KÜRSÎ: Emrin ve nehyin geçerli olduğu mahaldir.Halka ait hakikatlerin meydana çıkması babında; Hakka ait inceliklerin ilk teveccühü KÜRSÎ’de olur.. Hakk’ın iki kademi, onun üzerine salınmışcasınadır..Bu
384
mânâ doğrudur; çünkü orası: İcad (varetme) ve idam (yoketme) mahallidir..
Tafsilin ve ibhamın menşeidir..Zararın ve faydanın merkezidir. Keza, farkın ve cem’in de..
Birbirine zıd gibi gelen sıfatların zuhur eserleri KÜRSî’dedir.. Hem de tafsil üzere..Bu varlığa gelip çıkan ilâhî emir, ondan gelir..
Ve o, kazanın fasıl yeridir.Kalem: Onun başkasıdır ve takdir mahallidir. Levh-ü mahfuz: Yine onun başkasıdır; divan tutulmanın, satıra getirilip yazılmanın mahallidir.
İşbu ikisinin beyanı, inşaallah yeri geldiğinde yapılacaktır.
KÜRSÎ için, bir âyet-i Kerîm’ede şöyle buyuruldu: “Onun KÜRSÎ’si, yeri ve semaları içine almıştır..” ( 2/255 )
Yukarıda geçen âyet-i Kerîm’e üzerinde biraz duralım..
Burada, bir vüs’at vardır..
İşbu vüs’at iki çeşittir:
a) Hükmî vüs’at..
b) Vücuda bağlı aynî vüs’at..
Şimdi bu iki vüs’atı biraz daha açalım..
Hükmî vüs’at: Yer ve semaların, fiiliye sıfatlarından bir sıfatın eseridir..
Bu mânâda, KÜRSÎ’nin durumu ise.. bütün fiiliye sıfatların zuhur mahallidir..
Böylece, manevî bir vüs’at hâsıl olmaktadır.. Haliyle, KÜRSÎ yüzlerinden gelen bir yüzde. Zira, her görülen yüz ondan gelir ve fiiliye sıfatlarından bir sıfat olur..