Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə185/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   181   182   183   184   185   186   187   188   ...   899
BEKİRAĞA BÖLÜĞÜ

Beyazıt'ta Harbiye Nezareti'nin (bugün İstanbul Üniversitesi merkez binası) kuzeydoğusunda yer almaktaydı. 1870-1922 arasında İstanbul'un korku uyandıran tutukeviydi. Resmi adı İstanbul Muhafızlığı Dairesi iken halk arasında ve basında Bekirağa Bölüğü olarak ünlen-mişti. Binası, 1950'den sonra yıkılmıştır. İstanbul'un uzun tarihinde pek çok

zindan ve hapishane vardır. Anemas, Banyon, Baba Cafer, Yedikule, Paşakapı-sı Tomruğu, Kapıarası, Mehterhane, Zaptiye Kapısı Tevkifhanesi bunlardandır. Bekirağa Bölüğü, yakın bir dönemin siyaset, basın ve aydın çevrelerini etkilediğinden daha fazla ünlenmiştir. Teşkilat-ı Mahsusa M. M. Grubu Reisi Hüsameddin Ertürk'ün açıklamalarına göre burası siyasi ve askeri tutuklulara mahsustu. Beyazıt'ta Harbiye Nezareti'nin arkasındaki iki katlı kagir bina, daha önce Hassa Ordusu komutanlık makamı ile bazı askeri daireleri ve inzibat bölüğü koğuşunu kapsıyordu. Burasının bir tutukevine dönüştürülmesi Abdülaziz'in (hd 1861-1876) son yıllarındadır. Ancak, resmen Bekirağa Bölüğü deyimi o zamanlar kullanılmıyordu. Burada tutuklananlar hakkında "İstanbul Muhafızlığı Dairesi'nde bulundurulmakta" denmekteydi.

Tutukevine adını veren alaylı binbaşı Bekir Ağa'nın Bayındırlı bir zeybek olduğu, savaşlardaki yararlıklarından dolayı ödüllendirilip rütbe verildiği ve en son Bâb-ı Seraskeri Askeri Tevkifhanesi müdürlüğüne getirildiği söylenir. 1887' de ölen Bekir Ağa'nın başında bulunduğu yıllarda (1870P-1887?) burası azılı asker kaçaklarından suçlu görülen müşirlere kadar ordu mensuplarının, gazetecilerin, aydınların ve bürokratların kapatıldığı ve rivayete göre işkenceye ko-şulduğu korkunç bir yerdi. Tutukevini Bekir Ağa'nın komutasındaki özel bir zaptiye bölüğü beklemekteydi. Oğlu Alımed Hamdi Tanyeli'nin anılarına göre Bekir Ağa, Seraskerlik'teki merkez komutanlığı binasının eski koğuşlarını onartarak özel bir birlik kurmuş ve cuma selamlıklarına bu tören bölüğüyle katılmaktaymış. Bir yandan da askeri tutukevindeki suçluları ıslah (!) edermiş. II. Abdülhamid'in koruduğu, okuryazar olmayan subaylardan olan Bekir Ağa'nın, yönetime muhalif olanlara burada işkence ettiği kuşkusuzsa da bu konudaki yaygın söylentiler belgelendi-rilememiştir. Bekir Ağa'dan sonra tutu-kevinin başına getirilen Salim Bey'in de uyguladığı işkenceler yüzünden "Tırnakçı" sanını kazandığı bilinmektedir.

II. Meşrutiyet'in ilanıyla (1908) buradaki tutuklular serbest bırakılmış, ama bu kez, meşrutiyet muhalifleri buraya kapatılmışlardır. Üçüncü dönemde ise İttihat ve Terakki Fırkası'mn iktidardan düşmesi (1918) ile bu parti mensupları ve savaş sanıkları Bekirağa Bölüğü'nde tutuklanmışlardır. Mütareke döneminde (1919-1922) buradaki siyasi tutuklular Malta'ya sürgüne gönderilirken bu kez aynı yerde İstanbul'u işgal eden güçlere karşı direnenler ve sakıncalı görülenler tutuklanmışlardır. Bekirağa Bölü-ğü'nün ünü her dönemde muhaliflerin kapatıldığı bir hapishane olarak ortaya çıkmaktadır.

Burada bir süre tutuklu kalan Süleyman Sırrı adlı gencin yayımlandığı kitapçıkta yapılan işkenceler abartılı hattâ hayali olaylar katılarak anlatılmış, örneğin,

Fossati imzalı

bir resimden

alınan ayrıntıda

Bekirağa


Bölüğü

binasının bir

bölümü

görülüyor.



Cengiz Can

fotoğraf

koleksiyonu

atılan dayaklardan sonra yerlerin kan gölüne döndüğü, kimilerinin ayaklarına Mahmudiye gemisinin zincirlerinin bağlandığı, bunları, üç kişinin zorla tuvalete taşıdığı, Sadrazam ve Harbiye Nazın Mahmud Şevket Paşa'nın (1913) hapishaneyi teftiş ettiği vb ileri sürülmüştür. Buna karşılık, Bekirağa Bölüğü'nde tutuklu kalanlardan bazıları da daha gerçekçi bilgiler ve anılar bırakmışlardır. Buna göre, tutuklu subaylar ve üstsu-baylar, hapishanenin üst katında, geniş odalarda ve koğuşlarda kaldıkları gibi, aylıklarım almaktaydılar. Uşakları ya da emir erleri ev ve konaklarından kendilerine yemek getirmekteydi. Alttaki koğuşlarda kalan tutuklu erler ise o civardaki bakkaldan peynir, ekmek, zeytin aldırıp yiyorlardı. 1912'de tutuklanıp buraya kapatılan eski valilerden şair ve yazar Süleyman Nazif'in, dönemin idare-i örfiye (sıkıyönetim) komutanına gönderdiği bir mektup, Bekirağa Bölüğü ile ilgili ender belgelerden olup bunda, koğuşları yağmur sularının bastığı, tutuklulardan çoğunun koleraya yakalandığı, bir koğuştaki otuzdan fazla aydının en kötü yaşam koşullan içinde kıvrandıkları ve kalınan yerlerin birer hayvan barınağı bile sayılamayacağı vb yazılıdır.

Balkan Savaşı (1912-1913) devam e-derken tutuklanan eski Selanik valisi Hüseyin Kâzım Kadri ise anılarında, pek çok İttihatçının Bekirağa Bölüğü'ne konduğunu, herkesin yerli yersiz sızlandığını, şuna buna atıp tuttuğunu, Said Halim Paşa'nın bir seferinde buraya gelip arkadaşlarının hatırını sorduğunu, koğuşlarda uluorta bağırılıp çağırılarak yönetimin eleştirildiğini, duyan görevlile-

rin de bunu hoşgörüyle karşıladıklarını anlatır. Dönemin İstanbul Polis Müdürü Ahmed Bey'le, Merkez Komutanı Miralay Selanikli Remzi Bey'in buradaki tutuklulara karşı sevecen davrandıklarını, hattâ suçsuz olanların bir an önce salıverilmelerine çaba gösterdiklerini ise burada birkaç gün tutuklu kalan gazeteci Burhan Felek anılarında yazmıştır.

1912-1918 buhran yıllarında ise birçok aydın ve politikacı burada tutuklu bulunurken birbirlerini daha yakından tanıma, ülke sorunlarını tartışma ve gerçekçi bilgiler edinme olanağı bulmuşlardı. Bu, niteliğinden ziyade ünüyle korkutan hapishanenin en karanlık günleri ise mütareke dönemidir. İttihatçıların yamsıra, Kuva-yı Milliyeciler, Ermeni tehciri ile suçlananlar ve ülkeyi savaşa sürükledikleri iddia edilenler yakalanıp buraya kapatılmışlardı. Bunlar arasında, eski sadrazam Said Halim Paşa, eski şeyhülislamlardan Musa Kâzım Efendi ile Hayri Efendi, Meclis-i Mebusan eski reisi Halil (Menteşe), Ayan Meclisi eski reisi Rıfat, eski hariciye nazırı Ahmed Nesimî, Adliye Nazırı İbrahim, Maarif Nazırı Şükrü, mebuslardan Hüseyin Cahit (Yalçın), Midhat Şükrü (Bleda), Ağaoğlu Ahmed, İsmail Canbolat, Salah Cimcoz, Kara Kemal, Emanuel Karasu, Hasan Fehmi, Celal Nuri (İleri) Mehmed Emin (Yurdakul), Yunus Nadi vb de vardı. Diyarbakır Valisi Dr. Reşid Bey'in burada tutuklu iken 25 Ocak 1919 günü kaçışı geniş yankılar uyandırmıştı. Onun kaçışı, başka birçok insanın tutuklanıp Bekirağa Bölüğü'ne getirilmelerine neden olmuştu. Anadolu'ya hareket etmeden önce Mustafa Kemal'in, burada tutuklu olan


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   181   182   183   184   185   186   187   188   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin