Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə145/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   141   142   143   144   145   146   147   148   ...   899
BAYRAM ALAYI

100

101

BAYRAM PAŞA KÜLLİYESİ

vezirazam. gece yarısı saraya gelir; bu sırada mehter kısa aralıklarla "nevbet"ler çalmaya başlar, Kubbealtı'ndaki hazırlık tamamlandıktan sonra, istanbul'daki sivil ve asker üst düzey görevlileriyle şeyhülislama kadar ilmiye sınıfından birçok din ve yargı görevlisi, Kubbealtı'na gelirler ve vezirazamla bayramlaşırlardı. Tebrikler bittikten sonra sabah namazı vaktine değin vezirazamla şeyhülislam sohbet ederler, vezirler ve diğer orada kalmaları gerekenler de zamanın geçmesini beklerlerdi. Sabah namazını Aya-sofya hatibinin imamlığında Kubbeal-tı'nda kılan devlet erkânı, Bâbüssaade önünde başlamak üzere olan muayede-i hümayun (padişahla bayramlaşma) için teşrifat kurallarına uyarak sırayla dışarıya çıkmaya başlardı.

Muayede-i hümayun öncesinde, saray içi hazinesinde muhafaza edilen, cülus ve bayramlara özgü altın kaplama, murassa taht, hazine kethüdasınca çıkartılıp Bâbüssaade önüne taşıttırılır, buradaki geniş saçak altı bir tören salonu görünümünde donatılırdı. Sabah namazını hasodada veya saray mescidinde kılan padişah, "muayede-i havas" denen iç törende darüssaade ağası ile musahiplerin, enderun ileri gelenlerinin tebriklerini kabul ederdi. Bundan sonra "muayede-i hümayun" ya da "muayede-i umumî" denen büyük bayramlaşma için, Bâbüssaade ağası ve hasoda erkânı ile arzodasına doğru yürümeye başlar, yolun yansında hünkâr imamı kısa bir duada bulunur, kapıcıların ve diğer saray görevlilerinin sıralandığı arzodası-Bâbüssaade arasından geçerek alkışla birlikte tahta otururdu. Bundan sonra ayrı ayrı protokol listelerine göre tebrik başlardı. Padişah tahtın önüne geldiğinde henüz oturmadan, nakibüleşraf da karşıdan ilerler saygıyla temennadan sonra dua ile muayedeyi açardı. Bunu bir alkış izlerdi. Tahtın sağ gerisinde da-rüssade ağası, solda silahdar ağa durur ve taht örtüsünün saçaklı ucunu tutardı. İlk el öpen padişahın hocası olurdu. Etek öpme protokolü sırası şöyleydi: istanbul'da olan Kırım hanzadeleri, kapı-cıbaşılardan mir-i aleme kadar saray görevlileri, sadrazam ve vezirler, şeyhülislam ve ulema, sipah, silahdar ve ocak ağaları. Herkes, telaşsız fakat seri olarak el etek öperlerdi. Muayedenin en ilginç sahnesi vezirazamın tebriki olurdu. Ça-vuşbaşı ile kapıcılar kethüdasının Kubbealtı'na gidip haber vermeleri üzerine bayramlaşma yerine gelen vezirazam, kürkünün sağ yenini eliyle tutarak birkaç adım ilerler, Taştekne'ye gelince diz çöküp yeri öper; bunu, üçer adım ilerleyişle üç kez yineler, her seferinde çavuşlar alkış yaparlar, nihayet tahta yaklaşınca padişah ayağa kalkar, bu sırada yeni bir alkış yapılır ve vezirazam bir kez daha diz çöküp padişahın önce sağ sonra sol ayağını öperdi. Bu, vezirazamın, padişah katındaki değersizliğini değil, yönetimin, hükümdara bağlılığının simgesel bir ifadesiydi. Arkadan ge-

len vezirler ise birer kez diz çöküp yer öperler, buna karşılık şeyhülislam geldiğinde padişah saygıyla ayağa kalkar, şeyhülislam ilerler ve ikisi "musafaha" denen tarzda her iki elleriyle tokalaşır-lardı. Yeniçeri ağası ise padişahın eteğini iki kez öper, eğer vezir ise (bunlara ağa paşa deniyordu) tebrikten sonra tahtın yanında vezirler sırasında yerini alırdı. Vezirliği olmayan yeniçeri ağası, rikâb ağalarıyla birlikte dururdu.

Muayede, çok uzun ve ayrıntılı bir etek öpme töreni olup, töreni yöneten ve saray protokol şefi olan teşrifati efendinin etek öpüşüyle sona ererdi. Padişah ayağa kalkar, vezirazam sağ koltuğuna, Bâbüssaade ağası sol koltuğuna girerek tahtın önünden dolaştırıp kapıya yöneltirler, bu sırada vezirazam ayrılarak vezirlerle selamlama görevini yapardı.

Padişah bayram alayına hazırlanmak üzere hareme giderken rikâb erkânı denen korteje dahil herkes, Bâbüsselam dışına çıkıp beklerdi. Vezirazam ve vezirlerle devlet erkânı ise kapı arasında otururlardı. Haremin taht kapısından, mirahur-ı evvel ile üzengi ağalarının getirdiği ata binerek hareket eden padişah dışarıda kortejdeki yerini alır, yine alkışlar ve dualarla Ayasofya veya Sultan Ahmed Camii'ne gidilir, önceden gidenler karşılama ve uğurlama törenlerini yaparlar, padişah bayram namazım hünkâr mahfilinde kılar, gelişteki gibi alayla saraya dönülürdü. Padişahın Bâbüsse-lam'dan içeri girmesinden sonra vezirazam ve vezirler Kubbealtı'na geçerler, orada saray mutfağından getirilen yemeği yerler, avludaki kortej birliklerine de yemek verilirdi. Alay-ı iyd denen bu tören bitince vezirazam, Paşakapısı'na giderek burada muayede-i âsafi denen kendi kabul törenini başlatırdı. Öte yandan padişah da sarayda ilkin, hasoda önüne kurulan tahta oturup tüm enderun halkının tebriklerini kabul edip ihsanlarda bulunur, buradan hareme geçerek annesi, kadınları ve harem halkıyla bayramlaşırdı.

Eski bayram alaylarının yüzlerce ayrıntısı vardı. Örfleğin, hazinedarbaşımn herkesten önce camiye gidip hünkâr mahfiline özel seccade sermesi, buhur yakması, padişahın çizmelerinin çıkartılıp yumuşak pabuç giydirilmesi, vezirazamın padişahı koltuklayıp mahfile çıkartması, tüm vezirlerin namaza tek safta durmaları, bayramlaşma sırasındaki duruşlar, yürüyüşler, alkışlar, herkesin konumuna göre belirlenmiş olan kavuk, sarık, kürk vb giyim kuşam, alayın önünde, arkasında kimlerin yürüyeceği, atlı ve yaya katılması gerekenler, tüm incelikleri ile teşrifat defterlerinde yazılıydı. Kurban Bayramı alay ve muaye-desinin bir özelliği ise hasoda önünde dokuz koçun kurban edilmesi, bunlardan ilkini padişahın boğazlamasıydı.

Hızır Ilyas Ağa, Letâif-i Enderun'da. 1227/1812 Ramazan Bayramı törenlerini anlatırken II. Mahmud'un Sultan Ahmed

Camii'nden saraya döndükten sonra enderun ve harem halklarıyla bayramlaşıp Yalı Köşkü'ne geçtiğini eski yasa uyarınca silahşor ağaların hasahırdan getirilen atlarla yaptıkları gösterileri izlediğini, bayram günü ve akşamı türlü eğlenceler düzenlendiği gibi ikinci ve üçüncü günlerde de binişler yapıldığını anlatır. O yılın Kurban Bayramı'nda ise Topka-pı Sarayı Mustafa Paşa Köşkü'nde arife akşamı şamdanların, tahta mumların aydınlattığı ortamda eğlenceler yapıldığını, bayram sabahı padişahın sünnet odasına gelip hazırlandığını "hümâ" tüylü sorguç taktığını, ilkin darüssaade ve harem ağaları ile sonra hasodalılarla bay-ramlaştığını, baltacıların tebriklerini kabul ettikten sonra arzodasına geçip, oradan muayedeye çıktığını, sonra da alayla camiye gittiğini anlatır.

Eskiden takvim hesapları yeterince sağlıklı yapılamadığından bayram alaylarının aksadığı da olmaktaydı. Örneğin, 1740'ta ocak ayına rastlayan ramazan, bir gün geç başlatılmış, arife günü bayram olduğu anlaşılınca Tersane'den ve Tophane'den toplar atılarak bayram ilan edilmişti. Bayram alayı ise ivedilikle düzenlenmiş, bayram namazı kılınmış fakat hutbesinin okunmasına zaman kalmadan öğle ezanı okunduğu için, padişah ve devlet erkânı öğle namazını kılıp camiden çıkmışlardı. Muayedeler ise doğal olarak öğleden sonra yapılabilmişti.

1677-1730 arasında kısa bir süre aralıklarla uygulanan ayrı bir sadrazam bayram alayı daha vardır. Bayramın üçüncü günü sadrazam, "büyük kol" denen düzenli ve kalabalık bir maiyetle yeniçeri ağasının davetlisi olarak Eyüp'e gider, mevsim kış ise Ağa Kapısı'nda kendisine ziyafet verilirdi. Fakat bu, kalıcı bir tören olmamıştır.

Geleneksel bayram alayları Abdülaziz dönemine (1861-1876) kadar sürdü. Bununla birlikte 19. yy ortalarına doğru hanedan Beşiktaş saraylarına taşındığından bayram alayında bu semtteki camilere gidilmeye başlanmıştı. Abdülaziz'in padişahlığı sırasında ise bayram alayı ve mu-ayedeler, giderek alafranga bir görünüm kazandı ve saray görkeminin dışa yansıtılmasına olanak verdi. En önemli değişiklik, bayramlaşma töreninin Topkapı Sarayı'nda değil, Dolmabahçe Sarayı'nın Muayede Salonu'nda yapılması oldu. İ-kinci olarak, muayede resm-i hümayunu, eskiden bayram namazından önce düzenlenirken yeni dönemde bayram alayından sonra yapılmaya başlandı. Dikkat çekici bir yenilik de hanedana mensup sultan efendi, hanım sultan ve kadı-nefendilerle ikballerin, ikişer ve dörder atlı arabalarda bayram alayını seyre çıkışlarına izin verilmesiydi. Bayram alayından sonra ise Dolmabahçe Sarayı'nın Muayede Salonu'nun deniz tarafındaki kafesli galerisinden, muayede resm-i hümayunu denen, devlet erkânının padişahla bayramlaşmalarını seyrederlerdi.

Padişah, selamlık muayedesi bittikten sonra sarayın harem dairesine ge-

çer, büyük sofada valide sultan, hazinedar usta ve harem kalfaları tarafından karşılanır; modern saray yaşamının bir yeniliği olarak da 80 müzisyen cariyenin oluşturduğu harem mızıkasını denetler, bu orkestra marşlar çalarken yaş sırasına göre sultan efendilerin, kadıne-fendilerin, ikballerin, kalfaların tebriklerini kabul ederdi. Tüm bu kadınlar, padişahla yakınlıkları ne düzeyde olursa olsun, tahtın önünden reverans yaparak geçerlerdi. Hazinedar usta, futalarla getirilen altın gümüş paraları serper, herkes bunlardan almayı uğur sayardı. Öğleden sonra hanedan saray ve köşkleri ile fer'iye daireleri arasında karşılıklı bayram ziyaretleri yapılırdı.

Modern saray yaşamının bir başka yeniliği de gündüz ve gece düzenlenen bayram eğlenceleriydi. Hokkabazlar, ortaoyuncuları, köçekler, sazende ve hanendeler, haremde gösteriler yaparlar, bayramın birinci günü akşamı ise Mabeyin Dairesi'nde düzenlenen eğlenceler hem balo, hem kokteyl havasında geçerdi. Sultan efendiler, hanını sultanlar, kadınefendiler, son moda tuvaletlerle, hattâ dekoltelikleri tüllerle örtülmüş giysilerle geceye katılmaktan çekinmezlerdi. Bu suarede padişah ile şehzade efendiler, hanedan üyesi sayılan erkekler ve gelinler de bulunurlardı.

Son Osmanlı padişahı VI. Mehmed Vahideddin'in katıldığı sonuncu bayram alayı 10 Zilhicce 1340/4 Ağustos 1922' de Kurban Bayramı münasebetiyle düzenlendi. Halife Abdülmecid ise sadece birer kez l Şevval 1341/17 Mayıs 1923 ve 10 Zilhicce 1341/24 Temmuz 1923 tarihlerine rastlayan Ramazan ve Kurban bayramlarında mevkib-i hümayun denen kalabalık saltanat korteji olmaksızın bayram alayına katıldı.

Bibi. Kanunnâme-i Âl-i Osman, (TOEM ilavesi), ist., 1330, s. 25; Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanunnamesi,- Ankara, 1935, s. 129, 137; Hızır Ilyas, Tarih-i Enderun-Letâif-i Enderun, İst., 1276, s. 25 vd, 35-40, 61-65; Tarih-i Selânikî, 80-81; Tayyarzade Ata, Tarih-i Ata, I, ist., ty, s. 220-250; Evliya, Seyahatname, I, 202, vd; Es'ad Efendi, Teşrifat-ı Kadime, İst., ty, s. 44-63; Tarih-i Raşid, V, 308; Ali Şeydi Bey, Teşrifat ve Teşkilâtımız, îst., ty, s. 27-37; Ali Süha, "Tanzimat Devri ile Sonrasında Sarayda Bayram Merasimi", Resimli Tarih Mecmuası, S. 74, s." 149 vd; Mehmed Zeki, "Eslâfda Bayram Tebrikâtı", TOEM, VI, s. 754 vd; Uzunçarşılı, Saray, 201 vd; Uzunçarşılı, Merkez ve Bahriye, 59, 63, 115. NECDET SAKAOĞLU




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   141   142   143   144   145   146   147   148   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin