Anadolu Türk Beylikleri Sanatı


Moğol Devleti / Yrd. Doç. Dr. Sebahattin Ağaldağ [s.265-277]



Yüklə 12,18 Mb.
səhifə24/95
tarix17.11.2018
ölçüsü12,18 Mb.
#83030
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   95
Moğol Devleti / Yrd. Doç. Dr. Sebahattin Ağaldağ [s.265-277]

Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi / Türkiye

Giriş

Cengiz ortaya çıkmadan önce Moğollar Asya’da yaşayan küçük bir kabileydi. 13. yüzyılın başlarında sadece Türk dünyasını değil o zamanki dünyanın büyük bir kısmını içine alan, Asya ve Avrupa’nın bütün milletlerini ilgilendiren hadiselerin meydana gelmesine sebep olan Moğol İmparatorluğu’nun kurulmasıdır. Bu imparatorluğa kurucusunun adına izafeten “Cengiz İmparatorluğu”, “Moğol İmparatorluğu” adı verilmiştir.



Türkler bozkır sahasında yerleşmişler, orijinal bir kültür olan bozkır kültürünü meydana getirmişlerdir. Moğollar ise, daha ziyade orman kavmi olup, bozkır sahalarına çıkmaları daha geç devrede olmuştur. İlk devrede bu imparatorluğun hakim unsurunu Moğollar teşkil etmekle beraber, devletin büyümesi ile ordunun büyük bir kısmını Türkler teşkil etmiş, devlet teşkilatının esasları ve müesseseleri Türk geleneklerine göre kurulmuştur. Moğolların ilk hocaları ve ilk memurları Uygurlar olmuştur.1

Türklerle Moğollar arasında dil birliği bakımından bir münasebetin bulunmadığı iki kavim arasında ırk birliğinin olmadığı antropolojik malzemelerin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır.2 Son 50 yıl içinde yapılan arkeolojik araştırmalar, Türklerin beyaz ırka mensup oldukları, yeryüzünde 3 büyük ırk grubundan Europid adı verilen Turanid tipindeki Brekisefal oldukları, Türklerin kendilerini başta Delikosefal Mongolitler olmak üzere diğer ırklardan ayıran antropolojik özelliklere sahip oldukları anlaşılmıştır.

Başlangıçta bir Moğol kabilesi olan Cengiz, devletini kısa zamanda genişleterek, Türklerle dolu olan sahaları hakimiyeti altına almış, Türk boylarından bazıları sulh yolu ile, bazıları da savaşla Cengiz’e tabi olmuşlardır. Böylece bu büyük imparatorluğun sosyal, askeri, siyasi ve idari işlerine karışarak kuvvetlenmişlerdir. İmparatorluk içinde sayı bakımından azınlıkta kalan, kültür bakımından Türklerden aşağı olan Moğolların önemli bir kısmı, İslamiyet’i kabul ederek Türkleşmiş, geri kalanlarıda Moğolistan’a dönmüşlerdir. İmparatorluk parçalandıktan sonra Moğol değil, Altınorda (Altınordu), Sibir, Çağatay, İlhanlı gibi yeni Türk devletleri meydana gelmiştir.

Moğolların Tarih Sahnesine Çıkışları

Cengiz Han’ın aralarından çıkacağı Moğollar şimdiki dış Moğolistan’ın kuzeydoğusunda Onon ve Kerulen nehirleri arasında göçebe hayatı yaşıyorlardı.3 Cengiz Han’ın ortaya çıkışı ile isimlerini bütün bir topluluğa verecek olan aşiretler Moğolca konuşmaktaydılar. Moğol adı Çin’de T’ang çağından beri bilinmektedir. T’ang çağından kalan Çin metinleri Şe-wei kabileleri arasında Aşağı Kerulen ve Kuzey Kingan, tamamen Moğolca konuşan Mong-wu veya Mong-wo adında bir kabilenin varlığından bahsetmektedir.4 Moğol adının ilk defa burada ortaya çıktığı kuvvetle muhtemeldir. 8. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar önemli bir rol oynamış olan Kitaylar, Tunguz dillerinin teması ile bir Moğol lehçesi konuşmuşlardır.5

Moğol kabileleri sürdürdükleri hayat tarzı bakımından 12. yüzyılın sonunda bozkırlarda hayvancılıkla uğraşan kara ve su avcılığı yapan kabileler olmak üzere ikiye ayrılmıştı.

Moğollar’ın başlangıçta bir bozkır halkı olarak değil de, orman halkı olarak kendini gösterdiği tahmin edilmektedir. Ormanlık sahada yaşadıklarına delil, tahtadan yaptıkları arabalardır. Ormanlık alanda yaşayan kabileler kayın ağacından yaptıkları kulübelerde otururlardı. Türkler ise keçeden yaptıkları çadırlarda yaşamışlardır.

Cengiz Han Moğol İmparatorluğu’nu kurduğu sırada Asya ve Doğu Avrupa küçük feodal devletlere bölünmüş haldeydi. Doğu Türklerinin ve Uygurların eski yurtlarında etnik manzara 13. yüzyılda oldukça değişmişti. Kırgızları, Kitanlar yenmişti. Onları eski yurtlarından çıkararak sürmüşlerdi. Kitanların devamı olan Kara Hıtaylar 12. yüzyılın sonlarına doğru Hami’den Aral Gölüne kadar olan sahada ve Yenisey nehrinin yukarı mecrasına kadar yayılmışlardı.6 1200 yılına doğru Karluk ve Uygurlar, Kara Hıtay Devleti’nin vassalı idi. Kıtaylar Liao adı ile Kuzey Çin’de iki yüzyıl boyunca hüküm sürmüşlerdir. Ortaçağda Avrupalıların kullandıkları Kathay adı o devreden kalmadır.7

12. yüzyılın sonunda Çin, güneyde Milli Song İmparatorluğu ile kuzeyde Pekin başkent olmak üzere Cürcet, Chin (Kın), Tunguz imparatorlukları arasında paylaşılmıştı. Çin’in kuzey batısında Tangut krallığı vardı. Tarım’ın kuzey doğusunda, Turfan’dan Kuça’ya uzanan bölgede Budist Uygur Türkleri yaşıyordu.

Kitanlar 907’de T’anglardan sonra kurulmuş 1125’de ikiye ayrılmıştı. Batıya giden yolu Kara Hıtay olarak bilinen kesimi, Tiyanşan’ın orta kısımlarına hakim olarak yaşamışlardır. Songlar ise 960’da kurulmuş, Kubilay’ın 1279’da Çin’i istilasına kadar devam etmiştir. Bu devlet kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Kuzey Songlar 1127’de, Güney Songlar ise 1279’da yıkılmışlardır.

Kuzey Çin’de Chin (Kin) sülalesi bulunuyordu. Türk kaynakları bunlara Cürcet adını vermişlerdir. Cengiz Han bunları 1204’de ortadan kaldırmıştır.

Maveraünnehir ve bütün İran, Türk ırkından kültür bakımından Arap-Fars etkisinde Harzem (Harezm) Sultanlığı vardı. Onların gerisinde Abbasi Halifeliği, Eyyubi Sultanlığı ve Anadolu Selçukluları yaşamaktaydı. Kuzeyde Sibirya-Moğolistan sınırında, Gobi Çölü’nün kuzeyindeki bozkırlarda Türk-Moğol ve Tunguzlara ait çok sayıda kabileler vardı. İran sahasında çeşitli devletler bulunuyordu.8 Bunların başında Abbasi Devleti gelmektedir. Cengiz Devleti kurulduğu sıralarda Nasir, Zahir, Müntasır, Müstasım baba oğul sülaleleri devam etmiştir. Merkezi Aral’ın güneyi olan Harzem sahasında ve batı Türkistan’ın birçok yerlerine Harzemşah’lar hakimdi. Cengiz’in ilk yıllarında Muhammed Tekiş iktidarda bulunuyordu. Daha sonra Alaaddin Muhammed geçti. Harzemşahların batısında çeşitli Atabeylikler vardı. Bunların bazıları şunlardır: Musul Atabekleri, Halep, Sincar, Şam Atabekleri, Diyarbakır’da Artukoğulları bulunuyordu. Mardin ve Harput Artukoğulları ayaktaydı. Ahlat’ta bir Ermeni krallığı, Azerbaycan’da Şeddatoğulları, Anadolu’daki Selçuklu Devleti, feodal devletlere bölünmek üzereydi. Şeddatoğullarının kuzeyinde Şirvanşahlar; Anadolu’da Sivas-Malatya tarafları Danişmendoğulları’nın idaresindeydi. Erzincan’da Mengücekoğulları, Erzurum civarında Saltukoğulları, İran Azerbaycan’ı taraflarında Elderinoğulları, Güney İran’da Salgurlular, Diyarbakır-Musul taraflarında Inaloğulları zikredilmeye değer devletlerdir.

Bütün bunlardan başka Hindistan’da Dehli Sultanlığı, Afganistan’da Gurlular bulunuyordu.

Cengiz’in ortaya çıktığı sahalarda Nayman Hanlığı vardı. Naymanlar Ubsa-Nor’dan Kara İrtiş’e kadar olan bölgede Yukarı Selenga’da yaşıyorlardı.9 İsimleri Moğolca görünmesine rağmen, bu hanlığın hükümdarlarının isimleri Türkçe’dir. Göktürk Devleti’nin merkezinde Kerayitler vardı. Kerayitlerin ünlü hükümdarları Tuğrul’un adı Türkçe’dir.10 Kerayitlerde Naymanlar gibi Nasturi Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Onların Hıristiyanlığı kabul edişleri miladi bin yılına rastlamaktadır. Naymanlar gibi Kerayitlerde Türk soyundan gelmektedir. Bunların Türk olduklarına delil olarak hanlarının, komutanlarının adlarının Türkçe olması gösterilebilir. Bu isimler; İnanç, Bilge, Buka Han, Taybuka, Köksev, Yedi Tuğluk gibi isimlerdir.

Cengiz Han, oğlu Çuçi için Kerayit Hanı Tuğrul’un kızını isteyecek, onların menfi cevabından sonra Moğollarla Kerayitlerin arası açılacaktır. Cengiz Han ilk yılarında Kerayitlerle Naymanları etrafında görmüş, ilk yardımları onlardan almıştır. Kerayit Hanı Tuğrul ile Cengiz’in babası Yesügey Bağatur dosttu.

Menhitler, Kerayitlerin kuzeyinde Selenga nehrinin orta ve aşağı kısımlarında Baykal Gölü’nün güneyinde yaşıyorlardı.11 Naymanlar ve Kerayitlerle birlikte hareket eden Merhitler sınırlarını batıda İrtiş, güneyde Doğu Türkistan’a kadar uzanan sahada büyük bir kavimler birliği meydana getirdiler. Ceniz’in babası Yesügey Bağatur, Merhit asilzadelerinden Yeke-Çiledü’nün elinden karısı Olün’ü kaçırmış, bu kadın daha sonra Temuçin’in anası olmuştur. Merhitler Moğollardan intikam almak için fırsat kollamışlar, nihayet 1175 yıllarında bu fırsatı yakalayarak, Temuçin Kerayit Hanı Tuğrul ve kendi yaşında olan Cacirat kabilesi reisi Camuka’nın yardımı ile karısı Börtey’i kurtarmış, bir müddet sonra Temuçin’in karısı Börte Cengiz’in büyük oğlu Çuçi’yi dünyaya getirmiştir. Temuçin bu çocuğun kendisinden mi yoksa karısını kaçıran Merhitlerden birinden mi olduğunu incelemek istememiştir.

Merhitler Orta Asya’da önemli bir yer işgal etmişler, Cengiz’in dağlık kesimlere hakim olmasını engellemişlerdir. Cengiz’in Merhitlerle olan itilafı daha ziyade ailevi olarak görülmektedir.

Celayirler Moğol kavminin büyük bir şubesidir. Saf Moğol olan Celayirlerin bir kısmı Moğolistan’ın doğusunda Oron ırmağının kıyılarında, bir kısmı da Moğolistan’ın merkezinde bulunan Karakurum etrafında göçebe bir hayat sürüyorlardı. Karahıtaylar tarafından ezilen bir kısmı da esir edilen Celayirler 10. yüzyılda Cengiz’in kabilesine hücum ederek onlara bir hayli zayiat verdirmişlerdir. Celayirler, Cengiz’in mücadelesinin ilk yıllarından itibaren Celayirlerle iyi münasebet kurmuştur. Celayirler de onu desteklemişlerdir.

Oyratlar Moğolların batı koluna mensupturlar. Bunlar Altayların eteklerinde, İç Moğolistan’da ve Çin’de yaşamışlardır. Dilleri moğolca Türkçe’nin karışımıdır. Cengiz Han’ın yükselişinde büyük rol oynamışlardır.

Cengiz ortaya çıktığı sırada Naymanların kuzeyinde Yukarı Yenisey’de başkanlarını İnal ünvanını taşıdığı Kırgız aşiretleri yaşıyordu. Tarihi kaynaklar, Kırgızların Moğolların en kabiliyetli savaşçıları olduğunu kaydetmektedir.

Tatarlar ise, ilk yurtları Türkistan’ın doğusunda olan Cengiz Han zamanında Anadolu ve Kırım’a kadar uzanan sahalara yayılan bu kavmin adına Eski Türk kitabelerinde rastlanmaktadır. Kültegin (Köl-Tigin) kitabesinde “Otuz Tatar” adı ile, Bilge Kağan Kitabesi’nde de “Dokuz Tatar” olarak söz edilmiştir. Tatar kelimesi Uygur kaynaklarında da yer almıştır.12 Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügat-it Türk’de Tatarları bir Türk boyu olarak göstermiştir. Tatarlar Çinliler tarafından üçe ayrılmışlardır. Bu ayırım onların menşei ve siyasi durumlarına göre değil de medeniyet durumlarına göre olmuştur.13 Bunlara Ak Tatarlar, Kara Tatarlar, Yabani Tatarlar ismini vermişlerdir. Çinliler Tatarları Ta-ta diye isimlendirmişlerdir.

Aktatarlar, Cengiz devri kabileleri arasında önemli bir yer alır. Onun ilk mücadele yıllarında amansız bir düşman olmuşlardır. Aktatarlar Cengiz’in dedesini öldürmüşler, aralarında kan davasının çıkmasına sebep olmuşlardır. Cengiz Aktatarları cezalandırmış, bir kısmını kendisine bağlamıştır.

Karatatarlar ise Gobi Çölü’nün kuzeyinde yaşarlardı. Çinlilere göre, Temuçin Karatatarlardandı. Karatatarlar Cengiz’in mensup olduğu Tatarlardı. Cengiz’in mensup olduğu Börçeginler Kara Tatarların bir koluydu. Baykal Gölü’nün batısında Selenga taraflarında yaşamışlardır.14

Cengiz Han’ın Soyu

Cengiz Han’ın aralarından çıkacağı Moğollar şimdiki dış Moğolistan’ın kuzey doğusunda Onon ve Kerulen nehirleri arasında göçebe bir hayat sürmüşlerdir.15

Cengiz’in şeceresi birçok bakımdan enteresandır. Bir kısım ecdadı Tibet lakapları almışlardır. O taraflarda yaşamış gibi gösterilmiştir. Bunların bir kısmı Börçegin sülalesinin Budizm’i kabul ettikten sonra Tibetli rahiplerin uydurduğu şeylerdir.

Aybek-ed Devvaddari, Cengiz’in atalarına ait mufassal hikayeler nakleder: O bunları Baycu devrinde Azerbaycan taraflarına gelen Moğollardan öğrenmiştir. Bunlara göre Cengiz’in büyük atası Karaaslan imiş. Bu Tibetli bir kadının çocuğu imiş. Tibetli kadın ormanda ağaç toplamaya gitmiş. Orada bir erkek çocuk dünyaya getirmiş. Bu çocuk demir gibi ağır olduğundan eve getirememiş. Ormanda vahşi hayvanlar arasında büyümüş. Burada dikkat çekilen husus annenin Tibetli gösterilmiş olmasıdır.

Diğer bir rivayette Cengiz’in 9. ceddi Alangua adında efsanevi bir kadındır. Çinliler Kuke-non bölgesinde kadınların hakim olduğu bir ülkeden bahsederler. Burada da bir hükümdarın adı Alangua dır. Cengiz’in ecdadına ait rivayetlerde Alangua’nın çocuklarından Budan-çardan bahsedilmektedir. Budun-cur, milletin hizmetinde olan anlamına gelmektedir. Timur’un mezar kitabesinde de Alangua adından hürmetle bahsedilmektedir.

Cengiz’in ecdadına ait efsanelerden birisi de Ergenekon destanıdır. Cengiz’in atası olarak bir kurt gösterilmiştir. Kurt, Cengiz’in atası olan şahsı bir mağaraya kaçırır. Ceddi olan şahıs arada bir kahraman olarak çıkar.

1240 yılında yazılmış olan Moğolların gizli tarihi şu sözlerle başlar:16

“Çinggiz Kağanın ceddi, Yüksek Tanrının taktiriyle yaratılmış bir bozkurt idi. Eşi beyaz bir maral idi. Denizi geçerek geldiler. Onan nehrinin membaında Burkan Haldun dağı civarında yerleştiklerinde Bataçi Han adlı bir oğulları oldu”.

Bundan sonra eserde Bataçi Han neslinden gelenler bir sayılarak, Temuçin’in babası Yesügey Bağatur’a kadar 20 isim bildirilmiştir.

Bataçi Han’ın oğlu Tamaça, onun oğlu Moriçor Mergen, onun oğlu A’ucan Baraul onun oğlu Karçu, onun oğlu Borcigiday Mergen, onun oğlu Torokolçin Bayan, onun oğlu Dobun Mergen, onun eşi Alangua’dan doğan Budun çur Munggak, onun oğlu Kabaçi Bahadır, onun oğlu Menen Tudun, onun oğlu Kaçi Külük, onun oğlu Kaydu, onun oğlu Bayşingon Tokşin, onun oğlu Tumbinay Seçen, onun oğlu Kabul Kağan, onun oğlu Bartan Bahadır, onun oğlu Yesügey Bahadır, onun oğlu Temuçin.

Temuçin’in Doğumu ve Çocukluğu17

Yesügey Bahadır’ın büyük oğlu Temuçin, bir gün Cengiz Han diye anılacak olan bu büyük şahsiyet Pelliot’un yeni görüşüne göre 1167 yılında Onon ırmağının kıyısında Dülün Boldag adı verilen yerde doğmuştur. Temuçin’in doğum tarihi için İranlı ratihçiler 1155 yılını vermektedir. Yuan hanedanın tarihçileri ise 1162 yılını göstermektedirler. Pelliot ise 1340 tarihli Çin kaynakları üzerinde yaptığı çalışmalar, Temuçin’in doğum tarihini 1162 olarak kabul etmektedir. Cengiz Han 1227’de öldüğünde ancak 60 yaşlarında bulunuyordu.

Temuçin’in babası Yesügey Bahadır, bir gün Onon nehri civarında doğanıyla avlanırken oradan geçmekte olan Merkitlerin Olkunot Kabilesinden bir kız alıp götürmekte olan Merkitli Yeke-Çiledü’nün elinden iki kardeşinin yardımı ile bir kızı kaçırdı. Bu kızın adı Ölün-Uçin idi. Yesügey Bahadır kaçırdığı bu kız ile evlendi. Onon nehri civarında bulunan Deliün Boldag mevkiinde bulundukları sırada, Yesügey Bahadır Tatarlardan Temuçin-Üge, Kori Buka’yı esir alarak getirdiği sırada oğlu Temuçin dünyaya geldi. Bu çocuğa Temuçin-Üge’nin adından dolayı Temuçin ismini verdi. Yesügey Bahadır’ın Ölün-Uçin’den Temuçin, Hasar, Haçi’un, Temuge isminde dört oğlu, Temulin adında bir kızı olmuştur. Temuçin 9 yaşında iken Hasar yedi, Haçi’ün beş, Temuge üç, Temulin ise beşikte idi.

Temuçin dokuz yaşında iken Yesügey Bahadır onun için annesi Ölin-Uçin’in akrabaları olan Torgut kabilesine mensup Olhuno’utlardan, kendi dayılarından kız istemek için Temuçin’i alarak yola çıkmış, yolda Unggirat kabilesinden DaySeçen’e rastlayarak ona misafir olmuştur.18 Temuçin’i DaySeçen’in kızı Börte-Uçin ile nişanlayarak geri dönmüştür. Yesügey Bahadır yolda Tatarlara rastlayarak onlara misafir olmuş, Tatarlar onu tanıyarak, eskiden yapmış olduğu yağmayı hatırlayarak, gizlice onu öldürmeye karar vererek, içkisine zehir katarak zehirlediler. Yesügey Bahadır üç gün sonra evine geldiğinde fenalaştı ve öldü.

Yesügey Bahadır’ın kabilesi Temuçin’i çok küçük ve güçsüz gördüğünden ona itaat etmeyerek ayrılmışlardır. Temuçin’in annesinin bütün ısrarlarını da kabul etmeyen kabileler onlardan ayrılarak bu aileyi yalnızlığa terk etmişlerdir. Baba akrabaları tarafından terk edilen Temuçin kardeşlerini ve analarını yanına alarak o zaman Burhan Haldun adı verilen Onon ırmağının kaynağındaki Kentey dağlarında kara ve su avcılığı ile yaşamaya mecbur kalmışlardır. Geçimlerini avcılıkla sağlamışlardır. Bu zor hayat şartları içinde Temuçin ve kardeşleri gözü pek cengaverler olarak yetişmişlerdir. Bu arada Temuçin düşmanları Tayciyutlara esir düşmüş, esaretten güçlükle kurtulmuştur.

Temuçin dokuz yaşında iken nişanlanmış olan DaySeçen’in kızı, nişanlısı Börte-Uçin’i almak için kardeşini yanına alarak, nişanlısının yanına gitmiş, kayın babası DaySeçen onları sevinçle karşılayarak, Samur’dan bir kürk çeyiz ile birlikte kızı Börte’yi Temuçin’e vermiştir.

Temuçin 1175 yılında Kerayitlerin güçlü hükümdarı, babasının yakın arkadaşı Tuğrul Han’ın yanına giderek bağlılıklarını bildirerek onun yardımını istemiştir. Eşinin çeyizi olan samur kürkü Tuğrul Han’a vermiştir. Tuğul Han’ın yardımı ile dağılmış olan kabilesini birleştirme sözünü almıştır.

Temuçin on iki kişiden ibaret ailesiyle Kerulen nehrinin kaynağından ayrılıp, Burgi sahilinde bulundukları sırada Merkitlerin baskınına uğramışlar, bu baskında Temuçin’in karısı Börte esir edilmiştir. Temuçin eşini Tuğrul Han ve Cacirat kabilesinin reisi Camuka’nın yardımı ile kurtarmıştır.

Camuka ile Temuçin bir yıl beraber hareket ettiler ancak Onon nehri üzerinde Korkonak Cobor mevkiinde birbirlerinden ayrılarak birbirlerine düşman oldular. Çünkü her ikisi de Moğolların hükümdarı olmak istiyordu. Temuçin’i, Celayir, Kıyat Baa’rin kabileleri destekledi. Moğol aristokları Altan, Kuçar, Seçe-beki Temuçin’in yanında yer aldılar. 1196 yılında ant içerek onu Moğolların Han’ı yaptılar.

Temuçin 1196 yılında hanlık unvanını alınca, Kerayitlerin hükümdarı Tuğrul Han’a bir elçilik heyeti göndererek, Moğolların yeni hanı olduğunu bildirdi. Tuğrul Han’da onun han yapılmasını destekleyerek, hanlığını kabul etti.

Temuçin hanlığının ilk yıllarında dört büyük rakibi ile mücadele ederek onları devreden çıkarmıştır. Bunlar Temuçin’in kan kardeşi “Anda” olan Camuka babasının yakın arkadaşı Tuğrul Han, Naymanların reisi Buyruk Han ve Merkitlerin reisi Togtoga Beki’dir.

Camuka 1201 yılında Argun nehri kıyısında toplanan kurultayda kendisini Gur-han yani Moğolistan imparatoru olarak ilan etmiş, Temuçin 1201 yılında Camuka ile savaşarak onu mağlup etmiş, 1202 yılında da Tatarlarla savaşmıştır.

Temuçin ile Tuğrul’un aralarının açılmasına bir kız isteme hadisesi sebep olmuştur. Oğlu Çuçi için Tuğrul Han’ın kızı Ça’ur-beki’yi istemiştir. Kendi kızı Koçin-beki’yi de Tuğrul’un oğlu Sengüm’e vermek istemiştir. Ancak bu istek Kerayitler tarafından kabul edilmemiştir. Aslında Kerayit Han’ı Tuğrul Han kendi tabiinde olan, gelecekte kendisine rakip olabileceğini düşünmeden 1196’da Temuçin’i yok etmediğine pişman olmuştu.19

Temuçin 1203 yılı yazında Kerayitlerle zorlu bir mücadeleye girmiş, Balcuna bataklığında zor günler geçirmişti.20 Temuçin 1203 sonbaharında Kerayitleri büyük bir bozguna uğratarak büyük bir zafer kazanmıştır. Tuğrul Han ve oğlu Sengüm kaçmışlardır. Tuğrul Han Nayman subaylarından Karasübeci’ye esir düşmüş onun tarafından öldürülmüştür. Sengüm ise seyisi ile kaçmış, Etsin-göl civarında eşkiyalık yapmış, Uygurlar arasında bilinmeyen bir nedenle öldürülmüştür.

1203 yılının sonlarında Temuçin Moğolistan’ın doğusuna, Naymanlar ise batısına hakimdiler. Temuçin’in ezeli düşmanları olan Camuka, Merkit beyi Toktoga-beki, Oyratların reisi Kutula-beki Naymanlarun saflarında toplanmışlardı.

Temuçin 1204 ilk baharında bir kurultay topladı. Bu kurultayda bazı komutanlar, bu mevsimde atların zayıf olduğunu, sonbaharda sefer yapılmasını istediler. Temuçin’in kardeşi Temuge ve amcası Darıtay ve Noyanlar ise ani bir baskın yapılmasına bu baskının şaşkınlığından faydalanmak için hemen harekete geçmenin doğru olacağını söylediler. Bu fikirleri doğru bulan Temuçin yapmakta olduğu süreç avına son vererek, ordusunu teftiş ederek, orduyu binlik, yüzlük, onluklara ayırdı. Bunların başlarına da binbaşılar, yüzbaşılar, onbaşılar tayin etti. Temuçin Naymanlarla savaşa girmeden önce Moğol ordusunun ve devlet teşkilatının özünü teşkil eden nizamnameleri neşretti. Gündüz ve gece nöbetçileri tayin etti. Gündüz yetmiş, gece seksen nöbetçi üç gün nöbet tutacaklar, üç günde bir nöbet değiştireceklerdi. Bu tedbirleri aldıktan sonra Nayman seferine çıktı. 1204 yılının yaz ayının başında Temuçin tuğunu açarak yürüyüşe geçti. Cebe ile Kubilay’ı önden yolladı. Bunlar Kerulen boyunca ilerlediler. Nayman, Cacirat, Merkit ve Oyrat kuvvetlerine karşı şiddetli bir savaşa girişen Temuçin kesin bir galibiyet elde etmiştir. Ağır bir şekilde yaralanan Taybuka ölmüş, oğlu Küçlüğ İrtiş civarına kaçmıştır. Merkit beyi Toktoga beki de Küçlüğle birlikte kaçmıştır. Camuka ise savaş meydanında dostlarını terketmişti. Camuka eşkiyalık yapmaya başlayan arkadaşlarının arasına katılarak maceraperest bir hayat sürerken kendi adamları tarafından Temuçin’e teslim edilmiştir. Kan kardeşi olan Camuka prenslere yapıldığı gibi kanı yere dökülmeden öldürülmüştür.

1205 yılı baharında Temuçin tekrar harekete geçerek elinden kaçıp kurtulmuş olan Toktoga-beki’yi takip etti. Yapılan mücadelede Toktoga’ya bir ok isabet ederek öldü. Savaş sırasında bir çok Merkitli ve Naymanlı öldü. Nayman ve Merkitlere karşı yürütülen savaşlarda Naymanların saflarında yer almış olan Camuka bütün milletini kaybetmiştir.

Temuçin’in Cengiz Adını Alması ve Kağan Seçilmesi21

Temuçin, Kerayit, Nayman ve Merkitleri aradan çıkardıktan sonra 1206 yılının ilkbaharında Onon ırmağının kaynaklarında kendisine bağlanmış olan bütün kabileleri bir araya getirerek büyük bir kurultay topladı. Temuçin 1196 yılında han olarak seçilmişti. Onun büyük han olarak seçilmesi ancak 1206 kurultayı ile mümkün olmuştur. Moğolistan’ın batı tarafının ele geçirilmesi Naymanların mağlup edilmesi ile tamamlanmıştır. Moğol ve Türk kabilelerinin tamamı tarafından ve gizli tarihin “Kağan” ünvanını verdiği22 Büyük han yapılan Temuçin Cengiz adını aldı. Çinlilere göre Temuçin bu ünvanı daha çocuk yaşta iken almış, bazı yazarlara göre 1196’da han olması ile bu ünvanı kullanmıştır. Bazıları ise Kerayit zaferinden sonra Cengiz ünvanını kullanmıştır.

1206 Pars yılında bütün boyların birleşmesi ve Onon nehrinin kaynağında toplanan kurultay da büyük hanlığın belirtisi olarak dokuz tuğ dikilmiştir. Çinliler Temuçin’e Çingiz Kağan ünvanını vermişlerdir.

Pelliot Çengiz kelimesinin Türkçe Tengiz veya Dengiz olduğunu düşünmektedir. G. Nemeth Cengiz isminin Tengiz kelimesinden çıktığını, deniz ve göl anlamına geldiğini söylemektedir. Vladimirstov Cengiz’in şamanlar tarafından sayılan bir ışık ruhunun adı olduğunu düşünmektedir.

Kağan kelimesi Moğolca metinlerde Kahan ve Kaan olarak geçer. Pelliot Cengiz Han’ın kağan unvanını hiç kullanmadığını, gerçek unvanının Çingiz-Kan şeklinde olması gerektiğini söylemektedir. Temuçin hükümdar olunca ona verilen Cengiz unvanının Moğolca şekli Çinggis’tir. Moğolcadan Türkçeye geçen sözlerin sonundaki “s” sesi “z” ye dönüşmüştür. Baştaki “c” harfi de Moğolca da “ç” olarak yazılmıştır. Türk lehçelerinde bu ad Çinggiz, Çınngız, Çingiz, Cengiz olarak söylenmiş ve yazılmıştır.

Temuçin’in bu ünvanı ne zaman aldığı hakkında tartışmalar bulunmaktadır. Bazıları 1203 Kerayit zaferinden bazıları da 1206 Nayman seferinden sonra 1206 kurultayında almış olduğunu iddia etmektedirler. Hemen hemen bütün kaynaklar Cengiz Han’ın 1206 yılında bütün Moğolistan’ı yüksek hakimiyeti altında birleştirdikten sonra ilk devlet meclisini yani kurultayını topladığını, müesseselerinin temelini burada attığı meselesinde müttefiklerdir.

Moğol topluluğu Cengiz Han’dan önce teşkilatsızdı.1206 kurultayında devletin ordu ve içtimai teşkilatı yapıldı. Bunların en önemlisi Cengiz Han yasası adı ile yasakların konulmasıdır. Moğolların sosyal teşkilatları, devlet ve memleket yönetiminin esasları 1206 kurultayında belirlenmiştir.23

Cengiz Han’ın Fetihleri

Cengiz, hakan olduktan sonra en önemli işi Çin’i fethetmesidir. Cengiz Han büyük bir cihan imparatorluğu kurmak için Çin ve Tangut ülkesini almak, Orta Asya’yı ele geçirmek istemiştir. Cengiz Han zamanında bugünkü Çin sahasında üç devlet vardı. Kansu civarında Tangutlar, kuzeyde Chin veya Kin krallığı ve güneyde Sung İmparatorluğu bulunuyordu.24

Tangutlar Kansu bölgesinde yaşayan Tibet ırkından Budist dininden olan Tangutlarla olan mücadele Moğolların yerleşik ve medeni bir millete karşı yaptıkları ilk sefer olmuştur.25 1209 yılında yapılan bu seferle Cengiz Han, ordusunu denemiş, eski hadiselerin hesabını sormuş, İpek yolunu kontrol altına alarak Tangutlar tabiyet altına alınmıştır.

Cengiz Han Tangutları mağlup ettikten sonra Chin veya Kin İmparatorluğu denilen Cürcet Krallığı üzerine 1211 yılında bütün oğullarınıda yanına alarak Çin seferine çıkmıştır.26 1211 seferi Cengiz Han tarafından metotlu bir şekilde yönetilmiş Çin sistemli bir şekilde yakılıp yıkılmasına rağmen müstehkem mevkiler ele geçirilememiştir. 1213 yılında Moğol ordusu üç kola ayrılarak Çin’i istila etmiştir. Birinci ordu Cengiz Han’ın küçük oğlu Tuluy, merkez ordusunun başında olarak Hopei ovasını baştan başa geçerek Ho-kienfu’yu almış, daha sonra Şang-tongg’a girerek Tsi-nan’ı zaptetmiştir. Cengiz Han’ın kardeşi Kasar ile küçük kardeşi Temuge ot Çigin komutasındaki üçüncü ordu Peçili körfezine kadar uzanarak Çin’i yakıp yıkmıştır. 1214 yılında Cengiz Han’ın üç ordusu Pekin önünde birleşerek şehri muhasara etmişlerdir. Ümtsizliğe düşen Pekin valisi intihar etmiş, böylece Pekin Moğolların eline geçmiştir. Moğollar şehri işgal ederek, insanları katletmişler, şehri yakıp yıkmışlardır. Cengiz Han kendisine itaat edenlere karşı son derece adil davranarak onları mükafatlandırmış, dostlarına karşı sadık ve merhametli olmuş, kendisine itaat etmeyen karşı gelenlere ise acımasız davranmıştır. Bu katliamlarla kendisine karşı çıkanlara ders vermek istemiştir.

1215’de savaşı yoluna koyan Cengiz Han ordularının büyük bir kısmını Çin’den çekerek Türkistan’ın fethine girişmiştir. Batıya dönmeden önce Cengiz Han Çin’deki harekatı yönetmesi için büyük komutanlarından Mukali’yi görevlendirmiş, yedi yıl boyunca başarılı savaşlar sonunda Kin krallığını Honan’a hapsetmeyi başarmıştır.

Bu arada Cengiz Han bazı diplomatik temaslarda bulunmuş, 1215’de Pekin’i aldıktan sonra Harzemşah’ın elçisini kabul etmiş, İslam halifesiyle de temas kurmuştur. Cengiz Han kuzey Çin seferinde Chin imparatorluğunu yok edemedi. Çünkü bu iş için ülkenin içerilerine girmek gerekiyordu. Bunun için de daha çok kuvvetlere ihtiyaç vardı. Bu iş için, henüz teşekkül halinde bulunan ordularını ezdirmek istemedi. Esas maksadı Çin’i itaat altına almaktı. Cengiz Han bu seferinde Sarı ırmak büklümünün kuzeyini tamamen ele geçirdi. Bu seferde Türkistan seferinde kullanmak üzere ordusunun teçhizatını ve eksiklerini tamamladı. Askeri nakliyat için pek çok deve getirdi. Çin’den teknik eleman, uzman, sanatkarlar getirilerek binaların yapılmasına başladılar. Bu zaman içinde, Batı Türkistan’a yapacağı seferin hazırlıklarını yaptırarak araziyi tanımaya çalışmıştır. Cengiz’in başarılarından birisi de seferlerinde harita kullanmış olmasıdır. Harita işleriyle oğlu Çuçi meşgul olmuştur.

Karahıtay Devleti’nin Fethi

Cengiz Han 1218 yılında Cebe Noyan komutasında 20.000 kişilik bir kuvveti Karahıtaylar üzerine yollamıştır. O sırada Naymanların son hükümdarı Taybuka’nın oğlu Küçlüğ eski müttefikleri Merkit kalıntılarıyla Doğu Türkistan’a gitmiş, Karahıtay Gurhan’ı kendisini Karabalgasan’a kabul etmiş, ona itimat ederek 1208’de kızıyla evlendirmiştir. Küçlüğ kayınbabasının zayıflığından ve yaşlılığından faydalanarak bir an önce tahta geçmek için faaliyete başlamıştır. Karahıtayların eski tabileri olan Harzemşah Muhammed ile anlaşarak Gurhan’ı devirmek, topraklarını paylaşmak istemiştir. Harzemlilerin hücumlarına Karahıtaylılar karşı koymuşlardır. Harzemşahlar 1210’da Semerkant’ı işgal ettiler. Bu arada Küçlüğ kayınbabasına karşı isyan ederek, hazinesini yağmalayarak, Balasagon üzerine yürümüştür. Küçlüğ Balasagon yakınlarında mağlup olmuş, ancak bir müddet sonra Gurhan Çeleku gafil avlanarak 1211 yılında esir edilmiştir. Küçlüğ kayınbabasına iyi davranarak onun adı altında kendisi hükmetmeye başlamıştır. Küçlüğ’ün Karahıtay üzerindeki hakimiyeti 1211 yılından 1218 yılına kadar devam etmiştir. Nasturi bir Hıristiyan olan Küçlüğ, bölgede zalimce bir dini baskı uygulayarak Müslümanları öldürtmüş, onları Hıristiyan olmaya zorlamıştır. Bu olaylara Hoten imamı itiraz edince, onu medresenin kapısında haça gerdirerek öldürtmüştür. Bu vahşetlerden sonra bölgeye gelecek olan Moğollar kurtarıcı olarak karşılanmıştır.

Cengiz Han 1218’de Cebe Noyan komutasında 20.000 kişilik bir kuvveti Küçlüğ’ün üzerine yolladı. Moğol komutan Küçlüğ’ün dini baskısından faydalanarak Karahıtay ülkesini herhangi bir direniş olmadan teslim aldı. Bilhassa Müslümanların yardımı büyük oldu. Balasagon direnmeden teslim oldu. Cengiz Han daha sonra camileri tamir ettirmiş, ibadete izin vermiş, hatta onları ibadete zorlamıştır. Cengiz Han Müslümanlara “Madem dininiz namaz kılmayı emrediyor, kılmanız lazım” diyerek Müslümanlara zorla namaz kıldırtmıştır. Karahıtay Devleti’ni yıkılmasıyla İli, Issık göl, Talas ve bütün Doğu Türkistan Moğol İmparatorluğu’na bağlanmıştır.

Moğol Harzemşah Münasebetleri27

Aral gölüne dökülen Amu derya (Ceyhun) nehrinin her iki yakasına Harzem ülkesi adı verilir. Bu bölge Orta Asya’nın ekonomik, kültürel ve siyasi hayatına etki etmiştir. Harzemşahlar sülalesinin kurucusu bir Türk olan Anuş Tegin’dir. Bunun hangi Türk sülalesine mensup olduğuna dair aydınlatıcı bilgi yoktur. 1172-1200 yılları arasında Harzem hükümdarı Tekiş sultan ünvanını kullanarak bölgeye hakim olmuş, 1200’de ölümü üzerine Alaeddin Muhammed (1200-1220) iş başına geçmiştir.

Cengiz Han 1215’de Çin’de kazandığı zaferle Moğol kabilelerini birleştirmiş, Çin’in zenginliklerine sahip olmuştu. Harzemşah Muhammed, Cengiz Han’ın Çin’i fethettiği haberini alınca, Cüzcani’ye göre bu haberin doğruluğunu öğrenmek, Moğolların kuvveti hakkında bilgi almak için Cengiz Han’a bir elçilik heyeti yollamıştır. Gönderilen heyetin başında Bahaeddin Razi bulunuyordu. Harzem heyeti Cengiz Han’ın yanına geldiğinde Pekin alınmıştı. Ölülerin kemikleri dağ gibi yığılmış, toprağa insan yağı bulaşmıştı. Cesetlerin çürümesi dolayısıyla çıkan hastalıktan Bahaeddin Razi’nin arkadaşlarından bazıları öldü.

Cengiz Han, elçileri iyi kabul ederek, kendisinin doğu hükümdarı olduğunu, Harzemşah sultanını da batının hükümdarı saydığını aralarında dostluk ve sulh olmasını, tüccarların bir ülkeden diğerine serbest olarak seyahat etmelerini istediğini bildirdi. Bu sırada Çin ile Moğolistan arasındaki ticaret Uygurların ve Müslümanların elindeydi.

Harzemşah’ın bu elçilik heyetine karşılık olarak Cengiz Han’da bir elçilik heyeti ve ticaret kervanı yolladı. Neseviye göre bu heyetin başında Harzemli Mahmut Yalavaç, Buharalı Ali Hoca, Otrarlı Yusuf Kenka bulunuyordu. Sultana gönderilen hediyeler arasında kıymetli madenler, kumaşlar vardı. 1218 baharında Harzemşah Muhammed bu elçilik heyetini kabul etti. Elçiler ona, Cengiz Han’ın zaferlerini duyduğunu, kendisiyle bir antlaşma yapmak istediğini onu “oğullarıyla aynı tutmayı” teklif ettiğini söylediler. Ertesi gece Harzemşah sultanı elçilerden Harzemli Mahmud Yalavaç’ı gizlice kabul ederek, Mahmud dan kendisinin Harzemli olduğunu, vatanının menfaatlerine uygun olarak hareket etmesini, Cengiz Han hakkında doğru bilgi vermesini, Cengiz’in sarayında casus olmasını, bunun için kendisini mükafatlandıracağını söyledi. Sultanın öfkesinden korkan Mahmud Yalavaç onun bu isteklerini kabul ederek, Harzem ordusunun Moğol ordusundan güçlü olduğunu söyledi. Harzemşah Muhammed bundan memnun olarak Cengiz Han ile antlaşmaya karar verdi. Cengiz Hanla Harzemşahlar arasındaki mücadele Harzemliler yüzünden oldu. Cengiz Han Harzemşahlar ile dürüst, adil, ticari ve siyasi ilişkiler kurmayı denemiştir.

Harzemşah Alaeddin Muhammed, Çin’i fethederek cihan fatihi olmak istiyordu. Fakat bu hususta ilk adımı Cengiz Han atmıştı. Harzemşah Sultanı Cengiz’in hareketlerini dikkatle takip ediyordu. Bunun için Cengiz Han’a iki defa elçi göndermişti. Cengiz Han bu elçilik heyetine karşılık çok zengin bir ticaret kervanı göndermişti. Ancak bu kervanlar yağma edildi. Harzemşahlarla savaşın sebebi de bu kervanların yağması olmuştur.

Cengiz Han’ın yükselişi Harzemşahları yakından ilgilendirmişti. Harzemşah elçilerini Cengiz Han Pekin’de kabul etmişti. Görüşme sırasında “Dünyanın imarı ticaretle olur, onun için aramızdaki ticari münasebetleri geliştirelim” demişti. Cengiz Han’da Alaeddin Muhammed’e elçiler göndererek karşılık vermiştir.

Otrar Hadisesi

Otrar faciası 1218 yılında meydana gelmiştir. Harzem ülkesine giden elçilik heyeti, geri dönerek Cengiz Han’a bilgi vermişler, Cengiz Han Harzemşahlarla yapılan antlaşmadan memnun kalmıştı. Yapılan antlaşma gereğince batıya bir ticaret kervanı sevk edilmiştir. Nesevi kervanın başında bulunan tüccarların adlarının Ömer Hoca Otrari, Hammal Meragi, Fahreddin Dizeki Buhari ve Emineddin Herevi olduğunu yazmaktadır.

Cüzcani kervanda altın, gümüş, Çin ipekleri, kunduz ve samur kürkleri ile yüklü 500 deve, hepsi Müslüman 450 kişi bulunuyordu. Kervan Otrar’da durdurulmuş, mallar yağmalanmış ve kervanda bulunanlar Kadir Han adıyla tanınan28 Harzem valisi İnalcık tarafından öldürülmüştür. Kervanda bulunan mallar Buhara ve Semerkant tüccarlarına satılarak elde edilen gelir sultana gönderilmiştir.

Cüveyni kervanda bir devecinin kaçarak, bu haberi Cengiz Han’a bildirdiğini yazmaktadır. Cengiz Han bu haber üzerine itidalini ve nefsine hakimiyetini kaybetmeyerek, babası daha önce Harzemşah Tekiş’in hizmetinde bulunan İbn Kefreç Buğra’yı iki Moğol ile birlikte Harzemşah’a göndererek olayı protesto edip, İnalcık’ın teslimini istemiştir. Harzemşah bu isteği reddederek elçiyi öldürtüp arkadaşlarının sakallarını traş ettirerek Cengiz Han’a yolladı. Bu hareket Cengiz Han tarafından Harzemşah ülkesinin istilasına sebep teşkil etti.

Bu hadiseler Harzem devletine karşı bir seferin yapılmasını zaruret haline getirmiştir. İslam kaynaklarına göre, Cengiz Han’ın bu seferi 600.000 veya 700.000 kişi ile yaptığı söylenmektedir. Bu rakamlar çok mübalağalıdır. Herhalde Moğollar bu seferde çok sayıda kuvvet kullanmış olmalıdır. 1211 seferinde olduğu gibi bu seferinde de Cengiz Han dört oğlu ile birlikte sefere çıkmıştır.

Cengiz Han’ın harp hazırlıkları, Harzemşah ordusunun çok kuvvetli olduğuna Cengiz’in inanmış olduğunu göstermektedir. Müslüman müşavirlerin bilgilerine dayanarak Harzemşahlar hakkında gerekli istihbaratı yapmış, 1219 yılı sonbaharında Cengiz Han Balkaş gölü’nün güneydoğusunda bulunan Kayaliğ’a gelmiş, orada Karluk hükümdarı Arslan Han kendisine katılmıştır. Uygur hükümdarı İdikut Barçuk’ta Cengiz ordusunun saflarında yer almıştır.

Harzemşah Muhammed Cengiz Han gelmeden önce askeri bir şura topladı. Bazı komutanlar ordunun Seyhun sahilinde toplanmasını Moğolları burada karşılamayı, uzun yürüyüş yaparak buraya gelmiş olan Moğol askerlerinin toplanmasına fırsat vermeden savaşmayı teklif ettiler. Bazıları ise Moğolların Maveraünnehir’e girmesine engel olamıyorsak, ülke içinde Moğol ordusunu tahrip etmeyi teklif ettiler. Bazıları da Maveraünnehir’i kendi halinde bırakıp Ceyhun geçitlerinde Moğol ordusunu karşılamak istediler. Harzemşah Muhammed ordusunu Siniderya ile Maverraünnehir’in müstahkem mevkilerine dağıtarak Moğol ordusunu karşılamaya karar verdiler. Böylece sayı üstünlüğüne rağmen kuvvetlerini dağıtması üzerine her noktada sayıca azaldılar. Harzemşah Muhammed birinci görüşe göre, düşmanı karşılamış olsaydı, Cengiz’in ordusunu yenebilirdi. Harzemşah, Cengiz’in merkezi ordusunu parçalayarak yenmeyi düşünmüştü. Ancak Cengiz’in komutanları değiştirilebilirdi. Halbuki Harzem komutanları müstakildi. Sultan komutanların elindeydi. Ayrıca Sultan annesi ile de ihtilaflıydı.

Cengiz Han Otrar’a geldiğinde Harzemşah’ın savaş planını öğrenerek şehirlerin arasına girecek şekilde ordusunu düzenleyerek, Harzem şehirlerinin birbirlerine yardım etmesini önledi. Ordusunu gruplara ayırdı. Buna göre oğulları Çağatay ve Ögedey, Otrar önlerinde kalarak şehri alacaklar. Çuçi ise Siniderya boylarına ilerleyerek Sığnak ve Cend’i alacak, Cengiz Han küçük oğlu Tuluy ile birlikte Buhara’ya yürüyecekti. Böylece Harzemşah ordusunun birbirleriyle teması önlenecekti.

Çağatay ve Ögedey’in komutasındaki ordu Otrar’ı kuşattılar. Kuşatma uzun sürdü. Beş aylık bir muhasaradan sonra Hacip Karaca teslim olmaya karar vererek, askerleriyle birlikte şehirden çıktılar. Çağatay ve Ögedey kendi sultanlarına ihanet etmesi yüzünden ona itimat etmeyerek öldürdüler. Otrar halkı da şehirden kovuldu. Daha sonra şehir yağma edildi. Kaleyi savunan askerlerin hepsi idam edildi.

Cengiz Han ve ordusu 1220 şubatında Buhara önlerine geldi.29 Buhara şehri surlarla tahkim edilmişti. Şehirde 20-30 bin kişilik bir Harzem birliği vardı. Şehir Moğollar tarafından kuşatıldı. Şehir İbnül Esir’e göre 10 Şubat 1220’de, Cüzcani’ye göre 16 Şubatta teslim oldu. Şehir halkı Sultanın ordusu için hazırlanan erzakı teslime, hendeği doldurmaya mecbur tutuldular. Zengin tüccarlara satılmış olan Otrar katliamındaki malları teslime zorladılar. Şehir tamamen boşaltıldıktan sonra yağma edildi. Emre uymayıp şehirde kalanlar öldürüldü.

Cengiz Han Buharayı ele geçirdikten sonra Semerkant üzerine yürüdü.30 Nesevi’nin bildirdiğine göre şehirde 40.000 asker vardı. Şehrin valisi Terken Hatun’un kardeşi Tugay Han’dı.

Cengiz Han Semerkant üzerine geldiğinde Otrar kuşatmasında bulunan Çağatay ve Ögedey’de babalarının kuvvetlerine katıldılar. Cengiz Han savaştan önceki iki gün askerin dinlenmesine izin verdi. Daha sonra şehrin etrafını dolaşarak surları, kale kapılarını, kuleleri ve siperleri inceledi.

Moğollar kuşatma sırasında, müdafileri aldatmak için esirleri kullanarak, onlara Moğol elbisesi giydirilerek on kişiye bir sancak verdiler. Şehir halkı Moğolların çok büyük bir ordu olduğunu zannederek korktular. Bu Moğolların çok sık olarak kullandıkları bir savaş hilesiydi. Bir şehri almak için Moğollar civardan kılıç tehdidi ile erkekleri toplayarak savaşa mecbur edip, bunları hendeklere sürerek, hendeklerin ve çukurların doldurulmasını sağlayarak, şehirlerin kolayca ele geçirilmesini gerçekleştiriyorlardı.

Semerkant şehri dört gün kuşatıldı. Şehir halkı büyük kayıplara uğrayınca şehri teslim etmeye karar verdiler. Bazı komutanlar savaşmak istiyorlardı. Büyük bir kısmı ise teslim olmaktan başka çareleri olmadığını söyleyerek görüşlerinde ısrar ettiler. Bu tartışma sabaha kadar devam etti. Yapılan çetin tartışmalardan sonra müdafiler şehri Cengiz Han’a teslim etmeye karar verdiler. Şehrin kadısından, Şeyhülislamından ve alimlerinden oluşan bir heyeti Cengiz Han’a yolladılar. Cengiz Han gelen elçileri iyi karşıladı. Kuşatmanın beşinci günü şehir halkı Semerkant’ı Moğollara teslim ettiler. Şehirde bulunan halk dışarı çıkarılarak yağma edildi.

Çuçi komutasında gönderilen orduda 20 Nisan 1220’de Cent önlerine geldi.31 Halk şehir kapılarını kapadığı halde savaşmadı. Moğollar surlara merdivenle çıkarak, dokuz gün boyunca şehri yağmaladılar. Çuçi yıl sonuna kadar Seyhun’un aşağı kesimlerinde savunma tertibatı alarak kaldılar.

Moğollar Benakent ve Hocent’i zaptettiler.32 Harzem’in eski başkenti olan, şimdiki Hiyve’nin yakınındaki Gurganç, Cengiz Han’ın iki oğlu Çuçi ve Çağatay tarafından kuşatılmış, kuşatmanın uzun sürmesi ve komutanlar arasındaki anlaşmazlık sebebiyle Ögedey’in komutası altında 1221 Nisanı’nda ele geçirilmiştir.

Harzemşah Muhammed’in Kaçışı ve Ölümü

Harzemşah Muhammed, Moğolların Ceyhun’u geçmelerine engel olmak istedi. Semerkant muhasarasında müdafilere iki defa yardımcı birlik gönderdi. Fakat bunlar şehre ulaşamadı. Cengiz Han, Sebütey Bahadır ve Tokuçar komutasında 30.000 kişilik bir kuvvete Harzemşah’ı takip etmek ve onu yakalamak görevini verdi. Bunlar barışsever halkı hırpalamayacak, şehirleri yağma etmeyeceklerdi.

Sultan Irak valisi olan oğlu Rukneddin’in vezirinin fikri gereğince Irak’a çekilip bir ordu meydana getirerek mücadeleye devam etme kararındaydı. Diğer oğlu Celaleddin babasının bu kararına muhalif olarak ordunun yönetiminin kendisine verilmesini istedi.

Cebe ve Sebütey komutasındaki Moğol ordusu gelmeden, Harzemşah Ceyhun sahilini terk ederek 18 Nisan 1220 yılında Nişabur’a geldi. Harzemşah Nişabur’da kalmayarak Rey yolu ile Kazvin’e kaçtı. Bistam’da saray vezirlerinden Emir Taceddin Bistami’ye iki sandık mücevher vererek Ardahan’a gönderilmesini istedi. Hazine Moğollar tarafından ele geçirilerek Cengiz Han’a gönderildi.

Cebe ve Sebütey Cengiz Han’dan aldıkları emirle yolda durmayıp, yağma yapmayarak, kimseyi öldürmeden, Sultanı yakalamak istediler. Harzemşah Nişabur’da izini kaybettirmeyi başarmıştır. Cebe ve Sebütey Noyanların kuvvetleri birbirinden ayrılarak Sultan’ı aradılar. Her iki birlik Rey’de birleştiler. Rey halkı kendi isteğiyle Moğollara teslim oldu. Rey’de Sultanın Hamedana gittiğini öğrenince oraya doğru harekete geçtiler. Hamedan civarında yapılan savaşta Harzemşah Sultanı kaçarak izini kaybettirdi. Gurgan şehrinden üç gün uzaklıkta Gurgan nehrinin denize döküldüğü Abaskun şehrine yakın olan Hazar denizindeki bir adaya sığındı. Burada akciğer iltihabından 1221 yılının aralık ayında öldü. Nesevi, Sultanın vefatında bir kefen alacak kadar parasının olmadığını çok sıkıntı çektiğini bildirmektedir. Harzemşah’tan sonra oğlu Celaleddin Moğollara karşı mücadeleye devam edecektir.

Alaeddin Muhammed ölümünden az önce yanında bulunan oğulları Celaleddin, Ak-şah ve Uzlağ-şah’ı çağırarak, kendisinin intikamını alacak ve sarsılan devlet düzenini yeniden kurabilecek kişinin Celaleddin olacağını söyleyerek, kılıcını Celaleddinin beline takmıştır.

Celaleddin Harzemşah’ın Moğollarla Mücadelesi

Harzemşah Muhammed’den sonra sultan olan Celaleddin ve kardeşleri, babalarını defnettikten sonra 70 süvari ile Mankışlağ’a geldiler. Oradan başşehre geçerek Celaleddin’in sultanlığını açıkladılar. Uzlağ Şah’ın bazı komutanları bu durumu kabul etmediler. Bunlar arasında Belh ve Yenikent valisi Tuci Pehlivan, Celaleddin’e suikast yapmak istedi, ancak vaktinde haber alınarak suikast önlendi.33 Uzlağ Şah ve Ak Şah Harzem’i terk ettiler. Şehzadelerin kaçtığını öğrenen Cengiz Han şehzadeleri yakalatarak esir etti. Cüveyni, şehzadelerin esir edilişinden iki gün sonra öldürüldüğünü bildirmektedir. Nişabur’da bir müddet kalan Celaleddin Neseviye göre 6 Şubat 1221’de bu şehri terk ederek Zusan şehrine giderek ordu toplamak istedi fakat başarılı olamadı.

Cengiz Han 1221’de Ceyhun’u geçerek Belh’i işgal etti. Celaleddin, Urlular ile Türkler arasındaki mücadele sebebiyle ordusunda tam bir birlik sağlayamadı. Celaleddin Emin’ül Mülk’ün daveti üzerine Gazne’ye gitti. Yanında 30.000 kişilik bir kuvvet vardı. Emin’ül Mülk 50.000, Seyfeddin Ağrak’ta 40.000 kişiyle ona katıldılar.

Celaleddin çeşitli unsurlardan kurulu bir ordu meydana getirerek, Kabil’in kuzeyinde Pervan’da iki gün süren bir muharebe yaptı. Moğol komutan Şiki-kutuku Noyan’ı büyük bir mağlubiyete uğrattı. Bu galibiyet üzerine Moğolların eline geçmiş olan şehirler isyan ederek Moğol valileri öldürdüler. Savaştan sonra ordu komutanları ganimeti bölüşme yüzünden kavga ettiler. Celaleddin bu kavgaları bastıramadı, onlara hakim olamadı. Ganimetlerin paylaşılması sırasında, Emir Melik, Seyfeddin’e kamçı ile vurdu. Celaleddin bu hareketi cezalandıramadı. Seyfeddin adamlarını alarak ayrıldı. Pervan muharebesinden sonra Celaleddin’in ordusu dağıldı. Yanında Emin’ül Mülk ve Türkler kaldılar.

Pervan muharebesinin intikamını almak isteyen Cengiz Han Celaleddin’i yakalamak için Gazne’ye yürüdü. Bu sırada Celaleddin Gazne’yi terk etmişti. Cengiz Han hiçbir direnme görmeden Gazne’yi ele geçirdi. Pervan muharebesinden sonra komutanları tarafından terk edilen Celaleddin Hindistan’a gitmek için hazırlıklara girişti.34 Gazne mağlubiyetinden sonra Sind nehrine kadar çekilen Harzem Sultanı 24 Kasım 1221’de yapılan muharebede Moğol ordusunun merkezini dağıtmayı başardı. Cengiz Han kaçmaya hazırlanırken o zamana kadar beklemekte olan Cengiz Han’ın Hassa ordusu muharebenin sonucunu belli etti. Cengiz Han Celaleddin’i sağ olarak ele geçirmek istediğinden onun bulunduğu yere ok atmakta gevşek davrandılar. Celaleddin’in yedi yaşındaki oğlu esir edilerek öldürüldü. Annesini, karısını ve diğer kadınları Moğolların eline esir düşmesin diye suya attırdı. Kadınların hepsi öldü. Moğol çemberinin daraldığını gören Celaleddin atını nehre sürerek karşı kıyıya geçti. Askerlerinden 4.000 kişi onunla birlikte karşı sahile vardı. Akıntıya kapılmış 3.000 süvari üç gün sonra ona yetiştiler. Celaleddin’in cesaretini ve kahramanlıklarını gören Cengiz Han “Bir babanın işte böyle bir oğlu olmalıdır” demiştir.

Cengiz Han Celaleddin’in arkasından Sind nehrini geçmeye lüzum görmeyerek geri dönmüştür. Celaleddin 1224 yılında Hindistan’dan İran’a gelerek kardeşi Gıyaseddin Pir Şahla mücadele ederek Cengiz Han’ın ölümünden sonra da Cengiz Han’ın oğlu Ögedey zamanında Moğollarla mücadele için teşebbüste bulunacaktır. 1231 yılında Moğol takibinden kaçarken Meyyafarıkıyn civarında, Ahlat’ta öldürülen kardeşinin intikamını almak için bir Kürt tarafından öldürülmüştür.

Cengiz Han 1223 ilk baharında Kulan-başı bozkırında oğullarıyla bir kurultay yaptı.35 10 Mart 1223’de Cengiz Han bir av esnasında attan düştü. 1223 yazını İltiş civarında geçirerek, 1225 yılı ilk baharında Moğolistan’a döndü. Cengiz Han’ın oğullarının hepsi babalarıyla birlikte döndüler. Sadece Çuçi batıda kaldı. İmparatorluğun merkezi dışında bir devlet kurmaya çalıştığı ortaya çıkınca Cengiz Han ile Çuçi’nin arası açıldı. Reşidüddin baba ile oğul arasındaki anlaşmazlıktan bahsetmektedir.

Çuçi 1227 yılının şubat ayında ölmüştür. Cengiz Han onun ölüm haberini aldığında Tangut ülkesinde bulunuyordu. Reşidüddin’e göre oraya 1225 baharında, Çin tarihlerine göre 1226 baharında gitmiştir. 1227 ilkbaharında Tangut başkenti kuşatılmış, kuşatma devam ederken 18 Ağustos 1227 yılında ölmüştür. Öldüğünde 70 yaşındaydı. Cengiz Han’ın cesedi Moğolistan’a getirilerek Onon ve Kerulen nehirlerinin kaynakları civarında bulunan kutsal Burhan-Haldun dağlarında gizli bir yere gömüldü. Gömüldüğü yer Moğol geleneğine göre gizli tutuldu.

Cengiz Han’ın Şahsiyeti

Cengiz Han’ın şahsiyeti ile ilgili en geniş bilgiyi Cüzcani vermektedir. Cüzcani’nin bildirdiğine göre onun uzun boylu, geniş alınlı, sağlam bünyeli, kedi gözlerine benzer gözleri olan bir şahıstı.

Cengiz Han kendisine çok güvenen, zor durumlarda hakimiyetini sağlamak için her türlü önlemleri alan, toplu katliamlardan bile kaçınmayan ayaklanan yerlere karşı acımasız olan bir kişiydi.

Cengiz Han dengeli bir zekaya, aklı selime sahipti. Sertliğine rağmen dostlarına karşı son derece cömert ve müşfikti. Hainlere karşı çok sert davranmış, kötü duruma düşmüş efendilerine ihanet edenleri ölümle cezalandırmıştır. Düşmanı olmuş hükümdarlara sonuna kadar bağlı ve sadık kalmış kişileri kendi hizmetine alarak mükafatlandırmıştır. Himayesine aldığı yoksulları sonuna kadar korumuş, bütün hayatı boyunca onları takip etmiştir.

Ordusunda sıkı bir disiplin uygulamış yasaklarına uymayanları şiddetle cezalandırmıştır. Orduda yalancılık, hırsızlık hayal edilmeyecek duruma gelmiştir. Cengiz Han sadece Moğol diliyle konuşmuştur.

Cengiz Han’ın ölümünden sonra onun kurmuş olduğu teşkilat sayesinde devlet 40 yıl yaşamış, imparatorluğun bölünmesinden sonra ortaya çıkan devletlerde de Cengiz Han ailesinin hakimiyeti birkaç nesil devam etmiştir.

Cengiz Han’dan Sonra Moğollar

Cengiz Han hayatta iken milli geleneklere uyularak oğullarına ve yakınlarına bazı topraklar verilmişti. Selenga ve Yenisey arasındaki ülke ile Yenisey havzasını zapteden Çuçi’ye verildi. Çuçi Cengiz Han’dan 6 ay önce öldü. Onun ölümünden sonra Batu babasının topraklarına sahip oldu. Bilge ve yumuşak bir hükümdar olması dolayısıyla ona Sayın Han ünvanı verilmiştir.36

Cengiz Han’ın ikinci oğlu Çağatay yasanın uygulanmasıyla görevliydi. Çağatay’a eski Karahıtay İmparatorluğu, doğuda Uygur ülkesinden, batıda Buhara ve Semerkant’a kadar uzanan Bozkırlar, İli, Issık Göl, Çu ve Talas havzaları, Maveraünnehir bölgeleri verilmişti.

Cengiz’in üçüncü oğlu Ögedey, Balkaş’ın kuzey ve doğusundaki Tarbagatay, Kara İrtiş ve Uranga bölgelerine sahip olmuştu.

Cengiz’in en küçük oğlu Tuluy, Moğol geleneğine göre ailenin koruyucusu “Otçigin” sıfatıyla babadan kalan ilk toprakların mirasçısı olarak, Tula, Yukarı Onon, Yukarı Kerulen arasındaki toprakları ele geçirdi. Tuluy gözü pek ve iyi bir askerdi. Büyük fikirleri, davranışları olmamış, kendisini içkiye vererek 1232’de ölmüştür.

Cengiz Han’ın oğlu Ögedey babasının sağlığında halef seçilmişti. Ögedey Cengiz’in oğulları arasında en zeki olanıydı. 1229 yılında han ilan edildi. Ögedey zamanında askeri harekatlar devam etmiş, bunun yanında en önemli özellik Cengiz Han’ın kurmuş olduğu imparatorluğun teşkilatlanması ve huzurun sağlanması için tedbirlerin alınmış olmasıdır. Karakurum şehri devlete merkez olmuştur.

Ögedey Kağan zamanında Kin krallığı yıkılmış Batı İran fethedilmiştir.37 1231 yılında Dicle köprüsü yanında Celaleddin Harzemşah, Moğol kuvvetlerine mağlup oldu. Diyarbekir, Erbil Moğollar tarafından yağma edildi. 1236’da Gence tahrip edilerek, Gürcistan ve Tiflis ele geçirildi. Ögedey Kağan döneminde Moğollar kuzey Çin’in, İran’ın ve Güney Rusya’nın fethini tamamlamışlardır.

Ögedey Kağan zamanında maliye ve posta işleri teşkilatlanmıştır.38 Ögedey Kağan aldığı tedbirlerle ülkede sükunet sağlanmış, halk vergilerden kurtarılmıştır. Ögedey Kağan 11 Aralık 1241’de ölmüştür. Ölümüne aşırı derecede içkiye olan düşkünlüğü sebep olmuştur.39

Ögedey Kağan’ın hanımı Töregene, Çağatay’ın ve hanedan üyelerinin yardımıyla saltanat naibi yapıldı. 1242 yılından 1246 yılına kadar iktidarda kalmıştır. Töregene Hatun kendi oğlu Göyük’ü kağan ilan etmek için uğraşmıştır. 1246 ilk baharında Orhun nehrinin kaynağında Kökü-nor gölünün yanında büyük bir kurultay toplandı. Kurultaya Tuluy’un iki oğlu, anneleri, Çağatay ailesi ve Batu’nun kardeşleri katıldılar. Kurultaya katılanlar 2.000 beyaz çadıra yerleştirildiler. Eyalet valileri, tabi krallar, Rus büyük dükü Yaroslav, Ermeni kralı I. Hatum’un kardeşi Sempad, Selçuklu Sultanı IV. Kılıçarslan, Kirman, Fars, Musul Atabeklerinin elçileri, Bağdat halifesinin temsilcisi kurultaya katıldılar.

1246 kurultayında Göyük büyük han olarak seçildi. 1248 yılına kadar iktidarda kaldı. Göyük babası gibi alçak gönüllü ve alicenap bir karaktere sahip olmamakla beraber, babası gibi kadın ve içkiye düşkündü. Yeni han idareye barıştırıcı bir havayla başladı. Cengiz ve Ögedey zamanında çıkartılan kanunlar tastik edildi. Göyük’ün saltanat yıllarında İslamın ve islami ilimlerin gelişmesine engel teşkil etmiştir. Göyük 1248 nisanında 45 yaşındayken ölmüştür. Bu ölüm Avrupa’yı büyük bir tehlikeden kurtarmıştır.

Göyük’ün ölümünden sonra devlet işlerini Oğul Kaymış yürütmüştür. 1250 yılında Issık Göl yakınında Alakmak mevkiinde büyük bir kurultay toplanmıştır. Bu kurultay da Mongka büyük han seçilmiştir. Ancak Cengiz oğulları bu kurultayın kutsal yerlerde toplanmadığını bahane ederek bunun tasdik edilmesini reddettiler. Bir yıl sonra Batu kardeşi Berke’yi, Kerulen nehri üzerinde Ködege-Aral’da kurultayı toplamakla görevlendirdi. Berke, Ögedey ailesinin ve Çağatay ulusunun muhalefetine rağmen 1 Temmuz 1251’de Mongka’yi büyük han olarak ilan etti. Böylece kağanlık Ögedey ailesinden Tuluy ailesine geçmiş oldu. Mongka Kağan 1251 yılından 1259 yılına kadar iktidarda kaldı. Ögedey’in ölümünden sonra durmuş olan Moğol askeri faaliyeti Mongka Kağan ile tekrar başladı. 1253 yılında Onon nehrinin kaynağında toplanan kurultayda Mongka Kağan, küçük kardeşi Hülagü’yü Bağdat halifesini, Mezopotamya’yı hakimiyet altına almak, İran’ı ve Suriye’yi fethetmek ile görevlendirdi. Kendisi de diğer kardeşi Kubilay’ı yanına alarak Güney Çin’de bulunan Song İmparatorluğu’nun üzerine yürüdü. Çin’e gönderilen Kubilay Çin medeniyetinin tesirinde kaldığından Çin’in fethine dört elle sarılmıştır. 1258 eylül ayında toplanan kurultay da Mongka, Song İmparatorluğu’na karşı yürütülen savaşın yönetimini üzerine aldı. 11 Ağustos 1259 yılında Çin seferi sırasında koleradan öldü.

Mongka tahta çıktığında 43 yaşındaydı. Cengiz Han’dan sonra Moğol kağanlarının en önemlisidir. Sefahatten, debdebeden hoşlanmayan, az konuşan Mongka Cengiz Han yasasını yeniden canlandırmış, sert, adil bir yönetici olmuş, Cengiz Han dönemindeki fetihleri yeniden başlatmıştır. Mongka daha uzun yaşamış ve halefleri onun politikasını devam ettirmiş olsalardı, Moğol İmparatorluğu daha geniş sahalara yayılabilirdi. Mongka’yı bütün din mensupları kendilerinden saymışlardır. Mongka dini müsamahanın yanında her bölgeyi mahalli adetlere ve karakterlerine göre idare etmiş, sarayına her türlü din ve milletin temsilcilerinden adam almış, herhangi bir bölgeye yazılan yazılar, o bölge halkının dili ve kültürüne göre yazılmıştır.

Kubilay ve Çin’de Moğol Sülalesi

Mongka’nın üç kardeşi vardı. Bunlar Kubilay, Hülagü ve Arık Böge idi. Hülagü 1256 yılından beri İran hanlığı yapıyordu, tahtta hak iddia edemeyecek kadar uzakta bulunuyordu. Taht mücadelesi Tuluy’un iki oğlu arasında başladı. Arık Böge en küçük olduğundan, baba yurdunun mirasçısı sıfatıyla Karakurum’da 1260 yılında kendisini büyük han ilan etti. Çin’de bulunan Kubilay 4 Haziran 1260 yılında Çin-Moğolistan sınırında topladığı kurultayda ordusu tarafından büyük han olarak seçildi. Böylece Moğol tarihinde ilk defa olarak iki büyük han ortaya çıkmış oldu. Bu sırada Kubilay 44 yaşındaydı. Kubilay hükümet merkezi olan Karakurum’u Pekin’e nakletti. Arık Böge, Kubilay mücadelesi dört yıl devam etmiş, 1264 yılında Arık Böge Kubilay’a teslim olmak mecburiyetinde kalmıştı. Kubilay kendisini bağışlamış, ancak taraftarlarını idam ettirmiştir. Arık Böge 1266’da ölümüne kadar göz hapsinde tutulmuştur.

Kubilay uzun bir mücadele sonunda Güney Çin’de bulunan Song İmparatorluğu’na 1279 yılında son vererek tarihte ilk defa olarak Güney Çin yabancıların eline geçmiştir. Kubilay’ın Çin’de kurduğu imparatorluk, Kubilay’ın ölümünden sonra git gide Çinlileşmiş, 1368 yılına kadar devam etmiştir. Son imparator Togan Timur zamanında devlet elden çıkmış, Çu-çang Moğol sülalesine son vererek Çin’de Ming sülalesini kurmuştur.

Çağatay Hanlığı

Cengiz Han’ın ikinci oğlu Çağatay’a babasından kalan mirastan doğu ve batı toprakları kalmıştı. Cengiz İmparatorluğu’nda Çağatay ismiyle söylenen Türkistan’da ayrı bir sülalenin teşekkülü Çağatay’ın ölümünden sonra olmuştur. Cengiz Han zamanında bu saha resmen Çağatay’a verilmiş olmakla beraber müstakil bir devlet olarak idare edilmemiştir. Çağatay Hanlığı Türk ülkesinin üzerine kurulmuş bir Moğol hakimiyetidir. Çinlileşmiş Kubilaylılar, İranlılaşmış Hülagülerden farklı olarak 15. yüzyıla kadar İli, Talas arasında Bozkır’ın adamları olarak kalmışlar, bulundukları ortama direnmişlerdir.

Çağatay Hanlığı’nın kurucusu Cengiz Han’ın oğlu Çağatay (1227-1242) bütün ömrü boyunca hayranlık duyduğu ve çekindiği babasına son derece bağlı olarak babasının yasasını sonuna kadar uygulamada titizlik gösterecek ve küçük kardeşi büyük han’a bağlı kalacaktır. Çağatay ölmeden önce ülkesini Bamiyan kuşatmasında 1221’de ölen Mütügen’in oğlu Kara Hülagü’ye bırakmıştır. Kara Hülagü’yü, Çağatay’ın ölümünden sonra Moğolların büyük hanı Göyük tahttan indirmiştir. Gerekçe olarakta oğul sağ iken torunun tahta çıkamayacağını göstermiştir. Çağatay tahtına Göyük’ün çok samimi dostu Çağatay’ın yaşlı oğlu Yesü Mongka’nın 1252’de ölümü üzerine Kara Hülagü’nün dul eşi Organa Hatun, küçük yaşta olan Mübarek Şah adına Çağatay ulusunun hükümdarı tayin edildi 1252 yılından 1261 yılına kadar iş başında kaldı. 1261 yılında büyük hanlık mücadelesi Arık Böge ile Kubilay arasında başlamıştır. Arık Böge Organa Hatun’a güvenemiyordu. 1261 yılında Algu, Çağatay hanı yapıldı. 1266 yılına kadar iktidarda kaldı. Algu’nun 1266’da ölmesi üzerine Organa Hatun ve Kara Hülagü’den olan Mübarek Şah 1266 Martında tahta geçti. Mübarek Şah Müslüman olan ilk Çağataylıdır. Mütige’nin torunu olan Barak’ta Kubilay Han’dan aldığı bir yarlığ ile Mübarek Şah’ın yanında ortak hükümdar seçilmiştir. 1266 Eylülünde Hocent’e gelerek, ordunun kendi tarafına geçmesini sağlayarak, Mübarek Şah’ı tahttan indirip, hükümdar avcı başısı yapmıştır. Barak’ın 1271 yılında ölümünden sonra dört oğlu Algu’nun iki oğlu ile birleşerek Kaydu ile mücadele etmişlerdir.

Barak’tan sonra Duva (1274-1306) onun ölümünden sonra Duva’nın küçük oğlu Kebek (1309-1326) tahta geçmiştir. Çağatay Devleti’nin ilk resmi parası Kebek tarafından tedavüle sokulmuş, Kebek Müslüman olmuştur.

1343’ten sonra Çağatay hanlığı Moğolistan ve Maveraünnehir olarak ikiye ayrılmıştır. Talas, Yukarı Çu, Issık Göl, İli bölgelerini içine alan Moğolistan bu dönemde karışıklıklar içinde kalmış, bu zaman içerisinde Kaşgar civarına hakim olan Duğlat kabilesinin reisleri Tulug, Bulacı ve Kemareddin adındaki üç kardeş XV. yüzyılın ortalarında bölgeye hükmetmişlerdir. Bulacı, Tuğluk Timur’u 1347 yılında hükümdar yapmış, 1364 yılına kadar iktidarda kalmıştır. Tuğluk Timur İslamiyet’i kabul etmiş, onun Müslüman olması üzerine 160.000 Moğol da Müslümanlığı kabul etmiştir. 1360 yılında Maveraünnehir’i istila etmiş, Şehr-i Sebz’de Timur’un amcası Hacı Barlas direnmişse de dayanamayarak Horasan’a çekilmiştir. Hacı Barlas’ın öz yeğeni Aksak Timur, Tuğluk Timur’un yanına geçmiştir. Tuğluk Timur bu bağlılıktan dolayı kendisine Keş ve civarı verilmiştir. Tuğluk Timur Maveraünnehir’de fazla kalmayarak geri dönmüş, ordu toplayarak Maveraünnehir’e tekrar gelmiştir. Tuğluk Timur’un Moğolistan’a dönmesi üzerine Hacı Barlas, Timur’u yenmiş, bu durumu haber alan Tuğluk Timur Maveraünnehir’e gelmiş, Hacı Barlas Horasan’a kaçarak haydutlar tarafından öldürülmüştür.

Tuğluk Timur 1364 yılında ölünce oğlu İlyas Hoca hanlık makamına getirilmiştir. Dindar bir hükümdar olan İlyas Hoca han olduğunda tecrübesiz bir gençti. Aksak Timur Taşköprü mevkiinde İlyas Hoca ile savaştı. İkinci muharebede İlyas Hoca’nın 20.000 kişilik ordusu yok oldu. Han İli’ye çekildi.

Timur 1370 yılında Keş şehrinde bir toy vererek, bu toy sırasında devlet idaresi, idari teşkilat, askerlik işleri yeniden tanzim edilerek Timur İmparatorluğu’nun temelleri atılacak, Çağatay ülkesi de Timur’un eline geçecektir.

1 R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu, İstanbul 1980, s. 187; V. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, İstanbul 1981, s. 59.

2 V. Barthold, a.g.e., s. 478; W. Eberhard, Çin’in Şimal Komşuları, Ankara 1947, s. 45.

3 L. Rasonyi, Tarihte Türklük, Ankara 1971, s. 176; Moğolların Gizli Tarihi, s. 3; Abu’l Faraç Tarihi II, s. 476.

4 V. Barthold, a.g.e., s. 63; İ. Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ankara 1972, s. 28.

5 R. Grousset, a.g.e., s. 186; Pelliot, Aproposdes, Comans, JA, 1920, s. 46.

6 A. Tenir, Cengiz Han, s. 138; L. Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 178.

7 R. Grousset, a.g.e., s. 187; Barthold, a.g.e., s. 59.

8 R. Grousset, a.g.e., s. 187.

9 S. Ağaldağ, Türk-Moğol İmparatorluğu Tarihi, Konya 1996, s. 9.

10 Pelliot, La Haute Asie, 25.

11 A. Temir, Cengiz Han, s. 136; Moğolların Gizli Tarihi, s. 109.

12 M. Ergin, Orhun Abideleri, s. 49; H. N. Orkun, Eski Türk Yazıtları, s. 33.

13 R. Grousset, L’ Empire des Steppes, Paris 1948, s. 257.

14 A. Temür, Cengiz Han, s. 136.

15 L. Rasanyi, a.g.e., s. 176; Moğolların Gizli Tarihi, s. 3; Abu’l Faraç Tarihi II, S. 476.

16 Moğolların Gizli Tarihi, s. 3.

17 A. Temir, Cengiz Han, s. 13-21; Vladimirstov, Life of Chingiz Khan, s. 33.

18 Moğolların Gizli Tarihi, s. 19.

19 S. Ağaldağ, Türk Moğol İmparatorluğu Tarihi, Konya 1996, s. 37.

20 A. Temir, Cengiz Han, s. 21.; Cihangüşa I, s. 104.

21 Pelliot, “Les Mongols et la papaute”, Rev. d. I’Orien teheretten 1922, No 1-2; Çingiz Khan, Enc. İsl. s. 877; Cihangüşa I, s. 109; Moğolların Gizli Tarihi, s. 41-42.

22 Kağan kelimesi VI. asırda Cücenlerden Göktürklere VIII. asırda da Göktürklerden Uygurlara geçmiştir.

23 Abul Faraç Tarihi II, s. 480; Tarihi Cihangüşa I, s. 95; L. Rasonyi, Tarihte Türklük, s. 180.

24 Moğolların Gizli Tarihi, s. 169; W. Eberhart, Çin Tarihi, Ankara 1947, s. 244/245.

25 R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu, s. 222.

26 L. Rasonyi, a.g.e., s. 178; R. Grousset, a.g.e., s. 124.

27 Barthold, Türkistan, s. 401; Pelliot, Notes sur le Turkestan 1930, s. 52-55.

28 L. Rasonyi, a.g.e., s. 178.

29 Barthold, Turkestan, s. 503-504; İbnül Esir XII, 39; Cüveyni I, 81; Cihanguşa I, s. 13-160.

30 Cihanguşa I, s. 166-170.

31 Cihanguşa I, s. 150-151.

32 Cihanguşa I, s. 144-149.

33 K. Gürün, a.g.e., s. 408; R. Grousset, a.g.e., s. 239.

34 R. Grousset, a.g.e., s. 237.

35 Moğolların Gizli Tarihi, s. 187; R. Grousset, a.g.e., s. 241.

36 R. Grousset, a.g.e., s. 247.

37 B. Spuler, a.g.e., s. 446; R. Grousset, a.g.e., s. 253; S: Ağaldağ, a.g.e., s. 95.

38 Moğolların Gizli Tarihi, s. 187; R. Grousset, a.g.e., s. 257.

39 Moğolların Gizli Tarihi, s. 187; R. Grousset, a.g.e., s. 257.

Barthold, V. V., Moğol İstilasına Kadar Türkistan, İstnbul, 1981.

Barthold, V. V., Cengiz Han, Londra 1899.

Barthold, V. V., Orta Asya Türk Tarihi, İstanbul 1927.

Grousset, R. Bozkır İmparatorluğu, İstanbul 1980.

Rasonyi, L., Tarihte Türklük, Ankara 1971.

Kafesoğlu, “Türk Tarihinde Moğollar ve Cengiz Meselesi” İ.Ü.E.F.T.D. VIII, 1953, s. 105-136.

Ağaldağ, S., Türk Moğol İmparatorluğu Tarihi, Konya 1998.

Turan, O., Belleten V, 1941, s. 267.

Gülersoy, T., “Moğolların Gizli Tarihi ve Altan Tao’çiye göre Çingis Han’ın şeceresi” A.Ü.D.T.C.F. Tarih Araştırmaları Dergisi. V. Sayı, 8-8, 1967, s. 189-191.

Toğan, Z. V., Moğollar, Çingiz ve Türkler, İstanbul 1941.

Toğan, Z. V., Moğollar Devrinde Anadolu’nun İçtimai Tarihi, İstanbul 1931.

Toğan, Z. V., Cengiz Han ve Moğollar, İstanbul 1941.

İnan, A., Moğolların İçtimai Teşkilatı, Ankara 1944.

Kurat, A. N., Türk Kavimleri ve Devletleri Tarihi, Ankara 1974.

İslam Ansiklopedisi, Cengiz Han Maddesi.

Eberhart, W, Çin’in Şimal Koşulları, Ankara 1947.

Eberhart, W, Çin Tarihi, Ankara 1947.

Kotan, N., Cengiz Han, Erzurum 1976.

Marko Polo Seyahatnamesi, 1001 Temel Eser, İstanbul 1976.

Douglas, The Life Jenglis Khan, Londra 1887.

Degoignes, J. Mistorire Generale Des Muns, des Turcs, des Moğols et des autres Tartrares Occidentauxs, Paris 1756-1758.

Howort, H. History of the Mogols, London 1876-188.

D’Ohsson, Histoire, des Mongols, La Haye-Amsterdam, 1834-1835.

Carpini Plano de, Relations des Mongols au Tartares, CIV, Paris 1839.

Cüveyni, Alaeddin Ata Melik, Tarih-i Cihan Güşa, I, III.

Spuler, B., İran Moğolları, Ankara 1957.

Vladimirstov, Moğolların İçtimai Teşkilatı, Ankara 1944.

Yakeubovski, Cengiz Han, Paris 1927.

Herman, A., Atlas of China, Harard 1935.

Manghol-Un Nuça Tobçaan (Yuan Çao Pi-shi) Moğolların Gizli tarihi, Ankara 1948.


Yüklə 12,18 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   95




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin