BEYAZIT
186
187
BEYAZIT
20. yy başlarında Bayezid Camii'nin ö-nündeki çınar ve atkestanelerinin altına yerleşmiş olan Küllük, edebiyatçı ve aydınların buluştukları ünlü bir kahvehaneydi. Öğretmenler Bahçesi veya Akademi diye de adlandırılan bu kahvehane ile onun karşısında tramvay durağın-daki sıra kahvehaneler Kanuni döneminin kahve ocakları geleneğini Beyazıt'ta sürdürüyorlardı. Bugün caminin Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ne bakan yönündeki büyük çınarın altındaki kahve bu geleneği sürdüren tek yerdir.
Bayezid Medresesi, çevresini saran yapıların yıkılmasından sonra, 1939'da onarılarak Belediye Müzesi ve Kitaplığı olarak düzenlenmiş, 1945'te müzenin Gazanfer Ağa Medresesi'ne taşınmasıyla uzun yıllar Belediye Kütüphanesi olarak kullanılmıştır. 1940-1941'de caminin batısında yer alan eski yapılar yıkılınca Beyazıt Meydanı'nın yemden düzenlenmesini gerektiren ve günümüze kadar süren bir süreç içine girilmiştir. H. Prost tarafından yapılan plana uygun olarak İstanbul Üniversitesi'nin çekirdeği burada gelişmeye başlar (bak. İstanbul Üniversitesi). 1933'te eski Harbiye Nezareti İstanbul Üniversitesi'nin kullanımına verilir. 1941'de yanan Zeyneb Hanım Ko-nağı'nın yerine, Sedat Hakkı Eldem ve Emin Onat'ın hazırladıkları projeye göre 1992-1993 arasında bugünkü Fen ve Edebiyat fakülteleri binası yapılmıştır. Bu fakülteler Beyazıt çevresine büyük bir bo-yutsal değişiklik getirmiştir. Meydanın güneyinde Ordu Caddesi'nin genişletilmesi için Beyazıt Meydanı'nın önünden geçen 9,5 m'lik tramvay yolu 30 m olacak şekilde planlanınca eski küçük yapıları, Simkeşhane ve Hasan Paşa Hanı" m koruma olanağı kalmamıştır. Meydanın güney sınırına 1950-1960 arasında önce Beyaz Saray adındaki işhanı, sonra benzer yapılar kurulmuş ve bugünkü İstanbul'u haber veren bir görüntü getirilmiştir. Yol, var olan anıtların korunması-
•"• • '< • •• • ••* ••• •• • • ı^-î
»•; -'Ç •, j;k,'- -•' " • *:
'
yazıt Meydanı'nın önemi giderek artmıştır. 19. yy'da istanbul camilerinin avlularında açılan ramazan sergileri içinde en zengini Bayezid Camii'nde kurulurdu. Bu sergilerde yiyecek, giyecek ve başka eşyalar satılırdı. Bunların çevresinde de kahvehaneler vardı. Cami sergileri Mütareke yıllarından sonra önemlerini yitirmişlerdir. İstanbul'da en eski eczane de Beyazıt'ta Simkeşhane'nin karşısında 19. yy ortalarında açılmıştır. Kent içindeki merkezi konumu nedeniyle Beyazıt'taki bu eczane, her gece ikisi operatör 12 hekimin nöbetçi kaldığı, poliklinik niteliğinde önemli bir sağlık kurumu işlevini yüklenmiştir, istanbul'un, müşterilerine gazete ve dergi dağıtan ilk kahvehanesi -ki bunlara kıraathane denmiştir- Bayezid Camii'nin Divanyolu tarafındaki Okçular Carşı-sı'nın karşısında açılan Okçular Kıraat-lıanesi'dir. Adı sonradan Sarafim Kıraathanesi olarak değiştirilen bu kıraathane o dönemin ünlülerinin -ki bunların arasında Namık Kemal de vardı- buluştukları bir kahvehaneydi.
Beyazıt Meydanı çevresinde dönemin önemli yapılarından biri Mısırlı Prenses Zeyneb Hamm'ın (ya da Yusuf Kamil Paşa'nın) 1864-1865'te yapılan büyük ahşap konağıdır (bak. Zeyneb Hanım Konağı). 1909'da, eski Darülfünun-ı Şâ-hâne'nin yerine geçen Darülfünun-ı Os-mani ilk kez burada açılmıştır. Bu konağa sonradan büyük bir amfi eklenmiş ve İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi olarak hizmet görmüştür.
Kuşkusuz Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyet dönemi yaşamında İstanbul'un en önemli kültür odağı olan üni-
Bartlett'in deseninde, Beyazıt Meydanı'nda II. Mahmud dönemindeki Seraskerlik Kapısı ve Bayezid Camii.
TETTV Arşivi
Meydanı'nda çeşitli dönemlerde kurulan yapılar zamanla ortadan kalkmış ya da başka amaçlarla yeniden biçimlendirilmiştir. Örneğin Beyazıt semtindeki sürücülerin ahır olarak kullandıkları ve çok harap durumda olan eski Bayezid İmareti II. Abdülhamid döneminde, 1884'te onarılarak "Bayezid Umumi Kütüphanesine dönüştürülmüştür. Kervansaray ise ortadan kalkmıştır.
versitenin Beyazıt'ta Zeyneb Hanım Ko-nağı'na taşınması, Beyazıt'ın karakterini ve yaşamını büyük ölçüde değiştirmiştir. Harbiye Nezareti'nin, yani bugünkü üniversite kapısının Kuzey Afrika İslam mimarisinden esinlenen "Sarasen" üslubu, Beyazıt Meydanı'na değişik bir karakter getirmiştir. Bu binanın Bakırcılar Çarşısı tarafındaki bahçe duvarının altına şimdiki dükkânlar yapılmıştır. Beyazıt
N
D
B
M
Bayezid Camii Büyük Çarşı'mn yanında olduğu için her zaman oraya giden, oradan gelen tüccarlar, satıcılar ve yabancılarla dolu. Her köşede küfeleriyle bir kenara çökmüş ve müşteri bekleyen hamallar var. Öte yanda muhallebi ya da yoğurt satan Rum ve Ermeni satıcılar var. Rumlar sevimli mallarım güzel örtüler üzerinde ve mantara benzer şemsiyeler altında güneşten korunarak sunuyorlar. Berikiler sırtlarında iki yana sallanan tepsiler içine düzgün dizilmiş küçük kırmızı yoğurt kaseleriyle bir o yana, bir bu yana dolanıyorlar. Onların yollarını, sırtlarında klasik biçimli toprak su testileri, ve bellerindeki kemere tutturulmuş dar tepsilerde taşıdıkları büyük bardaklarla sucular kesiyor! Yürürken, müzikal, biraz yakınan alçak bir sesle müşteriye sesleniyorlar ve yüksek bir duvarın serin gölgesine sığınarak küçük taşınır çeşmelerine zil çalarak müşteri çağıran şerbetçilerle de boy ölçüşüyorlar.
Bazan Serasker Kapısı'ndan çıkan süvariler, mahmuzlarıyla ileri atılan atlarını hızlandırırken halkı sağa sola dağıtıyorlar. Belki hızlı gitmelerinin bir nedeni var; çünkü çoğu kez yapacakları iş bir ölüm kalım sorunu olabiliyor.
Caminin avlusu çarşı esnafı için bir buluşma yeri. Sık sık çeşmenin başına, ağaçların gölgesine bir çubuk tüttürmek için ya da çarşıda başladıkları bir pazarlığı bitirmek için geliyorlar. Bütün alışverişler ister olumlu, ister olumsuz sonuçlansın bir çubuk merasimi ile bitiyor. Yorulan esnaf bir süre dinlenmeğe ya da kahveye gittiği zaman dükkanını kapatmıyor. Sadece alış veriş için oturduğu tezgahın üzerine bir halı ya da kilim asıyor ve malının emniyeti konusunda hiç şüpheye düşmüyor.
Miss Pardoe, The Beauties of the Bosphorus, Londra, 1850
II. Abdülhamid dönemi (1876-1909) başlarında, meydanda kitapçı, berber, kebapçı gibi her çeşit esnafın barakaları vardı. Meydan, seyyar satıcılarla birlikte, bütün tarihi boyunca olduğu gibi, pazar meydanı niteliğini hiç kaybetmemiştir. Buradaki barakalar Almanya İmparatoru II. Wilhelm İstanbul'a geldiğinde arabalarla başka yere taşınmış, misafir gittikten sonra tekrar getirilmiştir. Meşruti-yet'in ilanından sonra meydan önemli olaylara sahne olmuş, bazı idam cezalan, 4. yy'da İulianus zamanında olduğu gibi, burada infaz edilmiştir. II. Abdülhamid döneminin, Beyazıt Meydanı ile ilgili çok ilginç bir projesinden de söz etmek gerekir. Paris Belediyesi'nin mimarlık bölümü başmüfettişi olan A. Bouvard(->) sultan tarafından istenen ve İstanbul'u çağ-daşlaştıracak projelerinden birini Beyazıt Meydanı için tasarlamıştır. İstanbul'a gelmeden yapılan bu proje "beaux arts" geleneğinde, kent topografyası ve yapılarıyla ilgisi olmayan ve Avrupalı bir vizyonu direkt olarak İstanbul'a taşıyan, ancak İstanbul tarihinde ilginç bir olay olarak anımsanacak bir tasarıdır.
Dostları ilə paylaş: |