Âb (f i. su. (bkz: mâ')



Yüklə 17,16 Mb.
səhifə110/189
tarix21.10.2017
ölçüsü17,16 Mb.
#8652
1   ...   106   107   108   109   110   111   112   113   ...   189

muvâzenet-i müstakırre fiz. kararlı denge.

muvâzenet-i mütehavvile fiz. kararsız denge.

muvâzıb (a.i. vuzub'dan) bir işe durmadan çalışan, bir işle dâima uğraşan.

muvazi (a.s. vezy'den) geo. paralel. fr. parallele.

muvazin (a.s. vezn'den) 1. vezince, ağırlıkça birbirine denk olan. (bkz: muâdil). 2. uygun, denk.

muvazine (a.s.) ["muvazin" in müen.]. (bkz: muvazin).

muvâziyye (a.s.) ["muvâzî"nin müen.]. (bkz: muvâzî).

muvazza' (a.s.) itibarsız [kimse].

muvazzaf, muvazzafa (a. s.) 1. tavzif edilmiş, kendisine vazife verilmiş. 2. maaşla ta'yin edilmiş. 3. i. ilk yapılan askerlik hizmeti.

muvazzaf zabit temelli subay.

muvazzafan (a.zf.) vazifeli olarak.

muvazzafın (a.s. muvazzafın c.) (bkz: muvazzaf).

muvazzah (a.s. vuzûh'dan) tavzih edilmiş, îzâh olunmuş, açıklanmış, etraflıca anlatılmış.

muvazzaha (a.s. vuzûh'dan) ["muvazzah" in müen.]. (bkz: muvazzah).

muvazzahan (a.zf.) vazıh olarak, açıktan açığa.

muvazzıf (a.s.) tavzif eden, vazifelendiren; maaşlandıran.

muvazzih (a.s. vuzûh'dan) îzâh eden, açıklayan, ayrıntılı olarak anlatan.

mu'vecc (a.s. avec, ivec'den) yılankavi, dalgalı.

mûy (. (f.i.) kıl. (bkz: mü).

mûy-i jülîde karmakarışık saç.

mûyân (f.i mûy'un c.) kıllar.

mûy-bend (f.b.i.) saç bağı. (bkz: mû-bend).

mûye f.i.) hıçkıra hıçkıra ağlama.

mûye-ger (f.b.s.) hıçkıra hıçkıra ağlayan.

mûyî, mûyîn (f.i. l- kıldan. 2. kürkten.

mûyîne (f.i.) kürk.

mûyîne-dûz (f.b.i.) kürkçü.

mûy-tâb (f.i.c. mûy-tâbân) mutaf, kıl dokuyan, kıldan eşya yapan.

mûy-tabân (f.i. mûy-tâb'ın c.) mutaflar, kıldan eşya yapanlar.

mutâf (a.i) bkz. mataf.

mûy-tafân (f.b.i. mûy-tâf'ın c).

mûy-tâf (f.b.i. (bkz: mûy-tâb).

mûy-tâfân (bkz. mûy-tâbân).

muza'af (a.s.) taz'îf edilmiş, bir o kadar daha çoğaltılmış, bir kat daha artmış.

muzâaf (a.i. zıfdan) 1. iki kat, kat kat, katmerli.

Cezr-i muzâaf iki kat kök.

muzâaf usûl (bkz: usûl-i muzâafa). 2. a. gr. aynı "orta harfi" ile lamı "son harfi" aynı harfin tekerrüründen ibaret olan kelime, [musrir: musirr; müdrir müdirr; hâdid hadd... gibi].

muzâaf-ı devr-i kebîr muz. devr-i kebîr usûlünün velvele esnasında aldığı şekil.

muzâdd (a.s. zıdd'dan) karşı, zıt. [Fransızcadaki -anti karşılığı].

muzâdd-i iltihâb hek. iltihabı yokeden ilâç.

muzâdd-ı istitbâb hek. bir tedavinin uygun olmadığını gösteren hal, kontrendikasyon.

muzâdd-i klor kim. antiklor.

muzâdd-ı mürtecif hek. kurtulma ümîdi kesilen bir hayvana, tecrübe için, geniş ölçüde verilen ilâç.

muzâdd-ı semm kim. antitoksin.

muzâdd-ı taaffün (taaffünü gideren, mikropkıran) kim. antiseptik.

muzâdd-ı tahammür kim. mayabozan.

muzâdd-ı temsil biy., bot. yadımlama, fr. desassimilation.

muzâdd-ı teşennüc hek. tutya, bizmut, kâfurî, kediotu gibi, bir organın teşennücünü (büzülme, spazm) önleyici ilâç.

muzâdde (a.s. zıdd'dan) ["muzâdd"in müen.]. (bkz. muzâdd).

muzâf (a.s. zayfden. c. muzâfât) 1. izafe olunmuş, katılmış, bağlanmış, bağlı. 2. gr. [isim takımlarında] belirtilen, başka bir isme katılmış ve onu tamamlamış olan isim.

muzâf gr. tamlama.

muzâfun-ileyh gr. [terkiplerde] belirten, muzâfın (belirtilen) bağlı bulunduğu isim [-in hâli, muzâfunileyh hâlidir; Türkçede muzâfun ileyh önce, muzaf sonra gelir, ikisine birden "terkîb-i izafî" denir "Kapının köşesi.." gibi].

muzâfun-ileyh gr. tamlayan.

muzâfât (a.i. zayfdan. muzâfın c.) bir şeyin ilâveleri, ekleri; bir merkezin şubeleri, kollan, (bkz. ilâvât, mülhakat).

muza'fer (a.s.) 1. safran renginde, san renkte. 2. safranlı [pilâv].

Çilâv-ı muza'fer safranlı pilâv.

muzaffer (a.s. zafer'den) 1. zafer, üstünlük kazanmış, üstün. 2. i. erkek ve kadın adı.

muzaffer-âne (a.f.zf.) muzaffer olana yakışır surette.

muzafferen (a.zf.) muzaffer olarak, üstünlük kazanarak, üstün gelerek.

muzafferiyyet (a.i.) muzafferlik, üstünlük, düşmana üstün gelme; bir işi gereği gibi başarma.

muzahat (a.i. zaht'den) bir şeye benzeme, (bkz: müşabehet).

muzaheret (a.i. zahr'dan). (bkz: müzaheret).

muzahir (a.s. zahr'den). (bkz: müzâhir).

muzâhî (a.s. zahy'den) benzeyen, (benzeyici. (bkz ; mânend, şebîh).

muzallefe (a.i.) zool. "toynaklılar, fr. ongules.

muzallel (a.s. zıll'dan) gölgeli, gölgelenmiş, gölge altında bulunan.

mu'zam (a.s. azm'den. c. maâzım, mu'zamât) 1. bir şeyin en büyük kısmı. 2. îzâm edilmiş, büyütülmüş.

mu'zamât (a.s. azm'den) mu'zam'-ın c.) büyütülmüş, büyük görülmüş şeyler, (bkz: muazzamât).

mu'zamât-ı umur işlerin büyütülmüş halleri.

muzâraa (a.i.) arşınla satma.

muzâriat (a.i.) muzârîlik.

muzcer (a.s. zucret'den) ıztıraplı, sıkıntılı.

muzcir (a.s. zucret'den) ıztırap, sıkıntı veren.

muzâri' (a.i.) 1. ortak. 2. arkadaş. 3. gr. geniş zaman. 4. ed. aruz bahirlerinden birinin adıdır. Bizde kullanılmış olan vezinleri şunlardır: l) mef ûlü fâilâtün mef ûlü fâilâtün; 2) mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün.

müze 6 j (f.i.) çizme.

mûze-dûz (f.b.i.c. mûze-dûzân) çizmeci, çizme dikici.

mûze-dûzân (f.b.i. mûze-dûz'un c.) çizmeciler.

mûze-dûzî (f.b.i.) çizmecilik.

muzga (a.i. mazg'dan) bir parça et.

muzırr, muzırre (a.s. zarar'dan) zararlı, zarar veren, zarara sokan.

Haşerât-ı muzırre zararlı böcekler.

muzî' (a.s.) izâa eden, meydana çıkaran, açığa vuran.

mûzî (a.s. ezâ'dan) îzâ eden, inciten, eziyet veren, rahat bırakmayan.

muzî' (a.s. zâyi'den) zayi' eden, kaybeden.

muzî, muzîe (a.s. ziyâ'dan) ziyâlandıran, ışık veren, parlayan, parlak. (bkz. münîr, ziyâ-dar).

Ecsâm-ı muzîa astr. ışık veren gök cisimleri.

mu'zib (a.s. azâb'dan) azap veren, eziyet eden, takılgan, (bkz: muazzib).

muzif (a.s.) misafir kabul eden. (bkz. mîz-bân).

mûzih (a.s. vuzûh'dan). (bkz: muvazzih).

muzîk (a.s. zîk'dan) sıkan, darlaştıran, darlaşnncı, sıkıştırıcı, (bkz: mudîk).

muzill (a.s.) zelîl kılan, zillete düşüren, aşağılaştıran, bayağılaştıran.

mûziyât (a.i. ezâ'dan) insanı rahatsız eden küçük şeyler, hayvancıklar, [tahtakurusu, pire, sivrisinek., gibi].

muzlim (a.s. zulmet'den) 1. karanlık. 2. bilinmeyen, şüpheli, (bkz: meçhul). 3. dehşetli; kara, uğursuz.

Beyt-i muzlim karanlık oda, fr. chambre noire.

muzlimâne (a.f.zf.) karanlık olarak,

muzlime (a.s. zulmet'den) 1. ["muzlim" in müen.]. (bkz: muzlim). 2. i. kadın adı.

muzmahill (a.s.) çökmüş, çöküntüye uğramış, darmadağın olmuş, yok olmuş, (bkz: nâbûd).

muzmer (a.s. zımâr'dan. c. muzme-rât) ızmâr edilmiş, gizli, saklı, örtülü, dışarı vurulmamış, içde saklı.

muzmerât (a.s. muzmer'in c.) gizli, saklı, örtülü, dışarı vurulmamış, içde saklı şeyler.

muzmerre (a.s.) ["muzmer" in müen.]. (bkz: muzmer).

muzmir (a.s. zımâr'dan) ızmâr eden, içinde saklayan, gizleyen.

muztacı' (a.s. ıztıca'dan) ıztıcâ eden, yan üstü yatan, yan tarafına uzanan.

muztacıan (a.zf.) ıztıcâ ederek, yan üstü yatarak, yan tarafına uzanarak.

muzlarım (a.s. ıztırâm'dan) ıztırâm eden, alevlenen.

muztarib (a.s. darb'dan) ıztırâbı, sıkıntısı olan; rahatsız, çırpınıp duran.

muztarib-âne (A.f.zf. darb'dan) ıztırapla, rahatsızlık, sıkıntı çekerek.

muztarr (a.s. zarûret'den) çaresiz kalmış, ... zorunda kalmış; zorlanmış.

müâlefet (a.i. ülfet'den) alışma, kaynaşma, dostluk, sevgi.

mübâade, mübâadet (a.i. bu'd'dan) 1. [iki kişi] birbirinden uzaklaşma, (bkz: müfârakat). 2. birbirini sevmeyip soğuk ve uzak durma, (bkz: istikrah).

mübâale (a.i.) cilveleşme, oynaşma [kan koca], (bkz: mülâabe).

mübâdât (a.i.) düşmanca davranış; saldırganlık.

mübâdelât (a.i. mübâdele'nin c.), (bkz. mübadele).

mübadele (a.i. bedel'den. c. mübâdelât) 1. trampa, değiştokuş, bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi. 2. ulemânın kadılık ve medrese değiştirmeleri. [1654 den sonra bu söz yerine "mesafe" kullanılmıştır].

mübâdere, nıübâderet ıu . - (a. i. büdûr'dan) bir iş yapmaya girişme.

mübâdî (a.s. bed'den) meydana çıkaran, ortaya koyan.

mübadil (a.i.s. bedel'den) 1. mübadele olunmuş, başkasının yerine getirilmiş; bir şeye bedel tutulmuş. 2. Türkiye'den gönderilen Rumlara karşı Yunanistan'dan gelen Türklere verilen bir ad.

mübâdir (a.s. büdûr'dan) bir işe hemen girişen.

mübâgame (A.i.) tatlı dillilik.

mübâgat ("ga" uzun okunur, a.i. ba-gıyy'den) kanunsuz evlenme.

mübağate (a.i. bagt'dan) birdenbire oluş; sataşma.

mübâgaze (a.i. buğz'dan) düşmanlık etme, kin besleme.

mübâgî (a.s.) bâgî olma; isyan etme, ayaklanma.

mübâhasât (a.i. mübâhase'nin c.) 1. bir iş hakkında iki veya daha çok kimse arasında edilen sözler, konuşmalar. 2. iddialı, karşılıklı konuşmalar, bahse girişmeler.

mübâhasât-ı edîbâne terbiyelice mübâhaseler.

mübâhase (a.i. bahs'den. c. mübâhasât) 1. bir iş hakkında iki veya daha çok kimse arasında edilen söz, konuşma. 2. iddialı, karşılıklı konuşma, bahse girişme, (bkz: münâkaşa).

mübâhât (a.i. behâ'dan) övünme, (bkz: tefâhür).

Sermâye-i mübâhât haklı olarak övünme sebebi.

mübâhele (a.i. behl'den) 1. birbirine beddua etme, ilenme. 2. birbirinden nefret etme. (bkz: mülâane).

mübâhî (a.s. behâ'dan) övünen, (bkz: müftehir).

mübâhis (a.s. bahs'den. c. mübâ-hisîn) bir mesele üzerinde konuşan, münâkaşa eden.

mübâhisîn (a.s. mübâhis'in c.) mübâhisler, bir mesele üzerinde konuşanlar, münâkaşa edenler.

müba'id, müba'ide (a.s. bu'd'dan) teb'îdeden, uzaklaştıran.

Kuvve-i müba'ide Arz'ın merkezinden gelen te'sir.

mübalâğa (a.i. bülûğ'dan) 1. işi, bir şeyi çok büyütme, pek ileri vardırma. 2. pek fazla, çok aşın. 3. küçük bir şeyi büyük gösterme, fr. exageration.

mübâlâga-i Acemâne Acemlere yaraşır surette yapılan mübalâğa.

mübalâğa ile ism-i fail a. gr. "fa'al" kalıbına uyan kelimelerin ifâde ettiği "en, pek, çok" mânâsını taşıyan şekli ["bevvâl, halâl, cevval, gaddar..." gibi].

mübâlâgat ("ga" uzun okunur, a.i. mübâlâga'nm c.) mübalâğalar.

mübâlât (a.i. belv'den) 1. kayırma, (bkz: himaye). 2. dikkat, îtina.

Adem-i mübâlât dikkatsizlik, aldınş etmeme. 3. dikkat ve düşünce ile kaygılanma.

mübâlât-kâr (a.f.zf.) mübâlâtlı; dikkat, îtinâ ve düşünce ile kaygılanan.

mübâlât-kârâne (a.f.zf.) mübâ-lâtkâr olana, dikkat, îtinâ ve düşünce ile kaygılanana yaraşır surette.

mübâne (a.i.) huk. [eskiden] talâk-ı bâinle boşanmış olan kadınlar.

mübârât (a.i.) 1. bir kimsenin, ka-nsından veya iş ortağından anlaşarak ayrılması, aynlma. 2. misillemede bulunma, ["mübârâ" Acem şeklidir].

mübâree (a.i. ber'den) huk. kadın ve erkeğin, birbirlerinden alacaklı ve verecekli olmamak üzere nikâhı bozmaları.

mübarek (a.s. bereket'den) 1. bereketli, feyizli.

Nîl-i mübarek verimli Nil. 2. Uğurlu, hayırlı, mutlu, kutlu, (bkz: ferruh).

îd-i mübarek kutsal bayram. 3. beğenilen, sevilen, kızılan, şaşılan kimse veya şey hakkında söylenir.

mübârek-bâd (a.f.b.s.) 1. "mübarek olsun, kutlu olsun!" 2. tebrîk etme, kutlama.

mübâreke - (a.s. ve i. bereket'den) 1. mübarek, kutlu. 2. karşılıklı birbirini tebrik.

Emâkin-i mübâreke (mübarek yerler) Mekke, Medine, Kudüs, Necef, Kerbelâ.. v.b.

Leyâlî-i mübâreke (mübarek geceler) ramazan, kandil., v.b.

Eyyâm-ı mübâreke ramazan, bayram ve kandil günleri.

mübarek (a.f.i.) mübarektik; tebrik, kutlama, gözaydın.

mübârezât (a.i. mübâreze'nin c.) cenkler, kavgalar, uğraşmalar.

mübâreze (a.i. bürûz'dan) cenk, kavga, uğraşma.

Meydân-ı mübâreze harb meydanı.

mübâreze-gâh (a.f.b.i.) savaş meydanı.

mübârezet (a.i.). (bkz. mübâreze).

mübâriz (a.s. bürûz'dan. c. mübâri-zân, mübârizîn) 1. döğüşe, güreşe kalkışan. 2. kuvvetli münâkaşaya girişen.

mübârizân (a.s. mübâriz'in c.) 1. döğüşe, güreşe kalkışanlar. 2. kuvvetli münâkaşaya girişenler.

mübâriz-âne (a.f.zf.) döğüşe, güreşe, münâkaşaya kalkışana yakışırcasına, kavga edercesine.

mübârizîn (a.s. mübâriz'in c.), (bkz: mübârizân).

mübâsele (a.i. besâlet'den) savaşta saldırma, ileri atılma.

mübâsete (a.i. besâtet'den) biriyle teklifsiz görüşme.

mübâsil (a.s.) kahramanlık, yiğitlik gösteren.

mübaşeret (a.i. beşr'den) bir işe başlama, girişme.

mübâşereten itlaf fık. bir şeyi bizzat öldürme.

mübaşir (a.i. beşr'den) 1. bir işe başlayan. 2. mahkemeden evrakı getirip götürmek ve mahkemeye girecekleri ve şahitleri yüksek sesle çağırmakla vazifeli adliye me'muru. 3. muvakkat bir vazife olarak merkezden bâzı emirleri götüren ve icra salâhiyeti de olan kimse.

mübâşiriyye (a.i.) devletçe bir işi yapmaya me'mur edilenlerin masraflarına karşılık olmak üzere, gittikleri yerlerdeki halktan tahsil olunan para.

mübâtana (a.i. batn'dan) bir mevzu (*konu) üzerinde karşılıklı çekişme.

mubayaa (a.i. bey'den. c. mübâyaât) satın alma.

mübâyaât (a.i. bey'at'dan. mübâyaa'nın c.) satın almalar.

mübâyenet (a.i. beyn'den) 1. ayrılık, başkalık. 2 . zıddiyet; tutmazlık.

mübâyin (a.s.) 1. başka türlü, ayrı. 2. zıt.

mübâyine (a.s.) ["mübâyin" in müen.]. (bkz. mübâyin).

mübda' (a.s. bid'at 'den) icat edilmiş, yaratılmış, benzersiz olarak ortaya konulmuş.

mübdaât (a.i. mübda'ın c.) icatlar, yeni buluşlar.

mübdi' (a.s. bid'at'dan) 1. ibda eden, îcâdeden, yeni şeyler bulan, söyleyen. 2. din işlerinde bid'at ehlinden olan. 3. benzeri görülmemiş şiir söyleyen.

mübdia (a.s. bid'at'dan) ["mübdi'"in müen.]. (bkz. mübdi').

mübeccel (a.s. becl ve bücûl'den) 1. yüceltilmiş, saygı gösterilmiş, yüce, ulu. 2. i. kadın adı.

mübeddel (a.s. bedel'den) tebdil edilmiş, değişmiş, değiştirilmiş.

mübeddil (A.s. bedel'den) 1. tebdil edici, değiştirici. 2. i. kim. değiştirgeç, fr. convertisseur.

mübeddile (a.s. bedel'den) 1. ["mübeddil" in müen.]. (bkz: mübeddil). 2. i. fız. transformatör.

mübehhic (a.s. behcet'den) tebhîceden, güzelleştiren.

mübekkî (a.s.) ağlatıcı, (bkz: mübkî).

mübellig (a.s. bülûğ'dan) 1. tebliğ eden, haber veren, bildiren. 2. i. büyük camilerde imamın söylediğini tekrarlayan kimse.

müberhen (a.s. burhan 'dan) 1. bür-hanlı, vesika, delil ile ispat edilmiş. 2. aşikâr, belli.

müberka (a.i.) 1. yüzü peçeyle örtülü, peçeli [kadın]. 2. (bkz: müberkaa).

müberkaa (a.i.) 1. başı beyaz olan kara dişi koyun, marye. 2. muz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamıdır. Zamanımıza kalmış bir tek peşrev vardır ki sahibi meçhuldür. [Itrî'nin bu makamdan eserleri eski mecmualarda görüldüğüne göre XVIII. asra kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır].

müberrâ (A.s. berâ'dan) berî kılınmış, temize çıkmış, aklanmış.

müberrât (a.i.c.) yol, çeşme gibi hayrat ve hasenat nevinden olan şeyler.

müberred (a.s. berd'den) tebrîdolun-muş, soğutulmuş.

müberrer (a.s.) yemini tasdik olunmuş.

müberrid (a.s. berd'den) 1. tebrîd eden, soğutan, soğutucu. 2. i. karlık, su soğutan damacana, (bkz: mübrid). 3. kim. soğutkan, fr. refrigerant.

mübeşşer (a.s. beşâret'den) 1. tebşîr olunmuş, kendisine müjde verilmiş, (bkz: mübşer). Aşere-i mübeşşere. (bkz: aşere). 2. i. kadın adı.

mübeşşere (a.s. beşâret'den) ["mü-beşşer" in müen.]. (bkz: mübeşşer).

mübeşşir (a.s. beşâret'den. c. mübeş-şirîn) l. tebşîr eden, müjdeci, muştucu, (bkz: beşîr, mübşir). 2. dört incil'i yazanlardan biri.

mübeşşirât (a.s. mübeşşir'in c.) hayırlı alâmetler.

nıübeşşire (a.s. beşâret'den) ["mübeşşir" in müen.]. (bkz: mübeşşir).

mübeşşirîn (a.s. mübeşşir'in c.) tebşîr edenler, müjdeciler, muştucular.

mübettel (a.s.) ıslanmış.

mübevvil (a.s. bevl'den) bevli, idrarı, sidiği çoğaltan, idrar veren, (bkz: müdrir).

Edviye-i mübevvile hek. idrar söktürücü ilâçlar.

mübevvile (a.s.) ["mübevvil" in müen.). (bkz: mübevvil).

mübeyyen (a.s. beyân'dan) tebeyyün etmiş, meydana çıkarılmış, açıkça söylenmiş, açıklanmış, açıklayan, bildiren.

mübeyyene (a.s. beyân'dan) ["mübeyyen" in müen.]. (bkz: mübeyyen).

mübey yez, mübeyyeze (a. s.) tebyîz olunmuş, beyaza çekilmiş.

Evrâk-ı mübeyyeze beyaza çekilmiş evrak.

mübeyyin (a.s. beyân'dan) bildiren, açıklayan, meydana koyan.

mübeyyine (a.s. beyân'dan) ["mübeyyin" in müen.]. (bkz: mübeyyin).

mübeyyiz (a.s. beyâz'dan. i.c. mü-beyyizîn) tebyîz eden, müsveddeleri beyaza çeken kalem kâtibi, (bkz: müstensih).

mübeyyiza (a.i.) Horasanlı Ibnü Mukanna' tarafdân. [beyaz elbise giydiklerinden dolayı bu adı almışlardır. Kara elbise giyen muarızlarına "müsevvide" denir].

mübeyyizât (a.i.c.) beyaza çekilmiş müsveddeler.

mübeyyizîn (a.s. ve i. mübeyyiz'in c.) tebyîz edenler, müsveddeleri beyaza çeken kalem kâtipleri.

mübezzir (a.i. bezr'den) tohum ekecek âlet. (bkz: mibzer).

mübezzir (a.s.c. mübezzirîn) tebzîr eden, lüzumsuz, yersiz harcayan, israf eden.

mübezzire (a.s.) ["mübezzir" in müen.]. (bkz: mübezzir).

mübezzirîn (a.s. mübezzir'in c.) tebzîr edenler, lüzumsuz harcayanlar, isrâf edenler.

mübhem tahattur fels. anımsama, fr. reminiscence.

mübhemât (a.i.c.) 1. müphem olan şeyler. 2.gr. belgisiz sıfatlar, zamirler, edatlar.

mübhemiyyet (a.i.) belirsizlik, bel-lisizlik, örtülülük, anlaşılmazlık.

mübhic (a.s. behcet'den) sevinç, ferahlık veren.

mübî' (a.s. bey'den) satılmış şey.

müb'id (a.s. bu'd'dan) ib'âdeden, uzaklaştıran.

mübîh (a.s.) ibâha eden, izin veren, müsâade eden.

mübîn (a.s. beyn ve beyân'dan) 1. hayrı, şerri, iyiyi ve kötüyü ayıran. 2. açık, besbelli, (bkz: ayan, aşkâr).

Dîn-i mübîn (açık, meydanda olan din) islâm dîni.

Kur'ân-ı mübîn (iyiyi, kötüyü, hayrı, şerri bildiren kitap) Kur'ân-ı Kerîm.

mübîne (a.s. b'eyn ve beyân'dan) ["mübîn" in müen.]. (bkz: mübîn).

mübkî (a.s. bükâ'dan) ağlatıcı, (bkz: mübekkî).

mübrem (a.s.) kaçınılmaz, vazgeçilmez, önlenemez.

Belâ-yi mübrem kaçınılmaz belâ.

Kazâ-yi mübrem önlenemez kader.

mübreme (a.s.) ["mübrem" in müen.]. (bkz: mübrem).

mübrez (a.s. bürûz'dan) ibraz olunmuş, gösterilmiş, meydana çıkarılmış.

mübrid (a.s. berd'den). (bkz: müberrid).

mübrim (a.s. ibrâm'den) 1. ibram eden, zorlayan, zorlayıcı. 2. mânâsız sözlerle can sıkan [adam].

mübrime (a.s.) ["mübrim" in müen.]. (bkz: mübrim).

mübriz (a.s. bürûz'dan) ibraz eden, gösteren, meydana çıkaran.

mübşer (a.s. beşâret'den) ibşâr olunmuş, müjdelenmiş, (bkz: mübeşşer).

mübşir (a.s.) ibşâr eden, müjdeleyen. (bkz: mübeşşir).

mübtedâ' (a..i. bed'den) 1. başlangıç, baş. 2. gr. özne [isim cümlelerinde].

nıübtedâ-bih (a.b.s.) kendisiyle başlanılan.

mübtede' (a.s. bed'den) aslında yok iken yeni çıkmış olan şey.

mübtedâ' (a.s. bed' den), (bkz. mübtede1).

nıübtedî (a.s. bed'den. c. mübtediîn, mübtediyân) [bir şey öğrenmeye] yeni başlayan, acemi.

mübtedi' (a.s. bed'den) ibda' eden, yeni bir şey peyda eden, bir yenilik ortaya koyan.

Tâife-i mübtedia bir Islâmî mezhebin adı.

mübtedia (a.s.) ["mübtedi" in müen.]. (bkz: mübtedi').

mübtediîn (a.s. mübtedî'nin c.), (bkz. mübtediyân).

mübtediyân (a.s. mübtedî'nin c.) [bir işe] yeni başlayanlar, acemiler.

mübtediyâne (a.zf.) acemicesine.

mübtega ("ga" uzun okunur, a.s. ib-tiga'dan. c. mübtegıyyat) arzu edilen, istenen.

mübtegıyyât (a.s. mübtega'nın c.) arzu edilen şeyler, istenenler.

mübtehic (a.s. behcet'den) sevinen, sevinmiş, (bkz: memnun, mesrur, şâdân).

mübtehicü'l-kalb gönlü şen, sevinçli.

mübtehil (a-s.) yalvaran, dua edip yalvaran, (bkz: niyâz-kâr, niyâz-mend).

mübtel (a.s. butlân'dan) iptal olunmuş, hükümsüz bırakılmış, bozulmuş.

mubtel-i hiss hek. hissi iptal olunmuş, fr. anesthesigue.

mübtelâ' (a.s. bel'den) yutulmuş; yenilmiş.

mübtelâ (a.s. belâ'dan) 1. düşkün [fena şeylere]. 2. tutkun, tutulmuş.

mübtelâ-yi aşk aşka tutulmuş.

mübtelâ-yi maraz hastalığa tutulmuş.

mübtelâyân (a.i. mübtelâ'nın c.) fena şeylere düşkünlür, tutulmuşlar; tutkunlar, yakalanmışlar.

mübteli' (a.s. bel'den) bir şeyi yutan; yiyen.

mübtenâ (a.s.). (bkz. mübtenî).

miibtenî (a.s. binâ'dan) 1. ibtinâ e-den, kurulu, kurulmuş olan. 2. dayanan, (bkz: müstenid).

mübtesim (A.s. tebessüm'den) ibti-sâm eden, gülümseyen.

mübtezel (a.s. bezl'den) 1. pek bol ve ucuz [şey]. 2. orta malı, ortaya düşmüş [kadın, kız]. 3. değersiz, hor kullanılan.

mübtezele (a.s. bezl'den) ["mübtezel" in müen.]. (bkz: mübtezel).

mübtî' (a.s. batâet'den) ağır hareket eden, ağır davranıp geciken.

mübtil (a.s.) iptal eden, hükümsüz bırakan, bozan.

mübtil-i hiss huk. hissi iptal eden.

mübtile (a.s.) ["mübtil" in müen.]. (bkz: mübtil).

mübzi' (a.i. bızâa, bıdâa'dan) kân tamamen kendisine kalmak üzere birine sermâye veren.

müca'ad (a.s. ca'd'dan) kıvırcık, kıvrılmış, lülelenmiş [saç].

Zülf-i müca'ad kıvırcık kahkül. (bkz: mûy-i mergul).

mücâb (a.s. cevâb'dan) 1. kabul cevâbı almış olan. 2. duası kabul olunan, (bkz: müstecâb).

mücâdele (a.i. cedel'den. c. mücâdelât) 1. iki kişi bir mesele üzerinde çekişme. 2. uğraşma, savaşma, savaş.

mücâdele-i milliyye (millî mücâdele) Kur tuluş savaşı (1919 - 1922).

mücâdelât (a.i. cedel'den, mücâdele'nin c.) mücâdeleler, savaşmalar, uğraşmalar.

mücâdil (a.s. cedel'den) mücâdele eden, çekişen, uğraşan, savaşan.

Mücâdile (a.i.) Kur'ân'ın 58 inci sûresi. 22 âyettir, Medine'de nazil olmuştur.

mücâhedât (a.i. mücâhede'nin c.) mücâhedeler.

mücâhede (a.i. cehd'den) 1. uğraşma, savaşma. 2. nefsi yenmeye olan çalışma. 3. din düşmanlarıyla savaşma.

mücâhere, mücâheret (a.i. cehr'den) karşılıklı olarak bir şeyi meydana çıkarma, ortaya çıkarma.

mücâhereten (a.zf.) meydana çıkararak, ortaya koyarak.

mücâhid (a.s. cehd'den. c. mücâhidin) 1. cihâd eden, din düşmanlarıyla savaşan. 2. savaşan, uğraşan, savaşçı. 3. i. erkek adı.

mücâhid-âne (a.f.zf.) mücâhit olana yakışacak surette.

mücâhide (a.s. cehd'den) ["mücâhid" in müen.]. (bkz: mücâhid).

mücâhidin (a.s. mücâhid'in c.) mücâhitler; din düşmanlarıyla savaşanlar; uğraşanlar, savaşanlar.

mücâlede (a.i.) harb aletiyle vuruşma.

mücâlese, mücâleset (a. i. cülûs'dan) birlikte, beraber oturma.

mücâlis (a.s. cülûs'dan) birlikte oturan.

mücâmaa, mücâmaat (a. i. cem'den) cima etme, cinsî münâsebette bulunma.

mücâmele, mücâmelet (a.i. cemâl'den) dirlik düzenlik, karşılıklı iyi muamelede bulunma, güzel geçinme.

mücânebet (a.i. cenb'den) bir şeyden sakınma, çekinme, çekilme, uzak durma, (bkz: ihtiraz, tevakkî).

mücâneset (a.i. cins'den) benzeme, hemcins olma, hemcinslik, fr. homo-ge'neite. (bkz: tecânüs).

mücânib (a.s. cenb'den) çekinen; mat. sonuşmaz.

mücânis (a.s. cins'den) aynı cinsten olan. (bkz: mütecanis).

mücâraha (a.i. cerh'den) karşılıklı birbirini yaralama.

mücârât (a.i.) yürümekte yarış etme.

mücârez (a.i.) 1. açık saçık sözlerle latifede bulunma. 2. eşek şakası yapma.

mücârre (a.i.) birinin hakkını uzatıp süründürme, sürücemede bırakma.

mücâseret (a.i. cesâret'den) cesaret etme.

mücâsir (a.s. cesâret'den) cesaret eden.

mücâvebe (a.i. cevâb'dan) cevaplaşma, birbirine cevap verme; mektuplaşma.

mücâvedet (a.i. cûd'dan) birinekarşı kerem ve ihsan etme.

mücâveret (a.i. civâr'dan) mücâ-virlik, komşuluk, (bkz: hem-sâyegî).

mücâveze (a.i.) 1. sının aşma. 2. bağışlama, göz yumma.

mücavir (a.s. civâr'dan) 1. komşu. 2. mabet veya bir tekke yakınlarına çekilip oturan. 3. yurdunu ve diyarını terkederek zamanını Harameyn-i Şerîfeyn'de ibâdetle geçiren.

mücavir zaviye mat. komşu *açı.


Yüklə 17,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   106   107   108   109   110   111   112   113   ...   189




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin