Günümüzde ekonomik, toplumsal ve kültürel açıdan tüm dünyanın geçirdiği hızlı de- ğişim, kurum ve kuruluşların yapısını da etkilemekte ve yeniden biçimlendirmektedir. Kurumlar uluslararası işbirlikleri çerçevesinde giderek evrensel iş yapış biçimlerine daha fazla yaklaşmaktadırlar. Üretim ve tüketim alanlarında görülen hız ise, kurumların bir- birleriyle rekabetlerini artırmakta ve bu süreçte ihtiyaç duydukları bilgi kapasitesini yük- seltmektedir. Bilgi toplumuna uyum sürecinde kurumların yeni stratejiler geliştirmeleri gerekmektedir.
Bilgi toplumunda ağırlıklı olarak bilgisayar teknolojisi ve bilgisayara dayalı enfor- masyon, internet şebekeleri ve veri bankaları kullanılmaktadır. Bilgi oldukça önemlidir ve temel kaynak olma özelliğini taşımaktadır. Bireyler, kurumlar ve toplumlar bilgiye sa- hip olmak adına birbiriyle rekabet halindedirler. Bu ortamda hızlı bilgi artışı, değişme ve gelişmenin temel kaynaklarıdır. Bilgi hem ekonomik hem de kişisel bir kaynak olarak görülmektedir.
Bilgi toplumunun kurumsal açıdan sonucu, kurum ve kuruluşların en önemli girdi- sinin insan faktörü haline gelmesidir. Geleneksel üretim faktörleri ikinci plana düşmüş, birincil faktör insan kaynağı haline gelmiştir. Bilginin niteliğinde ise, onu değerli kılan, sosyal ve ekonomik sonuçlar üretme potansiyeli taşımasıdır. Bilgiyi oluşturacak ve daha sonra da ondan yararlanacak olan insandır. Bu nedenle kurumlar insan odaklı bir yak- laşımı bütün birimlerinin ve her türlü stratejilerinin merkezine koymaktadırlar. Bilgi toplumu yeni iletişim teknolojilerinin gelişimiyle birlikte bilgi sektörünün, üretiminin, bilgi sermayesinin ve nitelikli insan faktörünün önem kazandığı bir aşama olarak tarif edilebilir.
Bilginin ve bilgi toplumunun önem kazandığı günümüzde, gerek kurum içi gerekse kuruman hedef kitleleri ya da kamularıyla girdiği tüm iletişim süreçleri de anahtar kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Halkla ilişkiler alanı kurumun çalışanlarıyla ve kamularıyla iletişiminden birincil derecede sorumlu birim olarak ön plana çıkmak- tadır. Halkla ilişkiler sponsorluk, lobicilik, kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri, kurumsal kimlik çalışmaları, duyurma, kitle iletişim araçlarının etkinliğinin ölçümü, kampanya hazırlanması vs. gibi pek çok iletişim süreciyle bu sorumluluğunu yerine getirmeye çalışmaktadır.
Halkla ilişkilere eleştirel yaklaşımlar ise, halkla ilişkilerin tanımlanma ve tarih yazı- mı çalışmalarından başlayarak, kuramsal temellerine ve iletişim sürecinde gerçekleştir- diği tüm faaliyetlerdeki etik meselelere ilişkin sorgulayıcı bir çerçeve geliştirmektedir.
İletişim, işletme, sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi vs. gibi alanlardan kuramsal olarak beslenen halkla ilişkiler literatüründeki hakim bakış açıları ele alınmakta ve yeniden değerlendirilmektedir.
Ayrıca kurumların sahip oldukları güç biçimlerinin otorite kurmakla ilişkisini sor- gulayarak, kamularla aralarında iki yönlü ve simetrik bir iletişim sürecinin kurulmasının ideal ve gerçeklikten uzak bir durum olduğu saptamasında bulunurlar.