Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə179/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   175   176   177   178   179   180   181   182   ...   899
BEKARBEY TEKKESİ

124

125

BEKÇİLER

'$• sS;iQS;>E*.,^'gS^'âi^î*-f5?1 jfî"%

*&$$&

l$Sl&£$>i~-($4$ğ<$}?

^§>f$ŞJ$\

'Gs3ğ%?$f

^ss^issy;

^pyiîfe

, Jt. XI J-w*.»'-

$e __ _

&&&$$&

"* .»». _:^-



H&im

8Jws3îsr;i

-tl-'îi*.-" S*

J:«*:


aSp#v»

çşg^yif^ '%£)£&%&>



^*J%|J.

ı«,î3,-.uâ;.

.•'<55!T<îŞv-'-,:

Bekçi manilerinin bulunduğu yayınlardan biri olan Bekçi Baba adlı tarihsiz taşbasması resimli kitaptan iki sayfa, 19. yy. M. Sabri Koz koleksiyonu

sakk defterlerinde bu tür konutların ilginç adlarına rastlanmaktadır. Örneğin, Selâtin Odalar, Sultan Odaları, Bey Odaları, Sıra Odalar, Bağ Odaları, Çerkez Odaları vb adlandırmalardan bazıları günümüze kadar sokak adları olarak korunmuştur. Bekâr odalarının bir türü de müteehhilîn (evliler) odaları olup taşradan gelen ve iş bulup çalışan aileler buralarda barınmaktaydılar. Ancak müteehhilîn odalarına, bekârların alınması yasaktı. Öte yandan, yüzyıllarca önlenemeyen bir ahlaksızlık, bekâr odalarına temizlik hizmeti veren çamaşırhanelerde yaşanırdı. Kentin kenar mahallelerinde çamaşırhane kurup kendi hamalına bekâr odalarından çamaşır toplatıp getirten kimi kadınlar, fuhuş aracılığı da yaparlar ve buralara alışan bekârlara parayla kadın bulurlardı.

1762'de mimarbaşına yazılan bir hükümde ise, Atpazarı'nda yanan yapılar ve evler yeniden inşa edilirken ölçülerinin ve eski biçimlerinin dikkate alınması emrolunmakta, han, kahvehane ve bekâr odalarının, hatt-ı hümayunlara ve emr-i şeriflere aykırı olarak ve sırf daha fazla kira geliri sağlamak için, her yangından sonra sayılarının arttığı vurgulanmaktadır. Anlaşıldığına göre yangın sonrasında binasını yenileyenler, bekâr odaları yapıp ne idiği belirsiz kimseleri buralara doldurmakta ve kentteki işsiz sayısının artmasına neden olmaktaydılar. Bu nedenle mimarbaşmdan, kahvehane ve bekâr odası yaptırtmaması istenmiş; inşası için izin verilen cambaz ahırları ile keçeci ve muytab dükkânlarının üst katlarına da bekâr odaları yaptırtılma-ması ayrıca tembih edilmiştir. Yapılacak börekçi, çörekçi dükkânlarına, çarklı fırın ve değirmenlere de cihannüma, bodrum, alçak şahnişin, tahtapûş gibi, sonradan bekâr odasına dönüştürülebilecek eklentilere de izin verilmediği anlaşılmaktadır. Diğer yandan, istanbulluların su gereksinimlerini karşılayan atlı sakaların ve arka sakalarının semtlere göre bekâr odalarında kalmaları ve hizmet verdikleri mahallelerden kefil göstermeleri, su verdikleri semte yakın bekâr odası yoksa, orada temin edilecek bir bekâr odasında, mahalle imamının kefaletiyle kalmaları uygun görülmekteydi. Kent içinde taşımacılık hizmeti veren beygirci bekâr uşakları ise hayvanlarını bağladıkları ahırlarda, bir baş beygire en fazla üç kişi hesabıyla kalabilmekteydiler. Örneğin, Vefa Hanı bu nizamda bir yerdi. Burada midillici denen ve küçük atları ile İstanbul'a özgü horos değirmenlerinin taşlarını döndüren seyisler kalmaktaydılar. Saraçhane çırakları ise işyerlerinin üst katlarında kalmaktaydılar. Uzunçarşı işçileri de (testereci, eğe-ci, bıçakçı, sırıkçı, kantarcı, kovacı vb) buradaki bekâr odalarında barınıyorlardı. Ev ve konaklarda çalışan bekâr uşakları bağıl denen konak müştemilatında yatıp kalkarlar veya ev sahibinin temin ettiği odalarda kalırlardı.

16. ve 17. yy'larda bekâr odaları, ye-

niçeri ağası, sekbanbaşı, asesbaşı, bos-tancıbaşı, subaşı vb askeri inzibat ve kolluk amirlerince denetleniyordu. Kentte bir cinayet ya da hırsızlık, soygun olayı ortaya çıktığında bekâr odalarına baskınlar düzenlenirdi. 18. yy'da ise yeniçerilikle bekâr odaları ve bekâr uşakları arasında çok yönlü ilişkiler gelişti. Tamamen disiplinsiz hale gelen yeniçeriler, bekâr odalarına da el attılar. Kente gerçekleştirdikleri her eyleme buralarda kaçak barınan gençleri de kattılar. Gerektiğinde buraları birer eylem üssü olarak Kullandılar; bazen de saklandılar. İşlettikleri kahvehane ve kasap dükkânlarının üstüne veya yanına bekâr odaları yapıp yasalara aykırı biçimde işlettiler. Giderek, bekâr odalarında barınanların pek çoğu da parayla esame alarak hiç ilgileri olmadığı halde ocak askeri gözüküp ulufe almaya başladılar. Çoğu kontrol dahi edilemeyen, sayıları ve barındırdıkları nüfus giderek artan bekâr odaları, 18. yy'ın sonlarına doğru, kentin en korkulan yerleri durumuna geldi. Tüm soygun, hırsızlık, kadın, kız ve çocuk kaldırma olayları buralardan kaynaklanıyordu.

1826'daki Vak'a-i Hayriye'de, bekâr odalarında da hayli temizlik yapıldı. Sayıları binlerle olan bekârlar, İzmit ve Gelibolu'ya götürüldü ve bunların İstanbul'a dönmeleri yasaklandı. Tarih-i Cevdet'te o dönemde bekâr odalarının birer "dârü'n-nedve-i haşerat" (mikrop yuvası) olduğu anlatılmaktadır. Üsküdar Balaban İskelesi'ne yakın bekâr odalarında, taşradan gelen eşkıyanın barındığı, güpegündüz namuslu kadınların kaldırılıp buralara götürüldüğü şikâyet konusu olunca, 24 Haziran 1811'de çıkarılan bir hüküm üzerine bostancıbaşı bu odaları yıktır-mıştı. 1812'deki veba salgınının da buralardan yayıldığı anlaşılınca İstanbul'daki toplu bekâr odalarının yıkılmasına irade çıkmıştı. En kapsamlı yıkım Bahçeka-pı'daki Melekgirmez Mahallesi'nde oldu. Buradaki kayıkhanelerin üstündeki tüm bekâr odaları, karşı tarafta ise Galata ve Kasımpaşa'daki kalafatçıların barındığı bekâr odaları yıkıldı. Kagir bekâr hanları ise kapatıldı. Bu yıkımlar sırasında vebadan ölmüş birçok ceset çıktığı gibi odalara alınan çocuklu fahişeler için bulundurulan beşiklere de rastlanmıştı.

1826'da yürürlüğe konan İhtisap Nizamnamesi, bekâr odaları için yeni birtakım koşullar getirdi. Kürt ve Arnavut bekâr uşaklarının her ne iş için olursa olsun İstanbul'a gelmeleri yasaklandı. Mevcut bekâr odalarının onarımına ve ıslahına olanak veren nizamname, yeni bekâr odası yapımını da yasaklamıştı. Ahşap olmayan oda ve hanlarda bekârların barındırılmasına da izin verilmemekteydi. Bekârlar, sabahleyin belirli saatte odalarından ayrılıp akşam hava kararmadan dönmek mecburiyetindey-diler. Odalarda silah, fişek bulundurmak da yasaktı. Her bekârhanenin ve hanın bir odabaşısı ve bir de hancısı bulunması koşuldu. İstanbul'da çalışan bekârların, nizamlı bekâr odalarından

başka yerde kalmalarına da izin verilmiyordu. İstanbul, Galata, Üsküdar ve Boğaziçi köylerindeki bekâr odaları ile buralarda barınanların (duvarcı, taşçı, nakkaş, tellak, natır, kalafatçı, salapuryacı, tulumbacı, mavnacı, seyis, hamal, çırak, ipsiz vb) denetlenmeleri ve yoklanmaları için de İhtisap Nezareti'nde işkollarına göre defterler (örneğin, kayıkçılar defteri, hamam uşakları defteri vb) düzenlendi. Mürur tezkiresi bulunmayanların İstanbul'a sokulmamasına çalışılırken, bekâr uşaklarının izinsiz olarak kaldıkları odayı ve İstanbul'u terk etmeleri de yasaklandı.

1854'te İstanbul'da belediye örgütünün kurulmasından sonra bekâr odaları ve bekâr uşaklarının disiplini konusunda yeni bir düzenlemeye gidilmediği gibi, Cumhuriyet'in ilanından sonra da a-nayasal haklar gereği bu tür uygulamalara olanak kalmamıştır. Günümüzde İstanbul bekâr odaları için özel bir düzenleme söz konusu değildir. Halen, Süleymaniye'deki harap birçok konak ve ev, birer bekâr odası olarak kullanıldığı gibi, alışveriş merkezlerine ve sanayi kuruluşlarına yakın yerlerde de bekâr odaları vardır.

Bibi. Evliya, Seyahatname, l, 326-327; Musa-hipzade, İstanbul Yaşayışı, 1992, 194-195; (Altınay), Onikinci Asırda, 185-186; "Bekâr-Bekâr Uşağı-Bekâr Nizamı-Bekâr Odaları" İSTA, V, 2393 vd; Esad Efendi, Üss-i Zafer, İst., 1293; Tarih-i Cevdet, IX; R. E. Koçu, "Eski İstanbul'da Bekâr Uşakları", Hayat Tarih Mecmuası, S. 3-4 (Nisan, Mayıs 1972).

NECDET SAKAOĞLU




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   175   176   177   178   179   180   181   182   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin