37 Razi, Amin Ahmet: Haft İqlim. Cilt 2. Ed.: Ishaq, M. Calcutta: Asiatic Society of Bengal 1943, 631.
38 Hofman: Turkish literature. Cilt 3., 122.
39 Politik kariyeri için bakınız Ray, Sukumar: Bairam Khan. Karachi 1992. Şiirleri birçok kez basıldı. Ross’a bakınız, D. E. (ed): The Persian and Türki divans of Bayram Khan, Khan-i Khanan. Calcutta: The Asiatic Society of Bengal 1910.; Abdal-Majıd “Turan”: Muhammad Bayram Xan, Türkmen Xalqnıng Büyük Saxsiyat va Sairi. Tehran (?) 1320.
40 The Ma’atir-i Rahimi sarayına bağlı yüzden fazla şairi listeliyor. Abdal-Baki Nihavandi: Ma’atir-i Rahimi. Cilt III. Calcutta 1931.
41 Nihavendi özbek, kızılbaş ve rum dillerini (Anadolu Türkçesi) aynı dilin lehçeleri olarak belirtiyor (türki). Abdal-Baki Nihavandi: Ma’atir-i Rahimi. Cilt II. Calcutta 1925, 591.
42 Abdal Baki Nihavendi: Ma’atir-i Rahimi. Cilt II., 653.
43 Abdal Baki Nihavendi: Ma’atir-i Rahimi. Cilt III., 1391-92.
44 Abdal Baki Nihavendi: Ma’atir-i Rahimi. Cilt III., 1361-1368.
45 Türkçe şiirleri için bakınız Türkiye dışındaki Türk edebiyatlar antolojisi. Cilt 2. Azerbaycan Türk Edebiyatı. Ankara: Kültür Bakanlığı 1993, 245-53.
46 Meslek hayatının detaylı bir tanımı ve Divanının elyazmasının listesi için bakınız Hofman: Turkish Literature. Cilt 5., 127.
47 Bir centilmenin nasıl davranması gerektiği ile ilgili bir inceleme olan, 17. yüzyıl sonlarında yazılan Mirza-name’de eğitimli her insanın Arapça, Farsça ve Türkçe öğrenmesi gerektiği belirtiliyor. Metin için bakınız Hidayet Hüseyin, M. M.: The Mirza Namah (The book of the perfect gentleman) of Mirza Kamran with an English translation. Journal of the Asiatic Society of Bengal ns. 9 (1913), 4.
48 Hofman: Turkish literature. Cilt 5., 60-61.
49 Kulliyat-i Insa. Salar Jung Museum. Urdu 145, 226b, 230b, 231a, 231b, 245b.
50 Abid Pisavari: Insaallah Han Insa., Lakhnav 1985, 655-75.
51 Blumhardt: Cataloque of the Hindustani Manuscripts., 106.
52 Hofman: Turkish Literature. Cilt 5., 108.
53 Burada en çok tanınanları verilmeli: Yul-qulı “Anisi”, Mirza-quli Mayli from the Jalayir tribe, Kaplan Bey, Hasan Bey Tekelü “Itabi”, the Asfar Sah-nazar “Naziri”, Mirza İbrahim Türkmen, Mirza Agajan “Hapis”, Muhammed Salih Samlu.
54 Sah-navaz Han: Ma’atir-i Umara. Cilt I., 266-7; Hafi Han: Hafi Han cilt 2., 157-60, 230-2, 237.
55 Türkçe divanı Raza Kütüphanesinde saklanmıştır, Rampur. Bakınız Bilkan, Ali Fuat: “Hindistan Kütüphanelerinde Bulunan Türkçe El Yazmaları”. Türk Dili 532 (Nisan 1996), 1102.
56 Kaynaklarımızda kesin rakamlar bilinmiyor ama 18. yüzyılın sonlarına doğru Türk paralı askerlerinin çok fazla miktarda olduğu kesin olarak biliniyor. Avadh’ın naibi Mirza Muhammed Muqim Abu al-Manşur Safdar-jang (1739-1754), hizmetinde 20. 000 binden fazla süvari
vardı. Bu süvari grubunun üçte ikisinden fazlasını Orta Asya’dan gelen Türkmenler ve Türkler oluşturuyordu. (Srivastava, A. L.: The First two Nawabs of Awadh. Agra 1954, 243).
Harem’in Orta Asya’dan gelen Türk kadınlarından oluşması ilginçtir, bu kadınların yay ve kılıç kullanma konusundaki yetenekleri o zamanın savaşçıları için zor bir rakip olduklarını kanıtlamıştır. Yakşi adında bir kadının hikayesi için bakınız Manucci: Storia do mogor. Cilt 1., 278.
57 Sarkar, J.: Ashort History of Avrangzeb, 1618-1707. Calcutta: Orient Longman 1979, 173.
58 Belgelerinden ikisi Russko-indijskije otnosenija dilinde basılmıştır. 17. v. Sbornik dokumentov. Moskva 1958, 205-9, 369-70.
59 Bu tür eserlerin tam bir listesi için bakınız Hofmann: Turkish literature. Fakat bu liste tam olmaktan çok uzak. Hindistan Yarımadasında bulunan koleksiyonlar birçok el yazmasını içeriyor fakat deeğişik nedenlerden ötürü, basılmış katalogların bulunmaması veya küçük kütüphanelerdeki bilginin yetersizliği, ulaşılamıyor. Hindistan kütüphanelerinde bulunan Türkçe el yazmalarının başlangıç listesi için bakınız Bilkan, Ali Fuat: “Hindistan Kütüphanelerinde Bulunan Türkçe El Yazmaları”. Türk Dili 532 (Nisan 1996), 1096-1104.
Altınordu Hanlığı’nın
Resmî Yazışma Geleneği
Dr. A. Melek ÖZYETGİN
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi / Türkiye
engiz Han’ın önderliğinde 13. yüzyıl başında tüm Asya kıtasını ve Doğu Avrupa’yı içine alan büyük Moğol hareketi neticesinde kurulan Türk-Moğol İmparatorluğunun sınırları, Cengiz’in çocukları ve torunlarının da devam ettirdiği bu fütuhat hareketiyle daha da genişlemiş ve Asya’nın dört bir yanında Büyük kağanlığa bağlı halef devletler kurulmuştur. Bu devletlerden biri olan Altınordu Hanlığı, Cengiz’in torunu Batu Han’ın (1227-1256) önderliğinde genel olarak Deşt-i Kıpçak olarak adlandırılan ve yukarı Bulgar Hanlığı’ndan, Kuban ve Terek ırmaklarından Derbent’e kadar olan Kuzey Kafkasya’yı ve Harezm ülkesini içine alan geniş topraklarda kurulmuştur. Altınordu Hanlığı’nın kaderini 1360 yılında Berdi Bek Han’ın ölümüne kadar Batu Han’ın başını çektiği Ak Orda hanedanı (Sayın Hanedanı) belirlemiş, bu tarihten itibaren Altınordu tahtına Batu’nun kardeşi Tokay-Timur’un neslinden hanlar geçmiştir. Altınordu Hanlığı’nın yıkılmasından sonra kurulan Kırım Hanlığı’nda 1783’e kadar, Kazan Hanlığı’nda ise 1552’ye kadar Tokay-Timur neslinden gelen hanlar hüküm sürmüştür.1 Bu yüzden de Altınordu Hanlığı’nın dağılmasının ardından kurulan bu hanlıklar bir bakıma Altınordu’nun hem siyasî hem de teşkilât bakımından devamı niteliğinde olmuştur.
Altınordu Hanlığı’nın sahip olduğu kuvvetli siyasî ve askerî güç yanında devletin devamlılığını sağlayan sağlam bir devlet teşkilâtı ve düzeni vardı. Altınordu’nun kurulduğu topraklarda yaşayan ve çoğunluğu Türk olan ulusların Moğollardan daha medenî ve daha köklü bir yapıya sahip oldukları ve bu suretle de Moğolların çok kısa bir süre zarfında Türkleşme sürecine girdiği ve gerek devlet teşkilâtında gerekse sosyal düzende Türk sisteminin benimsediği açıkça görülmektedir. Göçebe bir kavim olarak Moğolların 13. yüzyılda devlet yönetimi ve yazı geleneği yoktu. Bunun yanında Uygur Türkleri Türkistan’da bir yazı geleneği ve devlet yönetimi oluşturmuşlardı. Moğollar Türkistan’a hâkim oldukları dönemde, 1206 yılında Uygurlar aracılığıyla Uygur yazısını almışlardı. Uygur yazısıyla birlikte Moğollar Türk-Uygur devlet yönetimini ve terminolojisini benimsemiş, bunun yanında hukuk, iktisat ve sosyal hayatla ilgili pekçok teknik terimi de dillerine almışlardır. Türk-Uygur dili ve kültürü Moğol kültürü içinde en üst düzeydeki örnek bir kültür olarak kabul edilmiş ve Moğollar resmî yazışma geleneklerini de bu çerçeve içinde oluşturmuşlardır.2
Bununla birlikte Altınordu’nun çeşitli kurumlarında eski Moğol unsurunun da etkisini göz ardı etmek mümkün değildir. Özellikle Altınordu Devleti’in kurulduğu ilk dönemlerde Türk resmî yazışma geleneği bölgede hâkim unsur olan Moğolların tamamen Türk-Uygur kökenli olan resmî yazışma geleneğinin tesirinde meydana gelmiştir. Bu tesir özellikle Altınordu ile ve Moğol diplomatikasında terminolojik alandaki uyumda dikkati çeker. Bu durum resmî yazışma geleneğindeki teknik terimlerin Türk veya Moğol menşeli olma meselesinde kesin olarak karar vermeyi güçleştirmektedir.3 Bununla birlikte bazı Türk-Uygur kökenli teknik terimlerin Moğollar vasıtasıyla Altınordu resmî yazışma geleneğine geçmiş olduğunu tespit etmek de mümkündür.4
Altınordu’nun yıkılmasından sonra kurulan ve yine Altınordu hanları soyundan gelen kişilerin tahta çıktığı Kırım ve Kazan Hanlıkları’nda da aynı yazışma geleneği sürmüştür. Özellikle Kazan Hanlığı’na ait az sayıdaki diplomatik belgede hem dil hem de üslûp bakımından Altınordu geleneğine bağlılığın daha güçlü olduğu görülür. Kırım yazışmalarında ise daha farklı bir üs
lûp dikkati çeker. Kırım Hanlığı’nın, 1475 yılında Osmanlı Devleti tâbiiyetine girmesiyle değişen siyasî durumu, resmî yazışma geleneğini de etkilemiş ve özellikle yazışmalarda Osmanlı diplomatikasının hem dil hem de şekil ve muhteva bakımından daha kuvvetli tesirleri olmuştur. Bunun yanında Kırım yazışma geleneğindeki gelişmeler, bir yandan Osmanlı uygulamaları, bir yandan da yine Moğol ve Türk-Uygur kökenli Altınordu geleneğinin tesiri altında kalmıştır. Altınordu’nun devamında Kırım ve Kazan hanlıkları dışında kurulan Astrahan ve Sibir Hanlıklarındaki yazışma geleneği hakkında, o döneme ait orijinal belgelerin günümüze gelmemesinden dolayı yeterli bilgiye sahip değiliz.
14. yüzyıl başından itibaren Cengiz İmparatorluğu’nda ve onun halefi olan devletlerde resmî dil olarak Moğolca yerini Türkçeye bırakmıştır. Altınordu Devleti’in asıl bünyesini oluşturan Türk nüfusun fazlalığı, ayrıca İslâmiyetin de kabulü Moğolların Türkleşme sürecini hızlandırmış, Moğol unsuru yerine çok kısa denebilecek bir sürede Türk unsuru ön plâna çıkmıştır. Bununla birlikte bu sahada Moğol dilinin tamamen unutulup kullanılmadığı hususundaki bilgiler kesin değildir. 14. yüzyıl sonlarında Altınordu hanının verdiği, bazı imtiyaz ve haklara sahip olunduğuna dair hükümdar namına ihsan edilen, metal levhaya yazılı, itimat belgesi niteliğindeki bir payzada Moğolcaya rastlanmakla birlikte bu saha ile ilgili mevcut yazılı kaynakların azlığı ve Altınordu’ya ait elimizdeki tüm metinlerin Türkçe olması, Moğolcanın bu sahadaki durumunu tayin etmeyi güçleştirmektedir.5 Bununla birlikte Türk dili edebî dil/yazı dili statüsünde devlet dili olarak ön plânda yer almıştır. Altınordu sahasının etnodemografik yapısında çoğunluğu oluşturan ve baskın rol oynayan Kıpçak Türkleriydi. Dolayısıyla Altınordu’da şekillenen yazı dili Kıpçak dil özellikleri temelindeydi. Altınordu yarlık ve bitiklerinin dili incelendiğinde Kıpçak Türkçesinin ses, şekil ve söz varlığı özellikleri görülmektedir. Bunun yanında Moğol dilinin özellikle terminoloji düzeyinde Altınordu Türkçesinin söz varlığına tesir ettiğini yarlıklar bize açıkça göstermektedir. Özellikle askerî, idarî, sosyal ve ekonomik kurumlara ait terminolojilerde bu tesir dikkati çeker. Yarlıklarda Moğolca kökenli idarî kurumlara ait totkavul “polis”, bökevül “ordu muhafız askeri”, karavul “nöbetçi, gözcü”, daruga “vali” gibi terimler, ayrıca vergi adları alban “genel vergi”, kalan “toprak vergisi” geçmektedir.
Altınordu Devleti’in resmî yazışma dili olan Türkçe, özellikle diplomatik yazışmalarda hem Uygur hem de Arap alfabesi kullanılarak yazılmıştır. Uygur alfabesinin Altınordu ve diğer Cengiz halef devletlerde bilinmesi ve kullanılması, bu devletlerin divan kâtiplerinin ve memurlarının Türk-Uygur olmasına bağlanmaktadır.6 Altınordu’ya ait yarlık ve bitiklere bakıldığında belgelerde hem Arap hem de Uygur alfabesinin kullanıldığı dikkati çeker. Elimizde bugün sadece Uygur alfabesi ile yazılmış Altınordu hanı Toktamış’ın 1393 tarihinde Lehistan-Litvanya kralı Yagayla’ya gönderdiği mektup vardır. Bunun dışında asıl metin kısmı Uygur yazısıyla yazılıp, satırların hemen altına Arap harfleriyle karşılıkları yer alan 1397 tarihli Temir-Kutluk yarlığı vardır. Bunun dışında asılları elimizde mevcut olmamakla birlikte Toktamış Han’ın Kırım’daki Cenevizlilere yolladığı bazı yarlıkların da Uygur harfleriyle yazıldığı bilinmektedir. Buradan da Altınordu hanlarının Uygur alfabesini büyük ölçüde sadece dış yazışmalarda kullandıkları, iç yazışmalarda ise Arap alfabesini tercih etmiş oldukları sonucu çıkarılabilir.7 Moğol akınlarıyla Deşt-i Kıpçak sahasına gelen ve tanınan Uygur alfabesine, Altınordu hanlarının sikkelerinde de rastlanmaktadır. Altınordu medeniyetindeki kuvvetli İslâm tesiri muhtemelen Uygur alfabesinin önemini yitirmesinde önemli rol oynamış ve alfabede Arap harfleri tercih edilmiştir. Altınordu’ya ait en eski tarihli yazılı Türkçe belge olan Toktamış Han’ın 1381 tarihli tarhanlık yarlığı Arap alfabesi ile yazılmıştır.
14. yüzyılın ikinci yarısına kadar Asya’da olduğu gibi Doğu Avrupa’da da büyük bir siyasî ve askerî güç olarak varlığını sürdüren Altınordu Hanlığı’nın, devrinin diğer Türk devletleriyle olan kuvvetli ilişkileri yanında Rus prenslikleriyle, Anadolu ve Balkanlar’la, Bizans’la, Papalarla, İtalya Cumhuriyetleriyle, Doğu Avrupa devletleriyle de diplomatik ve iktisadî münasebetleri vardı8. Altınordu’nun gerek siyasî gerekse sosyal ve kültürel durumu ile ilgili zengin bilgiler içeren ve Altınordu tarihi araştırmalarında birinci dereceden kaynak olan Altınordu’ya ait yarlık ve bitikler, Altınordu’nun geniş bir yelpaze içindeki bu diplomasi ilişkileri hakkında bize önemli bilgiler vermektedir.
Kırım ve Kazan Hanlığı yazışmalarını da içine alan Altınordu resmî yazışma geleneği pekçok araştırmacı tarafından incelenmiştir. Özellikle bir bütün olarak Altınordu yazışma geleneğini hem stil hem de muhteva bakımından ele alan ve Altınordu’ya ait belgelerin detaylı tasnifini yapan Mirkasım Usmanov9 ile István Vásáry10’nin çalışmaları bu açıdan büyük önem taşımaktadır. M. A. Usmanov 1979 yılında yaptığı çalışmasında Altınordu’ya ait tüm yarlıkları tasnif etmiş, belgeleri hem muhteva hem de şekil bakımından tanıtarak Altı
nordu paleografyası ve diplomatik üslûp özellikleri üzerinde durmuştur. I. Vásáry’nin çalışmasında ise özellikle Altınordu resmî yazışma geleneğinin işleyişi ve bu gelenekteki teknik terimler incelenmiştir. Ayrıca I. Vásáry, M. Usmanov’un çalışmasına da dayanarak Altınordu ve onun halefi devletlerin 1552’ye kadar yazılmış olan mevcut tüm belgelerinin tenkitli bir listesini yapmıştır. Bunun yanında I. Vásáry, bu listede Cengiz Han menşeli Türk-Moğol halef devletlerinin; İlhanlılar, Celayirliler, Çağataylılar, Timurlular, Karakoyunlular ve Akkoyunluların çeşitli dillerde yazılmış resmî belgelerine de yer vermiştir.11
Aşağıda, M. A. Usmanov’un ve I. Vásáry’nin çalışmaları esas alınarak Altınordu sahasında, özellikle 1552 tarihine kadar yazılmış mevcut yarlık ve bitikler tasnif edilmiştir. Bu tasnifte I. Vásáry’nin çalışmasında yer almayan belgeler, gerekli kaynaklar not düşülerek verilmeye çalışılmış, ayrıca tasnife Altınordu hanları tarafından yabancı devlet ve kilise yöneticilerine gönderilen ancak bugün elimizde sadece yabancı dillerdeki tercümeleri bulunan yarlık ve bitikler de eklenmiştir:
Altınordu ve Halefi Devletlere Ait Yarlık ve Bitikler (Türkçe)
Yarlıklar
Tarhanlık yarlıkları
Toktamış Han’ın Bik Hacı’ya verdiği 1381 tarihli yarlık (Usmanov 1979: 29-30; Vásáry 1987: 12).
Temir-Kutluk Han’ın Muhammed adlı kişiye verdiği 1397 tarihli yarlık (Usmanov 1979: 30; Vásáry 1987: 12).
Hacı Girey Han’ın Ankaralı Hekim Yahya’ya verdiği 1453 tarihli yarlık (Usmanov 1979: 31; Vásáry 1987: 12).
Hacı Girey Han’ın Kırkyer ahalisine verdiği 1459 tarihli yarlık (Usmanov 1979: 32; Vásáry 1987: 12).
Mengli Girey Han’ın Hoca Biy’e verdiği 16 Ağustos 1467 tarihli yarlık (Usmanov 1979: 33; Vásáry 1987: 12).
Mengli Girey Han’ın Kırkyer ahalisine verdiği 11 Temmuz 1468 tarihli yarlık (Usmanov 1979: 33; Vásáry 1987: 12).
İbrahim Han’ın 1467-1479 (?) tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 34-35; Vásáry 1987: 12).
Mengli Girey Han’ın 1485 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 35; Vásáry 1987: 12).
Muhammed Girey Han’ın 1502 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 36; Vásáry 1987: 12).
Muhammed Girey Han’ın Kırkyer ahalisine verdiği 1515 tarihli yarlık (Usmanov 1979: 36; Vásáry 1987: 12).
Sahip Girey Han’ın 1 Ocak 1523 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 37-38; Vásáry 1987: 12).
Saadet Girey Han’ın Mart 1524 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 38; Vásáry 1987: 12).
Soyurgal yarlıklar
Uluğ Muhammed Han’ın 1420 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 31; Vásáry 1987: 12).
Mengli Girey Han’ın 30 Eylül 1468 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 34; Vásáry 1987: 12).
Sahip Girey Han’ın Haziran 1549 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 38; Vásáry 1987: 12).
Sahip Girey Han’ın Temmuz 1549 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 39; Vásáry 1987: 12).
Sahip Girey Han’ın Temmuz 1549 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 39-40; Vásáry 1987: 12).
Sahip Girey Han’ın Ağustos 1549 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 40; Vásáry 1987: 12).
Sahip Girey Han’ın 8 Mart 1550 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 40-41; Vásáry 1987: 12).
Sahip Girey Han’ın 3 Mayıs 1550 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 41; Vásáry 1987: 12).
Sahip Girey Han’ın 10 Mayıs 1550 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 41-42; Vásáry 1987: 12).
Sahip Girey Han’ın 19 Haziran 1550 tarihli yarlığı (Usmanov 1979: 42; Vásáry 1987: 12).
Diplomatik yarlıklar
Toktamış Han’ın Lehistan-Litvanya kralı Yagayla’ya verdiği 1393 tarihli yarlık (Vásáry 1987: 12).
Mengli Girey Han’ın Kırkyer ahalisine verdiği 1479 tarihli yarlık (Usmanov 1979: 35; Vásáry 1987: 12).
Bitikler
Uluğ Muhammed Han’ın Osmanlı padişahı II. Murad’a gönderdiği 14 Mart 1428 tarihli bitik (Vásáry 1987: 13; Kurat 1940: 6-36; Özyetgin 1996: 138-139).
Mahmud Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği 10 Nisan 1466 tarihli bitik (Vásáry 1987: 13; Kurat 1940: 37-45; Özyetgin 1996: 139-140).
Ahmed Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği 1465-1466 tarihli bitik (Vásáry 1987: 13; Kurat 1940: 46-60; Özyetgin 1996: 141-142).
Ahmed Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği Haziran 1477 tarihli bitik (Vásáry 1987: 13; Halasi Kun 1949: 633-634).
Mengli Girey Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği 25 Ekim 1469 tarihli bitik (Vásáry 1987: 13; Kurat 1940: 81-86; Özyetgin 1996: 146-148).
Mengli Girey Han’ın 5-15 Temmuz 1475 tarihli bitiği (Vásáry 1987: 13; Kurat 1940: 87-90; Özyetgin 1996: 148-149).
Mengli Girey Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği 1475-1476 tarihli bitik (Vásáry 1987: 13; Kurat 1940: 91-100; Özyetgin 1996: 149-150).
Eminek Mirza’nın Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği 1476 tarihli bitik (Vásáry 1987: 13; Kurat 1940: 101-106; Özyetgin 1996: 150-152).
Nur Devlet Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği 15 Mayıs 1477 tarihli bitik (Kurtoğlu 1937: 641-655; Özyetgin 1996: 156).
Eminek Mirza’nı Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği 1478 tarihli bitik (Vásáry 1987: 13; Kurat 1940: 107-115; Özyetgin 1996: 122-125).
Mengli Girey Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği 3 Mayıs 1478 tarihli bitik (Kurtoğlu 1937: 650-651; Özyetgin 1996: 126-127).
Mengli Girey Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği 1478 tarihli bitik (Kurtoğlu 1937: 649; Özyetgin 1996: 127-128).
Mengli Girey Han’ın Fatih Sultan Mehmed’e gönderdiği 1479 tarihli bitik (Kurtoğlu 1937: 650-651; Özyetgin 1996: 128-129).
Muhammed Girey Han’ın 1520 tarihli bitiği (Vásáry 1987: 13).
Altınordu ve Halefi
Devletlere Ait Yarlıklar ve
Bitikler (Tercümeler)
Rusça Tercümeler
Mengü Temür Han’ın adı belli olmayan Rus kilisesi Metropolitine verdiği 1 Ağustos 1267 tarihli yarlık (Vásáry 1987: 13; Priselkov 1916: 58-59).
Taytuğlu Hatun’un (Taydula) Rus prensi Semen İvanoviç’e verdiği 26 Eylül 1347 tarihli yarlık (Vásáry 1987: 13; Priselkov 1916: 57).
Taytuğlu Hatun’un (Taydula) Metropolit Feognost’a verdiği 4 Şubat 1351 tarihli yarlık (Vásáry 1987: 13; Priselkov 1916: 59).
Taytuğlu Hatun’un (Taydula) Metropolit Aleksey’e verdiği 11 Şubat 1354 tarihli yarlık (Vásáry 1987: 13; Priselkov 1916: 61).
Berdi Bek Han’ın Metropolit Aleksey’e verdiği Kasım 1357 tarihli yarlık (Vásáry 1987: 13; Priselkov 1916: 60-61).
Tölek Han (Tolun bey) tarafından Metropolit Mihail’e verilen 1379 tarihli yarlık (Vásáry 1987: 13; Priselkov 1916: 56-57).
Latince Tercümeler
(Vásáry 1987: 14; Mas Laitre 1868: 581-595)
Özbek Han 1333.
Canibek Han 1342.
Taytuğlu (Taydula) 1358.
Taytuğlu (Taydula) 1358.
İtalyanca Çeviri Yarlık ve Bitikler
(Vásáry 1987: 14; Hammer-Prgstall 1840: 517-522; Mas Laitre
1868: 587-595; Desimoni 1887: 161-165)
Canıbek Han 1347.
Ramadan (Solhat yöneticisi) 1356.
Ramadan (Solhat yöneticisi) 1356.
Berdibek Han 24 Eylül 1358.
Kutlu Temür Han (Solhat yöneticisi) 1358
Berdibek Han 26 Eylül 1358.
Çerkes Beg (Solhat yöneticisi) 1380.
İlyas beg (Solhat yöneticisi) 1381.
Altınordu Hanlığı tarihinin büyük ölçüde Arap, Fars, Rus ve Bizans tarihçilerinden ve eserlerinden elde edilen bilgilere dayanması, Altınordu sahasının birinci el kaynakları olan yarlık ve bitiklerin önemini artırmaktadır. Altınordu diplomatikasının temelini oluşturan bu yarlık ve bitikler, Hanlığı’n siyasî ve kültür tarihi, diğer ülkelerle olan diplomatik münasebetleri hakkında bilgi verirken, Altınordu’nun sosyal hayatı, ticarî ve iktisadî durumu ile ilgili zengin bir malzeme de sunmaktadır.
Altınordu Yazışma
Diplomatikasındaki Teknik
Terimler
Çeşitli devlet belgelerinin iç ve dış özelliklerini inceleyen diplomatika ilminde teknik terim olarak birçok kavram yer alır. Teknik terimlerin kullanım alanı ve muhteviyatı, devletlere göre çeşitlilik gösterir. Altınordu diplomatikasındaki teknik terimlerde Türk-Uygur
menşeli Moğol geleneğinin etkisi vardır. Asıl Türk-Uygur yazışma geleneğine ait birçok teknik terimin Altınordu sahasına Moğollar vasıtasıyla girdiği görülür. Çoğunlukla Türkçe menşeli bu terimlerin teknik anlamları, Moğollar vasıtasıyla Altınordu’ya geçmiştir. Aşağıda Altınordu belgelerinde geçen belli başlı birkaç teknik terim üzerinde durulmuş, muhtevaları ve stilistik özellikleri ana hatlarıyla verilmeye çalışılmıştır.
Yarlık
Muhteva bakımından hanın emir ve isteklerini içeren bir mektup türü olan yarlık12 Altınordu’dan önce Moğollar devrinde de kullanılmıştır. Özellikle Moğol hükümdarları kendi tâbiiyetindeki devletlerin hükümdarlarına gönderdikleri mektupları yarlık olarak adlandırmışlardır. Bu yüzden de emir mahiyetindeki yarlıklar sadece belirli güçteki bir hükümdar tarafından ona tâbi olan veya ondan daha alt seviyedeki hükümdarlara gönderilebilirdi.
Yarlıkları muhteva olarak diplomatik ve tarhanlık yarlıkları olmak üzere iki grupta değerlendirmek gerekir. Daha çok diplomasiyle ilgili olarak yabancı hükümdarlara gönderilenler ile yine emir mahiyetini taşıyan iç yazışmalardaki diğer yarlıklar da ‘diplomatik yarlık’ olarak değerlendirilir. Altınordu kançılaryasındaki mevcut yarlıkların büyük çoğunluğu tarhanlık yarlığı olup az sayıda diplomatik yarlık elimizde mevcuttur. Bunlar içinde Altınordu’ya ait en eski tarihli diplomatik yarlık, 1393 yılında Toktamış Han tarafından Lehistan-Litvanya Kralı Yagayla’ya gönderdiği yarlıktır. Bunun yanında Altınordu sahasında bilinen en eski tarihli Türkçe belge 1381 tarihli Toktamış Han’ın Bik Hacı adlı bir şahsa verdiği tarhanlık yarlığıdır.
Hanın istediği kişi veya kurumlara verdiği ve sahibine her türlü vergi ve devlet hizmetinden muafiyet sağlayan, geniş maddî imkân ve imtiyazlar veren yarlıklar ‘Tarhanlık yarlıkları’ adını alır. Tarhan olan kimseler her çeşit iş ve hizmet yükümlülüğünden ve vergilerden kurtuluyordu. Han tarafından verilen tarhanlık hakkı tarhanlık yarlığı ile onaylanıyordu. Altınordu sahasına ait yarlıkların büyük bir çoğunluğu kişi ve kurumlara bu tip imtiyazlar sağlayan tarhanlık yarlıklarıdır. Tarhanlık nesilden nesile geçen bir kurum olarak kökleri oldukça eskiye dayanmaktadır. Eski Türklerde kişilere belirli vergilerden ve hizmetlerden muafiyet sağlayan, belirli yükümlülüklerden muaf tutan böyle bir müessesenin işareti yoktur. Bununla birlikte Göktürk Devleti’nde de mevcut olan tarhan ünvanı, Altınordu’daki imtiyazlı sınıfa dâhil olan tarhanlık ile aynı mahiyette değildir. Tarhanlar özellikle Moğollar Devri’nde kendilerine, hükümdar tarafından ‘soyurgal’ adı ile verilen ve nesilden nesile intikal eden, vergi muafiyeti sağlayan, herhangi bir suçtan ceza görmeme hakkı tanıyan yarlıklarla imtiyazlı hâle geçtiler.13 Moğollar Devri’nde canlanan tarhanlık, ziraat ve arazi feodalleri olarak değil, bir nevi baronluk olarak devlete büyük hizmetleri dokunan yüksek memurlara, arazi sahiplerine, tüccarlara verilen bir şeref rütbesi olarak yer aldı.14
Altınordu sahasına ait tarhanlık yarlıkları içinde, Rus kiliselerine ve Rus ruhanîlerine verilen ve onlara belirli imtiyazlar sağlayan tarhanlık yarlıkları önemli bir yer tutar. Altınordu Hanlığı’nın kuruluşundan sonra Rusya’da bulunan birçok Rus prensliği hanlığa haraçla tâbi oldu. Ruslar, bu maddî yükümlülükleri yanında Moğolların kendi özel vergi sistemlerini de tanıdılar. Altınordu hanları tüm Rus knezliklerindeki Rus nüfusunu tespit ederek, vergi sistemini nüfusa göre belirlemiş ve Ruslar için farklı bir vergi sistemi getirmiştir. Bunun yanında Altınordu hanları, Rus Ortodoks kilisesine ve rahiplerine vergi muafiyeti ve belirli imtiyazlar veren tarhanlık yarlıkları ile tarhanlık unvanını da ihsan etmişlerdir. Tarhanlık kurumu, sadece Moğol uluslarında değil, Orta Çağ Rusyası’nda da büyük önem taşımıştır. Altınordu hanları tarafından bağışlanan tarhanlıklar ile Rus kiliselerinin gücü ve nüfuzu büyük ölçüde artmıştır. Moğol hâkimiyeti döneminde Rus kilisesi varlığını daima sürdürmüş ve aldığı imtiyazlı tarhanlık ünvanlarıyla gücüne güç katmıştır.
Dostları ilə paylaş: |