Kadına şiddet ile mücadelede



Yüklə 12,56 Kb.
tarix20.11.2017
ölçüsü12,56 Kb.
#32338

TEK KANATLI KUŞ UÇAMAZ

Turuncu yönetimi olarak Mart ayının konusunu, 8 Mart vesilesiyle “kadınlar” olarak belirledik ve konuyu, erkek bakış açısıyla, erkekler için ve erkekler üzerinden anlatalım istedik. Elbette biz bunu belirlerken Özgecan Aslan hala yaşıyor ve okuluna gidiyordu.

2015 yılında STK çalışmalarında 30. Yılını dolduracak olan biri olarak, çok uzun yıllar diğer çalışma alanlarımın yanı sıra, kadın, kadının güçlendirilmesi, eğitim, yoksulluk ve istihdam alanlarında çalıştım. 2002’den buyana da yerel ve merkezi siyaset ile bürokrasideki işleyişe şahit olma ve katkı verme imkânı buldum.

Kadının güçlenmesi, kadın hakları, kadın istihdamı, kadına yönelik şiddet ile mücadele… vb konuları 1980 sonrası, gündemimizde daha yoğun yer almaya başladı. Bu konuda yürekten çalışan kadınları ve kadın kuruluşlarının hakkını teslim etmek gerekir. Öncelikli olarak kadının güçlendirilmesi, temel eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yoğunlukla yapıldı.



Kadını güçlendirmek gerekli ama yeterli değil

Başlangıç için gerekli olan bu çalışmalar neticesinde beklenmedik bir başka sonuç ile karşılaşıldı. Haklarını bilen, kısmen de eğitilen kadınların hatırı sayılır bir kısmı daha da mutsuzlaştı ve hatta bazılarında yaşadıkları baskılar artmaya başladı. “Sen oralara gidiyorsun ve bunları mı öğreniyorsun?” merkezli çıkışlar ile karşı karşıya kaldılar. O zaman daha da açık görüldü ki, kadını güçlendirmek gerekli ama yeterli değil.



Kadına şiddet ile mücadelede erkeklere ulaşmayan çözüm çözüm değildir

Yaşanan sorun ve çatışmaların bir tarafında şiddet eğilimli erkekler olduğu için, erkeklere ulaşmayan, orada değişim ve dönüşüm sağlamayan projeler yarım ve yetersiz kaldı. Karar alma mekanizmalarında sadece erkeklerin olması, kadınlar için verilen mesajların, erkeklere ulaşmaması, çözüm önerilerini yetersiz bıraktı. Kadına karşı kötü muamele, şiddetti yok etmek için, beklenen asıl davranış değişikliğinin şiddet eğilimli erkekler tarafından yapılması gerekiyor. Bu erkeklerde, kadını bir meta gibi değil, hayat arkadaşı, iş arkadaşı, annesi ve evladı görme, insan olma ve insani muamele de bulunma becerisinin artırılması gerekiyor.



Erkekleri sadece erkek oldukları için hedef almak…

Diğer yandan erkekleri, sadece erkek oldukları için hedef alan yaklaşımlar da çözüme katkı sağlamak yerine sorunu derinleştirmektedir. İnsana ait hemen tüm sorunlar da olduğu gibi toplumsal değişim ve dönüşüm, “erdem ve ahlak” temelli yaklaşımlar esas alınmalı ve topyekun bir çalışma sergilenmelidir. Kadınlar ve kız çocukları güçlendirilirken, erkekler ve erkek çocuklarını eğitimi de ihmal edilmemelidir.



Okulda şiddet, trafikte şiddet, sporda şiddet, evde şiddet sarmalı…

Toplumun değer yargılarının “madde” üzerine inşası, insanın, “insan” olma erdeminden uzaklaşmasının, sorunların temelindeki payı ihmal edilmemelidir. Şiddet sadece evin içinde kendini göstermiyor, okulda şiddet, sporda şiddet, trafikte şiddet aslında aynı bütünün parçalarıdır.



Medyanın “sosyal öğrenmedeki” kanıtlanmış etkisi

Medyanın “sosyal öğrenmedeki” kanıtlanmış etkisini yok sayamayız. Bandura’nın okul çağındaki çocuklar üzerinde yaptığı araştırmalar göstermektedir ki TV, bir “sosyal öğrenme aracı” olarak, özellikle şiddetin öğrenilmesindeki etkisi kayda değerdir. Hemen her yaştaki okuyucuya, izleyiciye hitap eden yayınların içeriği bu bakış açısıyla değerlendirilmesi, medyanın şiddetin artmasındaki sorumluluğunun bilincinde olması gerekmektedir.



Kadim doğruları tamamen yok sayarak,

Sadece yeni gerçekler ile yeni sorunları çözemeyiz…

Hemen tüm sosyal sorunda olduğu gibi, kadına yönelik şiddet ile mücadelede de kadim doğruları tamamen yok saymanın, sadece yeni gerçeklerin, yeni sorunları çözmeye yetmediğini de gördük. Sorunun tarafında olan erkeklerdeki yanlış tutum ve davranışların tek sebebinin “geri kalmışlık, dindarlık ve gelenekler ile” açıklamaya kalkan, zorlama yaklaşımlar aslında çatışmayı daha da derinleştirmekte ve çözüm üretme kapasitesini azaltmaktadır.



Kadim doğruları, bugünün dili ile anlama, anlatma ortak çözümler üretmemize katkı sağlayacaktır. “Bir cana kıyan tüm insanlığa kıymış gibidir” anlayışıyla, kadına şiddeti, aşağılamayı asla onaylamayan bir inanış ve kökten gelindiği de asla göz ardı edilmemelidir.

Şimdi yeni şeyler söyleme zamanı…

Geçmişten gelen yerleşik yanlışları düzeltirken, kıymetli olanları da özgüvenle muhafaza etmemiz, “ben” veya “bizi” tek taraflı yüceltmeden, kadın ve erkeği birlikte dönüştürmemiz gerekiyor. Avrupalı hemcinslerimizden çok önce çıktığımız bu yolda yenidünya değerlerini, kendi kıymetlerimizle hemhal ederek toplumsal standartlarımızı yükseltebiliriz.



Onlarca yasa çıkarsak dahi empati, muhabbet, sevgi, saygı, vicdan dilini kullanmadan arkadaş, yoldaş, aile ve hatta insan olmayı başaramayız.

Ayşe Keşir
Yüklə 12,56 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin