İSTANBUL'DAN DERLENEN BİLMECELER
Altı taş, üstü köşk
Sekiz ayak, iki baş (araba)
Herkeste bir tane Türkiye'de iki tane (boğazlar)
Subhan Allah sulbü taş
İçi kovuk, dışı taş
Dolana dolana zıp çıktı
Seni bu deliğe kim dikti (minare)
Yumruğum yırtığına (cep)
Çukurova, bakkal dükkânı Horhor Çeşmesi, aynacılar, Kemancılar, Ağayokuşu, Bitli çayır (çene, ağız, burun, gözler, kaşlar, alın ve saçlar)
İstanbul'da seyir gördüm
Şekli benzer minareye
Hakanla akran olmuş derya,
Girmiş araya,
Kabil değil kenarın taşlan,
İnsanın aklını alır göz yaşlan
Gece ay, gündüz yıldız,
Bir hakan, bir o kız (Kız Kulesi)
Boynunda yular,
Bütün gün işsiz arar (nargile)
Sırtına biner
Yorulmadan gider
Fakat çok gevezedir
Her zaman çan çan eder (tramvay)
Şöyle gelir, hızı yok
Burnu kara, gözü yok (vapur)
cesinde uzak yerden haber gelme imajı, şimşek, yıldırım gibi doğa olayları söz konusu olduğunda, İstanbul'da at kişner / Kokusu buraya düşer (telgraf); Kaleden attım kılıcı / İstanbul'a vardı bir ucu (şimşek); Beyaz atı nalladım /İstanbul'a yolladım (mektup), örneklerinde görüldüğü gibi İstanbul uzaklık belirtir, önemli bir yer olarak ön plana çıkar.
Halk bilmecelerinde "heceleme" adı verilen ve ses taklitlerine dayanan bir grup bilmeceden biri de "İstanbul" adının bulunmasıyla ilgili Lamba düştü İS yaptı / Tabak düştü TAN yaptı /Annem geldi BUL dedi şeklindedir. Cevabı "İ" harfi olan İstanbul'da bir tane / Ankara'da hiç yok / ingiliz'de pek çok bilmecesi de şaşırtmalı yoldan giderek İstanbul, Ankara ve İngiliz arasında karşılaştırma yapılmasını ima eder.
İstanbul bilmeceleri şehrin kültür yapısının gereği olarak zaman zaman Divan Edebiyatı türlerinden olan muamma ve lugazları da hatırlatan anlatım özellikleri taşır. Hattâ nesnelerin bulunması için düzenlenen lugazlardan bazıları bilmece olarak halk ağzından derlenmiş bulunmaktadır.
İstanbul'da ilk bilmece derlemeleri yapan Macar Türkolog İgnâcz Kûnos'tur
Dostları ilə paylaş: |