Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə726/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   722   723   724   725   726   727   728   729   ...   899
ÇAMLICA TEPELERİ

İstanbul'un Anadolu yakasındaki iki ünlü tepesi.

Boğaziçi'ne daha yakın olanı "Büyükçamlıca" adını taşır ve denizden yüksekliği 268 m'dir. Adalar yönüne daha yakın "Küçükçamlıca" ise 227 m yüksek-

likte olmakla beraber, daha yaygın ve geniş yüzeylidir. Antik devirde, Roma ve Bizans dönemlerinde bu iki yüksekliğin yerleşim bölgelerine göre konumları ve durumları belirgin değildir. Burada Bizans'ta, imparatorlar için av köşkleri yaptırıldığı biliniyor.

19. yy'm başında bile bu çevrede sadece birkaç bağ evi vardı. Padişahlar da bu yörelere ancak av için çıkar veya atla gezintiler yaparlardı.

Büyük ve Küçük Çamlıca'nın İstanbul'un sosyal hayatına girmesi, II. Mah-mud'un eseridir. Onun kişisel ilgisi kadar, dönemin artık gelişen ve bir kıvama varan şartları da Çamlıca tepelerinin İstanbul hayatına girmesinde önemli rol oynamıştır. Bu şartlar, yeniçeriliğin kaldırılıp çevreye bir güvenlik ortamı sağlanması ve ilk planda kadınlar için olmak üzere, öküz ve at koşulu araba kullanımının artmasıdır.

19. yy'm başlarından itibaren çevrede yapılmış ve bağ köşkünden sayfiye köşküne doğru bir gelişme çizgisi göstererek daha bir alımlılık kazanmış olan hepsi ahşap binalar, Kısıklı yolunun iki yanında yer almakta idi. İsimleri duyulmuş olan bu yazlıkların başlıcaları, ünlü Hekimbaşı Abdülhak Molla'nın, Ragıp Bey'in, Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi' nin, Hasan Fehmi Paşa'nın, Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa'nın konutlarıdır. Bu büyük evlerin tam yerlerini saptamak, bugün için imkânsızdır. Çünkü ahşap binalar iz kalmamacasına ortadan kalktıkları gibi, geniş arazileri de parsellenip, yerlerine çok sayıda bina yapılmıştır.

Küçükçamlıca 19. yy'm ikinci yarısında seyrek yerleşimlere kucak açmıştır. Bunlardan zirvede yer alanları, Sami ve Suphi paşaların koruluk ve köşkleri idi. Tanzimat dönemi edebiyatına da sahne-lik eden bu mekân, aileden romancı-hi-kâyeci Sezai Bey'in, Abdülhak Hamid ve Namık Kemal ile yakın dostluğu sebebiyle, birçok edebiyatçıyı da konuk etmiş, nice mehtaplı gece, devrin sanatçılarının şiir ve sanat toplantılarına tanık olmuştur. Sezai Bey'in yurtdışından Namık Kemal'e yazdığı mektuplarında "yıl-

dızların çokluğundan gökyüzünün bir papatya bahçesi gibi seyredildiği o gecelerin" özlemle anıldığı okunur.

Koruluk, 1940'ta, devrin valisi Dr. Lüf-ti Kırdar tarafından sembolik bir bedelle kamulaştırıldı. Arada geçen zamanda harap olan Serasker Köşkü de o yıllarda yıktırılmış olmalıdır. Uzun süre kapalı kalan koruluk, 1983'te, Büyükçamlıca Te-pesi'nin Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından 1980'de ihya edilmesinin ortaya koyduğu örneğe uyularak düzenlenmek istenmiş ve halka açılmıştır.

Küçükçamlıca Tepesi'nin şehre bakan batı yüzündeki koru kenarı ve alt yamaçları da yazlık köşklere mekân olmuştur. Bunlardan biri, Reji Komiseri Nuri Bey'in, daha sonra Nazime Sultan'a ve sonra da Ord. Prof. Mazhar Osman'a (Us-man) geçen binası idi. İstanbul'u seyreden bir köşk de Süha Fazlı Taylan'a aitti. Bu köşkün içi yakın zaman önce beton olarak yenilendi. Küçükçamlıca'nın bir özelliği de sonradan camiye çevrilmiş olan çilehanesidir. Aziz Mahmud Hüdaî Efendi'nin kurduğu bu yuva, Çamlıca çevrelerinin unutulmaz ressamı Hoca Ali Rıza'nın desenleri ile belgelenmiştir. Çilehane karşısındaki su kaynağı da semt halkı için çok aziz bir adresti.

Büyükçamlıca Tepesi'ne gelince, Ada-lar'dan Boğaz'ın yarısına kadar geniş bir panoramayı gören bu yükseklik, son 150 yılda İstanbul'un gönlünde yer etmiş olmakla beraber, literatürde, daha çok İstanbul'dan bahseden yabancı gezginlerin eserlerinde yer almıştır. Çünkü bu şehir ve çevresi hakkında fikir edinilebilecek tek nokta burası idi ve Avrupalı gezginler ve yazarlar, bir yeri ayrıntılı o-larak kaleme-kâğıda geçirme geleneğine sahiplerdi.

Uçağın bilinmediği, bir yere gelmeden önce resimleri ve filmleri ile daha baştan tamyabilme gibi imkânların da hiç olmadığı o uzun yüzyıllar boyunca, bu zirveye saatler alan bir yolculuk sonunda tırmanmak ve karşıki manzaraları ilk kez görülen sahneler halinde seyretmek, insanlara ve özellikle .yabancılara, bugün kavranması zor bir mutluluk veriyordu.

O zamanlar "Bulgurlu Dağı" adı ile a-nılan Büyükçamlıca Tepesi'ne geliş, erkekler için, Üsküdar'dan kiralanan atlarla, hanımlar için ise arabalarla oluyordu.

Zirvenin sunduğu "temaşa" zevki, baş döndürecek güzellikte idi. II. Dünya Sa-vaşı'na kadar burada zemin de, dizboyu yemyeşil otlar ve kır çiçekleriyle kaplıydı. Metnini A. Thalasso'nun yazdığı, 1905'te basılmış Fransızca Der-i Saadet adlı esere ünlü ressam Zonaro'nun yaptığı resim, bu zengin doğal dokuyu gözler önüne seriyor. Çamlıca'nın gerek kendi iç güzelliklerini, gerekse oradan şehri temaşa keyfini Türkçede en iyi dile getiren yazar, Abdülhak Şinasi Hisar'dır.

Büyükçamlıca Tepesi, 1940'larda, akla sığmaz bir işlemle, oradaki bir kır kahvesini işleten adamın mülkiyetine geçmiş; 1950'ler başında vali ve belediye başkanı Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay' m girişimi ile açılan dava sonucunda, bu tapu kaydı, ancak yaşlı şahitler de dinlenmek suretiyle iptal edilebilmiştir.

Fakat aynı yıllar ve onu izleyen 1960' lar, İstanbul'da motor trafiğinin arttığı ve bir modernizm tutkusu ile teknik donanımların öne geçip kültürel değerler ve tabii zenginliklerin arka planda kaldığı bir dönemdir. Çamlıca'da da zirveye kadar taşıtların çıkmasına imkân veren bu dönemin ürünü asfalt yolun yapımı, buradaki papatyalı yer dokusunu tahrip etmeye yetti. İlkel bir kır gazinosu ve tam bozkır haline gelen zemin, eski Çamlıca'dan eser bırakmadı.

1980'de İstanbul Belediyesi ile Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu'nun imzaladığı protokol sonucunda kurum, Büyükçamlıca Tepesi'ni yemden düzenledi. Ümraniye tarafına bakan bölgeye, yüzlerce çam ağacı dikildi. Zirve tekrar yo-

ğun şekilde ağaçlandırıldı. Bolu Dağı'n-dan kesilip getirilen çimenlerle zemin tekrar yeşillendirildi. Yüksek şömineli bir ana bina ve içi havuzlu ikinci bir salonla, kapalı mekânlar meydana getirildi. Zirvede, bunların önündeki düzlüklere, biri kitapçı, öbürü çaycı, birisi komple büfe, diğeri kubbeli seyir balkonu; Marmara yönü koruluğu önüne ise aynı üslupta büyük bir pavyon; Ümraniye tarafına ikisi küçük olmak üzere, toplam 7 adet mermer pavyon oturtuldu.

Yol çiçekleme, geleneksel sanat müziği melodileri ve Evliya mezarı yanına yerleştirilen kafesten uçuşan güvercinlerle, biri öküz arabası (koçu), biri atlı kâtip arabası, üçüncüsü daha geç devirlerin aracı olan fayton arabası ile İstanbul'un kaybolmuş eski manzaralarından birinin Çelik Gülersoy'un tasarımıyla can-landırıldığı Büyükçamlıca Tepesi, günümüzde, dünyanın dört bir yanından gelen turistlerin, Türkiye'nin her yanından gelen ziyaretçilerle beraber aynı duyguları paylaştıkları, bir "barış ve sevgi" köşesi halindedir.

ÇELİK GULERSOY


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   722   723   724   725   726   727   728   729   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin