262 /
Yrd. Doç. Dr. Muharrem YILDIZ
Mehmet Mekin MEÇİN
EKEV AKADEMİ DERGİSİ
tasvir etmektir. Bunu yaparken fenomenolog işe başlarken inandıklarını paranteze aldığı
gibi süreç boyunca da bu ilkesinden sapmaması ve kanaatlerini kendine saklayarak askı-
dan hiç indirmemesidir.
Ancak pek çok fenomenolog, böylesi bir parantez içine almayı, kritik edilmemiş ön
kabullerimizin varlığını tümüyle inkâr etmekten çok, fenomenologları bu ön kabuller-
den kurtarma veya kendi ön kabullerimizi açıklığa kavuşturup aydınlatma amacı
olarak
yorumlamıştır.( Allen:1996) Her ne kadar inanç, kabul ve kanaatlerini kendine saklayıp
askıdan hiç indirmeme şeklindeki ön kabul ve temel prensip, hiçbir zaman gerçekleşeme-
miştir desek, yeridir. Aslında, tarafsızlığını ve objektif olduğunu,
fenomenlere tamamen
bilimsel yaklaştığını iddia eden o kadar çok, sosyolog, şarkiyatçı, teolog, ilahiyatçı veya
fenomenolog vardır ki bir noktada onlar artık, oryantalistler gibi yazmaya düşünmeye ve
öyle fikirleri konuşmaya, kamu oyu oluşturmaya başlamışlardır
ki zannedersiniz başka
bir misyonun veya kimliğin temsilcisi, figüranıdır. Aslında bu duruma gelen, kendisinin
bilimsel düşündüğünü iddia eden böyle bir bilim insanı hangi noktaya geldiğinin farkında
bile değildir. O, bu durumun farkına ancak, eşya ve tabiatın ledünniliğine vakıf, varlığın
metafizik boyutunu okuyabilen, ona sağduyulu yaklaşabilen “selim bir gönüle” sahip,
sözü özü bir ve davranışlarıyla çelişmeyen,
kendisiyle, çevresiyle, eşya ve tabiatla barı-
şık, kendi iç dünyasında duygularını savaştırmayan ilim ve bilim adına zülcenaheyn olan
bir tefekkür ehli ile karşılaştığında bunun farkına varacaktır.
Dostları ilə paylaş: