin XIII. yüzyılın ortalarında İbn Alâ’nın yazdığı Danişmend-nâme olduğunu belirtmektedir. F. Sümer (“Türkiye Kültür Tarihine Umumi Bir Bakış”, DTCFD, XX/3-4, Ankara 1963, s. 226) ise XIII. yüzyılın ikinci yarısında Türkçe yazan başlıca müelliflerin Şeyyad Hamza, Dehhânî, Sultana Veled ve Yunus Emre olduğunu ileri sürmektedir.

15 Konya İzzet Koyunoğlu Ktp., nr. 12049, vr. 1b-61a. Şehabettin Tekindağ (“İzzet Koyunoğlu Kütüphanesinde Bulunan Türkçe Yazmalar Üzerine Çalışmalar I. ”, TM, XVI, İstanbul 1971, s. 133-139) bu eserin geniş bir tanıtımını yapmış ve tarihi değeri üzerinde durmuştur.

16 Mikâil Bayram, “Anadolu’da Te’lif Edilen İlk Türkçe Eser Meselesi”, V. Millî Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Bildirileri, (Konya, 25-26 Nisan 1995), Konya 1996, s. 99.

17 Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, II, İstanbul 1329/1332, s. 323-354; Tekindağ, a.g.m., s. 136-139; Refet Yinanç, “Selçuklu Medreselerinden Amasya Halifet Gazi Medresesi ve Vakıfları” VD, XV, Ankara 1982, s. 5-7; Sefer Solmaz, Halîfet Gazi ve Halîfet-zâdeler, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, S. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü), Konya 1993 s. 1-14.

18 Bayram, “Bilimsel Zihniyet”, İstanbul Paneli, s. 14-15.

19 Bayram, “Siyasî Boyutları”, TAD, 80-81.

20 Keşfu’l-akabe, vr. 250a.

21 Akaid-i Ehl-i sünnet, önsöz.

22 Keşfu’l-akabe, vr. 250a.

23 M. Fuad Köprülü, “Anadolu Selçukluları Tarihinin Yerli Kaynakları”, Belleten, VII/27, Ankara 1943, s. 427.

24 Ali Öztürk, Türk Anonim Edebiyatı, İstanbul 1986, s. 207; Mehmet Bicik, “Danişmend-name Destanı’nın Tahlili”, TDA, S. 95, İstanbul 1995, s. 189.

25 Bicik, aynı yer.

26 O. Turan (Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 19933, s. 127) bu hükümdarın I. İzzü’d-din Keykâvus olması gerektiğini belirtmiştir.

27 Melik Danişmend Tarihi (Danişmend-nâme), İstanbul Belediye Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet, nr. 441, 125b, 170a.

28 Necati Demir, Danişmendname, Niksar 1999, s. 10.

29 Demir, a.g.e., s. 10-11.

30 Köprülü, “Yerli Kaynaklar”, Belleten, s. 427. Burada F. Köprülü “II. Murad Devri’nde, onun teşvik ve himayesiyle millî an’anelerin tekrar canlandırılmasını hedef tutan fikrî ve edebî faaliyetler esnasında” bu eserin yeniden tertip edildiğini söylemektedir.

31 Ahmet Yaşar Ocak, “Dânişmendnâme”, DİA, VIII, İstanbul 1993, s. 478.

32 Turan, Türkiye, s. 128.

33 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, İstanbul 19863, s. 5.

34 Fahreddin Kırzıoğlu, “Millî Destanlarımızdan Dede-Korkut Oğuznâmelerinin Tarih Belgesi Bakımından Değeri”, Belleten, L/198, Ankara 1987, s. 915-928.

35 Bayram, “Tokat-Malatya”, TDA, s. 89, dn. 6.

36 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “XII. ve XIII. Asırlarda Anadolu’da Fikir Hareketleri İle İçtimaî Müesseselere Bir Bakış”, III. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Tebliğler, (Ankara, 15-20 Kasım 1943), Ankara 1948, s. 303.

37 Özellikle Anadolu’da bu mücadeleler sonucunda şehirlerin Bizanslıların eline geçmesi durumunda ve ya Moğolların Anadolu’yu işgalleri esnasında maalesef bir kısım mimarî eserler tahrip edilmiştir.

38 Danişmend-nâme, vr. 9a-10b; Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162), trc. Hrant D. Andreasyan, notlar Edouard Dulaurer-M. Halil Yinanç, Ankara 19872, s. 225; Süryanî Keşiş Mihail’in Vekayi-nâmesi, trc. H. D. Andreasyan, II, TTK Ktp., Ermenice nüshadan naklen, Vekayi-nâme, s. 49.

39 Danişmend-nâme, vr. 258a.

40 Süryanî Mihail, Vekayi-nâme, s. 103; Süryanî Mihail, Ermenice nüshadan naklen, Vekayi-nâme, s. 105; Abû’l-Farac Tarihi, II, trc. Ömer Rıza Doğrul, Ankara 19872, s. 367.

41 Danişmend-nâme, vr. 258a-b.

42 Semra Ögel, “Orta Çağ Çerçevesinde Anadolu Selçuklu Sanatı”, Malazgirt Armağanı, Ankara 1972, s. 131.

43 Tanju Cantay, Danişmendli Mimarî Eserleri, (Yayınlanmamış Lisans Tezi, İÜEF Türk ve İslâm Sanatı Kürsüsü), İstanbul 1976, s. 1.

44 M. Oluş Arık, “Başlangıç Devri Anadolu-Türk Mimarî Tezyinatının Karakteri”, Malazgirt Armağanı, Ankara 1972, s. 173.

45 C. Cahen (a.g.e., s. 258) tam anlamıyla dinî yapıların camiler, medreseler ve türbeler olduğu belirtmesine rağmen bu konuda bundan hemen önce de “Sivil amaçlarla kullanılan kervansaraylar, hamamlar, hastaneler ve benzeri yapılar da bir dereceye kadar dinsel yapıların kapsamına girmektedir” demek suretiyle dinî yapıların kapsamını da genişletmiştir. C. Cahen’in dinî yapıların kapsamını genişletmesinin nedeni onun ileri sürdüğü bir tezden dolayıdır. O Türklerin Anadolu’yu fethetmelerinden hemen sonraki dönemlerden “günümüze tam olarak ulaşmış hiçbir kamusal yapı bulunmamaktadır” (aynı yer) tezini öne sürmektedir. İşte öne sürdüğü bu tezi çürütmemek için de kervansaraylar, hamamlar, hastaneler vb. gibi bir takım sosyal müesseseleri dinî yapıların içine almış bulunmaktadır.

46 bk. Albert Gabriel, Monuments Turcs d’Anatolie, II, Paris 1934, s. 146; Celal Esad Arseven, Türk Sanatı Tarihi, İstanbul 1970, s. 95; Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, İstanbul 19933, s. 109; Cantay, a.g.t., s. 37; Semavi Eyice, “Mescid (Anadolu’da ve Rumeli’de Türk Mescid ve Câmileri) ”, İA, VII, İstanbul 1988, s. 102.

47 Gabriel, a.g.e., II, s. 122; Doğar Kuban, Anadolu Türk Mimarîsinin Kaynak ve Sorunları, İstanbul 1965, s. 113; Arseven, a.g.e., s. 116; Aslanapa, Türk Sanatı, s. 108; Cantay a.g.t., s. 31.
48 Halil Edhem [Eldem], Kayseriye Şehri, İstanbul 1334, s. 30; Kuban, a.g.e., s. 120; Arseven, a.g.e., s. 96; Aslanapa, Türk Sanatı, s. 108; aynı mlf., Anadolu’da İlk Türk Mimarîsi, Ankara 1991, s. 17; Cantay, a.g.t., s. 17; Mehmet Çayırdağ, “Kayseri’de Zamanımıza Kadar Gelmemiş Olan Bazı Mühim Tarihi Binalar”, IX. Türk Tarih Kongresi (Ankara, 21-25 Eylül 1981), Kongreye Sunulan Bildiriler, II, Ankara 1989, s. 719; M. Baha Tanman, “Danişmendliler (Mimari) ”, DİA, VIII, İstanbul 1993, s. 475.

49 M. Zeki Oral, “Malatya Kitabeleri ve Tarihi”, III. Türk Tarih Kongresi (Ankara, 15-20 Kasım 1943) Kongreye Sunulan Tebliğler, TTK yay., Ankara 1948, s. 435, 437.

50 Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği, Ankara 1989, s. 121-122.

51 Tuncer Baykara, “Tokat Ulu Camii Üzerine Bazı Düşünceler”, Türk Tarihinde ve Kültüründe Tokat Sempozyumu, (Tokat, 2-6 Temmuz 1986), Ankara 1987, s. 293-294.

52 Oktay Aslanapa, “Anadolu Türk Mimarisi”, Türk Dünyası El Kitabı, II, Ankara 19922, s. 336.

53 Uzunçarşılı-Edgüder, a.g.e., s. 21; Cantay a.g.t., s. 45; aynı mlf., “Bir Kuzey-Batı Anadolu Gezisinden Notlar”, STY, VII, İstanbul 1977, s. 21-40; Muzaffer Erdoğan, “Osmanlı Devrinde Anadolu Camilerinde Restorasyon Faaliyetleri”, VD, VII, İstanbul 1968, s. 176; Tanman, a.g.m., s. 474.

54 Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, I, İstanbul 1327/1330, s. 149; Cantay, a.g.t., s. 48; Tanman, a.g.m., s. 477.

55 İsmail Hakkı [Uzunçarşılı], Kitabeler, I, İstanbul 1345/1927, s. 61; Halit Çal, Niksar’da Türk Eserleri, İstanbul 1989, s. 21; Tanman, a.g.m., s. 474.

56 Aslanapa, Türk Sanatı, s. 108; aynı mlf., Türk Mimarîsi, s. 16-17; Cantay, a.g.t., s. 56.

57 Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, İstanbul 19976, s. 43; aynı mlf., “Danişmendliler Dönemi’nde Türk Eğitim Tarihine Genel Bir Bakış”, Niksar’ın Fethi ve Danişmendliler Dönemi’nde Niksar Bilgi Şöleni Tebliğleri, (Niksar, 8 Haziran 1996), Tokat 1996, s. 13.

58 Van Berchem, “épigraphie des Danishmendides”, Zeitschrift für Assyriologie, XXVII, Strassburg 1912, s. 85; Uzunçarşılı, Kitabeler, I, s. 59; Aslanapa, Türk Sanatı, s. 135-136; Kuban, a.g.e., s. 143; Aptullah Kuran, “Tokat ve Niksar’da Yağı-basan Medreseleri”, VD, VII, İstanbul 1968, s. 39-43.

59 TKGMA, Evkaf Defteri, no. 583, s. 44b; Halil Edhem [Eldem], “Anadolu’da İslâmî Kitabeler”, TOEM, Sene 6, S. 34, İstanbul 1331, s. 587; Uzunçarşılı Kitabeler, I, s. 3; Kuran, a.g.m., s. 42, aynı mlf., Anadolu Medreseleri, I, Ankara 1969, s. 18.

60 Erol Yurdakul, Kayseri-Külük Camii ve Medresesi, Ankara 1996, s. 29-48.

61 Danişmend-nâme, vr. 258a-b; VGMA, Defter no. 610, s. 37-39; Hüseyin Hüsameddin, a.g.e., I, s. 283; Uzunçarşılı, Kitabeler, I; s. 95; Tekindağ, a.g.m., s. 139; Yinanç, “Halifet Gazi Medresesi”, VD, s. 6; Solmaz, Halîfet Gazi, s. 10-14.

62 Kâzım Özdoğan, Kayseri Tarihi-Kültür ve Sanat Eserleri, Kayseri 1948, s. 93; Mehmet İnbaşı, XVI. YY. Başlarında Kayseri, Kayseri 1992, s. 60.

63 Uzunçarşılı, Kitabeler, I, s. 62-63; Tuncer Baykara, “Niksar, Kalesi ve Tarihi”, TKA, XXIV/2, Ankara 1986, s. 88-89; Kâmil Şahin, “Niksar’da Danişmendli Dönemi Yağıbasan ve Hacı Çıkrık Medreseleri”, Niksar’ın Fethi ve Danişmendliler Döneminde Niksar Bilgi Şöleni Tebliğleri, (Niksar, 8 Haziran 1996), Tokat 1996, s. 69; aynı mlf., Danişmendliler Döneminde Niksar (1071-1178), Niksar 1999, s. 21.

64 Şahin, a.g.e., s. 44.

65 Osman Turan, Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Târihi, I, İstanbul 19947, s. 214.

66 Danişmend-nâme, vr. 254b; Esterâbadî, Bezm u Rezm, çev. Mürsel Öztürk, Ankara 1990, s. 313; el-Cenâbî, Gülşen-i Tevarîh, Nuruosmaniye Ktp., nr. 3097, vr. 69a; Halit Çal, “Melik Dânişmend Gazi Türbesi”, TÜED, XIX, Ankara 1991, s. 41-45.

67 Halil Edhem, “İslâmî Kitabeler”, TOEM, S. 32, s. 454; Aslanapa, Türk Sanatı, s. 154; Orhan Cezmi Tuncer, “Anadolu Selçuklu Kümbetlerinin Gelişimi ve Özellikleri” X. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, (22-26 Eylül 1986), III, Ankara 1991, s. 1076; Cantay, a.g.t., s. 87-90; Tanman, a.g.m., s. 476-477.

68 Uzunçarşılı, Kitabeler, I, s. 72; Uzunçarşılı-Edgüder, a.g.e., s. 26; Çal, a.g.e., s. 50-51; Şahin, a.g.e., s. 95.

69 Kuban, a.g.e., s. 148; Cantay, a.g.t., s. 84; Hakkı Önkal, Anadolu Selçuklu Türbeleri, Ankara 1996. s. 27.

70 Uzunçarşılı, Kitabeler, I, s. 62; Kuban, a.g.e., s. 148; Önkal, a.g.e., s. 410.

71 Tanju Cantay, “Niksar Kırk Kızlar Kümbeti”, STY, IX-X, İstanbul 1981, s. 83-105; Önkal, a.g.e., s. 79-83.

72 Hüseyin Hüsameddin, a.g.e., II, s. 355; Cantay, a.g.t., s. 112-118; aynı mlf., “Gezi Notları”, STY s. 23; Solmaz, Halîfet Gazi, s. 24-29.

73 Şahin, a.g.e., s. 99.

74 Şahin, a.g.e., s. 105.

75 Muallim Cevdet, “Sivas Darüşşifası Vakfiyesi ve Tercümesi”, VD, I, İstanbul 1938, s. 35-37; Osman Turan, “Selçuklular Zamanında Sivas Şehri”, DTCFD, IX/4, Ankara 1951, s. 449.

76 Cantay, a.g.t., s. 98-Tanman, a.g.m., s. 477; Cevdet, a.g.m., s. 35; Turan, “Sivas Şehri”, DTCFD, s. 449, 451.

77 Wittek, a.g.e., s. 30. C. Brockelmann (İslâm Ulusları ve Devletleri Tarihi, çev. Neşet Çağatay, Ankara 1992 s. 213) ise bu konuda Danişmend Gazi’nin “ganimet esası üzerine kurulmuş olan iktidarını sıkı bir rejim haline sokmayı asla düşünmemiş” olduğunu belirtmek suretiyle Danişmend Gazi’nin devlet teşkilatını kurma düşüncesinde olmadığını ifade etmekle P. Wittek’in görüşlerini adeta başka bir varyantla dile getirmiş olmaktadır.

78 Danişmend-nâme, vr. 255a-256b; Iréne Mélikoff, La Geste de Melik Danişmend, II, Paris 1960, s. 280-282.

79 el-Aylemü’z-zâhir, Yeni Cami (Süleymaniye) Ktp., nr. 831, vr. 25b.

80 Câmi‘ü’d-düvel, Nuruosmaniye Ktp., I, nr. 3171, vr. 364a-364b.

81 Tenkîhü tevârîh-i mülûk, Esad Efendi (Süleymaniye) Ktp., nr. 2239, vr. 62a.

82 A.g.e., s. 157.

83 Danişmend-nâme, vr. 9b.

84 Konyalı, a.g.e., II, s. 2365. H. Erkiletlioğlu (Kayseri Tarihi, Kayseri 1993, s. 74) Hasan Bey’in Kayseri’nin ilk Türk valisi olduğunu ve 475/1082 yılında görevine başladığını ve ölünceye kadar bu görevini sürdürdüğünü belirtmektedir.

85 Osman Turan, “Selçuk Türkiyesi Din Tarihine Dair Bir Kaynak” Köprülü Armağanı, İstanbul 1953, s. 546-547; aynı mlf., Türkiye, s. 66-67; Konyalı, a.g.e., II, s. 2364-2366; Erkiletlioğlu, a.g.e., s. 74.

86 Vekayi-nâme, s. 120.

87 Keşfu’l-akabe, vr. 245a; Bayram, “İlk Eser”, İTED, s. 273.

88 Şahnelik için ayrıntılı bilgi için bk. Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, III, Ankara 1992, s. 218-221.

89 Anadolu Selçuklularında Adliye teşkilatının başında bulunan kişidir. Yani günümüzdeki Adalet Bakanı statüsündedir. bk. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal, Ankara 19843, s. 90, 98.

90 Kadı adının Menşei “kaza” kaza kelimesine dayanmaktadır. Bunlar kazalarda görev yaptıklarından dolayı kendilerine kadı denilmiştir.

91 Danişmend-nâme, vr. 76b.

92 Danişmend-nâme, vr. 160a.

93 Danişmend-nâme, vr. 194a.

94 Danişmend-nâme, vr. 196b. Burada ordu kadısının Danişmend Gazi ile Gülnuş Banu’nun nikâhlarını kıydığı ifade edilmektedir.

95 el-Herevî, Herat yakınlarındaki Evbe (Oba) köyünde doğdu. Maveraü’n-Nehr‘de (Maveraünnehir) başta el-Berûdî (el-Barûdî) (ö. XI. yy) olmak bir çok önde gelen alimlerden dersler aldı. Bunların içinde Hanefî hukukçusu el-Halvânî ve Pezdevî (ö. 482/1089) sayılabilir. Özellikle Pezdevî’den fıkıh, ve usûl dersleri aldı. Bundan sonra

da Bağdat, Basra, Hemedan ve Şam gibi şehirlerdeki medreselerde müderrislik yaptı. İşte Herevî’nin ününü haber alan Danişmendli Melik Muhammed onu Kayseri’ye getirtti ve ona Kayseri kadılığını verdiği gibi aynı zamanda Melik Muhammed Medresesi’ne de müderris olarak atadı. Herevî ölünceye kadar Kayseri’de bu görevlerini sürdürdükten sonra 537/1142 yılında vefat etti. Onun İsmail ve Ahmed adlarında iki oğlu vardır. (bk. Kâmil Şahin, “Kayseri’nin İlk Kadılarından İsmail el-Herevî (Ö. 537/1142) ve Danişmendli Dönemi’nde Kayseri’de İlim”, Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (Kayseri, 16-17 Nisan 1998) II, Kayseri 1998 s. 419).

96 Şahin, “el-Herevî”, I. Kayseri Tarih Sempozyumu, s. 419.

97 Cevat Hakkı Tarım, Tarihte Kırşehri-Gülşehri, İstanbul 19483, s. 25.

98 Vekayi-nâme, s. 103; Ermenice nüshadan naklen, Süryanî Mihail, Vekayi-nâme, s. 105.

99 Danişmend-nâme, vr. 108b.

100 Danişmend-nâme, vr. 200b.

101 Danişmend-nâme, vr. 6b-7a.

102 Danişmend-nâme, vr. 15b vd.

103 Danişmend-nâme, vr. 77a, 213a, 217b.

104 Danişmend-nâme, vr. 27b, 30b, 58b, 185b.

105 Danişmend-nâme, vr. 194b.

Saltuklu Mimarisi

YRD. DOÇ. DR. HALDUN ÖZKAN

Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye


Saltuklular

altuklular, Doğu Anadolu Bölgesi’nde 1071-1202 yılları arasında hüküm sürmüş bir Türk Beyliği’dir. Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın, 1071 yılında Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra, zaferin kazanılmasında yararlılığı görülen beylere, kendi bölgelerinde birer beylik kurup, Selçuklulara bağlı olarak yaşamalarına müsaade etmesi ile Anadolu’da yeni bir Türk dönemi açılmıştır. Alp Arslan, önemli komutanlardan Ebul Kasım Saltuk’a da ıkta olarak Erzurum ve havalisini vermişti. Saltuklu Beyliği sınırları içerisinde, başkent Erzurum olmak üzere Bayburt, Tercan, İspir, Oltu ve Micingirt gibi şehir ve kaleler bulunuyordu.1 Saltukluların en etkili yöneticileri arasında Ebul Kasım, Gazi ve Ali gösterilmektedir.

Selçuklular, Danişmendliler, Mengücükler, Saltuklular, Artuklular ve Sökmenliler de iskân siyaseti gereği olarak, Orta ve Doğu Anadolu’nun, vadi, ova ve yaylalarına, yurt olarak yerleştirilirken, kısa zamanda bu nüfusu üretici duruma getirmeye; eskiden mevcut veya yeni teşekkül eden yerleşme merkezlerini ve çevrelerini canlı birer Türk-kültür merkezi haline dönüştürmeye çalışmışlardır. Saltuklular zamanında Erzurum, diğer Anadolu şehirleri gibi iktisadi ve ticari açıdan oldukça müreffeh bir şehir idi. Bölge, Akdeniz’deki limanlardan ve Suriye’den hareket edip; Konya, Kayseri, Sivas ve Erzincan yoluyla Azerbaycan ve İran’a giden veya Türkistan’dan Erzurum’a gelip aynı yoldan Akdeniz’e veya Trabzon limanlarına ulaşan büyük bir kervan yolunun güzergahında bulunduğu için, ticari hayat oldukça canlı idi.

Kaleler


Saltuklular, egemen oldukları bölgede yeni kaleler inşa etmemiş, Bizanslılardan ve daha önceki dönemlerden kalan kalelere yerleşerek onları onarmış ve kullanmışlardır. Erzurum, Hasankale, Tortum, İspir, Oltu, Avnik, Micingird, Zivin, Tercan, Kars ve Bayburt kalelerinin, kuruluşları M.Ö.’lere kadar indirilmektedir. Müstahkem mevkilere yerleştirilen bu kaleler, Saltuklular tarafından ele geçirilmiş ve birtakım değişiklikler ve eklentilerle bu kaleleri kullanmışlardır. Saltukluların merkezi Erzurum olduğu için, Saltuklu emirleri de Erzurum’da oturmuştur. Bayburt Kalesi; Trabzon’daki Bizanslılara karşı Erzurum’u korurken, Hasankale, Tortum, Oltu, Zivin ve Micingirt Kaleleri de Gürcü istilasına karşı savunma merkezleri olmuştur. Kars Kalesi Saltuklu hakimiyetinde olduğu sırada yeni baştan tahkim edilmiştir.

Erzurum Kalesi

Bugünkü şehrin orta kesiminde hafif yükseltili bir tepe üzerinde bulunan iç kale, doğu-batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen bir konuma sahiptir. Duvarları yer yer burçlar ve dayanak kuleleri ile desteklenmiştir. Kalenin hemen doğusundan geçen dere nedeni ile bu kesim oldukça eğimlidir. Kale üç kat surla tahkim edilmişti. iç kale, dış ve orta surların ortasında bir tepe üzerine kurulmuştur (Resim 1).

Erzurum Kalesi’nin kuruluş tarihiyle ilgili ilk yazılı kaynaklar M.S. 415 yılını vermektedir. Kale, Bizans Generali Anatolius tarafından yaptırılmış ve İmparatorun adından ötürü “Theodosiopolis” ismi verilmiştir.2 Bugünkü Erzurum adı ise şu şekilde meydana gelmiştir; Erzen’in (Karaz) Selçuklular tarafından yıkılması üzerine halkı Theodosiopolis’e göç edince, geldikleri bu şehre Erzen ismini vermişler ve Siirt yakınlarındaki Erzen’den ayırt etmek aynı zamanda Anadolu’ya ait olduğunu belirtmek için de “Erzen er-Rum” şeklinde ifade etmişlerdir. Daha sonra ise bu ad Erzurum şekline dönüşmüştür. M.S. 502’de Sasanilerin eline geçen Kale, sık sık Bizans ve İranlılar arasında el değiştirmiştir.3


VII. yüzyılın ikinci yarısında Bizans’ın doğuya egemen olmasını önlemek için görevlendirilen Habib bin Mesleme aracılığıyla şehir ilk kez Araplar tarafından ele geçirilmiştir. 755’te Halife Ebu Mansur, Kale’yi tamir ederek güçlendirmiştir.4

1048’de Erzurum’a kadar gelen Türk birliklerinin başında Kutalmış ve İbrahim Yınal bulunmaktaydı. Bunlar, şehrin kuzeybatısında yer alan ve ilk yerleşim yeri olan Karaz’ı kuşatma altına alıp ele geçirmişler, bu kuşatmadan kurtulanlar Theodosiopolis’e sığınmışlardır. Bu tarihten itibaren bölge Türk egemenliğine geçmiştir.5

Bu tarihten sonra çeşitli saldırılara rağmen ayakta kalmayı başaran Kale ile ilgili fazla bir belge ve kitabe bulunmamasına rağmen, pek çok kez onarım gördüğü, bugünkü duvarlarından anlaşılmaktadır.

Kalenin güneybatı köşesinde, üzerinde kûfi yazılı bir kitabe de bulunan Tepsi Minare-Saat Kulesi veya Kesik Minare olarak isimlendirilen yapı yer almaktadır. 1124-1132 yılları arasında hüküm süren Saltuklu beylerinden Ebul Muzaffer Gazi zamanında yapıldığı kitabesinden anlaşılmaktadır.6 Bu yönüyle Erzurum’un en eski yapısıdır.

Erzurum Kalesi dış sur, orta sur ve içkale olmak üzere üç kademeli olarak yapılmıştır. Dış surların büyük bir bölümü Erzurum çevresindeki tabyaların inşasında sökülmüş ve surların malzemesi tabyalarda kullanılmıştır. Şehir çevresinde kısmen sur kalıntıları ile karşılaşılmaktadır. Surlar üzerinde açılan “Tebriz Kapı”, “Gürcü Kapı”, “Erzincan Kapı” günümüze ulaşmamıştır. Osmanlı Dönemi’nde Toprak Surlar üzerinde açılan “İstanbul Kapı”, “Kavak Kapı”, “Kars Kapı” “Harput Kapı”dan ise sadece “Harput Kapı” günümüze gelememiştir. Orta surlar tamamen yok olmuş, iç kale ise sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. II. Mahmut Dönemi’nde (1808-1839) onarım gördüğü anlaşılan iç kalenin girişi, “Hisar Peçe” olarak adlandırılan bir tür avluya açılır. Burada çeşitli mekanlar ve bir hamam yer almaktadır. Kalenin asıl girişinin, Saat Kulesi’nin de bulunduğu köşedeki kenar açıklığından olduğu tahmin edilmektedir.

Günümüzde, Kale içerisinde, Kale Mescidi’nden başka hiçbir yapı bulunmamaktadır. Zemini büyük ölçüde toprak dolguya sahip olan Kale içinde, 30-40 yıl öncesine kadar eski yapılar bulunmaktaydı. Bunların askeri amaçla yapılan koğuş, cephanelik ve depo yapıları ile yönetim binaları oldukları tahmin edilmektedir. Bu binaların askeri birliklerin kaleden çekilmesi sonucunda sivil halk tarafından kullanıldıkları bilinmektedir. 2000 yılında Erzurum Müzesi tarafından kazı-sondaj çalışması yapılmış ve Kale’nin batısında, bahsedilen yapılara ait duvar kalıntıları tespit edilmiştir.

Pasinler (Hasan Kale)

Kalesi


Bu Kale, sağlamlığı ve müstahkem mevkisi ile Saltukluların Gürcülere karşı önemli direnç noktalarından birini oluşturmuştur. Saltuklulardan önce de var olan Kale, ilçenin kuzeydoğusunda, Hasan Dede Dağı’nın üzerinde kuzey-güney istikametinde, sarp ve sağlam bir kayalık zemin üzerine oturtulmuştur (Resim 2). Hasan Kale’nin7 sadece İç kalesi günümüze ulaşmıştır. Düzgün kesme taştan inşa edilen Kale surları, burçlarla takviye edilen surlar üzerinde, mazgallar ve seyirdim yerleri halen mevcuttur. Kalenin ana girişi, batıya açılırken bu cephede ayrıca üç kapısı daha bulunmaktadır. Ana giriş, iki sağlam burçla takviye edilerek, iç tarafında mazgal pencereli iki küçük muhafız odasına yer verilmiştir.

Tortum Kalesi

Erzurum’un Tortum ilçesinde bulunmaktadır. Yüksek bir kayalık tepe üzerine kurulmuştur. İç Kalede burçlarla takviye edilmiş, dizdar odaları, silah ve erzak ambarları ve sarnıç bulunmaktadır.8 Dış kaleden gizli bir yolla suya ulaşılmaktadır. Kalenin duvarları kısmen sağlam olup, taşları çevredeki yapılarda kullanılmak üzere sökülmüştür. Kale üzerinde kitabe bulunmamaktadır. Roma dönemine kadar inen Kale, Saltuklular tarafından da kullanılmıştır.

İspir Kalesi

Kale, Çoruh nehrinin sınırladığı yüksek bir kayalık alan üzerinde ve çevreye hakim bir noktaya kurulmuştur (Resim 3). Dış kalenin şehir etrafındaki duvarları yıkılmıştır. İspir Kalesi’nin ilk kurucuları hakkında kesin bir bilgi yoktur, ancak Bizanslılardan ve Gürcülerden sonra Saltukoğullarının eline geçtiği bilinmektedir. Erzurum Selçuklularından Mugisüddin Tuğrulşah da kaleyi tamir ettirmiştir.9 Kale içerisinde Bizans dönemine ait sadece apsis kısmı günümüze gelebilen üç nefli bir Bazilika ve Saltuklu Dönemi’nde yapılan bir mescid bulunmaktadır. Mescidin sekizgen minaresi aynı zamanda gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır.

Kalenin batısında Çoruh nehrine inen gizli bir yol tespit edilmiş ancak yol inşası sırasında bu gizli su yolunun


Yüklə 8,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin