SONUÇ
Arapçada bazıları meşhur olmuş bazıları da pek bilinmeyen pek çok dua üslûbu (formu) bulunmaktadır; çoğunlukla zannedildiğinin aksine Arapçadaki dua formları çok bilinen bir kaç şekilden ibaret değildir.
Klâsik Arapçada dua ve beddua anlamında yaygın olarak kullanılan çok sayıda kalıp ifade yer almaktadır. Bunların büyük bir kısmı günümüz Arapçasına intikal etmemiştir. Ancak özellikle klâsik metinler içerisinde varlıklarını devam ettirmektedirler. Kur’an-ı Kerim ve hadislerde de pek çok ve çeşitli dua ifadesi yer almaktadır. Bunların doğru anlaşılması Arapçadaki dua formalarının doğru anlaşılmasıyla ilintilidir.
Arapçada sıklıkla yapılan lehte dualar olarak, hayır ve nimetlerin devamı, işlerinin iyi gitmesi, ömrün uzun olması gibi temenniler göze çarpmaktadır.
Klâsik Arapça metinlerde “toprak” anlamına gelen pek çok kelimenin beddua amaçlı olarak kullanıldığı hususu dikkat çekmektedir. Yine helakini, ölümünü dileme, organlarının yok olmasını temenni etme şeklinde beddua ifadelerine de çokça rastlanmaktadır.
Arapçada zahiri beddua anlamı taşıyan pek çok söz ile aslında beddua kastedilmemekte, bunlar, Türkçedeki “Allah canını almasın!” sözü gibi ifadelerle paralel bir anlamda kullanılmaktadır. Bazen de beğenme hisleri zahirine bakıldığında beddua çağrışımı yapabilecek sözlerle ifade edilmektedir. Özellikle Hz. Peygamber’in bazı sözleri anlaşılırken bu durum mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi halde Hz. Peygamber’in asıl maksadı beddua olmayan sözleri beddua gibi değerlendirilip hakkında yanlış bir kanaate meyletme ihtimali söz konusudur. Bu böyle olduğu gibi, zahirleri lehte dua gibi görülen ancak durumun iyice incelenmesi neticesinde fark edilebilecek ince bir espri ile aslında muhataba beddua kastedilen dua ifadeleri de nadir de olsa kullanılmaktadır.
Tespit edebildiğimiz kadarıyla, Arapçada mevcut dua formları içerisinde en çok kullanılanlar, mâzî fiil ile başlayan dua ifadeleri ile fiili mahzûf mef’ûl tarzındaki dua ifadeleridir.
Arapça metinlerin doğru anlaşılabilmesi amacıyla içinde geçen üslupların doğru tespit edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla dua üslûbunun bilinmesi de son derece önemlidir.
1 Bk. Muhammed b. Mükrim İbn Manzûr el-İfrîkî, Lisânu’l-‘Arab, Beyrut ty, XIV, 257-262; Muhammed b. Ebû Bekir b. ‘Abdu’l-Kâdir er-Râzî, Muhtâru’s-sıhâh, Beyrut 1995, I, 86; Ahmed b. Muhammed b. ‘Alî el-Feyyûmî , el-Misbâhu’l-munîr, Beyrut ty, I, 194; Muhammed b. Ya‘kûb el-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-muhît, Beyrut 1995, s. 1154-1155.
2 Osman Cilacı, “Dua”, DİA, İstanbul 1994, IX, 529.
3 Bk. İbn Manzûr, a.g.e., XIV, 257.
4 Ebû Bekr Muhammed b. Sehl İbnu’s-Serrâc el-Bağdâdî, el-Usûl fi’n-nahv, Beyrut 1988, II, 170.
5 ez-Zuhruf, 43/77.
6 ‘Abdullah b. Yusuf İbn Hişâm el-Ensârî, Muğni’l-lebîb ‘an kutubi’l-e‘ârîb, Beyrut 1985, I, 295; a.m., Evdahu’l –mesâlik ‘alâ Elfiyeti İbn Mâlik, Beyrut 1979, IV, 201; a.m., Şerhu Katru’n-nedâ ve bellu’s-sadâ, Kahire 1383/1963, s. 84.
7 el-Bakara, 2/286.
8 İbn Hişâm, Evdahu’l-mesâlik, IV, 198; a.m. Katru’n-nedâ, s. 84; a.m. Şuzûru’z-zeheb, Dımeşk 1984, I, 240.
9 Yûnus, 10/88.
10 İbn Manzûr, a.g.e., XIV, 368.
11 Bk. Ebu’l-Kâsım Mahmûd b. ‘Ömer ez-Zemahşerî, el-Mufassal fî san’ati’l-i’râb , Beyrut 1993, I, 367.
12 Bk. Ebu’l-Berekât ‘Abdu’r-Rahmân b. Muhammed b. Ebû Saîd el-Enbârî, el-İnsâf fî mesâili’l-hilâf, (neşr. Dâru’l-fikr), Dımeşk ty, II, 705.
13 İbnu’s-Serrâc, a.g.e., II, 170.
14 Abese, 80/17.
15 en-Nûr, 24/9.
16 İbn Hişâm, Katru’n-nedâ, s. 154; a.m., Şuzûru’z-zeheb, I, 264; Bahâu’d-dîn ‘Abdullah ibn ‘Akîl el-Hemezânî, Şerhu İbn ‘Akîl ‘alâ Elfiyeti İbn Mâlik, Dımeşk 1985, II, 386.
17 Bk. İbn Hişâm, Muğni’l-lebîb, I, 297.
18 Bk. el-Enbârî, a.g.e., II, 628.
19 İbnu’s-Serrâc, a.g.e., II, 170.
20 Bk. İbn Hişâm, Muğn’il-lebîb, I, 321.
21 el-Kıyâme, 75/31.
22 Bk. İbn Hişâm, Muğni’l-lebîb, I, 320.
23 Bk. İbnu’s-Serrâc, a.g.e., II, 170.
24 Bk. İbn Manzûr, a.g.e., XV, 217.
25 es-Saffât, 37/130.
26 Bk. Hemezânî, a.g.e., I, 220.
27 Ebu’l-Feth ‘Osman İbn Cinnî, el-Hasâis, (neşr. ‘Âlemu’l-kutub), Beyrut ty, I, 318.
28 İbn Manzûr, a.g.e., IV, 53.
29 Yûnus, 10/10.
30 İbn Hişâm, Katru’n-nedâ, s. 154; a.m. Şuzûru’z-zeheb, I, 364.
31 İbn Hişâm, Evdahu’l-mesâlik, II, 218; Zemahşerî, el-Mufassal, I, 56.
32 İbn Hişâm, Muğni’l-lebîb, I, 44.
33 Zemahşerî, el-Mufassal, I, 57.
34 İbn Manzûr, a.g.e., I, 242.
35 Zemahşerî, el-Mufassal, I, 57.
36 İbn Manzûr, a.g.e., I, 185; bu tür sıfatların dua olarak kullanılması hakkında ayrıca bk. Zemahşerî, el-Mufassal, I, 57.
37 Bk. Zemahşerî, el-Mufassal, I, 77-78; İbn Hişâm, Katru’n-nedâ, s. 193; Hemezânî, a.g.e., II, 237.
38 Hemezânî, a.g.e., II, 237.
39 Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 1132.
40 Bk. Salâhuddîn Ebû Sa‘îd Abdullah el-‘Alâî, el-Fusûlu’l-mufîde fi’l-vâvi’z--zâide, Amman 1990, I, 208-209.
41 Hemezânî, a.g.e., IV, 12; Zemahşerî, el-Mufassal, I, 270; İbn Hişâm, Şuzûru’z-zeheb, I, 389.
42 Hemezânî, a.e., IV, 12.
43 Ebu’l-Kâsım ‘Abdullah İbn İshâk, Kitâbu’l-Lâmât, Dımeşk 1985, I, 81-82.
44el-Kasas, 28/17.
45 Bu beyit, duaya örnek olarak zikredildiği hususu göz önünde bulundurularak şöyle tercüme edilebilir: “Hep böyle kalasınız. Sen de onlar için dağların ebediliği gibi ebedi kalasın.”
46 İbnu’s-Serrâc, a.g.e., II, 171.
47 İbn Hişâm, Katru’n-nedâ, s. 58.
48 İbn Hişâm, Muğni’l-lebîb, I, 374-375.
49 İbn Hişâm, Katru’n-nedâ, s. 127; a.m., Şuzûru’z-zeheb, I, 240.
50 İbn Hişâm, Şuzûru’z-zeheb, I, 240.
51 İbn Manzûr, a.g.e., V, 198.
52 Mahmûd b. ‘Ömer ez-Zemahşerî, el-Fâik fî garîbi’l-hadîs, Beyrut 1396/1976, II, 70. Aynı yerde, Hz. Peygamber’in (s.a.) bu ifadeyi kullanmayı yasakladığı bilgisi yer almaktadır.
53 İbrâhîm es-Sâmarrâî, “Min esâlîbi’l-‘Arabiyye fi’d-duâ”, Mecelletu Mecmai’l-lugati’l-‘Arabiyyeti’l-Urdunî, 1982, sy. 15-16, s. 95.
54 İbn Manzûr, a.g.e., V, 23.
55 İbn Manzûr, a.e., I, 221.
56 İbn Manzûr, a.e., XIV, 5.
57 İbn Manzûr, a.e., I, 242.
58 İbn Manzûr, a.e., IV, 309.
59 Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 910. Halil b. Ahmed, manası konusunda ihtilaf bulunduğunu söylemektedir. Bk. Halil b. Ahmed el-Ferâhîdî, Kitâbu’l-‘Ayn, (neşr. Mektebetu Hilâl), ty., yy., VII, 384.
60 İbn Manzûr, a.g.e., X, 242.
61 İbn Manzûr, a.e.,IX, 167-168.
62 İbn Manzûr, a.e., XII, 345; XIV, 455.
63 Hamed b. Muhammed b. İbrâhîm el-Hattâbî, Garîbu’l-hadîs, Mekke 1402/1981, I, 304.
64 İbn Manzûr, a.g.e.,, II, 5.
65 İbn Manzûr, a.e., XIV, 368.
66 İbn Manzûr, a.e., XV, 392.
67 İbn Manzûr, a.e., XIV, 79.
68 İbn Manzûr, a.e., XI, 33.
69 İbn Manzûr, a.e., X, 395.
70 Bk. İbn Manzûr, a.e., II, 410; ayrıca bk. a.e., II, 511.
71 İbn Manzûr, a.e., XI, 16; Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 869.
72 İbn Manzûr, a.e., III, 90.
73 Hûd, 11/60.
74 Hûd, 11/68.
75 Hûd, 11/95.
76 Bk. Ebu’l-Berekât Ahmed b. Muhammed en-Nesefî, Medâriku’t-tenzîl ve hakâiku’t-te’vîl, İstanbul 1984, II, 195, 203; Ebu ‘Abdullah el-Kurtûbî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, Kahire 1952, IX, 93.
77 İbn Manzûr, a.g.e., XIV, 71.
78 İbn Manzûr, a.e., XII, 525.
79 İbn Manzûr, a.e., IV, 82.
80 İbn Manzûr, a.e, IV, 82; Muhammed b. Ahmed b. el-Ezher el-Herevî, ez-Zâhir, Kuveyt 1399/1978, I, 425.
81 el-Mesed, 111/1.
82 İbn Manzûr, a.e.,, I, 226.
83 İbn Manzûr, a.e., I, 299; Feyyûmî, a.g.e., I, 73; ‘Abdu’l-Kâdir er-Râzî, a.g.e., I, 32 .
84 Bk. Abdu’l-Kâdir er-Râzî, a.e., I, 32 .
85 İbn Manzûr, a.g.e., I, 229. Ayrıca bk. Feyyûmî, a.g.e., I, 73, 128, Cezerî, en-Nihâye fî garîbi’l-eser, Beyrut 1979, I, 184, 217; Ebu’l-feth Nâsıru’d-dîn b. ‘Abdu’s-seyyid b. ‘Alî İbnu’l-Mutarriz, el-Muğrib fî tertîbi’l-mu’rib, Halep 1979, II, 377.
86 İbn Manzûr, a.e., I, 229; XI, 89; Cezerî, a.g.e., I, 184-185.
87 İbn Manzûr, a.e., VI, 356.
88 İbn Manzûr, a.e., VI, 33.
89 Cezerî, a.g.e., I, 190; V, 114 .
90 Muhammed, 47/8.
91 İbn Manzûr, a.g.e., III, 111. ayrıca bk. Cezerî, a.g.e., I, 245.
92 İbn Manzûr, a.e., VIII, 62.
93 Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 692.
94 İbn Manzûr, a.g.e., I, 241; VII, 16.
95 İbn Manzûr, a.e., V, 273.
96 Bk. İbn Manzûr, a.e., VIII, 191.
97 İbn Manzûr, a.e., I, 178. Ayrıca bk. İbnu’l-Mutarriz, a.g.e., I, 259.
98 Bk. Kâsım b. Sellâm el-Herevî, Garîbu’l-hadîs, Beyrut 1396/1976, IV, 218.
99 İbn Manzûr, a.g.e., XIV, 232.
100 Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 77.
101 İbn Manzûr, a.g.e., X, 99.
102 İbn Manzûr, a.e., IV, 179.
103 İbn Manzûr, a.e., VIII, 89.
104 İbn Manzûr, a.e., III, 23.
105 İbn Manzûr, a.e., X, 153; Feyyûmî, a.g.e., I, 268.
106 el-Mülk, 67/11.
107 Bk. Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Câmi‘u’l-beyân ‘an te’vîli âyi’l-Kur’ân, Beyrut 1405/1984, VI, 29; Nâsıru’d-dîn ‘Abdullah b. ‘Ömer el-Beydâvî, Envâru’-tenzîl ve esrâru’t-te’vîl, Beyrut 1996, V, 363; İsma’îl b. ‘Ömer İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-‘azîm, Beyrut 1401/1980, IV, 66.
108 İbn Manzûr, a.g.e., XIV, 391. Faruk Toprak, (سقى) kelimesi için, “Suladı anlamına gelen bu kelime, bereketli olsun, uğurlu olsun anlamına gelir.” demektedir. Bk. Faruk Toprak, “Klasik Arapçada Kullanılan Bellibaşlı Dua, Beddua ve Temenniler”, Ekev Akademi Dergisi, c. 2, sy. 2 Mayıs 2000, s. 133
109 İbn Manzûr, a.e., VIII, 18.
110 İbn Manzûr, a.e., IV, 594; İbnu’l-Mutarriz, a.g.e., II, 74.
111 İbn Manzûr, a.e., X, 61-62.
112 İbn Manzûr, a.e., IV, 594. Beddua kastedilmediği hususunda ayrıca bk. a.e., I, 210; Feyyûmî, a.g.e., II, 412.
113 İbn Manzûr, a.e., IV, 273.
114 Zemahşerî, el-Fâik, III, 4.
115 Bk. İbn Manzûr, a.g.e., XIII, 528.
116 İbn Manzûr, a.e., XV, 194; Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 1193.
117 İbn Manzûr, a.e., II, 179. Ayrıca bk. İbnu’l-Mutarriz, a.g.e., II, 208.
118 Bk. İbn Manzûr, a.e., I, 400; II, 179.
119 İbn Cinnî, a.g.e., I, 343-344.
120 Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 1132.
121 Bu konuda bk. İbn Manzûr, a.g.e., I, 229; a.e., XI, 89; Cezerî, a.g.e., I, 184-185.
122 Sâmarrâî, a.g.m., s. 85.
123 Bk. Faruk Toprak, a.g.m., s. 141
124 İbn Manzûr, a.g.e., XIV, 481.
125 Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 498.
126 Bk. İbn Manzûr, a.g.e., XI, 371; ‘Abdu’l-Kâdir er-Râzî, a.g.e., I, 145.
127 Yâkût b. ‘Abdullah el-Hamevî, Mu’cemu’l-buldân, (neşr. Dâru’l-fikr), Beyrut ty., V, 355.
128 İbn Manzûr, a.g.e., I, 414.
129 Bk. Faruk Toprak, a.g.m., s. 143
130 Bk. İbn Manzûr, a.g.e., I, 179; Cezerî, a.g.e., IV, 179.
131 İbn Manzûr, a.e., XV, 85; ‘Abdurrahman b. ‘Alî İbnu’l-Cevzî, Garîbu’l-hadîs, Beyrut 1985, II, 292.
132 İbn Manzûr, a.e., VII, 207; IX, 124, Cezerî, a.g.e., III, 453.
133 İbn Manzûr, a.e., V, 198.
134 İbn Manzûr, a.e., II, 161; XII, 548. Ayrıca bk. Halil b. Ahmed, a.g.e., I, 244.
135 İbn Manzûr, a.e., XV, 400.
136 İbn Manzûr, a.e., I, 331.
137 İbn Manzûr, a.e., XIV, 226.
138 İbn Manzûr, a.e, V, 226; Kâsım b. Sellâm, a.g.e., IV, 218.
139 İbn Manzûr, a.e, I, 210. Halil b. Ahmed, “Eli kesilsin” anlamını vermektedir. Bk. Kitâbu’l-‘Ayn, VIII, 289.
140 İbn Manzûr, a.e., I, 210; ayrıca bk. Halil b. Ahmed, a.g.e., VIII, 289-290.
141 İbn Manzûr, a.e., XII, 433.
142 İbn Manzûr, a.e., I, 259.
143 İbn Manzûr, a.e., XI, 269.
144 İbn Manzûr, a.e., XV, 385.
145 İbn Manzûr, a.e., IV, 383, 532.
146 İbn Manzûr, a.e, XV, 420.
147 İbn Manzûr, a.e., IV, 53.
148 İbn Manzûr, a.e., V, 415.
149 İbn Manzûr, a.e., IX, 259.
150 İbn Manzûr, a.e., III, 106.
151 Feyyûmî, a.g.e., II, 625.
152 İbn Manzûr, a.g.e., III, 427.
153 İbn Manzûr, a.e., XI, 740.
154 İbn Manzûr, a.e., XII, 31; Fîrûzâbâdî, a.g.e., s. 964.
155 Bk. Buhârî, Şurût, 15; Ebû Dâvûd, Cihâd, 156.
156 İbnu’l-Mutarriz, a.g.e., II, 377.
157 İbn Manzûr, a.g.e., X, 502.
158 İbn Manzûr, a.e., I, 174; XV, 550.
159 İbn Manzûr, a.e., I, 185/
160 İbn Manzûr, a.e., XV, 375.
161 M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul 1992, IX, 395.
162 İbn Manzûr, a.g.e., XII, 30.
163 Sâmarrâî, a.g.m., s. 94.
164 Bk. Ebû Muhammed Huseyn b. Mes’ûd el-Begavî, Meâlimu’t-tenzîl fi’-tefsîri ve’-te’vîl, Beyrut 1985, V, 616; Ebu’l-Kâsım Mahmûd b. ‘Ömer ez-Zemahşerî, el-Keşşâf ‘an hakâiki’-tenzîl ve ‘uyûni’l-ekâvîl fî vucûhi’t-te’vîl, Beyrut 1997, IV, 796-97; Fahru’d-dîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, Mısır ty, XXXII, 74; Yazır, a.g.e., IX, 395.
NÜSHA, YIL: IV, SAYI: 14, YAZ 2004
Dostları ilə paylaş: |