266 /
Yrd. Doç. Dr. Muharrem YILDIZ
Mehmet Mekin MEÇİN
EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Kristensen
insanlığa ait hikmetin sadece Grek dünyasında bulunmadığını, bunun
Doğu dinlerinde de var olduğunu kanıtlarıyla açıklamıştır. O, doğu sır dinlerine dikkat
çekmiş, kadim geleneklerin dini değerlerine vurgu yapmıştır. Ortadoğu dinlerini ince-
lerken karşılıklı etkileşim açısından
Firavun dönemi Mısır’ın anahtar rol oynadığına da
dikkat çekmiştir. Kristensen öteki dinlere ait fenomenleri düşmanca bir tutumla öğren-
mekten kaçınan kimselere, sevgi dolu bir yaklaşımı ve içtenlikli bir anlama çabasına gir-
meyi tavsiye etmektedir ( Alıcı, 2007: 229-230).
Kristensen, gözlemcinin gözlediği dini fenomeni anlamak için kendi dini tecrübesini
işe katarak empatiyle fenomenin özüne nüfuz etmesini dinin ruhunu anlamaya dönük
bir bilimsel çaba olarak tanımlar. Zira ona göre din biliminde rasyonel, sistematik ve
laboratuar ortamındaki deneysel bir yapı aramak mümkün değildir. Bu yüzden kişisel
sezgi (intuition)’ye oldukça iş düşmektedir. Ona göre din bilimcisi mantıklı bir bağlamda
inşa edilmiş bir disiplinler yumağıyla karşı karşıya olmadığını kesinlikle bilmektedir. Bir
başka ifadeyle saf mantık ve rasyonel kaideler, din fenomenolojisi alanında peşlerinde
olduğumuz fenomenal özleri elde etmede yeterli araçlar olarak kullanılamazlar. Ancak
yabancısı olduğumuz bir dinî veri topluluğuna yönelik tarifi imkânsız bir
sempati devre-
ye girmelidir. Bu yüzden Kristensen, tarihsel olgulara yönelik tam, candan ve doğru bir
yaklaşım olmazsa bu sempatinin meydana gelmesinin zor olacağını ileri sürmekte ve bil-
hassa
objektif ve bilimsel tavırlara sahip olduğunda fenomenoloğun kişisel dindarlığının
artabileceğini de iddia etmektedir (Alıcı, 2005).
Dostları ilə paylaş: