Nahçivan’da Türk Mimarisi / Turgay Yazar [s.174-184]
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Günümüzde Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir bölge olan Nahcivan’ın,1 kuzeyinde ve doğusunda Ermenistan, güneyinde İran, batısında ise İran ve Türkiye ile ortak kara sınırı vardır. Güneyden Aras Nehri, kuzeyden Zelengur Dağ silsilesiyle sınırlanan Nahcivan, bu konumu ile Anadolu, Kafkasya ve Güney Azerbaycan arasında bir geçiş bölgesidir.2
Azerbaycan’ın Türkler tarafından fethi Selçuklu döneminde olmuşsa da, Selçuklular’dan evvel bölgeye yerleşen Türk veya proto-Türk kavimlerin olduğu bilinmektedir.3 Nahcivan, Sultan Alpaslan’nın 1064’ de düzenlediği Kafkas seferiyle Büyük Selçuklu topraklarına katılmış, 1118’de Irak Selçukluları’nın, 1146 yılından sonra ise İldenizliler’in hakimiyetine girmiş, 1174 yılına kadar bu devletin başkenti olarak en parlak günlerini yaşamıştır.
Bölge, 13. ve 14. yüzyıllarda İlhanlı döneminde bu özelliğini kısmen koruyabilmiş, 14. yüzyılın sonlarındaki Timurlu hakimiyetiyle birlikte merkez olma özelliğini kaybetmiştir. Bölgenin bu niteliğinin Safevi ve Kacar dönemlerinde de devam ettiği gözlenmektedir.4
Nahcivan’daki sanat eserlerinin incelenmesi, bu kronolojiye uygun iki farklı gelişim çizgisi ortaya koymaktadır. Bunlardan ilki, 12. yüzyıldan 14. yüzyılın sonlarına kadar süren Büyük Selçuklu ve İlhanlı dönemi, diğeri ise 14. yüzyılın sonlarından başlayarak 19. yüzyılın sonuna kadar devam eden Timurlu, Safevi ve Kacar dönemleridir. 12-14. yüzyıllar arasında bölgesel öneme sahip bir merkez olan Nahcivan’ın, 14 yüzyıldan sonraki dönemini taşra kenti olarak nitelemek uygundur. 14. yüzyıldan sonra merkezi önemini kaybeden Nahcivan, Safeviler’le, Osmanlılar arasındaki siyasal ilişkilerden de etkilemiştir. Bölgenin birçok defa yağmalandığı ve tahrip edildiği görülmektedir. Yukarıda tanımlanan siyasal tablo, 15. ve 16. yüzyıllarda Nahcivan’da daha çok yerel geleneklerin etkili olduğu bir mimari anlayışın oluşmasını sağlamıştır. Moloz taş duvarlı, estetik yanı olmayan mekânlar üretebilen bu mimari, bölgedeki vergilerin kaldırılması gibi Safevi desteği ile 17. ve 18. yüzyıllarda kısmen canlanmışsa da, 18. yüzyılın sonlarında Safevi Devleti’nin ortadan kalkmasıyla bu gelişimini sürdürememiştir.
Bu canlanma Ordubad Ticaret Binası ve Ordubad Medresesi gibi Safevi etkileri taşıyan mimari ile de belgelenebilmektedir. 19. yüzyıl, kerpiç ve ahşap gibi yerel malzemelerle üretilen bir mimariyi ifade etmektedir. Bu dönemde birkaç küçük mescit ve hamam dışında yapı üretimi sınırlıdır.
I. Örnekler ve Tipoloji5
1. Mescitler
Mescitler, Nahcivan’da 12-19. yüzyıllar arasında inşa edilen yapılar içersinde önemli bir grubu oluşturmaktadır. Tespit edilen örnekleri, şehir içindeki konumları, boyutları, plan tipleri açısından “Cuma Mescitleri” ve “Mahalle Mescitleri” olarak iki grupta incelemek mümkündür.
1.1. Cuma Mescitleri
Şehir merkezlerinde yer alan ve merkezi yönetimce inşa ettirilen6 cuma mescitleri diğer mescitlere göre daha anıtsal yapılardır. Nahcivan’daki cuma mescitlerinin bilinen ilk örneğinin, Nahcivan Mümine Hatun Türbesi’nin bulunduğu manzume içinde yer aldığı anlaşılmaktadır. Günümüze gelemeyen mescit, eldeki bilgilere göre Mümine Hatun Türbesi’ne yakın bir tarihte, büyük bir olasılıkla bu yapının banisi olan Atabey Cihan Pehlivan tarafından (1175-1186) inşa edilmiştir.7 Seyahatnamelerdeki çizimlerine göre, mihrap duvarına paralel iki sahından oluşan mescidin, mihrap önünde iki sahnı kaplayan büyüklükte kubbesi vardır (Res.1). Mümine Hatun Türbesi’yle karşılaştırıldığında, kubbe çapının en az 20 m. civarında olması gerekir. İlk örnekleri, Gazneli döneminde inşa edilen Leşkeri Bazar8 (998-1030) ve Karahanlı döneminde inşa edilen Talhatan Baba (11. yüzyılın sonu-12. yüzyılın başları) 9 camilerinde görülen bu plan şeması, sonraki dönemlerde Anadolu’da özellikle Artuklu çevresinde yaygın olarak kullanılmıştır.10
Nahcivan’daki cuma mescitlerinin ikinci örneği olan Ordubad Cuma Mescidi, günümüze çeşitli dönemlerde yapılan eklemelerle gelebilmiştir. Yapının bünyesinde farklı dönemlere işaret eden üç bölüm yer almaktadır. Mihrap süslemelerine göre 14. yüzyıl sonlarından daha erken olamayacak ilk dönemini, mihrap önündeki kubbeli bölüm ile enlemesine düzenlenmiş ahşap tavanlı dört sahın oluşturmaktadır. Yapının 1604 tarihli ikinci döneminde, ilk bölümü kuzey ve doğudan L şeklinde kuşatan kısım ile güneydeki eyvan tarzındaki birimler eklenmiştir. Yapının batısında olması beklenen aynı tarzdaki bölümün yıkıldığı ve iki sahınlı olarak yeniden düzenlendiği tahmin edilmektedir. Yapının kuzey portali üzerindeki Kacar tacı ise, bu bölümün düzenlemesinin Kacar döneminde (1887-1826) yapıldığını göstermektedir.
Ordubad Cuma Mescidi’nin mihrap duvarına paralel sahınlardan oluşan mihrap önü kubbeli ilk bölümünü, Talhatan Baba ve Leşkeri Bazar Ulu Camisi’yle başlayan, Nahcivan Cuma Mescidi’nde sürdürülen, mihrap önü kubbeli şemanın bir çeşitlemesi olarak değerlendirmek mümkündür. Yapının ahşap tavanlı olması, Ordubad’ın ikinci derecede bir merkez olmasına bağlanabilir.
Nahcivan’daki cuma mescitlerinin üçüncü örneği, 19. yüzyılın başlarına tarihlenen Ordubad Tekşeyi Mescidi’dir. Tekşeyi Mescidi, Nahcivan’daki bey mahfilli tek örnek olması açısından da önem taşımaktadır. Mukarnas başlıklı ahşap sütunlara oturduğu anlaşılan ahşap tavanlı harim kısmının, destek ve örtüsü değiştirildiği için kesin bir saptama yapılamamakla birlikte, planının mihrap duvarına dikey üç sahından oluştuğu anlaşılmaktadır. Yapının kuzeyinde, işlevi tam olarak belirlenemeyen ikinci bir bölüm bulunmaktadır.11
1895 tarihli Nahcivan Caferiye Mescidi, cuma mescitlerinin Nahcivan’daki son örneğidir (Çiz. 2). Kitabesine göre Şii akidelere bağlı Caferiler için inşa edilen yapı harim ve iç avludan oluşmaktadır. Harim, mihrap önündeki kare planlı kubbeli bölüm ile bu bölümü doğu, batı ve kuzeyden kuşatan kubbemsi tonozlu üç dikdörtgen birimden oluşmaktadır. Avlunun doğu ve kuzey kanatları önünde yer alan mekanlar, Caferi itikat ve eğitiminin verildiği bölümler olmalıdır. Azerbaycan’da bu dönemde inşa edilen mescitlerin genellikle çok sütunlu veya tek kubbeli olmasına rağmen12 Caferiye Mescidi’nin mihrap önü kubbeli ve iç avlulu olarak inşa edilmesini, yapının bir tarikata ait olmasına ve eğitimle ilişkili işlevine bağlamak mümkündür.
1.2. Mahalle Mescitleri
Nahcivan’daki mahalle mescitlerinden iki örnek günümüze gelebilmiştir. Bulundukları mahallenin ismiyle anılan küçük ölçekli bu yapıların ilk örneği, 18. yüzyılın sonlarında veya 19. yüzyılın başlarında yapıldığı tahmin edilen Ordubad Yukarı Ambras Mescidi, diğeri ise 19. yüzyıla tarihlenen Dilber Mescidi’dir. İç düzenlemeleri değiştirildiği için kesinlik taşımamakla birlikte, üç sahınlı, ahşap sütunlu ve ahşap tavanlı yapılar oldukları anlaşılmaktadır. Ambras Mescidi, Nahcivan’daki mescitler içinde son cemaat yeri bulunan tek örnektir.
2. Zaviyeler
Nahcivan mimarisi içinde türbe ve mescitlerden sonra en fazla örneği görülen yapı tipi tarikat yapılarıdır. Nahcivan’daki en erken örneği 13. yüzyıla ait olan tarikat yapıları için ortak bir şema saptanamamıştır. Ancak plan tipi, tarikat yapısının bünyesindeki diğer yapı veya birimlerle olan ilişkisi kriter alınarak bir sınıflama yapıldığında, Nahcivan’daki zaviyeleri üç ana tip içinde değerlendirmek mümkündür.
2.1. Avlu Eyvan Şemalı Zaviyeler
Nahcivan’daki tarikat yapıları içerisinde en erken tarihlisi olan Karabağlar Zaviyesi, bu tipin tek örneğidir. Çeşitli dönemlerde yapılan eklemelerle günümüze ulaşabilen yapı, bugünkü şeklini 13. yüzyılın sonlarında İlhanlı döneminde almış, 14. yüzyılın ilk yarısında ise yapıya bir türbe eklenmiştir.
Günümüze sadece çifte minareli portali ile türbesi gelebilen zaviyenin planı zemin seviyesinde kısmen tespit edilebilmektedir. Yapı, haç planlı bir giriş mekanı, avlu ve eyvan ile bu bölümlerin iki yanında yer alan dikdörtgen planlı ikişer mekândan oluşmaktadır.
Karabağlar Zaviyesi, plan şemasından çok çifte minareli portali ile dikkat çekicidir. Nahcivan’da Mümine Hatun Türbesi’nin 1187 tarihli kuşatma duvarı portali, çifte minareli portallerin bilinen ilk örneğini oluşturmaktadır. Bu yapı günümüze ulaşamamıştır. Çifte minareli portallerin ikinci örneğini ise kûfi hatlı kitabeleri ve kaidesindeki tuğla örgülerinden hareketle, 13. yüzyılın başlarına tarihlenen Karabağlar Zaviyesi portalidir. Karabağlar Zaviyesi portali, minarelerin portalle olan ilişkisi, kaidelerinin biçimi ve minare gövdelerinin tuğla örgüleri arasında kullanılan çini birimler gibi özellikleri açısından, daha sonra Anadolu’da gelişecek çifte minareli portal düzenlemelerinin ön örneğini oluşturmaktadır.
Seyahatnamelerdeki resimlerinden anlaşıldığı kadarıyla Mümine Hatun Türbesi’nin kuşatma duvarındaki minareler, silindirik gövdeli ve kaidesizdir.13 Karabağlar Zaviyesi portalindeki minarelerde ise, gövde dikdörtgen prizmal kaideler üzerindeki sekizgen pabuçluklara oturmaktadır. Bu tür çifte minareli portal düzenlemelerinin Konya Sahip Ata Hanikâhı (1258), Sivas Çifte Minareli Medrese (1271), Sivas Gök Medrese (1271) ve Erzurum Çifte Minareli Medrese (13. yüzyılın son çeyreği) 14 gibi sonraki örneklerinin Anadolu’da yer alması, bu yapıların inşasında Karabağlar Zaviyesi’nin etkisi olduğunu, bu etkinin de büyük bir olasılıkla Moğollar tarafından Anadolu’ya taşındığını göstermektedir. Karabağlar Minaresi’nin tuğla örgüleri arasında kullanılan sırlı birimlerin, Anadolu’da inşa edilen minarelerde yaygın olarak kullanılması bu kanıyı güçlendirmektedir.15 Çifte minareli yapıların 14. yüzyıldan itibaren İran’da yaygınlaşmasında, Anadolu’daki örneklerin etkisi ve İlhanlıların rolünün olabileceğini düşünmek gerekir.
2.2. Bir Avlu Etrafında Gelişen Zaviyeler
Bu tipin Nahcivan’daki tek örneği Hanega II Numaralı Zaviye’dir. Mimari özelliklerinden hareketle 16. yüzyıla tarihlenen yapı planını tam olarak saptayamadığımız bir avlunun güney ve batısında yer alan bazı tonozlu mekanlar ile bu mekanlara bitişik inşa edilen mescitten oluşmaktadır. Doğu-batı doğrultusunda yaklaşık dikdörtgen planlı mescit, mihrap duvarına paralel üçer bölümlü ve kubbemsi tonoz örtülü iki sahından oluşmaktadır.
2.3. Bir Türbe Etrafında Gelişen Zaviyeler
Bu tür zaviyelerin ortak özellikleri, önceden mevcut bir türbeye yapılan ilavelerle oluşmalarıdır. Nahcivan’da iki örneği tespit edilen bu tür zaviyelerin ilk örneği olan Hanega I Numaralı Zaviye, 14. yüzyılın ortalarına tarihlenen bir türbeye, 1495-96 tarihinde eklenen mescitten oluşur. Yapının çevresinde bir çeşme ile işlevi ve tarihlerini saptayamadığımız başka yapı kalıntıları da yer almaktadır. Bu kalıntılar, zaviyenin kapsamlı bir külliye olduğunu göstermektedir. Mescit, mihrap duvarına paralel ve kubbeli iki sahından ibarettir. Plan tipi ve örtüsü açısından Hanega II Numaralı Zaviye mescidi benzer bir örnektir. İkinci örnek Nahcivan İmamzadesi’dir. Zaviye, bir mezarlık içerisindeki 14. yüzyılın sonları-15. yüzyılın başlarına ait bir türbenin yakınına inşa edilen, kare planlı ve kubbeli bir mekânın sonraki bir tarihte türbeyle birleştirilmesinden oluşmuştur. Yapının yakınına 18. yüzyılda ikinci bir türbe daha inşa edilmiştir.
3. Türbeler
Nahcivan’da en fazla inşa edilen yapı türüdür. Türbeler bazı zaviyelerin ilk yapıları olmaları dışında, mimari özellikleri açısından da önem taşımaktadır. Nahcivan’daki türbeler alt ve üst kat planları açısından çeşitlilik göstermektedir.
3.1. Kare Planlı Yapılar
Hanega ve İmamzade I Numaralı Türbe Nahcivan’daki kare planlı yapılardır. İçten ve dıştan kare planlı olan her iki yapının sonraki dönemlerde zaviyeye dönüştürülmesi ve tek katlı olmaları ortak özellikleridir. 14. yüzyılın ortalarına tarihlenen Hanega I Numaralı Türbe, dış cephede üçgen pahları, içte ise girişinin iki yanında yer alan nişlerindeki alçı süslemeleriyle dikkat çekmektedir.
Yapı içten kubbe, dıştan piramidal külahla örtülüdür. En erken 14. yüzyılın sonlarına yerleştirilebilecek İmamzade I Numaralı Türbe ise, dışta yüksek kasnağındaki yazılı süslemeleriyle, içten ise mukarnaslı kubbesiyle Timurlu örneklerine yaklaşmaktadır.
3.2. Dikdörtgen Planlı Yapılar
Nahcivan’da biri 12. yüzyılın sonlarına, diğeri 17. yüzyıla tarihlenen iki örnek tespit edilmiştir. İlk örnek olan Gilan I Numaralı Türbe’nin üst katı içten ve dıştan dikdörtgendir. Yapı zemin seviyesinde günümüze ulaşabildiği için örtü sistemi hakkında bilgi yoktur. Yapının dıştan dikdörtgen, içten sekizgen planlı alt katının ortasında, sekizgen planlı bir ayak yer almaktadır.16
Günümüze çeşitli dönemlerde yapılan eklemelerle ulaşabilen Nehrem Türbesi ise orijinalinde dıştan dikdörtgen içten haç planlıdır. Tek katlı türbe yüksek kasnaklı ve kubbeyle örtülüdür.
3.3. Sekizgen Planlı Yapılar
Nahcivan’da sekizgen planlı dört türbe tespit edilmiştir. Bütün yapılar içten ve dıştan sekizgen planlı ve çift katlıdır. Sekizgen planlı yapıların ilk örneği olan 1162 tarihli Yusuf bin Kuseyr Türbesi, Nahcivanlı Mimar Acemi bin Ebubekr tarafından inşa edilmiştir. Yapı özellikle kesme tuğla tekniğinde yapılan cephe süslemeleriyle dikkat çekmektedir. Yapının sekizgen planlı alt katı kubbemsi tonozla örtülüdür.
12. yüzyılın sonlarına tarihlenen Gilan II Numaralı Türbe’nin sekizgen planlı üst katı günümüze ulaşmamıştır. Yapının alt katı dıştan kare, içten haç planlıdır. 15. yüzyıla tarihlenen Der Türbesi’nin alt katının plan tipi tespit edilememektedir. Yapı köşelerindeki büyük boyutlu plasterleri ve yüksek kasnağı ile dikkat çekmektedir. Nahcivan’daki sekizgen planlı yapıların son örneği olan İmamzade II Numaralı Türbe ise 18. yüzyıla tarihlenmektedir. İçten kubbemsi tonoz, dıştan sivri kubbeyle örtülü yapının içten ve dıştan kare planlı alt katı düz tonozludur.
3.4. Ongen Planlı Yapılar
Tek örneği Mümine Hatun Türbesi’dir. Yusuf bin Kuseyr Türbesi’ni inşa eden Acemi bin Ebubekr tarafından 1186 yılında inşa edilen yapı, Nahcivan’daki İldenizliler Saray Manzumesi’nin bir parçasını oluşturmaktadır. Günümüze ulaşmamakla birlikte Nahcivan Cuma Mescidi ve kuşatma duvarındaki Çifte Minareli Portal manzumenin bilinen diğer yapılarını oluşturmaktadır. Yapını üst katı dıştan ongen, içten daire planlıdır. Üst katın ongen planını tekrarlayan alt katın ortasında ongen bir ayak yer almaktadır.
Yapı plan tipi ve cephe süslemeleri açısından dikkat çekicidir. Cepheleri ile alt katın ayak, duvar ve örtüsünde yer alan altmışın üzerindeki farklı kompozisyon ile adeta bir süsleme repertuarı oluşturmaktadır.
3.5. Onikigen Planlı Yapılar
Tek örneği 14. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen Gülistan Türbesi’dir. Dıştan onikigen, içten daire planlı yapının üst katı içten kubbe dıştan sivri külahla örtülüdür. Yapının basık kubbeyle örtülü alt katı ise içten ve dıştan kare planlıdır.
3.6. Dilimli Planlı Yapılar
14. yüzyılın 2. çeyreğine tarihlenen Karabağlar Türbesi bu tipin tek örneğidir (Res. 3). Yapı dıştan oniki dilimli, içten onikigendir. Kalan izlerinden yapının üst katının içten kubbe, dıştan sivri külahla örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Yapının alt katı dıştan onikigen içten haç planlıdır (Çiz. 3). Haç kolları beşik tonoz, orta kısım ise basık kubbeyle örtülüdür.
Yukarıda kısaca özetlediğimiz türbeler içerisinden, üst kat planları açısından on, onikigen ve oniki dilimli, alt kat planları açısından ise, alt katı ortasında ayak bulunan türbeler üzerinde önemle durmak gerekmektedir.
Türbe mimarisi içinde sadece üç örneği tespit edilebilen ongen planlı türbelerin bilinen ilk örneği olan Mümine Hatun Türbesi Nahcivan’da, Konya II. Kılıç Arslan Kümbeti (1178-1192 arası) 17 Anadolu’da, Meraga Kümbet-i Kebut18 ise (1196) Güney Azerbaycan’da yer almaktadır. Bu yapılardan Mümine Hatun ve Konya Kılıç Arslan Türbesi hanedan üyeleri için inşa edilmiştir. İldenizliler’in en parlak dönemlerinde inşa edilen Mümine Hatun Türbesi’nin bu yapılara örnek olduğu söylenebilir. Kanaatimce bu etkinin en büyük nedeni, Büyük Selçuklu devleti içindeki en büyük siyasal gücü oluşturan İldenizliler’e bir öykünmenin söz konusu olmasıdır ve bu plan Anadolu Selçuklu sultanı tarafından bilinçli olarak seçilmiştir. Kümbet-i Kebut’un kimin için yaptırıldığı bilinmemekle beraber, yapının kalitesi hanedan üyesi olabilecek önemli bir şahsiyet için inşa ettirildiğini göstermektedir.
Nahcivan’da birer örnekle temsil edilen ve 14. yüzyıla tarihlenen onikigen ve oniki dilimli yapıların değerlendirmesinde, bu yüzyılın en büyük siyasal olgusu İlhanlı hakimiyetini dikkate almak gerekir. Anadolu ve Azerbaycan’a yaklaşık aynı tarihlerde hakim olan İlhanlılar’ın, Anadolu’ya soktukları ve burada geliştirdikleri bazı mimari formları tekrar Azerbaycan ve İran’a taşıdıkları görülmektedir. Konu bu şekilde ele alındığında, Gülistan Türbesi gibi bütün örnekleri Anadolu’da olan bir türbe tipinin19 Nahcivan’da inşa edilmesi açıklık kazanmaktadır.
Dilimli gövdeli tip için de benzer bir durum söz konusudur. Mimaride dilimli cephe düzenlemelerinin ilk örnekleriyle 6. yüzyılda Horasan’da karşılaşılmaktadır. Özbekistan Teşik Kale’nin günümüze gelebilen kalıntıları, yapının cephelerinde yarım daire dilimlerin yer aldığına kuşku bırakmamaktadır.20 Bu geleneğin, daha sonraki dönemlerde izlenemese de, Karahanlı döneminde Ribat-ı Melik Kervansarayı (1078-1079) gibi örneklerde tekrar ortaya çıkması,21 günümüze gelemeyen ara örneklerinin olduğunu göstermektedir. Dilimli gövdeli türbelerin ilk örneklerini üçgen dilimlere sahip türbeler oluşturmaktadır. Kümbet-i Kabus22 (1006) gibi erken tarihten başlayan üçgen dilimli türbe örneklerine 14. yüzyılın başlarına kadar rastlanmaktadır.23 Bu türün farklı bir uygulanmasıyla Kişmar Türbesi’nde (1300) karşılaşılır.24 Bu yapıda üçgen ve yarım daire dilimler birlikte kullanılmıştır. Karabağlar Türbesi gibi yarım daire dilimlere sahip tek örnek Radkan Kümbeti’dir (1281). Ancak bu yapıda, dilimlerin boyutları küçültülmüş ve çok sayıda dilime yer verilmiştir.25 Anadolu’da ise dilimli gövdeli tek örnek Tercan Mama Hatun Türbesi’dir.26 Tercan Mama Hatun Türbesi’nde, Karabağlar Türbesi’ne yaklaşan boyutlarda sekiz dilim yer almaktadır. Dilimli düzenlemenin Antalya Yivli Minare Külliyesi ve Erzurum Çifte Minareli Medrese gibi yapılarda, minare gövdelerinde de uygulandığı görülmektedir.27 Kanaatimizce Moğollar tarafından Anadolu’da, özellikle minarelerde uygulanan bu gelenek, Tercan Mamam Hatun Türbesi gibi örneklerin etkisinde de kalınarak tekrar türbelerde denenmiştir. Karabağlar Türbesi’nde dilim sayısının oniki olmasının, bu dönemde Anadolu’da inşa edilen onikigen türbelerin yaygınlığıyla ilişkili olabileceği de düşünülebilir.
Türbe mimarisi içerisinde, ongen planlı yapılarda olduğu gibi örnekleriyle yalnızca Güney Azerbaycan, Nahcivan ve Anadolu’da karşılaşılan alt katı ortasında bir ayak bulunan türbeler de kendi içerisinde bir grup oluşturmaktadır.
Bu yapıların Güney Azerbaycan’daki örnekleri Meraga Kümbet-i Surh (1147-1148) 28 ve Duzal29 (12. yüzyılın sonları), Anadolu’daki örnekleri ise Kemah Mengücek Gazi30 ve Niksar Kırkkızlar Türbesi’dir (1220).31 Anadolu, Güney Azerbaycan ve Nahcivan’da yer alan bu örnekler, bu üç bölge arasındaki kültürel ilişkilerin ne derece güçlü olduğunu göstermektedir.
Anadolu’daki iki türbenin sanatkârı Ömer bin İbrahim el-Taberi (Kemah) ve Ahmed bin Ebubekr el-Merendi’nin (Niksar) de bu bölgeden Anadolu’ya gelmiş olması, bu plan şemasının kaynağının Azerbaycan olduğunu göstermektedir.32
4. Medreseler
Nahcivan’da günümüze gelebilen tek medrese örneği, 1725 tarihli Ordubad Medresesi’dir. 20. yüzyılın başlarında gaz fabrikasına dönüştürülerek tahrip edilen medresenin, dikdörtgen planlı bir avlu etrafında yer alan öğrenci hücreleri ile dersanelerden oluştuğu anlaşılmaktadır.
Azerbaycan’da günümüze gelebilen tek medrese örneği olması33 Ordubad Medresesi’nin önemini artırmaktadır. Ordubad Medresesi’ni, Safevi medrese geleneğinin taşra örneği olarak değerlendirmek mümkündür.
5. Han ve Bedestenler
Nahcivan’da günümüze gelmeyen bir kervansaray ve yenilenmiş olarak günümüze ulaşan bir bedesten tespit edilebilmiştir.
Kervansarayın sadece bir kanadının planı belirgindir.34 Bu plana göre yapı bir avlu etrafında yer alan barınak ve servis mekanlarından oluşmaktadır.
Nahcivan’da tespit edilebilen tek bedesten örneği 17. yüzyıla tarihlenen Ordubad Ticaret Binası’dır. Cepheleri tümüyle değiştirilen yapı, sekizgen planı ve kubbeli bir merkezi mekân ile, bu mekânı dört yönden kuşatan yan birimlerden oluşmaktadır (Çiz. 10). Ortadaki sekizgen mekânı, köşelere yerleştirilen beş yüzlü ve profilli büyük ayaklar oluşturur. Ayakların yüzlerine nişler açılarak parçalanmış ve kütlesellik giderilmeye çalışılmıştır. Merkezi bölümü kuşatan birimler, kubbemsi tonozlarla örtülmüştür.
Ordubad Ticaret Binası’nın, Azerbaycan’da 15. yüzyıldan itibaren örneklerine rastlanan şehiriçi hanlar içerisinde ünik bir örnek olduğunu belirtmek gerekir. Ordubad Ticaret Binası’nın yakın örneklerini, Safevi döneminde inşa edilen bedestenler oluşturmaktadır. Safevi örnekleri, gerek büyük boyutlu payelerin nişlerle parçalanması, gerekse de merkezi mekân ve bu mekânı kuşatan yan mekanlardan oluşan şemalarıyla aynı anlayışın örnekleridir
1.6. Buzhaneler
Nahcivan’da, biri günümüze gelebilen iki buzhane tespit edilmiştir. Bunlardan 14. yüzyıl öncesine tarihlenen Nahcivan Buzhanesi son yıllarda tahrip olmuştur. Dikdörtgen planlı tek mekândan oluşan yapı, örtü seviyesinde beş destek kemeriyle altı bölüme ayrılmış ve kubbemsi tonozlarla örtülmüştür.35
Nahcivan Buzhanesi’yle benzer bir şema gösteren Ordubad Buzhanesi iki bölümlüdür. 18. yüzyıla tarihlenen yapının batısındaki giriş mekânı niteliğindeki bölümün, malzeme farkı, düz tavanla örtülü olması ve buzhanelerin genellikle tek mekânlı yapılar olması nedeniyle sonradan ilave edildiği düşünülmektedir. Dikdörtgen planlı ve merdivenle inilen buzhane, örtü seviyesinde üç takviye kemeriyle dört bölüme ayrılmış ve kubbemsi tonozlarla örtülmüştür (Çiz.11).
Örnekler değerlendirildiğinde buzhanelerin kısmen toprağa gömülü, dikdörtgen planlı ve tonoz örtülü yapılar olduğu anlaşılmaktadır. Yapıların içine merdivenle inilmesi ve tonozlarının kemerlerle desteklenmesi ortak özellikleridir.
1.7. Hamamlar
Nahcivan’da ortak plan özellikleri gösteren ve 19. yüzyıla tarihlenen iki hamam tespit edilmiştir. Örneklerden Nahcivan Hamamı’nın soyunmalık kısmı daire, ılıklığı ise sekizgen planlıdır. Sıcaklık mekanı, kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlı, ortası dört sütunlu ve kubbeli, tek eyvanlı ve iki halvetten oluşan bir şema yansıtır. Ordubad Hamamı ise, sekizgen planlı soyunmalık, sekizgen planlı ılıklık ile dört sütunlu, ortası kubbeli, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı sıcaklıktan oluşmaktadır.
Her iki yapının soyunmalık kısımları farklı olmakla birlikte, ılıklık ve sıcaklık mekanları benzer şekilde düzenlenmiştir. Nahcivan’da 19. yüzyıl konut mimarisinde, girişlerin arkasında yer alan sekizgen planlı geçiş mekânları yaygın bir uygulama olarak dikkat çekmektedir. Bu nedenle bir geçiş mekanı olan ılıklık planlarının konut mimarisinden etkilenmiş olabileceğini düşünmek gerekir.36 Nahcivan’daki hamamlarda, sıcaklık bölümünün düzenlenmesinde de ortak özellikler tespit edilmektedir. Ortası dört sütunlu ve kubbeli, enine dikdörtgen planlı sıcaklık düzenlemeleri Azerbaycan’da 19. yüzyılda inşa edilen hamam örnekleri içerisinde yaygındır.
II. Malzeme ve Teknik
1. Yapı Malzemesi ve Teknikleri
Nahcivan’da 12-19. yüzyıllar arasında inşa edilen yapılarda inşa malzemesi olarak yaygınlık sırasına göre tuğla, taş, kerpiç ve ahşap kullanıldığı görülmektedir.
1.1. Tuğla
Nahcivan mimarisinde en fazla tercih edilen malzeme türüdür. İncelenen bütün örneklerde, yerleri farklı olmakla birlikte tuğla kullanıldığı tespit edilmektedir Bütün örneklerde dolgu duvar-düz istif tekniği uygulanmıştır. Malzeme ölçüleri iki örnek dışında homojen bir dağılım gösterir. 13. yüzyılın başlarına tarihlenen Karabağlar Zaviyesi minarelerinde 14x14x5 cm. ile tuğla boyutunun küçüldüğü, 1715 tarihli Ordubad Medresesi’nde ve 19. yüzyılda inşa edilen Tekşeyi Mescidi’nde ise, 22x22x4-5 cm. ölçülerle tuğla boyutunun büyüdüğü görülür. Bu ölçüler dışında, genellikle 18-20 cm. arasında değişen uzunlukta, 4-5 cm arasında değişen kalınlıkta tuğla kullanılmıştır. Bu homojen dağılımı bölgenin geleneksel özelliklerine bağlamak gerekir. Genellikle 1-2 cm. civarında tespit edilen derz kalınlıklarında da aynı homojenlik izlenmektedir.
1.2. Taş
Tuğladan sonra en fazla kullanılan yapı malzemesi taştır. Taş malzemenin türbelerde kaidelerde, diğer yapı türlerinde ise temel ve platform duvarları ile az sayıda yapıda beden duvarının inşasında kullanılmıştır. Bütün örnekler dolgu duvar tekniğindedir. Taş ölçüleri ve derz kalınlığı açısından bir homojenlik yoktur. Çevrede bulunabilen çeşitli boyutlardaki taşların kullanıldığı tespit edilmektedir.
Türbe kaideleri daha özenle ele alınmış ve kesme taş kullanılmıştır. Hanega I ve II Numaralı Zaviye’lerin mescitleri ve Nehrem Türbesi’nin beden duvarları moloz taş örneklerdir. Bu yapılar içinden, Hanega I Numaralı Zaviye Mescidi dıştan taş ve içten tuğla kullanılan tek örnektir. Örtü, destek ve kemerlerde taş kullanımı tespit edilememiştir. Taş kullanılan yapıların 16 ve 17. yüzyılda ve Hanega’da yoğunlaştığı görülmektedir.
Bölgede bütünüyle kesme taştan inşa edilen tek yapı olan Gülistan Türbesi, işçiliği açısından diğer yapılardan ayrılmaktadır. Bu yapıyı, Kafkasya veya Anadolu’nun kesme taş mimarisinin etkisi altında yapılan ünik bir örnek olarak değerlendirmek ve diğerlerinden ayırmak gerekir.
1.3. Kerpiç
18-19. yüzyılda inşa edilen mescitlerde kerpiç kullanıldığı tespit edilmektedir. Kerpiç kullanılan yapılarda, portal ve pencere gibi açıklıklar ile giriş veya giriş cepheleri tuğla örgülerle kaplanmıştır. Kerpiç kullanılan örneklerin ahşap sütunlu ve tavanlı olmaları ortak özellikleridir.
1.4. Ahşap
Nahcivan mimarisinde az sayıda örnekte, destek ve örtüde ahşap kullanıldığı görülmektedir. Ahşabın örtüde kullanıldığı ilk örnek, 14. yüzyıl sonlarına tarihlenen Ordubad Cuma Mescidi’nin ilk kısmıdır. Mescidin destek sistemi kârgir olmasına rağmen, sahınlar kirişleri üstten kaplı ahşap tavandır. Ahşap malzeme kullanılan diğer örnekler 18-19. yüzyılda inşa edilen Ambras, Tekşeyi ve Dilber mescitleridir. Bu yapıların orijinal tavanları günümüze gelemediği için bir değerlendirme yapılamamaktadır. Kısmen orijinal olduğunu düşündüğümüz Ambras Mescidi son cemaat yeri tavanı, kirişlemesi üstten kaplama tekniğindedir.
2. Süsleme Malzemesi ve Teknikleri
Nahcivan mimarisinde süslemede tuğla, sırlı tuğla, çini, taş, alçı ve ahşap kullanıldığı tespit edilmektedir.
2.1. Tuğla
Nahcivan mimarisinde tuğla süsleme önemli bir yere sahiptir ve her dönemde uygulanmıştır. Tuğla süslemelerde tuğla örgü, tuğla kaplama ve tuğla mozaik tekniği ile karşılaşılmaktadır.
2.2. Sırlı Tuğla
Nahcivan’da sırlı tuğla süsleme ile, 12-14. yüzyıllar arasında karşılaşılmaktadır. Sırlı birimlerin kitabelerde veya tuğla süslemelerin derz aralarında kullanıldığı görülmektedir. Mümine Hatun Türbesi’nin külahının sırlı tuğlalarla kaplanmasını ise ünik bir örnek olarak belirtmek gerekir.
3.3. Çini
Nahcivan mimarisinde çini süslemeyle, İlhanlı dönemine ait Karabağlar Zaviyesi portali ve türbesi ile, 18. yüzyıla ait Ordubad Medresesi’nde karşılaşılmaktadır. İlhanlı örneklerinde, ince şeritler içindeki bitkisel ve geometrik süslemelerle, kitabelerde kullanılan çiniler mozaik tekniğindedir. Renkler beyaz, açık mavi ve firuzedir. 18. yüzyılda ise, sıraltı tekniğinde üretilen levhaların duvar yüzeyine kaplandığı görülmektedir.
2.4. Alçı
Nahcivan’da 1186 tarihli Mümine Hatun Türbesi’nin kubbe eteğinde ve 14. yüzyıla tarihlenen Hanega Türbesi’nin güney cephesindeki nişlerde alçı süslemelerle karşılaşılmaktadır. Bütün örneklerde baskı tekniği uygulanmıştır. Mümine Hatun Türbesi’ndeki alçıların boyalı olduğu, Hanega Türbesi’nde ise motiflere delikler açıldığı görülmektedir. Alçı süslemenin yaygın olmadığı belirtilebilir.
2.5. Taş
Nahcivan’da taşın süslemenin kullanıldığı en önemli örnek Gülistan Kümbeti’dir. Kümbette bütün cephelerde süsleme yer almaktadır.
2.6. Ahşap
Tek örnek olan Tekşeyi Mescidi sütun başlıklarında, geometrik örgü ve mukarnasları oluşturan birimler çakma tekniği ile birleştirilmiştir.
3. Süsleme
3.1. Süslemenin Yapı Yüzeyine Dağılımı
Nahcivan’daki mimari örnekler, süslemenin yapı yüzeyine dağılımı açısından incelendiğinde, biri 12. yüzyıldan 14. yüzyılın ilk yarısına kadar süren, diğeri ise 14. yüzyılın ikinci yarısında başlayan ve 19. yüzyıla kadar devam eden iki farklı süsleme anlayışı olduğu ortaya çıkmaktadır.
12.-14. yüzyılın ilk yarısı arasındaki dönemde inşa edilen örneklerde süsleme daha önemli bir yere sahiptir. Özellikle türbeler, dış cepheleri boş yer bırakılmayacak şekilde bezenmiştir. Bu yapılar içerisinde Mümine Hatun Türbesi’nin önemini ayrıca belirtmek gerekir. Tuğla kaplama, tuğla örgü, tuğla mozaik ve baskı tekniğinde yapılan alçı süslemeleriyle altmışı aşkın kompozisyonun yer aldığı bu yapıyı “süsleme sözlüğü” olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.
14. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yapı yüzeyinin bütünüyle bezendiği süsleme anlayışının değiştiği, süslemenin portal, niş, lento, geçiş elemanı ve örtü gibi belirli mimari öğelerde toplanmaya başlayarak azaldığı izlenmektedir.
3.2. Süsleme Türleri
Nahcivan mimarisi süsleme türleri açısından değerlendirildiğinde, geometrik, bitkisel, yazılı, karışık, kullanım eşyaları ve mimari unsurlarla oluşan bir süsleme repertuarının kullanıldığı saptanmaktadır. Bu grupların içinde en yaygın olanı geometrik süslemedir. Diğer süslemeler kullanım yoğunluğuna göre yazılı ve bitkisel, mimari unsurlar, kullanım eşyaları ve karışık süsleme olarak sınıflanabilir.
1. Geometrik Süsleme
Geometrik süslemeler, uygulama yöntemleri ve kompozisyonların yapısı dikkate alındığında, tuğla örgüler, basit geometrik düzenlemeler, geometrik geçmeler ve geometrik örgüler olarak sınıflamaktadır.
Tuğla örgülerle yapılan süslemelerde, kırık çizgiler, baklavalar, gamalı haç gibi motiflerin yanı sıra kûfî yazı düzenlemeleriyle de karşılaşılmaktadır.
Geometrik kompozisyonların ikinci grubunu oluşturan basit geometrik düzenlemeler, 12-14. yüzyıllar arasında, ince şeritler içinde veya sütunce, kemer, mukarnas yüzeyi gibi eğimli yüzeylerin bezenmesinde kullanılmıştır. Bu uygulamanın 13. ve 14. yüzyıl örnekleri sırlıdır. Sırlı örneklerin daha küçük boyutlu oldukları görülür. Bu düzenlemelerin, baklava, damla, uzun kenarı ekseni üçgen şeklinde dışa çıkıntılı dikdörtgen, altıgen gibi tek birimlerle yapılan örneklerinin yanında, birden fazla birimin bir arada kullanıldığı türleriyle de karşılaşılmaktadır.
Nahcivan’daki geometrik süslemenin en önemli grubunu oluşturan, ince şeritlerle biçimlendirilen geometrik düzenlemelerin, tek şeritle yapılan basit düzenlemeler, geometrik geçmeler ve geometrik örgüler olarak üç farklı uygulaması görülmektedir. Tuğla örgülerden sonra en yaygın süslemeyi şeritlerle yapılan geometrik süslemeler oluşturmaktadır. Şeritlerle yapılan süslemeler yaygın olarak 12. yüzyılda görülür. Bu dönemde inşa edilen bütün yapılarda karşılaşılan bu süslemeleri, dönemin genel özelliği olarak belirtmek mümkündür.
Şeritle yapılan düzenlemelerin tek şeritle yapılan türünün tek bir örneği vardır. Geçmelerin ise, iki, üç veya daha fazla şeritle yapılan düzenlemeleri olduğu gibi, ikili geçmelerin birbirine ilmeklenen örneklerine de rastlanmaktadır. Geçmelerin, geometrik örgülere yaklaşan bir diğer türünde ise çokgenler veya çokgen kesitleri ile şeritlerin birlikte kullanıldığı görülür.
Geometrik örgüler ise kapalı, açık ve her iki sistemin birlikte kullanıldığı örgüler olarak üç grup oluşturmaktadır. Geometrik örgülerin yapısını tespit etmek için yaptığımız çözümlemeler, bu örgülerin ortak bazı temel geometri kurallarına bağlı olarak üretildiklerini doğrulamıştır. Bu çözümlemelere göre örgüler:
1. Süslenecek yüzeyin boyutuna göre planlanmaktadır.
2. Tek örnek olmakla birlikte bazı geometrik örgülerin tasarımında tuğla kalınlıklarının da hesaplandığı anlaşılmaktadır.
3. Kaplamada kullanılacak birimlerin boyutlarını, geometrik örgünün başlangıcındaki dairenin çapı belirlemektedir.
2. Bitkisel Süsleme
Nahcivan’da bitkisel süslemeler, geometrik kompozisyonlardan sonra en yaygın süsleme türüdür. Bitkisel süslemede, palmet, rumî, hatayi ve çeşitli çiçek motiflerinden oluşan bir repertuar ve bunların oluşturduğu bitkisel örgüler yer almaktadır. Palmet ve rumî motifleri 12. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar örneklerine rastlanan en yaygın motiflerdir. Genellikle dolgu motifi veya bitkisel örgüler içinde kullanılmışlardır. 14. yüzyılın sonlarından başlayarak çok yaygın olmasa da hatayi ve çiçek motifleriyle karşılaşılır. 18 ve 19. yüzyıl örneklerinde çiçeklerin dal ve yapraklarla birlikte kullanıldığı görülmektedir.
3. Yazılı Süsleme
Bitkisel süslemelerle aynı yoğunlukta izlenen yazılı süslemeler de, Nahcivan’da önemli bir bezeme unsurudur. Yazılı süslemelerin kûfi, sülüs ve talik yazıdan oluşan örnekleriyle karşılaşılmaktadır. Kûfi yazı kullanılan bütün örnekler 12.-14. yüzyıllar arasındadır.
Kûfi yazının, köşeli, düğümlü, örgülü ve çiçekli kûfi olarak isimlendirilen örneklerinden köşeli küfî yazı, diğerlerine göre daha yaygındır. 13 ile 18. yüzyıl arasında karşılaşılan sülüs yazılardan 13. yüzyıla ait çiçekli sülüs yazılar istiflidir. 18. yüzyıldan sonra Nahcivan’da talik yazı kullanılmıştır ve başlıca tipi oluşturur.
4. Kullanım Eşyaları
Nahcivan’da kullanım eşyalarıyla yapılan süslemelere kandil ve şamdan motifleri, mimari unsurlarla yapılan süslemeye ise mukarnas bezeme örnek verilebilir. Tek örnekte görülen karışık süslemede, bitkisel örgü içinde hayvan başları ve el motifleri yer almaktadır.
4. Sonuç
Kısaca belirtmek gerekirse, merkezi öneme sahip olduğu 12. yüzyıldan 14. yüzyılın sonuna kadarki dönem içerisinde, Güney Azerbaycan ve Anadolu arasındaki sanatsal etkileşimde bir köprü görevi gören Nahcivan, bu tarihten sonra önemini giderek kaybetmiş ve bir taşra kentine dönüşmüştür. 14. yüzyıldan sonra daha çok Timurlu ve Safevi etkileri taşıyan eserler görülmektedir. 12-14. yüzyıllar arasındaki sanatsal etkileşimdeki rolü nedeniyle Nahcivan, Türk sanatı içerisinde önemli bir yere sahiptir.
1 Nahcivan adı muhtelif devir ve kaynaklarda “Naksuana”, “Nahç”, “Naşeva”, “Naşevi”, “Nahcivan”, “Naçevan”, “Nakşi-cihan” veya “Nakşicihan” olarak kaydedilmiştir. “Dünyanın güzelliği” manasına da gelen Nahcivan sözünün anlamı hakkında çeşitli görüşler vardır. Şehrin adını “Nuh Tufanı” ile açıklayarak “İlk dayanak” manasına geldiğini ileri sürenler olduğu gibi, Sasani hükümdarı Behram’ın lakabı olan “Nehçir” sözünden türediği yolunda görüşler de mevcuttur. Bkz. Rauf Memmedov, Nahcivan Şehrinin Tarihi Oçerki, Baki 1977, s. 26-28; Ağamusa Ahundov, “Nahcivan Sözünün Menşei”, Nahcivan Tarihinin Sahifeleri, Baki 1996, s. 46-50.
2 Nahcivan Özerk Cumhuriyeti, bugünkü idari yapısına göre Nahcivan, Ordubad, İliç, Babek, Culfa ve Şahbuz olmak üzere altı rayona ayrılmıştır. Rayonlara bağlı kentlerin sayısı farklıdır. Cumhuriyetin başkenti Nahcivan’dır.
3 Faruk Sümer, “Azerbaycan’ın Türkleşmesi Tarihine Umumi Bir Bakış”, Belleten, 83 (1957), s. 429-447; Zeki Velidi Togan, “Azerbaycan”, İslam Ansiklopedisi, 2 (1993), s. 91-118.
4 Nahcivan tarihi için bkz. Rauf Memedov, a.g.e.; Ziya Musa Buniyatov, Azerbaycan Atabekleri Devleti, Baki 1985, Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Ankara 1991; Fahrettin Kırzıoğlu, Osmanlılar’ın Kafkas Ellerini Fethi (1451-1590), Ankara 1993; F. Aliyev-M. Aliyev, Nahcivan Hanlığı, Baki 1996.
5 Bu çalışma kapsamında yapı tipleri mescitler, zaviyeler, türbeler, medreseler, han be bedestenler, buzhaneler ve hamamlar olarak sınırlanmış, bölgedeki çok sayıda kale, köprü ve konut mimarisi bu çalışmaya dahil edilmemiştir.
6 L. Golombek-D. Wilber, The Timurid Architecture of Iran and Turan I-II, Princeton, 1978, s. 45; Oleg Grabar, İslam Sanatının Oluşumu, (Çev. N. Yavuz), İstanbul 1988: 86-87.
7 Jane Dieulafoy, La Perse, la Chaldee et la Susiane, Paris 1887, s. 28; Eduard Jacobsthal, Mittelalterliche Basksteinbauten zu Nachtschewan im Araxesthale, Berlin 1899, s. 5, Lev. 1.
8 Mustafa Cezar, Anadolu Öncesi Türklerde Şehir ve Mimarlık, İstanbul 1977, s. 237, çiz. 206.
9 Bkz. Yüksel Sayan, Türkmenistan’daki Mimari Eserler, Ankara 1999, s. 118-122.
10 Bkz. Ara Altun, Anadolu’da Artuklu Devri Türk Mimarisi’nin Gelişmesi, İstanbul 1978.
11 Bu bölümün girişi üzerindeki 1825 tarihli bir kitabe bulunmaktadır. Ancak kitabenin yapıya ait olduğunu kanıtlayacak bir bilgi edinilememiştir. Kitabenin yerleştiriliş biçimi elden geçtiğini göstermektedir.
12 Ş. S. Fetullayev, Gradostroitelistvo i Arhitektura Azerbaidhana XIX-Naçala XX Beka, Leningrad 1986, s. 240-241, 320.
13 Eduard Jacobsthal, a.g.e., s. 13, res. 3.
14 Anadolu’daki çifte minareli yapılar için bkz. Orhan Cezmi Tuncer, Anadolu Selçuklu Mimarisi ve Moğollar, Ankara 1986.
15 Anadolu’daki bu tür örgüler için bkz. Ömür Bakırer, Selçuklu Öncesi ve Selçuklu Dönemi Anadolu Mimarisinde Tuğla Kullanımı I-II, Ankara 1981.
16 Turgay Yazar, “Harabe Gilan Türbeleri (I ve II Numaralı Türbe) ”, Prof. Dr. Zafer Bayburtluoğlu Armağanı Sanat Yazıları, (Ed. M. Denktaş-Y. Özbek), Kayseri 2001, s. 597-607.
17 Hakkı Önkal, Anadolu Selçuklu Türbeleri, Ankara 1996, s. 190.
18 Gulam Ali Hatem, “İran’da Büyük Selçuklu Türbeleri”, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1974, s. 113-127.
19 Doğu Anadolu’da yoğunlaşan bu tür örneklerin Moğol istilası sonrası ortaya çıktıkları görülmektedir. Örnekler için bkz. O. Cezmi Tuncer, Anadolu Kümbetleri-3-Beylikler ve Osmanlı Dönemi, Ankara 1992, s. 278-280; Hüseyin Rahmi Ünal; “Az Tanınan ve Bilinmeyen Doğu Anadolu Kümbetleri Hakkında Notlar”, Vakıflar Dergisi, 11 (1977), s. 121-163.
20 G. A. Pugaçenkova-L. I. Rampel, İstoriya İskusstvo Uzbekistana, Moskova 1965, res. 94-95.
21 Mustafa Cezar, a.g.e., s. 189, res. 144.
22 Bkz. A.e., s. 328.
23 Rey Burc-u Tuğrul (1139), Veramin Alaaddin (1276), Demavend İmamzade Abdullah (1300) ve Bistam Türbesi (1313) üçgen dilimli türbe örnekleridir.
24 Bkz. O. Cezmi Tuncer, Anadolu Kümbetleri-1-Selçuklu Dönemi, Ankara 1986, s. 50.
25 Bkz. Mustafa Cezar, a.g.e., s. 345.
26 Bkz. O. Cezmi Tuncer, a.g.e., not 23, s. 118; Önkal, a.g.e., s. 437-443.
27 Yivli minareler için bkz. Selçuk Mülayim, “Yivli Minare Geleneği”, Antalya 2. Selçuklu Eserleri Semineri, 26-27 Aralık 1987, Antalya 1988, s. 11-25.
28 Gulam Ali Hatem, a.g.t., 44-59.
29 A. V. Salamzade-K. M. Memed-zade, Azerbaycan Mi’marlığının Nahcivan Mektebi Abideleri, Baki 1985, s. 161-163; Cafer Giyasi, Nizami Devri Mi’marlığ Abideleri, Baki 1992, s. 99.
30 Yapı için bkz. Rahmi Hüseyin Ünal, “Monuments Salguqides de Kemah”, Anatolie Orientale, 6 (1968), s. 150-178; O. Cezmi Tuncer, a.g.e., not 23, s. 107-111.
31 Daha geniş bilgi için bkz. O. Cezmi Tuncer, a.g.e., 240-245.
32 Zeki Sönmez, Başlangıcından 16. Yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara 1989, s. 162, 214; Zafer Bayburtluoğlu, Anadolu’da Selçuklu Dönemi Yapı Sanatçıları, Erzurum 1993, s. 120, 268.
33 A. V. Salamzade-K. M. Memed-zade, a.g.e., s. 200.
34 A.e., s. 225, plan 160.
35 A.e., s. 225-230.
36 Konut planları için bkz. A. V. Salamzade, Acemi Ebu Bekr Oğlu ve Nahcivan Mimarlığ Abideleri, Baki 1976, s. 63-64, 66.
AHUNDOV, Ağamusa, “Nahcivan Sözünün Menşei”, Nahcivan Tarihinin Sahifeleri, Baki 1996, s. 46-50.
ALASKERZADE, A., “Yusuf bin Kuseyr ve Mümine Hatun Türbelerinin Kitabeleri”, A. Bakihanov Adına Tarih Enstitüsünün Eserleri, I (1947) s. 76-91.
ALİYEV, F-M. ALİYEV, Nahcivan Hanlığı, Baki 1996.
ALTUN, Ara, Anadolu’da Artuklu Devri Türk Mimarisi’nin Gelişmesi, İstanbul 1978.
ASLANAPA, Oktay, Kırım ve Kuzey Azerbaycan’daki Türk Eserleri, İstanbul 1979.
—-Türk Cumhuriyetleri Mimarlık Abideleri, Ankara 1996.
ASLANOV, G-B. İBRAGİMOV ve S. KASKAJ, “Das mittelalterliche Haraba-Gilan (Azerbajdzen) ”, Archäologische Mitteilungen aus Iran und Turan, Berlin 1997, s. 401-425.
AZİMBEKOV, İsa, “Musulmanskie Nadpisi Tiflisa, Erivani i Hah. SSR”, Azerbaycan Asari-Atika İhbarı-İz “”vestiya Azkomstarisa, 4/2 (1929), s. 295-311.
BAKIRER, Ömür, Selçuklu Öncesi ve Selçuklu Dönemi Anadolu Mimarisinde Tuğla Kullanımı I-II, Ankara 1981.
BAYBURTLUOĞLU, Zafer, Anadolu’da Selçuklu Dönemi Yapı Sanatçıları, Erzurum 1990.
BRETANISKY, L. S., Zodçestvo Azerbaidhana XII-XV vv., Moskova 1966.
BUNİYATOV, Ziya Musa, Azerbaycan Atabekleri Devleti, Baki 1985.
BUNİYATOV, Z. ve H. MEMMEDOV, Nahcivan Sancağının Mufassal Defteri, 9 Muharrem 1140 (27 Avgust 1727), Baki 1996.
CEZAR, Mustafa, Anadolu Öncesi Türklerde Şehir ve Mimarlık, İstanbul 1977.
DIEULAFOY, Jane, La Perse, la Chaldee et la Susiane, Paris 1887.
FATULLAEV, Ş. S, Gradostroitelistvo i Arhitektura Azerbaidhana XIX-Naçala XX Beka, Leningrad 1986.
GIYASİ, Cafer, “Harabe Gilan Serdabesi”, Gobustan, 3 (1981), s. 40-43.
—-“Haraba-Gilanın Bazı Hatıra Abideleri”, İlim ve Hayat, 2 (1981) s. 37-38.
—-Nizami Devri Mi’marlık Abideleri, Baki 1991.
GOLOMBEK, L. ve D. WILBER, The Timurid Architecture of Iran and Turan I-II, Princeton 1988.
GRABAR, Oleg, İslam Sanatının Oluşumu, (Çev. N. YAVUZ), İstanbul 1988.
HATEM, Gulam Ali, “İran’da Büyük Selçuklu Türbeleri”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Ankara 1974.
JACOBSTHAL, Eduard, Mittelalterliche Backsteinbauten zu Nachtschewan im Araxesthale, Berlin 1899.
KARAMAĞARALI, Haluk, Anadolu’da Moğol İstilası Sonra Yapılan Dini Mimarlık Eserlerinin Plan ve Form Özellikleri”, Basılmamış Doçentlik Tezi, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Ankara 1976.
KERİMZADE, S, “Karabağlar Türbesi’nin Kitabeleri Hakkında Ba’zı Mülahazalar”, Azerbaycan İlimler Akademisi Haberleri, Tarih, Felsefe, Hukuk Serisi, 2 (1969), s. 75-77.
—-“Nahcivan Mi’marlığ Abidelerinin Kitabeleri”, İlim ve Hayat, 7 (1980), s. 37-39.
de KHANİKOFF, M. N., “Les Inscriptions Musulmanes du Caucase”, Journal Asiatique, 8 (1982), s. 57-155.
KIRZIOĞLU, Fahrettin, Osmanlılar’ın Kafkas Ellerini Fethi (1451-1590), Ankara 1993.
MEMEDZADE, K. M., Azerbaycan’da İnşaat Senedi, Baki 1978.
MEMEDZADE, K. -H. GULİYEV-B. İBRAHİMOV ve B. KERİMOV, “Haraba-Gilanın Ba’zı Hatıra Abideleri”, İlim ve Hayat, 2 (1981), s. 37-38.
—-“Der Kentindeki Mimarlık Kompleksi”, Gobustan, 3 (1981), s. 44-46.
MEMEDZADE, K ve V. KERİMOV, “K Voprosu Konservpuy İ Restavraşi Mavzolayi İ Vahi V Sele Der Ordubadskogo Rayona Nahcivanskoy ASSR”, Azerbaycan CCR Elimler Akademiyasının Haberleri, Edebiyat Dil ve İncesenet Seriyası, 2 (1982), s. 96-105.
MEMMEDOV, Rauf, Nahcivan Şehrinin Tarihi Oçerki, Baki 1977.
MERÇİL, Erdoğan, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Ankara 1991.
de MONTPEREUX, Dubois, Voyage Autour du Caucase, Paris 1840.
MORIER, J., A Second Journey Through Persia, London 1818.
MÜLAYİM, Selçuk, “Yivli Minare Geleneği”, Antalya 2. Selçuklu Eserleri Semineri, 26-27 Aralık 1987, Antalya 1988, s. 11-25.
NE’METOVA, M. S., Azerbaycan’ın Epigrafik Abideleri, Baki 1963.
OUSLEY, A. William, Travels in Various Countries of the East, More Particularly Persia, London 1823.
PUGAÇENKOVA, G. A ve L. I. RAMPEL, İstoria İskusstvo Uzbikustana, Moskova 1965.
SAFAROV, F. Y., “Qarabağlar Me’marlıg Kompleksinin Kitäbäları”, Anayurtan Atayurda Türk Dünyası, 3 (1993), s. 61-63.
SALAMZADE, A. V., Arhitektura Azerbaydjana XVI-XIX, Baki 1964.
—-Ajemi Hakhichevani, Baki 1976.
—-Acemi Ebu Bekr Oğlu ve Nahcivan Mimarlığ Abideleri, Baki 1976.
SALAMZADE, A. V. ve K. MEMED-ZADE, Azerbaycan Mi’marlığı Abideleri I, Nahcivan MSSR Abideleri, Baki 1951.
—-Arazboyu Abideler, Pamyatniki Na Arakse, Baki 1988.
—-Azerbaycan Mimarlığı’nın Nahcivan Mektebi Abideleri, Baki 1985.
SARRE, Friederich, Denkmäler Persischer Baukunst, I-II, Berlin 1910.
SAYAN, Yüksel, Türkmenistan’daki Mimari Eserler, Ankara 1999.
SISOEV, V. M, “Nahcivani Na Arakse i Drevnosti Nah. SSR”, Azerbaycan Asari-Atika İhbarı-İzvestiya Azkomstarisa, 4/2 (1929), s. 87-121.
—-“Nahiçevanskiy Yezd”, Azerbaycan Asari-Atika İhbarı-İzvestiya Azkomstarisa, 4/2 (1929), s. 123-215.
SÖNMEZ, Zeki, Başlangıcından 16. Yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara 1989.
SÜMER, Faruk, “Azerbaycan’ın Türkleşmesi Tarihine Umumi Bir Bakış”, Belleten, 83 (1957), s. 429-447.
TOGAN, Zeki Velidi, “Azerbaycan”, İslam Ansiklopedisi, 2 (1993), s. 91-118.
TUNCER, Orhan Cezmi, Anadolu Kümbetleri-1-Selçuklu Dönemi, Ankara 1986.
—-Anadolu Kümbetleri-3-Beylikler ve Osmanlı Dönemi, Ankara 1992.
USEYNOV, M. -L. BRETANİSKY ve A. SALAMZADE, İstoria Arhitekturu Azerbaidhana, Moskova 1963.
ÜNAL, Rahmi Hüseyin, “Monuments Salguqides de Kemah”, Anatolie Orientale, 6 (1968), s. 150-178.
WILBER, Donald, The Architecture of Islamic Iran, The İl Khãnid Period, New York 1968.
YAZAR, Turgay, “Two Tombs from Nakhichevan and the Arhitect Acemi bin Ebubekr”, Art Turc/Turkish Art, Genève 1996, s. 767-774.
—-“Nahcivan Mimarisi”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1999.
—-“Harabe Gilan Türbeleri (I ve II Numaralı Türbe) ”, Prof. Dr. Zafer Bayburtluoğlu Armağanı Sanat Yazıları, (Ed. M. Denktaş-Y. Özbek), Kayseri 2001, s. 597-607.
Dostları ilə paylaş: |